31 🔥 Kızıl, Çöl ve Ateş
Lütfen oy vermeyi unutmayın. Yorumlarınızı da merak ediyorum.
Diyar Hikayeleri'ne yeni bölümler ekliyorum. Zinaida, Zerelia ve Diores'i anlatacak Geceyarısı Yıldızı'nı ayrı bir çalışma olarak yayınladım, bölümleri yazıyorum.
Hepinizi bekliyorum :)
♛
31. Bölüm
KIZIL, ÇÖL VE ATEŞ
🔥
Diyar
Kızıl Ülke, Ateşin İncisi
Mysania güneş doğarken kızıla parıldayan şehri izliyordu. Bu şehre Ateşin İncisi adını vermişti. Onun kurtulmasını sağlayan prensesle ise uzun zamandır görüşmemişti. Onu merak ediyordu. Bir elini kızıl saçlarına dolarken düşüncelerini denizden uzaklaştırdı. Savaş ilanı Çöl Gülü'ne ulaşmıştı ve onlar şüphesiz savaşa hazırdı.
Buradan şehri izlemeyi seviyordu. Ancak uzun süre sarayda durmak ona göre değildi. Dışarı çıkmak, yeni yerler görmek, yeni insanlarla tanışmak, yeni kültürler öğrenmek istiyordu. Halkını tanımalı, yıllardır geride kalmış güney şehirlerini güçlendirmeliydi. Kardeşinin sesini duyması onu düşüncelerinden ayırdı.
"Birçok düşmanın var." dedi Reihla Leranna. Saraya geleli çok olmamıştı, yıllardır Elf Şehirleri'ni ayrı ülkelere bağlı olsalar da bir araya getirmeye çalışıyordu. Bu konuda bir zamanlar onun temsilci olmasına destek olan Aeralel'le hemfikirdi. "Güneye karşı müttefikin var, Kızıl Nehir'in ötesindeki düşmana karşı ise yok." Ahşap sandalyeden kalkıp onun yanına geldi.
"Anlaşılan buraya kötü haberlerle geldin." Mysania sesli bir nefes verdi. "Kisurra'nın ihaneti, çöl ile savaş, Anka ile ittifak... senin dışındaki diğer kardeşlerimle her an savaşabilme tehlikesi. Başka ne var?"
"Krase soyunu ve Assenia kehanetini duymuş muydun?"
Mysania başını iki yana salladı. "Krase soyu uzun yıllardır öne çıkmıyor. Assenia hakkında bir fikrim yok."
"Krase soylu bir gök elfin Kalsedon'a vardığını duydum. Akademilere giden birkaç araştırmacı onun Ak Kraliçe ile görüştüğünü söyledi. Krase, bizim babamızın soyunun aksine tamamen safkan bir gök soyu. Gök halkın sahip olduğu özelliklere, bilgeliğe ve kurnazlığa sahipler. Assenia, Gök'ün Varisi ve Aydınlığın Hakimi'yle ilgili bir kehanet. Sadece birkaç yerde geçiyor, Dione ile anılıyor. Dione'nin kim olduğunu biliyoruz elbette, Kara Kraliçe kuzeydeki yerini belli etti. Assenia ise ondan tehlikeli çünkü kimliği gizli."
"Nmerysa... Annemiz beni varisi seçmişti, beni eğitmek ve hükümdar yapmak istemişti." Reihla'nın mavi-yeşil gözlerindeki uyaran bakışları fark etti. "Gök Konsey şahit. Herkes biliyor bunu."
Reihla omuz silkti. "Buz Diyarı'nı savaşla almıştın, o da senindi. Ak Kraliçe'nin gök soylu adamla yakınlaşması kötü haber. Krase soyu, Elearine Krase üzerinde söz sahibi. Elf Şehirleri üzerinde sahip olduğun hakka bir tehdit. Güneyle uğraştığını biliyorum ancak bir başka kayıp istemediğini de biliyorum. Elimden geleni yapacağım ancak Elearine Krase'nin büyük çoğunluğunu gök elfler oluşturuyor. Sen ise onların gözünde Gök'ün Varisi değil, Ateş'in Varisi'sin."
