1.3 | Kırmızı Leydi
3. Bölüm
Kırmızı Leydi
⚜
Karlisya İmparatorluğu
Taç Toprakları - Başkent: Karia
♢
Venier de Lhis, prensesin iki nedimesinin ona doğru geldiğini gördüğü anda yolunu değiştirdi. Altın Saray'ın daha az kalabalık olan koridorlarına saptı. Mermer merdivenlere yöneldi.
İki nedime gözünü ondan ayırmadı.
Yakalanmadığını umarak kırmızı pelerininin içine sakladığı mektubu eliyle kontrol etti. Asıl haberler burada yazılıydı ve bu mektubu ne olursa olsun Marina'ya ulaştırmak zorundaydı. Sarayda kalma amacı buydu, sarayda olup biteni yazmak ve bu yazdıklarını onu bekleyen seyise vermek. Ardından seyis en yakın zamanda pazara gidip bunu şehirdeki iki tanıdığı nalbanttan birine verecekti. Onlar bir şekilde bunu Marina Elçisi Theodora'ya ulaştıracaklardı. O ise Marina Kralı Theodemir'e ve kralın sevgilisi Octavia'ya, döngü bu şekilde devam edecekti.
İki nedime onu izlemeye devam etti. Venier adımlarını hızlandırıp imparatorun taht odasına ilerledi.
Kapı kapalıydı. Taht odasının kapısının önünde bekleyen muhafızlar ona meraklı ifadelerle baktılar. Venier ise her zamanki vurdumduymazlığıyla onların bakışlarına yanıt verdi. "İmparatorla görüşmem vardı. Beni tanıyor. Marina'nın Lhis adasından Tacir Venier-."
"İmparator şu anda konsey toplantısında." diye açıkladı muhafızlardan biri. Venier onu daha önce görmüştü. Adam konuşmaya devam etti. "Ve sen bunu biliyorsun."
Venier kızgın bir bakış attı. Söyleyecekleri hazırdı, adım seslerini yeniden duyana dek elbette. Bu kez koşarak ilerledi. Yemek salonlarını buldu. Ardından aşçıların, yamakların ve diğer çalışanların olduğu büyük saray mutfağına gitti. Kazanların kaynama, bıçakların doğrama sesleri çalındı kulağına. Yemek kokuları aldı.
Nedimeleri birkaç dakikalığına gözden kaybetti. Bu sırada aşçı yamaklarından birini gözüne kestirdi. "Claire!"
Beyaz elbiseli genç kadın ona doğru ilerledi. Çevresindekiler akşam yemeğini hazırlıyorlardı ve oldukça meşgullerdi. Onlarla ilgilenmiyorlardı. Yine de Venier onlardan uzaklaştı. "Yardım et." dedi pelerininin altından mektubu çıkararak. "Bunu Aiden'e götür."
Claire mektubu önlüğünün içine gizledi. Ardından gülümsedi. "Çilek ve üzüm. Ayrıca imparator Marina balıklarından istedi."
Venier yüzünü buruşturdu. "Uzun yoldan gelecekler, pek iyi durumda olacaklarını sanmıyorum."
"Claire." Aşçılardan biri seslendi. "İşine dön."
"Geliyorum, Leydi May." Claire son bir şey ekleyip onun yanından ayrıldı. "Ve midye, Venier."
Venier mutfaktan ayrılırdı. İki nedime aynı anda karşısına dikildi. Genç olan açıkladı. "Prenses Ariana seni çağırıyor, Leydi Venier." İncilerle süslü koyu saçlarının topuzu dağılmıştı, mavi gözleri öfkeliydi.
"Ne için, Ellan?" diye sordu Venier bir elini siyah saçlarının buklelerine dolayarak. Kahverengi gözleri kısıldı. "Prensesin benimle ne gibi bir işi olabilir ki?"
Yanıtı elbette biliyordu.
Diğer nedime yanıt verdi. Koşmaktan terleyen ellerini pembe elbisesine sildi. Sarı saçlarının dipleri terlemişti. Valensiyalı bir soylu olduğunu anlamak için sarı saçları yeterliydi. Aksanı da farklıydı... Kelimeleri yayışı ve birkaç harfi daha bastırışı Valensiyalılara özgüydü. "Bizden neden kaçtığını açıklayabilirsin mesela. Ariana bunu merak ediyordur."
"Prenses senin geçen gün Prens Auris ile ne konuştuğunu biliyor mu, Lusia?"
Lusia yanıt veremeden Ellan ikisinin konuşmasını kesti. "Ariana bizi bekliyor. Sonra tartışırsınız."
