8 🌹 Şafak Yıldızı
Fikirlerinizi öğrenmeyi çok istiyorum. Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın :)
♛
8. Bölüm
ŞAFAK YILDIZI
🌹
Diyar
RN 1508 Prulea 7 - Kara Ülke, Kuzgun Tepesi
Kara Kraliçe, Temsilci'nin diyeceklerini duymak için sabırsızlanıyordu. Kara Kale'ye vardığında gün batıyordu, dışarıdan bakıldığında oldukça eski ve kasvetli görünen bu yapının karşısında birkaç saniye durdu. Kuzgun Tepesi'ne inşa edilen bu kale Diyar'ın birleştiği, Deisenria'nın hükmettiği yerdi. Kalenin kapılarından birini açmak için kara büyü kullandı. Artık asaya ihtiyacı yoktu, yine de elinde zümrüt asa yüzüğü vardı. Kapıdan içeri girerken yüzüğüyle oynuyordu. Kapı ardından kapandı ve her yer karanlığa gömüldü.
Kraliçe ne denli büyük bir güce sahip olursa olsun, Ejderhaların Savaşı'nda ayakta kalan Kara Kale'ye her girişinde etrafını göremiyordu. Yine de artık bu dakikalar saniyelere dönüşmeye başlamıştı. Labirenti andıran koridorlar saniye içinde ortaya çıkmaya ve rengarenk meşaleler büyüyle parıldamaya başladı. Bu büyünün varlığı, o Yüce Kraliçe olduktan sonra ortaya çıkmıştı.
Koridorlar onu istediği yere, Kara Kale'nin büyük salonuna yönlendirdi. Kara Ejderha'nın Temsilcisi onu orada bekliyordu. Geldiğini hissetmiş olmalıydı. Ne de olsa bu kalenin sahiplerinin soyundan gelen bir Dhranel'di. Kraliçe'yi aylardır görmemişti. Sert yüzünde istemsizce bir gülümseme belirdi.
Dymentsia koşar adımlarla onun yanına geldi ve ona sımsıkı sarıldı. Geri çekildiğinde ikisi de gülümsüyordu. "Seni özledim, Rhadenis."
"Ben de seni özledim, Dymen. Kara Kale'deki işlerim de kehaneti bulduğuma göre bitti sayılır." Aylardır ona verilen görev buydu. Kraliçelerin Savaşı'yla ilgili yeni bilgiler elde etmekti. Kara Kale oldukça eskiydi ve kütüphanesi büyüktü. Ancak buradaki birçok kitap yalnızca üç soyun erişimine sahipti.
"Hemen gelmemi istediğine göre önemli bir şey bulmuş olmalısın." dedi Kraliçe Dymentsia.
"İyi mi kötü mü olduklarına sen karar vereceksin." Rhadenis bu sözlerinin ardından yürümeye başladı. Dymentsia'nın buraya geldiğinde kaldığı odaya vardılar.
Rhadenis onun için odayı hazırlatmıştı, masada bir sürahi şerbet vardı. Dymentsia kendine bir bardak doldurup koltuklardan birine yerleşti ve sırtını dayadı. Saatlerdir yolda olduğu için yorulmuştu. Xanthe güçlü bir attı ve Dymentsia'nın büyülerine alışkındı. İki günlük yolu bir günde almışlardı.
"Bildiklerimi anlatayım, sonra dinlenirsin."
Dymentsia onu başıyla onayladı. Şerbetten birkaç yudum içti. Bu yaz kuzey için bile oldukça sıcak geçiyordu. "Dur biraz... neden senin odanda değiliz."
Rhadenis dudaklarını birbirine bastırdı. "Çünkü odam artık sadece benim odam değil. Eudoxia'yı uyandırmak istemedim."
Dymentsia bu konuyla ilgili bir şey demedi. "Kraliçelerin Savaşı hakkında ne öğrendin?"
Rhadenis öğrendiklerini açıklamaya başladı. "Anlatılanları biliyorsun, bin beş yüz sekiz yıl önce bir kahin, Temsilci Dhranel'e kehaneti söyledi. Kraliçelerin Savaşı'nı anlattı."
