H35 ♂️
Keyifli okumalar. 🍁
▪️
O kadar güzel bir gün geçirmiştim ki eve gidip abimi yüzünü gördüğümde kıymetini bir kere daha anlayacağıma emindim. Ecmel'i oteline bıraktıktan sonra hava kararmadan eve döndüm. Neyse ki abim bir kere daha arayıp beni sıkıştırma mışıl. Eve girdiğimde masa kuruluyordu Gözlerim hemen annemi aradı. Onunla karşılaşmak istemiyordum aslında ama sonuçta her şeyi unutmuş olacaktı.
Eşyalarımı merdivenin dibine bırakıp salona geçtim. Babam beni gördüğünde gülümsedi. Abim de daha çok kimin geldiğini merak eder gibi omzunun üzerinden arkasına baktı. Ben olduğumu görünce yüzündeki gülümseyişi soldu ve gözlerini devirerek önüne döndü. Keşke benim gözlerimin ona nasıl baktığını da görseydi.
Ruh hastası!
"Gel kızım. Yemeğe oturacağız birazdan."
Babama dönerek "Önce bir üzerimi değiştireyim." dedim. "Zaten daha hazır değil masa, yetişirim." Salondan çıkıp merdivenin dibindeki eşyalarımı aldım ve rahat adımlarla odama çıktım.
Acaba bu gece Ecmel beni hatırlayıp yazacak mıydı? Ona sormak istediğim o kadar çok şey vardı ki üzülür kırılır diye soramıyordum. Üzerime rahat bir şeyler giydikten sonra telefonumu kontrol ettim ve odada bırakıp aşağı indim. Yemek fazla sürmezdi herhalde. Masa başında sürekli Ecmel ile konuşup abimi daha fazla sinir etmek vardı ama bu sefer dikine değil suyuna gidecektim. Yani sadece bir kerelik. Yemekten sonra odaya geçtiğimde bana karışmasını istemiyordum.
Babam beni görünce elindeki gazeteyi koltuğa bıraktı ve ayaklandı. "Hadi bakalım, yemeğe."
Önce annemle hiç göz göze gelmemeyi düşünmüştüm ama bana baktığını hissedince ona doğru döndüm. Beni şaşırtan ama bir o kadar da mutlu eden sıcak bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Bunu bekliyormuş gibi hemen gülümsedim. Ağabeyim yanımdan geçerken koluma vurduğunda kaşlarımı çatsam da bunu fırsat bilerek hemen annemin koluna girdim ve onunla yemek masasına doğru yürüdüm. Abimin karşısına annemi oturttum ve hemen annemin yanına geçtim. Elim su bardağına uzanmadan önce gözlerimi 5 saniye kapattım ve içimden, 'Umarım annem beni unutmaz.' diye dua ettim.
"Ee Begüm, işi bıraktın da bizim mi haberimiz yok?" Bardağı daha dudağıma dayamadan duraksayarak babama baktım.
"Ne bileyim baba birkaç gün gelmedim, sende bir şey demeyince beni kovdun sandım." Abim sinir bozucu bir şekilde gülümsedi. Bozuntuyaa vermeden babama bakmaya devam ettim. "Yanlış mı ettim?" Babam başını iki yana sallayarak güldü.
"Bir hevesle başladın ama demek ki devamını getiremiyorsun. Diğer çalışanlara haksızlık oluyor böyle. Ya tamamen gel ya da işi bırak. Böylelikle benim seni kovmama da gerek kalmaz."
Başımı salladım "Tamam baba." Ne için tamam dediğimi bilmiyordum. Her sabah erkenden uyanıp işe gitmeye devam mı edecektim yoksa işi asmaya mı?
"Bugün ne yaptın anne?" Abimin sorusu ile gözlerimi devirdim. Sanki annemin ne yaptığını sabahtan beri öğrenememişti. Sırf bana inat olsun diye soruyordu.
"Bugün tüm gün sizleri bekledim. Nergis Hanım akşam çok güzel yemekler yaptığını söyleyince sabırsızlıkla bu anı bekledim."
