28 ☀ Akrep, Şahin ve Yılan

Finallerim, sınav stresi ve havalardan yüzünden oluşan baş ağrılarım yüzünden bölüm biraz gecikti. Ama sonunda gelebildi.

Bu gecikmeyi bana göre uzun sayılabilecek bir çöl bölümüyle telafi edebileceğimi umuyorum.

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın :)

Oy Sınırı: 25

Bu arada bölüm bildirimleri çok geç gittiği için tekrar güncelleme yapıyorum.


28. Bölüm

AKREP, ŞAHİN VE YILAN


Güney

Güneş Diyarı, Çöl Gülü

Çöl Kraliçesi, yıllar önce bir kahinden anlamını çözemese de asla aklından çıkaramadığı sözler işitmişti. O zamanlar yalnızca Kellan'la evliydi ve Anka dışında bir sorunları yoktu. Anka'nın önde gelenleri onların evliliğine karşı çıkmışlardı. Onca itiraza rağmen asla pes etmemişlerdi ve birlikte kalmayı başarmışlardı.

Onları kim, hangi güç ayırabilirdi? Jahrani'nin ikinci eşi, Vaughan, itiraf etmese de bunu denemiş olmalıydı. Zaten ondan itiraf almak, kurnaz aklından geçen düşünceleri anlayabilmek başlı başına bir işti. Günlerdir onu anlamakta zorlanıyordu. Kesinlikle bir planı olmalıydı, o plansız iş yapmazdı. Ama en azından fikirlerini Jahrani'yle daha açık konuşabilirdi. Aylardır Kızıl Ülke ve Anka'yla uğraşıyordu ve Kellan çoğu şeyden habersizdi.

Kahinin sözleri bir kez daha aklına geldiğinde ailesi yine kendi içinde karşı karşıya gelmişti.

Savaşların ve aşkların bir olacak. Senin aşkın senin en büyük savaşın olacak.

"Bana doğruyu söyle, Rani." Kellan'nın sıcak kahverengi gözleri oldukça sıkıntılı bakıyordu. "Olanlardan haberin var mıydı?"

"İşin buraya varacağını bilememiştim."

"Yani zehir olayını biliyordun?"

"Elbette biliyordum, Kellan."

Kellan derin bir nefes alıp ondan uzaklaştı. Pencerenin önüne doğru ilerledi ve sakince etrafı izlemeye başladı. Kollarını göğsünde birleştirdi. Dışarıda esen hafif rüzgar kahverengi saçlarını dalgalandırdı. Sakin görünüyordu.

Oysa Jahrani onun sakinlikle hiçbir alakası olmadığını çok iyi biliyordu. Kellan öfkesini ondan gizlemeyi iyi biliyordu, böyle anlarda Jahrani onun aklından geçenleri bilemiyordu. Kellan'ın genellikle içi dışı birdi. Mesele Jahrani olunca öfkesini ona yöneltmemek için elinden gelen her şeyi yapıyor ve başarılı oluyordu.

Jahrani yavaş adımlarla onun yanına gitti. Bir süre sessizce onun gibi birlikte kurdukları ve geliştirdikleri şehri izledi. Çöl Gülü, dönemlerinin en hızlı gelişen şehirlerinden biriydi. Bunu birlikte başarmışlardı. Çölü bir araya getirmeyi ve kabileleri, elbette kendi özlerinden uzaklaştırmayarak, diğer merkezi ve büyük ülkelerin yönetimlerinden ve baskılarından uzaklaştırmayı amaçlamışlardı. Onlar da kabile kökenlilerdi ve geleneklere verilen değeri biliyorlardı.

"Onun yedek bir planı olduğunu bilmiyordum. Verona'nın zehirlenmesini ve iki ülkenin birbirine düşmesini istiyordum. Hala da istiyorum. Sen de bunu istiyorsun. Kızıl Ülke ve Anka'nın ittifakı bize yarar sağlamaz. Tek istedikleri asla anlayamayacakları kabileleri kendi düzenlerine geçirmek."

