21. Bölüm
Sınavları atlatır atlatmaz size yeni bölüm yazdım. Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen keyifli okumalar.
Seher gözyaşlarıyla uzunca baktı Hamza'ya, Hamza o gözlerindeki hüzünlü yaşlara anlam veremiyordu. Belki sevmeyebilirdi ama nedendi ki bu denli sağnak olmuş gözyaşları?
"Seni kıracak bir şey mi dedim? " Seher'i incitmiş olmaktan öyle korkuyordu ki. Seher başını usulca iki yana salladı. O zaman neydi peki bu kadar canını yakan şey? Seher yavaşça yerinden kalktı, Hamza da hemen ayağa fırladı. Seher yönünü kapıya çevirmişti ki papağanın üst üste tekrarladıklarıyla duraksadı.
"Sözünü tut, sözünü tut. " Seher'in engel olamadığı bir hıçkırık kaçtı sıktığı dişleri arasından. Seher kapıya koştu beklemeden, ne olduğunu anlamayan Hamza da peşinden koştu. Yetişemediği Seher arabaya atlayarak giderken o da hızlı bir şekilde bindiği arabasıyla peşine düştü. Yetiştiği Seher sinyal vermesine aldırmıyor daha da hızlanıyordu. Onu bu şekilde durduramayacağını anlayan Hamza öfkeyle gaza yüklendi. Önüne geçerek Seher'in mecburi durmasını sağladı.
Hızlı bir şekilde arabadan inen Hamza, Seher'in arabasına yürüdü. Kapısını açıp hafif bir kızgınlıkla baktı.
"Canını acıtan şeyin ne olduğunu bana anlatmadan gidemezsin. " Seher pesetmişlikle bakışlarını düşürdü. Usulca indi arabadan, yıllardır içinde dert olan korkularını, endişelerini artık biriyle paylaşmak istiyordu, çünkü artık kaldıramıyordu. Gözyaşları akmaya devam ederken Hamza kolundan tuttuğu Seher'i arabasına götürdü. Seher'i arabaya bindirip hızlı bir şekilde direksiyona geçti.
Çokta uzun sürmeyen yolculukları ıskartaya çıkmış kayıkların toplu olarak yığıldığı sahile çıktı. Seher arabadan inip sahile doğru yürüdü ve tabi ki arkasından da Hamza.
Gözyaşları usul usul akan Seher soğuğuna aldırmadan kumların üzerine oturdu. Az sonra Hamza da yanında yerini aldı. Bir süre sessizce denizin hafif dalgalarını izledi ikisi.
"Anlatmayacak mısın artık? " Seher gözyaşlarıyla hafif tebessüm etti. Gözlerini kapatıp derince bir nefes aldı.
"Hayatım boyunca hep korktum, anneme benzemekten, babama benzemekten, Meryem Anne'min beni bir gün sevmemesinden, babam olan amcamın bir gün bile olsa beni öz aileme benzetmesinden, kardeşlerimin bir gün beni kardeşleri olarak görmemesinden, parçası olduğum için her gün şükrettiğim ailemi kaybetmekten, aşık olmaktan, birinin gözlerinin içine dahi bakmaktan hep çok korktum.
Hâlâ da korkuyorum.
Babam gibi bir adama denk gelmekten, onun gibi birine aşık olmaktan o kadar çok korkuyordum ki liseyi ve üniversiteyi açıktan okudum, yeter ki kalbim sağlam kalsın diye. Cam fanusta sakladığım kalbimi koruyamadım, bilmediğim bir yerden biri çıkıp geldi fanusumu paramparça etti. Bir bakıştan dahi sakındığım kalbim aşık oldu, susturmaya çalıştım ruhumu esir aldı, görmezden geldim benliğime sıçradı. " Hamza bir başkasından bahsettiğini zannedip deliriyordu. Sıktığı dişleriyle soluduğu nefesleri derinleşiyordu. "Bana sadece onun aşkı yeter, bir ömür onsuz geçse bile yüreğimdeki bahar bin ömre bedel dediğim yerde, beklentisizce aşkıyla yaşamayı öğrendiğim yerde evlen benimle diyor. Ve ben yine çok korkuyorum.