"Deisenria'nın soyundan gelecek olanlar savaşacak." Dymentsia artık kehanetin onların döneminde olacağından emindi. "Ancak bizden öncekiler de savaştılar."
"Söylenenlerden fazlası var. Bu kahin bir Assos mesela. Ve savaşacak olanlar yalnız Deisenria'nın soyundan gelenler değil. Hem Deisenria, hem Dhranel, hem de Assos'un soyundan geleceklerle ilgili. Bu, sen ve kardeşlerini sizden öncekilerden farklı kılan şey. Assos soyundan gelenlerden birçok temsilci oldu, ancak asıl meseleleri temsilci olmak değildi."
"Assos soyluların gücü ejderhaların da ötesindeydi." Dymentsia karanlığı kontrolünü sadece annesinin rhona kanına borçlu değildi. "Bu benim sahip olduğum gücün açıklaması olduğu gibi Nmerysa'nın kara büyüyle hayata dönmesini de sağladı."
"Assos soylu bir kraliçe. Aradion Assos'un son sözleri bunlardı ve Darranio'nun da senin yanında olma nedeni buydu."
"Aradion yenileceğimi söyledi. Bu doğru mu?"
Rhadenis başını iki yana salladı. "Yenilmekten kastı, kaybedeceğin. Kaybedeceğin bir savaş olmayacak, Dymen. Sadece bir savaş olmayacak. Savaştan çok daha fazlasını kaybedeceksin."
"Kehanetleri gölgeler alsın." diye mırıldandı Dymentsia. "Ne diye uğraşıyoruz ki? Zaten çok fazla şey kaybettim, birçok savaşı da kaybettim."
"Buraya seni gerçek bir şey için çağırdım, kraliçem." Rhadenis ondan daha ciddiydi. Ayrıca daha az yorgundu. "Seni uyarmak için çağırdım. Zerath ile sınır ötesine gitme planlarınız olduğunu biliyorum."
"Biliyor musun?" diye sordu Dymentsia alaycı bir sesle. "Bizi ve bizim her yere hükmetmek istediğimizi bilmeyen kaldı mı ki?"
"Üç kehanet var. Üçü de Hükümdarlar Çağı'nda, kuzeyde gerçekleşen ve gerçekleşecek olan en önemli olayları işaret ediyor. Kraliçelerin Savaşı, ki bunu zaten biliyoruz."
"Sekiz yıldır Nmerysa ile savaşmayı bekliyorum."
Rhadenis uzun bir süre bu savaş isteğine karşı çıksa da artık bundan vazgeçmişti. Savaş er geç olacaktı. "Karanlık Taç, Yıldızların Savaşı."
"Bu bizi Yıldızların Ruhu'na bağlıyor."
"Assos Kraliçesi, bu üç kehanetten biri değil. Ancak Dharrasus'taki bazı bilginler yıllar önce bunu tartışmışlar. Deisenria ve Kallias'ın ne aşkı ne savaşı yeterince güçlü olduğu için onların Yıldızların Ruhu olacaklarını düşünmemişler. Bu Yıldızların Ruhu kehanetinin nereye kadar gittiğini bilmesek de sen ve Zerath'tan bahsettiğine eminiz." Dymentsia onu başıyla onayladı. Rhadenis konuşmaya devam etti. "Kahinler onların Deisenria ve Kallias'ın soyundan geleceklerini tahmin ettiklerinde Assos Kraliçesi'ni de düşünmeleri gerektiğine karar vermişler."
"Peki ya Kraliçelerin Savaşı?" diye sordu Dymentsia merakla. "Onunla ilgili bir şey yok mu?"
"Kraliçelerin Savaşı'nda bahsi geçen olayları yaşıyoruz zaten. Kuzeyle ne kadar ilgisi var bilemiyorum. Sen üç kehanette de olduğun için hepsinin arasında bir bağsın zaten."
"Bir bağ olmak istediğimden emin değilim." dedi Dymentsia mırıldanarak.
"Kararının önemsenmemesine pek alışkın olmasan da bunu sana soran olmadı." dedi Rhadenis. Dymentsia onun sözlerinde ciddi mi alaycı mı olduğunu kavrayamadı. "Seni en baştan uyarmıştım, Dymen. Kraliçelerin Savaşı olacak demiştim."
