12. Bölüm

İnsan en çok neyden korkardı? Ne insanın yüreğini ağzına getirirdi? Bilmedikleri mi, farkında olmadıkları mı, bağlandıkları mı, kaybetmek istemedikleri mi? İnsan en çok neyden korkardı?

Feride yutkunarak baktığı Memduh'un bir şey duyup duymadığını bilmiyor, duymuş olmasından deli gibi korkuyordu.

"Korkuttun beni. " Diyebildi ancak.

"Niye tartışıyorsunuz siz? " Memduh'un sorusuyla Feride'nin korkudan çatlamak üzere olan kalbi bir parça rahatladı. Duymamıştı.

Peki Memduh'un duymamış olması Feride'yi neden bu kadar mutlu etmişti. Korkudan hâlâ kalbi çarpıyordu ama bir yanında da tarif edemediği bir sevinç vardı.

Feride bir kere daha öfkeyle Hızır'a baktı.

"Bana nişanlı olduğunu söylemedi, köyün dedikoducu kadınlarından öğrendim. " Memduh gülerek kolunu Feride'nin omuzuna attı. Hızır sıktığı dişleriyle ikisine bakarken Memduh, Feride'yi kendine taraf çekti.

"Sen buna mı kızdın bu kadar? "

"Evet! Ama nikâh şahidi olursam belki affederim. " Feride hâlâ aynı öfkeyle Hızır'a bakıyordu.

"Belki başkasına sözü vardır güzelim, ne diyorsun kuzen? " Memduh, Hızır'a baktığında Hızır inanamayarak Feride'ye bakıyordu.

"Feride'den kıymetli mi, beni affedecekse olsun. " Feride sıktığı dişleriyle  alaycı bir tebessüm takındı.

"İyi başkasına söz verme nikâh şahidin benim. "

"Sen ilerde canıma okursun benim, kulağıma küpe olsun seni asla kızdırmayacağım. " Memduh'un gülerek söylediğine Feride gülümsedi.

"İyi edersin. Aç mısın bir şeyler hazırlayayım mı? "

"Yok güzelim ama bir kahve yaparsan içerim. "

"Tamam. Sende kahve içer misin Hızır? " Feride'nin gözlerindeki öfke dinmek bilmiyordu.

"Hayır teşekkür ederim, size iyi geceler. "  Hızır yanlarından geçip giderken Memduh,

"Sana da. " Dedi. Hızır sıktığı dişleriyle yürürken kapana sıkışmış gibi hissediyordu. Bu işi bozmanın bir yolunu bulamıyordu. En azından Memduh'un zarar görmeyeceği bir yol yoktu. Memduh'un mutluluğuna kıyamıyor ama Feride'yle olmasına da tahammül edemiyordu. Memduh değil bir başkası olsaydı çoktan bozmuştu söz işini ama Memduh elini kolunu bağlıyordu. Çaresizce kabulleniyordu yavaş yavaş.

Feride'yi sevmeye hakkı yoktu. Bunca yanlışın üzerine sevgisi bile yanlıştı bunun farkındaydı. Onlarca yanlışı bir doğru etmiyordu. Geç kalmışlıklarının bedeli çok ağır oluyordu, pişmanlıklarının biri bin paraydı ama işe yaramıyordu.

Canının acısı yıkıp döküyordu benliğini, ruhunu ama bitmiyordu.

Neden böyle olmuştu ki? Neden?

Kendine verebildiği tek cevap yine kendiydi. Geç kalmışlıkları...

Çok mu önemliydi işler, hepsinin canı cehennemde çıksın hangisi deva olabilirdi derdine, su olabilirdi yüreğindeki yangına? Koca bir hiç, koca bir hiçbir şey...

Kendini odasına atana kadar canı burnuna geldi. Ceketini yorgunca çıkarıp gelişi güzel koltuğun üzerine attı. Yatağının üzerine oturup ellerini saçlarının içinden geçirdi. Senin yüzünden evleniyorum demişti Feride. Ne kadar çoktu, büyüktü yükleri.