Mysania birkaç dakika düşündü. "Nmerysa ve yanındaki adam, Dymentsia ve Zerath kadar tehlikeli olabilir. Dymentsia en azından hamlelerini gizlemiyor ya da gizlemiyordu. Kuzeyden aylardır haber alamıyoruz. Bu kez ittifakla ilgili başka planları olmalı."
"Elearine Krase'den onları izliyor olacağım. Desteğim her daim seninle. Ancak temsilci olmanın bazı kuralları var. Ne kadar istersem isteyeyim senin yanında olmama engel olabilecek kurallar. Assenia'yı araştırmalı ve Ak Kraliçe'nin neler yapabileceğini hesaplamalıyız. Kuzeyle ilgili ise yapacak bir şeyimiz yok, ama sınırlarını ilgilendiren tehdit de yok. Şu anlık."
Mysania başını salladı. Tıpkı diğer kardeşleri gibi fiziksel olarak ona benzemeyen kardeşine baktı. Kahverengi saçları, mavi-yeşil gözleri, beyaz teni ve uçları sivri kulaklarıyla bir gök elfti. Gök Ejderha'nın Temsilciliğine layık davranıyordu, Kızıl Ülke'ye destek oluyordu. Onun elinde olmayan şey Mysania'nın her gün gök ve doğudan uzaklaşıp ateşe ve güneye yönelmesiydi. Elearine Krase halkı bu düşünceyi çok önemserse işleri zorlaşırdı.
"Rhaeya ve Mithraes yanımızda olsun. Kızıl Ejderha'nın ve Gök Ejderha'nın gücü bizimle olsun, Temsilci. Şimdi seni müttefikimizle tanıştıracağım. Kisurra'yla da görüşmeni istiyorum. Gök'ün bilgeliğiyle benden daha farklı şeyler öğrenebilirsin."
"Elimden geleni yaparım."
Mysania kapıyı açtığında tam o anda onlara doğru gelen Rhdenya'yı gördü. Oldukça endişeliydi ve açık gri elbisesinde kan lekeleri vardı. "Neler oluyor?"
"Kisurra kendini zehirledi. Şifacılar ellerinden geleni yapıyor, Darios da onların yanında." Koşar adımlarla ilerlemeye başladılar.
"Kendini zehirlememesi için onun sürekli gözlemlenmesini istemiştim." Mysania'nın sesi öfkeliydi. "Kim onu gözden kaçırdı?"
Reihla konuştuğunda merdivenlere varmışlardı. "Kimse, Mysia. Birden fazla muhafız onu izliyordu. Bize vereceği önemli bilgiler olduğu için herkes dikkatliydi. Onun yanına giden herkesi tanıyorum. Büyülü bir nesneye ulaşmaması, hatta bir büyücüyle karşılaşmaması için elimden geleni yaptım. Kendim bile gitmedim."
"Sen bile mi?" Reihla'nın sesi hem meraklı, hem de endişeliydi.
"Sonra anlatırız." diye geçiştirdi Mysania. Zindanlara varana dek başka bir şey konuşmadılar. Kisurra birçok kişiden uzaktaydı ve oldukça iyi bakılıyordu. Hainin o olduğuna eminlerdi. Verona'nın çırağı olarak yıllardır burada olduğu için her şeyi biliyordu. Ancak bir türlü itirafını alamamışlardı.
Rhdenya Kisurra'nın kaldığı hücreye yaklaştıklarında onları durdurdu. "Burada durun. Kisurra'nın yanında yeterince güçlü kimse var." Muhafızlardan birinin yanına gidip onunla konuştu. Mysania ve Reihla'nın yanına vardığında rahatlamıştı. "Yaşıyor ancak kendine gelememiş. Tüm yüzüklerini ve zehir veya büyü gizleyebileceği şeyleri almıştık, bu olmamalıydı."