Dymentsia omuz silkti.
"Yine uyarıyorum, Yıldızların Ruhu bizi sınır ötesine götürecek."
Dymentsia ona kızarak baktı. "Bu beni engellemeyecek. O kehanette olduğumu zaten biliyorum. Sınır ötesine gitmek istediğimi de biliyorum. Yalnız gitmeyeceğimi de biliyorum."
"Mesele zaten burada." dedi Rhadenis endişeyle. "Yalnız olmayacaksın. Kazanacakların olacak, ve kaybedeceklerin olacak."
"Zafere ulaşmak için bedel ödemek gerekir."
"Ama bu bedel, galibiyetinden önemliyse ne olacak?"
Dymentsia yutkundu. "Ne kaybedilecek?"
Rhadenis buna yanıt vermedi. "Bazen bir zafer, on bedele değerdir, Dymen. Bu sözümün nasıl devam edeceğini sen söyle."
"Bazen de on zafer, bir bedele denk olamaz. Bazen bir kayıp, yüzlerce kazançtan değerlidir."
"Kuzeydeki büyük sınırı geçince kazanacakların olacak, Dymen. Ancak kaybettiklerin en değer verdiklerin olacak."
"Kehanet bunu mu diyor?" Dymentsia kaşlarını çattı. "En değer verilenler?"
"Assos soyundan gelecek olan kuzeyden istediğini alacak. Ancak feda edecekleri en değer verdikleri olacak."
Rhadenis'in ses tonu Dymentsia'nın endişelenmesini sağladı. Kehanetlerden hoşlanmazdı. Genelde çift anlamları vardı. Bundaysa en değer verdiklerini kaybedeceği netti. "Bunu düşüneceğim."
"Düşünecek misin?" diye çıkıştı ona Rhadenis. "Seni kehanet hakkında yıllar önce uyardığımda da değer verdiğini kaybetmiştin. Nmerysa ölmüştü."
Rhadenis'in bu sözleri Dymentsia'nın aklında yeni bir düşünce oluşturdu. "Assos soyundan gelecek olan kuzeyden istediğini alacak. Ancak feda edecekleri en değer verdikleri olacak." diye tekrar etti duyduğu sözleri. "Nmerysa hayatını feda etti. Kuzey ona istediğini, yani hayatını geri verdi."
Rhadenis tek kelime etmeden onunla göz göze geldi. Sözlerinin devamını getirmesini bekledi. Dymentsia'nın endişesini görüyordu. "Kraliçelerin Savaşı'nda Nmerysa'nın yeniden doğacağının birçok işareti vardı. Bu kehanet de hem onu hem de beni temsil ediyor olabilir. Öyleyse Nmerysa'nın başına gelenler bir işaret olacak. Benim feda edeceğim..." Yutkundu, cümlesinin devamını getiremedi.
"Bir hayat olacak." diye onun cümlesini tamamladı Rhadenis. Ayağa kalktı. Dymentsia'nın yerinden kımıldamadığını görünce sakin bir sesle konuştu. "Ya da belki de bu kehanet Nmerysa'yla ilgilidir."
"Değil." Dymentsia kehanetlerden nefret ediyordu. "Karanlık ve aydınlık her zaman bağlantılı oldu değil mi?"
"Yanıtı bulacağız."
"Rhadenis." dedi Dymentsia uyaran bir sesle.
"Yarın görüşürüz, Dymen."
♛
Dymentsia'nın Kara Kale'ye varışının ardından dört gece geçmişti. Kara Kale uzun yıllar kuzeyin merkeziydi. Dymentsia burada büyümüştü ve buradan ülkesini yönetmeye alışkındı. Kalan zamanlarında Rhadenis ve Eudoxia ile kehaneti tartışmış, kara büyüden bahsetmişti.
Kara Kale'nin avlularından birindeydi. Hava sıcaktı. Bu bölgede yazlar bu kadar sıcak olmazdı, nedeninin Mysania olduğunu biliyordu. Güneyde bir değişim olacaktı, bir kırılma gerçekleşecekti. Sonucunun ne olacağına dair öngörüleri vardı. Mysania için endişelenmiyordu. Kardeşi yıllardır hükmetmekte yol kat etmişti ve yeni bir savaşa hazırdı.
