20. Bölüm

Seher ile Melek'in gelin odasından çıkmasıyla sabırsızlıkla bekleyen Memduh heyecan ve mutlulukla içeri girdi. Karşısında duran güzelliğe nefesi kesilerek baktı. Feride beyazlar içinde çok güzeldi.

"Diyecek kelime bulamıyorum. " Hızlı adımlarla yanına vardığı Feride'nin ellerini tuttu. Feride mutlu ve heyecanlı gözlerini gözlerine sabitledi. "Çok güzelsin! "

"Teşekkür ederim, sen her zaman bu kadar yakışıklı olduğun için bende mecburen çok güzel olmak zorundaydım. " Memduh avucundaki Feride'nin elinin avucunu öperek ona sarıldı. Feride de aynı şekilde ona sarıldı sıkıca.

Dört ay önce olanlar düşmüştü ikisinin de hatrına.  Bir trajediyle sonuçlanan Bahoz ile Hasret'in düğünü hâlâ unutulmuş değildi. Bahoz hâlâ yayla evinde kalıyor, kimseyi yanına kabul etmiyordu. Sevdiğini kendi elleriyle gömdüğü günden beri kimseyle konuşmuyordu. Dış dünyayayla tüm bağını koparmış, izbe bir hayat yaşıyordu. Kimse geri dönmeye ikna edememişti onu.

İkisi el ele çıktıkları odadan salona yürüdüler. Alkış sesleri ortalığı inletirken nihayet düğün vaktiydi.

Oldukça keyifli geçen düğünde nikah vakitydi. Davetli olan belediye başkanının kıyacağı nikah için son hazırlıklar tamamlandı. Feride'nin şahidi Pera iken Memduh'un şahidi Emre'ydi.

Belediye başkanının yaptığı anlamlı ama uzun konuşmanın ardından nihayet sırada nikah vardı.

"Siz sayın Feride Yıldırım, kimsenin etkisi ve baskısı altında olmadan, hastalıkta ve sağlıkta, iyi günde, kötü günde sayın Memduh Harmancı'yı eşiniz olarak kabul ediyor musunuz? "

"Gözlerimin görmediği, dizlerimin tutmadığı, bedenimin nefessiz kaldığı   ana kadar evet. " Feride'nin anlamlı eveti herkesi gülümsetmişti.

"Siz sayın Memduh Harmancı kimsenin etkisi ve baskısı altında olmadan, hastalıkta ve sağlıkta, iyi günde, kötü günde sayın Feride Yıldırım'ı eşiniz olarak kabul ediyor musunuz? "

"Sadece bu dünyada değil iki dünyada da eşim o benim. Ruhlar aleminde eş kılınmış o bana maksat imza atmaksa evet. " Memduh her bir kelimesini Feride'nin gözlerinin içine bakarak söyledi. Herkes gülümseyerek bakıyordu ikisine, çok mutlulardı. 

"Kanunların bana verdiği yetkiye dayanılarak siz güzel çiftimizi karı, koca ilan ediyorum, Allah utandırmasın. "  Teşekkür ve imzalardan sonra Memduh gülümseyerek Feride'nin ayağına bastı hafif. Bunu tamamen unutan Feride aşk olsun der gibi baktı Memduh'un yüzüne. Memduh gülümseyerek alnından öptüğü Feride'ye sarıldı.

"Bu evliliğimizde benim sözüm geçer demek biliyorsun değil mi? " Memduh'un gülerek söylediğine Feride gülümseyerek cevap verdi.

"Hiç kusura bakma kocacığım evde reis benim. " Pera'da gülüyordu duyduklarına. Öğle namazından sonra ikisinin dini nikâhı kıyıldığından beri Feride, Memduh'a kocacığım diyordu. İkisi mutlulukla kabul etti tebrikleri geleceğin getireceklerinden habersiz.

Yemekler, pastalar, eğlencelikler, bol muhabbetler, keyifli sohbetler son derece güzel ve eğlenceli bir düğün olmuştu.

