22 🌊 Altın ve Deniz
Severek yazdığım, içime sinen bir bölüm oldu. Umarım siz de beğenirsiniz. Oy verip yorum yapmayı unutmayın :)
Önceki bölümün oy sınırı ve bu bölümün oy sınırı aynı, oy sınırları aşılınca yeni bölüm gelecek.
Bölümün eski adı: Prenses ve Kraliçe
♛
22. Bölüm
ALTIN VE DENİZ
🌊
Batı
Elaia - Sonsuz Deniz Ötesi, Adalar
Aiolis ilk kez karaya çıkmıyordu. Daha önce de arkadaşlarıyla buluşmak ve onlara haber göndermek için karaya çıkmış, ancak kısa süre kalmıştı. Kar Kraliçesi tarafından esir alınmış, günlerce zindanda kalmıştı.
Bu kez farklıydı. Sonsuz Deniz'in ötesindeki adalarda günlerini geçiriyordu. İstediğinde suya iniyor ve sudan uzak kaldığında suyun nerede olduğunu hissedebiliyordu. Artık daha güçlüydü, ancak bu güç Deniz Birliği için yeterli değildi. Sonsuz Deniz'in doğusunda da savaş vardı ve her şey o kadar karışıktı ki Aiolis karaya çıktığı için pişman mıydı değil miydi karar veremiyordu.
Kollarındaki altın rengi dövmeleri gücünü yansıtır gibi daha belirgin olmuşlardı. Ancak Aiolis gücün kimi zaman önemsiz olduğunu öğreneli çok olmuştu. Ay ışığında altını andıran kuyruğunun pullarında gezdirdi ellerini. Denizden yeni çıkmıştı ve şimdiden suyu özlemişti. Bacaklarına alışması için sudan uzak durmalıydı, bu büyü Aiolis'in suya değmesiyle zayıflıyordu. Aiolis ise istemsizce suyu kendine çekiyordu. İlk zamanları çok zorlansa da alışmıştı.
Başını geriye yatırdı ve gökyüzündeki yıldızları izlemeye başladı. Bir yıldız kaymasını izledi. Gökyüzünü izlemek onu rahatlatıyordu. Etrafında kimse yoktu... o sesi duyana dek.
"Prenses Aiolis."
Aiolis bir deniz kraliçesiydi ancak onun kraliçeliğini tanımayan yalnızca bir ülke vardı. O ülkenin halkının bir kısmı da onun yanındaydı. Aiolis hızla suya daldı ve sudan başını çıkardı.
Karşısında genç bir kadın vardı. Siyah saçlarının bazı yerleri mora boyalıydı. Gözleri koyu mordu. Gümüş rengi bir elbise giyiyordu, boynundaki ametist kolyesi ışıldıyordu. Anlaşılan kimliğini gizleme ihtiyacı duymuyordu.
"Deniz Büyücüsü Antonia." Aiolis'in gözleri parlak bir yeşile döndü. Sudan çıkmadı.
Antonia tek dizinin üzerine çöktü. "Deniz Kraliçesi Faelenis adına buradayım."
Aiolis dudaklarını birbirine bastırdı. Bir zamanlar en sevdiği ablası olan Faelenis onun esir alınmasını sağlamıştı. Onu Kar Kraliçesi'ne vermişti. Aiolis sırf tehdit olduğu için yapmıştı bunu. Şimdi de Aiolis onun hükmünün en büyük tehdidiydi. Yoksa değil miydi? Aiolis Antonia'nın duygusuz yüzünden bir şeyler anlamak ister gibi gözlerini ondan ayırmadı.
"Ne istiyorsunuz?"
"Olanlardan haberdar olmalısın, Prenses. Ablan üvey kardeşinle savaşıyor."
"Öz kardeşimizle savaşıyor." diye itiraz etti Aiolis. "Hyrelia Faelenis'ten daha çok kardeşlerini önemsiyor. Kardeşleri ona hiçbir zaman saygı duymasalar da bunu yapıyor."