Yanlarına gelen Darios açıkladı. "Birini unutmuşuz. Kisurra'nın dişlerinden birine gizlenmiş bir taş varmış. Zehrin ve taşın ne olduğunu çözemedik. Verona'nın haberi olabilir, Kisurra kendine zarar vermeden onu durdurabilir."
Rhdenya söze karıştı. "Verona'yla konuştum, bildiği her şeyi size söylediğinde ısrarcı."
"Kisurra her zaman onun yanındaydı, elbet gizlediği vardır." Mysania bu duruma ne dese bilemiyordu. "Kisurra kendine gelince bana ve Reihla'ya haber verin. Verona ile konuşacağım."
Mysania birkaç soru sorup cevaplarını alınca oradan ayrıldı. Verona onu şaşırtıyordu. Onun odasına gelene dek doğru düzgün düşünememişti bile. Kairos'un kuzeniydi, yıllardır güneyi yöneten Valere soyundandı. Elbet iyi bir yöneticiydi ama bunlar Mysania için yeterli değildi.
Verona elinde birkaç mektupla kapıyı açtı. Sabahın erken saatleri olduğu için üstünde mor renkli bir gecelik vardı. Koyu kızıl saçları birçok güneyli gibi uzundu. Mysania'dan yaşça büyüktü, mor gözleri birbirlerine benzese de Verona'nın bakışları daha tecrübeli ve yaşlıydı. O andaysa endişe ve merak hakimdi. "Ne oldu?"
Mysania yanıt vermeden içeri girdi. Kapıyı kapattıklarında konuşmaya başladı. "Kisurra kendini zehirlemiş. Hala onun hain olmadığını mı düşünüyorsun?"
Birkaç hafta önceki olayda en çok zarar gören Verona olmuştu. Hem sağlığından hem de yıllardır güvendiği çırağından olmuştu. "Kabul etmenin kolay olduğunu mu sanıyorsun? Ben ona güvendim, hepimiz ona güvendik. İçten içe elbette onun hain olmamasını istiyordum. Ama bu zehir meselesi çok uzadı. Cezası ne olacak?"
"İtiraf alamadık, kanıtımız yok." dedi Mysania. "Senin bir bilgin olmalı. Kendini dişindeki bir taşla zehirlemiş, ne olabileceği konusunda bir fikrin var mı?"
"Hayır, bana getirin, görünce daha iyi yanıt veririm."
"Çölle haberleşiyor muydu?"
"Elbette, onun ailesi orada. İlk zamanlar dışında mektuplarını inceleme gereği duymadım. İhanetine dair bir kanıtım yok, olsa söylerdim."
"İyi düşün, Verona. Birçok yanıtsız sorumuz var. Üç çöl hükümdarına mı, yoksa birine mi bağlı? Ne zamandır onlarla iletişimde? Edindiğimiz her bilgi önemli olabilir."
Verona bu soruya daha önce de yanıt vermişti. "Şahin Kral değildir, o bizim gibi savaşmak ister. Akrep Kraliçe ve Yılan Kral zehir işinde daha ustalar. Ancak Kisurra'nın bunlardan hangisine bilgi verdiğini bilmiyorum. İkisinden de emir almış olabilir. Şahin Kral'a da bilgi vermiş olabilir. Kisurra üçüne de bağlı olmayan bir kabileden."
Mysania istediği yanıtları ondan alamayacağını anladı. "Auramos gerçekleri öğrenmek için kara büyüyü denemek istiyor. Karar bana ait ancak o senin çırağındı. Sen ne düşünüyorsun?"
Verona'nın sesi üzgündü. "Ülkemiz için ne gerekirse onu yapmalıyız. Ama kara büyü tehlikeli ve acımasız olabilir."
