23. Bölüm
Hamza ile Seher'in nişan mekanını temizleyen temizlikçiler tuvaleti temizlerken bir tanesinin farkedip aldığı gebelik testine bakan kadın gördüğü çift çizgiyle gülümseyerek arkadaşına döndü.
"Biri gebelik testi yapmış, gördüğünden pek memnun olmamış olacak ki herhalde öylece bırakıp gitmiş. " Dedi. Arkadaşı elindeki teste bakıp güldü.
"Bebeği istemiyorsa demek ki, görünce ne kadar üzüldüyse artık test çubuğunu çöpe atmayı bile unutmuş. "
İkisi gülüp temizliğe devam ederken dün Feride'nin yaptığı ve çıkan kargaşada unuttuğu testti o. Feride henüz bilemesede testin sonucu pozitifti, hamile olduğunu bile bilmeyen Feride, Memduh'un nereye gittiğini bulmaya çalışıyordu.
....
Yana yakıla Memduh'u arayan Feride bir haftadır Memduh'a ulaşmak için denemediği yol bırakmamıştı. Tek umudu Hamza'ydı. O da bulamazsa kimse nerde olduğunu bulamazdı.
"Feride, kızım hadi şu çorbayı iç. " Annesi elindeki çorba kasesini altındaki tabakla birlikte eline tutuşturdu.
"Anne hiç içim almıyor. "
"İtiraz etme, laf dinle! Kocanı bulup inandıklarının doğru olmadığını kanıtlayacaksan önce güçlü durman lazım. Aç aç oturmanın sana bir faydası var mı, o yüzden şimdi adam akıllı düşünebilmek için iç şu çorbayı. Güçlü durmak için güçlü olmak zorundasın, insan acısını yaşamak için de, taşımak içinde güçlü olmak zorunda. İkiletme de şimdi karnını doyur ki güçlü kalabilesin. " Feride hafif başını sallayıp çorbasını istemsizce içmeye başladı.
Az sonra Seher büyük bir heyecanla içeri girdi.
"Müjdemi isterim ablam! " Dedi. Feride heyecandan yerinden kalkamadı bile.
"Söyle kızım, buldu mu Hamza? " Seher koşup annesinin yanağından öptü.
"Bulmaz mı, buldu tabi! Fransa'daymış. Bir tersaneye ortak olmuş galiba, neresiydi ııı şey Marsilya! Marsilya'daymış. Ay heyecandan konuşamadım. Hamza geliyor zaten o daha detaylı anlatacak size. " Feride derince bir nefes alarak elini göğsüne koydu.
Feride için geçmek bilmeyen dakikaların ardından nihayet Hamza geldi. Feride araba sesini duyar duymaz koşup kapıyı açtı. Hamza gülümseyerek içeri girdi.
"Hamza, Memduh tam olarak nerde? " Feride'nin sabırsız sorusuna Hamza yengesini yönlendirip beraberinde salona yürüdü. Feride'nin oturmasını sağladı hemen karşısına geçip oturdu. Seher ile annesi de merakla bakarken Hamza nihayet söze başladı.
"Fransa'da batmak üzere olan bir armatöre ortak olmuş, Marsilya'da olduğundan eminiz. "
"Çok şükür! " Feride şükürle ayağa kalktı. "Ben kendime küçük bir valiz hazırlayayım. " Seher'de ablasıyla birlikte ayağa fırladı.
"Bende sana yardım edeyim. " Gülümseyen Hamza da ayaklanarak dahil oldu konuşmaya.
"Bende seni havaalanına bırakayım, pilotlar seni bekliyorlar, özel uçakla direkt Marsilya'ya uçacaksın her şey ayarlandı. "
"Teşekkür ederim. " Feride minnetle Hamza'ya sarıldı. Hemen ardından Feride hızlı bir şekilde yukarı koştu Seher ile birlikte. İkisi hemen bir valiz hazırlayıp tamamladı. İkisi aynı hızla aşağı indiğinde babaları da yeni geliyordu. Anneleri kapıda karşılıyordu onu.
"Kızım, " dedi günlerdir yüzü gülmeyen Feride'nin heyecanına. "Ne bu valiz? " Seher babasına gülümseyerek hemen atladı söze.
