16. bölüm

İnsan yüreği bir mabet misali, yıkanı iflah olmaz, yapanı bir ömür aziz. Bazen mevsim misali bir anda döner baharı zemheri kışa, insan yüreği üşür o soğukta. Sevmenin her türlüsü geçiyordu illa o zemherinin çeberinden, şimdi sıra ruhu yaralı bir Sabah Kuşu'ndaydı

Seher yıkılmış bir şekilde eve dönerken Meryem kapıda karşıladı onu.

"Nereye gittin sen, ne alacaktın da boş döndün? " Seher ağlamamak için kendiyle savaşıyordu.

"Kalmamıştı. "

"Ne bu halin senin, biri bir şey mi yaptı, bir şey mi dedi? "

"Hayır, sadece yoruldum. " Seher başka bir şey demeden içeri giderken Meryem anlam veremedi onun o durgun haline. Mutfağa döndü ama aklı Seher'de kaldı.

"Ne oldu anne? " Feride'nin sorusuyla Aişe'de Meryem'e döndü.

"Seher geldi de bir durgun, bir mahzun. Enver yada Nergis mi çıktı karşısına ne oldu? "

"Ben bir bakayım. " Feride yaptığı yemeği annesine bırakarak ellerini yıkadı. Önlüğü üzerinden çıkarıp astı.

Feride vardığı odada Seher kollarını bağlmış dışarı bakıyordu.

"Seher, " Seher ona dönmeden gözyaşlarını hızlıca sildi. Yanına varan Feride kardeşinin ağladığını görünce endişeyle sordu. "Ne oldu? "

"Yok bir şey. "

"Seher ağlıyorsun ama bir şey yok diyorsun bak bakayım inandırabiliyor musun? "

"Kimseyi inandıracak gücüm yok nasıl istiyorsan öyle düşün. "

"Anlatmazsan nasıl çözeceğiz sorunu? "

"Konuşmak istemiyorum. "

"Seher! "

"Lütfen! Konuşmak istemiyorum, zaten konuşulacak ne var ki? "

"Seher, belli ki kırıldığın, üzüldüğün bir şey olmuş neden anlatmıyorsun, bana da mı anlaymayacaksın? "  Seher dışarıyı izlemeye devam ederken başka bir şey söylemedi.

"Annem kadar ketumsun! İlla kendini yiyip bitireceksin ortaya çıkana kadar! " Seher ablasının onu annesine benzetmesine dayanamayıp ağlamaya başladı. Bir gün bile Meryem'den başkasını anne olarak görmemişti, asla düşünmemişti, hep onun gibi, hep istediği gibi olmak için çabalamıştı. Meryem'in onun dünyasındaki yeri çok çok büyüktü o yüzdendi bu kadar çok kırılıp dökülmesi.

Feride hemen sarıldı kardeşine.

"Korkutuyorsun beni Seher, biri bir şey mi yaptı sana? "

"Çok canım acıyor abla. "

"Oy kurban olurum sana! "

"Abla ben kötü biri miyim? "

"O nasıl söz öyle, nasıl söylersin bunu? "

"Uyumak istiyorum. " Feride kardeşinin huyunu iyi biliyordu, konuşmamak için uyurdu hep bir sorunu olduğunda. Uyandığında anlatırdı hep neye üzülüp kırıldıysa.

"Tamam kuzum uyu uyandığın zaman konuşalım. " Seher yatağa uzanıp örtüyü başına kadar çekti. Feride sıkıntıyla aldığı nefesi aynı sıkıntıyla verdi. Yavaşça odadan çıkıp mutfağa geçti.

"Feride, nesi varmış Seher'in? " Ferde bilmem dercesine annesine baktı.

"Belli ki bir şeye kırılmış ama söylemiyor. Şimdi biraz uyusun sonra konuşurum ben onunla. " Meryem sorunun ne olduğunu bilmeden sıkıntıyla başını salladı hafif.

"Biri bir şey mi dedi, bir şey mi yaptı bilmiyorum ki, Nergis yada Enver karşısına çıkıp canını mı sıktı acaba? "

"Bilmiyorum anne, biraz uyusun ben ne yapar eder onu konuştururum. "

"Yemin olsun eğer Seher'imin gözünden yaş döken onlarsa onların gözlerini oyarım. " Meryem öfkeyle yemeği karıştırırken aynı öfkeyle elindeki kaşığı atarcasına tencerenin içine baktı.

"Tamam annem sende sakin ol lütfen. "

"Elimde değil kızım, yılan gibi omurgasızlar Seher'i zehirleyecekler diye aklım çıkıyor. "

"Seher kimseye pabuç bırakmaz bilmiyor musun? "

"Bilirim de işte yine de korkuyorum. " Feride annesine baktı üzgünce.

