4.3 Dikenlerin Üstünde✤

Herkese Merhaba! Bölümü okuyanlar en azından kendilerini belli etmek amacıyla oy verebilir mi? Ayrıca yorum görürsem çok mutlu olurum. Lütfen varlığınızı belli edin, gösterin!

●EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA BENİ TAKİP EDİN! BÖLÜM DUYURUSU YAPIYORUM!

Yayın Tarihi: 10.01.2023 (23:53)

Bölüm Şarkısı: Melanie Martinez - Pacify Her

İyi Okumalar!

Lussamus Krallığı - Omae

Tamerin - Yaş:42

Kollarımın arasından asla ayrılma, benim kır çiçeğim.

Annen sana topladığın çiçeklerden taç yapacak.

Uzaklara koşup benden ayrı düşme, benim minik kuşum.

Annen sana güzel kumaşlardan elbise dikecek.

Sen benim yanımda olursan kimse seni üzemez, benim biriciğim.

Annen seni tüm canavarlardan koruyacak.

Hadi, uyu kollarımın arasında, dal rüyalara.

Annen bütün gece koruyacak seni kabuslardan.

Derin   bir nefes alıp gülümsedim. Dizlerimde yatan koyu saçları yavaşça   okşadım. Ninni bitmişti ama o dizlerimden kalkmıyordu. Kendisi istemişti   dizlerime yatmayı, saçlarını okşamamı ve ona bu ninniyi söylememi.   Geceleri uyutmak için sürekli bu ninniyi söyleyip duruyordum. Hem   kendimi hem onu bu şekilde uyutmuştum. Bir bakıma birlikte büyümüştük.   Zor zamanlarımda onlara sığınmıştım. Merisa ve Berslan. Onların varlığı   beni ayakta tutmuştu. Onlarla anneliği öğrenmiştim. Saf sevginin   varlığını, bu sevginin şifasını görmüştüm.

Evlatlar   kaç yaşında olursa olsunlar, annelerinin gözünde her daim küçük   çocuklardı. Ben kendi ailemde bunu görememiştim gerçi ama benim açımdan   öyleydi. Hala küçük çocuk olarak onları görüyordum, büyüdüklerini   kabullenmiş olsam bile. Yetişkinlerin dünyasına adım atmak için   sabırsızlardı. Bu sabırsızlıklarını anlıyordum ve karışmamayı   seçiyordum. Karışırsam onların kendilerini savunmayı öğrenememelerine   neden olurdum. Gereken yerde durmayı bilmem şarttı. Diğer yandan   korkularım vardı. Kendilerine yer bulurken canları acırsa diye   korkuyordum. Bu korkuyu yatıştırmak çok zordu. Sürekli olarak kendimi   sakinleştiriyordum.

Merisa.   Son zamanlarda onun hakkında duyduklarım beni daha fazla   endişelendiriyordu. Kaveh ve Paiman sürekli olarak onun bir şeyler   karıştırdığını söylüyorlardı. Kaveh'e göre zararsızdı, Paiman'a göre   zararlı olsun veya olmasın dur demeliydim. Her ne yapıyorsa beklenmedik   sonuçlara yol açabilirdi. Merisa'yı incitmeden öğrenmek istiyordum.   Direk sorarsam ürkerdi, kızımı biliyordum. Dışarıdan soğuk ve güçlü   duruşu vardı. Fakat içinde küçük bir kız çocuğunun ürkekliğini   taşıyordu. Venira gibi diyenlere gülüyordum sadece. Merisa, Venira   değildi. Ona benzemiyordu. Sadece ona benziyormuş gibi davranarak   kendini saklıyordu. Bunu herkes anlayamazdı.

Başını   kaldırmış, bana bakmıştı. Yüzünde babası gibi saf bir tebessüm vardı.   Gülümseyerek "Senin dizlerine yatınca her şeyden kaçtığımı  hissediyorum,  anne. Kimse bana zarar veremeyecek, canımı acıtmayacakmış  gibi  geliyor." dedi.