"Eniştem Marsilya'daymış, ablamda az sonra gidecek. " Babası hafif başını sallayıp yanına vardığı kızına kolunu sardı. Feride'yi salona doğru yönlendirdi. Feride babasının onunla konuşacağını anladığından onunla birlikte yürüdü.
Babasının oturmasıyla Feride de babasının yanına oturdu.
"Kızım. " Dedi Yılmaz kızının elini tutarak. "İki gözümün biri, çiçeğim! Sevmek basit bir hoşlantıdan ibaret değildir, sevmek güvenmektir, ilk iş sevdiğine sormaktır; ama sorarken bile kırıp, dökmemektir. Şüphe duymadan sevdiğinin ağzından çıkacak her kelimeye güvenmek, inanmaktadır. Allah biliyor ya üzülmeyeceğini bilsem bir daha senin o gül yüzünü dahi o kocan olacak adama göstermem ya, ne çok sevdiğini bildiğimden karışmıyorum.
Zamanında annene atılmadık iftira bırakmadılar, bir kere bile olsa annenden şüphe etmedim, bir an bile olsa! İnsan hem kendi, hem de karşısındakinin sevgisinden emin değilse bir yuvaya temel taşı olmamalı. Sana inanmayan bir adamın yokluğu varlığından evladır, çok şükür daha ölmedim. Olurda kelamına itibar etmez, hâlâ senden şüphe edecek olursa çık gel, babanın ocağı hâlâ tütüyor elhamdülillah. " Feride babasına gülümseyerek sarıldı.
"Teşekkür ederim babacığım, iyiki varsın. Allah gölgeni başımızdan eksik etmesin. " Yılmaz kızının alnından öperek yüzünü okşadı.
"Sizide güzel kızım, sizide gözümün önünden eksik etmesin. "
Kapının diğer tarafında Yılmaz'ın kızına söylediklerini işiten Hamza başını hafifçe salladı.
"İki gözünden biri Seher olduğuna göre yaptığım ilk yanlışta Yılmaz Amca beni vurur demek oluyor bu. " Diye söylendi kendi kendine.
....
Feride duran arabadan inerken önünde durduğu devasa binaya gülümseyerek baktı. İçeri girip danışmadan şirketin sahibiyle görüşmek istediğini belirtti. Tabi kim olduğunu da özellikle belirtmeyi es geçmeyen Feride'ye tüm kapılar ardına kadar açılıyordu.
Yeni patronun eşi olması sebebiyle hiç kimse saygıda kusur etmiyordu. Memduh'un yeni ortağı Alexandre'nin asistanı Feride'ye patronunun odasına kadar eşlik etti.
"Hoş geldiniz, sizinle tanışmak büyük şeref. " Diyen adama Feride hafif tebessüm etti.
"Teşekkür ederim. "
"Şöyle oturun lütfen. " Feride, Alexandre'nin gösterdiği yere oturdu. "Ne alırsınız? "
"Teşekkür ederim bir şey almayacağım, eşimi almam yeterli olur. " Alexandre, Feride'nin karşısına oturarak mahcubiyetten bir gülümseme takındı.
"Eşinizi almak derken? "
"Eşim nerde? "
"Burda değil. "
"Burda olmadığının farkındayım, nerde? "
"İnanın hiçbir fikrim yok, nerede kalacağını bize söylemedi. " Adamın yalan söylediğini hemen anladı Feride hal ve tavırlarından.
"Peki hâlâ. " Diyen Feride ayağa kalktı. Alexandre'de onunla birlikte ayağa kalktı. "Memduh Bey'e geldiğimi ve karşıdaki otelde kalacağımı söyleyin lütfen. "
"Tâbi. "
"İyi günler. "
"Sizede. " Feride odadan çıkarken kendi kendine söylendi.
"Yalancı herif! Gözümün içine baka baka yalan söylüyor. " Feride yine Alexandre'nin asistanın eşlik etmesiyle aşağı indi. O devasa binadan çıkan Feride hemen şirketin önündeki arabaya bindi. Alexandre'nin asistanı içeri geri döndüğünde Feride şoförüne durmasını söyledi. Yol kenarında duran arabadan Feride şirketi izlemeye başladı. Az sonra Alexandre şirketten çıkıp arabasıyla giderken Feride de
peşine düştü.
Alexandre farkında olmadan Feride'yi Memduh'a götürüyordu. Yarım saatten fazla süren yolculuk nihayet bir tersanede son buldu. Feride hızlı bir şekilde arabadan inerek Alexandre'nin peşine düştü. Koca tersanede git git bitmeyen yol nihayet son buldu. Ve Feride nihayet Memduh'u bulmuştu.
