H26 ♂️
Keyifli okumalar. 🍁
▪️
"Bana bunu yaptırdığına inanamıyorum." dedi cebinden cüzdanını çıkarırken. Omzumu silkerek sırıttım.
"En son ne zaman sinemaya gittiğimi hatırlamıyorum." diye söylendim.
"Ve gitmek için bugünü buldun?"
"Seninle bir şeyler yapmaya çalışıyorum."
"O halde geçen geldiğimde gittiğimiz otele gidelim." Sırıtan yüzüne kaşlarımı çatarak baktım.
"Niye, sabah olunca git diye mi?" Gözlerini devirip arkasına döndüğünde kolundan yakaladım. "Şaka yaptım."
"Şakaların komik değil." dedi ve elimden kurtulup dışarı çıktı. Peşinden giderken elimle alnıma vurdum. Söylemek istediğim bir cümle değildi. Üstelik amacım şaka yapmak da değildi. Aklıma ilk gelen cümleyi düşüncesizce kurmuştum işte.
"Ecmel!" diye seslendim arkasından. Hızla bana döndü.
"Adımı kullanma."
"Neden? İnsanlara ismiyle hitap ediliyor diye biliyorum."
"Bana etme." dedi ve tekrar arkasına döndü. Yanında yürümeye başladım. Sinema da hayal olmuştu. Film izlemek değil, onunla yan yana olmak istemiştim.
"Nereye gidiyoruz?"
"Dolanıyorum."
"Dolanıyoruz." diye düzelttim. Sessiz kaldı. Gidişini yüzüne vurmayacaktım ama istemsizce ağzımdan çıkmıştı. "İstemeden söyledim."
"İstemeden daha çok şey söyleyecekmişsin gibi duruyor."
"Nerden çıktı bu şimdi?"
Durup bana baktı. Gözlerini yeni yeni tanıyordum. Fotoğrafları ezberlemek kolaydı. Ama gözlerini kıstığında sadece sol gözünün kenarında beliren çizgiyi ilk defa fark etmiştim.
"Sana açık açık söylüyorum." İşaret parmağıyla hafifçe omzuna dokundu. "Sende gidecek bir tip var."
"Ben..." Sustum. 'Ben sen değilim' diyecektim. İyi ki de susmuştum. Ama benimle ilgili düşüncesi üzmüştü beni.
"Sana bunu düşündüren ne?"
"Bak Begüm, bazı şeyleri görmezden gelemeyiz. Ben yirmi altı yaşındayım. Ömrüm boyunca iki günden fazla gördüğüm bir kız da olmadı. Kulüpte tanışıp, sadece bir saat sonra yatakta biten bir sürü ilişkim oldu. Tanımadığım bir sürü tene dokundum. Hiçbirinin adını bile hatırlamıyorum."
Gözlerim yanmaya başladı. Bana gece hayatını anlatacağını düşünmemiştim. Acımasızca devam etti.
"Benden önceki hayatını bu yüzden sorgulamaya hakkım yok. Ama şimdi, beni olmaya çalıştığım kişilikten uzaklaştırıp aklımı çeldiysen, bana yıllar sonra sevgiyi hatırlatıp mutlu olmama neden oluyorsan, bir gün çekip gittiğinde seni asla anlamam. Anlamayacağım." Dudaklarımı araladığımda baş parmağını üzerlerine koyup konuşmamı engelledi." Üstelik hakkımı da helal etmem. Eğer bir gün gideceksen, lütfen şimdi git. "
Nefesim parmağına vururken yutkundum. Gitmemden korkuyordu. Çünkü korktuğu başına gelmişti. Benimse deli gibi istediğim şeydi bu.
Beni sevmeye başlamıştı.
"Gitmeyeceğim."
"Söz verebilir misin?"
"Ecmel-"
"Bu benim için kolay değil. Sana annemden sonra hayatıma bir kadın almadığımı söylemiştim."
"Benden gitmediğin sürece, seninleyim Ecmel."
Parmağını dudağımdan çekmeden yüzüme doğru eğildi. Gözlerimi kapattım. Sıcak nefesi Dudaklarıma vurdu. Ardından dudaklarımı teğet geçip yanağıma yumuşak bir dokunuş bıraktı.
"Sana güveniyorum."
Kollarımı boynuna doladığımda başını boyun girintime gömdü. Sevgiye açtı. Tıpkı benim gibi.
"Otele gidelim mi?" diye sordum mırıldanarak.
"Olur."
"Tabi sabah bırakıp gitmeyeceksen." dedim gülümseyerek. Geri çekilip 'yine mi' dercesine bana baktı.
"Suyu çıktı ama."
"Tamam tamam. Şaka yaptım."
Gülmese de uzatmadı. Yanında yürümeye başladım. Kollarımız iki yanımızda birbirine değiyor, ama asla üç saniyeden fazla temas etmiyordu.
Sabredince güzel şeylerin olduğunu artık öğrenmiştim. Sırada daha güzel şeyler için sabretmek vardı.
Sabretmek ve umut etmek...
▪️
"Patateslerimi yiyebilirsin." dedim tavuğuna uzanırken. Otele sırt çantasında yemek sokmuştuk. Aniden gelen patates aşkı yüzünden belki de bir kilo almıştım.
"Ama sen tavuğumdan yiyemezsin." dedi elimin üzerine yağlı eliyle hafifçe vurarak.
"Yaa, bütün patateslerimi yedin."
