14. bölüm

Kaçmak mı kolaydı, kalmak mı? Acılar, ihtimaller, yangınlar, kabullenişler... Ölmek mi kolaydı, yüzleşmek mi?

Meryem'in acı çığlığı yeri göğü inletirken arabanın Feride'ye çarpmasına ramak kala Bahoz onu çekip aldı ölümün parmak uçlarından. Sert bir frenle savrulan araba duvara çarpmaya santimler kala durabildi.

"Feride! Feride iyi misin? " Bahoz'un sarstığı Feride hıçkırıklara boğuldu.

"Abi, Memduh... " Dedi hıçkırıkları arasında. 

"Tamam, ben götüreceğim seni sakin ol. Bir şeyi yokmuş zaten. " O anın dehşetine şahit olan Hasret korkudan titrerken, Bahoz'un arabasının kapısını açtı. Bahoz'un yönlendirmesiyle Feride arabaya bindi. Bahoz ile Hasret'te yerini alırken Feride durmadan ağlıyordu. Hasret korkudan konuşamıyordu az önce yaşananlardan sebep. Onun durumunu farkeden Bahoz sevdiğinin elini sıkıca tuttu tek elle araba kullanmaya devam ederken.

Feride'nin gözyaşlarıyla geçen yol nihayet hastaneye varırken arabanın durmasıyla Feride inip koştu. Girdiği hastanede aynı hızla danışmaya koştu.

"Memduh Harmancı nerde? " Feride'nin sabırsızca sorusuna kadın önündeki ekranına baktı.

"Soldan devam edin üçüncü kapı. " Feride nefes dahi almadan koşarken kapılara baktı, önünde durduğu kapıyı endişeyle açtı. Memduh boynunda boyunluk, bir kolunda serum, diğer kolunda askı, yüzünün birkaç yerinde morluklarla uyuyordu. Feride iki elini ağzına kapatıp ağlarken yanına vardığı Memduh'un elini tuttu.

"Sakin olun lütfen iyi, boynunda ve omuzunda birkaç çatlak var sadece. " Feride odada hemşire olduğunu farketmemişti bile. Yaşlı bakışlarını hemşireye çevirdi. "Az sonra doktor bey gelir o size daha detaylı bilgi verir ama korkmayın gerçek kötü bir şeyi yok. " Feride gözyaşlarıyla başını hafifçe salladı. Az sonra Bahoz ile Hasret birlikte odaya girdi. Hasret, Feride'nin omuzunu sıvazladı.

"Canım, hadi kalk elini, yüzünü yıkayalım, makyajın hep akmış temizleyelim. " Feride hafif başını sallayıp ayağa kalktı. Hasret'in yönlendirmesiyle ikisi tuvalete gittiler, orada Hasret, Feride'nin elini yüzünü yıkmasına ve makyacını silmesine yardım etti.

"Daha iyi misin canım? " Feride başını iki yana salladı.

"İyi değilim, hiç iyi değilim Hasret, az daha Memduh'u kaybediyordum. Bu acı, bu korku, bu çaresizlik hiçbir şeye benzemiyor. " Gözyaşları sağanak olmuş yağıyordu.

"Tamam hadi sakin ol, çok şükür iyiymiş ama. "

"Çok şükür! " Feride kapattığı gözleriyle şükrederken Hasret bir an kendini onun yerine koydu. Bahoz'a bir şey olursa aklını kaçırırdı. Feride tuvaletten çıkarken Hasret nefesini usulca verdi.

"Allah'ım canımı Bahoz'dan önce al onun acısını gösterme bana. " Diye dua etti duasının kabul olacağından habersiz.

Feride odaya döndüğünde iki aileden de hemen hemen herkes oradaydı. Ve tabi Pera...

Pera'nın yaşadığı korku ve endişe çok büyüktü. Kendi doğursa Memduh'u herhalde ancak bu kadar sevebilirdi. Onu kaybetmekten ölesiye korkarken bugün o korkuyu iliklerine kadar yaşamıştı. Meryem ile Yılmaz ilk kızlarının yanına vardı. Meryem sıkıca sarıldı kızına.

