H33 ♂️

Keyifli okumalar. 🍁

▪️

İçimden bugün çok güzel olacak diyerek uyanmayı çok istedim ama abimin sesi bu ümidimi benden kopardı. Uyandığımda hala annemin yanında yatıyordum. Abimin odaya girmesi ile tahminimce öfkeli bir ifadeyle ona baktım. Beni annemin yanında görünce şaşırmış olmalı ki kaşları önce çatıldı, sonra yüzü gevşedi.

Göz ucuyla anneme baktım. Çoktan uyanmış, odayı inceliyordu. Abim odaya geldikten sonra gözleri onu bulmuş, sonra sanki onun gelmesini bekliyormuş gibi gülümsemişti. Annemin uyandıktan sonra beni yanında görünce bağırıp çağıracağım düşünmüştüm ama sessiz kaldığına bakılırsa uyandığında beni hatırlamış olmalıydı. Ama sevgili abim sağolsun buna sevinemedim bile. Yavaşça yatakta doğruldum ve masum bir şekilde yanımda duran annemin yanağına bir öpücük bıraktım.

"Günaydın anne."

Annem gülümseyerek bana baktı Bu da bir şey dedim içinden. Şimdi sevgili oğlu geldiği için mutlu olmalıydı. Bir şey söylemeden ve abime hiç bakmadan kapıya ilerledim. Yerdeki eşyalarımı aldım ve önümden çekilmesi için gözlerine baktım.

Ağzından her an beni suçlayacak bir kelime çıkacak diye korkuyordum. Korkuyordum korkmasını ama hiçbir söyleyeceği söz dün söylediğinden daha ağır olamazdı, olmayacaktı. Hala kulağımda söylediği o cümle çınlıyordu. Bu yüzden annem ilk seni unuttu ne demekti? Bana nasıl bu cümleyi kurmuştu? Kırılacağımı hiç mi düşünmemişti? Ona o kadar kırgınım ki başucumda ne kadar dikilip saçımı okşarsa okşasın söylediklerini asla unutmayacaktım.

"Çekilir misin?" dedim istemeye istemeye. Geri çekilmek yerine kollarını göğsünde birleştirdi ve sırtını kapıya yasladı. "Çekilir misin önümden?" dedim tekrar. Ama bu kez sesim daha yüksek çıkmıştı. Abim omzumun üzerinden anneme bakınca daha sakin bir şekilde fısıldadım. "Odama gideceğim. Çekilir misin artık?"

Dudağının kenarıyla gülümsedi. Kaşlarımı çattım. "Yine ne var? Bu kez ne söyleyeceksin?"

Hatırlamış olacaktı ki kaşlarını hafifçe çatıp bakışlarını kaçırdı. "Bugün evde misin?" diye sordu. Ona ayak uydurup ben de kollarımı göğsümde bağladım.

"Evde olsam ne olmasam ne?" diye sordum.

"Haklısın." dedi bana. "Evde olsan bile yanımızda durmuyorsun ki."

"Başlama yine." Savunmasız olduğunu düşünerek omzundan ittim. Kolları önünde olduğu için arkaya doğru sendeledi. Fırsat bilip odadan çıktım. Arkamdan bir şey söylememesi işime gelmişti.

Odama girip kapıyı kapattım. Hayret, laf atmamıştı. Kapımı kilitlemek için döndüm ki ağabeyim içeri girdi. Gözlerimi devirdim.

"Bugün annemle vakit geçir. Dışarı çıkacağım.

"Nereye?" diye sordum merakla. Evet merak ediyordum. Çünkü bir haftadır iki kere dışarı çıkıyor olacaktı. Abim için bu oldukça şaşırtıcı bir şeydi.

"İşim var."

"Sen beni sorguluyorsun. Ben de sana soruyorum."

"Ben sorumluluklarımı biliyorum en azından." dedi ve kapının kolunu tuttu. Duraksadığında arkama döndüm. Hayal kırıklığı ile baktığımı bildiğim için beni görmesini istemedim. "Dün akşam..." dedi ve sustu. Gözlerimi kapattım.

Lütfen beni üzecek bir şey söylemesin, diye dua ettim.

"Çok korkuyorum Begüm. Anneme ne kadar düşkün olduğumu biliyorsun."

"Annemi sevmiyormuşum gibi konuşma." diye mırıldandım.

"Annemi seviyor olman hatalarını sineye çekebileceğim anlamına gelmiyor." Sırtım hala ona dönüktü. Pencereye yaklaşıp perdeyi açtım. Neyi bekliyordu, ondan özür dilememi falan mı? Özür bekleyen bendim asıl!

"Bittiyse çıkabilirsin."

"Aptalın tekisin." dedi ve kapıyı çarpıp çıktı. Sinirle kapıya döndüm.

"Ruh hastası!"

