H34 ♂️
Keyifli okumalar. 🍁
▪️
'Renkler ve biz'
Güzel günler göreceğiz derken aldığım kötü haber mutluluğuma gölge gibi düşmüştü. Kabul, çok mutlu değildik o zamanlar. Ama iyi olduğunu düşünüyordum ve bu bana yetiyordu.
Oysa şimdi farklıydı. O farklıydı, her anlamda.
"Ne kadar kira verebilirsin?" diye sordum arabayı park ederken. Cevaplamayınca göz ucuyla ona baktım. Dışarıyı seyrediyordu. "Umut?"
"Fark etmez. Param var."
Işte ben de bu paranın kaynağını merak ediyordum. Annesiyle görüşmüyordu. Babasından ölse para almazdı. O zaman nereden geliyordu bu para?
"Haddimi aşmak istemem ama-"
"Sen hep haddini aş." diye kesti sözümü. Gülümsedim.
"Nasıl zenginsin? Yani yanlış anlama merak ettim sadece."
Bakışlarını ön cama çevirdi. Ardındakilere bakmadığın farkındaydım. Belki de sadece camda iz yapmış yağmur damlasına bakıyordu. Arabamı yıkatmayalı çok olmuştu.
"Bir evim vardı. Doğumgünü hediyemdi." Sol dizini yavaşça kaşıdı. Zayıflamıştı sanki. "Evden ayrılmadan önce onu sattım."
Kaşlarım havalandı. "6 yıldır onunla mı geçiniyorsun?"
"Az para değildi." Gözlerimi kısarak bana baktığında ben de gözlerimi kısarak karşılık verdim ve birkaç saniye bakıştık. "600 bin."
Dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. "Vay canına!"
"Aynı zamanda çalıştım da, kiramı ve faturalarımı maaşımla hallediyordum."
Kapısını açtı ve inmeden önce burnumun ucuna dokundu. "Yani küçük hanım, param var." Dokunduğu noktaya dokunup arkasından ben de indim.
"Ama artık bir işin yok?"
"Ama param var."
"Bitince ne olacak?"
Omzunu silkti. "Tüm barlar benim. Girerim birine."
"Burada o kadar bar bulamazsın. İstersen sana düzgün bir iş bulalım." dediğim anda pişman oldum. Nerede çalışabilirdi ki bu şekilde?
"Sen önce düzgün olan işine gitmeyi öğren." Yan yana yürümeye başladık.
"Aslında artık işim yok. Babam kovdu beni."
"Geç alınmış bir karar." dediğinde dirseğimle koluna vurdum.
"Deme öyle. Seviyordum işimi."
"Gitmediğin bir işi sevemezsin." dediğinde başımı çevirip yüzüne baktım. Sakalları her zaman ki uzunluktaydı.
"Ama gitmediğin birini sevebilirsin." Adımlarını yavaşlatıp bana baktı. Dudakları kıpırdamadı belki ama gözleriyle gülümsemişti bana.
"Şuraya soralım mı? Abartıya gerek yok. Temiz ve küçük olsun yeter." Gösterdiği emlakçıya yürümeye başladık. "Bir de tamir işleriyle uğraşmak istemiyorum."
"Sen merak etme. O iş bende." dedim gülerek ve içeri girdik. Adam zaten bizi bekliyor gibi gülümsedi.
"Hoşgeldiniz, buyurun."
Umut ile karşılıklı oturduk. Ev işini tamamen bana bıraktığı için sessizdi.
"Biz bir daire istiyoruz. Böyle küçük, bina yaşı yeni, bir de mümkünse salonu geniş olsun. Mutfak büyüklüğü fark etmez." Umarım Umut için de etmezdi.
Dirseğimi masaya yasladım. Adam bilgisayarına bakarken arada Umut ile kesişiyorduk. Sırıttım, bu kelimeyi sevmiştim.
"Elimde 2 daire var istediğiniz gibi. Bina yaşları 3 ve 4, gayet temiz daireler. Mutfakta geniş yatak odası da."
"Eşyalı mı?"
"Biri değil."
"Önce eşyasız olana bakabilir miyiz?"
Umut'a baktım çünkü soruları soran oydu.
"Tabii, anahtarı alayım." diyerek kalktı. Umut'a sorgulayıcı bir bakış attım. Gülümsedi.
"Eğer evi tutarsak seninle eşya bakmak zevkli olacak." Bakışlarımı kaçırdım. Umarım eşyasız olan bir ev tutardık. Umut ve ben birlikte eşya bakacaktık. Hayali bile çok güzeldi.
"Apartman site içinde, üç katlı." Adam çıkmamız için kapının önüne geçti. Çantamı alıp ayaklandım. Umut da benimle birlikte kalktı. Acaba o da benim gibi heyecanlı mıydı?
"Sitenin bahçesi oldukça geniş. Çiçeklendirmeler de yapıldı." Adam önde biz arkada yürümeye başladık. Umut elimi tuttuğunda bedenime tatlı bir sıcaklık yayıldı. Ama dönüp yüzüne bakmadım.