"Evet Nergis hanım döktürmüş yine."
Allah'ım ne kadar yapmacıktı!
"Diyorum ki yazın Çeşme'ye gidelim. Hem işler de o zamana kadar hafiflemiş olur." Omzumu silktim.
"Fark etmez." Abimin içinden sana ne fark eder ki diye söylendiğini emindim. Bazen onunla laf dalaşına girmek hoşuma gidiyordu. Ama ciddi konular üzerinde onunla tartışmak beni son günlerde çok yıpratmıştı. Bu yüzden sessiz kalmak niyetindeydim.
Gerçi bir şey bile söylememişti neden kendi kendine sinirlendim ki şimdi?
"Düşünürüz ya durun bakalım. Daha bahar bitmedi."
"Hı hı." dedim kendi kendime. Aslında abimin duymasını istemiştim, demek ki duymuştu. Çünkü bakışlarının odağında ben vardım. Ama başımı kaldırıp bakmadım. "Su ister misin anneciğim?"
"Ah, hayır kızım teşekkür ederim."
Keşke her zaman böyle iyi anlaşsaydık. Hazır aramız iyiyken acaba bu gece onunla mı uyusaydım?
"Anneciğim bu gece belgesel izleyelim mi?" Bir kere daha gözlerimi devirdim. Bu adam benim aklımı mı okuyordu?
"Olur izleyelim. Hatta hep beraber izleyelim. Engin ne dersin?"
"Aslında daha iyi bir fikrim var. Bizim evlilik kasedini izleyelim. Ne dersiniz?"
Hevesle gülümsedim. "Olur izleyelim."
Aslında her sene oturur hep beraber annemle babamın evlilik kasetini izlerdik. Onları izlemek beni mutlu ediyordu. Abim de onaylayınca yemeğin bitmesini bekledik. Aslında çok aç değildim. Umut ile birlikte yemek yememiştik ama sanırım sevgiye doymuştum. Bu yüzden karnım aç değildi. Sahi, acaba ne yapıyordu? Aklına gelmiş miydim? Belki de unutmamıştı beni. Of, neden kendi kendime kaşınıyordum ki? Zorla çocuğa kendimi unutturacaktım.
"Afiyet olsun." Abim masadan kalktığında merakla arkasından baktım. Odasına çıkıyordu. Ben babamdan önce masadan kalksam ağzından bir ton laf işitirdim. Ne oluyordu bu adama böyle? Son günlerde değişik değişik hareketler yapıyordu. Üstelik evden çıkıp çıkıp nereye gittiğini çok merak ediyordum.
Acaba bir gün takip mi etseydim? Ama aynı anda ikimiz dışarıda pek olamıyorduk. Of ne yapacaktım!
"Afiyet olsun." dedim ve daha yemeyeceğimi göstermek için sırtımı sandalye yasladım. Annem hala yavaşça ve asil bir şekilde çorbasını içiyordu. Onun bu görünüşüne hayrandım.
"Ben bugün künefe istememiş miydim?"
"Efendim anne?"
"Künefe diyorum. Bugün anneannenle künefe yapmayacak mıydık? Yapmadık mı?" Sorduğu anlamsız sorulara bir cevap veremedim. Bir şey söylemesini isteyerek babama döndüm. Yavaşça başını salladı.
"Evet anne ama anneannem acele ile çıktı. Teyzemin yanına gidecek sanırım."
Nasıl bir yalandı bu? Anneannem vefat etmişti, üstelik teyzem yurt dışındaydı. Annemin künefe istemesinin nedeni Hataylı oluşuydu.
Aslında yılda en az iki kez Hatay'a giderdik. Ama annemin hastalığından beri son bir kaç yıldır pek gidememiştik. Son gittiğimizde Teyzem de gelmişti. Annemin teyzemi unutup onu evden kovması bizi de Hatay'dan uzaklaştırmıştı. Canım benim. Kim bilir ne yaşıyordu içinde. Gerçekleri anladığında nasıl üzülüyordu. Hatırladığında tek başına sabah uyandığında yanında babamın görmeyince acaba ne düşünüyordu?
