十二
"sanırım jisung'un sınıf arkadaşı değilsin? şimdi 23 yaşında olmalıydı ve sen de hala çok genç görünüyorsun," dedi jisung'un annesi ve minho'nun önüne bir kase pirinç lapası koydu.
minho gülümseyerek bakarken yemeğine başlamak için bir çift chopstick aldı. "evet, aslında jisung'dan daha küçüğüm. internette tanıştık ve arkadaş olduk. onunla gerçek hayatta hiç tanışmadık ama. keşke zamanı geriye alabilsem de o ölme-" minho cümlesinin devamını getiremedi.
jisung'un annesi sessizlik içinde başını salladı, gözyaşlarını engellemeye çalıştığı belliydi. jisung'un da kalbi sıkışırken üzüntüsünü alıp götürmek için annesine sıkıcı sarılabilmeyi istiyordu.
minho önce jisung'a ardından jisung'un annesine baktı, oğlunun şu anda tam önünde olduğunu söylebilmeyi diledi.
jisung'un annesi gözyaşlarını gözlerini kırpıştırarak engellerken hafifçe gülerek özür diledi. "çok özür dilerim, aşırı duygusallaştım."
minho başını salladı, "hiç önemli değil. üzerinden beş yıl geçmiş olsa da hala ne kadar üzgün olabildiğinizi tahmin edebiliyorum. acınız asla azalmıyor, değil mi?"
jisung'un annesi jisung'dan bahsederken minho sessizce ev yemeğini yemeye devam etti.
"jisung'un çocukluk fotoğraflarına bakmak ister misin? şurada fotoğraf albümü var." jisung'un annesi albümü işaret ederken yerinden kalktı.
"aman tanrım, hayır lütfen." minho, jisung'un yüzünü buruşturduğunu gördü.
"evet lütfen, çok isterim," dedi minho ve jisung'un daha çok inlemesine neden oldu.
"senden nefret ediyorum lee minho," dedi jisung, minho'ya ters ters bakarken. minho sadece omuzlarını silkerken yüzünde masumane bir ifade vardı.
jisung'un annesi albümü açarak minho'ya uzattı. yüzünün pastayla kaplı küçük bir çocuk olan fotoğrafı işaret etti.
"jisung burada üç yaşında, çok tatlı değil mi?" dedi annesi gülümseyerek fotoğrafa bakarken. sonraki sayfayı çevirdi, jisung'un her bir fotoğrafını minho'ya gösterdi.
sayfalar çevrildikçe jisung daha da utandı, içten içe utançtan çığlıklar atıyordu.
"ah bak bu da jisung'un stüdyoda olduğu fotoğraflardan biri. birkaç tane kendi şarkısını kaydetmişti," dedi ergenlik dönemlerinde olduğu belli olan jisung'u işaret ederek.
"kendi şarkılarını mı yazdı?" diye sordu minho şaşkınlıkla. jisung'un annesi gururlu bir şekilde gülümsedi. "gerçekten çok yetenikliydi. eğer dinlemek istersen bazılarını youtube'a yükledi. kendisine 'j.one' ismini vermişti."
jisung çığlık atarak ayağa kalktı ve odanın diğer tarafına koşturdu. "neden bunları anlatıyorsun ona anne? şimdi gidip şarkıları dinleyecek!"
minho kahkaha atarken jisung'un annesi şaşkınlıkla baktı. anında kahkahasını kesip mahcup bir şekilde başını kaşıdı. "ee, cidden çok iyiymiş. kendi şarkılarını yazdığını bilmiyordum."
zaman geçti ve minho kendisini kapının önünde, jisung'un annesine yemek için teşekkür edip veda için el sallarken buldu. "çok teşekkür ederim, ayrıca rahatsızlık verdiğim için de kusura bakmayın."
"sorun değil, sana kapımız her zaman açık. jisung'un arkadaşları benim oğlum gibidir," dedi annesi yüzündeki içten gülümsemeyle.
jisung büyük bir üzüntüyle evin önünde dikilirken annesini henüz bırakmak istemiyordu. kalbiinin sıkıştığını hissederken tanıdık acı hissi tekrar tüm bedenini ele geçirmişti.
"güle güle, yakında tekrar geleceğim. söz," dedi ve annesinin onu göremediğini umursamadan el salladı.
"ee, gitmeden önce söylemem gerek. jisung'un sizin gibi bir annesi olduğu için çok güzel bir hayatı vardı. o yüzden çok üzülmeyin, şu anda her neredeyse çok mutlu olduğuna eminim," dedi minho ve jisung'un annesi kocaman gülümsedi.
"teşekkür ederim minho," dedi jisung, minho'ya. minho'nun böyle bir şey söyleyeceğini beklemiyordu ama söylediği için minnettardı.
etraftaki manzaranın tadını çıkararak huzur verici bir sessizlik için yan yana yürüdüler.
"j.one demek ha?" dedi minho, jisung'la dalga geçercesine. jisung ise cevap olarak omzuna yumruk attı. her ne kadar yumruğu hissedemese de.
"off, kapa çeneni. şimdi sürekli bununla dalga geçersin," dedi jisung somurtup gözlerini devirerek.
minho cebindeki kağıt parçasını çıkardı ve listeyi gözden geçirdi. jisung'un yaşadığı yerde ikisinin de yapabileceğini bir şey olmasını umuyordu.
"bak, karaokede bir gece geçir yazmışsın," dedi minho yirmi altıncı maddeyi okuyarak.
"ah o madde. hep gitmek istemiştim ama hiç fırsatım olmadı. oldukça iyi bir şarkıcı ve rapçiyim, biliyor musun?" dedi jisung gururlu bir kaşını kaldırarak.
minho sadece sırıttı. "madem istiyorsun hemen şimdi gidelim. buralarda hiç karaoke var mı?"
"evet, tam köşede bir tane var. beni takip et."
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top