Bir başkasıyla olmasını, belki evlenmesini, belki de çoluk çocuk sahibi olacağını bile kabullenen ben, bir an düşünmeden ömrümü verebileceğim adama evet demekten ölesiye korkuyorum. Ona güvenmeye, ona teslim olmaya korkuyorum. Babamın günahına girdiği masumların ahının sen olarak benden çıkmasından çok korkuyorum. "
Hamza Seher'in onu bu kadar güzel sevmesine sevinse mi yoksa ona güvenememesine üzülse mi bilemiyordu.
"Seher, " dedi yutkunarak. "Ben seni incitecek hiçbir şey yapmam ki, yapamam. İnsan canına zarar verebilir mi hiç? "
"İntihar edenler bile varken ben buna nasıl inanayım? "
"Senin için yaşasam bile mi? "
"Kimse kimse için yaşayamaz. "
"Sen benim için yaşamaz mısın? " Seher duraksayıp Hamza'ya baktı. Hafifçe gülümsedi.
"Bir ömre bin ömür sığdıracak kadar yaşarım. "
"O zaman bırak bir ömre bin ömür sığdırayım. "
"Ya bir gün sevmekten vazgeçersen? "
"Ben seni yeni sevmiyorum ki sevmekten vazgeçeyim. "
"Neden bütün yollarımı kapatıyorsun? "
"Çünkü yürüyeceğin yol bana çıksın istiyorum, o yolda seninle yürümek istiyorum. "
"Şimdi ben nasıl inanayım buna, nasıl güveneyim? " Seher'in çaresiz çırpınışlarına Hamza derince bir nefes alarak gülümsedi. Seher'e çevirdi önünü, Seher'e iki elini uzattı.
"Tut. " Seher tereddütle baktı ona uzanmış ellere. "Hadi tut. " Seher de önünü ona çevirip tereddütle de olsa Hamza'nın ellerini tuttu. Hamza, Seher'in gözlerinden kalbine, ruhuna dokunuyordu. "Bana güvenmiyor olsaydın elimi tutmazdın. Yer, gök, şu deniz, hafif esen bu rüzgar gözümüzün görüp, görmediği her ne varsa şahidim olsun son nefesime kadar seni sevmekten asla vazgeçmeyeceğim, ellerini hiç bırakmayacağım. Yüce Allah şahidimiz olsun ki sen tüm ömrüm boyunca benim için bu kadar değerli, sevgili, aşık olduğum tek kadın olarak kalacaksın.
Tuttuğun ellerimi bırakma, bırakma ki bir dakikalık olan insan ömrünü birlikte yaşayalım. Sadece bir dakikamız var Sabah Kuşu, o bir dakikanın her bir saniyesine bir ömür sığdırmaya hazırım ben, yeter ki sen ellerimi bırakma. "
Seher gözyaşlarıyla baktı Hamza'nın gözlerinin içine, artık inanmak istiyordu. Yorulmuştu onunla dinlenmek istiyordu. Hafif tebessüm etti gözyaşları akmaya devam ederken.
"Sana inandığıma pişman etme beni. " Hamza mutlulukla gülümseyerek alnını Seher'in alnına dayadı.
"Tüm kalbimle söz veriyorum ki asla pişman olmayacaksın. " İki eliyle Seher'in gözyaşlarını sildi, alnından öperek sarıldı. Seher kalbi çatlayacak gibi atarken hem seviniyor, hem de deli gibi korkuyordu.
....
Feride anlam veremediği bir yorgunlukla oturuyordu. İçinden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Bitmek bilmez bir uyku musallat olmuştu gözlerine, sürekli uyumak istiyordu. O halsizliğiyle yerinden kalkıp mutfağa geçti, bir saate kalmadan Memduh gelirdi yemek yapması gerekiyordu. Dört aylık evliliğinin her gününde olduğu gibi bugünde zevkle kocasına yemek yapacaktı.
Memduh'a yemek yapma heyecanı ona biraz enerji verirken ne yemek yapacağını düşünmeye başladı.
Buzdolabını karıştırdı ilk, ne yemek yapacağına karar verdikten sonra vakit kaybetmeden yemeğe girişti.