"Doydum ben. Hadi filmimizi izleyelim."
Hemen ayaklandım ve anneme elimi uzattım.
"Gel anneciğim."
Önce tepkisizce elime baktı. Kalp atışlarım endişeyle hızlanmaya başladı.
"Üzerime bir şey alayım kızım."
içten bir gülümsemeyle başımı salladım ve "Ben getiririm." diyerek koşar adım annemin odasına çıktım. Ona birlikte çıktığımız en son alışverişte aldığım yeşil omuz şalını dolaptan aldım. Kim bilir bir daha ne zaman birlikte dışarı çıkardık. Evin bahçesine çıkınca bile neler olduğunu, olacağını artık ezberlemiştim. Yaşanacak her şeye vereceği tepkilere olduğum kadar hazırdım.
"Bugün neredeydin?"
Yavaşça abime döndüm. Üzerini değiştirmişti.
"Ne yapacaksın?"
"Soruyorum işte." dedi kollarını göğsünde birleştirip. Karşımda böyle üstünlük taslayıcı bir şekilde dikilmesi sinirimi bozuyordu ve bunu her zaman yapıyordu.
"Sen gidip yatağının farklı köşelerinde aynı pozu verip fotoğraf çeksene."
Aniden kaşları çatıldı. "Bana bak Begüm, kullandığın laflara dikkat et. Karşında abin var."
Alayla güldüm. "Ah evet abim olduğunu hatırladın sonunda."
"Bence sen bir abin olduğunu hatırlasan iyi edersin. Neredeydin dedim."
"Bana karışmasana."
"Ne demek bana karışma? Sana karışmak değil bu. Bir soru sadece anlamıyor musun beni?"
"Önce sen gündüzleri çıkıp çıkıp nereye gittiğini söyle, ben de sana bugün nerede olduğumu söyleyeyim."
"Ben senden büyüğüm." dediğinde ciddi misin der gibi baktım.
"Büyüklükle olmuyor bu işler."
Diyecek bir şey bulamadığı için "Şımarık." dedi ve arkasına dönüp uzaklaştı.
"Şımarıkmış." diye söylendim merdivenlere yönelirken. Aslında odama girip telefonuma bakmamak için kendimi zor tutuyordum ama annemi bekletmek istemediğim için abimin arkasından aşağı indim.
"Ben sevgili eşimin yanında oturmak istiyorum."
Babamın gülümseyerek annemin yanına oturduğunu gören abim tekli koltuğa geçti. Onları böyle görmek eminim abimi de mutlu ediyordu, yani etsin bir zahmet.
"Al anneciğim." diyerek şalı ona uzattım.
"Ne bu?"
Babam şalı alıp annemin omuzlarına örttü.
"Hadi kızım otur."
Başımı sallayıp diğer tekli koltuğa geçtim. Televizyonun üzerinde annem ve babamın hatıra fotoğrafı vardı. İki yanında da abimle benim bebeklik fotoğraflarımız asılıydı. Ne zaman baksam mutlu olurdum.
Kaset başladığında daha annemle babam salona girmeden önce o anı hatırlayıp gülümsedim. Düğün videosu bitene kadar bir sorun çıkmadığı için şükrettim. Sorun derken annemin bir unutkanlık yaşamasından bahsediyordum. Neyse ki öyle bir şey olmamıştı. Yaklaşık 2 saat boyunca babamla kol kola, yüzünde güleç bir ifadeyle kendi düğününü izledi.
"Çok güzeldi, öyle değil mi Engin?"
"Evet. Çok özlemişim o günleri."
"Ben de canım, ben de."
"Uykun geldi mi annecim?" Abim yine saçma bir şekilde konuya giriş yaptığında gözlerimi devirdim.
"Sanırım biraz uykum var ama babanla kahve içmeden uyumak istemiyorum."
"Olur mu uyu sen. Şimdi uykun açılır."