"Bunu yaparak Ejderha'yı uyanmasını sağlayacağınızı bilmiyor muydunuz? Bunu konuşmuştuk. Mysania bize Diyar yöntemleriyle saldıracaktı. Sizin bu oyununuz sayesinde ittifakları zayıflamadı, güçlendi. Artık onlar için büyük bir tehdit olduğumuzu biliyorlar ve casuslarımızın farkına varacaklar."

"Haklısın."

"Haklı olmam bir şeyi değiştirmiyor." Jahrani'yle göz göze geldiğinde kırıldığını belli etti. "Bana sorsaydınız sizi uyarırdım."

"Sadece olacakları hızlandırdık, savaş için hazırlanacaklar. İttifaklarını henüz kurmadıkları için hazırlanmaları uzun sürecek. Biz ise yıllardır hazırlanıyoruz ve çöle hakimiz."

"Akrep ve Yılan'ın daha zeki olacaklarını sanırdım, çoktan hazırlanmış olmalılar. Belki de çoktan müttefik olmuşlardır. Her an her şeye hazır olmalıyız."

Jahrani elini onun yüzüne götürdü. "Hazırız zaten, sevgilim. Yıllardır bekliyoruz."

Kellan onun elini tuttu. "Savaşta kendi yöntemlerimle savaşacağım, Rani. Suikast ya da zehir olmadan."

Jahrani ona güldü. Ona yaklaşıp fısıldayarak konuştu. "Hayır, Kellan. Bizim yöntemlerimizle savaşacağız. Hepimizin ortak bir tavrı olacak ve hepimiz buna uyacağız." Yüzünü ondan uzaklaştırdığında gülümsemesi ortaya çıktı. Sanki tatlı sözler söylemişti, tatlı bir zehir gibi.

"O zaman benden habersiz hükümdarlara suikast planı yapmayın."

"Vaughan'ı uyaracağım. Üçümüz bir olursak bu savaşı kazanırız."

"Onu ben de uyarabilirim. Ama ikimizin de sağ olmasını istiyorsun."

"Bu kadar konuşma yeter." Jahrani onu kendine çekti. Kellan'ın kolları bedenine dolanırken onu öptü.

Üç çöl hükümdarı, kabilelerden gelen haberleri dinlemek için toplanmışlardı. Taş duvarların önünde divanlar vardı. Pencereden su bahçeleri görünüyordu. Bu oda, asıl toplantı odası kadar geniş değildi. Jahrani'nin kendi odalarından biriydi ve sadece en güvendikleri burada olabilirdi.

Vaughan mavi giyinmişti. Jahrani'nın solunda oturacaktı ve onun tarafında Yılan kabilesinden ve uzak çöl kabilelerinden gelen birkaç kişi olacaktı. "Senden habersiz yapmama mı yoksa suikast fikrine genel olarak mı karşısın? Biliyorsun, Jahrani, senin onaylamadığın hiçbir şeyi yapmam. Sen Mysania ve ittifak için endişeliydin, ben de bu endişeyi azaltmak istedim."

Jahrani derin bir nefes aldı. Vaughan bazen onu delirtiyordu. Odanın ortasında ayaktaydı. "Ama sonuçta endişelenmekte haklıymışım. Siz ikinizin aksine ben düşmanımızı hafife almıyorum ve orta yolu bulmaya çalışıyorum."

Kellan havaya aldırmadan silahlarını taktığı deri kemerlerinden uzaklaşmamıştı. Ünlü savaşçıların kabilesindendi ve onların lideriydi. "Yakında yola çıkmalıyız. Amarna bizim yokluğumuzda şehri yönetmek için hazır. Yıllardır Çöl Gülü'nün yönetimi zaten ondaydı."

Vaughan belki de ilk kez tedirgin bir sesle konuştu ve diğer ikisinin dikkatini kendine vermesini sağladı. "Amarna bizimle gelmeli. Elbet son karar size ve ona ait. Bana soracak olursanız..." Kellan'ın öfkeli gözleri kısılmış ona bakıyordu. "Zaten bu şehri yeterince yönetti. İşinde iyi ama barış zamanı daha iyi."