Üzerinde iş tulumu, kafasında baret, gözünde gözlük kaynak yapıyordu Memduh. Feride'nin kalbi çatlayacak gibi atmaya başlarken uzaktan onu izlemeye başladı. Alexandre onunla konuşup durumu anlatırken Feride daha fazla bekleyemeden koşup Memduh'a sarıldı. Memduh bir anda karşısında gördüğü Feride'yle şaşırıp öylece kalırken Alexandre şaşkınlık ve mahcubiyetten ne yapacağını şaşırdı.
"Özür dilerim beni takip edebileceğini tahmin edemedim. " Alexandre oradan uzaklaşırken Feride, Memduh'u bulmuş olmanın sevinciyle yer yer kara olmuş yüzüne bakıyordu.
"Ne işin var burda? " Memduh'un son derece soğuk ve uzak sesi sert esen rüzgardan daha soğuktu.
"O ne demek, senin için geldim ben. O yanlış anlaşılmaları düzeltelim diye geldim. "
"Zahmet etmişsin! " Memduh öfkeyle elindeki kaynak makinesini bırakarak yürüdü. Feride de hemen peşine düştü.
"Bu mu? On gündür ne yerdeyim, ne gökte, seni bulabilmek için yapmadığım kalmadı, yüzüme bile bakmadan, bir kere dinleme zahmetinde bile bulunmadan sırtını dönüp gidiyorsun! "
"Gelmeseydin o zaman! "
"Memduh cidden çok kabalaşıyorsun sana yakışmıyor. "
"Ne yakışır bana? Aptallık mı? Aptal yerine konulmak mı? Arkasından iş çevrilmek mi, aldatılmak mı yakışır bana? " Feride dolan gözlerini ondan ayıramadı.
"Nasıl söylersin bunu? Nasıl yakıştırırsın bana? Seni aldatmak mı? Sen, sen delirdin mi, kafayı falan mı yedin, nasıl söyleyebiliyorsun bunu dilin bile takılmadan? "
"Git burdan, daha fazla seni kırmak istemiyorum! "
"Konuşalım lütfen, hiçbir şey zannettiğin gibi değil yemin ederim! " Memduh sırtını dönüp giderken Feride bir kere daha peşine düştü.
"Seni dinlemek istemiyorum. "
"Memduh lütfen bir durur musun, beni dinlemeden böyle çekip gitmen ikimize işkence etmekten başka işe yaramıyor. " Memduh tek kelime daha etmeden öfkeyle yürümeye devam etti.
"Memduh lütfen! " Feride koşa koşa yetiştiği Memduh'un kolundan tuttu. "Bir dur artık! "
"Sana git dedim! "
"Sen beni dinlemeden hiçbir yere gitmeyeceğim! "
"O zaman çok beklersin! " Feride de onun gibi öfkelenirken sıktığı dişleriyle denize baktı.
"Öyle mi dersin? " Diye bağırdı arkasından. Memduh dönüp ona bakarken o bir saniye bile düşünmeden demir parmaklıklara doğru yürüdü.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen? " Memduh aklından geçeni yapmasından deli gibi korksada belli etmemeye çalışıyordu.
"Ya beni dinlersin yada burdan aşağı atlarım! "
"Saçmalama bu tarafa gel! Dalga simülatörü orası hareket sensörlüyle aktifleşiyor! "
"İyi ya işte yüzmede bilmiyorum hiç şansım olmaz! "
"Okyanus şartlarına göre ayarlı simülatör, gel buraya! "
"Beni dinleyeceksen gelirim! "
"Delirtme beni! "
"Bağırma bana! "
"Bağırtma o zaman! "
"Beni dinleyecek misin? " Memduh ona doğru öfkeyle yürürken Feride de aynı öfkeyle parmaklıklara tırmanıp diğer tarafına geçti. Memduh'un kalbi adeta yerinden çıktı.
"Feride! " Korkudan aklı uçacaktı neredeyse. "Ne yaptığını sanıyorsun sen! " Memduh'un o esmer teni korkudan sarardı adeta. Yükseklik Feride'nin başını döndürüyordu. Gittikçe de kötüleşiyor, sanki saliselik bilinç kayıpları yaşıyordu.
