9. Bölüm💫




Bazen ağlamak istemezsin... Ama gözlerin seni dinlemez...


Yaklaşık yarım saattir kapını önünde
dikiliyordum. Zili çalıp çalmamak arasında gidip geliyorum. Bir yanım diyor ki; 'Geri dön. Boş ver.'  Ama diğer yanımda;'Bugün değilse ne zaman? Eninde sonunda geri dönüp dolaşıp buraya geleceksin.'

Hangi tarafımı dinlemeliydim? Korkakça davranıp ilk düşündüğüm şeyi mi? Yoksa cesur olup ikinci düşündüğümü mü?

Bir seçim yapmam gerekiyordu. Daha fazla burada dikilmem doğru değil. Ben daha zili çalmadan yakalanabilirim ve bunu istediğim de pek söylenemez.

Hâla kapının önünde dikilmiş içimde ki savaşı dinliyordum. Bu savaş ben netleşesiye kadar devam edecekti anlaşılan. Şu an bağırmamak için kendimi zor tutuyorum içinde çok büyük bir savaş var ve bunu tek durdurabilecek kişi benim.

Seçimimi yaptım. Zile basacağım. Bugün yapmazsam başka bir gün yapmak zorunda kalacağım. En azından buraya kadar gelmişken bu iş bugün burada bitmeliydi. Gerçeklerle yüzleşmeliydim.

Derin bir nefes aldım ardından zile bastım. Kapıdan bir adım uzaklaştım ve kapının açılmasını beklemeye başladım. Kafamı yukarıya doğru kaldırdım ve gökyüzünü seyretmeye başladım. Çok kısa bir an böyle durdum. Kapı açıldı, kafamı yavaş bir şekilde acele etmeden aşağıya doğru indirdim. Beni bir adet başı çemberle sarılı anneannem karşıladı.

Bana şaşkın şaşkın bakıyordu. Neden bu kadar şaşırmıştı ki?
Hâla bana o şekilde bakıyordu. Hiç bir tepki vermedi kapıda öyle dikiliyordu. Daha ne kadar bu şekilde devam edeceğiz?

Elimle arkamı göstererek;
"Ben gideyim istersen?"

Konuşmamla kendine gelmişti. Bir an telaşla konuşmaya başladı.
"Hayır hayır! Gel kızım içeriye! Kusura bakma seni karşımda görmeyi beklemiyordum. Gir içeri hadi kapıda dikilme."

Hafifçe gülümseyip, ayakkabılarımı çıkarttım ve içeriye girdim. Ben içeriye doğru yürürken arkamdan kapının kapanma sesini duydum ardından da anneannemin peşimden geldiğini belirten ayak seslerini.

İçeriye girdim ve rastgele koltuklardan birine oturdum. Benim oturduğum koltuğun karşısına anneannem oturdu. Başındaki çembere diktim gözlerini.
"Başın mı ağrıyor?"

Elini çemberin üzerine koyup;
"Evet kızım. Sen gittiğinden beri."

Samimi olmayan bir şekilde gülümseyip, işaret parmağımla kendimi gösterdim.
"Ben gittiğimden beri? Anladım."

"Yavrum yapma böyle . Bu şekilde olmasını bende istemezdim. Zaten ben seni onlara vermeyecektim ki."

Kaşlarım hayretle havalanırken koltuğun ucuna doğru kaydım.
"Emin misin anneanne? Tekrar düşün bir istersen?"

Üzgün gözlerle yüzüme baktı.
"Kuzum benim ben seni hiç istemediğin biriyle everir miyim?"

"Bilmem anneanne yapar mısın?"

"Allah aşkına kızım o nasıl soru? Ben seni istemediğin birine verimi miyim? Yapma böyle."

Dudaklarımı büzdüm ve ellerimi iki yana açıp konuşmaya başladım;
"Neredeyse o gün akşam beni adını dahi bilmedim bir adama veriyordun anneanne. Hadi diyelim beni istedikleri zaman vermeyecektin tamam. Ama neden kabul ediyorsun madem vermeyeceksin neden geliyorlar? Ben o gün akşam neler yaşadım haberin var mu? Hiç düşündün mü? Gökçe ne der? Üzülür mü diye?"

Artık kendimi tutamıyorum. Gözyaşlarım benden izinsiz çoktan akmaya başlamışlardı. Hayatımda ilk defa anneannemle böyle konuşuyordum. Hiç bir zaman ona saygı da kusur etmemiştim, ona sesimi yükseltmemiştim. Tamam ölmeden benim evlenmemi görmek istiyordu anlıyorum haklı ancak bu şekilde olmaz! Bu yaptığı şey hiç doğru bir davranış değil. Her ne kadar kendisi doğru yaptığını düşünsede.

Oturduğu yerden kalkıp yanımdaki boşluğa oturdu.
"Gökçe'm yavrum... anneannesinin biriciği... Yapma kuzum böyle. Özür dilerim. Haklısın yaptığım hiç doğru değildi. Ama beni de anla kızım. Ölmeden önce senin mutlu bir yuva kurmanı, mutlu olmanı istemem suç mu?"

Başımı iki yana salladım. Ellerimin tersiyle yanağımdan süzülen yaşları sildim.
"Hayır istemen suç değil ama bu şekilde istemen suç."

Ağlamak istiyorum... Haykıra haykıra... Boğazım parçalamasıyla kadar...

Daha fazla oyalanmadan ayağa kalktım. Benimle eş zamanlı olarak anneannemde ayağa kalktı.
Endişeli bir ses tonuyla;
"Nereye?"

"Duş alacağım. Ardından da uyuyacağım. Bir sakıncası mı var?"

Hızlıca başını salladı.
"Hayır hayır. Git kızım iyice dinlen. Ben seni yemek hazır olunca uyandırırım."

Banyoya girdiğim gibi hızlıca kapıyı kilitleyip kıyafetlerimi çıkarmadan kendimi suyun altına attım.

Soğuk su bedenimin üzerinde akıp giderken gözyaşlarım durmak bilmeksizin akıyordu. Sadece bir günde... tek bir günde hayatım tepetaklak olmuştu. Nerdeyse adını dahi bilmediğim bir  adamla evlendiriliyordum üstüne bir de en yakın arkadaşımı ve sevgilimi basmıştım. Ne kadar güzel hayatım varmış benim ya! Böyle herkesin hayallerini süsleyen tarzda tam da!

Banyodan çıktığımda kendimi bitik hissediyordum. Gücün kendimi yatağa attım. Telefonumu alıp saate baktığımda akşama az kaldığını gördüm. Yemeğe kadar uyursam güzel olurdu aslında . Telefonumu yatağımın başucunda duran komidinin üzerine koydum. Ardından gözlerimi kapatarak kendimi derin bir uykunun kollarına bıraktım.



Yeni bölüm geldiii!!!!

Sizce ilerleyen zamanlarda neler olacak?

Gökçe'nin yerinde siz olsaydınız ne yapardınız?

Gökçe hakkında düşüncelerinizi alalım.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top