Yatağa oturup telefonumu aldım. Akşama kadar annemle, abim geldikten sonra da Umut ile olmayı planlamıştım.

Umut'la...

Keşke yalan söylememiş olsaydı. Keşke başından beri gerçekleri yaşayarak devam etseydik. Ben ona umut olsaydım. Olurdum da. Kabul, benim de sakladıklarım vardı. Ama yalanla değil, hiç bahsetmeden gizlemiştim.

Mesaj atmamıştı. Kızamadım bile. Çünkü artık kızmaya hakkım olmadığını düşünüyordum.

Ben
Günaydınnn.

Cevap gelene kadar üzerimi değiştirdim. Salaş bir tişört ve taytımı giyip yatağın karşısındaki koltuğa oturdum.

Umut
Günaydın.

Ben
Napıyosun?

Umut
Oteldeyim.

Birkaç saniye ekrana baktım. Bana da sormasını beklemiştim ama WhatsApp'tan çıkmıştı.

Ben
Güzel.
Ben de evdeyim.

Tabi şu anda ne kadar umurundaysa. Asık yüzümle odadan çıkıp annemin odasına gittim. Bakıcısı ile kitap okuyordu. Hiç görünmeden aşağı indim. Kahvaltıdan sonra onunla bahçeye inebilirdik; Tabi uyumamış olursa.

Gülseren Hanım büyük ihtimalle mutfaktaydı. Babam çoktan çıkmıştı. Abimin ise ne işi olduğunu hala anlayamamıştım.

"Günaydın." dedim gülümseyerek. Patlıcan yıkıyordu.

"Günaydın Begüm Hanım. Kahvaltı hazırlamamı ister misiniz?"

"Ben hallederim. Kolay gelsin." diyerek bardaklara uzandım.

Telefonum titredi. Kendime meyve suyu döktüm ve dolaptan elime gelen kahvaltılıkları alıp masaya döndüm.

Aslı yazmıştı.

Bugün buluşalım mı hayırsız?

Sırıttım. Gerçek bir hayırsızdım.

Ben
Çoook isterdim ama annemle olacağım.

Ve yine ikimizden biri ekildi. Bir türlü bir araya gelemiyorduk. Can sıkıcı olmaya başlamıştı. Benden kaynaklı olan tarafları da vardı, yok sayamazdım.

Umut'tan mesaj gelince düşünmeyi bıraktım.

Umut
Begüm?

Ben
Efendim Umut?

Umut
Seni seviyorum.

Gülümsedim. Hızlı bir şekilde cevap yazdım.

Ben
Ben de seni seviyorum.

"Begüm Hanım, Ahu Hanım ile okuma saatimiz bitti."

Omzumun üzerinden arkama baktım. Bakıcı Nergis Hanım samimi bir tebessüm ile beni izliyordu.

"Biraz bahçeye inmemizde sakınca var mı?"

"Bugün güneş biraz yakıcı gibi. Onu yormayın."

"Tabi, biraz hava alsın."

"Ben üzerini giydireyim."

"Teşekkürler."

Önüne döndüm. Kahvaltımı yapmaya devam ettim.

Umut
İzmit'teyim.
Yani haberin var, değil mi?

Bardağı masaya geri bıraktım. Uyandığında İzmit'e olduğunu görünce afallamış olmalıydı.

Ben
Evet var.
Dün birlikteydik.

Umut
Yanıma gelecek misin?

Ben
Tabii.
Ama akşama doğru.

Umut
Ben ne yapacağım?

Mantıklı bir soruydu.

Ben
Otelde keyfine bak.
Hem konuşuruz da.
Sıkılmasın canın.

Umut
Tamam öyleyse.
Adresi biliyor musun?

Ben
Birlikte gittiğimiz otel olduğunu düşündüm.

Umut
Öyle mi?
Konum atarım yine de.

Ben
Tamam kuzum.

Kuzum.

Ne yapayım Allah aşkına? Belli ki unutmuştu. Beni, buraya neden geldiğini, belki de yüzümü de unutmuştu.

Umut
Tamam Dora.🎈

Balon emojisini görünce güldüm. Hatırlamıştı. Keşke yanında olabilseydim.

"Ahu Hanım hazır!"

Hızla emoji gönderdim ve meyve suyumu içip mutfaktan çıktım.

Annem beyaz bir gömlek ve mavi eteğini giymişti. Gülümsedim.

"Çok güzelsin annecim."

Koluna girdiğimde içten bir şekilde gülümsedi.

"Engin nerede?"

"İşe gitti. Akşam yemeğini onunla yemek ister misin?" Sandalyesine oturmasına yardımcı oldum.

"İsterim!" Ellerini çenesinin altında birleştirdi. "Ah, onunla dördüncü sınıfların balosuna katılmıştık. Ne kadar da yakışıklıydı."

