10|Agah

5 yıl önce... (11.sınıf ikinci dönemi.)

"Tatlı Alin," dedi adam tok sesiyle, kelimeler dudaklarından sigara dumanına sarılarak dökülmüştü.

Alin, ellerini birbirine kenetleyerek karşısındaki adama sabitledi bakışlarını, bu adam hayatına yıldırım gibi düşeli iki hafta oluyordu, yutkundu.

"Onu neden incitmek istiyorsun ki?" dedi kız kahvesini içen adama bakmadan, bakışlarını kafenin dışına çevirmişti.

"Keyfim böyle istiyor," sigarasını dudaklarına dayadı ve zehiri oluk oluk içine çekti. "Kahyası da hem fikir zaten."

"Onu nasıl incitebileceğimi bilmiyorum." diye fısıldadı kız bakışlarını ellerine çevirirken, adam hariç her yere bakmaya çalışıyordu.

"Onun canı olacaksın, ama aynı zamanda da canını alacaksın. Beni anlıyorsun değil mi tatlı Alin?"

"Ama neden?" diye fısıldadı, yanmamak için yakabilirdi ama bir nedeni olmalıydı.

Agah, sigarasını masanın üstündeki küllüğe bastırarak söndürdü açık kahverengi gözlerine vuran güneş yüzünden gözlerini kıstı, güneşi sevmezdi.

"İnsan psikolojisi nasıldır bilir misin, Alin?" dedi dolgun dudaklarını geren bir gülümseme sergilerken, adamın dikkat çekici bir yakışıklılığı vardı. "Muhtaçtır."

"Anlamıyorum." diye mırıldandı at kuyruğu yaptığı sarı saçlarından düşen bir tutamı kulağının arkasına sıkıştırırken.

"Bir nesneye ya da bir insana muhtaçtır, hatta o kadar muhtaçtır ki onsuz yaşayamayacağını bir daha ayağa kalkamayacağını düşünür."

"Sana muhtaç olmasını istiyorsun."

Alin'in dehşet kokan sesi Agah'ın konuşmasını böldü, Agah kaşlarını çattı ama kafasını da sallıyordu.

"Evet, tatlı Alin. Onun aldığın canının yerine canımı koyacağım," bakışlarını dışarıdaki insanların üstünde gezdirerek Alin'e sabitledi, kızın titreyen ellerini fark edebiliyordu.

"Bensiz yapamayacak."

"Amara böyle biri değil ki." dedi kız.

"Öyle olmasını sağlayacaksın, sana çok güveniyor. Günlüğüne senin için "Onu üzen her şeyi yok etmek istiyorum, ben üzüleyim o üzülmesin, benim canım yansın onun canı yanmasın, o mutlu olsun." yazmış, seni o kadar çok seviyor ki senin canı yerine kendisinin canı yansın istiyor."

Alin, ellerini yüzüne kapattı, titreyen ellerine yanaklarından akan yaşlar süzüldü.

"Bunu ne kadar yapacağım?" diye sordu ellerini yüzünden çekebildiğinde, yeşil gözlerinin içi ve yanakları kızarmıştı.

"Ben sana bitti diyinceye kadar."

"Lütfen, en fazla ne kadar yapacağım?"

"Sana belirli bir sayı veremem Alin, ama yıllar süreceğini söyleyebilirim. Benim küçük kızım büyüyüp yaralı bir kadın olduğunda ona yakalanacaksın. Öyle bir anda yakalanacaksın ki, her şey üst üste gelecek ve bir dala tutunmak isteyecek. O dal ben olacağım Alin, ona uzanan tek bir dal olacak çünkü diğer tüm dalları kıracağım."

Midesindeki tüm her şeyi çıkarmak isterken karşısındaki adamın düşünceleriyle dehşete düşüyordu, daha on altı yaşındalardı, karşısındaki adamın yirmi iki yaşında olduğunu biliyordu bunu adamın tam adını arama motoruna yazdığında öğrenmişti.

Agah Ak, büyük biriydi, çok büyük biri. Daha yirmi iki yaşında olmasına rağmen birçok başarılı işe imzasını atmış, babasının oteller zincirini geliştirmişti. Fazlasıyla zekiydi.

"Anlamıyorum," diye fısıldadı. "Her şeye sahipsin, bunu yapmadan da sana geleceğine eminim. Ona gidersen seni okuduğunu kitap karakterlerine benzetecek ve buna tutunup seni merak edecek."

