1.1 | Altın İmparatorluğun Esiri

1. Bölüm

Altın İmparatorluğun Esiri


Karlisya İmparatorluğu

Bahar 478, Taç Toprakları - Başkent: Karia


İmparator Arianus, başındaki altın tacı çıkarıp ahşap masanın üzerine koydu. Bir hizmetçi Arianus'un önündeki gümüş kadehi yeniden üzüm şarabıyla doldurdu. Çalan müzik eşliğinde şarabından bir yudum içerken gözleri sarayın en büyük yemek salonunda bulunan insanların üzerinde gezindi. Karlisya'nın lordları, leydileri, şövalyeleri, buraya gelen elçiler ve başkentin önde gelen insanları, hepsi buradaydılar. Bu kez akşam yemeği eğlenceliydi.

Bir kutlamaydı.

Karlisya tam altı yıldır küçük çarpışmalar dışında ciddi bir savaşla karşılaşmamıştı. Sınırdaki sorunlar dışında kuzeydeki barbarların istilaları da bitmiş gibi görünüyordu. Ve tam altı yıl önce bugün Raetya Krallığı yenilmiş, Karlisya ise bu savaştan galip olarak ayrılmıştı. Kutlamanın nedeni buydu.

Raetya'yı yenmek hiç kolay olmamıştı. Arianus ordunun başına geçmese savaşı muhtemelen kazanamazdı. Ancak bunu dile getiremezdi. Karlisya döneminin en büyük gücü olarak anılıyordu ve öyle kalmalıydı.

İmparatoriçe Livia masanın önüne gelen kızı Prenses Ariana'yla sohbet ediyordu. Aslen Aragornalı bir leydi olan Livia'nın aksanı, yirmi küsur yıldır burada yaşamasına rağmen hala farklıydı. Bronz teni, koyu kahve saçları ve kahverengi gözleri vardı. Mor elbisesi ve zümrüt tacı ilginç bir şekilde uyumluydu. Ariana ise sarı saçlı ve açık tenliydi. Ne bir Karlisyalı ne de bir Aragornalı gibi duruyordu. Büyük annesi bir Valensiyalıydı, sarı saçlarını oradan almış olmalıydı. Altın rengi gözleri ise onun Karlisya Prensesi olduğunu vurguluyordu.

Ariana ayrıldığında Livia, Arianus'a döndü. "Arius ve Ariana için birkaç fikrim var, Arianus." dedi gülümseyerek.

"Arius nerede?" diye sordu Arianus, onu görmemişti.

Livia güldü. "Sana bir sürprizi var. Önce fikrimi duy. Aragorna Prensesi Anna Minervina. Hem Aragorna hem de Valensiya ile müttefik oluruz. Biliyorsun, Stelgon yüzünden Aragorna ile aramız pek iyi değil zaten."

Stelgon Kontluğu, yüzyıllar boyunca Karlisya ve Aragorna'nın arasında önemli bir yer ve sınır olmuştu. En son bu bölgeyi Aragorna kazanmıştı. Karlisya tekrar hakim olamadan Stelgon bir çeyize dönüşmüş, Aragorna Prensesi Rasenna'nın evliliği ile Karinya'ya ait olmuştu.

Arianus başıyla onayladı. "Stelgon'un, Karinya'yı güçlendirmesi hiç iyi olmamıştı." Karinya Düklüğü savaş sırasında onlara yardımcı olmadığı için kızgındı. Bunu gümrük vergilerinde bile belli ediyordu. Bu kızgınlık altı yıldır geçmemişti. "Ancak Karlisya'nın geleneklerini biliyorsun, veliahtın eşi başka bir veliaht olamaz."

"Aragorna'nın gelenekleri ise tam tersi, Arianus." Livia'nın kahverengi gözleri kısıldı. Önlerine koyulan et yemeklerine bakmadı. Arianus iki haftadır avdaydı ve yakaladığı geyiklerden biri de bugün önlerindeydi. Ve bu, Livia'nın o anda umurunda değildi. "Valensiya Prensesi Beatris. Ancak bir prenses istemediğini söylemiştin, yine de... Valensiya ile bir ittifak kötü bir fikir değil."