"Bir   evladın sığınacağı en güvenli liman, annesinin yanı olmalı. Ben kendi   annemde bunu görmedim." dedim. Üzgün bir şekilde bana bakmıştı. Buruk   bir tebessümle yanağını okşadım."Merisa, bana üzülme."

"Elimde değil. İster istemez üzülüyorum. Yaşadıkların çok ağır şeyler. Dünyanın adaletsizliğini gösteriyor."

"Dünya adaletsiz bir yer, kızım. Herkesin yaşamı adil olacak diye bir kural yok."

"Fakat   bu düzene boyun eğmek zorunda değiliz. Kendi adaletimizi, kendimiz   yaratabiliriz. Senin hikayende ben hep bunu görüyorum."

"Kendi adaletimizi yaratırken çevremize karşı nasıl olmalıyız, Merisa?"

"Sevdiklerimizi   incitmemeliyiz. İncitirsek savaştığımız adaletsizlikle aynı oluruz."   dedi. Verdiği bu cevap beni rahatlatmıştı. Aradığım cevabı vermişti.

"Şunu   asla unutma. Sen benden sonra kardeşlerini toparlayacak kişisin.  Venira  gibi aşırıya kaçmadan onları toparlamanı istiyorum."

"Bana   güven, anne. Ben aşırıya kaçmadan onları toparlayacağım. Halamlar gibi   olamam zaten, onların hatasının nelere yol açtığı ortada. Yerimi ve   sınırları bilerek davranacağım."

"Sözlerin çok kıymetli, insanın içini ferahlatıyor. Daha huzurlu olmamı sağlıyorsun, Merisa."

Kızım   elimi almış, yanağına dayamıştı."Ben senin kızınım. Cupuer kanı  taşısam  bile gururla söyleyeceğim şey Kraliçe Tamerin'in kızı  olduğumdur. Asla  seni utandıracak, seni gücendirecek bir şey yapmam.  Her daim sana layık  olacağım."

"Bana vereceğin en büyük hediye, her daim yanımda nefes alman olur." diye fısıldadım.

Merisa   bir şey diyecekken kapı gürültüyle açılmış, içeri gür sesle annelerin   en güzeli diyerek Berslan girmişti. Sarı saçları serseriliğini   gösterircesine dağınıktı, Tanrı bilir ya hangi kızın yanından kalkıp   buraya gelmişti. Gamzeli tebessümüyle bakıyordu. Dizlerimin dibine çöküp   o Cupuer mavisi gözleriyle bakıyordu. Merisa'ysa ikizine şefkatle   bakıyordu. Sarı saçlarını karıştırıp "Hangi kızın yanından kalkıp geldin   buraya?" dedim.

Berslan   "Ah, anne. Kim sana böyle şeyler anlatıyor? Rahminden bu yana hayatı   paylaştığım ikizim Merisa mı, büyücülük yerine dedikoduculuğa önem veren   Esthere teyzem mi? Belki de büyümek isteyen küçük kız Delare   mızmızlanmıştır, onu Omae'ye çıkartmadığım için sürekli tehdit ediyordu.   Senin yerinde olsam bu dedikoduculara hiç aldırış etmezdim."

Gülerek "Nedenmiş?" dedim.

"Evet,   her çiçeği koklamak hobim olabilir ama ben sorumluluklarını bilen bir   yetişkinim. Gönlümü hoş eylesem bile bunu kendimi utandıracak şekilde   asla yapmam."

Merisa   "Ah, ikizim beni o kadar gururlandırdı ki gözlerim yaşardı." dedi. Ses   tonundaki alay Berslan'ın kaşlarını çatıp dudaklarını büzmesine neden   olmuştu.

"İkizim, ikizim. Benim en yakınım sensin, nasıl beni tanımıyorsun? Narin kalbimi incitiyorsun."