"İyi misin kızım? " Kızına baktıkça o üzerine gelen araba gözlerinin içinden çıkmak bilmiyordu. Yüreği sıkışıyordu.

"İyiyim anne, daha iyiyim. " Eşinden sonra Yılmaz da sarıldı kızına.

"Güzel kızım benim. " Dedi daha sıkı sarılırken. Seher ile Melek birlikte sarıldılar Feride'ye.

"Ruh hastası, aklımız çıktı! Öyle yola mı atlanır? Ya o an abim yetişemeseydi sana? " Melek hem kızıyor, hem de ağlıyordu. Seher derince bir nefes alarak aynı şekilde verdi gözünden düşen yaşı silerek.

Ailesi Memduh'un başından ayrılmazken doktor girdi odaya.

"Sakın bana kötü bir şey söyleme Sinan. " Atilla zor ayakta dururken yalvardı sanki otuz yıllık arkadaşına.

"Kötü bir şey yok çok şükür hepinizin içi rahat olsun. Boynunda bir, sol omuzunda üç ayrı çatlak var sadece o kadar. Genel muayenesinden sonra daha nihayi kararı veremeden gideceğim diye tutturdu bizde mecbur uyuttuk. Gönderemezdim iyi olduğundan emin olmadan. "

"Nasıl olmuş kaza bilgin var mı? "

"Kırmızı ışıkta beklerken arkadan tır çarpmış arabasına, araba teneke kutu gibi ezilmiş. Nasıl bir sadaka verdiyseniz artık oradan sağ çıkması ve bu kadar ucuz atlatması tek kelimeyle mucize. "

"Şu mutlu günümüzde başımıza gelene bak. "

"Şikâyet etme şükret morgun önünde de bekliyor olabilirdin şimdi. Arabanın nasıl bir hale geldiğini gördükten sonra ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksın. "

"Allah korusun, benim ömrümden alsın ona versin. " Dedi Atilla uyuyan yeğeninin saçlarını okşarken. "Ona bir şey olsaydı ne yapardım ben, Allah'ım aklımı kaçırıyordum buraya varana kadar. "

"Çok şükür geçti Allah bir daha yaşatmasın bunu hiçbirimize. Seninde bir tansiyonuna, şekerine baktıralım ayakta zor duruyorsun. "

"Olur. Annem nasıl oldu? "

"Tansiyonu düşürdük iyi merak etme. " Sinan ile Atilla birlikte odadan çıkarken herkes rahat bir nefes alabilmişti nihayet.

...

Memduh gözlerini açtığında kımıldattığı boynundaki ağrıyla inledi. Feride oturduğu yerden endişeyle koşup elini tuttu.

"Memduh! " Herkes koridorda beklerken Feride, Memduh'un yanında bekliyordu.

"Feride... " Doğrulamayan Memduh'un yatağını doğrulttu Feride.

"İyi misin, ağrın çok mu, doktor çağırayım mı? "

"Dur, sakin ol iyiyim. Ağrım var ama o kadar çok değil. Nişanımıza yetişemedim affet beni. "

"Saçmalama şimdi bunu düşünecek zaman mı? "

"Sinan Amca uyutmasa beni ne yapar eder yine de gelirdim. "

"Sen iyisin ya hiçbir şey istemiyorum hemde hiçbir şey! Ne nişan, ne düğün ne de başka hiçbir şey istemiyorum. Sen iyi ol, yanımda ol bana yeter. Senin bana eşim dediğin yerde hiçbirinin önemi yok zaten. " Memduh elinden tutan Feride'yi kendine doğru çekip alnından öptü. Feride gözyaşlarıyla gözlerinin içine baktı.

"Bir daha beni bu kadar çaresiz bırakma, aklımı kaçıracaktım hastaneye varıp seni görene kadar. Binlerce ihtimal geçti aklımdan, hepsi de o kadar korkunçtu ki. "

"O arabada sıkıştığım o an senden başka bir şey düşünemedim. Feride'm bensiz yapamaz diye sadece senin için yaşadım. Kaderimizde ne var bilemem ama senin için her şeyi göze alır, her şeyle savaşır, her türlü yaşarım. " Feride'nin gözyaşlarını silerek yüzünü okşadı.