Agah, kıkırdadı, küçük kız onu anlamıyordu.

"Bana tamamen bağlanmalı." dedi sert sesiyle, kaşları çatılmıştı. "Geçici bir şey istemiyorum ben, daha fazla boş lafa gerek yok, benim olmalı."

"Hastasın sen."

Midesindeki tüm her şey çıkmak için onu zorlarken istemsizce kurduğu cümle yüzünden korkuyla elini ağzına kapadı Alin, karşısındaki adamın vereceği tepkiyi izledi eli ağzında. Agah gülümseyerek masanın üstündeki sigara paketinden bir dal çıkardı ve çakmağıyla yaktı, kafeyi tek başlarına olmaları için kapattırmıştı.

"Ona hastayım." kafasını hafifçe yukarıya kaldırdı, belirgin adem elmasını ortaya sererken dumanı havaya üfledi.

"Sana geleceğinden çok emin gibisin, inanılmaz." diye fısıldadı.

Adamın bu kadar kendinden emin olmasına hayret ediyordu, yaptığı planda ortaya çıkabilecek bir sürü sorun vardı.

"Ya başkasını severse?"

Agah, dişlerini sıktı, kaburgalarına dolanan o güzel çiçek sadece onundu.

"Ona dalını uzatan ağacı kökünden sökerim."

***

Küçükken annemin beni sevmediğini düşünürdüm, yatağıma uzanıp koyu karanlığa korkuyla arkamı döndüğümde yanımda olmasını isterdim ama olmazdı.

Onun sevdiği şeyleri giyerdim, onun yediği şeyleri yerdim, onun istediklerini yapardım ama beni görmezden gelirdi, zaten sonra bunları yapmayı bırakmıştım.

Bunu umursamamıştı ta ki sosyetenin kadınları kendi çocuklarıyla övününceye kadar, o zamandan itibaren, yani dokuz yaşımdan beri, beni çeşitli kurslara göndermişti.

Bale, keman ve piyano kursu bunlardan birkaçıydı, şu an telefonuma ard arda gelen mesajlardan anladığım kadarıyla bir aydır bu kurslara gitmediğimi fark etmişti.

"İyi misin?" dar koridorda ilerlerken telefonumu çantanın içine koyarak Enis'e baktım, Leza diye bir bara gelmiştik.

"Evet, elbette." diye mırıldandım, sesim yüksek sesli müziğe karışırken merdivenleri indik. Merdivenlere kadar tırmanan kalabalığın içinden geçerken suratımı buruşturdum.

Enis, insanların arasından zorlanarak geçtiğimi fark edince elimden tutarak beni çekiştirdi, renkli ışıklar gözlerimi alırken ona ayak uydurdum.

Dans pistindeki sarhoş ve terli bedenler arasından geçerken yere eydiğim başımı kaldırdım ve ilerlediğimiz yere doğru baktım. Görüş açıma ilk olarak yanındaki erkekle konuşan Nova girdi, sanırım yanındaki İnel'di, Nova'nın yanında ise geçen seferki gibi Azra duruyordu. Tolga Teoman yanlarında yoktu, locaya doğru ilerledik.

İnel, gözlerini etrafta gezdirirken bizi gördü ve bakışları bizde duraksadı, Enis'in elini bıraktım. Masadaki herkesin bakışları bize döndüğünde Azra suratını buruşturdu, Nova'nın ise suratı ifadesizdi.

Enis, "Selam." diyerek kendini İnel'in yanına bıraktığında ben de onun yanına oturdum, Azra'nın yanı da boştu ama onun yanına oturmak istememiştim.

"Selam." diye gülümseyerek cevapladı onu İnel, Nova ise sadece gülümsedi, Azra ise bizim olduğumuz tarafa bile bakmıyordu, bakışlarını barın içinde gezdiriyordu sanki birini arıyor gibiydi. "Sana da selam Amara." diyerek İnel bana döndüğünde gülümsedim, bal köpüğü gözleri esmer tenininde parlıyordu.

"Selam." dedim hafifçe bağırarak.

"Nasılsın?" derken sol kolunu Enis'in omuzuna yaslayarak bana doğru eğilmişti, suratı tam olarak Enis'in suratının önündeydi.

"İyiyim, sen?"

"İyiyim, kızlarla tanıştın mı?" diyerek masaya yasladığı sağ eliyle kızları işaret etmişti. Kafamı salladım, sırıtarak bizi birbirimize tanıttığında Azra sadece bize bakmış sonra tekrar önüne dönmüştü.