"Hyrelia, Kraliçe Karelias'ın kızı değil. Baban ona ihanet etti." Her ne kadar o sırada ayrılmış olsalar da Madeinos'un evliliği birden çok yeminle kesinleşmişti ve ayrılmaları Karelias'ın kraliçelikten uzaklaşmasını sağlamamıştı. "Batı Denizi'nin eş hükümdarlarının birbirlerine saygısı olmalıdır. Batı Denizi'nin hanedanının birbirlerine saygısı olmalıdır. Hyrelia hem gerçek bir prenses değil hem de bir melez. Ne senin ne de kardeşlerinin desteğini hak etmiyor."
Senin mi?
Faelenis kurnazdı. Aiolis onların bir şeyler çevirdiklerini düşündü ve bozuntuya vermedi. Aiolis Hyrelia'ya destek vermemişti. Hyrelia'nın Batı Denizi'nin hükümdarı olmak istemediğini düşünüyordu. Sadece olaylar onu bu savaşa sürüklemişti. Faelenis'in hırsı ve Aiolis'in... güçsüzlüğü.
"Bunu diyen Kardeşkatili Faelenis mi? Deniz Hanedanı'nın bir kraliçesi ve iki prensinin kanını döküp bir başka prensesini esir yapan Faelenis mi?" Antonia'ya doğru yaklaştı. Kollarını kayalara dayadı. "Deniz Hanedanı'na saygısızlık yapan o. Asla babamın hatalarını savunmayacağım ama Hyrelia onun yüzünden yargılanmayı hak etmiyor. Hyrelia tahtı Faelenis'ten daha çok hak ediyor. Ondan daha iyi bir hükümdar olur."
"Hyrelia savaşı kaybediyor. Tahta geçerse bile -ki ben yaşadığım sürece buna izin vermeyeceğim- halk onu asla kabullenmeyecek. Sendaras'ın tek bildiği savaşmaktı, ülkenin yönetimini zaten Faelenis'e bırakmıştı. Faelenis onu tahttan indirip yerine geçtiğinde kardeşlerin buna itiraz etmedi."
Roanas ve Leiseris de hata yapmıştı. Denizde yaşayan herkes şimdi hatalarının bedelini ödüyordu. Roanas ve Leiseris, Sendaras'ın ölümüne karşı çıkmamışlar ve Faelenis'in yanında olmuşlardı. Sonunda destekledikleri o kontrolsüz güç onları da bulmuştu. Kendi kardeşlerine doğrulttukları kılıç onlara doğrultulmuştu.
"Bir zamanlar ben de Faelenis'i severdim, Hyrelia bile onu severdi. Ancak Faelenis kendi kendini tüketti, tıpkı Salirhenia gibi gücü onu zehirledi. Kendini koruyamadı." Bir elini sudan çıkarıp kendine doğrulttu. "Söyle bana, Antonia, ben ona ne yaptım? Neden esir alınmamı sağladı? Neden benim ölmemi istedi?" Elinden damlayan suları gücüyle havaya kaldırdı ve sonra tekrar denize karışmalarını sağladı. "Gücüm yüzünden mi?"
Antonia onun söylediklerini dikkate almadı. "Faelenis sana haber gönderdi. Sana son bir şans vermek istiyor."
Aiolis onun sözlerine güldü. "Üç kardeşinin sonu olan kraliçe, bir başkasına şans mı tanıyor?"
"Roanas ve Leiseris bize her şeyi anlatmadı. Gizledikleri var ve önemli olduklarını düşünüyoruz."
"Size her şeyi anlatmalarını beklemiyordunuz herhalde?"
"Faelenis kardeşlerini isteyerek mi öldürdü sanıyorsun, Prenses Aiolis? Ona ihanet ettiler, düşmanla işbirliği yaptılar. Yaptıklarının bedelini ödeyeceklerdi."
Aiolis kardeşlerinden uzak kalmıştı. Roanas ve Leiseris ondan yaşça büyüklerdi ve Aiolis onlarla çok zaman geçirmemişti. Sendaras varis olduğu için ve Faelenis de danışman olduğu için sarayda tutulmuşlardı. Aiolis en küçükleriydi. Hyrelia'yı tanıyordu, ona da yakın olmamıştı.