"Şehrin en iyi yöneticisi çocuklarımızdan biri olur."

"Amarna savaşacak yaşta. Onunla aram iyi değil ama senin sürekli belirttiğin gibi iyi bir savaşçı. Kian da ileride savaşabilir. Şimdiyse şehirde kalması en iyisi."

"İkisi de şehri yönetemez." dedi Jahrani. Onun sözlerine iki eşi de şaşırmıştı. "Shanna en küçükleri ama yetenekli. Verasette sonuncu olması umurumda değil. Çöl Gülü'nün en yetkilisi, hangi çocuklarımız burada kalırsa kalsın, Shanna olmalı."

İki adam da onun sözlerini zihinlerinde tartıyorlar ve konuşmuyorlardı. Jahrani'nin bu sözlerinin başka anlamları vardı. Amarna, Şahin'in tek varisiydi ve her türlü Şahin'den sorumlu olacaktı. Kian ise Yılan kabilesinin ilk varisiydi. Shanna tüm Çöl Birliği'nin ve Akrep'in son varisiydi, en küçükleriydi. Jahrani'nin onu şehrin yönetiminde istemesi onu varisi seçebileceğine bir işaretti.

Kellan da Vaughan da bunu pek düşünmemiş olmalılardı. Jahrani odanın ortasında kımıldanırken kapı çaldı. "İçeri gel."

Altın ve kahverengi renklerine bürünmüş bir akrep muhafız elinde mektupla içeri girdi. "Kızıl Ülke'den ve Anka'dan haber geldi."

Jahrani mektubu merakla eline aldı. "Gidebilirsin. Mektubun üzerinde bir çeşit ittifak mührü vardı. Yarısı kırmızı, yarısı altın ve turuncu renklerinde olan mühürde küçük ejderha ve anka sembolleri vardı. Jahrani'nin mektubu tutan elindeki birkaç kere dönüp akrep şeklini alan altın bilekliği bunlara oldukça zıttı. Mektubu açarken mırıldandı. "Savaş ilanımız sonunda ulaştı."

Mektubu içinden okurken iki adamın iki yanına geldiğini fark etmedi. Mektubun odak noktası Mysania'ya yapılan suikast girişimiydi. Kızıl Ülke'nin önde gelenlerinden Verona'nın zehirlendiği belirtilmişti. Casus ve hain her kimse yakında bulunacaktı.

Bu suikast girişiminin savaş ilanı olduğuna ve Mysania ve Darios'un çoktan oluşturdukları ittifak ile buna karşılık verdiğine değiniliyordu.

Vaughan mektubu eline aldı. Yüzünde sinsi bir gülümseme vardı. "Birbirlerini suçlayarak beklentimizin altında kalmadılar."

"Çünkü birbirlerini suçlamayacakları kadar ileri gittiniz." dedi Kellan.

Vaughan ona yanıt vermeye hazırlanırken Jahrani onları duymamazlıktan geldi ve onların yanından uzaklaşıp ortadaki divana oturdu. İkisinin tartışması onu yoruyordu. Zaten az sonra komutanlar ve görevliler gelmeye başlayacaktı. Yerine oturduğunda elinde bir acı hissetti. Kağıt kesmiş olmalıydı. Parmaklarındaki altın yüzükler yarayı görmesini engelliyordu. Diğer elinde ise dönerek birkaç bilezik gibi görünen ve ucunda akrep sembolü olan altın takısı vardı. Yarlı elini altın akrebe götürdü. Akrebin üzerine kırmızı bir damla kan bulaştı.

Koyu kırmızı, yakut kırmızısı.

Yüzüklerinden birini çıkardığında kendi kanının yanında kırmızı bir damla kan gördü. "Tartışmayı kesin."

Onun sözleri iki adamın susmasını ve onun yanına gelmesini sağladı. İkisi de endişelenmişti. Vaughan Jahrani'nin eline bakıyor, Kellan merakla onu izliyordu.

Vaughan kırmızı kan damlasını dikkatlice sildi. Kellan hemen sordu. "Zehir mi?"