"Biz tanışıyorduk zaten." diyen Nova'ya kaşlarımı çatarak merakla baktım, tanışmıyorduk ki.

"Lisenin ilk yılında bir süre arkadaştık," diyerek omuz silkti ve içeceğinden bir yudum aldı, kaşlarımı kaldırdım.

"Hatırlıyorum." diye mırıldandım kendi kendime, Alin'den önceki ilk arkadaşımdı, şaşkınlıkla onu süzdüm.

"Çok değişmişsin." diye bağırdım ona doğru, gülümsedi ama alaylı bir gülümsemeydi. Enis ile İnel kısık sesle bir şeyler konuşuyorlardı, bakışlarımı onlarda gezdirip Nova'ya doğru döndüm.

Önceden siyah olduğunu az biraz hatırladığım saçlarını koyu bir kırmızıya boyatmıştı, önceden gözlük kullandığını hatırlıyordum, dikkatle ela gözlerine baktım, lens mi kullanıyordu?

"Kimse aynı kalmadı." dediğinde dudaklarını okumuştum, tebessüm ederek üstümdeki deri ceketi çıkardım, çıplak kollarım ve gerdanım ortaya çıktığında dirseklerimi masaya yasladım sağ elim istemsizce kolyemin zincirine gitmişti.

"Bir şey içer misin?" diyerek kulağımın dibine giren Enis'e olumlu anlamda kafamı salladım.

"Alkolsüz olsun." dediğimde kafasını sallayarak ayağa kalktı geçmesi için kendimi geriye çektim.

"Bugün gelmeyeceğini söyledi Azra, bekleme bence."

Mavilerimi Azra ve Nova'ya döndürdüm, İnel telefonunu çıkarmış biriyle mesajlaşıyordu. Azra omuzlarını silkti. "Önceden de öyle demişti ama gelmişti."

Kıkırdayarak bakışlarımı masaya düşürdüm, Tolga'ya umutsuzca bağlı olduğunu duymuştum Alin'den ama yolunu gözlediğini görmek fazla komikti.

"Komik bir şey mi var?" sözlerin bana olduğunun bilinciyle kafamı kaldırarak Azra'ya baktım, gözlerinde yanan ateşleri gördüm en başından beri benden hoşlanmadığını anlamamak zor değildi.

"Bilmem." omuz silktim.

Enis içeceklerle birlikte geldiğinde İnel'e doğru kayarak ona yer açtım, onun yanına oturmasını istememiştim çünkü fazlasıyla belli ediyorlardı. Tek kaşını kaldırarak bana baktığında gözlerimdeki imayla ona baktım, bakışlarını kaçırarak içeceğimi önüme koydu.

"Teşekkür ederim."

İçeceğimi elime alarak geriye yasladım ve bacak bacak üstüne attım, içeceğimi yudumlayıp sırıtırken İnel ve Enis bakıştılar. İnel'in kulağına eğildim. "Çok belli ediyorsunuz, çok."

İnel, gerilerek benden uzaklaştığında yüz yüzeydik ona şirince ve güven verircesine gülümsediğimde düzelerek tebessüm etti.

"O mu söyledi?" dediğinde kafamı salladım. "Ben anladım." dedim.

Kafasını onaylarcasına sallayıp geriye çekildiğinde tekrar arkama yaslandım, sol tarafıma koyduğum çantayı kaldırıp masanın üstüne koydum ve içinden telefonumu çıkardım. Aniden üstümde hissettiğim baskıcı bakışlarla kafamı kaldırıp etrafa baktım, bakışlarım minyon tipli bir kızın bakışlarıyla çarpıştığında kaşlarımı çattım ve telefonumu ekranı masaya bakacak şekilde bıraktım. Bana sinirle bakıyordu, "Bir sen eksiktin." dediğini dudaklarından okumuştum aramızda fazla mesafe yoktu, yanındaki iki kızın da bakışları bana döndüğünde tek kaşımı kaldırdım.

Minyon tipli kızın sol tarafındaki gri saçlı kız gülerek bir şey dediğinde kız kaşları çatarak kollarını önünde kavuşturdu, ama sağındaki kız da güldü. Aklıma gelen şeyle göz kırparak önüme döndüm, bunlar Çisem, Zeliha ve Meryem olmalıydı.