Mysania onun aksine üzgün değildi, kesin bir yanıt bekliyordu. Bir şey demeden ona bakmaya devam etti. Elbette kararını vermişti ama Verona'nın ne düşündüğünü merak ediyordu.
"Kisurra'nın işimizi zorlaştırdığını biliyorum, zamanımızı aldı. Auramos çözsün bu işi, yanınızdayım."
Mysania başıyla onayladı. "Başka seçeneğimiz kalmadı."
♛
Mysania dostlarını kendi dairesindeki oturma odasına çağırmıştı. Birkaç iş sonrası onların yanına geldi. En güvendikleri, en değer verdikleri onlardı.
Kızıl Ejderha'nın Temsilcisi'nin yüzünde buruk bir gülümseme belirdi. Yapacaklarından hoşnut değildi. Kızıl Kraliçe onun yanına oturdu. Karşılarındaki koltukta Auramos ve Rhdenya vardı. Auramos işaret parmağındaki yakut yüzükle oynuyordu. Onlara bakmıyordu. Karanlık soyunu kabul eden güçlü bir kara büyücü olsa da acımasız bir büyü yapmak ona göre değildi. Rhdenya ona bir şeyler fısıldadı. Auramos başını kaldırıp onlara baktı.
"Hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsin, Auramos." dedi Kızıl Kraliçe. "Başka bir yolunu buluruz."
Auramos başını iki yana salladı. "Seni ve Kairos'u zehirlemeye çalıştılar, Mysia. Bir yolunu bulamadık. Biz gelmeden iki hafta önce yaşandı bunlar, Anka'nın zehirleri ve güney büyüleri etki etmedi. Kisurra'dan bilgi almak zorundayız. Ülkemiz tehlikede."
Rhdenya, Auramos'un elini tuttu. "Kara Kraliçe ve Rhadenis ile iletişime geçtik. Ayrıntı vermedik, sadece yasaklı birkaç büyü için izin istendi. Jahrani onu da zehirlemeye çalıştığı için olanları tahmin etti. Auramos'a büyünün kesin olarak işe yaraması için birkaç tavsiye de verdi."
"Seni bekliyoruz, Mysia." dedi Kairos. "Emri sen vereceksin, fazla vaktimiz kalmadı. Kisurra'nın fark edildiklerini duydukları an sonraki hamlelerini planlamışlardır."
Mysania ayağa kalktı. "Gerekeni yapalım, sonra da cezasını verelim." Onun ardından diğerleri de ayağa kalktı ve harekete geçtiler.
Birkaç büyücü, Kisurra'nın yanındaydı. Büyülü bir kalkan örmüşlerdi. Kisurra buraya geldiğinden beri Kehribar Büyücü olarak anılıyordu, Kızıl Ülke'den biri olmuştu. Yıllardır buradaydı ve yaptıkları hem herkesi üzmüş, hem de kızdırmıştı.
Mysania kızıl saçlarını toplamıştı. Yüzüne değen bir parça tutam alevi andırıyordu. Karanlığın hakim olduğu hücrede kenarda yanan bir meşalenin alevleri yüzüne yansıyor, koyu kırmızı gözlerinde parıldıyordu. İki yanında Kairos ve Auramos vardı. Reihla ve Rhdenya ise hücrenin dışında bekliyorlardı. Onların gelmesiyle muhafızlar yanlarından ayrılmıştı.
Kisurra onlardan çekinmedi. Kendine geleli çok olmamıştı. Kairos'un birkaç büyü sözüyle kehribar sarısı gözlerini açıp onlara bakmıştı. Çölde her ne öğreniyorlarsa işine yarıyordu. Ne Kızıl Ülke, ne de Anka büyüleri ve zehirleri onun işlerine yarayan tek kelime etmesini sağlamamıştı.