"Sensiz yaşamaktansa bin kere ölürüm, yemin ederim ölürüm bir saniye dahi gözümü kırpmadan. " Sesi titriyor, başı dönüyor, midesi bulanıyordu. Dizleri titriyor, sanki bayılacakmış gibi hissediyordu. Ve Memduh'ta bunun farkındaydı.
"Tamam! Tamam gel buraya! " Memduh, Feride'nin gözlerinin kaydığını farkettiğinde o iki adımlık mesafe ömründen bin ömür götürdü adeta. Feride'nin elleri tutunduğu demirden koptuğu an Memduh'un çaresiz kalışını tarif edecek kelime yoktu. Son anda yetiştiği Feride'yi yakaladı. Belinden kavradığı Feride'yi hemen çekip aldı ordan. Feride zor açabildiği gözleriyle Memduh'a baktı.
"Ben seni aldatmadım, hiçbir zaman... yemin ederim... " Feride Memduh'un kollarına bayılırken Memduh korkuyla sarstı onu.
"Feride aç gözlerini, Feride! Gülüm aç gözlerini, konuş benimle Feride! " Kendine gelemeyen Feride'yi kucaklayıp işçiler için olan revire götürdü. Doktor muayenesinden sonra tansiyonu oldukça düşük çıkan Feride'ye serum takıldı.
Kısa bir süre sonra kendine gelen Feride başında bekleyen Memduh'a gözlerini dikip uzun uzun baktı. Feride'nin uyandığını farkeden Memduh nihayet nefes alabilirken hâlâ öfkesi dinmiş değildi. Bu yüzden tavrını devam ettirecekti.
"İyi misin? " Memduh'un sorusuna Feride gülümseyerek doğrulmaya çalışırken Memduh içi el vermesede Feride'ye yardım etmedi.
"Bir an seni yine rüyamda gördüm sandım. "
"Bir daha öyle bir saçmalık yapma! " Memduh'un sıktığı dişleri arasında söylediklerine Feride hafif dudağını bükerek baktı.
"Bir daha bana öyle bir saçmalık yaptırma o zaman! "
"La havle vela! " O sırada doktor girdi odaya. Doktor Memduh'la fransızca konuşurken hiçbir şey anlamayan Feride, Memduh'a merakla bakıyordu. Doktor bir kere daha Feride'nin tansiyonunu ölçerken yine sonuçtan memnun değildi.
"Ne zaman yemek yedin sen? " Memduh'un sorusuna Feride düşündü.
"Sabah annemin yaptığı çorbayı içmiştim. "
"Derdin kendini öldürmek mi? Seruma rağmen tansiyonun düzelmiyor, doğru düzgün beslenmen gerekiyormuş. Ayrıca hastaneye de gitmen gerekiyormuş. " Feride bana ne der gibi omuzlarını kaldırıp indirdi. Memduh öfkeyle nefesini burnundan üfledi. Memduh yerinden kalkarken Feride endişeyle baktı, aynı endişeyle de sordu.
"Nereye gidiyorsun? "
"Cehenneme! "
"Bende geleceğim! "
"Otur oturduğun yerde! "
"Bir daha bırakmam seni. "
"Yemek alıp geleceğim. "
"Söz ver geri geleceksin! "
"Tamam! " Memduh sıktığı dişleriyle Feride'ye bakarken Feride dudağını bükmüş ağladı ağlayacaktı.
"Geleceksin ama değil mi? " Memduh'un gardı düşerken derince aldığı nefesi usulca verdi.
"Geleceğim, yemek alıp geleceğim. " Memduh odadan çıkarken Feride damlayan gözyaşını hızla sildi. O kadar çok korkuyordu ki Memduh'un bir daha öfkesine kapılıp gitmesinden.
Memduh'un gidişinden kısa bir süre sonra doktor bir daha odaya geldi. Doktorun söylediklerini anlamayan Feride ile doktor birbirlerine boş boş bakarken Feride ingilizce bilip bilmediğini sordu, bilmiyordu. Türkçe zaten bilmiyordu. Bir umut kürtçe bilip bilmediğini sordu.
"İngilizce bilmeyen adam kürtçe mi bilecek? Gerçi dünyanın en zengin sekizinci dili ama. " Diye kendi kendine konuştu ama doktor o hiç ummadığı dili biliyordu. Hatta o dilin membaasından geliyordu. Doktor kürtçe biliyordu, hatta kürttü. Fransa'da doğmuş, büyümüştü. Feride nihayet doktorla anlaşmanın yolunu bulmuştu.