"Asansör var mı?" diye sorduğunda Umut'a baktım.
"Olsun diye mi sordun olmasın diye mi?"
O sırada adam "Evet." dedi. "Daire ikinci katta bu arada."
"Bir kere eve çıkmayı üşenip merdivenlerde 2 saat oturmuştum. Asansör bozuktu." dediği cümleye tepkim 'Ciddi misin' bakışı atmak oldu. Sırıttı.
"işte apartman bu."
Kuzey Sitesi.
Apartmanın dışı krem rengi ve turuncu şeritliydi. Birlikte asansörle yukarı çıktık. Üzerinde 6 yazan dairenin önüne geldiğimizde karşı dairenin kapısı açıldı. Umut ile aynı anda arkamıza baktık. Üzerinde beyaz, mini bir etek olan genç bir kız bizimle göz göze geldi ve evini kilitleyip merdivenlere yöneldi.
Başımı çevirip Umut'a baktım. Bakışları yavaşça bana döndü.
"Ne bakıyorsun elin kızına?"
"Neye baktığına baktım." dedi saf saf.
"İyi." dedim ve adamın bizim için açtığı kapıdan içeri girdim. Umut'ta arkamdan geldi. Kapıdan içeri girer girmez beni havasız bir ortam karşıladı. Epeydir havalandırılmadığı belliydi ama aynı zamanda duvarların beyazlığı içime bir ferahlık katmıştı. İlk kapıdan içeri girdim. Sanırım burası salondu. Gayet genişti.
Umut'a döndüm. "Baksana, gayet geniş. Bir kişi için fazla büyük."
"Bir kişi?" dedi muzip bir tavırla. Kaşlarımı kaldırdım. Ardından adam lafa karıştı.
"Kirayı konuşmadık. Aklınızda bir fiyat var mı?" Umut benden önce davranıp "Kirası ne kadar ki?" diye sordu.
"1000 lira."
"Uygundur." dedi ve sırtını duvara yasladı.
"Yatak odasıyla mutfağa bakmayacak mısın?" diye sordum. Omzunu silkti. Gözlerimi devirdim. Gidip kalan odaları kontrol ettim. Ev gayet temiz görünüyordu. Boyaya ihtiyacı yoktu. Sadece biraz havalandırılması ve eşya alınması gerekiyordu. "Bence güzel." dedim tekrar yanına döndüğümde.
"Tamamdır o halde. Tutalım."
İmza için emlakçıya geri dönerken abim aradı. Zıtlaşmak istemediğim için açtım. O sırada Umut içeriye tek başına girdi.
"Efendim?"
"Akşam gelecek misin?"
Gözlerimi devirdim. "Bunu sormak için mi aradın? Mesaj atsaydın ya!"
"Sana mı soracağım ne yapacağımı? Gelecek misin gelmeyecek misin?"
"Gelirim herhalde. Noldu?"
"Annem akşam yemeğine yanımıza inecek. Sen de ol."
Annemle yaşadığım tatsızlık aklıma gelince birkaç saniye düşündüm. Ekersem hiç iyi olmazdı. En azından abim tarafından iyi olmazdı.
"Tamam geleceğim dedim. Kapatıyorum."
"Salak." dedi ve telefonu yüzüme kapattı. Şaşkınlıkla ekrana bakakaldım.
"İşte oldu." Omzumun üzerinden arkama baktım. Umut elindeki anahtarı bana doğru salladı.
"Hayırlı olsun."
"Teşekkürler kuzum." diyerek beni kolunun altına aldı. Abimle yaptığım konuşmayı unuttum. Kuzum kelimesini bastırarak söylemesi ona yazdığım mesajı aklıma getirdi. Bana böyle seslenmesi hoşuma gitmişti çünkü bana kullandığı ilk hitabı buydu. Tabii bir de bana söylemese bile duvar kağıdına yazdığı notta geçen 'Baş belası' vardı.
"Ee şimdi ne yapıyoruz?" diye sordum.
"Bilmem. Ne yapalım?"
"Eşya bakmak lazım." dedim yüzümü ona çevirip. Gözlerinden ne kadar mutlu olduğunu anlayabiliyorum. Bu beni de çok mutlu ediyordu. Umarım yüzü hep böyle gülerdi.
"istersen, vaktin varsa eşya bakalım. Tek başıma beceremem. Eski evimin eşyaları vardı."
"Birkaç gün daha otelde kalman lazım. Bugün biraz baksak bile hepsi yetişmez."
"Peki senden benimle kalmanı istesem? Yani otelde, değil evde. Taşındıktan sonra."
Haşlarım havalandı.
"Bu gece mi?"
"Yok hayır. Ne zaman istersen."
Onda kalmayı tabii ki ben de istiyordum. Hatta davet etmeyecek diye korkmuştum. Ama ağabeyimle tartışmalarım, annemin beni sürekli unutması, bunu artık riske atmak da istemiyordum. Arada sırada olsa bile zamanımı tabii ki Umut ile birlikte geçirecektim.