"Niye daldın öyle? " Feride'nin sesine çevirdi Memduh bakışlarını.

"Hızır gelemedi ya ondan sıkıldı canım. " Bu mutlu gününde kuzenini yanında görmek istemişti.

Hızır'ın apar topar yapılan aile arasındaki düğününden sonra Viktoria'yı alarak yurtdışına gitmişti. Viktoria, Hızır'ın Feride'nin düğününde bulunmasını istemediği için haftalardır hasta numarası yapıyordu. Hızır bebeğini kaybetmenin sebebi olarak kendini suçluyor, vicdan azabı çekiyordu. Diğer yandan Feride'ye duyduğu aşktan hicap duyuyor kimsenin yüzüne bakamıyordu.

Usul usul ateşinde yanıyor, ne yaparsa yapsın unutamıyor, kalbinden, aklından söküp atamıyordu. Çok canı yanıyor ama derdine derman bulamıyordu.

"Elinde olsa gelirdi ama. " Dedi Feride, bir yandan da Hızır'ın gelemediğine seviniyordu. Hızır bir parça bile olsa umurunda değildi ama Hızır'ın vazgeçemediğini de biliyordu. Ona acıyordu hatta onun için dua bile ediyordu.

"Biliyorum da işte... " Memduh üzgünce baktı Feride'ye.

"Hadi asma suratını öyle bugün bizim düğünümüz ama kocacığım. " Memduh, Feride'nin gözlerinin içine bakarak kocacığım demesine gülümsedi içtenlikle. Feride'nin elini sıkıca tuttu derince bir nefes alarak. 

"Artık salslar bizi de evimize gitsek. " Gözlerindeki arzulu mana Feride'yi utandırsada gülümsetti.

"Sen ne zaman acele etsen başımıza olmadık işler geliyor, az sabırlı ol. " Feride de bir an önce sevdiği adamla vuslata ermek istiyordu ama Memduh gibi acele etmiyordu.

"İnan daha fazla sabrım kalmadı. " Memduh'un gözlerindeki ateşe Feride derince bir nefes alarak gülümsedi.

"Sanki çok sabırlısın da! "

"Diyorum ya işte o çok az olan sabrımdan da hiç kalmadı. Yüreğimde deli taylar sanki dört nala koşuyor. "

"En fazla bir saat sonra evimizdeyiz, az daha sabır. " O sıra yanlarına gelen Hamza gülümsedi ikisine.

"Abim, davetliler yavaş yavaş gidiyor, sizde vedalaşıp çıkın artık isterseniz. "

"Vallaha mı? " Memduh inanamamıştı bu güzel habere.

"Annem öyle diyor, siz gidince milleti yolcu edeceklermiş. "

"Tamam, bizimkileri bir masaya topla az sonra geliyoruz, ama çabuk ol. "

"Hemen hallediyorum. " Dedi Hamza manidar bir gülüşle. Hamza'nın manidar gülüşü Memduh'un da gülümsemesine sebep oldu.

"İcabet vaktine mi denk geldi istediğin nedir? " Memduh yüzünde memnun bir gülümsemeyle güzel eşinin gözlerinin içine baktı.

"Galiba. O zaman hemen herkesle vedalaşıp evimize gidelim biz, daha çok işimiz var bizim değil mi gülüm? " Feride dudağının iç kısmını ısırarak gülümsedi.

"Öyle. " Memduh kendine doğru çektiği Feride'nin şakağından öptü.

"Hadi gel. " Memduh avucundaki Feride'nin elini bırakmadan ayaklandı. İkisi ailelerinin etrafında toplandığı masaya doğru yürüdüler.

Feride ilk annesine sarıldı sıkıca, annesi uzanıp kızının alnından öptü.

"Evliliğin yüreğin kadar güzel olsun canımın tanesi. "

"Amin annem, Allah razı olsun. Dualarını eksik etme benden. " Annesinin elini öpüp alnına koydu. Annesi bir kere daha sarıldı ona. Hemen ardından babasına döndü, babasının elini öpüp alnına koydu.