...

Akşam yemeği için koca bir sofra kurulmuştu bahçeye. Herkes sofraya geçerken Seher dışında herkesin yüzü gülüyordu. Meryem'in gözü sürekli Seher'in üzerindeydi.

"Yemekleri ben yaptım. " Feride yanında oturduğu Memduh'a doğru eğilerek kısık sesle söyledi.

"Hani sadece bana yemek yapacaktın? " Memduh da onun gibi kısık sesle karşılık verdi.

"Aa! Ne zaman anlaştık biz öyle? " Memduh gülümseyerek baktı gözlerinin içine.

"Ellerine sağlık. " Feride de aynı gülüşle gözlerini gözlerinden ayıramadı.

"Afiyet olsun. "

Yemekler yenilirken Feride'nin de annesi gibi gözleri sürekli kardeşinin üzerindeydi. Bugün Seher'in en çok sevdiği yemekleri yapmıştı ama Seher sadece karıştırıyordu tabağını. Tabi bu Memduh'un dikkatinden de kaçmadı.

"Seher'in nesi var? " Feride üzgün bakışlarını Memduh'a çevirdi.

"Bilmiyorum ki. Bir şeye kırılmış ama söylemiyor. "

"Neden? "

"Huyu suyu aynı annem, onun kadar inatçı, onun kadar ketum! Herkesin derdini paylaşacak ama kimse onun derdine dokunmasın. "

"Benim konuşmamı ister misin? "

"Bana anlatmadıysa kimseye anlatmaz. "

"Bir şey yapmak lazım. "

"Ben hallederim bu gece. "

"Kalayım mı yanında bu gece? "  Memduh'un gülerek sorduğuna Feride gülerek baktı.

"Deli! " Memduh masanın altından elini tuttu.

"Akıllı bir adamdım ben senden sonra delirdim. " Feride engel olamadığı gülüşüyle elini tutan Memduh'a aşkla baktı.

"Elimi hiç bırakma olur mu? "

"Asla! "

Herkes yemeğini yedikten sonra Yılmaz kızına dönüp gülümsedi.

"Eline sağlık kızım. " Feride de babasına gülümsedi.

"Afiyet olsun babacığım. "

Melek,

"Enişte nasıl anlıyorsun yemeği halamın mı yaptığını, Feride'nin mi yaptığını? "

Yılmaz,

"Halan yemeğe sumağı çok koyar, Feride kekiği. "

Bahoz,

"Helâl olsun enişte şu farkı anlayabilmek çok büyük bir iş. "

Seher,

"Çünkü babam çok güzel yemek yapar. " Bakışları Meryem'e döndü. "Bazen annemden bile güzel yapar ama sadece bazen. " Gözlerinin dolmasına engel olamazken yerinden kalktı. "Herkese afiyet olsun. " Seher hızlı adımlarla içeri giderken Yılmaz çatılan kaşlarıyla arkasından baktı.

"Nesi var Seher'in? " Meryem nefesini üfleyerek ayağa kalktı.

"Öğle dışarı çıktı geldiğinden beri böyle. " Meryem kocasına verdiği cevaptan sonra Seher'in arkasından giderken Seher'i mutfakta buldu. İki elini tezgaha dayamış ağlıyordu. O yanlış anladığı şey çok zoruna gidiyor, çok canını acıtıyordu. Meryem'in aklından geçenleri yakıştırdığını düşündükçe paramparça oluyordu.

"Seher? " Seher annesinin sesine hemen gözyaşlarını sildi. "Kim incitti seni böyle, söyle bana. " Seher engel olamadığı gözyaşlarıyla annesine döndü.

"Sen... " Dedi yıkılmışlıkla.

"Ne? " Meryem bir an düşünmeden saçının teline ölürdü. "Ne diyorsun kızım? "

"Beni gerçekten kızın olarak gördün mü? "

"Neler söylüyorsun kızım sen? "

"Kızın olarak gördüysen o kadına neden benzettin beni. "

"Seher! "

"Hayır bile diyemiyorsun, beni sen doğurmadığın için mi güvenemedin? Ben senin gibi olmak için, bir gün bile aklından böyle bir şey geçmesin diye başımı kaldırıp bir Allah'ın kuluna bakmadım bile.  "

"Seher... "

"Ben çok mu kötü bir evlat oldum? "

"Seher sus... " Meryem gözyaşlarıyla baktı kızına, neler söylüyordu öyle?

"Kumarbaz, serseri, haysiyetsiz bir adamın kızı olduğum için mi güvenemedin? " Gözyaşları yağmur gibi akıyordu.