Bir kalkan oluşturdu. Eudoxia'nın kılıcı kalkana çarptı. Karşısındaki kadının alnında ter parıldıyordu. Siyah saçındaki örgüler çözülmüştü. Bir sonraki darbesi kalkanda bir çatlak oluşturdu.
"Büyü gücünü mücadelelerde kullanmamak istememen çok yazık." dedi Dymentsia bir adım geri çekilerek. Kılıç tutmayan elini öne doğru uzattı ve Eudoxia'nın darbeleriyle giderek çatlayan kalkanın önce karanlığa, ardından onlarca küçük bıçağa dönüşmesini sağladı.
Eudoxia ona doğru gelen bıçakları savunma büyüsüyle engelleyemezdi. Dymentsia'nın karanlığı son zamanlarda giderek özgün bir hale bürünmüş, bu da büyülerinin başkaları tarafından dönüştürülmemesini sağlamıştı. Eudoxia'nın kendine doğru çektiği karanlık bir cisme büründü, büyük bir kalkana dönüştü. Bıçak darbeleri kalkana zarar verse de kalkanı geçemedi.
Dymentsia gülümsedi. "Karanlığı bir cisme dönüştürebilmen oldukça etkileyici, Eudoxia."
Eudoxia dikkatinin dağılmasına izin vermedi. Dymentsia'nın karanlığı çağırmasını hissetmek için bekliyordu. Kılıcı da elindeydi.
Dymentsia başını iki yana salladı. "Gücümü gizlemeyi sevmediğimi bilirsin."
"Bunu herkes bilir."
"O halde niye hazırda bekliyorsun?"
Eudoxia bu soruya güçlü bir darbeyle yanıt verdi. Dymentsia'nın kendini savunması iyiydi. Kılıçların çarpışma sesi avluda yankılandı. Sesin yankısı kaybolmadan Eudoxia kılıcını tekrar ona savurdu. "Hükmünü ve savaşını gösterirsin, Kraliçe. Saldırını gizlemezsin."
Dymentsia onun hamlelerini savuşturuyor, ona saldırmıyordu. Eudoxia ondan daha fazla yorulmuştu. "Kuzeyde güce değer verilir."
"Ancak savunmanı, kalkanını, yaşam büyünü gizlersin." Eudoxia'nın hamleleri Dymentsia'nın geriye doğru birkaç adım atmasına sebep oldu. "Aslında içinde ne olduğunu kimse bilmez, değil mi?"
Dymentsia saldırıya geçti. "Gücümü inkar mı ediyorsun, büyücü?" diye sordu alayla.
"Ne haddime." dedi Eudoxia. "Sadece göründüğünden fazla olduğunu söylüyorum."
"Göründüğümle kalsaydım şu an ölmüştüm." Saldırı ve savunma, ikisini de sırayla yapmaya başlamıştı. "Gücümle ölümü sağladığım gibi yaşamı da sağlamalıyım." Çevrelerini saran karanlık Eudoxia'yı etkilemedi. "Karanlık bu değil mi? Ölüm ve yaşam arasında bir denge kurma."
"Ölüm ve yaşam, karanlık ve aydınlık, savaş ve aşk." Bu sesin sahibi başka biriydi. Ancak onun gelişi onların mücadelelerini etkilemedi. "Hayatımız denge kurmak ve mücadele etmekle geçiyor."
Dymentsia bu kez Eudoxia'nın kalkanına kılıcını çarptı. "Gel de bize katıl, Temsilci." Kalkanın enerjisine hakim olup kalkanı yok etti. Kalkandan çıkan kara büyüyü gözünü Eudoxia'dan ayırmadan Rhadenis'e gönderdi.
Rhadenis ona doğru gelen büyüyü kendi gücüyle durdurmayı başardı. "Daha çok çalışmalısın, Dymen. Büyünü engelleyebiliyorum."