Elini okşayıp üzerini öptüm. "Hala yakışıklı. Sen de hala güzelsin." Gülüşü soldu. Parmaklarıyla yüzüne dokundu. Yumuşamış, kendini salmış ince tenini hissetmiş olmalıydı. Annem hala çok güzel bir kadındı. Yaşlılığın ondan götürdüğü bir et parçası, salmış bir deriden daha fazlasıydı. Zihni duruyordu. Bozuk bir saat gibi, aniden duruyor ve birden çalışıyordu.

"Kimi kandırıyorsun? Yüzüme bak! Diriliğini kaybetmiş, öyle değil mi?" diye sordu endişeyle.

"Hayır annecim. Hala çok güzelsin."

"Yalan söyleme! Nereden annen oluyorum senin?" diye bağırdı ve ellerimi itti.

Hayır, bana bunu yapma. Beni unutma.

"Annecim sakin ol nolur! Benim, Begüm."

"Bırak beni! Engin!" Ayağa kalkmaya çalıştığında elini nazikçe tuttum.

"Anne yapma! Düşeceksin!"

"Dokunma bana!" Omuzlarımdan beni itti ve sandalyeye tutunarak ayağa kalktı.

"Nergis Hanım!" diye bağırdım içeriye doğru. Ayağa kalkıp annemin kolumu tuttum. "Birlikte çıkalım. Seni odana götüreyim."

"Sen kimsin de evime gireceksin! Engin bana danışmadan almış sizi işe ama ben katiyen evimde yabancı istemiyorum!" diyerek elimi tekrar itti. Nergis Hanım kapıda göründü. Annemi görünce endişeyle bize doğru koştu.

"İyi misiniz Ahu Hanım?"

"Kimse dokunmasın bana!"

"Lütfen, odanıza çıkalım. Buyrun."

Annem, Nergis Hanım'dan da uzaklaştı ama onu itmedi. Yavaş adımlarla eve girdiğinde arkasından bakakaldım. Hayalimdeki plan bu değildi. Ama beklediğim bir manzaraydı. Hayal kırıklığı ile sandalyeye oturdum. Aklıma ilk gelenleri abime yazdım.

Ben
Annem beni yine unuttu.
Canın sıkkınsa diye söyleyeyim dedim.

Gözümden akan yaşı fark etmedim bile. Canım yanıyordu. Hep yanacaktı. Çünkü annem beni unutmaya devam edecekti.

Abi
Kafayı mı yedin sen?
İnsanların acılarıyla mutlu olmuyorum ben.
Düzgün konuş benimle.

Ben
Sus.

Abi
Getirtme beni oraya.

Ben
Umurumda bile değil.

Abi
Aptal.
Geliyorum, yoldayım.

Ben
Sen gelince dışarı çıkacağım.
Haberin olsun.

Abi
Geç kaldın koş.

Ben
Aynen.

Koşar adım eve girdim. Annemin sesi çıkmamıştı. Odasının önünden geçerken içeri bakmak istedim ama yapamadım. Odama girip kapıyı kilitledim.

Ben
Yanına geleceğim.
Oteldesin değil mi?

Umut
Evet.

Üzerimi değiştirdim. O sırada abim geldi. Gülseren Hanım'a bir şeyler hazırla dediğini duydum. Kaba!

Saçlarımı topuz yaptım ve çantamı takıp odadan çıktım. Birazdan abimle karşılaşacaktım. Derin bir nefes alıp aşağı indim.

Merdivenlerin dibinde beni bekliyordu. Gözlerimi devirdim.

"Nereye?"

"Neredeydin?" diye sordum karşılık olarak.

"Begüm nereye?"

"Neredeydin?"

"Gerçekten kaşınıyosun."

Yanından geçerken bana dokunmadı. Durdurup laf atmaya devam eder sanmıştım ama yorgundu anlaşılan.

Umut'u attığı konuma baktım. Daha önce gittiğimiz otel oldulunu görünce oda numarasını sorup telefonu bıraktım. Acaba ona annemle ilgili söylediklerimi, kendi ailesiyle olanları bana anlattığını hatırlıyor muydu?

Düşünceli halim otele varana kadar devam etti. Arabayı park edip otele girdim. Umarım abim beni sinir edecek mesajlar atmazdı. Zaten canım sıkkındı.

İkinci kata merdiven kullanarak çıktım. Kapısının önüne gelince parmağımla tıklattım. Hemen açtı. Üzerinde bir tişört ve eşofman altı vardı.

"Selam." dedim gülümseyerek. Tebessüm ederek geri çekildi. Acaba şu an ne düşünüyordu?

"Hoşgeldin." dedi ve kapıyı kapattı.

"Kahvaltı yaptın mı?" Çantamı çıkarıp koltuğun üzerine bıraktım.

"Çok oluyor." dedi ellerini arkasında birleştirip. Sırtını duvara yasladı.