"Valensiya ile sınırımız yok ve ben toprak istiyorum." dedi Arianus, oğlunu kalabalıkta gözleriyle ararken. "Ernavar'a geçmek için resmen Marina'dan izin alıyoruz. Bize yakın bir toprak gerek."

Arianus'un aklından geçen yeri Livia biliyordu. Bu gerçek hoşuna gitmiyordu. Omuz silkti. "Peki ya Ariana? Onun için bir kraldan alt kademede birini istemiyoruz."

"Evet, istemiyoruz." diye onayladı onu Arianus. Livia ile hemfikir olduğu nadir konulardan biriydi bu. Ariana yönetimde iyiydi, ancak Karlisya veliahtlığında erkek kardeşi Arius ondan öndeydi. Savaşlar bitmiş olsa da zor bir dönemden geçiyorlardı ve Ariana savaşmayı bilmiyordu. Başa geçebilirdi ancak Arianus'un istediği oğlunu veliaht yapmaktı. Livia bunu biliyor ve onaylıyordu.

"Marina Kralı Theodemir." Arianus'un şaşıran ve onaylamayan altın bakışlarıyla karşılaşınca derin bir nefes aldı. "Korsan bir sevgilisinin olması onun bir kral olduğunu değiştirmiyor. İyi bir kral, ayrıca Marina ile ittifak yapmış oluruz."

Kaspin Denizi'nin hakimi Marina kesinlikle güçlü bir müttefik olurdu.

Arianus onu da reddetmek üzereyken yemek odasının büyük kapısı açıldı. Prens Arius içeri girdi. Kahverengi saçları omuzlarındaydı, altın gözleri parıldıyordu. Arkasında iki muhafızın kollarından tuttuğu bir kadın vardı.

"Ve galibiyetimizin simgesi!" diye bağırdı Arius genç ve gür sesiyle. Müzik kesildi, çatal bıçak sesleri azaldı. Herkesin gözleri onlardaydı. "Raetya Kraliçesi!"

Lordlar, leydiler, şövalyeler ve daha nicesi. Herkesin gözü kapıdan içeri giren kadının üzerindeydi. Başta birkaç kişiden ses çıksa da o anda herkes suspus kesilmişti.

"Bana sormalıydınız." dedi İmparator Arianus. Eti keserken tuttuğu bıçağı hızla masaya geri bıraktı. Neyse ki kimse onlara yakın değildi ve kimse onun bu hareketini görmemişti.

Onu en son gördüğümde, diye geçirdi içinden, bu halde olsaydı onu anında öldürürdüm.

Genç kadın güzeldi. Ancak tüm dikkatleri üzerine çekmesinin nedeni bu değildi.

"Buna sevineceğini düşünmüştüm." dedi Livia kaşlarını çatarak. "Ne de olsa savaşı biz kazandık."

Prens Arius yeniden bağırdı. "Annem İmparatoriçe Livia'nın da isteğiyle Raetya Kraliçesi artık burada kalacak!" Ardından onların masasına doğru ilerledi. "Tabii... İmparator bunu onaylarsa."

Hiç kimse Arianus'a bakmadı. Hiç kimse onun ne istediğini sormadı. Ne onaylaması ne de başka bir şey. Herkesin dikkati Kraliçe Raev'deydi.

Üzerinde Karlisya'daki erkeklerin giydiğine benzer bir kıyafet vardı, pantolon ve gömlek. Onu buradaki insanlara benzeten tek şey buydu. İnsanların Illiria soyundan gelen olmasından mı yoksa yıllardır güneş görmemesinden mi oluştuğuna karar veremediği ten rengi kar beyazıydı.