♢
Prenses Ariana, sıradan bir zamanda insanların gözünde olması gereken bir Karlisya prensesi motifi çiziyordu. Sıradan olmayan bir zamanda mı? Yumuşak bakışları sertleşir, tatlı gülümsemesi zehre dönerdi. O anda öyleydi, altın rengi gözleri Venier'in gelişiyle aynadan ona baktı. Nedimelerinden biri sarı saçlarını örüyordu. Ariana sandalyeden kalkmamasına rağmen aynadan Venier ile göz teması kurmuştu.
Gül rengi dudakları yukarı kıvrıldı. "Venier de Lhis. Marinalı iki tacirin kızı." Nedime saçlarını son bir kez düzeltip geri çekildiğinde aynadaki göz temasını kaybetti. Artık kendine bakıyordu. Az önce saçını yapan nedimeye bakıp güldü. "Fakat kendisi Marina'da değil, Karia'da. Marina'ya saraydan haber uçuruyor." Zümrüt küpelerini takarken aynadan bir kez daha Venier'e baktı. "Ve sorun şurada... güvercinlerle mi kuzgunlarla mı?"
Nedimeleri Ellan ve Lusia, Venier'in kollarını daha sıkı kavradılar. Sanki bir şey yapmaya cesaret edebilecekmiş gibi.
Günün son ışıkları Ariana'nın solgun yüzünde parıldadı. Gözleri adeta som altına döndü. Arkasındaki nedimesi ucunda zümrüt olan kolyeyi boynuna taktığında arkasına döndü. "Yanıt vermedin?"
"Ne istiyorsun?" diye sordu Venier.
Ariana ayağa kalktı. Üç nedimesine hitaben konuştu. "Myria, Ellan, Lusia. Dışarı çıkın."
Üçü de itiraz etmeden oradan ayrıldı. Ariana'nın gülümsemesi yumuşadı. "Otur, Venier." dedi aynanın yanındaki sandalyelerden birini işaret ederek.
Venier sandalyeye geçerken Ariana kendi sandalyesini ona doğru çevirdi. Ahşap sandalyeye oturup elini çenesine götürdü. "Marina'dan kime haber gönderiyorsun?"
Venier içinden gülümsese de dışarıda soğukkanlılığını korudu. Bu sorunun yanıtını daha buraya gelmeden hazırlamıştı. "Octavia."
Ariana'nın sarı kaşları çatıldı. "Kral Theodemir'in sevgilisi mi?"
Ve bakışları Venier tarafından yakalandı. Ariana genç bir kadındı, bir prensesti. Venier'in duyduğuna göre İmparatoriçe Livia onu Theodemir ile evlendirmeyi düşünüyordu, bunu tüm saray biliyordu.
Karlisya'nın denizlere hakimiyeti bu yolla kesinleşirdi.
"Sadece kralın sevgilisi değil, Prenses." dedi Venier daha keskin bir sesle. "Octavia bir korsandı ve şimdi de Renmar-Korintos ticaretinin lideri. İmparatoru kızdırmak istemezsin, değil mi? Marina ile ticaretin bozulmasını istemezsin."
"Babam senin güvercinlerinden haberdar olduğunda onlara ne olacak dersin?" Omuz silkti. "Neydi adları? Claire vardı değil mi? Yamaklardan biri. Geçen yıl saraya gelmiş olmalı. Birkaç da seyis. İsimleri-"
"Onlara dokunma."
"O halde senden istediklerimi söyle. Marina'ya ne ilettin?" Ariana meraklıydı. Ancak sorularının tek nedeni bu değildi.
Ariana da imparatoriçe olmak isterdi fakat annesiyle babası kardeşini veliaht olarak seçmeyi düşünüyorlardı. Elbet bunu ilan etmemişlerdi ancak Ariana bu ülkenin imparatoriçesi olamayacağının farkındaydı. Geriye bir tek kraliçe olmak kalıyordu. Karlisya prensesi bir kraldan başkasıyla olamazdı.
"Bilinenleri. Raetya Kraliçesi, kutlamalar..."
"Peki ya annemin fikirleri? Sarayda yaşıyorsun, bunlardan haberin olmalı." Ariana'nın ses tonu daha tehditkar hale büründü. "Bana olacakları söyle. Geleceği anlat. Ben de ona göre hazırlık yapayım."
Venier'in başka seçeneği yoktu. En zararsız yanıtlardan birini verdi. "Korintos'taki elçi Karinya'ya gitti."