"Senin   narin bir kalbin mi var? Bu duyduğum en komik şakaydı." dedi. Kızım   bana dönmüştü. Keyifli duruyordu, az önceki konuşmamızın verdiği   ağırlıktan sıyrılmıştı."Anne, söylesene. Berslan'ın çapkınlıkları   sarayın dilinde değil mi?"

Berslan'ın   gözlerine baktım. İnançla bana bakıyordu. Yanağını okşamıştım."Sarayın   dilinde olan şey, Berslan'ın harika bir asker olduğu. Onun muhteşem   savaşçılık yetenekleri övüldükçe nasıl gururlanıyorum, anlatamam."   dedim.

Berslan "Bugün bile Kaveh beni övdü. Nasıl mutlu olduğumu anlatamam. Merisa çapkın olduğumu söylesin dursun."

Merisa "Gerçekten asla kaçamazsın. Evet, başarılısın ama sarayın tatlı hanımlarınla oynaşmaktan çekinmiyorsun."

"Eh, hayatla eğlenmeyi bilmek lazım. Kasıntı olamam."

"Dikkat etmelisin, kardeşim. İnsanlar açığımızı aramaktan çok memnunlar."

Berslan   "Annem bizi korur, Merisa. Neden buna güvenmeyi seçmiyorsun?" dedi.   Merisa ona cevap vermek yerine dudaklarını büküp omuzlarını silkti.   Berslan'sa ikizine ışıltılı bir gülümseme bağışlamıştı. Onun altın   saçlarını okşamıştım.

"Merisa'yı   kızdırma huyundan asla vazgeçmeyeceksin, Berslan." dedim. Berslan   güldükten sonra yüzü ciddileşmişti. Bir an için Abrek'i görür gibi olmak   beni ürpertse de belli etmemeye çalıştım. İkizlere asla babalarının   üstümde yarattığı zararı göstermeme dair kendime bir sözüm vardı."Ne   oldu, neden ciddileştin?"

"Buraya gelme amacımı hatırladım. Şimdi diyeceğimi gülerek söyleyemezdim, anne."

"Konu ne?"

"Konu Delare ve aşk macerası."

Merisa gülerek "Kız kardeşimizi sevgilisinden mi kıskandın? Korkunç bir abisin!" dedi.

"Hayır,   öyle bir şey olduğu yok. Bu çok çocukça. Mesele Delare'nin kendine   yakışan şekilde davranmaması. Yakında evlenecek olan, hatta benim   arkadaşım, Retmir ile aşk yaşaması. Çocuk bir veya iki hafta içinde   evlenecek."

Kaşlarımı hafifçe çatıp "Ne?" dedim.

"Yanlış   duymadın, anne. Delare bunu bile bile gönlünü eğlendiriyor.   Çevremdekilerin ağzında dedikodu olmasından hoşnut olmadığım için sana   diyorum. Delare'yi uyar. Kimse sesli bir şey demiyor ama kapalı kapılar   ardında nahoş söylemler var."

Merisa "Tanrım! Delare'ye kızacağına git, Delare hakkında kötü konuşan insanlara kız Berslan."

"Onlara   yeterince kızıyorum, merak etme ama Delare'nin uyarılmaya ihtiyacı  var.  Nişanlı olan birisiyle olmak ne demek? Aklını mı yitirdi? Üstüne  üstlük  veliaht prenses o. Kendisine  ve davranışlarına dikkat etmeli."

"Bence kardeşimizin aklı yerinde, sadece hayatına heyecan ararken biraz tedbirsiz davranmış."

"Onun konumundakiler her daim kendisine dikkat etmek zorunda, Merisa."

Merisa   bir şey diyecekken elimi hafifçe kaldırmıştım."Berslan haklı. Delare   kendisine dikkat etmek zorunda. İnsanların eline onu yıpratacak koz   vermemeli." dedim.