Arianus onu tam altı yıldır hiç görmemişti. En son gördüğünden daha büyümüştü ancak zindanda geçirdiği yıllar onu zayıflatmıştı.

Yine de...

"Birkaç muhafıza daha ihtiyacı var." dedi Arianus yanında bekleyen muhafıza. Muhafız giderken Livia ona baktı.

"Buna gerek yok."

"Gerek var, Livia." dedi Arianus. Arius savaşla ilgili konuşmaya devam ederken Arianus bir an için kendini Raev'e üzülürken buldu. Ancak onun bakışlarıyla karşılaştığında bu üzüntüsü kayboldu.

Bir savaşçı olduğunu kimse göremiyor muydu?

Bir zırha, bir kılıca bile ihtiyacı yoktu kadının. Duruşu yeterliydi. Yine de... Arianus ona merhamet etmişti, onun ve kardeşlerinin öldürülmesini engellemişti.

Fakat... Doğuştan savaş için eğitilen bir Karlisya askeri veya iki Karlisya askeri... fark etmezdi. Raev onları yenerdi.

Yoksa Arianus abartıyor muydu? Emin değildi. Onu sadece bir kez savaşırken görmüştü. En güçlü komutanlarından üçünü gözlerinin önünde öldürmüştü. Arianus onu beş kişiyle durdurabilmişti. Savaşı kaybetmesine rağmen Arianus'un kılıcı onun boynuna değene dek durmamıştı.

Raev'in yanına iki muhafız daha geldi. Raev yerinden kımıldamadı. Mavi gözleri Arius'i bulduğunda Arius'in sözleri yarıda kesildi. Karşısında bir barbar da olsa bir hükümdar vardı.

Muhafızları gören Livia, endişeli bakışlarla Arianus'a baktı. Eli onun koluna gitti. "Sakinleş. Sen kazandın, biz kazandık."

Sanki onun sözlerini duymuş gibi Arius da konuştu. "Karlisya kazandı!" Gür sesi odada yankılandı. Gözleri yeniden onay ister gibi Arianus'u buldu.

Arianus hafifçe başını sallayarak onayladığını belli etti. Başka bir seçeneği olduğunu sanmıyordu. O asla güçsüzlüğünü kabul etmezdi. Karlisya'yı kurtaran imparator oydu ve insanlara genç bir kadından korkmadığını göstermeliydi.

"Ve Raetya Kraliçesi bundan böyle bizim misafirimiz olarak sarayda kalacak!" dedi Prens Auris yeniden.

Raev odadan çıkınca insanlar yeniden yemeklerine döndüler. Müzik yeniden başladı. Prens bir selam vererek Arianus'un önündeki masalardan birine, kız kardeşi Ariana'nın yanına, geçti. Ariana gülümsüyordu.

Dakikalar sonra Livia yeniden konuştu. Önüne az önce gelen ballı tatlıdan gözlerini kaldırdı. "Altı yıldır savaşmadı. Sürekli gözetimdeydi, talim bile yapmış olamaz."

Arianus onu onayladı. Ancak Raev'in hafife alınmaması gereken biri olduğundan emindi.

"Nerede kalacak?" diye sordu Livia merakla. "Misafir dairelerinden birini onun için ayarlayabiliriz diye düşünmüştüm."

"Yeterince güvenli değil." Arianus bundan emindi. Şarabından bir yudum daha aldı. "Zindanlar daha güvenli. Hücrelerden birini ona göre düzenlesinler." Ardından masadan kalktı. "Arius yarınki konsey toplantısında bize katılsın."

Konsey üyeleriyle konuşması gereken meseleler vardı.

~Karlisya hakkındaki ilk izlenimleriniz neler?

~İmparator Arianus, İmparatoriçe Livia ve diğer karakterler hakkında düşünceleriniz var mı?

~Raev'i saraya almak sizce mantıklı bir karar mıydı?

Yorumlarınızı bekliyorum :)

03.07.2017, 22.03

Yeniden Yayımlanma: 17.07.2020

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top