"Güzel kızım benim, birbirinize huzur olun her daim. Tüm mutluluklarda nasibiniz olsun. " Feride dolu gözlerle ona gülümseyen babasının göğsüne yasladı yüzünü sıkıca sarılarak. Bu güzel günde ağlamayacaktı, ama çok zor kendine hakim oluyordu.

"Babam! " Dedi tüm kalbiyle. Babası gözlerini hızlıca silip kızının örtüsünün üzerinden öptü.

Hemen ardından kardeşleri ve kuzenleriyle de vedalaştı Feride.

Memduh ilk babaannesine gitti, tuttuğu iki elinin avuçiçlerini öptü. Hakkı, emeği çoktu üzerinde.

"Babaannem! " Dedi sevgiyle.

"Kara oğlum, iki gözümün nuru, canımın yongası, hamdolsun bugüne. Daha da hiçbir şey istemem. " Gözyaşlarıyla sarıldı torununa. En çok canını acıtan ne oğlunun, ne de gelininin bugünü görememiş olmasıydı. Belki yarın baba olacaktı o öksüz ve yetim elleriyle büyüttüğü torunu ama o eksik olan yanı hep eksik kalacaktı, çok iyi biliyordu. Tamam edemediği o eksik yanlarını Feride'nin tamamlamasını umuyordu.

Amcaları, yengeleri, kuzenleri her biri tek tek sarılıp gönülden tebrik etti Memduh'u. İkisi herkesle vedalaşıp ayrıldılar düğün mekanından.

Arabasını getiren valeye bahşiş veren Memduh, Feride'nin kapısını açtı. Feride mutlu ve heyecanlı bir şekilde bindi arabaya. Az sonra direksiyonda yerini alan Memduh derin bir nefes alarak arabayı çalıştırdı. Gaza olması gerekenden fazla yüklenen Memduh dönüp Feride'ye gülümsedi.

"Nihayet vuslat vakti gülüm. " Dedi. Feride kendi tutamayıp hafif kıkırdadı.

"Ben eve kadar Ayet-l Kürsi okuyayım da vuslata erebilelim, malûm senin acelelerinin sonu pek iyi bitmiyor. "

"İyi edersin. " Diyerek gülen Memduh Feride'ye göz kırparak biraz daha bastı gaza.

İkisinin de heyecanına paha biçilmezdi. Memduh, Feride'nin eli avucunda gülümseyerek araba kullanıyordu. Az sonra araba evlerinin önünde durduğunda Memduh sabırsızlıkla arabadan indi. Feride derince bir nefes alarak dudağının kenarını ısırdı. Kalbi göğüs kafesine sığmıyordu sanki.

Memduh'un kapısını açmasıyla Feride tam inecekken Memduh izin vermedi.

"Evliliğimizin ilk gecesi ayağını yere değdirmem. " Feride gülümseyerek onu kucaklayan kocasının boynuna sardı kollarını.

Feride kocasının kucağında girdiği eve mutlulukla göz gezdirdi. Memduh'un adımlarının istikameti yatak odasıydı. Merdivenlerden sonra ulaştığı odada Feride'yi yatağın üzerine bıraktı. Hafif Feride'nin üzerine eğilip dudaklarına fısıldadı.

"Önce şükrümüzü eda edelim, sonra muradımıza kaldığımız yerden devam edelim. " Feride içine sığmayıp taşan heyecanıyla gülümseyerek başını salladı.

