8. Bölüm💫
Güzel arkadaşlıklar zaman alır derler. Ne kadar doğru?
İntikam Günüüüüüü!!!!!
Sabah aklımda o kadar güzel fikirlerle uyandım ki anlatamam. Gün intikam günüdür!
Yüzüme sinsi bir gülüş yerleştirip Duru'nun odasına doğru gittim. Kapısının önüne gelince durdum, kulağımı kapıya dayadım ve içerden ses geliyor mu diye dinlemeye başladım. Çıt dahi yoktu demekki hâla uyuyor. Yavaşça odanın kapısını açtım ve içeriye girdim. Duru sırtı bana dönük olacak şekilde yatıyordu. Bugün şanslı günümdeyim yeminle!
Yatağın etrafında dönüp Duru'nun önüne geldim. Uyuduğundan iyice emin olmak için elimi gözünün önünde salladım. Herhangi bir belirti göstermedi, o zaman işimize koyulalım .
Duru'nun yüzünün yakınına bir tane plastik böcek koydum. Duru küçüklüğünden beri böceklerden çok korkardı. Ne zaman bir böcek görse hemen o ortamı terk eder.
Üzgünüm biricik arkadaşım ama sen beni beni Gökçe'ni kıymetli uykusundan uyandırdın. Ben onun için ne kadar endişelenmiştim ama o ne yaptı kendini yerlere atarak güldü. Maalesef hakettin.
Şimdilik burada işimiz bitti sırada banyoda ki işimize geldi. Duru'nun odasında ki banyoya yöneldim. Yine aynı sessizlikte banyoya girdim ve ardımdan kapıyı kapattım. Evet şimdi sıradaki planımızı işleve koyma vakti.
Lavabonun üzerinde duran diş macununu aldım ve boş bir kutu aramaya başladım. Allah'ıma şükür uzun arayışlarım sonunda boş bir kutu bulabilmiştim. Diş macununun içindeki bütün macunu boş kutuya boşalttım. Tamam şimdi şaka yapacağız ama diş macunlarını da heba edecek değiliz yani .
Diş macununun içindekilerin hepsini boşaldığına emin olduktan sonra içini bir güzel yıkadım. Ardından şırıncaya hazırladığım iğrenç karışımı içine doldurdum. Öğk çok iğrenç bir tadı var. Şimdi diyeceksiniz sen nereden biliyorsun Gökçe diye . Bende şeyden biliyorum... Şey yapmış olabilirim azıcık ucundan ya tadına bakmış olabilirim. Ay ne var canım! Bende insanın yani merak etmem kadar doğal bir şey yok bence.
Her neyse biz işimize odaklanalım değil mi? Duru uyanmadan işimizi halletmeliyiz.
Banyodaki işimi bitirip, kendi kaldığım odaya geri döndüm. Dünkü giydiğim kıyafetler hâla tertemiz duruyordu bugünde giysem bir şey olmazdı bence.
Üzerimi giyindim ardından aynada kendimi şöyle bir süzdüm. Yeni saç modelim gerçekten çok yakışmıştı. Bence gözlerimi biraz daha ortaya çıkarmıştı. Her neyse ya ben gideyim de bir kahvaltı hazırlayayım.
Kahvaltıyı hazırlamıştım ama Duru hâla uyanmamıştı. Ne uykuymuş arkadaş kış uykusu mübarek! Diye düşünürken Duru'nun odasından bir çığlık yükseldi ardından büyük bir gürültü koptu.
Koşarak Duru'nun odasına gittim ve kapıyı açtım. Duru yerde bir seksen uzanıyordu. Gözlerini pörtletmiş gözünü dahi kırpmadan tavanı izliyordu. Manyak mı bu?
"Duru kız iyi misin?"
Diyerek ayağımda dürttüm. Bir anda çığlık atıp odadan çıkması bir oldu. Ay bismillah!
Baş parmağımı damağıma götürüp yukarı kaldırdım. Gerçekten bir gün bu kız benim aklımı alacak ya !
Hemen arkasından bende koşarak çıktım nereye gitti şimdi bu?
"Duru nerdesin!?"
"Buradayım!"
Sesi balkondan geliyordu artık nasıl korktuysa hemen kendini balkona atmış.
Balkondan içeriye girdiğimde korkuluklara sıkı sıkı tutunmuş bir Duru buldum. Şu hali o kadar komikti ki şu an gülmemek için kendimi çok zor tutuyorum.