Merisa   "Anne, ufak bir eğlenceyi abartmaya gerek var mı? Delare zamanı  gelince  bırakacaktır. Evli bir adamla devam edecek değil."

Berslan   "Merisa, Delare'yi savunma. Yaptığı şey, bir hata.Aşık veya değil,   kendisine zarar vermeyecek şekilde davranmayı bilmeli. Böyle yaparak   güçlü bir duruş sergileyemez. Belki de adının temizlenmesi için şu   sıralar öne çıkan Lorin'le nişanı duyurulabilir."

"Sırf Delare'nin ismi temizlensin diye bu mu yapılacak? Berbat bir çözüm!"

"Delare   bir hata yapmış olabilir ama bunun çözümü onu ömrü boyunca mutsuz   edecek bir şeye itmek olamaz. Ben Delare'yi uyaracağım, bu duruma son   vereceğim. Retmir'le de konuşacağım." dedim.

"Bu daha iyi bir çözüm. Lorin'le evlilik konusu bu şekilde bağlanmamalı yani bu olayla. O, bambaşka mesele."

Ayağa   kalktığımda ikizlerim bana bakıyordu. "Ben bu meseleyi çözeceğim,   sizler karışmayacaksınız. Asla Delare'ye laf söylemeyeceksiniz."

"Elbette anne. Delare'yi incitir bu, bizden uzaklaşmak ister."

"Hadi, konuşuruz sonra." dedim ve odadan çıktım.

Delare'nin   bu yaramazlığını çözecektim. Şanslıydım, Berslan söylemişti. Bir   başkasından duymak korkunç olurdu. Evet, bir şeyler yaşamak hakkıydı.   İnsan denilen varlık buzdan oluşamazdı.Fakat yanlış duygular insanı   korkunç yollara sürükleyebilirdi. Delare için heyecan olan bu şey Retmir   adına başka anlamlar varsa ne olacak? Ülkeyi felakete sürükleyebilirdi   bu durum. Herkesin diline dolanırsa bana kadar laf söylenirdi.  Annesinin  geçmişi kızının bugünü derlerdi. Sonuçta benim de benzer bir  durumum  olmamış mıydı? Hoş, benim şartlarım daha farklıydı ama   insanlar bunu  aynı görmek isteyecekti.

İnsan   kendi geçmişinden kaçamazdı. İstediği kadar saklamaya çalışsın,   istediği kadar sırtını dönsün, kendisine yeni bir hayat kursun.Geçmiş,   sadık bir gölge olarak insanın peşinden gelirdi. Kendi geçmişine hayır   dedikçe o geçmiş bir şekilde ortaya çıkardı. Aptal insan, bunu görememe   gafletine nasıl düşerdi? Ben öyle değildim. Kendi geçmişimle  barışıktım.  İnsanlar beni buradan vurmak isteseler bile geçmişime  arkamı  dönmeyecektim. Şunu anlamıyorlardı. Bu zamana kadar geçmişim  yüzüne beni  yenememişlerse bundan sonrasında da başaramayacaklardı.  Neden bu  anlaşılmıyordu? Umut dünyası işte diyordum. Beni sevmeyenler  umutlarını  yitirmedikleri için en başarısız olabilecek konuyu bile  sürdüreceklerdi. 

Delare'nin   hizmetçileriyle konuştuktan sonra yatak odama çekilmiştim. Biraz  korku,  biraz sıkıştırma sonucu yasak ilişkisini öğrenmiştim. Berslan  haklı  çıkmıştı. Planım basitti. Delare'yle konuşacaktım, Retmir ve  nişanlısına  harika bir düğün hediyesi verecektim. Bu konu böyle  kapanacaktı. Eh,  biraz Delare'yi sertçe uyarmam lazımdı. Davranışlarına  dikkat etmeliydi,  sürekli arkasını toplayacak birisi olmayacaktı.

