4.7 Kanla Yapılan Anlaşma✤

Herkese Merhaba! Bölümü okuyanlar en azından kendilerini belli etmek amacıyla oy verebilir mi? Ayrıca yorum görürsem çok mutlu olurum. Lütfen varlığınızı belli edin, gösterin!

●EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA BENİ TAKİP EDİN! BÖLÜM DUYURUSU YAPIYORUM!

Yayın Tarihi: 26.02.2023 (23:44)

Bölüm Şarkısı: Dove Cameron, Khalid - We Go Down Together

Lussamus Krallığı - Omae

Paiman

"Söylesene tatlım, Venira seni nasıl bu zamana kadar delirtmedi? Bunun saklı sırrı nedir?" dedim.

Tamerin "Onu bir yabancı olarak görüyorum ve her şey çözülüyor."

"Ah, bir yabancı. Oysa hayatının ilk dönüm noktasında Venira vardı. Bir yabancı olarak görebilmen büyük bir başarı." dedim ve gülümsedim.

Doğru bir soruydu. Sorulması gereken bir soru. Venira'nın varlığı Tamerin'i gergin bir hale getirir diyen kesim çok fazlayken Tamerin ona oldukça ılımlı yaklaşması sarayı şaşırtmıştı. İki kadının geçmişi herkes tarafından biliniyordu. Bu geçmişin kanlı bir sona götürebileceğinden herkes korkuyordu. Bu ihtimale dair hazırlıklar bile yapıldığını duymuştum. Sonuca gelirsek kanlı bir hesaplaşma yerine güç birliğine karar verilmesi herkesi şaşırtmıştı. Nasıl ve neden soruları fazlaydı ama cevap yoktu. Tamerin cevap vermekten kaçınıyordu. Eh, benim gibi özel insanlar biliyordu. Hoş, bu bilgiyi yaymanın bedelinin tatsız bir bedel olduğunu biliyorduk. Zamanı gelince herkes öğrenirdi.

Aslında bu iki kadının savaşmaması herkes adına yararlıydı. Çünkü bana göre bu savaşın sonu olmazdı. Nesilden nesle aktarılan bir mirasa dönüşeceğine kuşkum yoktu. Sonu olsa bile her iki taraf zarar görürdü. Birbirilerinin sonu olurlardı. En iyi ihtimalle birisi yaşasa bile eski gücünde olmazdı. Böyle bir şey olmamalıydı. Ortada daha büyük bir sorun varken güçlerini birbirinin üzerinde kırdırmak yersiz olurdu. Chaezan. Lee Chaezan. Bu kadından iliklerime kadar nefret ediyordum. Nefretim öyle derindi ki, tarifi yoktu. Keşke nefretim bir insan olsa da o kadının boğazını sıksa. O zaman ölebileceğine inanıyordum. Evet, sıradan bir insan değildi. Ölmesi güç deniliyordu ama benim nefretim o kadını öldürürdü.

Tamerin koluma girmiş, bana gülümsemişti. Sakin bir sesle "Biliyor musun, senatörler Venira'nın oğlu Abrek'i görünce neden Delare onunla nişanlanmıyor dermiş." dedi.

"Amaçları ne, yenilmiş bir yemeği bir daha yemek mi?" dedim. Saevthas'ın sözüydü yenilmiş bir yemeği bir daha yemek. Anlamı yaşanan, denen bir durumu tekrarlama isteğiydi.

"Herkes az çok anladı ittifaklığımızı duyuracağımızı. Bunun taçlanmasını istiyorlar. Delare ve Venira'nın oğlu Abrek Turgen. Asla izin vereceğim bir şey değil. Venira'yla ittifak oluyorum diye çocuklarımızın birleşmesine izin verecek değilim."

"Delare'nin de bunu isteyeceğini düşünmüyorum. Yeğenimin aşk konusunda annesi gibi seçici olduğunu biliyorum."

"Delare evlatlarım içinde duygularına en çok önem vereni."

"Annesi gibi duygularının peşinde koşmayı seviyor. Ona bu konuda kızacaksan kendi yaptıklarını düşün."

Tamerin gülmüştü."Fakat Paiman o benimle bir değil. Onun bulunduğu konum itibariyle kendisini dizginlemesi lazım. Aksi halde güçlü olamaz."

"Güçlü olacağını bildiğin halde endişelerinle böyle düşünüyorsun. Tamerin, senin kızın o. Bu şekilde gör."

"Dünya acımasız bir yerse Lussamus bu acımasızlığın beşiği. Bir anne olarak endişelerim çok fazla."

"Rahatlamanı istiyorum. Bu endişelerin çocuklarını da korkutuyor."

"Nasıl bilebilirsin ki?"

"Onlara olan yakınlığımı küçümseyerek kalbimi kırıyorsun. Her biriyle özenle ilgileniyorum, onlarsa benim yanımda rahatlar. İçlerinden geçeni diyorlar, demeseler bile anlayabileceğim şekilde ipucular veriyorlar."

"Böyle birisinin olmasına seviniyorum. Benim göremediğim noktaları görüyorsun. Çocuklarımla olan ilişkimde yardımcı oluyor bu."

"Benim buradaki görevim zaten bu değil mi? Çocukları anneleri ve babalarından daha çok dinlemek." dedim. Tamerin durup hafifçe omzuma vurunca gülmüştüm."Ah, bir görevim daha vardı. Kraliçe Tamerin'in bahçede yürüme arkadaşı olmak."

"Sen bizim için önemli ve vazgeçilmez birisin. Asla bu sarayda kendini tek bir olayla sınırlayamazsın. İyi ki bizimlesin, Paiman."

Onun gözlerine baktım. Samimiydi. Benim varlığımdan şikayetçi değildi. Bu kadını üzmeye hakkım yoktu. Her şekilde burayı evim olarak görmem için çok çabalıyordu."Ben de burada sizinle olduğum için mutluyum, Tamerin. Kendimi güvende hissediyorum. Ne olursa olsun buradan kopamayacağımı da biliyorum."

"Beni avutmak için böyle konuşuyorsan hiç yapma. Seni tanıyorum. Saevthas senin en kıymetlin."

"Belki de zaman bir şeyleri benim için değiştirdi. Yaşadıklarım, düşüncelerimi şekillendirdi. Evet, Saevthas'ı geri almak istiyorum ama orada ömrümün sonunu dek geçirir miyim, bilemiyorum." dedim.

Tek kaşını kaldırdığında gülümsedim. Ona düşüncelerimin tamamını diyemezdim. Korkutmak istemiyordum.

Sizin güvende olduğunuzu görmeden Lussamus'u terk edemem.