Neden bu kadar büyüktü suçları, günahları? Ruhsuzca geçen bir ömrün ardından yeniden can bulmuştu Feride'nin gözlerinde ama o canı pamuk ipliğne bağlı iki damla gözyaşına bakıyordu.

Rutinlerden ibaret bir hayatı, çıkarlar üzerine kurulu ilişkileri, sorunsuz ve olasılıkların gölgesinde geçen hayatının orta yerine ateş gibi düşen Feride alt üst etmişti tümünü.

Gökyüzünün başka rengide vardı...

İnsanın dudakları gibi gözleride gülerdi...

Teni gibi kalbide hissederdi...

Rengarenkti dünya...

Neden bunları daha önce farkedememişti ki? Feride'yle gelen tüm güzellikler canını ruhuna dar ediyordu şimdi.

"Hızır! Ne bu halin senin? " Annesinin içeri girdiğini farketmemişti bile. Annesinin sesine çevirdi bakışlarını. Sanki dünyanın yükü, acısı, kederi gözlerindeydi.

"Kötü bir şey mi oldu? " Hemencecik oturuverdi oğlunun yanına. Endişeleniyordu yüreği evladını öyle tükenmişlikle görmeye.

"Oldu anne, her şeye geç kaldım. " Sesinde bile o kadar büyük bir acı vardı ki annesini korkutuyordu.

"Neye geç kaldın? " Vereceği cevap her ne ise çok hoşuna gitmeyeceğini hissediyordu.

"Yaşamaya, verdiğim sözleri tutmaya, ettiğim yeminleri yerine getirmeye, her şeye geç kaldım. "

"Hızır korkutuyorsun beni! "

"Bende çok korkuyorum anne, geri dönüşü olmayan yanlışlardan korkuyorum, sevdiklerime zarar vermekten korkuyorum. Nefes alamıyorum anne, çok canım acıyor nefes alamıyorum. "

"Neden? " Endişesi her saniye katlanan Semra nefesini tuttu.

"Yüreğime ateş düştü ruhuma kadar yakıyor anne. " Semra alamadığı nefeste boğulacaktı sanki.

"Ya Viktoria? " Diye sordu can havli.

"Ben Viktoria'yı hiçbir zaman sevmedim ki sende biliyorsun. Canım cayır cayır yanıyor anne, hiçbir şey yapamıyorum, yere göğe sığınıyorum. " 

"Kim? " Annesinin çekince ve korku dolu sorusuna Hızır dişleri gibi yumruklarınıda sıktı.

"Kim olduğunu sorma anne, varlığı acıtıyor, olduğu halde yokluğu acıtıyor, sesi soluğu acıtıyor çare bulamıyorum kendime. Çok geç kaldım anne, o beni bir ömür bekledi ama ben ona geç kaldım. "

" Kim bu? Yoksa, sakın evli deme! Sana yakışmaz bu! "

"Şimdi bile yakışmıyor bana onu sevmek ama ne yaparsam yapayım bitmiyor, azıcık bile olsa azalmıyor. Çok çabalıyorum ama olmuyor! Kısa zaman sonra evlenecek, geç kaldığım için kaybettim onu. Ben neden her şeye geç kaldım anne, neden? Çok mu önemliydi işler, hepsinin canı cehennemde çıksın, şu çektiğim acıya hangisi çare olabilir?

Geç kalmışlıklarım yetmiyor gibi yaptığım yanlışlar onuda yaktı benide, hele bu bambaşka bir azap. "

"İnsan kaderinde neyin hayırlı neyin şer olduğunu bilemez, belki böyle olması daha hayırlıdır, o yüzdendir ona yetişememen. "

"Bu kadar çok acıtan hayır mı olur? "

"Tövbe de! İnsan kendi kaderini seçebilseydi zelil olurdu. "

"Dayanamıyorum anne, çok canım acıyor. "

"Hiç mi bir yolu yok? " Oğlunun çaresizliğine bir umut sordu Semra.

"Yok. Hiçbir yolu yok... Artık yok..." Hızır yanı üzerine yatağına uzanıp gözlerini sıkıca kapattı. Annesi üzüntüyle ayağa kalkıp oğlunun üzerini örttü.