Kapının   sesiyle irkilmiştim. Gelen Kaveh'di. Yüzünde kocaman gülümsemesiyle   bana bakıyordu. Hafifçe gülümsememle yanıma oturmuştu. Elimi alıp   nazikçe öptükten sonra "Ne oldu, güzelim? Neden böyle düşüncelisin?"   dedi.

"Delare ve   yaramazlığını düşünüyordum. Berslan bugün anlattı, Delare'nin   hizmetçileri onayladı." dedim. Kaveh kaşlarını hafifçe çatınca ona her   şeyi tüm çıplaklığıyla anlattım. Ciddiyetle dinledikten sonra gülmesini   anlayamamıştım."Neden güldün, komik bir şey mi var? Kızımız skandallar   kraliçesi olmaya hevesle yürürüyor, sen gülüyorsun."

"Sinirimden gülüyorum. Keşke hep çocuk kalsalardı. O zamanlarındaki sorunları daha kolay çözülebilir şeylerdi."

"En   azından bir şey saklama eğiliminde değillerdi. Şimdiyse büyüdükçe   aramıza sırlar giriyor, bundan hoşlanmıyorum. Delare'nin yaptığı çok   fevri bir davranış. Düşüncesizce hareket etmiş. Eğer ben öğrenmeseydim   ne olacaktı? Korkunç! Evli bir adamın metresi diye anılan bir prenses ne   kadar hükümdarlığında ciddiye alınır?"

"Sevgilim, sen doğru düşünüyorsun. Güzel bir çözüm getirmişsin."

"Umarım aynı davranışı tekrarlamaz." diye mırıldandım.

"Annesi gibi aşka aşık bir kız." dedi ve gözlerimi devirdim.

"Annesinin   durumuyla onun durumu aynı değil. Ben sıradan bir azatlıktım, seçim   şansım yoktu. Delare'nin seçim şansı var. Birçok seçim yapabileceği   insan varken gidip en olmayacak kişiyi seçmesi macera aramaktan başka   bir anlama gelmiyor. Bu aşk değil, macera!"

Kaveh   başını iki yana sallamıştı. Parmaklarındaki yüzüklere bakıp "Sıradaki   konumuza gelelim mi? Bir diğer evladımızın yapmak istediğini duymak   ister misin?" dedi.

"Tanrıça aşkına, yine ne oldu? Bu sefer kim? Umarım daha büyük bir olay değildir."

"Yani bakış açısına göre değişir. Konu Merisa."

"Merisa   mı? Ah, benim kızlarım. Neden uslu durmuyorlar? Kül Tanrıçası sesimi   duysun da Raza ablaları gibi olmasın. Söyle, Merisa ne yapmış?"

"Masum   bir isteği çetrefilli bir yolla elde etmeye çalışıyor. Kendisi   Delare'ye önerilen Lorin'le beraber. Lorin'in de ona karşı duyguları   var, endişelenme."

"Niye bunu benimle paylaşmadı?" diye fısıldadım.

"Korkmuş   olabilir, onaylamayacağını düşünmüş olabilir. Sonuçta bu çocuk   geleceğin kralı olarak öneriliyor, Merisa'nın konumu ne? Gözden düşmüş   bir prenses. Durum bu olunca Lorin'le Delare'nin evliliğini engellemek   ve kendisiyle Lorin'in evliliğini gerçekleştirmek adına bir plan   yapıyor. Lorin'i iyi gösteriyor, ailesinin itibarının hanedanlığa güç   katacağını göstermeye çalışıyor ama Delare'yle uygun olmadığını,   Lorin'in kral olmaya layık olmadığını göstermek adına elinden geleni   yapıyor."

"Bunun sonucunda kendini öne atıp Lorin'le mi evlenecek? Harika!" dedim. Sinirden gülmüştüm."Sen nasıl çözdün?"