Evet, burada gerçekten kalma nedenim buydu. Bir şekilde hislerim beni buna itiyordu. Kaybetmeyi sevmiyordum. Daha önce yaşadığım bu duyguyu bir kez daha tatma peşinde değildim. Lussamus'dan ayrılacaksam Tamerin ve Kaveh'in, çocukların güvende olduğunu bilmeliydim. Fakat bu Chaezan yaşadığı sürece mümkün değildi. Tatsız bir durumdu ama çözülmeyecek gibi değildi. Biraz zaman ve güç istiyordu. Zaman boldu, öyle duruyordu diyeyim. Güce gelince elbette elde edilirdi. İnsan denilen varlığın isteyip de elde edemeyeceği bir şey yoktu.

Tamerin "Bazen bakışlarında öyle bir hüzün, öyle bir acı oluyor ki boğulduğumu hissediyorum. Yine gözlerinde o hüzün var. Söyle, neyin hüznü bu?"

Rahat bir tavırla "Bir şey olduğu yok, sen abartıyorsun. Hayatın boyunca acı çekmeye o kadar alışmışsın ki, çevrendeki herkesin acı çektiğini sanıyorsun." dedim.

"Ah, kimi kandırıyorsun? Evet, hayatımın erken döneminde acı çektim ama şu an çekmiyorum. Acı çekmediğim için çevremdeki herkesi de acı çekiyor demiyorum. Gördüğümü söylüyorum."

"O zaman gözlerinde sıkıntı var. Bir şey olduğu yok, her şey yolunda. Sinir bozucu bir şekilde yolunda. Eh, benim de katkım var. Yaptığım her iş, mükemmel oluyor."

Tamerin gülmüş, başını iki yana sallamıştı."Ne yaşarsan yaşa, bu kendini beğenmiş tavrın asla eksilmiyor. Aman eksilmesin, senin gücünü bu oluşturuyor."

"Kibir benim hem kazanma sebebim hem de kaybetme. Kibrim yüzünden aldığım yenilgiyi biliyorsun."

"Ne olursa olsun, seni sen yapıyor. Bunu aklından çıkarma."

"Kibrimin kötü olmadığını söyleyen nadir insanlardan birisin. Genelde kibrim insanları iter. Buna sen de şahit oldun."

"İnsanları olduğu gibi kabul edememek, sorunlara yol açıyor. Senden uzaklaşanlar seni olduğu gibi kabul edemeyenler."

Belki haklıydı, belki değildi. Bunun hesabını yapmayacaktım."Her neyse Tamerin. Benim odama gitmem lazım sonra geneleve uğrayacağım. Orada ufak bir görüşmem var."

"Saraydan uzaklaşmanı istemem. Bartan ve Venira varken geneleve gitmen dikkat çekebilir. Bir süre oradan uzakta dur, olamaz mı?"

"Üzgünüm, diğer işlerimi oradan yürütüyorum. Kuzeyliler burada diye arka plana atamam."

"Tamam, git bakalım. Sonra bunu konuşuruz."

"Merak etme, her şey yolunda olacak." dedim ve ellerimi omuzlarına koydum. Bana bakan kara gözlere gülümsedim. "Kazanmanın yolunu her seferinde bulan bu adama güvendiğin için teşekkür ederim."

"Teşekküre hiç gerek yok. Ben her daim, senin yanında olacağım. Kayberken veya kazanırken. Hiç fark etmiyor." dedi.

Kaybederken veya kazanırken. Bunu değer verdiğin insandan duymak, benim gibi bir adam için armağandı. Tamerin'in yanından ayrılırken kendimi rahatlamış hissediyordum. Onunla konuşmak, iyi geliyordu. Kaveh'le de aynı his vardı ama Tamerin başkaydı. Ailemden birisi olmadığı için bu rahatlığı sevdiğim kanısındaydım. Kaveh, benim kanımdandı. Onunla konuşmanın verdiği rahatlığın bir nedeni bu olabilirdi ama Tamerin başkaydı. Ne benim ülkemin insanıydı, ne de şehrimin sarayında yaşamıştı. Ama onun yanında rahattım. Bu rahatlığı seviyordum. Kaybetmek istemiyordum. Tamerin. Seninle aramızdaki bağın her daim özel olacağına inanacağım. Ne yaşanırsa yaşansın, sen hayatımdaki özel insanlardan birisi olacaksın. Bu da seni benim açımdan unutulmaz kılacak.

Akşam yemeğimi erken yemeyi seçmiştim. Odamda tek başıma. Genelevdeki yemeklerden birkaç defa rahatsızlandığım için, kullanılan ürünlerin bayatlığından dolayı, sarayda yemeye dikkat ediyordum. Orası benim ikinci evim gibi olmuştu. Kirli işlerimi rahatça yürütüyordum. Gençliğimde Khahra'daki sarayda bana bir genelevi entrikaların için çok seveceksin deselerdi, gülmekten bayılırdım herhalde. Dünyanın en komik şakası gibi gelirdi ama gerçekti. O zamanki Paiman'la şimdiki ben arasında fark vardı. O zamanki Paiman'ı daha saf buluyordum. Hayata karşı saf geliyordu. Saflığı bozulmuştu ama itiraz eden var mıydı? Her şeye rağmen kendi yolumda ilerleyecektim. Saf veya kirli. Ne fark ediyordu?

Omae zengini gibi giyindikten sonra Dabeer ile çıkmıştık. Kuzeyli sözde dostlarla yemek yeme gibi hevesim yoktu. Tamerin ve Kaveh onlarla yeterince ilgileniyordu. Akşam Omae'yi ayrı seviyordum. Şehrin güzelliği ortaya çıkıyordu. Khahra kadar cazibeli değildi ama buradaki güzelliği inkar edersem Kül Tanrıçası yalanım yüzünden beni heykel yapardı. Geneleve geldiğimde saygıyla karşılanmıştım. Gizli patron olduğumdandı. Dabeer hemen içeri dalmıştı. İster istemez buna gülmüştüm. Saray onu geriyordu anlaşılan. Bir parça bu gerginliği burada atmak istiyordu. Peki, atsındı. Bir şey demeyecektim sadık askerime.

Kızların yönlendirmesiyle dans salonuna gitmiştim. Gül tütsüsü odada ilk karşılayan şeydi. Geniş salonda hakim olan renk kırmızı ve pembeydi. Tavanda yer yer aynalar vardı. Duvarlara sevişen insanlar çizilmişti. Ara ara nişlere heykelcikler vardı. Sol kenarda müzisyenler şarkı söylüyordu. Yarı çıplak kadınlar ve erkekler dans ediyordu. Beyaz tülden kıyafetleri vardı. Ara ara birbirilerine dokunuyor olmaları insanın içini kıpır kıpır ediyordu. Salonun en ucundaki sofraya geçmiştim. Bu akşam önemli misafirlerim vardı ve böyle bir yerde onları ağırlamak istediğimi Tanakail'e söylemiştim. Tana beklediğimden iyi bir iş çıkarmıştı.