"Nasılsın?"

Omzunu silkti. "Aynı. Sen nasılsın?"

"Ben de aynı." Bakışlarını ayaklarına indirdi. Uzaktı. Bana iki saat önce seni seviyorum demesine rağmen uzaktı.

"İyi olduğuna emin misin?" diye sordum.

"İyiyim demedim ki. Aynı dedim." Gözlerime baktı. "Biliyorsun, değil mi?"

Sadece başımı salladım. Hastalığını kast ediyordu. Bana anlattığını unutmuştu işte. Yatağa oturdum.

"Bilmiyormuş gibi yap."

"Öyle yapıyorum."

Yanıma yaklaşıp dizlerinin üzerine çöktü. Yüzümü incelediğinde bakışlarımı kucağıma indirdim.

"Dora..." diye fısıldadı. Birkaç saniye sonra dudakları alnıma dokundu. Gözlerimi kapattım. Geri çekilmedi. Nefesini alnımda hissetmeye devam ettim. "Adımı da biliyorsun, değil mi?"

Fısıldadım. "Biliyorum."

"Ben üzerimi değiştireyim. Ev bakmaya gidelim. Olur mu?"

"Olur." Çekilmeden önce bir kez daha öptü. Temiz kıyafetlerini eline alıp banyoya girdiğinde arkasından baktım. Yatağın örtüsü açılmamış ama üzerinde yatıldığı belliydi. Yatağını düzeltmek için kalktığımda telefonunu yastığın üzerinde gördüm. Benimle konuşurken uzanıyor olmalıydı. Elime aldığımda ekranın açık oldulunu gördüm. Parlaklığı düşük olduğu için fark etmemişim.

Bakışlarım banyo kapısına uzandı. Amacım karıştırmak değildi. Sadece annesiyle konuşup konuşmadığını merak ediyordum. Sırtımı kapıya dönüp parlaklığı açtım. Masaüstündeki fotoğrafı görünce kaşlarım havalandı. Gözlerimi kısıp düşünmeden yazanları okudum. Her cümlede omuzlarım düştü.

Demek böyle başa çıkabiliyordu. Tek başına savaşıp, tek başına hatırlamaya çalışıyordu. Üstelik benim de adım yazılıydı. Yaşlı gözlerimi silip yatağa oturdum. Sayfayı yana kaydırıp devamını okudum.

Kesinlikle değildi. Balon benim, en az onun kadar önemli bir kelimeydi. Artık daha önemliydi.

Onu kırma.

Gözyaşım yanağıma aktığında hızla sildim. Tereddütle WhatsApp'ına girdim. Başta ben vardım ve beni sabitlemişti. Ben olduğumu profilden anlamıştım çünkü adım yazılı değildi. Diğer kişilere baktım. Hepsi erkek ismiydi. Annesi ile bir yazışması yoktu. Demek ki sadece arada arıyordu.

Meleğim

Beni Meleğim diye kaydetmişti. Hüzünle gülümsedim. Sohbetimize girdiğimde bir başka yazıyı buradaki duvar kağıdında gördüm.

Güldüm. Kendini böyle dizginliyordu demek.

"Yapma Begüm."

İrkilerek arkama döndüm. Utanarak telefonu bıraktım.

"Özür dilerim."

"Ağlama. Lütfen yapma."

Anlamaya çalışır gibi yüzüne baktım. Telefonunu izinsiz karıştırdığım için yapma dedi sanmıştım ama o ağlamamam için demişti.

"Hadi çıkalım." dedim ve ayaklandım. Karşıma geçip durdu ve elini yanağıma uzattı.

"Gördüm mü?"

"Üzgünüm."

"Üzülme."

"Neden Meleğim?" diye sordum başımı yana eğerek. "Bana hiç böyle seslenmedin."

"Çünkü sen benim iyilik meleğimsin."

Gülümsedim. Ben de elimi onun yanağına uzattım. Konuşmaya devam etti.

"Seni nasıl unuturken bile hatırladığımı sakın unutma Begüm. Çünkü son nefesimi verirken bana bunu nasıl yapabildiğimi hatırlatmanı istiyorum."

"Deme öyle." dedim kendimi tutamayıp ağlarken. Yanağımı okşayıp alnını benimkine yasladı. "Sana bir şey olmayacak."

"Şşş..."

"Lütfen, ölümden bahsetme."

"Bana bir iyilik yap Begüm." Dudaklarını kulağıma götürüp fısıldadı. "Her şeyi benimle birlikte unutup gülümse bundan sonra. Ve sadece mutluluktan ağla." Saçlarımı öptü ve kollarını bana sardı. "Sadece mutluluktan."

▪️

▪️ Siz Umut'un yerinde olsaydınız, isteyeceğiniz son iyilik ne olurdu?

Görüşmek üzere. 🎈

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top