"Kocanı   tanımıyormuş gibi davranıyorsun ya, kalbimi incitiyorsun. İlk başlarda   Merisa şüphelenmemesi için sakin davrandım. Bu olayın özünde kızımızın   bize karşı ters bir davranışı olmayacağını biliyordum."

Derin   bir nefes alıp arkama yaslandım. Bunu nasıl çözebilirdim? Merisa'yı   incitmek istemiyordum. Direk konuya girersem incinirdi ama oyunun sonunu   ona bırakır gibi yaparsam çözülürdü."İstediğini almasına izin   vereceğim. Lorin'le o evlensin. Zaten Delare'nin Lorin'le evlenme gibi   bir hevesi yok ama Lorin'in ailesinin gücünden faydalanmamız bize iyi   gelecek. Merisa'nın isteği olacak."

"Merisa açısından da iyi olacak."

"Kızımın   bakış açısından bakılırsa evet. Kendisini asla bir prenses olarak   görmedi, her daim gözden düşen bir ailenin kanını taşıdığını düşündü.   Şimdi Lorin gibi güçlü bir ailenin oğluyla evlenmek onun elini güçlü   kılacak."

"Hayatını bu şekilde kurmak istiyorsa karışmamak en doğru şey, Tamerin."

"Evlatlarımın mutlu olmasını istiyorum, Kaveh. Benim yaşadıklarımı yaşamasınlar istiyorum, hepsi bu."

"Yaşamayacaklar,   korkma. Onları temiz bir hayat bekliyor." dedi. Buruk bir tebessüm   yüzüme yerleşmişti. Sonra Kaveh'e sarıldım. O saçlarımı okşarken   gözlerimi kapatmıştım. Beni rahatlatmanın yolunu buluyordu.

Akşam   yemeğimizi sarayın bahçesinde yeme kararı almıştık. Dostlarımızla   beraberdik. Sohbet ve yemekler güzeldi. Hiçbir şekilde evlatlarımın   yaramazlıklarını onların yüzüne vurmadım.Hiçbir şey bilmediğimi   düşünsünlerdi. Bu akşam Paiman masadan ayrılmamıştı. Kimi zaman   bahaneler sıralayıp masadan ayrılıyordu, sohbetlere katılmıyordu. Sık   sık değildi, bu kadar kaba birisi olamazdı ama dikkat çektiği kesindi.   Ah, büyük başarısını nasıl unuturdum? Omae'nin en ünlü genelevini   işletiyordu. Kulağa komik gelebilirdi. Saevthas'ın devrik kralı genelev   işletiyor. Sırf para kazanma amacıyla yapmıyordu. Genelevi kullanma   amacı Saevthas'ı ve Tavigan'ın içini karıştırmaktı. Başarılı mıydı?   Duruma göre değişirdi. Belki de bakış açısına göre. Bence amacına  ulaşmıştı. Gidiş yolunun doğruluğu tartışılırdı. Kaveh'e göre  uygunsuzdu. Her ne olursa olsun, o asil bir kan taşıyordu ve buna göre  davranmalıydı.

Asil kan taşımak.  Benim anlayabileceğim bir şey değildi. Sonuçta ben azatlık olarak  doğmuştum sonradan asil olmuştum. Sonradan görmeydim doğru bir tabirle.  Tabii kaba davranışlar içinde bulunmuyordum.Her neyse Kaveh'in  düşüncelerine ne karşı çıkıyordum ne de onaylıyordum. Bana göre Paiman  istediğini yapabilirdi. Taşıdığı kan, onun davranışlarını  belirleyemezdi. Fakat Kaveh'in düşüncelerini onaylayanlar vardı. Mesela  Elinda. O da soyluydu.Bu konuyu konuştuğumuzda Kaveh'in haklı olduğunu  söylüyordu. Ah, ben karışmayacaktım. Sadece Paiman'a Kaveh'in  endişelerini dile getirecektim. Bu yeterli olurdu.