"İyi o vakit, sen abdest al gel, ben de bize seccade sereyim. "

"Sen, sen abdest almayacak mısın? "

"Benim abdestim var, ben abdestsiz gezmem çok şükür. " Memduh mutlu gülüşüyle baktı gözlerinin içine iç çekerek. Doğrulduğunda Feride de hemen ayağa kalkıp Memduh'un çıkaracağı çeketini aldı omuzlarından. Ceketi hızla kenarda duran ayaklı askıya geçirip Memduh'un yanına döndü, kol düğmelerini çıkarıp aynalı komodinin üzerine bıraktı Feride. Saatinide aynı şekilde çıkarıp kol düğmelerinin yanına koydu. Memduh'un gömleğinin kollarını dirseklerine kadar dikkatli ve özenli bir şekilde katladı. Memduh keyifle izlediği Feride'den zor ayırabildi gözlerini.

Memduh yöneldiği banyodan abdest alıp gelene kadar Feride ikisine seccade sermişti. Memduh önde Feride hemen arkasında saf tutup şükür namazı kıldılar. İkisi en yürekten şükürlerine bir yenisini ekleyerek ayaklandılar.

Tam o sırada Memduh'un telefonu çalmaya başladı. İkisi birbirlerine bakarken Memduh biliyordu aslında kimin aradığını.

"Hangi densiz bu? " Memduh askıdaki ceketinin iç cebinden çıkardığı telefonun ekranına bakmasıyla gülmeye başladı. "Emre arıyor. " Dedi gülmeye devam ederken.

"Kötü bir şey mi oldu yoksa? " Feride'nin endişesine gülümsedi Memduh.

"Yok gülüm yok, bizimkiler eğleniyor. İki dakika müsade et bana hemen geliyorum. " Memduh odadan çıkıp açtığı telefonu kulağına koydu.

"Utanmıyor musunuz lan siz? " Dedi gülerek. Kahkaha sesleri gelirken o da güldü. Tüm arkadaşları toplanmış her evlenen arkadaşlarına yaptıkları gibi bu gece de evlenen Memduh'u aramışlardı.

"Kardeş iş üstünde mi aradık? " Dedi biri, hemen arkadan bir tanesi daha atladı söze.

"Lan daha yeni çıktınız burdan hangi ara eve vardınız da işe koyuldun? "

"Kardeşim aşkından ışınlanmayı buldu. " Her biri sabırsızca söze atlarken hepsi kahkahalarla gülüyorlardı. Memduh gülerek cevap verdi onlara.

"Ulan düşmez misiniz sizde elime? "

"Memduh doğru söyle, hanımı tam öptüğün anda mı aradık? "

"Benim bildiğim Memduh çoktan bir sonraki safaya geçmiştir. " Gülmekten konuşamayan Emre'nin sesi çıktı nihayet.

"Memduh, vallahi kardeşim engel olamadım zorla aradı bunlar, elebaşılığı Üzeyir yapıyor benim suçum yok. "

Memduh,

"Eğlenceniz bittiyse kapatıyorum, işim var. " Hepsi kahkahalarla gülerken ooo sesleri kahkahalarına karışıyordu.

"Kapatın lan adamın işi varmış. "

"Memduh, hanımdan mı korkuyorsun yoksa? "

Memduh,

"Balayına temelli gitmiyorum biliyorsunuz değil mi? Ordan birde dönüşü var. "

Emre,

"Salın artık adamı ayıp ya.

Üzeyir,

"Emre Bey yakında evlenecek ya şimdiden yer yapıyor şapşik. "

Memduh,

"Üzeyir iki aya sende evleneceksin sabaha kadar camına taş atmayana adam demesinler. "

Üzeyir,

"Kapatın lan adam hepimizi şeytan gibi taşlayacak. "

Celal,

"Yok öyle yağma! Bana telefonu camdan attırdınız beş dakikada bir ararım umurumda değil. "

Memduh,

"Ulaşabilirsen ararsın kardeşim. " Diyip sonlandırdığı aramayla telefonu tamamen kapattı.

"Zevzek herifler. " Dedi gülerek, heyecanı içine sığmazken derince bir nefes aldı. Sabırsızlıkla beklediği an nihayet gelmişti. Kapısını açıp girdiği odada karşısında gördüğü Feride'nin güzelliğiyle büyülendi sanki. Feride duvağı ile örtüsünü çıkarmıştı, karamel rengi beline kadar uzun saçları omuzlarını süslüyordu. İlk defa gördüğü Feride'nin saçlarına hayran kalmıştı.