"Gebelik gibi bir durumun var mı ona göre ilaç vereceğim. " Feride biraz duraksayıp düşündü. On günden fazla olmuştu günü geçeli. Midesi de kötüydü sürekli, bitmek bilmeyen baş dönmeleri, halsizliği ve geçmeyecekmiş gibi bitmek bilmeyen uykusu.
"Bilmiyorum. Son günlerde midem hep kötü, başım dönüyor, halsizim birde hep uykum var. "
"Şimdilik sana herhangi bir ilaç vermeyeceğim burda ama hastaneye gidip mutlaka muayene olman gerekiyor. Büyük ihtimalle hamilesin durumuna uygun tedavi verirler. " Feride yüzüne yayılan bir tebessümle doktora baktı.
"Hiç ertelemeden gideceğim, teşekkür ederim. "
"Geçmiş olsun. " Doktor odadan çıktığında Feride elini karnının üzerine koydu. Heyecanla aldığı nefesi usulca üfledi. Önce Memduh'la konuşup şu yanlış anlaşılmayı düzeltip daha sonra onunla birlikte hastaneye gitmeyi düşünüyordu.
Uzun bir bekleyişin ardından Feride'nin kalbi kuş gibi çarparken nihayet Memduh çıkageldi.
"Gelmeyeceksin sandım. " Feride'nin gözlerindeki korku Memduh'u üzüyordu ama yine de aynı tavırlarına devam ediyordu.
"Aslında gelmemem gerkiyordu ya, bir kere geleceğiz dedik. " Feride'yi ne kadar kırdığının henüz farkında değildi. Çıkardığı yemeği Feride'nin kucağına bıraktı. "Şimdi yemeğini ye. "
"Viktoria sana ne anlattı bilmiyorum ama ben senden başka kimseyi sevmedim, asla sana karşı bir yanlış yapmadım. Bir yanlış anlaşılma vardı, bunu senden saklayacak da değildim ama annem izin vermedi. Yüzükleri bahane ederek aradığın gün sana söyleyecektim, daha sonraları da denedim ama seni kaybetmekten çok korktum. Bana inanmamandan, beni sevmekten vazgeçmenden çok korktum.
Ama o korkularım bugün başıma geldi...
Daha aramızda sadece söz varken eşim dedin bana, o gün sen hayatımın tek merkezi oldun, her şeyim oldun. Allah'ın azametine yemin olsun ki ben sevmeyi seninle öğrendim, bir tek seni sevdim, bir tek seni. " Memduh sıktığı dişleriyle Feride'nin gözlerinin içine baktı öfkeyle.
"Sana beraber gidelim dedi mi, demedi mi? " Memduh'un öfkeyle sorduğuna Feride hemen cevap verdi.
"Ama cevabını da en alasından aldı. " Memduh alaycı bir tavırla Feride'ye yaklaştı hafif.
"Bunu sorabilme cesaretini neyden alıyordu? " Feride'nin gözyaşları tane tane döküldü kirpiklerinden. Memduh öfkeyle yerinden kalkıp aynı öfkeyle odadan çıkıp gitti.
Feride çantasının cebindeki telefonu çıkarıp şoförünü aradı.
"Ayhan, Memduh'un nereye gittiğini öğren. "
"Peki Feride Hanım. " Feride gözyaşlarıyla elini karnının üzerine koydu. Varlığından henüz emin olamadığı bebeği ona güç veriyordu.
"Ne olur sen gerçek ol, hiç halim kalmadı. Sana o kadar çok ihtiyacım var ki lütfen sen gerçek ol. " İç çeke çeke ağlarken Memduh'un ona inanmaması o kadar çok canını acıtıyordu ki kelimelere sığdıramıyordu. Ama onu çok seviyordu, ondan asla vazgeçemezdi. Ne olursa olsun onu bu gerçeğe inandıracaktı. Hemen yarın hastaneye de gidecek varlığına inandığı bebeğinin gerçekliğini tescilleyerek Memduh'la barışma şansını artıracağına inanıyordu.
....