Yaptığı yemekler pişene kadar hızlı bir şekilde sofrayı kurdu. Kontrol ettiği yemekler hazırdı. Ocakların altını kapattığı sırada anahtar sesini duymasıyla hızlı ve mutlu adımlarla mutfaktan çıktı. Her akşam aşk ve özlemle beklediği kocası gelmişti. Her gün onu beklemek, geleceğini bilmek, her akşam yeniden ona kavuşmak paha biçilmez bir servetti. Memduh yüzünde her günkü gibi koca bir mutlulukla içeri girdi. Onu karşılayan Feride gülümseyerek yanına yürüdü.
"Hoş geldin canım. "
"Hoş buldum. " Feride kocasının omuzlarından paltosonu aldı. "Sağ ol gülüm. "
"Sofra hazır. "
"Tamam güzelim, üzerimi değiştirip geliyorum. " Memduh yukarı çıkarken Feride elindeki paltoyu askıya geçirip portmantoya astı. Hızlı adımlarla geri döndüğü mutfakta yemekleri servis tabaklarına koydu. Yemekleri masaya taşıyana kadar Memduh üzerini değiştirip geldi bile.
"Ellerine sağlık. " Diyen Memduh geçip oturdu. Feride çorbaları doldurup yerine oturdu.
"Afiyet olsun canım. Ne yaptınız çözdünüz mu krizi? "
"Sayılır. Adamları ikna edebilirsek elimizdeki tekneleri almaya bir problem kalmayacak. "
"Baktığımız tekneler mi? "
"Evet, istedikleri daha büyük tekneler ama onun içinde en az sekiz, dokuz ay beklemeleri gerek. Şu an ne onların, ne de bizim istedikleri gibi tekneler tedarik etmemiz mümkün değil. "
"Fiyatı biraz aşağı çekerseniz kabul edeceklerdir. "
"Farkındayım. Sen neler yaptın tüm gün? "
"Yeni kreasyon için çalışmaya başladık bugün, Pera'nın çok güzel fikirleri var. Seher'in nişan kıyafetini de bitirdim bugün, Hamza ile birlikte gelip aldılar. Görsen ikisinin ayakları yere basmıyor resmen. " Hafta sonu Seher ile Hamza'nın nişanı olacaktı. Dört aylık uzaktan sevgililik Hamza'nın canına tak dedirtmişti ve nihayet nişanlanacaklardı artık.
"Haksız değiller ama gülüm, insanın sevdiğinden ayrı geçirdiği her saniye azap gibi. İşleri bitirip eve varana kadar nefes alamıyorum sanki, ne zaman ki şu kapıyı açıp senin gülen yüzünü görüyorum ancak o zaman nefes alabiliyorum. Bütün dünyanın yükünü şu kapının dışında bırakıyorum varlığınla. " Feride derin bir iç çekerek aşkla baktı gözlerine.
"Ne kadar eşsiz bir şey değil mi? Sevdiğini beklemek, ona kavuşmak için koşturmak, her şeyde onu gözetmek... Her gün olmasına rağmen bir sonraki kavuşmayı dahi heyecanla beklemek... Anahtar sesini duyduğum an kalbim yerinden çıkacak sanıyorum, o kadar güzel bir heyecan ki seni beklemek ruhum kanat takıp uçuyor sanki. O yüzden de onların aceleci davranmalarına pek bir şey diyemiyorum. "
"MR sonuçların ne zaman çıkacaktı? " Memduh'u endişelendiren Feride'nin bitmek bilmeyen öksürüğüydü. Birkaç gün önce MR çekilmişti, daha sonuçları çıkmamıştı.
"Pazartesi çıkacak dedi Emre. "
"Hayırla inşaallah. "
"Alt tarafı öksürük işte niye bu kadar endişe ediyorsun, bronşitim vardı normal bu kadar uzun süre geçmemesi. " Feride gribal enfeksiyon geçirdikten sonra bir türlü öksürüğü geçmiyordu.