"Seher sus ... " Meryem'in kalbi sıkışmaya başladı.

"Yoksa ahlaksız, bir pavyon kadınının kızı olduğum için mi? " Meryem tahammül edemiyordu Seher'in kendine yakıştırdıklarına.

"Kendine nasıl yakıştırırsın bunları? "

"Sen nasıl yakıştırdıysan... " Meryem, Seher'in kendine yakıştırdıklarına delirirken bunları saçının teline ölecek kadar seven, bir gün bile doğurduklarından ayırmayan onun yakıştırdığını söylemesiyle bir anlık öfke ve kırgınlıkla Seher'e tokat attı.

"Anne! " Feride duydukları karşısında donup kalmıştı. Annesinin yaptığıyla kapısında deminden beri durduğu mutfağa hızla girdi. Seher eli yanağında gözyaşlarıyla ağladı.

"Seher...! " Kolundan tuttuğu Seher'e bakarken Seher yaşlı gözlerindeki kırıklıkla nefes alamayan annesine baktı.

"Bugüne kadar yaptığınız her şey için Allah razı olsun anne... " Seher'in her bir kelimesine gözyaşı döktüğü, her biri kurşun kadar ağır kelimelerin ardından hızla mutfaktan koşarak çıktı. Aynı hızla çantasını ve pardesüsünü alarak evden çıktı koşarak.

"Seher! " Seher'in peşinden koşan Feride annesinin yere yığılmasıyla annesine koştu. "Anne! " Feride annesinin başını kaldırıp dizine koydu.

"Baba! " Tüm gücüyle bağırırken Feride'nin çığlığını duyan Yılmaz ile Memduh birlikte koştu. Yılmaz girdiği mutfakta yerde baygın gördüğü Meryem'e koştu.

"Meryem! " Herkes Meryem'in başına toplanırken Meryem, Seher'in adını sayıkladı. Apar topar kaldırdıkları Meryem'i salona taşıdılar. Memduh hemen Emre'yi arayıp gelmesi için konum atarken herkes birbirine karışmıştı.

Feride,

"Yusuf koş, Seher gitti peşinden koş! "

Yusuf,

"Nereye gitti? "

Feride,

"Bilmiyorum koş! " Yusuf koşarak dışarı çıkarken Yılmaz, Feride'ye korkuyla baktı.

"Ne demek Seher gitti Feride? "

"Annemle tartıştılar, annem tokat attı Seher'e, o da çekti gitti. "

Yılmaz,

"Neden? "

Feride,

"Kim ne demiş bilmiyorum bana neden güvenemedin falan gibi şeyler dedi. "

"Meryem, Meryem aç gözlerini. Bahoz, yetiş bul çocukları. "

"Tamam enişte. " Bahoz koşarak çıkarken Hasret'te peşinden koştu.

Kolonya koklatılan Meryem yavaş yavaş kendine gelirken Seher'in adını sayıkladı.

"Anne, anne, annem aç gözlerini. " Zor gözlerini aralayan Meryem, Feride'ye baktı.

"Seher, Seher nerde? " Feride dolu gözleriyle babası ile Memduh'a baktı.

"Gelir şimdi. "

"Seher başımdan ayrılamazdı, nerde Seher, nerde kızım? " Nefes alamıyor, gözleri tekrar tekrar kapanıyordu.

"Seni hastaneye götürelim anne, Yusuf ile Bahoz Abi alıp gelecek onu şimdi. "

"Olmaz! Seher gelmeden olmaz. " Kocasına döndü zor açık tuttuğu yaşlı gözleri. " Kızımı bul bana adam, Seher'imi bul. Allah rızası için kızımı bul. " Yılmaz ne yapacağını şaşırmış iki eliyle yüzünü sıvazladı. Cebinden çıkardığı telefonla oğlunu aradı.

Yusuf arayan babasının telefonunu hızla açıp kulağına koydu.

"Baba, annem nasıl? "

"İyi olacak, Seher'i buldun mu? "

"Yok bulamadım, sanki yer yarıldı da içine girdi yok. "

"Tamam geliyorum. " Feride endişeyle babasına baktı. Yılmaz sıkıntıyla başını iki yana salladı.

Feride,

"Baba sen annemle kal biz bakalım. "

Memduh,

"Emre gelecek az sonra, o gerekeni yapacaktır bizi haberdar edersiniz. " Yılmaz sıkıntıyla bir kere daha yüzünü sıvazlayarak başını salladı.

Feride ile Memduh hızla çıkıp giderken atladıkları arabayla çevredeki hemen hemen her sokağa, her caddeye baktılar ama sanki yer yarılmıştı da Seher'i tutmuştu, yoktu.