Kapı açılmış, Tanakail girmişti. Kestane rengi saçlarını tepeden toplamıştı. İki yandan yırtmaçlı, eflatun renginde ipek elbisesi üstündeydi. Normalde Tamerin'e yaptığı saygısızlık yüzünden konuşmuyordum ama bir şekilde sakinleşmiştim bu konuda. Tamerin'in karşısına çıkıp kıskançlığıyla hareket etmesi anlamsızdı. Bu akşamki olay sonucu onunla tekrar konuşmaya başlamıştım.

Yanıma oturup kendisine gümüş kadehe şarap doldurmuştu. Şarabını yudumladıktan sonra "Rufuas misafirlerimizi karşılamaya gitti." dedi.

"Beklediğimden daha iyi bir iş çıkarmışsın." dedim.

"Eh, özür dilemem ve kendimi affettirmem lazımdı. Kusursuz işleri sevdiğin için bu akşama fazlasıyla özendim."

Onun gözlerinin içine "Bir daha olmasın aksi takdirde kurtuluşun olmaz. Dabeer'e verdiğim bir emirle senin icabına bakarım." dedim. İster istemez Tana'nın eli beyaz boynuna gitmişti.

"Olmayacak, Paiman. Özür dilerim. Ben seni asla üzmek istemem biliyorsun."

"Bunu göster, Tana. Tamerin'e yaklaşımına inanamadım, çok kıskançlığına kapıldın."

Başını eğmişti. "Bu oldu çünkü kendimi kontrol edemedim. Onun yerinde olsaydım ben seni seçerdim. Onun bunu yapmamış olması beni sinirlendirdi."

"Bizim yaşadığımız her şeyi bilmeden böyle diyemezsin. Tamerin'le ben bambaşka şeyler yaşadık."

"Ne yaşanırsa yaşansın aradaki aşk her şeyi affetme gücüne sahip olmalı."

"Onu aldatmış olsam bile mi?" dedim. Başını kaldırıp bana bakmıştı. Badem gözlerinde sorular vardı.

"Sen birisine ihanet edemezsin ki! Böyle bir şeyi sende görmüyorum. Aşkına sadıksın."

"Beni tam anlamıyla tanımıyorsun. Tanımaman daha iyi. Tamerin'le yaşadıklarımı bilseydin bence sen de onun gibi davranırdın."

Gülümsemişti. Acı bir gülümseme."Keşke olsaydım ve seni seçseydim. Böylece kıskançlığıma yenilmezdim."

"Her neyse kötü şeyleri hatırlamayalım." dedim ve dansçılara baktım. Kusursuz uyumları vardı. Tenlerinde sim vardı ve bu onların danslarını daha güzel gösteriyordu."Bu gecenin sonunda misafirlerimiz bu dansçılardan kopmak istemeyecekler."

"Senin gücüne, gösterişine yakışır bir gece olacak göreceksin. Beni asıl şaşırtan şey, Naymahaen hükümdarları buradayken senin buraya gelmiş olman."

"Onlarla ilgilenecek yeterince insan var. Benim eksikliğim onların dikkatini çekmeyecektir."

"Sokaktan duyduklarımı sana diyeyim, sen Kraliçe'ye iletirsin. İnsanların bir kısmı Kraliçe Venira'nın varlığından dolayı öfkeli. Yıllar önce Kraliçe Venira kaçmadan evvel kardeşi Abrek'i tahtta tutabilmek adına şehre korku salmıştı. Bunun kinini taşıyan bir grup var."

"Tamerin'e diyeyim, Venira'yı korusun o zaman. Öfkeli insanların kontrolsüz davranışları iki ülkeyi uçurumun kenarına getirebilir."

"Geçmişteki kimi olaylar kolayca unutulamıyor. Kraliçe Venira'nın yerinde olsaydım Omae'de gezmeye cesaret etmezdim veya Kraliçe Tamerin onu fazlasıyla korumalı."

"Başka bir şey duydun mu? Tavigan'dan bir haber yok mu?"

"Tavigan'dan bildiğin gibi. Chaezan'ın emri onlar için kutsal bir vazife olarak görülüyor. Sadece şu dikkatimi çekti, gezgin rahipler ve rahibelerin sayısı artmış durumda. Sürekli olarak Chaezan'ı ve Tavigan'ı över haldeler."

Arka yaslandım. Chaezan'ın başka bir politikasıydı. Mevcut hükümdarları kötü göstermek amacıyla bu gezginlerin sayısını artırmıştı."Acilen bu gezgin rahipler ve rahibeler Lussamus'dan temizlenmeli diyorsun."

"Hükümdarlarımız kendilerini korumak istiyorlarsa evet, bu dediğin olmalı. O gezginler yüzüne başka olaylar bile olabilir."

"Onların itibarlarını küçültmek için buraya çekmeye devam edin. Geneleve gelen bir rahip veya rahibe, iyi bir gözle bakılmayacaktır."

Gülerek "Sonra burada görevlerini yerine getirsinler, değil mi?" dedi.

Kapının açılmasıyla Saevthaslı önemli tüccar grubuyla Rufuas gelmişti. Rufuas bana göz kırparken gülümseyip ayağa kalktım. Her şeyin yolunda olduğunu gösteriyordu. Tanakail'se ayağa kalkıp kenara çekilmişti. Bir yandan en cilveli gülümsemesiyle misafirlere bakıyordu. Müzisyenleri yanına gidip yeni bir şarkı seslendirmeye başlamıştı. Rufuas ise dizlerimin dibine oturmuş, bir aşığın sadakatiyle bana bakıyordu. Onun görevi bu değildi, dinleyecekti her şeyi. Dinleyip daha sonra bana anlatacaktı. Kaçırmak istemediğim noktalar için bunu ondan istemiştim. Yanımda kalabilmesi için bunu yapması lazımdı. Güçlü bir adamın aşkından kör olmuş gözlere kimse git diyemezdi. Git denilince kızacağımı bilirlerdi.

İlk başta basit konulardan başlamıştım. Ortamın güzelliğinden, dansçıların hangisinin güzel olduğu gibi konulardan. Misafirlerim ortamdan etkilenmişlerdi, küçük bir Khahra dediklerinde sırıtmadan duramamıştım. Diğer yandan dansçılardan etkilendikleri barizdi. Tanakail'in sesiyle dansçıların dansları daha hoş bir hale gelmişti. Tanakail kah hüzünlü aşk şarkıları söylüyordu kah neşeli. Sesi güzeldi. İçlerinden birisi onu bu gece istediğinden izin vermemiştim. İzin vermemem karşımdaki göbekli adamı bozsa bile bir şey diyememişti. Tanakail hür bir kadındı, bedenini pazarlamasına gerek yoktu. Bu adamı görünce onunla yatmak istemeyeceğini de adım kadar iyi biliyordum. Bu nedenle onun adına hayır demiştim.