Fakat Hyrelia'nın tahta çıkmasını, Batı Denizi'nin yeniden Ak Kraliçe'ye bağlanmasını istemiyordu. Ak Kraliçe her şeyini kaybetmişti. Buz Diyarı'nı geri almak için hile yapmıştı. Batı Denizi'ni almak için anlaşılan o ki Roanas ve Leiseris ile iletişime geçmişti. Batı Denizi'ni aldığında geri dönüş olmayacaktı. Madeinos ve Sendaras'ın bağımsızlık için verdikleri mücadelelerin önemi kalmayacaktı.
Aerdenas Elhiras.
Bağımsız Deniz.
Aiolis ülkesinin başına geçecekse bu doğru yolla olacaktı. Diyar'ın Hükümdarları'nı bu işe karıştırmayı istemiyordu. Eğer bu olursa iletişime geçeceği hükümdar Ak Kraliçe değil Kızıl Kraliçe olurdu.
"Faelenis benden ne istiyor?"
Faelenis iki varis kardeşini öldürdüğünde başına gelecekleri bilecek kadar zekiydi. Batı Denizi bir hanedanlıkla yönetilirdi. Faelenis yıllardır tahttaydı, evlenmemiş ve bir çocuğu olmamıştı. Aiolis karşısındaki kadının parıldayan mor gözlerine baktığında, Faelenis'ten bahsederkenki ses tonunu duyduğunda nedenini anlamıştı. Faelenis bir deniz erkeğiyle evlenmek, onu kendine eş kral yapmak istemiyordu çünkü bir kadını seviyordu.
Aiolis buna güvenemezdi. Faelenis sevmediği biriyle evlenebilirdi.
"Saraya dönmeni ve onun yanında olmanı istiyor. Varisi olmanı istiyor."
Aiolis onun söylemediklerini söyledi. "Hyrelia ile savaşmam, Deniz Birliği'nden ayrılmam ve bildiklerimi size anlatmam karşılığında tabi."
"Deniz Birliği'nin sana değer vermediğini hepimiz biliyoruz. Hem onlar için bir tehditsin, hem de seni dinlemeyecek kadar aptallar. Yaptıkları hata onların sonunu getirecek. Limyros'un kaybı Iasos'un ilerlemesini sağlayacak." Ellerini kayalara dayayıp Aiolis'e doğru eğildi. "Sana güvendikleri bir şey olduğunu söylemişlerdir. Bakalım onu öğrenince ne düşüneceksin."
Aiolis öfkeyle bir soluk verdi. Ne yazık ki Antonia haklıydı. Deniz Birliği ondan önemli gerçekleri gizliyordu. Aiolis bu gerçekleri öğrendiğinde neyle karşılaşacağından korkuyordu.
"Faelenis'e neden güveneyim? Ona nasıl güvenebilirim?"
Antonia ayağa kalktı. İstediğini almıştı. "Deniz Birliği'nin gizlediklerini öğrendiğinde nedene ihtiyacın kalmayacak. Yalnız kalacaksın, tek başına olacaksın. O vakit evine ve kardeşine dönmek istersen seni kabul edeceğiz. Tabi Batı Denizi'nin yeniden Diyar'a bağlanmasını istiyor da olabilirsin. Bir gün Batı Denizi'nin başına haklı yollarla geçme şansını veriyoruz sana. Hyrelia kazandığında Nmerysa çok güçlenmiş olacak. Bir zamanlar sahip olduğu bölgeyi geri vermemek için aydınlığı kullanmaktan çekinmeyecek."
Anlaşılan Faelenis Aiolis'in tahmin ettiği kadar mantıksız biri değildi. Aiolis'i nasıl etkileyeceğini biliyordu. Aiolis'in karadaki hükümdarları dikkate aldığını biliyordu.
"Peki ya siz bana güvenebilecek misiniz?"