"Durucum, iyi misin?"
Korku içerisinde kafasını iki yana salladı.
"Gökçe! Hemen bu evi terke etmeliyiz derhal!"
Anlamamazlığa vurarak yanına adımladım.
"Ne oldu ?"
Korkuyla gözleri irileşirken yüzüme baktı.
"Evi küçükler basmış!"
Daha fazla dayanamadım ve gülmeye başladım.
"Ne basmış ne basmış?"
Sinirle kaşlarını çattı. Aboo kızın damarına bastık iyi mi!
"Ne gülüyorsun kızım?! Hadi daha fazla oyalanmadan çıkalım!"
Karnımı tutarak gülmeye başladım, sabah sabah benim için bu kadar gülme onun içinde korku yeterliydi bence. Zaten bugün baya bir korkacaktı en iyisi daha fazla gerçeği saklamamak.
"Ay Duru bir sakin ol!"
Olduğu yerde ayaklarını sertçe yere vurdu.
"Ne sakin olmasından bahsediyorsun kızım sen! Evi küçükler basmış!"
"Tamam Duru. Evi böcekler falan basmadı."
Yüzünü buruşturdu.
"Şunlara böcek deme!"
Zorla gülmemi durdurarak konuştum.
"E ne diyeyim böcek işte!"
"Gökçe!"
"Duru o plastik böcek."
Yüzü öyle bir hâl aldıki anlatılmaz yaşanır o derece artık. Gülmekten artık çenem ağrımaya başladı yahu! Duru hâla yüzüne bön bön bakıyor, koşun komşular kız şoka girdi!
Elimi gözlerinin önünde salladım.
"Dünyadan Duru'ya orda mısın?"
Gözlerini ardı ardına kırpıştırarak bana döndü.
"Ne dedin, ne dedin?"
"Plastik böcek dedim. Boşuna korktun yani."
"Şimdi sen bana şaka mı yaptın?"
Ellerimi belime yerleştirdim.
"Evet, dünkü şakanın karşılığı. Ha bu arada! Kahvaltı hazır, ben mutfağa gidiyorum. Hadi canım sende gelirsin."
Arkamda şaşkın bir adet Duru bırakarak mutfağa yöneldim.
Şoklu bir Duru'yla beraber yaptığımız kahvaltıyı toplamış salonda oturuyorduk.
"Hadi Gökçe kalk hazırlan iş başvurusu yapmaya gidelim."
Duru'nun seslenmesiyle ayaklandım. Vücudumu ona dönderip konuşmaya başladım.
"Olur... şey bugünlük senden giyinebilir miyim? İş başvurusundan sonda alışverişe çıkarız."
"Saçmalama kızım sorman hata gel beraber bakalım."
O da benim gibi ayağa kalktı ve odasına doğru yürümeye başladı. Tam o sırada aklıma gelen şeyle sırıtıp konuşmaya başladım.
"Saç malanmaz taranır Duru'cum."
Dememle olduğu yerde durdu. Bir süre ikimizde öyle durduk. İlk önce kafasını sonra tüm bedenini bana doğru dönderdi. Dik dik suratıma bakmaya başladı. İşarte parmağıyla önce beni sonra kendini göstererek konuştu.
"Sen şimdi bana espri mi yaptın?"
Başımı onaylar anlamda bir aşağı bir yukarıya doğru salladım. Alt dudağımı dişlerimin arasına aldım ve diyeceklerini beklemeye başladım. Yine düşünmeden konuştum ya şu dilime bir mukayyet olamıyorum!
"Peki."
Sakince konuşup önüne döndü ve odasına gitti. Şu an evde ölüm sessizliği vardı.
"Gökçe hemen buraya gel!"
Duru'nun bağırmasıyla olduğum yerde sıçradım, koşarak yanına gittim.
Duru'nun dolabından çok güzel bir takım seçmiştik. Çok şık bir takımdı. Üzerime cık demiş oturmuştu.
Ben üzerimi giyinmek üzere elimdeki kıyafetlerle kaldığım odaya yöneldim. Odadan çıkmadan önce gözümün ucuyla Duru'ya baktım,banyoya doğru gidiyordu büyük ihtimalle dişlerini fırçalayacak.
Tam odanın kapısına gelmiştim ki;
"Gökçe! Bittin kızım sen! Kaç kurtar kendini benden!"
Eyvah ki ne eyvah topukla Gökçe.