Şarabımı yudumladıktan sonra "Sizin gibi kıymetli dostlarla buluştuğum için çok mutlu oldum. Ashfar, buraya gelmeniz iyi oldu."dedim. Ashfar altın kaplama dişini gösterircesine sırıtmıştı. Siyah top sakallı, uzun siyah saçları olan esmer bir adamdı. İri yarıydı. Kral olduğum zamanlarda Dabeer ile arası iyiydi. Dabeer sayesinde ona ulaşmıştım ve bugünkü toplantı gerçekleşmişti.

Ashfar "Prens asıl burada olduğumuz için biz şanslıyız. Sanki Kan Tanrıçası'nın tutku bahçesine düşmüş gibiyiz. Birbirinden güzel kadınlar ve yakışıklı erkekler arasında bize sonsuz bir eğlence sunuyorsunuz." dedi. Kara gözleri Rufuas'a takılmıştı.Ona bakışı daha yumuşak olmuştu."Şu anlaşılıyor ki, burada bulunan herkesi aşk için kollarımızın arasına almamız mümkün değil."

Rufuas'a bakıp yanağını okşarken "Sizin için üzücü bir gerçeği kabullenmiş olmalısınız aksi halde eğlenemezsiniz. Rufuas benim yatağımda, tıpkı Tanakail gibi. Onlara farklı niyetler beslemeniz sizin adınıza hoş olmaz." dedim. Rufuas avucumun içini öpünce elimi çekmiştim.

"Bunu anladık, Prens. Merak etmeyin."

Soroush tok sesiyle "Buraya neden davet edildik, onu merak ediyorum. Ashfar net bir şey söylemedi. Bu eğlence için çağrıldıysak böyle eğlenceleri Khahra'da da bulurdum." dedi. Soroush gibi birkaç adam daha başını sallamıştı. Onları özellikle davet etmiştim. Khahra içinde güç kazanan yeni isimlerdi. Eskileri zaten benimleydi, bunu mektuplaşmaları açıktı.

Bu adamlarıngüç kazanmasındaki yolu da biliyordum. Pek sevgili kızlarını Farzad'ın haremine göndermişlerdi. Kimilerinin ölmüştü, kimilerininkisi başarısız olmuştu. Doğan çocukların yılan karışımı olması ayrı korkunçtu. Soroush ve yanındakiler bundan memnun olmayanlardı. Kızlarının hayatlarını kararttıklarını düşünüyorlardı. Çare arıyorlardı veya intikam. Çareleri de intikamları da bendim.

İçki doldurması için kadehimi Rufuas'a uzatıp "Buraya davet ettim çünkü yanlış giden şeylere durmak isteyen adamlarla konuşmalıydım." dedim. Rufuas kadehimi getirdiğinde yudumlayıp onlara baktım.

Soroush "Nasıl olacak? Khahra'dan bu kadar uzaktayken ne yapabilirsiniz?"

"Neler yapmadın demeliydin, Soroush. Her daim ülkem adına çabaladım. Farzad'ın yanlışları sizi yanlış yerlere sürüklemesin istedim. Fakat ne kadar başarılı olabildim, tartışılır. Şu anınızı kurtaramadım ama geleceğinizi kurtarabildim."

"Geleceğimizi kurtarıp şimdiyi nasıl kurtaramadınız ki?" dedi. Sesindeki gizli alay kaşlarımı çatmama neden olmuştu.

"Azem benimle, Soroush. Saevthas'ın geleceği, o. Onu kendimden bile daha iyi bir kral olabilecek şekilde yetiştirdim. Şimdinizi kurtarmayı başarabilmem için Khahra'da cesur dostlarımla Farzad'a ağır darbeler vermem lazımdı."

Giv merakla "Cesur dostlar mı?" dedi. İçlerinde en genç olandı ve kızını ilk kaybedendi. Dabeer'in dediğine göre kızının doğumda ölmesi onu biraz delirtmişti. Tek kızını boş bir yere harcadığını kabullenmek onu sarsmıştı.

"Giv, cesur dostlarım sizlersiniz!"

Ashfar "Prensim, bizim yapabileceğimiz bir şey yok."

Giv "Vardır, elbette vardır. Ashfar bizim adımıza konuşma. Prens Paiman söylesin, biz yapalım. Hemen yapalım!"

"Giv, hemen bu olabilirmiş gibi konuşuyorsun. Kral Farzad'ın ne kadar tehlikeli bir adam olduğunu hatırla."

"O uğursuz yüzünden kızım doğumda öldü, sen neyden bahsediyorsun? Zavallı kızımı kaybettim, onun hayatını mahvettim. Şimdi intikamı için her şeyi yaparım."

Soroush "Kızlarımızın hayatları bir hiç uğruna yok oluyor, buna dur demek için geldiğimiz doğru Ashfar. Kral Farzad dediğin adam bizi ciddiye almış olsaydı nereye gittiğimizi, kimlerle konuştuğumuza bakardı ama o öyle bir güç sarhoşluğundaki bizi umursamıyor. Ona ihanet edersek karşılığını veririm düşüncesinde. Oysa büyük bir yanılgı bu. Kimi anlar olur, gücün karşındaki ihanetin hesabını sormaya yetmez ve ölüme yürürsün."

Darid "Buradayız çünkü Kral Farzad'a dur demek istiyoruz. O kralın uğursuz olduğu ölü doğan bebeklerden görüyoruz. Kral o olduğu sürece Saevthas'a güneş doğmayacaktır. Yetmeyen yerine hazinemizi ve kadim kütüphanemizi Tavigan'a sundu. Bu hareketi bizi aşağılıyor." dedi. Gülümseyerek Darid'e baktım. Onun kızları Farzad'ın hareminde değildi. Güçlü bir tüccardı ama Tavigan'a para vermek istememesi Farzad tarafından işlerinin aksamasına neden olmuştu. Bu nedenle gelmişti.

"Farzad'a dur demezsek Saevthas diye bir ülke kalmayacağı açık. Tavigan'a köle yapacak. Hazineyi kullandırabilir, paramız bitmiyor ama kütüphaneyi sunması kabul edilemez. Kütüphanedeki büyüler eski ve her büyücü erişmemeli. Buna dur demeliyiz." dedim.

Giv "Nasıl olacak, Prensim?"