"Işığı kapatır mısın anne? " Semra aynı üzgün hâliyle ışığı da kapatarak oğlunun odasından çıktı. Ne yapacağını bilmez bir şekilde derince bir nefes aldı. Kim olabilirdi ki diye düşündü, Feride uzaktan yakından aklının ucundan bile geçmiyordu.

....

"Geçmiş olsun, Allah tekrarını yaşatmasın. " Kolundaki alçıyı çıkaran doktora Feride hafif bir tebessümle baktı.

"Amin, teşekkür ederim. " Feride nihayet alçıdan kurtulmuştu. Temizlediği kolunu oynattı, bir sıkıntı yoktu. 

"Şükür bunuda atlattık. " Feride gülümseyen yüzünü Memduh'a çevirdi.

"Çok şükür. "

"Ağrı falan var mı? "

"Yok, iyi çok şükür. "

"Hadi çıkalım o zaman. "

Feride doktora döndü.

"Tekrar teşekkür ederim. "

"Geçmiş olsun. "

Memduh, Feride'nin elini avcuna aldığında Feride kalbinde başlayan çatpıntıyla ne yapacağını şaşırdı. Memduh elini tuttuğunda neden böyle oluyordu? Bazen kalbi duracak  gibi oluyordu.

Memduh saatine bakarak sıkıntılı bir nefes aldı. Üç saat sonra ailesiyle Giresun'a gidecekti, gitmeden önceki birkaç saatini Feride'yle geçirmek istiyordu.

"Hepi topu üç gün kalacaksın. " Feride'nin gülerek söylediğine Memduh hafif bir tebessümle ona baktı.

"Üç günde olsa sensiz geçecek, üç yıl gibi geliyor bana şimdiden. "

"Hadi abartma o kadar, yatacağız kalkacağız geleceksin. " Memduh gülerek kolunu Feride'ye sardı. "Hadi  sahil boyu gezelim. " İkisi hastaneden çıktıktan sonra arabaya doğru yürürlerken Feride'nin durmasıyla Memduh ona döndü.

"Yürüyelim arabaya binince uykum geliyor benim. " Diyince Memduh kendini tutamayıp kahkahayla güldü. "Gülme gerçekten çok uyku basıyor. "

"Tamam, nasıl istiyorsan öyle yapalım. " İkisi gülerek yürümeye başladı.

Uzunca bir yürüyüşün ardından ikisi boş banklardan birine oturdular denize karşı. Memduh kolunu sardığı Feride'yi göğsüne yasladı. Feride yutkunarak gözlerini yumdu. Odun, şeftali ve vanilya kokusu... Bir kere daha yutkundu Feride.  Göğüs kafesinin içinde bir yerler acıyordu, farklı bir acıydı, bütün kemiklerini sızlatacak kadar farklıydı. Oturup günlerce ağlayabilirdi o acıya. 

"Alasın bu güzel ablama bir çiçek abim be. " İkisi birlikte çiçekçi kadına döndüğünde kadın elindeki beyaz gülü uzattı. Memduh aldığı gülü Feride'ye verdi. Elini cebine atıp çıkardığı paranın ne kadar olduğuna bakmadan kadına verdi.

"Allah bereket versin abim. " Diyen kadın uzaklaşırken Feride burnuna götürdüğü gülü kokladı.

"Teşekkür ederim. " Memduh bir kere daha saatine baktı.

"Artık gitmem lazım. "

"Bende havaalanına gelmek istiyorum. "

"Peki o halde, hadi gidelim. " İkisi ayaklanırken Memduh bir kere daha Feride'nin elini avcuna aldı. İkisi gerisin geriye arabaya kadar yürüdü.

....

Yolcular için anons yapılırken Memduh, Feride'den ayrılamıyordu bir türlü. Arabasının anahtarını Feride'ye verdi.

"Ben gelip sana araba alana kadar bunu kullan, bir yere gitmek istersen taksiyle binme. "

"Kendime araba alabilirim istersem. "

"Ama ben geldiğimde alacağım. " Memduh'un ciddi tavrına gülümsedi Feride.

"Sebep? "

"Çünkü öyle istiyorum. " Feride yine gülümsedi.