Kapıyı açtığım gibi kendimi odanın içine attım hemen ardından kilitledim. Benim kapıyı kilitlememle Duru'nun kapıya dayanması bir oldu. Kapıyı açmaya çalışırken bir yandan da bana bağırıyordu.
"Gökçe, aç hadi şu kapıyı! Açsana kızım!"
Bir süre sonra kapıyı zorlamayı bıraktı. Gitmiş miydi? Bu kadar çabuk mu? Yok canım burada Duru'dan bahsediyoruz değil mi? Evet, evet! Kapıyı açıp baksam desem kapıyı açtığım gibi üzerime çullanabilir.
Kendi kendime düşüncelere dalmışken, Duru bir anda kapıya tekme attı. Bu âni hareketini beklemediğim için olduğum yerde zıpladım.
"Görüşeceğiz kızım seninle! Görüşeceğiz!"
Araba kocaman yüksek katlı bir binanın önünde durdu. Arabadan inip etrafı incelemeye başladım. Bu bina baya baya yüksekti. Neyse şimdi hiç görmemişiz gibi bakmayalım.
Duru'nun arkasından bende binaya girdim. Güvenlikten geçtikten sonra asansörün önünde durduk. Asansörün kapıları açılınca içinden yığınla insan çıktı, ardından biz bindik.
Duru'dan aldığım bilgilere göre, burası bir takı tasarım şirketiymiş. Türkiye de ve dünya çapında da oldukça ünlüymüş. Çoğu ünlü takılarını bu şirkete tasarlattırıyormuş.
17. Kata geldiğimizde asansörden indik. Duru önde ben arkada ilerlemeye başladık. Ben etrafa bakınırken çoktan Duru bir kapının önünde durmuştu. Kapının üstünde yazan isme baktığım zaman, üstünde 'Müdür' yazıyordu.
Haydi bakalım gazamız mübarek olsun gardaşlarım. Bana şans dileyin.
İçeriden 'gir' komutu gelince, Duru kapıyı açmadan önce bana baktı ve göz kırptı ardından içeriye girdik.
45 yaşlarında saçları gür ama beyazlaşmış gözündeki okuma gözlüğü ile önündeki kağıtlarla uğraşan bir adam belirdi. Kafasını kaldırıp samimi sayılacak bir gülümseme ile önündeki koltukları işaret etti.
"Hoşgeldin Duru kızım, sende hoşgeldin Gökçe."
İsmimi nerden biliyordu acaba? Eh gerçi Duru tüm şirkete adımı duyurmuştur değil mi?
"Gökçeciğim.."
Adam benden kibar konuşuyor.
"Duru senden bahsetti. Bende iş başvurunu yaptım. Sadece onaylamak kaldı. Sen kabul ettikten sonra her şey tamam."
Duru'ya gözümün ucuyla baktığımda kafasını olumlu anlamda salladı. Ne olabilirdi ki en fazla yani değil mi? Hem de işsizim iş lazım kabul etmem en mantıklısı
"Tamamdır kabul ediyorum."
Adam iki elini birbirine vurup ayağa kalktı.
"Hayırlı olsun pek görüşemeyecek olamamız beni üzüyor ama Rüzgar Bey'in rahatlayacağı düşüncesiyle mutluluk duyuyorum Gökçeciğim."
Pek görüşemeyecek miyiz? Bu şirketin başka binası falan mı vardı?
"Pek görüşmeyeceğiz derken?"
"Özel sekreter olacağınız için Rüzgar Bey nerede siz orada. Şunu söylemeliyim ki pek şirkette kalan bir tipte insan değildir."
"Özel sekreter mi?"
"Evet,bilmiyor muydunuz?"
Şaşkın ve sinirli bir şekilde Duru'ya döndüğümde bana göz kırpmıştı
Ah Duru! Başıma ne işler açtın sen?
Duru hemen araya girdi.
"Yok amca biliyor biliyor tabiki değil mi Gökçe ?"
Hipnoz olmuşçasına başımı yavaş yavaş aşağı yukarı salladım.
"Hı-hı evet evet tamam her şey için teşekkür ederim,görüşmek üzere."
İş görüşmesinden çıkmıştım ve şimdi alışveriş merkezine doğru yol alıyoruz. Duru'yla sabah anlaştığımız gibi bana yeni iş yerinde giyebileceğim kıyafetlere bakacağız. Belki alışveriş merkezinde işim bittikçe sonra kendi evime uğrarım. Anneanneme bu kadar endişe yeter diye düşünüyorum. Duru da kaldığımı biliyor ancak yine de endişelenmiştir o.