Bunu demek zordu. Sanki ihanet ediyormuşum gibi geliyordu ama mecburdum. O kütüphane daha fazla sömürülemezdi."Kütüphane yakılacak, dostlarım. Evet, bunu söylemek benim için acı ama başka türlü bir çözüm yok. Birkaç kitabı çaldıktan sonra diğer tüm kitaplar yakılmalı."

Darid "Prens Paiman, atalarımızın mirasını yakmayı mı teklif ediyorsunuz? Ya o kitaplar kopyalandıysa boşuna yapmış olursunuz."

Soroush "O kitapları yakmak,  büyük bir kayıp olur."

"Kitapların kopyalarını büyüyle yok edebiliriz, o konuda endişelenmeyin ama orijinalleri yakılmalı. Kitaplar kütüphaneden çıkarılmadığını biliyorum, bunun bilgisi var. Vereceğim listedeki kitapları çalın ve geri kalanı yakın." dedim. Şarabımı yudumlamıştım. Yüzlere bakmayı da ihmal etmemiştim. İtiraz edecek durumda değillerdi. Durumun ciddiyetini bildiklerindendi. "Bunu yapınca Rahibe Chaezan'a ağır bir darbe vurmuş olacağız. Biliyorsunuz, kütüphanemiz büyü konusunda en kadim bilgilerin olduğu yer. Rahibe o büyüleri kullanarak insanların beyinlerini zehirliyordu, Farzad'ın cariyelerinin rahmine dokunuyordu. Buna dur demiş olacağız." 

"Hemen olması mümkün değil."

Alaycı bir şekilde "Rüyalarla iletişim kurabileceğimizi unutmuş gibisin, Soroush. Rüya yoluyla en sadık hizmetkarınla buluş, emret ve bitsin." dedim.

Giv "Sonrasında ne olacak, Prensim? Kütüphaneyi yaktık, tamam. Sonrasını da anlatın."

"Azem için şehrin içini daha çok karıştırın. Kızlarınız için adalet dileyin. Sadece siz değil, size üzülenlerle birlikte olun. Ardından Farzad'a muhalif olanlar da size katılacak. Böylece isyan kıvılcımı büyüyecek. Farzad'sa bana benzeyeceğini düşüneceği için zarar vermeden çözmeye çalışacaktır. Kardeşimi biliyorum, yıllardır izlediği yol bu."

"Prensim, zekanız muazzam. Keşke hep siz başımızda kalsaydınız." dedi mahcup bir sesle. Buruk bir tebessümle baktım. Olmuşa çare yoktu şu hayatta.

Darid "İsyanlar büyüdüğü zamansa Prens Azem'le siz geleceksiniz. Kral Farzad güçten düşeceği için size karşı direnemeyecek."

Soroush keyifle "Böylece Saevthas bir kabustan uyanmış olacak. İşte ben buna içerim!" dedi. Kadehi diktikten sonra Tanakail'e baktı. "Şarkıcı, neşeli bir şeyler söyle. Söyle ki, Saevthas'ın parlak geleceğini şimdiden kutlayalım."

Tanakail bana baktıktan sonra başımı hafifçe sallamamla daha oynak bir şarkı söylemeye başlamıştı. Onların keyiflerine katılmıştım. Sorunsuz geçeceğini ve bana ihanet etmeyeceklerini biliyordum. Hele ihanet etsinlerdi sonları olurdum. Zira bu gece içtikleri şarap, büyülüydü. En ufak ihanet hareketlerinde hastalanıp öleceklerdi. Eh, ben her şeyimi garantiye almayı severdim. Kütüphaneyi yakma fikri beni üzüyordu ama başka çarem yoktu. Kazanmak uğruna ödediğimiz bedellerdi. En azından kurtulmasını istediğim kitaplarla kaybettiğimiz mirası toparlayabilirdik. Ayrıca kütüphaneyi koruyan aileyle de bu olurdu. Giv'e o aileyi koruma görevi vermiştim. Onları Farzad'an uzağa kaçırsındı. O ailenin bir diğer görevi o kitaplarda yazılanları ezberlemekti. Tabii hepsi olmuyordu bu ama önemlileri ezberliyorlardı.

Gecenin sonunda misafirlerim kendileriyle ilgilenmesini istedikleri dansçıları almış, onlara ayrılan yerlere çekilmişlerdi. Ah, tek başına olmayı seçenler de vardı tabii. Bense Rufuas'la sarmaş dolaş çatı katındaki yatak odama çekilmiştim. Rufuas'la samimi gözükme nedenimse misafirlerimin dikkatini çekmemek içindi. Odaya çekilince Rufuas'ın yanından ayrılmış, koltuğa kendimi bırakmıştım. Rufuas yanıma oturup tüm konuşmaları baştan sona anlatmıştı. Evet, atladığım bir detay yoktu. Her şey istediğim gibi ilerlemişti. Kütüphane yakılacak, ölen kızlar için dilenen adalet isyan kıvılcımı başlatacak. Sonrasında Azem kral olacak. Ne kadar güzel sözlerdi bunlar. Kazanmaya yakındım, hissediyordum. Azem'ime Saevthas tacı çok yakışacaktı. Benden bile daha iyi bir kral olacağına inanıyordum.

Rufuas elinin tersiyle yanağımı okşadığında irkilmişim. Gülümseyerek "Neyi derin derin düşünüyorsun?" dedi. Bal rengi gözleri üzerimdeydi.

"Azem'in benden iyi bir kral olacağını. Oğluma kral olmak çok yakışacak ve beni gururlandıracak." dedim.

"Seninse Omae'de işin bitecek. Buna üzülsem mi senin adına sevinsem mi bilemiyorum. Senin gibi güzel bir adamla sevişmek, benim için harika oluyordu."

"Omae'den ayrılacağımı kim söyledi? Azem kral olsa bile ben buradayım, bir yere gittiğim yok."

"Neden?"

"Çünkü burayı bırakmak, doğru gelmiyor.  Tamerin ve Kaveh'in bana ihtiyacı daha fazla. Azem'inse kendi ayakları üstünde durmaya ihtiyacı var."

Neşeyle yakınıma gelmişti. Nefesini hissediyordum. Kollarını boynuma dolamıştı. "Bence tüm Omae'nin sana ihtiyacı var. Senin gibi bir adamla olmak, bir armağan."

"Rufuas bakıyorum bugün fazlasıyla kendindesin ama ben yorgunum." dedim. Dudaklarına minik bir buse bırakıp ayağa kalkmıştım. Kıyafetlerimi değiştirip uyuyacaktım.

"O zaman patronu dinlenmeye bırakayım. Nasıl olsa başka bir gece kapıma gelirsin." dedi. Odadan çıkmıştı.

