Bölüm 36: Sonsuza Dek
Bölüm 36: Sonsuza Dek
Özge Tanyeli, mezarlık girişinde bulunan araca binen genç kızı gülümseyerek izledi. Kendisini her gördüğünde özellikle dikleştirdiği omuzları, şimdi inatla çabalıyor olmasına rağmen düşüyor ve onu olduğundan daha yıpranmış gösteriyordu. Genç kız, açılmış sarı saçlarının önüne düşen tutamlarını toparlama ihtiyacı hissetmedi, sarsılmış ifadesi ile birlikte arabanın camından son bir defa Özge'ye bakıp, aracın hareket etmesi ile birlikte gözden kayboldu.
Özge, yüzündeki mazlum gülümsemeyi hızlıca sildi. Keskin bakışları aracın arkasından, tetikteki bir kaplanın gözlerini andırırcasına takip ettikten sonra döndü ve emrindeki korumalara baktı. Kendisinin kolaylıkla alt edebileceği adamlar, hanımefendiye kibarlıkla yaklaştı.
''Efendim, aracınızı hazırlayalım mı?''
Hakan Doğan'ın eşi olduğunda, MİT'in profesyonel ajanlarından çok bir Profesörün hanımı konumuna düşecek olması onun için sarsıcı bir durum değildi. Aksine, emekli bir Yağmur Kuşu olmanın tadını çıkarıyormuş gibi hissediyordu. Bu, onun için yeni bir kamuflajdı sadece; köstebek kimliği her imkânı değerlendiriyordu.
''Biraz daha kalacağım,'' diye belirtti. Yüzüne düşen ufacık bir yağmur tanesinin ardından ise korumanın apar topar arabadan getirdiği koyu renkli şemsiyeye uzandı. Taneler hızlanmadan hemen önce, bedenini şemsiyenin altında korumaya aldı. ''Işıkları kapatın ve ben gelene dek kimseyle irtibat kurmayın,'' diye uyardıktan hemen sonra dönüp mezarlığın derinliklerine doğru ilerlemeye başladı.
Gecenin soğuğu dağılmıştı etrafa, dantel detaylı elbisesinin altına soğuk üşüşüyor ve güçlü bedenini sakince yokluyordu. Yağmur şiddetini arttırdıkça, şemsiyenin yüzeyinde tok sesler bırakıyordu. Biraz sonra martın en yoğun yağışı başlayacak ve toprak nemlenip ilerleyişini zorlaştıracaktı.
Ay ışığı boyunca ilerledi, ezbere geçtiği taşların arasından son görevinin gömülü olduğu mezarı buldu. Gece inatçıydı, yağmur ve bulanık sis görüşünü zorlaştırıyordu ancak burada doğru olmayan bir şeylerin olduğunu sezdi. Adımları yavaşladı, toprak ayakları altında ezildi, mezara yaklaştıkça görmeye aşina olduğu görüntünün yerinde yeller estiğini fark etti.
Durdu ve gözlemledi. Gördü ve dinledi... Bembeyaz mermerden yapılma mezar taşının koyu renkli lekelerle kirletildiğini, Elis'in özenle diktiği çiçeklerin soğuk mermere dek dağıldığını, daha önce düzleştirilmiş toprağın şimdi sanki biri kazmışçasına dağılıp büküldüğünü gördü.
Toprak her yere dağılmış, düzenli mezar çukuru resmen parçalanmıştı. Biri toprağı deşmişti, mezar birisi tarafından kazılmış gibi duruyordu.
Özge, elindeki şemsiyeyi bir kenara attığı gibi mezara doğru koştu, dağılmış çukurun hemen yanına çöküp ellerini nemli toprağa daldırdı. Toprak parçalanıyor, derinlerde gizli olan böcekler ve solucanlar şimdi yüzeyde raks ediyordu.
Burada biri var, diye düşündü. Başını hızla kaldırdı, düşünceli gözleri avını arayan avcı misali etrafta dolandı. Usulca ayağa kalkarken, gecenin ve yağmurun gizlediği karanlık köşelerde dolanıyordu gözleri. Sessizce dinledi, toprağa ve mermer taşlara çarpan yağmur tanelerinin arasında yabancı birine ait bir ses aradı. Herhangi bir soluk, herhangi bir siluet, mezarı kazma ihtiyacı duyan herhangi bir düşman...