Feride şoförünün öğrendiği, Memduh'un kaldığı balıkçı kulübesinin önüne geldiğinde soğuk havadan dolayı neredeyse titriyordu. Rüzgar çok sert esiyor, yağmur yağdı yağacaktı. Feride biraz tereddüt etsede kapıyı hafif tıkırdattı. Kapı açılmazken bir kere daha çaldı. Ama Memduh'un kapıyı açmaya pek niyeti yoktu. Üst üste kapıyı çalan Feride'nin de vazgeçmeye niyeti yoktu
"Memduh kapıyı açar mısın lütfen? " Feride'nin ısrarına rağmen Memduh kapıyı inatla açmıyordu. Öfkeyle yanan şöminenin ateşini karıştırıyordu. Gök gürülderken karanlık geceyi anlık aydınlatıyordu, her an yağmur başlayabilirdi. Feride şansını bir kere daha denedi ama sonuç yine değişmedi.
Feride'nin ısrarına yağmur eşlik etmeye başlarken sabahtan beri bir şey yememiş Feride fazlasıyla üşüyordu.
Yağmur iyiden iyiye bastırırken Feride altına sığındığı çatı saçağıyla yağmurdan korunmaya çalışıyordu. Sert rüzgarla birlikte savrulan yağmur üzerine yağıyordu. Dakikalar içinde başındaki örtüsünden su damlar olmuştu. Kollarını bağlamış bir parça olsun buz tutmuş ellerini ısıtmaya çalışıyordu.
Memduh, Feride'nin gittiğini zannederken yağmurun altında sırılsıklam olduğundan habersizdi. Üzüntü ve öfkeyle oturduğu yerinden kalktı. Bir yanı Feride'yi tanıyor, deli gibi seviyor, asla yalan söylemeyeceğini biliyordu ve ona inanıyorken diğer yanı öfkeli ve kızgındı. Ve affedemiyordu. Yıkık döküktü yüreği, Feride onun için her şeydi o yüzdendi bu denli kırgınlığı, kızgınlığı. Yağan yağmura bakarken cama doğru yürüdü. Elini camın pervazına koyup yağan yağmuru izlerken sırılsıklam soğuktan titreyen Feride'yi görmesiyle sanki bütün dünya başına yıkıldı. Öfke, acı ve korkuyla açılan gözleri Feride'ye inanamayarak baktı. Bunca zamandır yağan şu sağanağın altında mı durmuştu, bu soğuğa rağmen? Kalbi yerinden çıkacakmış gibi koştu kapıya.
"Sen ne yapıyorsun burda? " Diye kızdı delirmiş gibi. Feride yüzünden damlayan yağmur taneleriyle baktı ona.
"İnsafa gelmeni bekliyorum. " Memduh öfkeyle dişlerini sıkarken burnundan derin derin soluduğu nefeslerle baktı ona.
"İçeri geç! "
"Allah razı olsun iyi burası! " Feride kızgınlıkla söylenirken soğuktan titriyor olması Memduh'un ruhunu yakıyordu.
"Delirtme beni! "
"Ne kızıyorsun be! " Memduh kolundan tuttuğu Feride'yi öfkeyle çekiştirip içeri aldı. İçerisi sıcaktı.
"Üzerini değiştir! " Memduh hâlâ aynı öfkeyle kızıyordu. Kızgınlığının asıl sebebi Feride'ye bir şey olacak korkusuydu. Nasıl beklerdi bu soğukta o yağmurun altında?
"Bavulum otelde giyecek bir şeyim yok. " Memduh dinmeyen öfkesiyle küçük taşınabilir dolabına yönelerek eşofmanlarını alıp Feride'nin yanına döndü.
"Şunları giy! " Feride örtüsünü açmaya çalışırken donmuş elleri iğneyi tutmuyordu sanki. Memduh Feride'nin ne kadar üşüdüğünü şimd daha iyi anlamıştı. Daha fazla dayanamayıp Feride'nin su damlayan örtüsünü çıkardı. Aynı şekilde sırılsıklam pardesüsünü çıkarmasına yardım etti. Ama hâlâ sinirli ve tavırlıydı.
Feride'nin elbisesinin fermuarını açarken tenini öpmemek, dokunmamak için kendini zor tutuyordu. Elbiseyi çıkarırken Feride'nin tenine değen elleri sanki ateşe dokunuyordu. Feride ıslanmış elbisesini de çıkarırken yine Memduh'un yardımıyla eşofmanları giydi. İçinde küçük bir masa bir sandalye ve yerde birkaç minderin olduğu kulübe neredeyse bomboştu. Feride minderlerden birine oturdu.