"Olmasın istiyorum işte, sabahlara kadar öksürmen korkutuyor beni, bin türlü şey geliyor aklıma. "
"Ohoo! Sen benim iki öksürüğüme bu kadar evham yaparsan yarın öbür gün çocuğumuz olduğunda ne yapacaksın? Çocuklar doğal gelişimlerinin gereği sürekli hastalanır o zamanda herhalde eve hastane kurarsın. " Memduh gülümseyerek baktı Feride'nin söylediklerine.
"Hayırlısıyla önce bir olsun da sonrasını sonra düşünürüm. " Ferde gülümseyerek kocasına bakarken yemeğini yemeye devam etti.
....
Yemekten sonra Feride halsizce oturuyordu öylece, gözleri kapandı kapanacaktı. Her günkü keyifle şen şakrak halinden eser yoktu bugün. Kahvesine dokunmamıştı bile.
"Feride'm? " Feride neredeyse kapanacak gözlerini Memduh'a çevirdi.
"Hım? " Diye mırıldandı.
"İyi misin? " Memduh'un endişeli bakışlarına gülümsedi Feride.
"İyiyim ama çok uykum var, yorgunum biraz. " Memduh aralarındaki az mesafeyi kapatarak sarıldığı Feride'yi göğsüne yasladı. Saçlarını öperek daha sıkı sarıldı.
"Kaç gecedir öksürmekten uyuyamıyorsun ya ondan çöktü yorgunluk böyle. "
"Belki. "
"Bir şey ister misin? "
"Sadece böyle sarıl, sen yetersin. " Memduh gülümseyerek koklaya koklaya saçlarını öperek okşadı. Bir süre sonra uyuya kaldı Feride. Memduh uyuduğunu farkettiği Feride'ye gülümseyerek yüzünü okşadı. Feride'nin hafif öksürüğü yüzündeki gülümsemeyi silerken endişeyle derin bir nefes alarak Feride'ye daha sıkı sarıldı.
Onu bu kadar endişelendiren Feride'nin anne tarafından akciğer kanserinin ırsi olmasıydı. Feride'nin dedesi, annesinin iki amcası ve üç kuzeni, dayısı, anne tarafından iki kuzeninin daha bu hastalıktan ölmesi Memduh'u korkudan delirtiyordu âdeta. Halihazırda tedavi görenlerde vardı.
Onu kaybetme ihtimalini aklının ucundan bile geçiremiyordu. Feride derin uykuya dalana kadar o konduramadığı kötü düşünce aklından çıkmak bilmiyordu. Onunla yaşayacağı uzun yılların hayaliyle tebessüm etti hafif.
Şu evin içinde bir sürü çocuklarının koşturduğunu hayal ediyordu. Feride'nin küçük kopyalarıymış gibi tatlı güzel kızlar, yaramazlıkları dillere destan oğlanlar... Bir kere daha Feride'nin saçlarından öptü. Kucakladığı Feride hemen gözlerini açtı.
"Uyu gülüm uyu, açma uykunu. " Feride kapattığı gözleriyle uykusuna devam ederken Memduh onu yatak odasına çıkardı, yatağa yatırıp üzerini örttü. Hızlı adımlarla aşağı inip sehpada duran telefonunu alarak Emre'yi aradı.
Memduh'un aradığını gören Emre koltukta yanında duran telefonunu alıp bekletmeden açtı.
"Emre ne yapıyorsun kardeşim? " Diye söze girdi Memduh.
"İyi hamdolsun. Hayırdır inşaallah? "
"Feride'nin MR sonucu pazartesi çıkacakmış daha erken çıkması mümkün değil mi? "
"Bakarım ama sanmıyorum, bir sıkıntı yok inşaallah? "
"Öksürüğü geçmek bilmiyor, ilaçlarda pek işe yaramıyor. "
"Salgın var biliyorsun birçok kişi geçmeyen öksürük şikayetiyle geri geliyor her gün. Yani bu kadar endişe etmene gerek yok. "
"Elimde değil Emre biliyorsun konuyu. "
"Memduh gece gece kafanda kurup kurup kendini huzursuz ediyorsun. "
"Çok korkuyorum Emre, başka bir şey düşünemiyorum resmen. "
"Boşu boşuna kendine şu kadar eziyet ediyorsun, için rahat edecekse yarın bakarım. "
"Sağ ol, iyi geceler. "
"Sanada kardeşim. " Emre telefonu kapatmadan hemen önce elinde iki bardak çayla çıka gelen Melek kim diye sordu telefondakinin. Emre kapattığı telefonu sehpaya koyarken eşine cevap verdi.