Kıyafetlerimi tam değiştirecekken kapı tıklanmıştı. Gel dememle içeri  Tanakail gelmişti. Yüzü moralsizdi. Direk bana bakıyordu. Bir sorun olduğu açıktı. Bıkkın bir sesle "Paiman, aşağıya gelmelisin. Kraliçe'nin büyük oğlu ve kuzey prensi burada." dedi.

"Ne?" dedim şaşkınlıkla.

"Hemen aşağı gelmelisin. Olay çıkarmışlar. Müşterilerden birisiyle fahişe kavgasına girişmişler. Tanrım, çok korkunç!"

"Hemen geliyorum, hemen!" dedim ve odadan beraber çıktık.

Tanakail bu iki serseriyi küçük bir odaya almıştı. Burada onları kimse bulamazdı. Ben geldiğimde Berslan rahatlamışken yanındaki kuzeni Abrek'se utangaç bir şekilde bakıyordu. Tanrıça aşkına! 16 yaşındaydı. Berslan hangi akılla onu buraya getirmeyi düşünmüştü? Annesinin çıldıracağını bile bile üstelik. Hoş, Tamerin de delirecekti. Hemen saraya da gönderemezdim. Dabeer'in nasıl işler peşinde olduğunu biliyordum, bense saraya dönmek istemiyordum. Bu gece misafir edecektim ve yarın saraya benimle döneceklerdi. Tanakail'e odadan çıkmasını söylemiştim. Onun karşısında rencide edilmemeleri daha iyi olacaktı. Kollarımı kavuşturmuş, bu iki gence bakıyordum.

Berslan'a bakarak "Hemen açıklama istiyorum, Berslan." dedim.

Berslan "Biliyorsun, bazı ihtiyaçlarımız..." dedi ve elimi havaya kaldırdım.

"İhtiyaçlarına küfretmek istemiyorum, çocuk. Buraya gelmenizin açıklamasını istiyorum."

Abrek hızla "Eğlenmek istedik!" dedi. Ona bakmıştım. Venira'nın Abrek'i Cupuerler'e benziyor muydu, evet. Fakat daha sakindi."Berslan'sa sizinle bağı olan bu genelevi söyledi. Kendisi gelirmiş."

"Geldiğini biliyorum ama bunun bir şartı vardı. Neydi?"

Berslan "Olay çıkartmamak ve amcamın olmadığı zamanlarda uğramak. Evet, aptallık ettim. Sana yakalanmam sandım, başarılı oluyordum. O ihtiyar olmasaydı başarılı olacaktım. Alt tarafı bir kızla konuşacak, gönlümüzü eğlendirecek ve dönecektik."

"Şimdiyse benim gönlümü eğlendireceksiniz, gençler. Acaba şu an saray yokluğunuzu anladığında ne olacaktır? Hadi, Berslan sen durumu toparlarsın ama sevgili misafirimize ne olacak?"

"Bence onu ben kurtarabilirim. Benim üstüme suçu atar, biter. Berslan abisi ona yol göstermek istedi." dedi. Abrek kıkırdarken benim bakışımla başını eğmişti.

"Kraliçe Venira zaten huysuz bir kadın, benden hazzettiğini düşünmüyorum. Onunla karşı karşıya gelme nedenim olacaksınız."

Abrek "Annemle ben konuşurum. Merakımdan oldu derim."

Berslan "Böyle olsun istemezdim. Dediğim gibi basit bir eğlence için buradayız. Kendi şahsi eğlencelerim için ustaca davranıyorum."

"Bu gece bu odanın konukları sizlersiniz. Ben olmadan dönmeniz sıkıntılı olur. Yarın sabah saray eğlencesine hazırlanın." dedim ve odadan çıktım.

Kafamı iki yana salladım. Gençlik heyecanı başka oluyordu işte. Berslan kıpır kıpır birisiydi, kuzeniyse ona ayak uydurmak istemişti. Tabii yanlış yerde heyecan aramışlardı. Sarayın ne diyeceğini düşünmek şimdiden başımı ağrıtıyordu. Hele Venira denilen huysuzun. Tamerin'i yumuşatmak kolaydı ama Venira tam bir baş ağrısı olacaktı. Hayır, kendi oğlunun merakını da düşünmeyecekti. Suçu bende arayacaktı sonra ben ona laf sokmaya başladığımda iyice gerilecektik. Hatta Venira beni bahane edip ülkeyi terk bile edebilirdi. Şaşırmazdım. Tanrım! Bazen beni öyle yerlerden sınıyorsun ki anlayamıyordum.

Odama geldiğimde Tana beni ayakta bekliyordu. Beni görünce karşıma gülümseyerek gelmişti. Gözlerinde saklı alay vardı. Alaycı bir sesle "Gençlerin merakı işte, Paiman." dedi.

"Ne büyük merak, değil mi? Tam meraklarını giderecek yeri bulmuşlar." dedim.

"Berslan'ı ara ara görüyordum, sana demiyordum. Yanına bir arkadaş getirmesine de ses etmiyordum. Fakat bu seferki arkadaşı bize uygun değil." dedi. Sonra kollarını boynuma dolamıştı. "Acaba kuzey genelevlerindekiler sıcak davranmıyor mu?"

"Merak ettiğin şey Petur genelevleriyse hemen bir gezi ayarlayalım, git."

Gülerek "Oraya gidersem cilvemle ateşe vermiş olurum." dedi. İster istemez gülmüştüm. Bu konuda çok haklıydı.

"Naymahaen'i ısıtır gelirsin."

"Yarın başın ağrıyacak, buna üzülüyorum. Bir yanda Kraliçe Tamerin diğer yanda Kraliçe Venira. Bu iki kadın seni yoracak. Hangisi daha çok yoracak, söyle."

"Venira." dedim. Tek kaşını kaldırmıştı.

"Tamerin dersin sanıyordum. Onunla daha yakınsın, malum. Nasıl benim oğlum orada olur diyip duracak."

"Tamerin oğlunun bu huyuna şaşırmaz. Berslan sarayın meşhur çapkınlarından. Tatlı sözleri, yakışıklı yüzüyle birçok saray hanımının kalbini çaldı."

Tanakail omzunu silkmişti. Bana daha yakın hale gelmişti. Badem gözleri üzerimdeydi. "Seni özledim, Paiman." diye fısıldadı.

"Tana, ben..." dedim ama o cümlemi tamamlama izin vermemişti. Dudaklarını dudaklarımla buluşturmuştu. Dudaklarımız ayrılmıştı. Elini kasığıma götürmüştü. Okşaması nefesimi keserken yutkunmuştum. "Evet, beni özlemişsin."