"Uyandığını haber vereyim herkes perişan oldu. "

"Tahmin edebiliyorum. " Feride yerinden kalkarak gözyaşlarını iyice silip derin bir nefes alarak kapıyı açtı.

"Uyandı kazazedemiz. " Dedi hafif bir tebessümle. Herkes sevinçle çeri girip Memduh'u gördü, geçmiş olsun diledi. Memduh babaasnnesinin olmadığını hemen farketti.

"Babaannem nerde? "

"Kaza haberlerini alınca biraz tansiyonu yükseldi ilaç verdiler yan taraftaki odada yatıyor. " Semra nemli ve kızarmış gözleriniyle baktı. " Allah bağışladı seni bize. " Gözlerinin dolmasına engel olamıyordu.

"Hadi ağlama yengem ama vallaha iyiyim. "

"Çok şükür oğlum, çok şükür! " Semra burnunu çekip gözyaşlarını sildi.

"Nasıl oldu abi kaza? " Memduh boynunu çeviremesede bakışları Hamza'ya döndü.

"Kavşakta kırmızı ışıkta bekliyordum, korna seslerine ne oluyor demeye kalmadan savruldu araba. Allah'tan karşıdan gelen araba yoktu olsa bu kadar ucuz atlatamazdım. "

Bir süre daha devam etti konuşmalar bu konu üzerine. Memduh kazadan çok yetişemediği nişanına üzülüyordu. Herkes de bunun farkındaydı. Abisinin bariz belli üzüntüsüne Hamza dayanamıyordu. Ne yapabilirim diye düşünürken bulduğu fikirle gülümsedi.

Hafif koluna dokunduğu Seher ona bakarken dışarı gelmesini işeret edip sessizce odadan çıktı. Az sonra Seher de onun gibi sessizce odadan çıktı.

"Ne oldu? " Seher'in sorusuna Hamza gülümsedi.

"Yarım kalan nişan organizasyonunu seninle birlikte tamamlayacağız. Gel benimle! " Diyerek elinden tuttuğu Seher'i çekiştirip yürüdü. Seher elini elinden sert bir şekilde çekti.

"Hayırdır, yürümeyi mi bilmiyorum ben? "

"Ne kıymetli elin varmış, tamam tutmuyorum. "

"Çok kıymetlidir elim herkes tutamaz, özellikle çapı yetmeyenler hiç tutamaz. "

"Bana bak sabahın erken saatleri sabrımı taşırıyorsun az kaldı. Şimdilik seninle takışma işini başka bir güne erteliyorum sadece, şimdi bana yardım edecek misin yoksa etmeyecek misin? "

"İyi, başka gün sözüm olsun seni yine ve yine hezimete uğratacağım, şimdi bugün için ne yapıyoruz? " 

"Yürüyebilecek misin? "

"Çok komiksin ha ha ha! Bak gülmekten ölüyordum az daha. " Hamza gülerek yürüken Seher arkasından yürüdü.

....

Memduh, Feride'nin yardımıyla yan odadaki babaannesinin odasına kadar yürüdü. Kapıyı yavaşça araladı. Onu gören babaannesi ağlamaya başladı. Memduh yanına vardığı babaannesinin elini tuttu yatağın kenarına oturarak.

"Babaannem, ağlama iyiyim ben. Hiçbir şeyim yok, niye ağlıyorsun sen şimdi böyle? "

"Saçının her bir teline kurban olduğum kara oğlum benim. " Memduh'u alnından öperek ağlamaya devam etti.

"Babaannem hadi yapma ama. " Feride kenarda duran su şişesinden ped bardağa su doldurup Miyase'ye uzattı.

"Biraz su iç Miyase Teyze, yine tansiyonun yükselecek ama. Bak iyi çok şükür, hadi artık ferahlasın yüreğin. " Miyase, Memduh'un yardımıyla su içti birkaç yudum.

"Ağrın çok mu, çok acıyor mu canın? " Eli şefkatle torununun askıdaki kolunu okşadı. Memduh babaannesinin tuttuğu elini öptü.