O kadar güzeldi ki, şu güzelliğin hayalini kaç gece kurmuştu sayısını bilmiyordu bile.

Yanına vardığı Feride'nin elini tuttu aşk dolu gülümseyen eşsiz bakışlarla. Diğer eliyle Feride'nin o ipek gibi ışıl ışıl saçlarını okşadı.

"Saçının her bir teli bile o kadar eşsiz ve güzel ki, sen nasıl bir güzelliksin böyle? " Feride hızlı çarpan kalbiyle gözlerinin içine baktı. Heyecanla üst üste yutkunan Feride bir an ne yapacağını şaşırdı.

"Gül şerbeti? " Diye sordu bir anda Memduh derin bakışlarıyla başını iki yana salladı. "İstemiyor musun? "

"İstiyorum, sadece seni istiyorum. " Feride'nin saçlarını avuçlarına alıp öptü. Arkasına geçip fermuarını açtığı gelinliği önce kollarından ardından da o kıvrımlı güzel bedeninden kurtardı. Saçlarını tek omuzuna toplayıp boynundan öpmeye başladı elleri o eşsiz teninde dolanırken.

Memduh bir kere daha kucakladığı Feride'yi yatağa bıraktı. Hızlı bir şekilde düğmelerini açtığı gömleğini üzerinden çıkarıp yere attı. Elleri hızlı ve sert bir şekilde Feride'nin o eşsiz güneşin dahi değmediği teninde yolculuğa çıktı bir kere daha.

....

Uyanan Feride yanında uyuyan Memduh'a bakarak gülümsedi. Derince iç çekerek aşkla izledi yüzünün her bir zerresini. Yüzündeki gülümsemeyle hafif hafif yüzünü okşadı.

"Kocacığım. " Dedi hafif gülümseyerek. Memduh hafif kımıldanırken gözlerini açmadı. Feride uzanıp yanağından öptü, Memduh hafifçe tebessüm etti ama yine de gözlerini açmadı.

"Hadi ama çikolata adam daha kahvaltı edeceğiz, yolculuğa çıkacağız. " Memduh gülümseyerek gözlerini açtı.

"Boş ver hepsini, biz yataktan hiç çıkmayalım. "

"Peki, bana uyar. " Diyen Feride başını Memduh'un göğsüne yasladı. " Bir ömür burda böyle yatarım. " Memduh güzel eşinin saçlarını öperek derince bir nefes aldı.

"Saat kaç? " Diye sordu. Feride hafif uzanıp aldığı telefonun ekranına baktı.

"On biri çeyrek geçiyor. "

"Uyumuş muyuz ya o kadar? "

"Kimin yüzünden acaba? " Feride'nin gülümseyerek ima ettiğine Memduh gülümseyerek Feride'nin saçlarını öptü.

"Evet senin yüzünden, çünkü çok güzelsin. " Feride gülümseyerek yüzünü kocasının boynuna sürttü.

"Bir ömrü bir anlık kokuna gözümü kırpmadan feda ederim, çok fena bağımlılık yapıyor. " Memduh gülümseyerek hafif doğruldu.

"Gözlerin gibi mi? " Dedi gözlerinin içine bakarak. Aşkla izledi yüznün her bir detayını. Okşadığı saçlarını öperek kulağının arkasına sıkıştırdı. "Çok seviyorum seni güneş gözlüm. " Burnunu hafif burnuna sürttü. Feride gülümseyerek burnunun ucundan öptü.

"Çok seviyorum seni cennet kokulum. " 

"Bir kere daha istesem çok mu olur? " Feride hafif gülümseyerek başını geriye doğru attı. 

"Hayır desem dinleyecek misin? "

"Hayır. " Memduh açıkta kalan Feride'nin boynunu gülüşleri arasında öperken Feride çoktan ona teslim olmuştu.