Sanırım Çisem bana dik dik bakan minyon tipli kızdı, güzeldi. Saçları omuzlarının altına geliyordu ve buradan görebildiğim kadarıyla saçları siyahtı, üstünde straplez siyah bir üst altında iste beline tam oturan geri kalanı bol olan buz mavisi bir kot vardı. Ayakkabılarına baktım, ayağında postal vardı, boyu ortalama bir boydu. Erkek olsaydım, diye başlayan cümleler kurabileceğim bir kızdı.

"Kızı biraz daha incelersen aşık olduğunu düşüneceğim."

Bayık bakışlarımı Enis'e çevirdim, sırıttı.

"Erkek seviyorum ben," dediğimde gözlerini devirdi, parmağımın ucuyla fark edilmeyecek şekilde kızı işaret ettim. "Onunda erkek sevdiğine eminim, İnel'i yedi bitirdi." dediğimde bakışları hızla kıza döndü, gülerek içeceğimi yudumladım, kızı süzdükten sonra suratını buruşturdu.

"Amara," diye tısladığında çalan müziğe ayak uydurarak kafamı sallıyordum. "Bu kız çok şirret bakışlı."

Kahkahama engel olamayarak Enis'e baktım, dudaklarını bükerek bana bakıyordu.

"Ne kaynatıyorsunuz siz?" diyerek kafasını bizim tarafıma uzattı İnel, Azra ile Nova kendi arasında konuşuyordu.

Enis, "Hiç." dediğinde sırıtarak konuştum. "Bak şu kız seni kesiyor." dedim kafamla Çisem'i işaret ederek.

İnel'in bakışları oraya döndüğünde Enis, İnel'e bakarken ben de bakışlarımı kızlara çevirdim, Çisem oraya baktığımızı fark ettiğinde gri saçlı arkadaşını dürttü dirseğiyle ve bakışlarını kaçırdı, gri saçlı arkadaşı yine gülerek bir şey dediğinde Çisem sinirle bir şeyler söyledi, gri saçlı kız sanırım Meryem'di yani sağ tarafında kalan kız da Zeliha oluyordu.

İnel'le bakışlarımız aynı anda Enis'e döndüğünde kaşlarını çatarak içkisine baktığını fark ettim, dudağımı ağzımın içine yuvarladığımda söylediğime pişman olmuştum.

"Hey?" diye mırıldandım kulağına yaklaşarak. "Ne oldu?"

"Sadece," diye fısıldadığında zar zor duymuştum. "Herkesin bilmesini istiyorum, onun ait olduğu biri var ama kimse bunu fark etmiyor."

İnel'in iç çektiğini duydum, kaşlarım çatılırken müziğin sustuğunu fark ettim.

"Bunları önemseme." diye mırıldanırken bakışlarımı etrafta gezdirdim, ne oluyordu?

"Sanırım müzik sistemi arızalanmış." dedi İnel dj kabininin oraya toplanan çalışanlara bakarak, Azra gözlerini devirdi. "Uğursuzluk." derken gözleri bana çarpmıştı.

"Arıza." dedim gözlerinin tam içine bakarak, yeşil gözlerindeki sarmaşıkları boğazıma sarmak istiyor gibi bakıyordu.

"Alin buraya mı geliyor?"

Nova'nın sorusuyla bakışlarımı baktığı yere çevirdim, Alin buraya doğru geliyordu ve tek başına değildi.

"Agah." diye fısıldadım.

"Ne?"

Enis kaşlarını çatarak bana baktı, onu umursamadım, mavilerim Agah'ın gözlerine yelkovanın tam kalbine saplanan akrebin iğnesi misali saplanmıştı.

Açık kahverengi gözleri toprağa benziyordu, bakışları bir mezarlık kadar soğukken yüzümdeki gülümseme titredi ama yüz ifademi sabit tutmaya çalıştım. Masanın tam önünde durduklarında bakışlarımı Alin'e çevirdim, bana bakıyordu.

"Selam," diyerek gözlerini tüm masada gezdirdi sonra tekrar bana odaklandı. "Mesajlarımı görmedin mi?" dediğine dudaklarımı yaladım.

"Hayır?" diye sorarcasına konuştuğumda omuzlarına dökülen dalgalandırdığı saçlarını geriye attı, üstüne tam oturan çiçekli beyaz bir elbise giymişti, güzel gözüküyordu. Yüzünü dikkatle inceledim, makyajı her zamanki gibiydi ve gözlerindeki kendini beğenmiş ifade ışıldıyordu.