"Değil." diyen Vaughan'ın sesi oldukça güçsüzdü. Jahrani de ifadesiz yüzüyle eline bakıyordu.

"O zaman bu haliniz ne?"

"Çok eski bir kızıl büyü bu. Çöl Gülü'nde büyü işlemez. Panzehirlerle kendini her türlü büyüye karşı koruyan Jahrani'ye ve bize de asla büyü işlemez. Bu kırmızı damla ise onun yaralanmasını sağladı. Bize bir uyarı."

Jahrani, bileğindeki altın akrebin üzerindeki kırmızı damlayı sildi. "Eski kızıl hükümdarlar büyücü olarak anılır çünkü onların gücü, güneye hakim olabilen tek büyü gücüdür. Bu uyarı Mysania'dan. Siz zehirle bir suikasta daha kalkışırsanız ben bu gücü kullanırım demek oluyor. Bu güçte Darios'u temsil eden hiçbir şey olmadığı için Darios'a zarar verirseniz karşılığını veririm demek oluyor."

Amarna, yeni öğrendiklerini annesine anlatmak için sabırsızdı. Shanna onun peşindeydi ve neler olacağını öğrenmek istiyordu. Jahrani'yi liderlerle görüşme sonrası Akrep'in yakın müttefiklerinden biriyle konuşurken görmüşlerdi ve konuşmalarının bitmesini bekliyorlardı.

"Ne olduğunu söylemeyecek misin?"

Amarna annesini izliyordu. "Hayır, o ne yapacağını bizden iyi bilir."

Shanna sıkıntıyla sesli bir nefes verdi. "Kızıl Ülke'yle ilgili değil mi?"

"Kızıl Ülke kurulmadan öncesiyle ilgili." diye fısıldadı Amarna. Sesi heyecanlıydı. "Kesinlikle herkesin duymaması için uğraşılmış, savaşta bize yarar sağlayacak."

"Savaş ilan edildiği doğru mu?"

Amarna, üvey babası Vaughan'ın yaptıklarını biliyordu. "Baban sana anlatmadı mı? Savaşı biz ilan etmiş olduk zaten."

Shanna yanlarından birileri geçerken konuşmadı. "Sadece birkaç şey duydum. Anlaşılmayacak bir plan değildi ve karşılığını merak ediyorum. Ne tepki verecekleri hakkında tahminlerim var."

"Tahmine gerek kalmayacak." Amarna, Jahrani'nin onlara doğru geldiğini görünce ne bulduğunu hemen açıkladı. "Sana bir sürprizim var, anne."

"Ne hakkında olduğunu söyleyecek misin?"

"Hayır, şimdi yanına gittiğimizde göreceksin."

"Peki ya sen, Shanna?"

"Ablam birkaç ipucu verdi sadece."

Jahrani kızlarına gülümsedi. "Gidelim ve ne olduğunu öğrenelim herhalde."

Amarna'nın sürprizi ilk kattaki odalardan birinde onları bekliyordu. Yakın dostlarının ve dost liderlerin geldiği, Jahrani ve ailesinin onlarla buluştuğu basit bir odaydı. Duvarlar beyaza boyalıydı, yerde güneye özgü kilimler vardı. Divanların üstü yine onlara özgü desenlerin olduğu minderlerle doluydu. Ahşap raflar ve masalarda mücevherlerle süslü altından şamdanlar, kaseler gibi eşyalar vardı. Duvarlardan birinde lapis lazuli, ametist ve yakutlarla süslü üç sembol vardı: akrep, şahin ve yılan.

Ve odanın ortasında ayakta onları bekleyen iki Diyarlı vardı. Genç adam, turkuaz mavi tunik ve kahverengi pantolon giyiyordu. Yanındaki kadının giysileri ise güney tarzına daha yakındı, rengi yanındaki adamın giysisi gibi turkuaz olan ipek elbise giyiyordu. Askılı elbisesinin omuzlarında açık pembe bir şal ve şalın iki ucunu bir araya getiren gümüş broş vardı. İkisi de elfti ve yaşları yirmi veya otuzların başında gibi görünüyordu. İkisinin de saçları kahverengi, gözleri yeşilimsi maviydi.