"Ülkeni ve mücadele ettiğin bağımsızlığı her şeyden önce düşündüğünü biliyoruz. Bize bir zararın dokunmadı. Önemli olan senin bize güvenip güvenmeyeceğin."
Faelenis kurnazsa Aiolis de öyle olacaktı. "Bunu düşüneceğimi ablama söyle."
Antonia denizden uzaklaşırken Aiolis denize daldı. Ancak suda geçirdiği vakit kısa sürdü. Faelenis'in ve Antonia'nın bildiklerine önem vermesi gerekiyordu.
Faelenis onu yanında istiyordu, asıl düşmanını yakınında tutmak istiyordu. Gerçekten bunu istediğini kanıtlamak için Aiolis'e iki önemli bilgi vermişti: Nmerysa'nın aydınlığa hakim olması ve Deniz Birliği hakkındaki gerçek.
Aiolis karaya çıktığında nereye gitmesi ve ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu.
♛
Aiolis kaldığı hana vardığında mumu yaktı ve altın çerçeveli aynayı eline aldı. Her ayın belli günleri bunu yapardı ancak aynayla iletişime geçebilecek gücü kendinde bulamıyordu. Zaten ona haber gönderebilecek birkaç kişi vardı. Aynayı masaya koydu ve mum ışığında şehir devletlerini gezen bir dostundan gelen mektupları okumaya başladı.
Haberler hiç iyi değildi. Hyrelia savaşı kaybediyordu ve Iasos Tiranlığı güçleniyordu. Deniz Birliği onun yerini biliyor olsa da uzun zamandır haber göndermiyordu. Aiolis onlara kızgındı, en son gerçekleri öğrenmek istediğini yazmıştı. Aiolis'ten gizledikleri neydi? Aiolis bunu çok merak ediyordu.
Hyrelia şu an savaşta olmalıydı. Karşısında onu gerçekten istemeyenler vardı. Haklı oldukları gerekçeleriyse Faelenis ne kadar zalim olursa olsun Batı Denizi'nin bağımsız kalmasıydı. Ak Kraliçe'ye güvenmiyorlardı. Batı Denizi'nde bir grup deniz insanı ise Aiolis'in gerçek varis olduğunu savunuyordu. Faelenis onları duyduysa Aiolis'i geri çağırması mantıklıydı. Böylece Hyrelia'ya karşı olanlar artardı.
Aiolis hiçbirine güvenmiyordu.
Elini birazı hala ıslak olan saçlarına götürdü ve parmaklarına doladı. Deniz Birliği kendine güveniyordu ve bunun nedeni olmalıydı. Bir planları vardı. Orianna bir planları olduğunu ve onlara güvenmesini söylemişti. Aiolis onlara güvenmiyordu. Orianna ayrıca eğer duyarsa Aiolis'in karşı çıkacağını söylemişti.
Aiolis geriye yaslandı. Cam bardağı eline aldı. Birkaç yudum koruk suyundan içti. Altın gözleri aynaya yöneldi. Gözlerinin yeşile dönmesini izledi. Orianna'nın sonraki dediklerini hatırladı. Asla gitmemesini söylemişti...
Ayna maviye ve kızıla parıldadığında Aiolis düşüncelerinden ayrıldı ve aynayı eline aldı. Aynada görünen yüz belirginleşti. Ateş saçlı bir kraliçe ortaya çıktı.
"Deniz Kraliçesi." Mysania gülümsüyordu. Menekşe moru gözleri parıldıyordu.
"Ateş Kraliçesi." diye karşılık verdi Aiolis.
"Nasılsın, dostum?" Sesi endişeliydi. "Batı Denizi'nden kötü haberler alıyorum. Kardeşim de denize karışmış. Ben tıpkı konuştuğumuz gibi tarafsız kalacağım. Gelmek istediğinde seni destekleyeceğim."
"Faelenis beni saraya çağırıyor, varisi olmamı istiyor."
"Sen zaten onun varisisin. Sarayda olup olmaman bir şeyi değiştirmeyecek. Deniz Hanedanı'nın geride kalan tek üyesi sensin." Mysania sözlerini dikkatlice seçmişti. Hyrelia'nın hanedandan biri olmadığını vurguluyordu. Batı Denizi'nin kurallarını biliyordu.