Ağırca adımladı, mezarın çevresini dolandı. Ayakucunda durduğu sırada, gözleri kısacık bir an yeniden mezar taşına kaydı.
Ö.27.03.2015 yazısının üzerine çizilmiş lekeleri tararken, mezarı kazan kişinin aradığı şeyi bulup bulmadığını anlamaya çalıştı.
Mezar neden kazılmıştı?
Döndü, eğilip yeniden toprağa dokunmak istedi ancak tamda bu sırada gecenin hışırtısını bölen yabancı bir ses işitti.
Bir soluk...
Öfkeli bir hırlama...
Vahşi bir atak...
Özge, ardında hissettiği hareketlilik ile aniden arkasını döndü ve karanlığın yeni bir yüze sahip olduğunu gördü. Bir siluet vardı karşısında; yağmur tanelerinin, üzerindeki koyu lekeleri çizgiler halinde teninde sürüklediği, ay ışığında yalnızca parlak gözlerinin ve çarpık dişlerinin seçildiği ve iki büklüm duran bacaklarından ötürü alçak görünen sıska bir bedendi.
Teni tamamen kararmıştı, yağmur daha şiddetli yağsa yüzü belki açığa çıkacaktı. Neden sonra Özge onun daha önceden tanıdığı bir kimse olduğunu anladı. Tanıdık bir yüz yavaşça şekillenirken, sıska kolu ağırca havaya kalktı. Karanlık bir dehlizden uzanıyormuş gibi görünen cılız parmaklar kendisine doğru hareket etti. Özge, onun kim olduğunu anladığı sırada korkuyla geriledi. Şaşkınlık ve telaş tüm bedenini kapladı ve eteğine takılıp geriye doğru sendeledi.
Yıpranmış ve dökülmüş ıslak saçların arasından sırıtan bu tehlikeli varlık, Bahar Doğan'ın yeniden dirilmiş bedeninden bir başkası değildi. Ruhu beş yıl önce göğe karışmış, bedeni toza dönüşmüş olan kadın, şimdi vahşi bir yaratıktan daha da korkunç bir halde karşısında dikiliyordu.
Mezar kazılmamıştı...
Mezara dışarıdan bir müdahalede bulunan olmamıştı...
Mezar içeriden açılmış, korkunç bir güç toprağı yarıp dışarıya fışkırmıştı...
Çöken toprağın sebebi, orada bir cesedin yeniden dirilmesiydi...
Keskin dişleri, tamamen solmuş ve morarmış teni, anadan üryan görüntüsüne rağmen neredeyse tamamen yok olmuş derisi ve parçalanmış etlerinin ardından görünen kemikleri ile oldukça korkutucu görünüyordu. Göz bebekleri yok olmuş, yerine sapsarı bir tabaka kalmıştı. Yüzü sinsi gülüşü ile geriliyor ve derisi hala daha parçalanmaya devam ediyordu.
Yağmur fışkırdığı mezardan kalan izleri bir bir yıkarken, vücudundaki harabe daha da görülür hale geliyordu.
Sonra hırladı...
Vahşi bir arzuya eşlik ederek ileriye doğru atıldı.
Onun kalbini körelten kadın olduğunu dahi bilmeden, Özge'ye saldırdı. Dişleri korkunç bir süratle kadının tenine gömüldü, kan etrafa dağıldı.
Ölü bir kadın, katilini sömürmeye başladı.
Mezarlıkta çığlıklar yankılandı...
Bir beden parçalanmaya başladı...
Kan sıçradı, çığlıklar arttı...
Ölüler, üzerindeki toprağı silkeleyip dışarıya çıkmaya hazırlandı.
BİRİNCİ KİTAP SONU- DEVAM EDECEK
Bu ana dek bizimle olan herkese sevgilerimi yolluyor, yakın zamanda görüşmeyi diliyorum. Teşekkür ederim. -Pen_Queen Tuğçe D.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top