"Theodora mı? Bir ara saraya da gelmişti."
"Evet o."
Ariana sesli bir şekilde düşündü. "Karinya... Marina. Evlilik, sınırlar ve elbet... toprak!"
Venier'in başka bir şey söylemesine gerek kalmadı.
Güzel, saf ve tam bir leydi. Ariana'nın aslı elbette bu kadarla sınırlı değildi.
Zeki ve kurnaz.
"Stelgon." diye fısıldadı. "Korintos'a yakın bir yerde bir kontluk var. Karalis. Kontesi Ravenna. Aragorna Prensesi. Bir diğer Aragorna Prensesi ise Rasenna. Karinya'nın hükümdarının annesi. Düşes. Ve onun yeğeni, Diane." Son kelimeyi açıkladı. "Stelgon Kontesi Diane Rivierra."
Venier yutkundu. "Zaten birkaç haftaya haber ulaştırılacaktır. Kimseye bir şey söylemene gerek yok."
"Söylemeyeceğim zaten." dedi Ariana yakınlardaki gümüş kadehi eline alarak. "Diane hakkında ne biliyorsun? Kral Theodemir, Octavia veya Theodora... herhangi biri sana bir şey söyledi mi?"
"Fazlasıyla hırslı ve zeki. Kurnaz olduğu söylenir. Stelgon'un gelmiş geçmiş en iyi yöneticilerinden biri. Halkı onu daha veliahtken benimsedi. Yıllardır aksatmadığı bir düzeni var. Stellia'nın kütüphanelerini her hafta sonu gezer, insanlarla konuşur. Neredeyse her akşam Yıldız Sarayı'na tanınan veya tanınmayan onlarca bilim adamını ve sanatçıyı çağırır. Tarihçiler, öğretmenler, müzisyenler, yazarlar, ressamlar... ve daha nicesini de. Akşam yemeklerini onlarla yer, onlarla tartışır bile." dedi aklına gelen ilk şeyleri söyleyerek. "Yönetim yeteneğinin yanında onda sanatçıların hayal gücü ve bilim adamlarının merakı var. Marina'dayken birkaç resmini görmüştüm, müthiş bir ressam ayrıca." Derin bir nefes aldı. "Şimdi sen söyle, benden ne istiyorsun?"
"Kontes'ten ne kadar eminsin?" Venier yanıt vermeyince ekledi. "Marina'nın bir savaşa katılmayacağından veya sarayımıza karışmayacağından eminim. Sadece bilgi istiyor. Ona göre hazırlık yapacak. Tıpkı benim gibi. Bundan kimsenin haberi olmayacak. Senden tek isteğim, Venier, elbet şu anlık tek isteğim, Kontes hakkında daha fazla araştırma yapman. Sevdiği yemekler, çiçekler, kumaşlar... Ne araştırmayı sever mesela?"
"Peki ya yapmazsam?"
"İmparatora gerek kalmaz. Bu konuştuklarımızı bizden başka biri bilirse kimseye gerek kalmaz." Uzun kollu elbisesinin geniş kollarını kaldırdı. Elbisenin koluna gizlenmiş hançer ortaya çıktı. Bıçağı ince ve oldukça keskindi. "Şimdi söyle, Kontes'ten ne kadar eminsin?"
Venier hançerden etkilenmedi. Çenesini kaldırarak konuştu. "Ben Marina'dan gelen bir tacirim, prenses. Karlisya'nın Stelgon'u ne kadar istediğini benden iyi biliyorsunuzdur."
"Stelgon bir zamanlar Karlisya'ya aitti. Aragorna onu Karinya'ya vererek kurtuldu. Stelgon bölgesi bir bela." Dudaklarını büzdü. "Sanatçıların merkezi. Bir o kadar da kurnaz insanlarla dolu. Yeri de önemli."
"İmparator, Stelgon bölgesini istiyor. Kontes Diane için Karinya ile anlaşmanın bir yolunu bulacaklardır. Stelgon bölgesi size büyük bir güç sağlar. Sence bundan daha ne kadar emin olabilirim?"
♢
~Karlisya ve Ariana hakkındaki düşünceleriniz neler?
~Stelgon hakkında tahminleriniz var mı? Ufak bir spoi: Stelgon bu seride oldukça önemli bir yere sahip.
Bu arada bu bölümün ikinci yayınlaması sırasında Güz Hükümranlığı 30bin okunmaya ulaştı! Teşekkür ederim <3 Lütfen oy verip yorum yapmayı da unutmayın.
07.07.2017, 23.13
26.07.2020
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top