"Deniz Birliği berbat halde. Savaşı kaybediyorlar, Iasos onları yeniyor." Fısıltıyla konuşmaya başladı. "Benden bir şey gizliyorlar ve ne olduğunu bilmiyorum."
"Ne olduğunu öğrenmelisin."
Aiolis onun söylemek istedikleri olduğunu anladı. "Sen ne haber getirdin, Mysia?"
"Çöl Birliği güçleniyor ve Anka bana önemli bir bilgi verdi, Aiola. Yılan ve akrep insanlardan bazıları körfeze doğru ilerliyormuş. Körfezle Güney Denizi arasında çok mesafe yok. Yılan ve Akrep'in Iasos'la iş birliği yaptığından endişeleniyoruz."
"Bu ne zaman oldu ve sen ne düşünüyorsun?"
"Birkaç ay geçti, daha önce haber veremediğim için üzgünüm. Ne gönderdilerse denize ulaşmış olmalı. Darios ile hemfikirim. Iasos'u kullanarak seni Batı Denizi'ne çekmeyi ve Nmerysa ile karşı karşıya getirmeyi planladıklarını düşünüyorum. Böylece Nmerysa ile beni karşı karşıya getirecekler ve çölde güçlenecekler."
Aiolis elini dudaklarına götürdü, biraz düşündü. "Her şey için teşekkür ederim, Mysia. Iasos ile beni ve bağımsız şehirleri zayıflatmayı planlıyorlar. Eğer böyle düşünüyorlarsa pek zeki değiller demektir. Çünkü ben yalnızca o üç şehir üzerinde söz sahibi değilim. Bana zor anlarımda yardım ettikleri doğru ve ben onları tanıdım. Onların asla beni dinlemeyeceklerini anladım. Onlar dışında da tanıdıklarım var."
Mysania bu duyduklarına sevinmiş görünüyordu. "Senden beklediğim buydu, Altın Deniz Kraliçesi. Tıpkı beni kurtardığın gibi halkını da kurtaracaksın."
"Yaptığım en iyi şeylerden biri seni kurtarmaktı."
"Daha fazlasını yapacaksın. Uyarılarımı dikkate al ve ne planladıklarını öğren." Son sözleri bunlardı. Aynadan kaybolduğunda Aiolis'in aklı daha fazla karışmıştı, parçaları birleştirmesi için ilk gereken şey Orianna'nın sözünü ettiği yere gitmesiydi.
Eşyalarını toplamaya başladı. Yanına bolca su aldı. En son onlardan birinin yanına gittiğinde esir alınmıştı. Birkaç saat uyuduktan sonra handan ayrıldı, atına binip yola çıktı.
Orianna'nın asla gitme dediği yere gidiyordu, Ay'ın ve Buz'un şehrine gidiyordu.
♛
Beyaz binaların olduğu, asla erimeyen karların bulunduğu yere vardı. Gecenin karanlığında ayın yükseldiği, açık gri bulutların yıldızları örttüğü, buz kristallerinin gökten düştüğü yerdi Ay Diyarı.
Aiolis buzun ardında gizlenenleri bilmese, bizzat yaşamasa buraya güzel derdi. Soğuğun hakim olduğu bu topraklar bir zamanlar Sonsuz Deniz'in ortasında yer alan Buz Diyarı'ndan kopan parçalardan oluşmuştu. Ak Ejderha ve Deniz Ejderi'nin yaptığı ittifakın sonucunda Buz Ejderhası kaybetmişti. Bu savaş binlerce yıl sürmüştü, buz halkı Deniz Ejderi'nin gücü sayesinde boğulmaktan kurtulmuş ve göç etmişti.
Buz Kraliçesi Elaria Diyar'a gitmiş ve Ak Kral Tharon'a bağlanmıştı. Buz Kraliçesi adından vazgeçmişti, onun ardından gelenler artık kar hükümdarları olarak anılacaktı. Elaria'nın soyu Salirhenia ve çocuklarına dek ilerlemişti. Şu an hanedanın lideri Salirhenia'nın kızı ve Ay Diyarı'nın Hükümdarı olan Levana'ydı.