Jahrani ve iki kızını gördüklerinde başlarını eğerek selam verdiler.

"Sizi Rylan ve Raelyn Leranna ile tanıştırayım. Bize yardım etmek için buradalar."

Jahrani'nin sözleri Amarna'nın hevesini geride bıraktı. "Elbet bir karşılığı olacaktır."

Genç kadın, Raelyn, yanıt verdi. "Kızıl Ülke ve Diyar'ın bir savaşı kaybetmesi bize yeter, Çöl Kraliçesi."

"İsteğiniz intikam o zaman." Jahrani'nin isteği kesinlikle intikam değildi. Karşısındakiler eski gök soylularıydı ve istedikleri sadece belaydı. Küçük kızını korumak ister gibi tek kolunu onun omuzlarına doladı. "Misafirlerimizle tanıştığınıza göre siz gidebilirsiniz."

"Sonra görüşürüz anne." Amarna bu sözleriyle gitmeye hazırlanırken Shanna, iki Diyarlıyı inceliyordu. Bakışları değişmişti, Vaughan'la benzerliği ortaya çıkmıştı. Sanki karşısındakinin kim olduğundan çok ne olduğuyla ilgileniyordu ve amacını sadece inceleyerek anlayabilecek gibiydi. Jahrani birkaç yıl içinde Shanna'nın sadece bakarak olmasa da, birkaç kelimeyle karşısındakileri tanıyacağından emindi.

Shanna'nın incelemesi kısa sürdü. Jahrani'nin elini onun omzundan çekmesinden hemen sonra ablasıyla birlikte odadan çıktı.

Jahrani şimdi daha rahattı. Karşısındakilerin yorulduğunu, uzun yoldan geldiklerini, sabırsızlıklarından dinlenmediklerini anlamıştı. Ama onlara oturmalarını söylemedi. Kendi de yerinden kımıldamadı. Onun için sıradan bir gün olduğundan gösterişli giyinmemişti. Akrep, yılan ve şahin sembollü ve mücevherlerle süslü altın bilekliği, kolluğu ve kolyesi dikkat çekiyordu. Açık turuncu, keten bir elbise giymişti. Elbisesi sandaletli ayaklarını ve bileklerindeki halhalları örtecek kadar uzun değildi.

Tahminleri genelde doğru çıkardı. Bu kez kesin emin olduklarından bahsetti. Çöl Diliyle konuştu. "Rylan ve Raelyn... Gök Kraliçe zamanında soyluluğunuzla öne çıktığınızı varsayıyorum. Sonuçta o bir Leranna'yla evliydi, bir başka Leranna ile çok yakındı. O öldüğünde soyunuzun önemi düştü. Opal'de, Turkuaz Saray'da kalmış olmalısınız. Kızıl Kraliçe henüz bir çocukken onun yanında olduğunuzu tahmin ediyorum."

"Söylendiği gibi zekisiniz, Akrep Kraliçe." dedi Rylan. Jahrani'nin anlayacağından emin olduğu Diyar Diliyle konuşuyordu. Kardeşinden daha rahattı. Jahrani'nin bildiği bu tavır rahatlığın tam tersini gösteriyordu. "Kardeşim ve ben onun yanında olduk. Uzaktan kuzeniz. Ablası Reihla ile arkadaştık."

"Söyleyecekleriniz onu da kapsıyor olmalı."

Erkek kardeşi Rylan'dan daha rahatsız görünen Raelyn kardeşinden daha özgüvenli bir sesle konuştu. "İşinize yarayacağına emin olduğumuz bilgilere sahibiz. Hem Diyar, hem de Kızıl Kraliçe'nin kim olduğuyla ilgili. Geçmişte yaşananlar onun şu anki kimliğini oluşturdu."