....

"Burası çok güzel... " Feride balayı için geldikleri yeri çok beğenmişti, tam istediği gibi bir yerdi. Pek kimsenin olmadığı, sakin, doğayla iç içe, özel alanlarının bol olduğu bir yerdi. Belirli saatlerde yemek ve temizlik servisinden başka kimsenin girip çıkmadığı, mahremiyet açısından son derece konforlu göl üzerine uzanan geniş iskeleli bir evde kalacaklardı balayı süresince. Feride'nin isteklerine göre balayını planlanmıştı Memduh.

Göle uzanan iskelden gün batımı harika görünüyordu. Feride suda kayboluyormuş gibi kızıla boyanmış güneşe bakarken Memduh arkadan sarıldı ona.

"Beğenmene sevindim. " Feride itirazsızca yasladı kendini ona.

"Burda bir ömür yaşanır. "

"Yerleşelim mi buraya? "

"Onca iş güç ne olacak? "

"Sen istedikten sonra ben hepsine bir çare bulurum. "

"Ailelerimiz? "

"Biz artık bir aileyiz ya sevgilim. "  Feride bedenine sarılı kocasının kollarını okşadı gülümseyerek.

"Aileyiz, biz, ikimiz. " Gülen gözleriyle hafifçe döndüğü kocasına gülümsedi. "Aile, çok güzel değil mi? " O kadar hoş ve inanılmaz geliyordu ki inanamıyordu.

"Şimdi bu aileye çocukta lazım değil mi? " Feride kendini tutamayıp kahkaha attı.

"Bu işin sonu nerde bitecek biliyorum. "

"Balayındayız ya gülüm hakkını vermeyelim mi? "

"Ama acıktım ben. "

"Bende açım onu ne yapacağız? "

"Sen doymak bilmiyorsun ki! "

"Daha ilk günden şikayet mi ediyorsun? "

"Hayır elbette şikayet etmiyorum, seninle yaşadığım her saniyeye şükrediyorum ama bende insanım ya hani, canım var ya benimde? " Bu kez Memduh güldü sesli bir şekilde.

"Peki hâlâ gidip karnımızı doyuralım o zaman, sonrada sen beni doyursun. " Feride bir kere daha kahkahayla güldü.

"Tamam. "

"Buraya mı getirsinler yemeği yoksa dışarıda mı yiyelim? "

"Dışarıda yiyelim, birazda dolaşırız. "

"Hadi gidelim o zaman. " Memduh Feride'nin elinden tutarken ikisi birlikte çıktılar evden.

....

Seher temizlediği evin yorgunluğunun üzerine kendine yaptığı kahveyle oturdu koltuğa. Babası İstanbul'da bir apartman dairesi almıştı, artık Feride İstanbul'da olduğu için sık sık gelip giderlerdi. O yüzden ev şarttı.  Ablasının düğününün üzerinden iki gün geçmesine rağmen o kalabalıkta epey bir dağılıp pislenen ev iki gündür ancak bitmişti.

Annesi ile babası anaannesini ziyarete gitmişlerdi. Yaşlı kadın hâlâ biraz mırın kırın etsede Meryem'in yanında olması onu mutlu ediyordu. Herkes farkındaydı ama yaşlılığından sebep kimse bir şey demiyordu.

Seher elindeki telefonla uğraşırken Hamza'dan gel mesajı hemen açtı. Konum bilgisi göndermişti. Hafif şaşırmış baktı mesaja.

Siz: Ne bu?

Yalıçapkını: Sana bir sürprizim var hemen konumdaki adrese gelmen lazım.

Siz: Neymiş o sürpriz?

Yalıçapkını: Söylenirse sürpriz olmaz ya hani?

Siz: Yine ne karıştırıyorsun sen?

Yalıçapkını: Hadi Sabah Kuşu ne naz ettin ama Kraliçesi Elizabeth'i mezarından çıkarıp getirtmiştim şimdiye.