Bana gülümseyince onu kendime çekmiştim. Dudakları dudaklarımdayken elbisesini çıkartma konusunda bana yardımcı olmuştu. Kokusunun büyüsünde hapsolmak istercesine boynuna gömülmüştüm. Öpücüklerimle bu ufak bedeni kutsayacaktım. Rufuas şu an bizi görse muhtemelen kızardı ama Tanakail baskın geldiyse ne yapabilirdim? Bedenimin altındaki kadına baktım. Bana bakışlarındaki hayranlığı görüyordum. Onu öpücüklere boğarken, derinlerine kendimi bırakırken kendisinden geçiyordu. Aşkla adımı fısıldıyordu, şehvetle bedenimi öpücüklere boğuyordu.

Bu kadının bana olan hayranlığını hakkediyor muydum diye kendimi sorguluyordum. Hayatını kurtardığım için böyleydi. Bunun karşılığınıysa yapabileceği en iyi şey olan benimle sevişerek veriyordu. Şu an bile beni tatmin etmek için her şeyi yapıyordu. Kendimi ona karşı suçlu hissetmiyordum. Onunla olmayı seviyordum. Hatalarına rağmen Tana'yı yanımdan ayırmayacağım kanısındaydım. Şu da bir gerçekti, onunla tutkuyla sevişmiyordum. Daha nazik, daha şefkatli yaklaşıyordum. Tutkuyla yaklaştığım insanlar olmuştu. Onların yerine geçilemeyeceğini Tana'nın anlamasını istiyordum.

Sabah saraya dönmekten kaçamazdım. Berslan ve Abrek'le saraya dönmüştüm. Korktuğum gibi iki kadının parlamaları olmuştu. Hem çocuklarına karşı hem bana. Özellikle Tamerin neden haber göndermediğimi sorarak daha çok yükselmişti. E haber gönderseydim o vakit sinirden köpürmeye başlayacaktı. Böylesi daha iyi olmuştu. Kraliçelere karşı sakin kalmayı başarmam, Berslan'ın komiğine gitmişti ve en olmadık yerde gülünce bu sefer Tamerin ona kızmaya başlamıştı. Venira'yla ufak tartışmalara da girmiştim. O beni edepsizlikle suçlarken ben ona oğluna merak ettiği her yere gitmesini sağla demiştim. Tabii sınırımı aşmamak adına geri çekilmiştim. Sonuç olarak korktuğum bu durumu sağ atlatmayı başarmıştım.

Bu olayın üstünden geçen birkaç gün boyunca göze batmamak adına sarayda hep arka planda kalmayı seçtim. Tamerin'in dikkatini çekmemek için kaçıp durdum. Berslan'ın yaptığı ahmaklık beni de etkilemişti işte. Delare bu durumla çok dalga geçiyordu. Babasının kızı, eline koz geçti mi kullanıyordu. Sonra kendini masum gösterip duruyordu. Yine yanımdaydı, ben büyü çalışma için notlar alırken beni izliyordu. Yapacak başka bir işi yoktu sanki. Gidip kuzeyli misafirlerle ilgilenebilirdi. Babası Bartan'ı alıp ava götürmüştü, onlara katılabilirdi. Belki annesiyle birlikte Venira'yla ilgilenirdi. Yok, onun yerine benim yanımdaydı.

Delare "Amcacığım bence annem çoktan olayı unuttu. Onun karşısına çıkmaktan çekinme."

"Delare neden benimle uğraşıyorsun? Annenden bu zamana kadar korkmadım, cesurca karşısına çıkabilirim." dedim.

"Annem de hep böyle diyor gerçi. Ondan asla çekinmediğini, korkmadığını söyler. Yerinde olsaydım korkardım."

"Asla benim yerimde olamayacağın gerçeğini kabullenmeni tavsiye ederim. Daha az hayal kırıklığı yaşarsın."

"Benim damarlarımda Rekistaan kanı olduğunu unutuyorsun."

Derin bir nefes alıp elimdeki kalemi bırakmıştım. Delare'ye bakıyordum."Neden kuzeylilerle ilgienmiyorsun, beni yorma."

"Sıkıcı onlar, hiç eğlenceli değiller. Annem ve ablam bile sıkılıyorken ben nasıl katlanayım? Ben de en sevdiğim amcamın yanına geldim."

Gülerek "Başka amcalarını gördün, en eğlenceli benim olduğuma karar verdin." dedim.

"Evet, en eğlenceli sensin. Tavigan'da rahip olanla ne konuşabilirim, Saevthas'a kral olana ne diyebilirim? Hoş, Ardash amcamla iletişime geçtim."

"Ciddi olamazsın."

"Hayır, ciddiyim. Kendisi beni buldu, tanıttı. Chaezan onu elçi olarak seçmiş. Şaka gibi değil mi?"

"Ne dedi sana? Babana ve annene dedin mi?" dedim. Delare başını iki yana salladı.

"O kadar meşguller ki, diyemedim. Dün değil, ondan önceki gece gördüm. Bana Chaezan'a bağlanma nasihati veriyordu. Bunu yaparsam çok güçlü olurmuşum. Budala beni bu şekilde mi kandıracak?"

"Ardash'ın Tavigan'a bağlılığı beni korkutuyor. Neyse sen nasıl karşılık verdin?"

Dudaklarını ısırıp gülmüştü. Sonra kendisini düzeltmişti. "Nasıl mı? Ona dedim ki eğer  Rahibe'yle yatıp sonra kendisini hadım ederse ve organını Lussamus'a gönderirse Chaezan'a bağlanma yemini edeceğimi söyledim. O an yüzü nasıl kızardı, görmelisin. Hemen edepsiz oldum."

"Delare, bunu söylemiş olamazsın." dedim gülerek.

Kapım tıklandığında gel dememle içeri Kan'ın Kızı girmişti. Büyücü tüm korkunçluğuyla aramızdaydı. Onun gelmesiyle Delare ciddileşmişti. Sonra kadının bakışlarındaki git emrine sessizce uyarak yanımızdan ayrılmıştı. Kan'ın Kızı'ysa Delare'nin yerine geçmişti. Bu kadının varlığı garipti. Gazap'ın Oğlu'nun karşısında rahat olduğum gibi rahat olamıyordum. Gazap'ın Oğlu rahatlık sunuyordu. Bu rahatlığı da seviyordum. Onunla konuşmayı bu nedenle her daim tercih ediyordum. Kan'ın Kızı zaten Kaveh'e yakındı. İkisi de aynı tanrıçaya hizmet ettiğinden dolayı iyi de anlaşıyorlardı. Kaveh bu kadın kadar korkunç bir hava yaratmıyordu gerçi. Yine de anlaşmaları garip geliyordu.

Kan'ın Kızı "Buraya neden geldiğimi merak etmiyor musun, Paiman?"