Bahoz ile Yusuf'ta bulamamıştı onu. Feride perişan bir halde ağlarken çaresizce araba kullanan Memduh'a baktı.

"Nereye gider bu kız Memduh, nereye? Tanıdığı ettiği kimsede yok ki İstanbul'da. " Memduh arabayı kenara  çekip ağlayan Feride'nin elini tuttu.

"Bulacağız. " Feride'nin üst üste akan gözyaşlarını silip alnından öptü. "Gerekirse bütün gece sokak sokak arar ama yine de buluruz. "

"Koca İstanbul'da ya başına bir şey gelirse Allah korusun? "

"Seher'in mi? Bütün İstanbul'a kök söktürür o ya! "

"Bakma öyle kabadayı gibi tavrına, aslında çok korkar, yalnız uyuyamaz bile. "

"Sakin ol bulacağız, söz veriyorum bulacağız. "  Feride  burnunu çekip dudağını büktü.

"Ya onlara giderse, bir daha geri dönmezse kardeşim? " Memduh, Feride'nin neyi kastettiğini anlamıştı.

"Seher'in ailesi sizsiniz, Seher de bunu biliyor. Ben Seher'i bir parça bile tanıdıysam gitmez. "

"Çok korkuyorum Memduh, çok ağır konuştu anneme, o ağır her bir kelime ne kadar çok kırıldığını, incindiğini haykırıyordu. "

"Önce Seher'i bulalım sonra her şeyi çözeceğiz, sen ağlama yeter ki. " Feride iki eliyle yüzünü silip başını salladı hafif. Memduh çalıştırdığı arabayla devam ederken saatlerce sürdü aramaları ama  Seher yoktu.

Herkes eli boş eve dönerken neyse ki Meryem iyiydi. Tansiyonu yükselmişti, Emre ilaç verip dinlenmesi için uyutmuştu. Erkeklerin hepsi Seher'i aramak için çıkarken hanımlar evde Meryem'in başında bekliyorlardı dualarla.

....

Seher ağlaya ağlaya nereye gideceğini bilemeden yürüdü. Bilmeden saatlerce yürüdüğü yol sahile çıkarken oturup gözlerini denize dikerek ağlamaya devam etti. Gözünün değdiği her şey canını acıtıyordu.

Kalbi, ruhu, canının her bir zerresi ayrı acıyordu; söylediği her bir kelime, o her bir kelimenin gerçekliğine inanamaması ve gerçek olduğu düşüncesi çok ağırdı. Canına kıymak dönüşü olmayan bir günah olmasa düşünmeden yapardı. Meryem onun için sadece bir anne değil çok daha fazlasıydı. Şu hayatta koşulsuz inanıp güvendiği ilk insandı baba olarak kabul ettiği amcasından bile önce. Meryem'in ona ne kadar değer verdiğini biliyordu, bunun ellerinden kayıp gitmiş olması çok ağır ve acıydı.

Meryem onun için ekmek, su gibi bir muhtaçlıktı, yetimliğine, öksüzlüğüne ilaç olandı. Annesi olmuştu, yeri geldiğinde babası olmuştu, nefessiz kaldığı yerde nefes olmuştu. Dünyanın tüm güzellikleri ona dediği anne kelimesinde gizliydi, sadece anne değildi ki arkadaşı, dostu, naz ettiği, kızacak olsa bile onu kırmayacağını bilerek korkmadan arkasından iş çevirdiğiydi. Ne yaparsa yapsın yüreği hepsini örtüp kapatanıydı Meryem. Tüm güzellikleri bünyesinde barındıran eşsiz bahardı onun için; baharını, tüm güzelliklerini, güvenli limanını, dostu, arkadaşını, annesini kaybetmişti.

Yediği tokat umurunda değildi, Meryem'in doğru değil dememesi bu kadar yaralamıştı onu. Doğru değil demiş olsaydı bir an bile tereddüt etmeden inanırdı. Gece tüm hüznüyle yüreğine çökmüştü. Hıçkıra hıçkıra ağladı tüm benliğiyle. Annesini, ailesini kaybetmişti ötesi var mıydı? Kimsesiz, yaralı bir kuş gibi titriyordu gecenin karanlığında, sevgisiyle örtecek kimsesi yoktu.

Ne kadar orda oturduğunu bilmeden ağladı nefessiz, güçsüz kalana kadar. Gece iyiden iyiye çökerken başını kaldırıp gökyüzüne baktı. Gidecek bir yeri, bir kimsesi bile yoktu. Ayağa kalkıp etrafına bakındı. Yanan yüreğinin onu götürdüğü yere gidecekti.