Kadehimi  yudumlayıp çevreme gülümsedim. Herkesin neşesi yerinde olunca ayrı  keyifleniyordum. Küçük bir kızken istediğim şey tam anlamıyla buydu.  Büyük bir masanın etrafına sevdiğim insanlarla toplanmak ve onlarla  mutlu olmak. Bu isteğime kavuştuğum için binlerce kez şükrediyordum.  Elimdekilerin kıymetini bilen birisiydim. Bozulmaması adına da her şeyi  yapardım.

Gainaz  geldiğinde şaşırmıştım. Kel adamın yüzü sıkıntılıydı, karşımda saygıyla  eğilmişti. Onun varlığı tüm gürültüyü kesmişti. Dikkatle ona bakıyordu  herkes. Bense sandalyemin arkasına yaslanmıştım. Kötü bir durum vardı,  kesinlikle öyleydi. Yoksa bu vakitte Gainaz'ın işi neydi ki? Sandalyemin  kolunu sıkmıştım. İstemese de soracaktım.

"Ne oldu, Gainaz?" dedim.

Gainaz "Majesteleri, ufak bir sıkıntı var. Bunu dile getirmem için başka bir yerde konuşmamız gerekiyor."

"Ah,  şu sıkıntılar! Söz konusu kuzey mi? Venira son anda buraya gelmekten  vazgeçtiyse bunu burada dile getirebilirsin. Asla kızmam."

"Konu kuzey değil, hanımefendi. Lütfen, özel konuşalım. Siz ve kral."

Kaveh  "Sarayın küçük toplantı salonuna geçelim, Gainaz. Başka birisi gelmeli  mi?" dedi ve Kaveh'e baktım. Sondaki sorusu ilginçti.

Gainaz "Prens Paiman ve Elbruz gelmesi, yeterli olacaktır."

"İyi o zaman." dedim.

Toplantı  salonuna gelmiştik. Ayakta durmayı tercih etmiştim, pencerenin  kenarındaydım. Buradan Omae'yi görebiliyordum. Kaveh masaya geçmiş,  bacaklarını masaya uzatmıştı. Oldukça rahat dursa da yüzü gergindi.  Gainaz'ın düşüncelerinden bir şeyler sezdiği belliydi. Paiman ve Elbruz  karşılıklı oturmuşlardı. Gainaz'sa Elbruz'un yanına geçmişti. Gergin  sessizlik odaya hakimdi. Gainaz bunu bozmaya cesaret edemiyordu ve beni  daha çok geriyordu. Dışarıyı izlemeyi bırakıp Gainaz'a dönmüştüm.

"Konuş artık, bu sessizlik sana veya bize bir şey kazandırmıyor." dedim.

Gainaz "Nasıl söyleyeceğimi bilemediğim için sessiz kaldım. Konu Tavigan ve Rahibe Chaezan."

"Ah, şu deli kadın! Yine ne oldu, ne istiyor? Bizimle uğraşmaktan ayrı zevk aldığını düşünüyorum. Bu sefer ne oldu?"

"Kendisi  Lussamuslu tüccarları sınırdışı etmiş ve sınırları dahiline almıyor.   Yüklü bir şekilde para talep ediyor. Ayrıca bir kez daha ona bağlı olan  ülkelere bizi dışlamaları konusunda emir  vermiş."

Gözlerimi kapatıp başımı iki yana salladım. Chaezan çok yorucu birisiydi."Neden? Bu sefer kafasında ne kurdu?"

"Veliaht  Prenses Delare'yi onun onayından geçirmediğiniz için kızıyor. Evet,  Prens Paiman ve Prens Azem konusunda kızgındı ama her şeye rağmen ona  bağlı olduğunuz gerçeğini dile getiriyor. Veliaht Prenses'i ilk başta  ona göndermediğiniz için bunu kınıyor, kendince yaptırımlar uyguluyor."