"Sen verdin." Tavuğunu ağzına götürürken dudağımı ısırdım.
"Patates canavarı." dedim ve kalan yemeğimi önüme çektim. Sırıttı. "Bir de gülüyor."
"Abinle her zaman böyle misin?"
"Nasıl? Uzak mı?"
"Yani."
"Bana yakın olmayı denemiyor." dedim yemeği bırakıp. "Hak vermeyi çok isterdim. Ama veremiyorum."
"Bir sebebi olmalı ama. Neden kardeşine karşı böyle soğuk olur ki insan?"
Bakışlarımı ellerime indirdim. Yıkamam gerekiyordu.
"Sana sordum Begüm?"
"Bilmiyorum. Sen demiştin ya, kıskanıyor belki."
"Bunu söylediğimde bana 'bir andan nasıl kardeşine karşı böyle düşünür' demiştin."
Sırtımı yatağa yasladım. "Bu konu hakkında konuşmayalım."
"Ama bu konu senin keyfini kaçırıyor."
"Konuşunca daha çok kaçıracak."
Bir şey söylemedi. Yemeğine iştahla devam ederken patateslerimi önüne ittim. Gülüp burnumu iki parmağının arasına aldı.
"Elin yağlı!"
"Allah Allah, öyle miymiş?" diyerek tekrar yüzüme uzandı. Gülerek ondan uzaklaştım.
"Ellerimi yıkayacağım." Yataktan kalkmadan önce elimi yanağına sürdüm ve koşarak banyoya gittim.
"Ruh hastası!" diye bağırdı arkamdan. Sırıtarak elimi yıkadım.
İyi ki buradaydı. İyi ki gelmişti. İki dakikada beni güldürebiliyordu.
"Çantamdan tişört alabilirsin." Kapının ağzında dikilmiş beni izliyordu. Yüzündeki gülüş yok olmuştu.
"Alırım."
Ellerini yıkaması için geri çekildim. Ağır ağır lavaboya yürüdü.
"Ailene haber vermeyecek misin?"
"Yazdım bile babama. Arkadaşımda kalacağımı söyledim."
Başını salladı. Havluyla beraber odaya geri döndü. Çöpleri toplamıştı. Yatağın ucuna oturdum.
"Keşke hep burada kalsan. Belki burada da bir iş bulabilirsin."
Yanıma oturdu. Dudağının kenarıyla gülümseyip yüzünü bana çevirdi.
"Burada olmam için kalıcı bir sebebe ihtiyacım var."
"Kalıcı olduğumu sanıyordum."
"Önümüzde neler var bilemeyiz. Sabredelim."
Sessiz kaldım. Kolunu sırtıma dolandığına tebessüm ettim. O kendine çekmeden başımı omzuna yasladım.
"Bana anlatamadığın şeyler var, öyle değil mi?" diye sordum fısıldayarak.
"Senin gibi benim de var evet."
Ondan gizlediklerimi düşündüm. Öğrense bile ilişkimizi tehlikeye atacak şeyler değildi. Çoğu kendim ve ailemle ilgiliydi.
"Bir gün öğrenirsin." dedim. Başını salladı sadece. Sarılmaya devam etti. "Annen nerede?"
Düşünmeden sorduğum bir soru değildi. Aklımda olan bir soruydu.
"Öğrenirsin." dedi ve sarılmayı bırakıp ayağa kalktı. "Benimle uyumak ister misin?"
"Sabah-"
"Begüm!" dedi uyarıcı bir sesle. Başımı sallayıp ayaklandım ve yerdeki sırt çantasından gri bir tişört çıkardım. "Sen giyin." Diş fırçasını alıp banyoya girdi. Ofladım. Ben fırçalayamayacaktım. Hızla kazağımı çıkarıp tişörtünü giydim. Pantolon için çözümüm yoktu ondan önce yatağa girip beklemeye başladım.
Acaba annem nasıldı? Aklım evde kalmıyordu çünkü abim anneme çok düşkündü. Buna da şükür diyordum artık.
"Işığı kapatıyorum." Başımı salladım. Yanıma uzanıp bana doğru döndü. "Dora," diye fısıldadı. "Bana bir iyilik yap."
Yutkundum. Fotoğraf atma gibi bir seçeneğim yoktu. Gözlerini kapattı. Ne yapmamı dileyerek istemişti bunu bilmiyordum. Bugün bana yaptığı bir hareket aklıma geldi ve nefesimi tutup yüzüne yaklaştım. Umarım yüzünü hareket ettirmezdi. Sol göz kapağının üzerini öpüp geri çekildim. Loş ışıkta gölge vurmayan tek yer dudaklarıydı. Tebessüm etti.
"Gel soluma." diyerek beni kendine çekti. Başımı göğsüne yasayarak gözlerimi kapattım. Ben o çağırmadan önce varmışım soluna zaten. Kalp atışları eşliğinde uykuya dalarken belimdeki kolu gevşemeye başladı. Uykuya dalmadan önce saçlarımda nefesini hissettiğimi hatırlıyordum.
Çok güzel bir histi, solunda olmak.
▪️
Hepinize merhaba ♥️
Umarım iyisinizdir. Uzun zamandır görüşemedik. Ama daha fazla bekletmedim. Bölüm sabırla bekleyen herkese.
*Ecmel'in konuşması hakkındaki görüşleriniz neler?
Çıkmadan önce yıldıza dokunmayı unutmayın. ✨
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top