"Memduh. "
"Hayırdır bu saatte? "
"Feride'nin öksürüğü geçmemiş hâlâ, geçen gün MR çektirdi sonuçları için soruyor. Malûm sizin ailede akciğer kanseri ırsi olunca o da doğal olarak korkuyor. "
"Allah korusun! " Diye tepki gösteren Melek geçip oturdu. Ama onunda içine bir korku oturmuştu. Endişeli bakışlarını kocasına çevirdi. "Emre bir şey yoktur değil mi? " Emre hafif gülümseyerek baktı.
"Birdiniz iki oldunuz! Geçmeyen öksürük şikayeti enfeksiyon geçiren birçok kişide var, Feride tek değil merak etme. "
"Bizim aileden ölenlerin hepsi aynı sebepten, akciğer kanserinden öldü. Dedem, amcalarım, halalarım ve dahası... Memduh haksız değil. " Gözleri dolu dolu bakışlarını kaçırdı Melek. Emre, Melek'in elinden tutup kendine doğru çekti. Sarıldığı eşini teskin etmek istiyordu.
"Bak bakalım bana, " Melek bakışlarını kaldırıp ona baktı. "Üzülmek sana yasak değil mi, bebeğimizi hiç mi düşünmüyorsun? " Melek'in yüzü anında gülümsedi. Daha birkaç gün olmuştu sevinçli haberi aldıkları.
Abisinin acı kaybından sonra düğün istemeyen Melek'in kararına kimse itiraz etmeden kabul etmişti. Bu konuda Melek'i en çok Emre desteklemişti. Bahoz ise sekiz aydır hâlâ yayla evinde yaşıyordu tek başına. Kimseyi yanına kabul etmiyor, hâlâ kimseyle konuşmuyordu. Kendini dış dünyadan tamamen izole etmişti.
....
"Seher, Hamza geldi canım. " Melek'in söylediğiyle Seher heyecanla ayaklandı.
"Nasılım abla, bir eksiklik yok değil mi? " Seher hem ablasına soruyor, hemde aynadan kendini süzüyordu.
Feride,
"Çok güzelsin birtanem, hiçbir eksiklik yok. " Diyerek kardeşinin yüzünü okşadı hafif. Gülümseyen Seher eteklerini toplayrak Melek ile ablasıyla birlikte hazırlandığı odadan çıktı.
Seher'i o güzel zümrüt yeşili elbiseyle gören Hamza hızla yanına varıp kolunu uzattı. Seher gülümseyerek koluna girdi.
"Smokin çok yakışmış. " Seher'in söylediğine Hamza genişleyen gülümsemesiyle dönüp ona baktı.
"Mecburdum bu kadar yakışıklı olmaya, ayla yarışıyorsun çünkü. " Seher'de onun gibi gülümserken ikisi davetlilerin alkışları arasında onlar için ayrılmış bölüme geçtiler.
Bugün Hızır ile Viktoria'da buradaydı. Hızır'ın varlığı artık Feride'yi rahatsız etmiyordu. Onun yaşamının tek gayesi Memduh'tu. Memduh ile mutluydu geriside asla umurunda değildi. Memduh yanında olsun, yakınında olsun, onu sevsin yeterdi ona.
Ama Viktoria ve Hızır için durum aynı değildi. Hızır hislerinden kurtulmaya çalıştıkça daha beter boğuluyordu. Bunu bilen Viktoria, mutsuzluğuna Feride'yi sebep görüyor, Feride'nin mutluluğuna tahammül edemiyordu.
Sürekli kocası yanında, üzerine titriyor, sevgiyle gözlerinin içine bakıyor, bir an gözünün önünden ayırmıyordu. Hele ki gözlerinin içine bakarak gülümseyişleri Viktoria'yı deli ediyordu. Ve buna katlanamıyordu.
Feride'nin halsizliği Melek'in gözünden kaçmıyordu.