"Sana son bir şans vereceğim. Bize yaptıklarını ve nedenini söyle. Yıllardır Kızıl Ülke'ye, bana ve Verona'ya destek oldun, yanımızda oldun. Bir şeyler söyle, ne olursa. Kendini savun." Ses tonu son sözüyle birlikte yükseldi. Kisurra'nın koyu renkli yüzünde hiçbir değişim olmamıştı. "Madem kendini savunmuyorsun çölü ve amacınızı savun. Nedir bu sessizliğin, Çöl Büyücüsü?"
"Bir zamanlar bana Kehribar Büyücü der ve kendinizden bilirdiniz. Şimdiyse beni suçlar oldunuz."
"Madem suçlu değilsin neden kendini zehirledin?" diye sordu Mysania merakla. "Neden kendini savunmuyorsun?"
Kisurra yanıt vermedi. Mysania sıkıntıyla iç çekip bir adım geri çekildi. Auramos'a baktı. "Karanlığı çağır, Auramos."
Kisurra geriledi. Endişelendi. Ancak Auramos ona bakmaktan başka hiçbir şey yapmadı. Bir şey yapmasına da gerek yoktu aslında. Kisurra onun Üçüncü Karanlık Savaş'ta savaştığını biliyordu, orada neler olduğunu duymuştu. Karanlık en korkunç anları ortaya çıkarabilir, ölümcül bir silaha dönüşebilir, lanetleyebilir, birini öldürebilir ve hatta birini diriltebilirdi. Auramos hangisini yapacaktı? Kisurra gülümsedi, umurunda değildi.
Auramos bir adım öne çıktığında meşale söndü, ancak ateşin izi kaldı. Karanlıkta hepsinin aurası ortaya çıktı. Auramos'unki karanlığa karışmıştı. Mysania ve Kairos'un auraları farklı tonlarda ateş kırmızısıydı. Arkalarındaki Reihla'dan hafif bir turkuaz renk yayılıyordu. Rhdenya ise güçlendiğini belli edercesine aydınlık bir ışık yayıyordu.
Kisurra'nın aurası kehribar rengiydi, ancak tamamıyla değildi. Aurası onun kişiliğini gösterirdi. Auramos'un yaptığı kara büyüyle kehribar rengi soldu. Gerçeği göstermesini sağladı. Diğerlerinin auraları aynı kalırken Kisurra'nın parlak turuncu-sarı aurası çöl kumlarını andırdı, arada altın parıltıları olan açık sarı ve kahverengi karışımı gibiydi.
Auramos'un hakim olduğu karanlık ona doğru ilerledi. Altın parıltılar siyaha döndü. Soluk renkler griyi andırdı. Karanlık dalgalar halinde yayılırken bir adamın sesi duyuldu.
"Dur, Auramos, bu kadarı yeterli."
Auramos, Temsilci'nin sözünü ikiletmedi. Karanlık zemine inerken meşale yeniden yandı ve etraf aydınlandı.
Kisurra'nın kehribar gözleri artık dumanı andıran griydi. Auramos büyüde ilerlese siyaha bile dönebilirdi. "Bize gerçekleri söyle." dedi Auramos emir veren bir tonla. "Kızıl Kraliçe ve Kızıl Ejderha'nın Temsilcisi'nin sorularına yanıt ver."
Kisurra'nın ifadesiz yüzü Kızıl Kraliçe'ye döndü. "Çöl yeniden birleşecek ancak bu senin hükmünle olmayacak. Kabilelerin çoğu hükümdarlarını seçti. Kalanı ister kabul etsin ister kabul etmesin çöl hükümdarlarına boyun eğecek. Vakti geldiğinde, Ejderha da Anka da Akrep, Şahin ve Yılan'a karşı kaybedecek."
"Sarayda bulunduğun süre boyunca başka ne yaptın?" diye sordu Kairos. "Kızıl Ülke'yi ve Diyar'ı tehlikeye atacak ne yaptın?"
Kisurra'nın sesi alaycıydı ancak yüzünde ve gri gözlerinde bir değişim yoktu. "Bana güvenmenizi sağladım. Güveninize ihanet edip korkmanızı sağladım. Çölün tehlikesini görmenizi sağladım. Bu kadarı yetmez mi?" Gri gözlerinde altın parıltılar belirmeye başladı.