"Yok babaannem ne ağrım var, ne de canım acıyor senin elinin değdiği yerde ağrı kalır mı hiç? "

"Gel sende bu yanıma otur. " Feride hafif bir tebessümle Miyase'nin istediği gibi yatağın diğer tarafına oturdu. Feride'nin elini tutup Memduh'un avcuna koydu.

"Senin için benden çok yanan bu kızın elini sakın bırakma, senin korkuna gözü ölümü bile görmedi. " Memduh'un kaşları çatılırken bakışları babaannesi ile Feride arasında gidip geldi.

"Ne demek gözü ölümü görmedi, Feride? " Feride bakışlarını kaçırdı.

"Bir şey olmadı. "

"Attı kendini yolun ortasına gözü kör olmuş gibi, Mustafa'nın o babayiğit oğlu aldı onu arabanın önünden. " Memduh sıktığı dişleriyle Feride'ye bakarken nefesini burnundan sert bir şekilde verdi.

"Nasıl yaparsın sen bunu? "

"Ben sadece sana gelmek istedim. " Gözleri yine dolu dolu kaçırdı bakışlarını Feride. Memduh ne yapacağını bilmez bir şekilde babannesine baktı. Babaannesi gözyaşlarını örtüsünün ucuyla silip baktı ikisine.

"Sana daha hayırlı bir eş bulamazdım, Rabbim şimdi alsın emanetini yüreğim rahat. "

"Allah korusun babaanne ben sensiz ne yaparım? "

"Aha buna sarılacaksın uşağım, Allah size uzun ömür versin daha da meram ettiğim bir şey yok. "

"Hani bir sürü torun istiyordun, torunlarını görme meramın yok mu? "

"Senin için ölecek kadın sana bir sürü de çocuk doğurur neyi meram edeyim? Güzel kızım benim, aha bu kara uşağımı sana emanet ediyorum, daha da hiçbir şey gam değil bana. "

O an bir anons yapıldı.

"Dikkat! Dikkat! " Dedi tanıdık ses.  "Hastanedeki tüm herkesin dikkatine! Bir kaza sonucu kıymetli abim Memduh Harmancı ile kıymetli yengem Feride Yıldırım'ın geciken nişanı bir saat sonra hastanenin konferans salonunda yapılacaktır.  Hastanedeki herkes davetlidir. " Memduh ile Feride birbirine bakarken Memduh,

"Hamza mıydı o? " Diye sordu. Hemen ardından tekrar bir anons sesi daha yükseldi. 

"Gelebilecek hasta ve hasta yakınları da davetlidir, gelemeyecek olanlara da ikram servisimiz vardır, hemşire banolarına bildirmeniz yeterlidir. "

"Bu da Seher! " Dedi Feride aynı şaşkınlıkla bakmaya devam ederken. Hamza, Seher ile birlikte gidip hem hastanenin sahibi, hem de başhekimi olan Sinan'dan yapacakları her şey için izin almışlardı.

İşlerine bir de Nazlı'yı katıp özenle hazırlanmış pasta ve yemekleri hastaneye getirtmişlerdi. 

"Ne yapıyor bunlar? " Memduh'un sorusuna Feride onun gibi bir şaşkınlıkla karşılık verdi.

"Bilmiyorum ki. " Miyase güldü ikisine.

"O deli oğlan bulmuş kendi gibi bir deli hadi buyur zaptedebilirsen? Daha çok göreceğiniz var onlardan. "  O sırada Nazlı bir hışımla içeri girdi.

"Ay sizi arıyorum bir saattir! Kalkın, kalkın hazırlanacaksınız da sadece bir saatimiz var, çabuk. "

"Abla, " demişti ki Memduh, Nazlı lafını ağzında kesti.

"Abla mabla yok, vaktimiz yok diyorum sen hâlâ abla diyorsun! Babaanne bunları halledeyim geliyorum senin için de. " Diyerek ikisini önüne katıp götürdü.

....

Tanımadıkları onlarca kişi vardı nişanlarında, temizlik görevlisinden tut başhekimine kadar. Tanımadıkları hastalar, hasta yakınları, duyupta yemek yiyebilmek için gelen evsizler bile vardı. Gelmeyenlere de Seher'in dediği gibi ikram servisleri yapılmıştı.