Alışveriş merkezine girdiğimiz an acıktığını hissettim. Duru'yu biricik arkadaşımı ikna edersem beraber bir yemek yiyebilir bence ardından da bir tatlı. Ay düşüncesi bile acıktırdı.
"Duruuu."
"Efendim başımın belası. Yine ne istiyorsun?"
Ellerimi önümdeki birleştirdim, dudaklarımı büküp köpek bakışı yaptım. Yani umarım çünkü bu tarz şeylerde pek de iyi olduğum söylenemezdi. Önümde birleştirdiğim ellerimden birini karnımın üzerine koyup hareket ettirmeye başladım.
"Ben çok acıktım. Hemde dünyalar kadar. Bu tatlış arkadaşını kırmayacaksın değil mi?"
'Sen ciddi misin?' bakışları atmaya başladı. Tamam biraz çocuksu davranmış olabilirim ama yemek benim en hassas noktalarımdan birisi yani ne yapayım söz konusu yemek olunca kendimi kaybedebiliyorum.
"İyi tamam. Önce senin şu kıyafetlerini bir halledelim de benim bildiğim bir yer var oraya gideriz. Şimdi düş önüme bakalım."
İşaret parmağıyla önüyle işaret ederek önüne geçmemi beklemişti. Duru bazen bana olmayan annem gibi davranıyordu. Bu benim gerçekten çok hoşuma gidiyor. Ben hiç anne sevgisi görmedim, ama o görmediğim sevgiyi Duru ve anneannem bana hiç hissettirmediler tabii anne sevgisinin yerini tutamaz ama olsun.
Duru'yu daha fazla bekletmemek adına önüne geçtim ve yürümeye başladım.
İlk durağımız elbise mağazası oldu. Ne çok uzun ne de çok kısa olacak şekilde elbiseler bakmaya başladık. Çeşit çeşit, renk renk bir sürü elbise vardı. Hepsi de birbirinden güzel gözüküyordu.
Gözüme kestirdiğim yeşil bir elbiseyi elime aldım ve incelemeye başladım. Tam istediğim gibi ne çok uzun ne çok kısa boyu tam istediğim gibi ve öyle taşlı pullu falanda değildi.
Yeşil elbisenin yanında duran mavi elbise de çok hoş duruyordu ama bu yeşil elbiseye göre biraz daha kısaydı ama denemekten zarar gelmez.
Elimde beş altı tane elbiseyle mağazada dolaşırken yanıma ne zamandır uğramayan Duru hanım uğradı. elinde bir kaç tane elbise vardı. Elindeki elbiseleri bana uzattı.
"Al bak, bunlar tam sana göre bunları da bir dene derim."
Elindeki elbiseleri zorla kucağıma aldım.
"Tamam o zaman ben denemeye gidiyorum."
"Koltukların olduğu kısımda seni bekliyorum."
İlk elbise olarak Duru'nun verdiklerinden gri bir elbiseydi. Spor bir elbiseydi her yerde giyilebilecek tarzdaydı. Tam benim tarzımda. Perdeyi açıp dışarıya çıktığımda bacak bacak üstüne atmış Türk kahvesi içen bir adet Duru'yla karşılaştım. Daha beni fark etmemişti.
"Duru hanımlar ne düşünürler?"
Bir tur kendi etrafımda döndüm. Duru'yla bakışlarımız kesiştiği zaman bana baş parmağını kaldırıp gülümsedi.
"Harika olmuş. Çok yakışmış. Diğerlerini de dene bakalım."
Mutlulukla ellerimi çırpıp deneme odasına döndüm.
Ölüyorum! Kaç tane kıyafet denedim bilmiyorum bir süre sonra artık o kadar gelmeye başladı ki saymayı bıraktım resmen!
Şu an ellerimizde poşetler yemek yemeye gidiyoruz. O kadar çok enerji harcadım ki daha fazla acıktım. Her an açlıktan bayılabilirim yani o kadar. Yorulmuş çıkan bir sesle Duru'ya döndüm.
"Daha ne kadar var. Çok açım ve çok yorgunum."
"Az kaldı sabret azıcık."
Kafamı eğip attığımız adımları saymaya başladım. Tam bir kaç adım atmışken önümde ki Duru bir an durunca kendimi frenleyemedim ve Duru'nun sırtına kafamı tosladım.