"Hayırdır Feride ne bu sessizlik? " Melek'in sorusuna Feride yorgunca ona döndü.
"Ah bir bilsem! Bu aralar çok yorgunum, sürekli bir uyku hali sürekli uyumak istiyorum. " Feride'nin söylediklerine Melek gülümseyerek baktı.
"Kız sen hamile olmayasın? "
"İnşaallah! Benimde aklıma ilk o geldi, Memduh çok istiyor ama ben umutlanmaktan korkuyorum galiba. "
"Delinin zoruna bak! Niye? "
"Geçen ay kesin hamileyim dedim, Memduh'ta çok heyecanlanmıştı ama çok büyük hayal kırıklığına uğradık. Bir daha onun gözlerinde o kırıklığı görmek istemiyorum. "
"Günün geçti mi? "
"Dün itibariyle geçti ama geçen ayda günüm geçti ama olmadı biliyorsun. "
"En azından bir test yaptırsaydın ya. "
"Bilmiyorum Melek birkaç gün beklemek istiyorum. "
Memduh'un yanlarına gelmesiyle ikisi konuyu kapatırken Feride yanına oturan Memduh'a yaslandı mutlulukla. O mutluluğa hasetle bakan Viktoria bu gece bu mutluluğu bozmaya niyetliydi.
....
Gecenin ilerleyen saatlerinde Melek ne yapmış etmiş, bir gebelik testi getirtmişti. Uygun bir vakitte Feride'nin testi yapmasını sağlayacaktı.
Feride annesi ile babasıyla oturmuşken lavabo ihtiyacı için yanlarından kalkan Memduh'un ardından yürüdü Viktoria. Yetişemediği Memduh tuvalete girerken onu beklemeye başladı. Birkaç dakika sonra çıkan Memduh Viktoria'yı görünce şaşırdı.
"Viktoria, ne yapıyorsun burda? " Viktoria hafif tebessüm ederek aralarındaki mesafeyi kapattı.
"Seni bekliyorum. "
"Ne için? "
"İkimize söylenen bazı yalanların gerçekleri için. " Memduh, Viktoria'nın neyden bahsettiğini anlayamıyordu.
"Anlamadım? "
"O zaman şöyle anlatayım, Feride'nin seninle değilde Hızır'la evlenmeyi kabul ettiğini biliyor muydun? " Memduh her bir kelimeyi yanlış duyduğunu sandı.
"Ne saçmalıyorsun Viktoria, Feride'yi sevmediğini biliyorum ama bu iftira atmak için bahane olamaz. "
"Bu kadar mı aptalsın, yoksa aşkın mı gözünü bu kadar kör etti? "
"Lafını bilde konuş! Kimse Feride hakkında bu kadar ileri gidemez! İzin vermem! " Viktoria kahkahayla gülmeye başladı.
"İkimize de o kadar çok acıyorum ki anlatamam. "
"Yeter! "
"Yetmez! Onların bana yaşattığı acıyı yaşadıklarını görmeden yetmez! "
"Viktoria sen iyi değilsin anlaşılan. "
"Öyle mi dersin? Sevgili kocacığımın pek kıymetli Ferideciğine nişan gecesi her şeyi ve herkesi bırakıp kiymeyi teklif ettiğini gözümle gördüm, kulağımla işittim. Senin kaza haberin gelmese belki de o gece ikisi birlikte gidecekti. Ben bebeğimi neden kaybettim sanıyorsun! Hızır sizin düğününüze neden gelmedi o zaman? "
"Yalan söylüyorsun! Seni daha fazla dinlemeyeceğim! "
"Kolayı var, rica ediyorum gidip Ferideciğine sorar mısın kiminle evlenmeyi kabul ettiğini? Ya da Hızır'a sor karına nasıl aşık olduğunu? Ben yalan söylüyorsam onlar sana doğruyu söylesin. Ha bu arada bu konuyu amcanla yengen de biliyor, onlara da sorabilirsin bizi neden apar topar evlendirip Petersburg'a postaladıklarını? " Viktoria çok emin konuşuyordu, bu da Memduh'un kafasını karıştırıyordu.
Bunlar gerçek olamazdı.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top