"Vereceğiniz bilgiler karşılığında intikamdan fazlasını istiyor olmalısınız. Mücevherler ve altınlar mı istiyorsunuz? Sanmıyorum. Kızıma kendinizi Leranna diye tanıttınız ama gerçekten Leranna adına sahip olsanız şu an burada olmazdınız. Bir zamanlar sahip olduğunuz mertebeye geri mi dönmek istiyorsunuz? Diyar'ın sizden aldıklarını bu şekilde geri alabilecek misiniz?"

"Bunu yapacak güçtesiniz. Kabilelere ve hatta Kızıl Ülke'ye hakim olacak güçtesiniz."

Jahrani o kadar güçlü olacak olsa bile salak değildi. "Orada dur, Raelyn. Diyar ve içerisindeki üç ülke bana bela demek. Güneş Dağları'nın ötesiyle ve orada hakkı olan üç kardeşle ilgilenmiyorum. Benim ilgilendiğim kabileler." Kendi ve istekleri hakkında verdikleri bilgiler riskli olabilirdi, bunu umursamadı. Doğru yanıtları almak için dürüst olmalıydı.

"Kızıl Kraliçe dağların ötesini istediği için onun karşısındasınız. Peki neden yüzyıllardır Diyar'ın sınırı olanın ötesine geçmek istediğini biliyor musunuz?" Rylan yanındaki kız kardeşinin itiraz eden bakışlarına aldırmadan konuştu. "Çünkü geçmişte birçok hata yaptı ve bunların unutulmasını istiyor. 8-9 yaşlarındayken onu tahta çıkaran bizlerdik. Gök Kraliçe'nin varis ilan edeceği isim oydu ve kardeşlerinin birbirleriyle her an savaşabilecekleri bir ortamdaydık. Kızıl Kraliçe'nin bir vekille yönetmesi en iyisi olacaktı."

"O vekil siz gök soylulardan biri olacaktı." Jahrani'nin sesi ve yüzündeki ifade zehir gibiydi. Sözleri yine zehirliydi ve iğnelerle kaplıydı. "Onun üzerinden Diyar'ı yönetecektiniz."

Rylan itiraz etmek üzere ağzını açtı. Jahrani onu durdurdu. Masum bir sesle konuştu. "Bana yalan söylerseniz anlarım. Bana yalan söylemeniz hiç faydanıza olmaz. Siz ve diğerlerinin istedikleri buydu."

Raelyn başka bir konuya geçti. "Başarılı olamadık. Kara Kraliçe ve Ak Kraliçe birleşip isyanı düzenleyenleri ya öldürdüler, ya cezalandırdılar. Kardeşim ve ben güneye kaçtık. O zamanlar küçüktük. Tek istediğimiz Diyar'a dönmek ve soyumuzun hakkıyla yaşamak. Fazlası değil, artık güç istemiyoruz."

"Yalan yok demiştim."

"Yalan söylemiyoruz." dedi Rylan.

Jahrani omuz silkti. Sonunda yerinden kımıldayıp divanlardan birine oturdu. "Sizler de oturabilirsiniz, yorulmuş olmalısınız. Konuşmamız uzun sürecek."

Rylan ve Raelyn onun dediğini yaptılar. Jahrani'nin o dönemle ilgili sorduğu birkaç soruya yanıt verdiler. "Kızıl Kraliçe'nin istediklerinden biri işte bu, bir zamanlar kaybettiklerini geri almak. Sonrasında esir alındı, Buz Diyarı'nı kaybetti ve güçsüz düştü. Şimdiyse Ejderha ve Anka İttifakı ve kabileler ile güçlenmek, iki kardeşine değer rakipler olduğunu göstermek istiyor."

Rylan'ın bu sözlerinin ardından kapı çaldı. Elinde gümüş bir tepside üç bardak şerbet olan bir çalışan içeri girdi.

"Önce misafirlerimize ikram edelim. Onları Çöl Gülü'nden bize özgü karışımlarla yaptığımız şerbetlerle uğurlamazsak olmaz."

Üç bardak, birbirinin tıpatıp aynısıydı. Jahrani de o bardaklardan birini içecekti. Rylan ve Raelyn, zehirleriyle ünlü Akrep'ten gelecek şerbetlere ister istemez şüpheli bakıyorlardı. Yine de bardakları ellerine aldılar. Jahrani ise geride kalan bardağı aldı ve şerbetten bir yudum aldı.