"Sen git gelde bakarız. "

"Dikkat et kendine. "

"Beni merak etme, asıl sen dikkat et kendine yola çıkacak olan sensin. "

"Allah'a emanet ol. "

"Sende. " Memduh Feride'ye sarıldığında o kemiklerine kadar sızlatan acı bir kere daha kendini belli etti. Feride dolan gözlerine engel olamadı. İtiraf edemesede bir yanı Memduh'un gitmesini istemiyordu.

"Üç günden fazla kalmazsın değil mi? " Niye acıyordu şimdi her bir yanı? 

"Söz, bu çiçek solmadan geleceğim. " Memduh, Feride'yi alnında öptüğünde Feride'nin gözyaşları akmaya başladı. "Hani yatacaktık, kalkacaktık bitecekti? " Feride gözyaşlarıyla gülümsedi. Memduh tahammül edemediği Feride'nin gözyaşlarını sildi. "Senin derdin beni göndermemekse az kaldı başaracaksın. "

"Tamam hadi git ben fikrimi değiştirmeden. " Memduh gülümseyerek bir kere daha sarıldı ona. Feride çatlayacak gibi sızlayan kalbiyle gözyaşlarını hızla sildi. Memduh istemeye istemeye giderken Feride kenardan onları izleyen Hızır'ı farketti. Memduh gözden kaybolurken Feride, Hızır'a taraf bakmadan yürümeye başldı. Hızır acı ile yutkunarak yürüdü. Feride yanından geçerken Hızır duraksayıp ona baktı ama Feride onu görmemezlikten gelerek çıkışa doğru yürümeye devam etti.

Dışarı çıkan Feride Memduh'un arabasına binerek havaalanından çıktı. Dünürlerinin evinde kimsenin kalmamasıyla Meryem çocuklarını alıp abisinin evine gitmişti sabah. Havaalanından dayısının evine nasıl gideceğini bilmeyen Feride, Seher'i aradı.

"Söyle ablam! " Seher'in keyfi yerinde karşılığına gülümsedi Feride.

"Bana konum atsana. "

"Taksici bulamadı mı adresi? " Seher hâlâ gülüyordu.

"Taksiyle değil Memduh'un arabasıyla geliyorum. "

"Aa! Memduh Abi gitmedi mi? "

"Gitti az önce arabasını bana bıraktı. Seher artık şu konumu atacak mısın? "

"Tamam, atıyorum. " Seher'in telefonu kapatmasından birkaç saniye sonra konum bilgisi geldi.

...

Feride kreasyonu için dikilmiş ilk parti ürünleri tek tek kontrol etti. Her biri birbirinden güzel olmuştu. Pera her birini hayranlıkla inceledi.

"Harika! Her biri müthiş! " Feride gülümseyerek baktı Pera'ya.

"Senin sayende. " Pera da gülümserken başını iki yana salladı.

"Hepsi Memduh'un sayesinde o sana aşık olmasa ben nerden bulacaktım senin gibi bir yeteneği. " Memduh'un varlığını arayan Feride'nin yüzü düştü. " Hemen de as suratını! Ne olmuş iki gün geç gelecekse? "

"Asmıyorum suratımı. " Omuzları pes etmişlikle düştü. "O olmadan İstanbul korkutucu geliyor. "

"Özledim demenin başka yolu, 'İstanbul korkutucu geliyor' ? "

"Pera! " Pera o an Memduh'un içeri girdiğini ferketti. Bir şey demeye zaman bulamadan Memduh susmasını işaret etti. Pera gülümseyerek Feride'nin kolunu sıvazladı.

"Çok sıkma canını bir bakmışsın bitmiş hasret, kavuşmuşsundur sevgiline. Yukarda yapacak işlerim var, kalanları sen kontrol edersin. " Feride başını hafif salladı hafif bir tebessümle.  Pera çıkana kadar bekledi Memduh.

Arkadan yaklaştığı Feride'ye sarılmasıyla, Feride korkuyla bir nida kopardı.

"Hış! Benden başka kim sana sarılabilir böyle! "

"Memduh! "

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top