"Seni Liar'a çağırmıştım, iki üç hafta önce sana anlatmıştım ya," derken masanın tam önündeki iki yuvarlak koltuktan birine oturdu, Agah da onu takip ederek oturdu ama yanına oturmak yerine Azra'nın yanındaki boşluğa oturmuştu. "Seni bir arkadaşımla tanıştıracaktım."

Kaşlarımı çatarak dediği şeyi hatırlamaya çalıştım, defterimi okunmayacak hale getirdiğini öğrenmeden önceydi.

Eliyle Agah'ı işaret etti, göğsümü şişiren bir nefes alarak ona baktım, üstünde siyah bir takım elbise vardı ama kravat yoktu ve ilk üç düğmesi açıktı. "Bu o, Agah." dediğinde gülümsedim ve elimi ona doğru uzattım.

"Amara, memnun oldum." gözlerindeki mezarın kuru toprağı çatladı, büyük ve kemikli eliyle elimi kavrayarak sıktı, elleri sıcacıkktı.

"Ben de memnun oldum."

"Biz de, biz de." diye mırıldanan Enis'e dirseğimi geçirdim. Agah'ın bakışları Enis'e kaydığında yutkundum, toprak gözleri boş bakışlarla onu süzdü. "Bu Enis," diye araya girme ihtiyacı hissetim. "Bu İnel, bu da Nova." dediğimde bakışları saniyelik bir zaman diliminde onların üstünde gezip bana döndü.

Nova, konuşmayı sevmediğini belli ederek sadece başıyla selam vermiş ve telefonunu çıkarıp oyun oynamaya başlamıştı, tabii bunun öncesinde Alin'e ters ters bakmıştı.

Agah ile İnel birbirlerine baş selamı verdiklerinde ortamda sessizlik oluşmuştu, Agah'ın bakışları bendeydi.

İnel'in kaşlarını çattığını fark ettiğimde dikkatle ona baktım, Agah'ı süzüyordu.

"Seni nereden tanıyorum ben?"

Agah'ın ve Alin'in bakışları Azra'ya döndü.

"Sanki ben de tanıyor gibiyim." diye Azra'ya arka çıkan İnel'e baktım, Nova'nın da kafasını salladığını fark ettiğimde Enis'e baktım, omuz silkti.

"Agah Ak." dedi Enis aniden, kafasını hafifçe aşağı yukarı sallıyordu. "Sen osun."

"Evet, oyum." gözleri sanki tanındığı için parlamıştı, gülümsediğinde beyaz dişleri ortaya çıktı, Alin'e bağıran adama benzemiyordu.

Azra, "İnanamıyorum." diye mırıldandı hayranlıkla, parlayan gözlerle Agah'a bakıyordu. "Resmen burdasın."

"Hı burda, dokunmak ister misin?" diye mırıldandı Alin alayla, siniri bozulmuş gibiydi. Azra gözlerini devirdi.

Dirseğimle Enis'i dürttüm bana ne olduğunu anlatması için, kulağıma yaklaştı.

"Ak Holding'i hiç duydun mu?" diye fısıldadığında hafızamı yokladım, duymuştum, kafamı onaylarcasına salladım. "Bu onun sahibi, son zamanlarda yaptığı yatırımlarla baya gündemde, bir de dehşet yakışıklı olduğu için kızların dilinde. Tüm basın onun peşinde çünkü nerede yaşadığını, kimlerle takıldığını kimse bilmiyor adam kapalı kutu gibi bir şey."

Tam ona cevap verecekken ortalığı inleten şarkı tekrar çalmaya başladığında masaya indirdiğim mavilerimi ona sabitledim. Mavilerim zaten bende olan topraklarına yağarken gülümsedi, gözlerimi gülüşünde gezdirerek tebessüm ettim. Alin'le Agah ne alakaydı ki?

"Siz ne zaman bu kadar yakın oldunuz."

İrkilerek Alin'e baktım, benle Enis'e bakıyordu. Omuz silktim.

"Biz her zaman yakındık."

"Biz her zaman yakındık."

İkimizde aynı anda, aynı şekilde cevap verdiğimizde Enis'e bakarak gözlerini kıstı ama bir yorumda bulunmadı.

Kafamı Enis'in omuzuna yaslayarak esnedim, elimle ağzımı kapatırken tam olarak Agah'a bakıyordum ama onun bakışları Enis'teydi.

Kuru topraklarındaki çatlaklar arasına ektiği tohumların çiçek vereceği günler gelecekti.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top