Yüksek patformun üzerine masa ve sandalyeler konulmuştu Memduh ile Feride için, zamanın kısıtlı olmasından sebep imkan dahilinde olabildiğince süslenmişti konferans salonu. Herkesin istediği gibi yemek yiyebilecekleri birde açık büfe yapmışlardı. Gelen herkes istediği gibi yemiş, içmişti.

Sırada yüzüklerin takılması vardı. Seher'in tuttuğu kantin servis tepsisindeki kurdeleli yüzükleri Atilla aldı. Tâbi yüzüklerin takılmasından önce klasik olarak bir konuşma yapmalıydı.

"Bugün hem oğlumuzu, hem de kızımızı bize bağışladı Rabbim, bir daha bu çaresizliği bize yaşatmasın inşaallah. Bizde görmüş olduk ki ikisi birbirleri için ölecek kadar çok seviyorlar birbirlerini. Bize de düşen vuslatlarına gidecekleri yolda onlara destek olmaktır ki birkaç saat gecikmiş olsa da aralarındaki ilk somut bağı nihayetine erdirmektir. "

Önce Feride'nin hemen arından da Memduh'un yüzüğünü taktı. Aradaki kurdeleyi kestiğinde tanımadıkları onlarca insan mutluluklarına ortak alkışlıyorlardı onları.

Koca bir tebrik ve teşekkür faslından sonra herkes yemeğini yemiş ve  dağılmıştı. O koca konferans salonunda gençler kalmışlardı sadece.

"Feride, çıkarken ayağını şu eşiğe sürtte bende bir doktor bulup evleneyim. " Melek'in söylediğine herkes güldü. Abisi yandan bir bakış attı kardeşine.

"Rüyanda görürsün ancak senin boyutlarına uygun bir kavanoz bulduğum an turşusun sen. " Melek gülerek başını salladı abisine.

"Tâbi senin sevdiceğin kolunun altında, Melek garip ne etsin. "

"Sen misin garip? " Yusuf'un hayret ederek söylediğine herkes gülerken Melek kaşlarını çatıp Yusuf'a baktı.

"Hayırdır halamın oğlu? "

"Ne yapacaksınız kocayı, oturun oturduğunuz yerde. "

"Bana bak kafanı kırarım senin, Giresun'un yarısını sevgili yapmış gelmiş bana konuşuyor sarı leblebi. "

"Ooo! Yusuf'um, helâl! " Hamza'nın imasıyla Yusuf güldü.

"Ya yok öyle bir şey. " Dedi hafif çattığı kaşlarıyla Melek'e bakmaya devam etti bir taraftan da gülerken. Seher hafif gülerek baktı kardeşine.

"Onun Elif'i var gözü başkasını görmüyor, liseden beri büyük aşkı. " Yusuf'un bakışları hızla Seher'e döndü.

Feride,

"Yusuf'um, benim neden haberim yok bundan? "

Melek,

"Bak bak! Birde bana laf ediyor sarı leblebi! " Küçükken boyu çok kısa ve bir o kadar da tatlı olduğundan, birde babası gibi sarışın olmasından  küçükken ona sarı leblebi diyorlarmış. Ki hâlâ kafası kızan Melek diyordu bunu ara ara.

Bahoz,

"Gitmeyin aslanımın üstüne, aşk adam olabilenlerin meziyetidir herkes sever ama herkes aşık olamaz. "
Memduh,

"Sana teşekkür etme fırsatım olmadı hiç, sağ ol Feride'yi sen kurtarmışsın. "

"Bunun teşekkürü olur mu kardeşim o benim. "

"Eyvallah var olasın. Hızır nerde, göremedim hiç? " Memduh'un sorusuna Feride dişlerini sıktı. Hamza cevap verdi hemen.

"Buradaydı, sen uyanmadan hemen önce gitti, Viktoria kötü olmuş babası hastaneye götürmüş. Sende iyiydin çok teşekkür o da mecbur gitti. "

Memduh,

"Kötü bir şey olmasın da. "

Hamza,

"O da abim gibi alışamadı havaya galiba, geldiğinden beri rahatsız. "

Melek,

"Babaannem hamile bu kız diyip duruyordu ama. " Herkesin bakışları Melek'e döndü.