"Tabii neden olmasın?"
"Bir de düşünüyor ya!" Gülümsedim.
"Tabii ki düşüneceğim."
Kolunu omzumdan çekti ve başıyla karşıdaki mobilya mağazasını gösterdi.
"Sence en önemlisi hangisi?"
Başımı mağazaya çevirdim. "Yatak odası takımı, koltuk takımı, dolap-"
"Şş, evlenmiyorum. Sadece eve taşınıyorum. Üstelik tek kişiyim. Ne takımı ya!"
"Evlenmekle ne alakası var? Gerekli şeyler bunlar?"
"Bir baza, bir dolap 1-2 koltuk yeterli."
"Ayy Umut." dedim karşıya geçerken. "Sürekli kullanacaksın sonuçta."
"Bak bak bak, sitem ediyor bir de."
Sırıttım ama o görmedi. Birlikte mağazaya girdik. Kapının önündeki koltuk takımı o kadar güzeldi ki, keşke şu anda gelin evi için eşya bakıyor olsaydık diye düşündüm. Kesinlikle bu takımı alırdım.
"Bunu mu beğendin?" Omzumun üzerine çenesini yasladı. Elimi uzatıp yanağını okşadım.
"Güzel, ama gösterişli. Sana haki veya turuncu bir koltuk takımı iyi gider."
"Turuncu severim."
"Ya da haki bir L koltuk, bir de tekli turuncu bir koltuk. Salonun geniş aslında iki tekli de olabilir."
"Sen nasıl istersen Dora."
Yanağındaki avucumu öptü. Ona doğru döndüm. "Şanslısın ki mutfak dolapları güzel. Değiştirmeye gerek yok."
"Mutfak, seninle mutfak alışverişi çok eğlenceli olur." dedi ince bir tebessümle.
"Sabırsızlanıyorum." dedim ve parmağımı parmağına geçirip arka taraftaki koltuklara yürüdüm. "Bak bu güzel. L değil ama büyük
Baksana kırlentleri pofuduk." dedim ve su yeşili kırlenti elime aldım. Koltuk istediğim gibi hakiydi.
"Salonda uyuyakaldığında aklım sende kalmaz."
"Ben başımı dizlerine yaslamak istiyorum, yastığa değil." dedi fısıldar gibi. Gülüşüm soldu. Söylediği çok güzeldi aslında ama her zaman uyurken onun yanında olamayacağımı bilmek üzücüydü.
"O günler de gelecek." dedim ve uzanıp yanağını öptüm. "Bu koltuk iyi bence. Sence?"
"Bence de iyi. Sence?"
Kırlenti hafifçe yüzüne vurdum. "Bence güzel, sence?"
"Bunu uzattığıma inanamıyorum." dedi ve arkasındaki tekli koltuğa oturdu. Ağzım birden heyecanla açıldı.
"O tekli koltuk sana çok yakıştı."
Yanlış bir şey yapmış gibi koltuğa baktı. Krem rengiydi.
"Ben her yere yakışırım." dediğinde gözlerimi devirdim.
"Nesin sen aslan burcu falan mı?" Sırıtıp koltuğa yayıldı.
"Çok rahat. Bence napalım biliyo musun? Haki ve kremi alalım. Turuncu kırlent kılıfı alırız. Hatta hardal bile olur."
Dudaklarım şaşkınlıkla kıvrıldı. "Vayy, renk uyumları ve sen."
"Renkler ve biz." dediğinde gülümsedim. Önünde diz çöküp ellerimi dizlerine yasladım.
"Renkler ve biz." diye tekrarladım. Elini uzatıp saçlarıma dokundu.
"Seni çizmek istiyorum."
"Çiz. İstediğin renge boya."
"İstediğim tek renk sensin."
Ne diyeceğimi bilemedim. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki, keşke hissedebilseydi.
"Yardımcı olabilir miyim?"
Duyduğum sesle hızla ayağa kalktım. Umut da benimle birlikte kalktı. "Bu iki tekliyi ve şu hakiyi almak istiyoruz." dediğinde ben hala kalbimin normale dönmesini bekliyordum.
"Hadi gidelim. Bir haftaya gelirmiş." Başımı salladım ve kapıya yöneldim. Elimi tutup beni durdurdu. "Noldu?"
"Hiç, söylediğin sözü düşünüyorum."
"Kötü müydü?"
"Hayır. Çok hoştu." diyerek gülümsedim. Birkaç saniye gözlerime baktıktan sonra kollarını bana sardı.
"Ben artık siyahı unutmak istiyorum. Sana karışmak, renklerinle aydınlanmak istiyorum."
Kollarımı ona sardım. "Seni çok seviyorum."
"Ben de seni çok seviyorum Dora."
▪️
▪️ Bölüme not bırakın;
Merak ettiğiniz sorulara Begüm yanıt bulacak merak etmeyin. Yeni bölümde görüşmek üzere.
Seviliyorsunuz. ♥️
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top