....

Gecenin bir yarısı kapının zil sesiyle gözlerini uykudan sıyırdı Hamza. Saate baktığında saat ikiyi çeyrek geçiyordu.

"Kim ki bu saatte? " Diyerek yatağından hasta olması sebebiyle biraz zorlanarak kalktı. Aşağı indi yalınayaklarıyla, açtığı kapıda perişan bir Seher vardı. Gözleri endişeyle baktı karşısındaki tükenmiş Seher'e.

"Seher, ne işin var bu saatte dışarıda?

"Gidecek başka yerim yoktu. " Seher'in gözyaşlarıyla kendine fısıladar gibi söylediğine Hamza yutkunarak baktı. O birkaç kelime ruhuna öyle bir ateş düşürdü ki canı çekildi sanki.

"Gel lütfen. " Hamza kapıdan çekilirken Seher usulca içeri girdi. Hamza kapıyı kapatır kapatmaz Seher sessiz hıçkırıklara boğuldu. Seher'i öyle perişan olmuş gören Hamza bir saniye dahi düşünmeden ona sarıldı. Seher ona sarılmış Hamza'ya sığınıp hıçkıra hıçkıra ağladı.

Hamza ne olduğunu bilmediği bir duygu içinde Seher'in her damla gözyaşına boğuldu adeta. Ne olduğunu bilmemesi ayrı bir endişe, Seher'in yıkılıp dökülüyor olması ayrı bir keder veriyordu.

"Seher ne olur ağlama artık, lütfen. " İlk defa bir kadının gözyaşları canını ruhuna dar ediyordu. Nasıl bir çaresizlikti bu böyle? Seher'in iyi olabilmesi için bir saniye dahi düşünmeden her şeyi yapardı, ne olursa olsun. Sarılı olduğu Seher'i kendisiyle birlikte yürütüp salona götürdü. Çökercesine oturan Seher'i bırakıp mutfağa koştu hemen. Aldığı bir bardak suyla geri döndü Seher'in yanına.

"Hadi biraz su iç. " Seher'in titreyen ellerine tutuşturduğu bardağa yardım edip birkaç yudum su içmesini sağladı.

"İyi misin? " Seher endişeyle ona bakan adama başını iki yana salladı gözyaşlarıyla. "Ne oldu, biri sana zarar verecek bir şey mi yaptı? "

"Ben yaptım, her şeyimi kaybettim. Annemi, ailemi... Herkesimi kaybettim. " Seher'in hıçkırıkları arasında söylediklerine anlam veremeyen Hamza sorunun ailevi olduğunu anlasada daha fazla üsteleyerek Seher'i üzmek istemiyordu. Ama derdini, kederini de paylaşmak istiyordu.

"Anlatmak ister misin? "

"Hiç gücüm yok. " Hamza yanına oturup sıkıca sarıldı.

"Ne zaman anlatmak istersen can kulağıyla dinlerim seni. Hadi gel uyu biraz. " Hamza'nın yardımıyla ayağa kalkan Seher yine Hamza'nın yönlendirmesiyle yukarı çıktı. Hamza'nın kapısını açtığı odaya geçti Seher.

"Bir şeye ihtiyacın olursa seslensen duyarım. "

"Sağ ol. "

"Uyuyana kadar yanında kalmamı ister misin? " Seher başını hafifçe ki yana salladı. Hamza tam odadan çıkacaktı ki Seher'in sesiyle duraksadı.

"Burda olduğumu kimseye söyleme olur mu? " Hamza başını salladı hafif. Usulca çıkıp yavaşça kapattı kapıyı. Seher'i bu hale getiren şeyin onun yanlış anlaması olduğunu bilmeden Seher'in odasının kapısının yanına yere oturdu.

Kalbi acıyordu, Seher'in gözyaşları neden bu kadar çok acıtıyordu, o üzgün bakışları canını alıyordu sanki. Ona bir şey olacak korkusu neden bu kadar ağırdı?

Seher kimdi onun için?

Yada neydi?

Ne anlama geliyordu varlığı?

Ya o varlığının vazgeçilmezliği?

Nefesini üfleyerek yutkundu.

"Paramparça ettin beni Sabah Kuşu. " Diye fısıldadı kendine. Az sonra Seher'in hıçkırıklarını duymasıyla dişlerini sıktı. Derman olamayışı çok ağır geliyordu. Odanın kapısına baktı çaresizce, dişleri gibi yumruklarınıda sıktı öfkeli nefeslerle. Onu böyle ağlatan her neyse yok etmek istiyordu.



Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top