Siz: O zaman Kraliçe Elizabeth'i getirt Yalıçapkını.

Yalıçapkını: Hemen de trip at! Bir kalk gel da!

Siz: Sebep?

Yalıçapkını: Bana verilmiş bir sözün var onu tutacaksın.

Siz: Ne sözü?

Yalıçapkını: Vay arkadaş ne çok sordun ya! Gel da! Gel! Gel! Sorduğun kadar yürüsen gelmiştin buraya.

Siz: Peki geliyorum, ama saçma sapan bir şey için bu yorgun halimle beni oraya kadar sürüklediysen yemin ederim kafanı kırarım. Öyle şaka yada laf olsun diye falan demiyorum gerçekten kafanı kırarım.

Yalıçapkını: Sen bir gel de varsın kafamı kır, sana feda olsun.

Seher gülerek ayakkandı.

"Ruh hastası! " Diye söylenerek portmantodan pardesüsünü alarak sırtına geçirdi. Odasında telefonla oynayan kardeşine seslendi.

"Yusuf, ben çıkıyorum annemler gelirse alışverişe gitti dersin. " Yusuf başını iki yana salladı nefesini üfleyerek.

"Gözün doysun, bir valizle geldin on valizle döneceksin. " Seher kardeşinin odasının kapısına dayandı.

"Sana ne Sarı Leblebi! Senin paranı mı harcıyorum babamın parası! "

"Ne halin varsa gör bir şey demiyorum. "

"Sen Elif'ine paket paket kargo gönderirken ben bir şey diyor muyum? Kafamı kızdırma anneme söylerim! "

"Git Seher Allah aşkına git, kaç tane mağaza varsa hepsini toptan al ama git. "

"Gideceğim tabi, Sarı Leblebi! "

"Kartı vereyim mi? "

"Yok, benim param var arabanın anahtarını ver. " Yusuf cebinden çıkardığı anahtarı uzatırken Seher ona çattığı kaşlarıyla aldı. "Çok gecikmem. " Diyerek çıkarken Yusuf başını iki yana salladı ablasının arkasından.

....

Seher önünde durduğu restorana baktı, konum bilgisi burayı gösteriyordu. Arabayı parkedip aşağı indi. Girdiği restoranda göz gezdirdi, oldukça büyük ve lüks duruyordu.  Restoranda kimse yoktu kapının hemen dibinde çok tatlı bir kedi vardı.

"Sen nasıl tatlı bir şeysin böyle. " Diyerek kediyi sevdi Seher. Kedinin boynundaki kağıt parçasında "Beni takip edin. " Yazıyordu. Kedi içeri doğru giderken Seher arkasından yürüdü. İçerde de bir köpek vardı, onunda tasmasında asılı kağıtta, "Hoş geldiniz! " Yazıyordu. Seher'e patisini uzatıyordu birde. Seher gülerek patisini tuttu.

"Merhaba! Hoş buldum! " Dedi Seher gülerek. Köpek koşup sandalyeyi ağzıyla geri çekti. Seher hafif bir kahkahayla köpeğin çektiği sandalyeye oturdu.

Az sonra uçarak gelen papağan gagasındaki küçük defteri Seher'in önüne bıraktı.

"Hoş geldiniz, hoş geldiniz! " Diye tekrarladı papağan. Seher hem şaşkınlık, hem de heyecanla bir sonraki olacağı bekliyordu.

"Dostlarım Restoran'a hoş geldiniz, hoş geldiniz! " Papağanın tekrarladıklarına Seher inanamayarak bakıyordu. Önündeki küçük defteri alarak açtı.

      

          Günün özel menüsü

Başlangıç: Düğün Çorbası
Ara Sıcak: Patates Kroket
Ana Yemek: Gazpacho
Salata: Çoban Salatası
Tatlı: Trimisu

Not: Tüm yemeklerimiz aşkla yapılmıştır.