Hamza,

"Babaanne gözüyle ultrason mu çekiyor. " Herkes gülmelerine engel olamadı.

Melek,

"Vallaha neresiyle çekiyor bilemiyorum ama dediğinin tersi daha çıkmadı bugüne kadar. "  Seher'in bakışları ablasını bulurken Feride kızgınlıkla başını iki yana salladı.

"Selam gençler! " Kapıdan giren kişiyi sadece Memduh ile Hamza tanıyordu.

"Aleyküm selam kardeşim. " Memduh Zorlanarakta olsa ayağa kalktı.

"Geçmiş olsun kardeşim, ağır bir  ameliyat vardı yeni çıktım ancak haberim oldu. "

"Teşekkür ederim.  " Etrafındakilere döndü. "Tanıştırayım Emre, Sinan Amca'nın oğlu, eşim Feride, kardeşleri Seher ile Yusuf, kuzenleri Bahoz ve Melek, Bahoz'un nişanlısı Hasret. "

"Memnun oldum. " Herkes de memnuniyetini belirtirken Emre oturdu.

"Nasılsın Hamza? "

"İyi abi sağ ol, sen? "

"İyi diyelim, iyi olalım. " Hoş sohbet, güzel muhabbet aldı başını gitti. Melek ile Yusuf'un sürekli birbiriyle uğraşması herkesi çok güldürmüştü.

Bir süre sonra Emre aldığı çağrıyla giderken diğerleri oturmaya devam etti. Kısa bir süre sonra Nazlı başlarında bitti. Herkes çok yorulmuş, yaşananlardan çok yıpranmıştı. O yüzden de Memduh herkesten eve gitmesini istemişti. Nazlı babaaannesini, babasını ve annesini eve götürmüş, Memduh için de giyecek birkaç parça elbise getirmişti.

Kocası çocuklarıyla bir türlü baş edemediği için getirdiklerini bırakıp hemen gidecekti.

"Hâlâ burda mısınız siz? "

Memduh,

"Gel ablam. "

Nazlı,

"Tolga kıyametler koparıyor bunları bırakıp gideceğim, enişten çabuk dön diye yalvarıyordu en son. "

Hamza,

"Sen geleceğine şoförlerden birine verip gönderseydin ya. "

Nazlı,

"Halletmem gereken başka işlerde vardı, gelirken getirdim. Dinlenmen lazımken hâlâ ayaktasın, kalk dinlen. "

Memduh,

"Haklısın ablam, çok yoruldum zaten. "

Bahoz,

"O zaman bize müsaade. " Herkes birlikte ayaklanırken Melek hızlı adımlarla gidip salonun kapısında bekledi. Feride tam salondan çıkacakken Melek kolundan tuttu.

"Sürt kız ayağını şu eşiğe kafaya koydum doktor alacağım ben. " Seher kendini tutamayıp kahkahayla güldü. Feride ayağını eşiğe sürterek geçti.

"Oldu mu? " Diye sordu gülerek. Melek hafif başını salladı gülerken.

"Oldu, oldu! "

"Ne oluyor? " Nazlı merakla sorarken Hamza gülerek cevap verdi.

"Melek bir doktorla evlenmek  istiyormuş. "

Yusuf,

"Rüyasında görür ancak. "

Melek,

"Öyle mi sarı leblebi, Doktor Emre'yi alayımda gör. " Seher ile Hamza birbirlerine bakıp gülerken Melek çattığı kaşlarıyla ikisine baktı. Seher elini ağzına kapatıp gülmeye devam ederken kaşıyla Melek'in söylediğini duyan Emre'yi işaret etti. Melek dönüp Emre'yi gördüğünde yer yarılsa içine girerdi. Emre, Melek'e hafif bir tebessümle bakarken Melek'in yüzü kıpkırmızı oldu. Feride hemen olaya el koydu.

"İyi akşamlar. " Diyen Feride koluna girdiği Melek'i çekiştirip götürdü.

Melek, Yusuf'un kolunu çimdikleyip iki elini yüzüne kapattı.

"Allah cezanı vermesin senin yüzünden oldu. " Dedi.