"Bana verecek birçok bilginiz olmalı, sizi zehirleyecek değilim."

"Bu konuda ünlüsünüz." dedi Raelyn. Bardağı kenara bıraktı. "Daha anlatacaklarımız var. Kızıl Kraliçe bu geçmişte olanları unutamamış olmalı ve o zamandan kalma yaraları onu etkileyecek. Siz bu bilgilerle ne yapacağınızı bizden iyi bilirsiniz."

Jahrani kaşlarını çattı. "Şerbeti içmeyecek misiniz? Çok yazık."

İki kardeş onun neyden bahsettiğini anlamamışlardı. Birkaç dakika süren sessizliği Raelyn'in çığlığı böldü. Ayaklarının dibinde bir yılan vardı ve onlara doğru ilerliyordu.

"Shanna'nın yılanı. Tamamen zararsızdır." Şerbetinden bir yudum daha aldı ve onların korkularını izledi. "Babası kızına zarar verecek bir yılanı ona hediye etmez sonuçta."

"Onu alabilir misiniz?"

"Elbette, misafirlerimizi korkutmasını istemem." Jahrani yere eğilip elini uzattı. Yılan gelip onun eline dolandı. "Biz konuşmamıza devam edelim."

Raelyn'in sesi titriyordu. "Dürüst olacaksak artık gitmek istiyoruz. Çöl Gülü'nde bir han ayarladık, yarın yine geliriz."

"Vereceğiniz önemli bir bilgi var mı?" Jahrani'nin sesi bu kez oldukça sertti. Bakışları tehditkardı.

"Bizim gibi düşünen başkaları var." dedi Rylan.

"Bu bizim açımızdan iyi." Jahrani'nin gözleri yere indi. "Sizin açınızdan kötü." Bir başka yılan belirdi. Bu kez çığlık atan olmadı. İnce, siyah bir yılan vardı. "Bu Shanna'nın yılanı değil." Elindeki yılanı minderlerin üstüne bıraktı. "Şerbetleri içmeyecek misiniz?"

"Hayır."

Jahrani çalışanlarına seslendi. Bir hizmetçi bardakları toplayıp dışarı çıktı. "Yazık oldu. Bana güvenmenizi isterdim." Ayağa kalktı ve elindeki bardağı yanındaki masaya koydu. "Şerbette panzehir vardı."

İki yılanın onların üstüne doğru gitmelerini, onları korkutmalarını izledi.

"Kraliçem."

"Biz burada iki şeyi sevmeyiz. Çocukları kullanmak isteyenler ve hainler." Başka bir şey söylemeden oradan çıktı. Fazlasını izlemesine gerek yoktu.

Odadan çıktığında duyduğu çığlıkları umursamadı. Sözlerinde ciddiydi. Kızıl Kraliçe onun düşmanı olsun olmasın karşısındakiler tarafından kullanılmak istenmişti ve o zamanlar daha çocuktu. Ve hainlere güven olmaz, bir kere ihanet eden yine ihanet edebilirdi.

~İkinci kısım güneyde ve çölde başladı. Çöl hakkındaki düşünceleriniz neler?

~Çöl kültürüne ait yeni öğrendikleriniz sizce nasıllar?

~Buradaki karakterler, Jahrani, Vaughan, Kellan ve çocuklarını artık daha iyi tanıyor olmalısınız. Sizce amaçlarına ulaşacaklar mı?

~Rylan ve Raelyn, sizce Mysania hakkındaki düşüncelerinde haklı mı? Geçmişi onun kusuru olabilir mi? Çöl hükümdarları bunu kullanabilir mi?

~Sizce güneydeki en güçlü hükümdarlar kimler?

~Çöl ve güney hakkında ne tarz konuları merak ediyorsunuz?

Sonraki bölümün nerede geçeceği sürpriz olacak. Tahminlerinizi merak ediyorum :)

27.01.2021, 01.25

25.141, 2132, 5bin

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top