"Babam haklı anne. Uyku saatin geçiyor."
"Çocuk muyum ben canım! Babanızla kahve içmek istiyorum."
"Tamam çocuklar, biz annenizle birlikte terasa çıkalım." Başımı salladım. Normal geçirecekleri sayılı gecelerden birini onlara zehir etmek istemedim.
"Size iyi eğlenceler." Kalkıp ikisinin de yanağını öptüm. "Ben odama çıkıyorum."
Ağabeyimin yanından geçerken "Çık tabii." diye mırıldandığını duydum.
"Sana da iyi geceler abiciğim." dedim ve merdivenlere yöneldim. İlk basamağa adımımı attığım anda geri kalanını koşarak çıktım çünkü Yaklaşık 3 saattir Umut ile konuşmamıştım ve onu özledim. Odama girer girmez yatağın üzerindeki telefona uzandım ve pencerenin önüne geçip telefonu kontrol ettim. Bir hayal kırıklığı yaşamak istemiyordum. Umarım bana bir şey yazmıştı.
Çığlık çığlığa evet diye bağırabilirdim. Çünkü Umut 2 saat önce eve varıp varmadığımı sormuştu. Yarım saat önce de beni aramıştı. Bir şey yazmak yerine aramasına geri döndüm. Normalde gece geç yatan biri olarak uyumadığını düşünüyordum. Telefonu açtı.
"Oo Begüm Hanım, adımı hatırladın herhalde." Güldüm ve yatağın ucuna oturdum.
"Unutmadım ki."
"Bu yüzden mi saatlerdir cevap vermiyorsun?"
"Bizimkilerle yemek yedik. Sonra da kalkamadım."
"Anladım. Merak ettim sadece, sorun yok."
"Sen neler yaptın?"
"Ben..." diye başladığı cümleyi birkaç saniye sessizce ara verdi. "Yemek yedim, ne yapayım? Yarın devam ediyor muyuz?"
"Eşya bakmaya mı, ediyoruz tabi."
"Otelden sıkıldım."
"Merak etme. Yarın eşya işini halledeceğiz ve birkaç güne evine geçeceksin."
"Evim..." dedi ve sustu. "Çok evim var ama aslında hiçbir evim yok."
Kurduğu cümleyi düşündüm. Nasıl yorumlamam gerekiyordu? Aslında bunun için fazla vaktim yoktu. Sanırım Mersin'deki evinden bahsediyordu ve annesi ile kaldığı ev, yani eskiden kaldığı evden. Tabii bir de sattığı evi vardı. Gerçekten ne kadar evi vardı ama bakınca kendine ait bir evi yoktu. Haklıydı.
"Yarın sabah kahvaltı yapma. Birlikte kahvaltı yapıp eşya bakarız."
"Ve sonra öğle yemeği yeriz." dediğinde gülümsedim.
"Ve sonra akşam yemeği..." Gülüşüme eşlik etti.
"Seninle yemek yemek çok güzel, özellikle patates."
"Evine geçtiğin ilk gün yemek benden o zaman."
"Benden olması gerekmez mi?"
"Birlikte yaparız belki." dedim ve cevabını bekledim.
"Tabi, güzel olur."
"Elimden yemek yemek mi?"
"Önceliğim seni izlemek."
Gülümsedim. "İyi ki varsın Umut."
"Sen daha çok iyi ki."
Mesajla neyse ama telefonda konuşurken böyle cümleler kurması beni çok heyecanlandırıyordu.
"Ben duşa gireceğim. Sonra tekrar ararım olur mu?"
"Tabi, sorun yok." dedim ve kapattık. Telefonu elimden bırakmadan mesaj geldi.
Umut
Çok ❤️
Ben
Çok❤️
▪️
▪️ Daha önce belirttiğim gibi tadında biten bir hikaye olacak ama final bölümü hakkında net bir sayı yok aklımda.
▪️ Merak ettiğiniz birçok soru gelecek bölümde cevap bulacak.
Seviliyorsunuz. Çok. ❤️
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top