jisung pencereden dışarı baktı, hızla geçen puslu manzarayı izliyordu. bu tarz otobüs yolculuklarının ne kadar rahatlatıcı olduğunu unutmuştu.

uçmanın kendince avantajları vardı tabii ki. trafik yoktu, otobüsün içinde boğazını yırtarak bağıran çocuklar yoktu. ama otobüs yolcukları jisung'a farklı bir rahatlık veriyordu. çok hoşuna gidiyordu.

jisung, gözleri kapalı olan minho'ya baktı. uyuyor mu diye merak etti hala minho'yu izlerken. onu izlemek son zamanlardaki hobisi olmuştu.

minho'nun koltuğa oturmak için kadına izin vermediği için çok sevinmişti. ona bir hayalet ya da etrafta dolanan bir ruh gibi değil sanki gerçek bir insan, normal bir insanmış gibi davranıyordu.

minho, jisung'un ona baktığını hissedince gözlerini açınca jisung anında kızardı.

"neden bana bakıyorsun, çok mu çekiciyim?" dedi minho dalga geçerek, zaten yeterince utanmıştı. jisung geçiştirmeye çalışarak minho'ya ters ters baktı.

"sen öyle san. canım sıkıldı ve seni izlemek de otobüste yapılacak en eğlenceli şey sadece," dedi jisung kendisini savunarak.

minho küçük bir kahkaha attı. telefonunu çıkardı ve kulaklığının kablosunu taktı. "cansız nesneleri tutabiliyordun değil mi?" diye sordu minho ve jisung başıyla onayladı.

kulaklığının bir tekini jisung'a uzattı ve kulağına yerleştirmesini işaret etti. jisung tereddüt ederek kulaklığı takarken kore dramalarında hep böyle olmuyor mu? diye düşündü.

minho da kulaklığın diğer tekini takarken kulaklığın düşmemesi için jisung'a doğru hafifçe eğildi. şarkı listesini açtı ve karışık tuşuna bastıktan sonra müzik kulaklarını doldururken arka plandaki sesler boğuklaşmıştı.

jisung en sevdiği şarkıcı grubunun, the rose'un şarkısının çaldığını fark ettiğinde müziğe mırıldanarak eşlik etti. jisung da minho'ya yakınlaşırken şarkı listesini hayran bir şekilde inceledi.

"vay canına, bunları hepsi en sevdiğim şarkılar. demek ki oldukça benzer müzik zevkimiz varmış," dedi jisung, minho'yla ne kadar yakınlaştıklarını fark etmemişti.

minho yüzünden sadece birkaç santim uzaktaki jisung'a bakmamaya çalışmakla meşguldü. kulaklarının yandığını hissederken muhtemelen yüzünün de açık kırmızı renge büründüğünü tahmin etmişti.

eğer jisung bir insan olsaydı muhtemelen jisung'un nefesini yüzünde hissedebilirdi. sonunda jisung az da olsa uzaklaştığında minho derin bir nefes verdi.

jisung mutlulukla gülümseyerek camdan dışarı izlerken kulaklarını dolduran şarkıya eşlik etti. böyle hissetmeyeli çok uzun zaman olmuştu.

minho ise yüzündeki kocaman bir gülümsemeyle camdan dışarı izleyen jisung'u izlemekten kendisini alıkoyamıyordu. güneş ışığı camdan yansıyıp jisung'un yüzüne değerken olduğundan çok daha güzel görünüyordu.

"keşke..." diye mırıldandı minho, kalbinin asla elde edemeyeceği bir şeyi istediğini çok iyi biliyordu.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top