Memduh gerirdiği havluyla Feride'nin açtığı saçlarını kurutmaya çalıştı. Feride gözlerini ayırmadan onu izliyordu. Bakışları Feride'yle kesişen Memduh sanki elektrik çarpmış gibi anında bakışlarını kaçırdı. Çünkü çok güzeldi, o kehribar gözleri yüreğini esir alıyordu. Dudaklarına, tenine, kokusuna deli oluyordu çünkü çok özlemişti onu. Memduh hemen dibindeki mindere oturup çatık kaşlarla ateşi izlemeye başladı.
İkisi sessizce ateşi izlerken bir süre sonra Memduh üzerinde oturduğu mindere uzandı. Memduh gözlerini kapatarak uyumaya çalışırken Feride de arkasına uzanıp ona sarıldı. Memduh sıktığı dişleriyle inatla gözünü açmazken yorgun, halsiz ve gebeliğin getirisi olarak Feride kısa süre içinde uyuya kalmıştı bile.
Uyuyan Feride yine öksürmeye başlarken Memduh endişeyle ona taraf döndü. MR sonuçlarına baktırmış mıydı diye merakla Feride'nin yüzünü izlerken içi içini yiyiyordu. Yavaşça yerinden kalkıp Feride'nin diğer yanına yattı. Feride'yi kendi ile şömüne arasına alırken ona taraf dönem Feride göğsüne sığındı.
Memduh, Feride'nin uyuyor olduğundan emindi. Sıkıca sarılıp usul usul saçlarını koklaya koklaya öperek okşadı. Feride'nin huzur veren kokusuyla gözlerini kapatan Memduh kolları arasındaki Feride'ye sarılmış uyudu.
....
Gözlerini açan Feride ona sarılmış Memduh'un yüzüne mutlılıkla baktı. Hafif bir tebessümle elini uzatıp yüzünü okşadı. Ne çok özlemişti onu uyurken izlemeyi. Uzanıp dudağının kenarından öptü. Memduh anında gözlerini açarken ona gülümseyen Feride'ye kırgınlığı, kızgınlığı aşkı kadar büyüktü.
Memduh sarıldığı Feride'den kollarını çekip sırt üstü yattı. Gülümseyerek bakan Feride Memduh'un tün gece ona sarılmış olmasından cesaret alarak üzerine çıkıp uzandı. Memduh çatık kaşlarla Feride'ye bakarken ona yenilmek istemiyordu, çünkü gülümseyen dudakları çok güzeldi.
"Ne yapıyorsun sen? " Diye kızdı Memduh. Feride gülümsemeye devam ederken burnunun ucundan öptü.
"Seni istiyorum. "
"Ben istemiyorum ama. " Desede aslında Feride'nin şu gülüşlerine deli oluyordu.
"Yalancı, bacağımın altındaki öyle demiyor ama. " Feride gülümseyerek dudaklarından öperken Memduh'un ona karşılık vermemesi ruhuna kadar yıkıp parçaladı. Kırık bakışlarını üzgünce Memduh'un gözlerine dikti.
"Gerçekten beni istemiyor musun? " Feride'nin kırık ve üzgün bakışlarına tahammül edemeyen Memduh üzerindeki Feride'yi minderlerin üzerine bırakarak yerinden kalkıp aynı hızla da kulübeden çıkıp gitti.
Feride gözyaşlarına boğulurken üst üste gelen hıçkırıklarla sarsıldı. Memduh'un onu istemediğini düşündükçe hiç bilmediği bir acı tün benliğini yakıp kavurdu.
Hıçkırıklarla yerinden kalkıp çantasındaki telefonunu aldı şoförünü arayarak hemen gelip onu almasını istedi. Zaten limandan hiç ayrılmayan Ayhan birkaç dakika sonra gelmişti bile. Feride hâlâ nemli olan pardesüsünü sırtına geçirip eğerti bir şekilde örtüsünü başına örterek dışarda bekleyen arabaya zor attı kendini.
"Otele gidelim, pilotlara da haber ver olabilecek en hızlı şekilde İstanbul'a dönüyoruz. "
"Tabi efendim. "
Feride durmadan akan gözyaşlarını aynı hızla siliyordu tekrar tekrar. Memduh'un ona inanmaması bile onu istememesi kadar ağır gelmemişti.