Bu sözleri Dymentsia'yı kızdırdı. Karanlık çevrelerini sardı. Onların bedenleri karanlığa karıştı, bir an için sessizlik oldu. "Bunu engelle de görelim." Karanlığın keskinliği onun dahi çevresinde olanları görememesini sağlamıştı. Eskiden olsa bu gücü kontrol edemeyeceğini düşünürdü. Artık kontrol edebiliyordu.
"Beni yendin." Temsilci'nin sesi karanlığı geçip ona ulaştı. "Şimdi mutlu musun?"
Karanlık kayboldu. Etraflarında izleri kalsa da birden ışık yüzlerine vurdu. Işığın etkisi gözlerini kısmalarını sağladı. Alışmaları birkaç dakikalarını aldı. Dymentsia karanlığın ve aydınlığın mücadelesine hazırlanmak için bunu yapmaya başlamıştı. Aydınlık üzerinde gücü yoktu, ancak karanlığı birden kaldırması ışığın gücünü arttırıyordu.
Rhadenis'in dikkati ona doğru gelen Eudoxia'nın üzerindeydi. Rhadenis Eudoxia'yı öptüğünde Dymentsia'nın aklına Zerath gelmişti. Onu en son görmesinin üzerinden aylar geçmişti.
Rhadenis ve Eudoxia'nın ayrıldığını gördüğünde konuştu. "Talimimizi böldün."
"Sonra devam edersiniz. Seni bekleyen var." Rhadenis'in buraya geliş amacı buydu.
"Kim?" Dymentsia meraklanmıştı, birini beklemiyordu.
"Görünce sevineceğin birileri."
"Sana da soru sorulmuyor." Dymentsia yürümeye başladığında Rhadenis'in güldüğünü duydu.
Büyük salona vardığında onu bekleyenleri gördü. Aeralel'in sarı saçları onun bir altın kraliçe olduğunu vurgularcasına parıldıyordu. Üstünde yolculuk giysileri vardı: kolsuz bir gömlek ve kahverengi pantolon. Onun yanında ise... Dymentsia'ya doğru koşan küçük bir kız vardı.
"Morria." dedi Dymentsia yere çömelerek. Morrigan ona sımsıkı sarıldığında onlara bakan Aeralel ile göz göze geldi. Aeralel gülümsüyordu. Göğü andıran mavi gözlerinde ise hüzün vardı.
"Dymen." dedi Morrigan çocuk sesiyle. Sarı saçları kıvır kıvırdı. Yüzünde gülümseme vardı. Ancak tüm o tatlılığının yanında doğduğu anda Kehanet Tanrıçası Moirende'nin seçilmişi olmuştu. Küçük mor kanatları olan melez bir rhonaydı. Gözleri de ametist rengindeydi.
"Seni özledim, buraya daha çok gel olur mu?"
Morrigan hevesle başını salladı. "Kara Ülke güzel."
"Evet öyle. Karnın aç olmalı. Thera bugün tatlı yapacaktı." Thera Dymentsia'nın arkadaşı ve aşçısıydı. Kara Kale'ye o da gelmişti. Ayağa kalktı ve Morrigan'ın elini tuttu. "Seni ona götürelim."
Aeralel onlar yürümeye başlayınca yanlarına gelmişti. Bir süre Dymentsia ve Morrigan konuşurlarken onları dinledi. Koridorlardan geçerken de etrafına bakındı. Karanlık koridorların bazılarında resimler vardı. Birkaçı onun çizimiydi, çoğunda kuzeyin koyu renkleri vurgulanmıştı. Bu kalenin yönetimi uzun yıllardır Dhranel ailesine aitti. Kuzeyin sanatını asıl yansıtan Rhodios'un Yıldızı şehri ve Assos Kütüphanesi'ydi.
Dymentsia, Thera'nın yanına vardıklarında Aeralel'in fazla sessiz olduğuna karar verdi. Ne diyecekse Morrigan'ın duymasını istemiyordu, tek kelime ederse de endişesini anlayacağından korkuyordu. Morrigan, Thera ve onun çocuklarının yanında mutlu görününce onu orada bıraktılar.