"Ruh hastası. " Diyerek güldü Seher. Az sonra onu karşılayan köpeğin ittirdiği servis arabasına bakakaldı Seher. Köpek servis arabasını Seher'in yanına kadar getirdi. Arabanın üzerinde iki kapaklı tabak vardı ve tabakların arasında küçük bir not.

Sevis müşterilerimize aittir.

Seher gülerek açtığı tabaklardaki çorba kaselerini masaya koydu. Köpek getirdiği gibi ittire ittire servis arabasını götürürken Seher'in kalbi panayır gibiydi.

Ve nihayet beklenen kişi çıkageldi. Üzerindeki smokiniyle çok yakışıklı duruyordu Hamza. Seher gözlerini ondan alamadı.

"Hoş geldin günün özel konuğu. " Hamza eğilip tuttuğu Seher'in elini öperek karşısındaki yerine oturdu.

"Hoş buldum. " Dedi Seher gülümseyerek.

"Soğutma çorbanı, buyur lütfen. " Hamza'nın dediğne Seher şüpheyle baktı çorbaya.

"Umarım yemekleri sen yapmamışsındır? " Hamza hafif gülümseyerek başını aşağı yukarı salladı.

"Tüm yemekleri aşkla yaptım, içine sevgimden de bolca koydum. "

"Anlaşıldı sen beni buraya öldürmek için çağırdın. " Hamza kendinden emin bir şekilde gülümsedi.

"Senin karşında artık o omlet bile yapamayan adam yok, tam tersi aylarca eğitim almış ve kendini yemek yapma konusunda son derece geliştirmiş bir adam duruyor. Başlangıç olarak kültürümüzün önemli bir yemeği ile başladım. Ana yemek olarak İspanya'dan gazpacho, tatlı olarakta İtalya'dan trimisu. İstediğin başka bir şey varsa hemen yapabilirim. "

"Ciddi misin? "

"Elbette ciddiyim! " Hamza son derece kendinden emin bir tavırla karşısında oturuyordu. Seher eline aldığı kaşıkla çorbayı hafif karıştırıp bir kaşık aldı. Gerçekten de çok güzel olmuştu çorba.

"Ellerine sağlık çorba gerçekten güzel olmuş. "

"Afiyet olsun! "

Az sonra Hamza içeri doğru seslendi.

"Pati, ara sıcak ve ana yemeği alabilir miyiz lütfen. " Hemen ardından Pati'nin ittiği servis arabası göründü. Seher kendini tutamayıp kahkahayla güldü.

Yemekler yenildikten sonra, ikisinin yemek üzerine sohbetleri devam ediyordu. Seher en çok tatlıyı beğenmişti.

"Tatlı gerçekten çok güzeldi, ellerine sağlık diyecek bir şey gerçek bulamıyorum. " Seher'in beğenmesine  Hamza çok mutluydu.

"Biz evlenince sana sık sık yaparım o zaman. " 

"Evlenince? "

"Bana sözün vardı unuttun mu? Hayvanlar ne zaman ki esnaflık yaparsa seninle evlenirim demiştin. Ben aylar önce sana evlenme teklifi ederken de şaka yapmıyordum ki, bugünde gayet ciddiyim. Dedemin cenazesinde bana su verdiğin o an aşık olmuştum ben sana. Önceleri kabullenemedim, sonra yavaş yavaş her şeyde senden ibaret olmaya başladı.

İlk zamanlar çok zordu, hiçbir şeyin anlamı kalmamış gibiydi. Hiçbir şeyden zevk alamaz oldum. Silinen o dünyamda her şey yeniden ve farklı bir anlam kazandı seninle. Bir sen kaldın her şeyinle bir de senden başka hiçbir şeyin teskin edemediği yüreğim kaldı. Ben seni her şeyden, herkesten hatta kendimden bile çok daha fazla seviyorum Sabah Kuşu. " Seher gözlerini kırpmadan ilanı aşkını dinledi. Dolu dolu olan gözlerinden tek tek damladı yaşlar.

Korkusu gerçek olmuştu.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top