Buz halkının bölünen kısımlarından yalnızca biri Diyar'daydı. Bir kısmı Buz Denizi'nde yaşayan buz denizi halkıydı. Diğer kısmı ise Aiolis'in gördüğü beyaz kulelerin olduğu, karlarla kaplı Ay Adaları'na gelmişti ve buraya Ay Diyarı denmişti.
Kar Kraliçesi Salirhenia, Buz Kristalleri'ni uyandırıp Kış Gülü adını almıştı. Buz Diyarı'nın bağımsızlığını kazanmış ve ileride hırsının kurbanı olup Ak Ülke'yi yok etmişti. Ak Kraliçe'yi öldürmüştü. Sonunda ise kaybetmiş, ancak gelmiş geçmiş en güçlü buz hükümdarlarından biri olarak anılmıştı. Bir Kış Kraliçesi olmuş ve Diyar'ın ilk ve son buz hükümdarı olmuştu.
Kar Kraliçesi Levana onun kızıydı. Ne annesinin ne de ablası Lyrzenia'ın yaptığı hataları yapmamıştı. Ay Diyarı'na geldiğinde kimliğini gizlemeyi bilmişti, kim olduğunu açıkladığında çoktan kardeşlerini yanına almış ve 3. Hanedanlık'ı kurmuştu. Ay Tanrıçası Viendoriel'in seçilmişiydi. Ay Kraliçesi olarak anılıyordu. Hükümdarlar Çağı'nda Salirhenia'nın önüne geçebilecek tek kişi oydu.
Peki ya bunu duyan buz denizi insanları ne yapıyordu?
Aiolis kahverengi atını beyaz şehre yönelttiğinde bunu düşünüyordu. Anlaşılan gerçekleri fark etmek için geç kalmıştı. Elbet ablasının katili olan Nhyr Lideri Illiria'nın Levana ile iletişimde olması mümkündü ve elbet Deniz Birliği'nin bunu çoktandır bilmesi mümkündü.
Aiolis altın saçlarını gizleyen beyaz pelerininin başlığını kontrol etti. Kendini sakinleştirmeye çalıştı, ne kadar başarılı olabilirse o kadar oldu.
Beyazlar içinde bir ay muhafızı onun önüne geldi. "Kimsiniz ve ne istiyorsunuz?"
Aiolis pelerinin başlığını indirmeden konuştu. "Deniz Birliği'nden geldim, Nhyr Lideri Iliria ile görüşmek istiyorum. Ona haberlerim var."
"Ay Ordusu'nun Komutanı Iliria burada değil, deniz insanı."
Aiolis nefes alış verişini düzeltmeye çalıştı. Ay Ordusu'nun Komutanı Iliria. Ne bekliyordu ki? "Bir başka buz denizi insanıyla görüşebilir miyim peki?"
"Hepsi savaşa gitti veya şehri koruyor."
Aiolis riske girdi. "Kraliçe Levana, Deniz Birliği ile ittifakını ne zaman duyuracak? Deniz Birliği'nin bazı liderleri bunu öğrenmek istiyor." O liderlerden biri kendisiydi, yalan söylüyor sayılmazdı.
"Tüm liderler hemfikir olduğunda." diye yanıt verdi muhafız. Mavi gözlerini kıstı. "Bunları neden soruyorsun?"
"Deniz Birliği savaşı kaybediyor ve bu ittifak savaşı bize kazandırabilecek tek şey. Deniz halkından biri olarak öğrenmek hakkım."
Ay muhafızı itiraz etmedi. "Ay Diyarı'nda başka görüşeceğin kimse var mı? Yoksa gidecek misin?"
Aiolis ne yanıt vereceğini bilmiyordu. Belki buz denizi insanlarının liderleriyle iletişimde olan birilerinden söz edebilirdi. O daha kararını veremeden beyaz atlarıyla iki genç yanlarına geldi.