Bir elimdeki poşetleri yere bırakıp kafamı ovuşturmaya başladım. Duru'da da nasıl bir sırt varsa artık taş mübarek. Kafam yarıldı sandım ya.
"Kızım napıyorsun ya bir an durulur mu öyle?"
"Abartma Gökçe küçük bir çarpma."
Acıyan kafamı tutarken yüzümü ekşittim.
"Tabi tabi. Ben bir an kafam yarıldı sandım."
"Sen acıkmadın galiba kal sen burada . Ben giriyorum."
Dediği gibi arkasını dönüp gitmesi bir oldu. Hain! İnsan bir arkadaşını beklerdi ya !
Daha fazla beklemeden arkasından bende girdim. İçerisi mis gibi yemek kokularıyla doluydu.
Saat şu an 00.56 Duru'nun yatmaya gitmesinin üzerinden 23 dakika geçmişti. Uyumuştur diye düşünüyorum. Gidip önce Duru'yu kontrol edelim emin olduktan sonra günün son şakasını yapalım ve bugünü kapatalım. Çok yorgunum zaten alışverişte suyum çıktı resmen!
Oturduğum yerden ayaklanıp Duru'nun odasına adımlamaya başladım. Odasından içeriye girip baktığımda uyuduğunu gördüm. O zaman şaka başlasın!
Duru'nun odasından çıktığım gibi hızlı adımlarla mutfağa gittim. Hazırladığım malzemeleri elime aldım. Evet, eksik var mı bir bakalım. Kuru kafa, traş köpüğü, tüy ve su. Hepsi tam!
Duru'nun yanına geldiğimde açık olan avucunun içine sessizce traş köpüğü sıktım. Daha sonra banyonun kapısını açıp, aralıklı bıraktım. Aralıklı bıraktığım kapının üzerine su dolu olan kovayı koydum. Daha sonda telefonumdan videoyu başlatıp her şeyi çekecek şekilde düzgün bir yere yerleştirdim. Telefonumu da yerleştirdiğime göre sıra bir çubuğun ucuna bağladığım kuru kafadaydı, kuru kafayı elime alıp şakaya başlamak üzere yatağa doğru ilerledim. LEST START!!
Yanımda getirdiğim tüyü Duru'nun burnuna değdirdim. Hafif hareketlendi ama uyanmadı. Tekrar değdirdim, yine uyanmadı. Ne uykuymuş be! Sabır dileyerek tekrar burnuna değdirdim bu sefer büyük bir oflama ile traş köpüğü dolu avucunu suratına yapıştırdı. Yüz ifadesi... o kadar komik ki! Şu an gülmemek için ne savaşlar veriyorum bir bilseniz.
Yavaş yavaş gözlerini açmaya başlarken çubuğun ucuna bağladığım kuru kafayı yüzünün hizasına tuttum.
"Hay ben senin ya-"
Derken kuru kafayı görmesi ile çığlık atması bir oldu.
"Aaaaaa!"
Yataktan bir çıkışı vardı ama öyle böyle değil yani. Koşarak banyoya yöneldi ancak orada onu çok güzel bir süpriz bekliyordu. Duru koşarak banyoya giderken arkasından bakmaya başladım. Kapıyı açtığı gibi üzerine bir kova suyun devrilmesi bir oldu.
"Gökçe!"
Adımı öyle bir haykırmıştı ki evi inletti mübarek. Şu an olduğu yerde kıpırdamadan duruyordu. Ayy ne yapacak şimdi bu bana?. Kıtır kıtır doğramaz değil mi? Yok canım kıyamaz ki o bana!
"Gökçe, kaç!"
Duru'ya şirince sırıttım. Koşarak telefonumu aldım ardından kaldığım odaya koşmaya başladım. Odaya girdiğim gibi ardımdan kapıyı da kilitledim şimdi Duru'nun ne yapacağı belli olmazdı aman!
Telefonumu şarja takıp kendimi yatağa attım. Bugün cidden çok yorucu geçmişti. Bugün yaşadıklarımı şöyle bir düşününce büyük bir şok yaşadığım anı hatırladım. Ay ! Allah bilir o an yüzüm nasıl bir ifadeye bürünmüştü. Daha ben onun hesabını Duru hanıma sormadım. Bekle sen bekle. Ama yarını bekle çünkü şu an çok kızgınsın daha fazla kızdırmak istemem seni. Yarın ola hayrola.
Yeni bölüüüüüm geldiiiiiğğğğ!!!
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top