Memduh sabah sabah yediği soğuk havayla kendine gelirken az önce Feride'ye yaptığını kendi de kabullenemiyordu. O gözlerindeki kırıklık kalbine batıyordu. Feride'nin gittiğinden habersiz üzerine oturduğu taştan denizi izlemeye devam etti.
Daha fazla dayanamayarak ayağa kalktı. En azından Feride'ye yiyecek bir şeyler almalıydı.
....
Memduh, Feride için kahvaltılık bir şeyler alarak döndüğünde Feride yoktu. Bilmediği Feride çoktan soluğu havaalanında almıştı. Tuvalete baktı ilk ama yoktu. Öfkeyle sandalyeye oturdu. Çantası, örtüsü, pardesüsü yoktu. Sadece yerdeki elbisesi duruyordu. Kırıp döktüğü Feride gitmişti. Öfkeyle sıktı dişlerini yumrukları gibi, Feride'yi ne kadar çok kırdığını yeni idrak edebiliyordu. Kendine duyduğu öfkeyle yüzünü sıvazlayarak ayağa kalktı.
Alexandre holdingin karşısındaki otelde kaldığını söylemişti. Hemen Feride'ye gitmeliydi. O Feride'ye gitmek için yola düşerken Feride'nin uçağı İstanbul'a gitmek üzere havalanmıştı.
....
Kendini uçakta son derece kötü hisseden Feride yolculuğu bitene kadar akla karayı seçti. Kalbi, ruhu bedeni, her yeri acıyordu resmen. Hem ruhen, hem de bedenen kendini iyi hissetmiyordu.
Üç saatten fazla süren yolculuğun ardından Feride iner inmez hastanenin yolunu tuttu. Eger o inandığı bebeği varsa bunu öğrenmeliydi. Ayakta kalabilmek için bir şey bulmaya çalışıyordu çünkü Memduh olmadan yapamaz, yaşayamazdı.
Girdiği hastanede hemen kadın doğum doktoruna kayıt açtırıp muayenehaneye geçti. Güler yüzle onu karşıladı doktor.
"Ben hamile olup olmadığımı öğrenmek istiyorum. " Dedi direkt.
"Tabi, şöyle sedyeye geçip karnınızı açın. " Feride hemen uzandığı sedyede karnını açtı. Yanına gelen doktor ultrason cihazını karnının üzerinde gezdirmeye başladı. Yüzünde gülümseme beliren doktor Feride'ye baktı.
"Hamilesiniz, yaklaşık altı haftalık. " Diyen doktorla Feride bir kere daha gözyaşlarına hakim olamadı.
"Teşekkür ederim bana bu güzel haberi verdiğiniz için. " Feride gözyaşlarıyla dinledi doktorun söylediklerini, tavsiyelerini.
Doktorun yanından çıkan Feride gözyaşlarıyla gülümseyerek elini karnının üzerine koydu.
"Çok şükür! " Diyerek yürüdü halsizce. Koridorda karşılaştığı Emre, Feride'nin yüzüne üzgünce baktı.
"Feride, ne zaman döndün sen? "
"Yarım saat kadar önce. "
"Memduh? " Feride başını üzgünce iki yana salladı.
"Beni artık istemiyormuş. "
"Odama geçelim mi seninle konuşmam lazım. " Feride hafif başını sallayarak Emre'yle birlikte odasına yürüdü.
"Otur lütfen. " Diyen Emre geçip Feride'nin karşısına oturdu. "Feride bunu nasıl söylerim bilmiyorum. "
"Neyi? " Feride endişeyle Emre'nin konuşmasını beklerken birine bir şey olmasından endişe ediyordu. "Birine bir şey mi oldu? " Emre başını üzgünce iki yana salladı. "Ne o zaman Emre söyle! "
"Seninle ilgili. "
"Artık söyleyecek misin lütfen? "
"MR sonuçlarına baktım, maalesef temiz çıkmamış. "
"Ne? " Feride öylece baktı karşısındaki Emre'ye. "Yani? "
"Akciğer kanserine yakalanmışsın, çok üzgünüm. " Feride yutkunarak sırtını koltuğa yasladı. Daha birkaç dakika önce hayatının en güzel haberini almışken yine paramparça olmuştu.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top