Aeralel arkasına baktı. Morrigan'ın burada güvende olduğunu biliyordu. Kalacakları odaya vardığında Dymentsia sorusunu sordu. "Neler oluyor, teyze?"
"Morrigan çok küçük ama endişemi fark edince hemen üzülüyor. Yeteneğinin bir kısmını ondan alsam da gücünün farkında." Sandalyelerden birine oturdu. Geniş odanın duvarları gri taşlardan yapılmıştı. Eşyaların çoğu ahşaptı.
"Kuzeyde onun yeteneğini kullanmasını sağlayabiliriz. Ona seçilmişliği ve kehanetleri anlatabiliriz."
Aeralel kızının kuzeye yakın olduğunu biliyordu. "Yeterince büyüyünce Rhodios'un Yıldızı'na gidecek. Rhigmos ona yardım edecek. O vakte dek yanımızdan ayrılmasını istemiyorum."
Dymentsia elini onun koluna koydu. "Morrigan senin kızın. Yakında her şeyi anlayacak kadar büyüyecek. O vakit geldiğinde güçlü olacak, tıpkı senin gibi, Altın Kraliçe."
"Görülerini ben bile zor anlayabiliyorum."
"Hiçbirimiz o görüleri onun anladığı gibi anlayamayacak. O geleceği görebilen bir rhona. Anlatmadığın ne var?"
"Savaşta rolü olacak, Dymen." Aeralel'in hüznünün nedeni buydu. Dymentsia ile göz göze geldiğinde düşüncelerini gizlemeyi bıraktı. "Onun büyük bir savaşın içinde doğması ve böyle bir güce sahip olması bile yeterince zorken, savaşta olacağını düşünmeyi bırakamıyorum."
Aeralel, Athyrania'nın kardeşiydi, ama Dymentsia onu annesine pek benzetemezdi. Çoğunlukla zıtlardı. O andaysa Dymentsia onların benzerliklerini gördü. Aeralel'in hüznünü gördüğünde, kehanetin olacağını bildiğinden emin olduğu annesinin yansımasını gördü. Athyrania, Kraliçelerin Savaşı'nda bahsi geçen üç kraliçenin annesiydi.
"Aryandria onun koruyucusu değil mi? Onu pek sevmesem de Morrigan'ı koruyacağına eminim. Sahi o nerede?"
"Cevabın sözlerinin içinde."
"Beni görmek istemiyor."
"Seni ve Rhadenis'i gerekmedikçe görmek istemiyor. Kuzgun Tepesi yakınlarında bir handa kaldı. Euros bizden sonra yola çıktı, yakında gelecektir."
"Peki siz neden geldiniz?" Dymentsia bu sorunun yanıtından korkuyordu. Fakat Aeralel'in yüzünde bir gülümseme belirdi.
"Morrigan ve ben seni özledik, Dymen. Ayrıca nasıl olduğunu görmek istedim. Zerath'tan bir süredir haber alamadığını yazmıştın."
"Gece Diyarı'nda kargaşa var. Büyük bir kargaşa ve isyana dönüşmek üzere. Zerath'ın merhameti olmayacak. O değişti. Bazen neye dönüştüğünü merak ederken buluyorum kendimi."
Aeralel Zerelia'yı tanıyordu. Zinaida'nın yapabileceklerini de biliyordu. Zerath onlardan biriydi, bir gölge kraldı. "Endişeleniyor musun?"
"Onun için değil, çevresindekiler için endişeleniyorum."
♛
*Prulea: Mor Ay, Yazın ikinci ayı
~Dymentsia, Rhadenis ve Eudoxia hakkında düşünceleriniz neler?
~Assos Kehaneti hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce bu kehanetler ne kadar bağlantılı?
~Dymentsia daha kuzeye gidebilir mi? Sizce gitmeli mi?
~Morrigan hakkında ve Aeralel'in düşünceleri hakkında neler düşünüyorsunuz?
~Peki ya Zerath? Sizce o değişti mi? İsyanlar ne hakkında olabilir?
Fikirlerinizi merak ediyorum. Ayrıca son olarak... sonraki bölümlerde görmek istediğiniz karakterleri yazarsanız çok sevinirim.
♛
07.11.2019, 16.28
5728, 495, 941
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top