"Hızlı olun." dedi Auramos.
"Çöl hükümdarlarının asıl amacı ne? Bizi bilmediğimiz ne bekliyor?"
"Akrepler ve yılanlar gizlendikleri yerden çıkacak, kumlar yükselecek. Şahinler gökte yükselecek. Onların güçlerini alan insanlar ortaya çıkacak. Tehlikenin nerede olduğunu asla göremeyeceksiniz, asla bilemeyeceksiniz. Çöle gücünüz yetmeyecek." Gözleri tamamen kehribar rengine dönse de konuşmaya devam etti. Artık kendine gelmişti. "Çöl hükümdarlarının hükmü uzun sürsün. Benden daha fazlasını öğrenemeyeceksiniz."
Mysania onun ne yapacağını anlayıp elini havaya kaldırdı. Büyücülerin oluşturdukları kızıl kalkanı güçlendirdi. İşe yaramasını umdu. "Hangi güçlerden, hangi varislerden bahsediyorsun?"
Kisurra ona gülümsüyordu. "Onların güçlerini alan insanlar ortaya çıktığında ne Ejderha ne de Anka'nın varislerinin çölde hükmü kalmayacak." Kızıl kalkan görünür hale gelmişti. Mysania'nın çağırmasıyla Rhdenya yanlarına gelmiş ve Kairos ile bir şifa büyüsü yapmaya başlamıştı. Ancak işe yaraması zordu, Kisurra'nın kanındaki zehir büyüye dayanıklıydı. Ne kara, ne ak büyüler etki edebilirdi. "Boşa gücünüzü harcamayın." Sesi kısılırken sandalyede arkasına iyice yaslandı. Gücü tükenmişti. Dudağının kenarından kahverengi kan akarken gözleri kapandı.
Kızıl kalkan ve şifa büyüleri hiçbir işe yaramadı. Kisurra'nın zehri galip geldi ve Kisurra'nın aurasından kalan son izler de söndü.
Mysania kalkanı yok etti. Kisurra'dan itirafı almıştı, cezaya da gerek kalmamıştı.
Onların güçlerini alanlar.
Akrep, Şahin ve Yılan'dan söz ediyordu. Bu üç güç çölde etkin olsalar da Kızıl Ejderha ve Anka kadar güçlü değildi. Kisurra'nın anlattıkları ise başka şeyler olabileceğine dairdi. Bir tür kehanetti. Çölde güçlerin varisleri yoktu.
"Bu duyduklarımızı sadece Darios'a anlatabiliriz." dedi Mysania. "Ne olduğunu anlayana kadar başka kimse duymamalı."
Kisurra istediğini aldı, diye düşündü. En yakınlarından biri bile ihanet etmişti. Artık kimseye güvenemezlerdi. Elbet Kisurra'nın gizledikleri de olmalıydı. Çöl hükümdarlarının hükmetmekten başka amaçları da vardı.
♛
Hem iyi hem de kötü haberler aldığım birkaç haftada yeni bölüm yazamadım. Umarım yakında size iyi haberlerle gelebilirim. Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi merak ediyorum.
~Reihla ve Mysania'nın Nmerysa ile ilgili düşünceleri konusunda ne düşünüyorsunuz? Ak Kraliçe yine bir şeylerin peşinde olabilir mi?
~Çöldeki üç hükümdar neyin peşinde olabilir?
~Güneydeki güçler ve güç dengeleri hakkında düşünceleriniz neler?
~Diyar'ın Hükümdarları evreninde bir bölgede veya bir ülkede yaşamak isterseniz neresi olurdu?
Sonraki bölümlerde görmek istediğiniz, merak ettiğiniz karakterleri de yazabilirsiniz :)
♛
17.05.2021, 23.51
28.768, 2436, 5.7
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top