Yusuf,

"Öyle mi Melek Hanım, dur ben gidip adama enişte diyeyim. "

Bahoz,

"Tamam yeter didişmeyin. " Kız kardeşini kolunun altında alarak sarıldı. "Şu sivri dilin daha başına ne açacak bakalım, ben boşuna demiyorum seni kavanoza koyacağım diye. "

Hasret,

"Gitmeyin görümcemin üstüne! Zaten kıpkırmızı oldu. "

Melek,

"Ne kadar ayıp, adam duydu beni ya! "

Nazlı,

"Yapacak bir şey yok, hadi yürüyün hadi! " Memduh'a dönüp sarıldı yavaşça. "Sabah erkenden gelirim. "

Memduh,

"Tamam ablam. " Herkes Memduh ile Feride'yle vedalaşıp giderken Memduh gülerek baktı Feride'ye.

"İster misin Melek, Emre'yi alsın? "

"Vallaha bilemem artık ben ayağımı onların eşiğine sürttüm, ya nasip. " İkisi gülerken Memduh'un kaldığı odaya geldiler.

Memduh yorgunca kendini yatağa bıraktı. Yavaşça uzanıp yerleşti. Feride yatağın başını indirdi biraz.

"İyi mi böyle? "

"İyi güzelim sağ ol. "

"İstediğin bir şey var mı? "

"Var. " Feride merakla bakarken Memduh elini tuttu. " Sen. " Feride'nin gözlerinin içine baktı gülümseyerek. "Gel. " Elinden tuttuğu Feride'yi yanına çekti. 

"Ya bir yerin acırsa? "

"Hiçbir şey olmaz. " Feride elini sıkıca tutmuş Memduh'a bakarken bir parça tereddütle yanına uzandı. Memduh kolunu sardığı Feride'yi göğsüne yasladı.

"Omuzun ağrımasın? "

"Ağrımaz merak etme. " Feride hafif bir tebessümle yüzünü çevirip Memduh'a baktı.

"Kimin aklına gelirdi hastanede nişanlanacağımız, nişan gecesi hastanede sabahlayacağımız. "

"Öyle. Ama yolun sonu sana çıktığı sürece sorun yok. " Memduh Feride'nin alnından öptü. "Çok seviyorum seni Feride, tarifi imkansız bir şekilde seviyorum seni. " Feride gülümseyerek gözlerinin içine baktı. İlk defa Memduh'a bakarken acıdan başka bir şey hissediyordu. Daha yabancısı olduğu aşk çok güzeldi.

"Seninle öyle güzel bir şey öğrendim ki hiçbir şeye benzemiyor, hiçbir şeyle kıyslanmıyor, hiçbir şeyle ölçülmüyor. O kadar eşsiz, o kadar güzel ki  hepsi sensin, hepsi senden ibaret. Bildiğim, bilmediğim hiçbir şeye benzemiyorsun, hangi kelime bendeki anlamına denk gelir bilmiyorum ama bildiğim bir şey var sensiz yaşayamam. "

"Söz veriyorum, seni hiç bensiz bırakmayacağım. Sende söz ver bana, beni hiç sensiz bırakmayacaksın. "

"Söz veriyorum sevgilim seni hiç bensiz bırakmayacağım. " Memduh kolunu sardığı Feride'yi kendine çekti. Feride, Memduh'un onu öpmek istediğinin farkındaydı ama bunun için daha hazır değildi. Bakışlarını kaçıran Feride başını Memduh'un göğsüne yasladı.

Memduh, Feride'yi öpmeyi çok istese de şaşırmamıştı. Feride'nin yapamayacağını biliyordu zaten ama bir ihtimal belki demişti o da olmamıştı. Gülümseyerek tavana baktı Memduh, Feride dudağının kenarını ısırıp gülümsedi.

"Memduh. "

"Hım? "

"Düğünü erteleyelim demiştin ya, ertelemeyelim. " Memduh'un onu öpmek istemesinden kaçmıştı ama Memduh'u çok daha mutlu edecek bir şey söylemişti. Memduh'un gülümsemesi genişlerken, Feride derince bir nefes alarak gözlerini yumdu. Memduh, Feride'ye daha sıkı sarılırken tüm yaşanılanlara rağmen çok mutluydu.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top