"Söyle, dinliyorum." dedim.

"Burada kalmanı istemeye geldim. Omae'ye yerleşmelisin. Burada bitirmen gereken meseleler var."

Kaşlarımı çatmıştım."Benim gitme gibi bir durumum yoktu ki, böyle bir istekle gelmen garip." dedim. O da tek kaşını kaldırmıştı.

"Prens Azem sağda solda amcamla gideceğiz diyor, farkında mısın? Kendisi kral olduğunda senin de Khahra'da kalacağını söylüyor."

"Ona bu kararımı demediğim için böyle konuşuyor. Peki sen neden bunu istedin? Asıl bunu söyle."

"Gelecek karanlık, yol belirsiz. Kaveh'in yolunda sana ihtiyacı var. Sen olmadan isteğine kavuşması güç olacak."

"Adam her şeye sahip. Taç, aşık olduğu bir kadın, çocukları. Daha ne isteyebilir?" dedim. Büyücü arkasına yaslanıp kıkırdadı.Kıkırdaması sinir bozucuydu. "Dalga geçmiyorum."

"Çok değerli şeylere sahip ama son bir isteği var. Bu isteği ona sadee sen verebilirsin. Sen olmadan yapamaz."

"Neymiş o?"

"Kendisi sana bunu der. Ama şunu bil, isteyeceği Tamerin'i de ilgilendiriyor. Tamerin için de kabul etmek zorundasın."

"Tamerin mi?" dedim ve daha dik oturdum."Ne isteyecek, söyle."

Kan'ın Kızı gözlerini kısıp beni süzdü. Boyalı dudaklarında gülümseme vardı."O kadına verdiğin değer beni şaşırtıyor. Yaşadıklarınıza rağmen ona kızmalısın. Senin gibi bir adam kızar ama kızmıyorsun."

"Seni ilgilendirmiyor, soruma cevap ver."

"Yaşayıp gör, Paiman. Kabul etmen gerektiğini bil, yeter. Kamren bile bunu istiyor. Onun ruhuyla senin için iletişim kurdum. Kül'ün Oğlu aracımdı."

Yutkunmuştum. Kamren. Onu öyle özlemiştim ki, tarif edemiyordum. "Kamren bile istiyorsa kabul edeceğim demektir. Kendimi öldürmem istense bile yapacağım. Keşke Kamren'i ben de görebilsem."

"Rüyalarına bile gelmiyor mu? Yazık sana! Bunun nedenini de söyleyeyim, Farzad seninle hala uğraşıyor. Bunu engellemek adına büyücülere başvurmuş ve başarmış."

Gülerek "Kardeşim nasıl acı çektireceğini biliyor." dedim.

"Bozulması için Kül'ün Oğlu'na git, o yardımcı olur."

"Peki, yapacağım. Fakat senden de bir şey isteyeceğim. Madem benden bir şey istiyorsun benim de isteme hakkım var."

"Çok cüretkarsın!" diye tısladı.

"Benim için Saevthas kütüphanesindeki büyü kitaplarının kopyalarını büyü yoluyla ortadan kaldıracaksın. Karşılığını zaten veriyorum." dedim. Onun için bunu yapmak zor olmazdı. Benden daha güçlüyken gücünden faydalanmak, mantıklı bir hamleydi.

Kan'ın Kızı kahkahalarla gülmüştü. Gülüşündeki uğursuzluk başkaydı."Zaten yapmak zorunda olduğunu yapacaksın. Bunun yerine bana borçlanmanı istiyorum. Benim istediğim bir şeyi gerçekleştireceksin, bense kitapların kopyalarını ortadan kaldıracağım. Hatta o kitaplara dair daha fazlasını bile yaparım. Yeter ki, isteğimi gerçekleştir."

"Senden uğurlu bir istek geleceğini düşünmüyorum. Bana zarar verecek bir şey vardır."

"Hayır, Paiman. Gayet makul bir istek olacak ve sen yapabileceksin. Borçlanmalısın çünkü bana muhtaçsın."

"Bana söz ver makul bir istek olacağına dair." dedim.

Kan'ın Kızı gözlerini kısmıştı. "Beni yormadan kabullensen keşke." dedi. Sıkılmış gibi bakıyordu.

Saçındaki çubuk tokayı çıkarıp parmağını delmişti. Akan kanını ayağa kalkıp dudaklarıma sürmüştü. Ne oluyor diyememiştim. Gözlerime bakarken donakalmıştım. Hareket edemiyordum, sanki kontrolüm ondaydı. O ise elimi alıp parmağımı delmişti. Parmağımdaki kanı kendi dudaklarına sürmüştü. Tanrıça aşkına! Neden kontrolüm ondaydı? Sürülen kanı istemsizce yalamıştım. Öyle tatlı, öyle güzel gelmişti ki anlatamazdım. Şaraptı sanki. O da bana gülümseyerek dudaklarındaki kanımı yalamıştı. "Sözümü kabul ettin, Paiman. Ben sana yardım edeceğim, sen de bana. Sözümü tutmayacak olsaydım o kanı kabul etmezdin."

"Korkunç bir kadınsın!" diye fısıldadım. Bana kendisi bunu yaptırmıştı ama söylemiyordu.

"Hayatımda duyduğum en güzel iltifat." dedi ve odadan çıktı.

Bense siktir diyerek arkama yaslandım. Kendimi ne isterken nerede bulmuştum. Kan Tanrıçası'yla dans etmek, diğer yaratıcılara göre dans etmekten zordur derlerdi. Haklılardı. Büyücüleri bile bu kadar korkunçken Tanrıça'nın kendisi daha korkunç olmalıydı. Diğer yandan bu güce muhtaçtım. Dur, ben Gazap Tanrısı'nın yolundaydım. Hep bu denilirdi. Buna göre bana zarar veremezdi, değil mi? Her neyse olan olmuştu. Ben istediğimi alacaktım. Güçlü bir gücü kendi tarafıma çekmiştim.  Bedelse bedeldi, ödemeye hazırdım. Kibrim gücümse ben dünyanın en güçlü adamıydım.

Paiman'ın Omae'den ayrılmama kararı için düşünceniz nedir?

Saevthas kütüphanesinin yakılması doğru bir hamle mi? Paiman'ın yerinde olsaydınız ne yapardınız?

Sizce Paiman'ın Tanakail'e yaklaşımı doğru mu? Tana'nın hisleri samimi mi?

Kan'ın Kızı - Paiman konuşması için düşünceniz nedir? Azem amcasından ayrılmak isteyecek mi? Kan'ın Kızı sizce ne isteyecek?

Gelecek bölüm Kaveh olacaktır. Sevgilerle!

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top