Büyük olan genç bir oğlandı. Diğer buz insanlarına benziyordu ancak onlar gibi değildi. Beyaz saçları ve teni göz alıcı denecek kadar parlaktı. Gümüş grisi giyinmişti, kolluklarında buz parçaları vardı. "Levana seni çağırıyor, Agnar."
"Şimdi geliyorum, Prens Trajan."
Prens Trajan'ın yanındaki genç kız Aiolis'i inceliyordu. Trajan'ın kardeşi olmalıydı. Onun gibi beyaz saçlı ve mavi gözlüydü. Beyaz elbisesinde buz kristalleri vardı. Beyaz boynunda gerçek buzdan yapılmış bir kolye vardı. "O kim?"
Aiolis atının dizginlerini sıkıca tuttuğunu fark etti, ellerini gevşetti. Karşısındakiler Salirhenia'nın çocuklarıydı. Onunla olan benzerlikleri dikkat çekiciydi. Duruşları, hatta bakışları onu andırıyordu. Zarif ve inceydiler. Görüntülerinin altındaki gerçekleri Aiolis çok iyi biliyordu.
Esaret altındaki günleri aklına gelmiş, artan soğukla ve yağan kar taneleriyle iyice hatırlamıştı. Aiolis hepsine hitaben konuştu. "Deniz Birliği'nden geldim, Iliria burada olmadığına göre artık gidebilirim."
"Iliria saraya geldiğinde ona geldiğini söyleyebiliriz." Beyaz saçlı kızın keskin bakışları Aiolis'in üzerindeydi. "Adın ne?"
"Nereus'tanım, bu kadarını söylemeniz onun için yeterli olacaktır."
"Nasıl istersen." Prens Trajan kardeşinden daha zarif, daha az meraklıydı. "Görüşmek üzere, Nereuslu."
"Görüşeceğiz, Prens Trajan."
Aiolis başka bir şey söylemeden onların yanından ayrıldı. Gözden uzaklaştığını anlayınca atını hızlandırdı. Kalbi çok hızlı atıyor, nefesleri kontrolsüzleşiyordu. Günlerdir susuz kalmış gibi hissediyordu.
Orianna, Levana ile ittifak yapmış ve bunu Aiolis'ten gizlemişti. Aiolis onlardan biri olduğunu düşünerek vaktini harcamış ve hata yapmıştı. Kendini üzülmekten alıkoyamadı, gözyaşları yüzüne değdiğinde buz kristallerine dönüştüler. Kar taneleri etrafında savrulurken beyaz başlığı başından çıktı. Altın saçları çok geçmeden karlarla kaplandı.
Artık Deniz Birliği'ne güvenemezdi. Faelenis'e de güvenemezdi. Güvenebileceği kişiler azdı. Bunlardan biri Mysania'ydı.
Ötekiler ise bir zamanlar annesinin halkı olan, Aiolis'in yıllardır iletişimde olduğu, hiçbir şehre bağlı olmayan bağımsız deniz insanlarıydı.
♛
*Elaia: Sarı Ay, Altın Ay, Güzün ikinci ayı
~Aiolis hakkındaki düşünceleriniz neler? Sizce ileride nasıl biri olacak? Öğrendikleri onu nasıl etkileyecek?
~Faelenis'in teklifi gerçekçi mi? Sizce Aiolis bunu kabul edebilir mi?
~Sizce Aiolis, Levana ile müttefik olmalarına rağmen Deniz Birliği ile olabilir mi?
~Bağımsız deniz insanları ve Aiolis'in ne yapacağı hakkında tahminleriniz var mı?
Sonraki bölümde kim olacağı konusunda kararsız kaldım. Sizce Levana mı yoksa Mysania mı olmalı?
Görmek istediğiniz başka karakterler varsa onları da yazabilirsiniz.
Diyar Rehberi'nde Sonsuz Deniz Tarihçesi adlı bir bölüm var, isterseniz bakabilirsiniz.
♛
11.08.2020, 19.19
19.059, 1.569, 3.9
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top