Kaveh  "İkiyüzlü fahişe." diye mırıldandıktan sonra küfretmişti. Ardından  oturuşunu düzeltti, masadakilere baktı."Tavigan'la bağlarımız zayıf,  yıllardır bilinen bir gerçek. Şimdi neden bunu yapıyor?"

Paiman  "Nedeni basit, kardeşim. Amacı her şeye rağmen sizin ona bağlı  olduğunuzu, onun karşısında zayıflığını kabullendiğinizi göstermek.  Başarılı mı, kendince başarılı."

"Tüccarlarımızı  almaması, onları kovması ve sınırında bekletmesi, itibarımızın değerini  kaybettirir. Derhal gelmelerini yaz, Gainaz."

Gainaz "Talep ettiği ceza parası gönderilecek mi?"

"Göndermek  mi? Asla!" dedim.Kollarımı kavuşturmuştum. "Chaezan savaş çıkması adına  elinden gelen her şeyi yapıyor ve ona bu istediğini vermeye niyetimiz  yok. Diğer yandan öylece boyun eğemeyiz. Sunduğu bahane gülünç. Ona mı  kalmış veliahtımızı kutsamak?"

"Parayı göndermezsek yine savaş bahanesi bulmuş olur."

Elbruz  "Talep edilen ceza parasının yarısını gönderelim, ne dersiniz? Şimdi  tamamen göndermemek tehlikeli bir adım olabilir. İçimizde Tavigan  taraftarları var."

Gainaz "Hatta bu taraftarlar bu konuyu duyunca Prenses Delare'nin Tavigan'ı ziyaret etmesi gerektiğini dile getirecek."

Öfkeyle topuğumu yere vurmamla Gainaz irkilmişti. "Hayır! Kızım o yılan yuvasına gitmez, gidemez." diye bağırdım.

Kaveh  "Tamerin, sakin ol. Böyle bir şeye izin vermeyiz. Öbür yandan tamamen  para gönderilmemesi Chaezan'ın istediği savaşa bahane verir."

"Yıllardır onların talep ettikleri haraçları az az gönderiyoruz. Ceza olarak istediği parayı hiç göndermeyebiliriz."

"Yarın  senatonun konusu bu olacak ve parayı göndermiyoruz dememizle Tavigan  taraftarı olan senatörler arasında homurdanmalar olacak. Bize kızımızı  oraya göndermemiz gerektiğini dile getirecekler. O zaman ne olacak?"

Paiman  "Talep edilen paranın yarısını gönderin, bir şey olmaz. Chaezan'ın  sözde zaferi yarım kalır. Gururun sırası değil, Tamerin."

"Gururun  sırası demek kolay. Chaezan kafasına göre bir ceza belirliyor, bizi  yıpratıyor." dedim. Odanın içinde dolanmaya başlamıştım. Nefret  ediyordum. Bu durumdan nefret ediyordum. Cheazan'a istediği savaşı  verecek durumda değildim. Şu an olmazdı. Diğer yandan bizi yıpratma  çabalarına göz yummak, acı veriyordu."İstediği parayı ödeyince ne  olacak? Tüccarlarımız ülkesine girebilecek mi?"

Gainaz "Gönderdiği mektuba göre, evet. Belli bir kısmı tıpkı eskisi gibi girebilecek."

Kaveh  "Senatörlerin teklifi hazır, sevgilim. Delare'nin Tavigan'a gitmesi,  Rahibe'nin kutsamasını talep etmesi.Böylece Tavigan'la aramız sözde  iyileşecek. Sen bu seçeneği mi tercih edersin? Bu daha korkunç. Parayı  ödeyeceğiz diyelim, bu iş bitsin."

Elbruz  "Kraliçem, sakin bir şekilde düşündüğünüz zaman mutlaka parayı ödemenin  daha doğru olduğunu göreceksiniz. Unutmayın, zamanı geldiğinde  Tavigan'dan o parayı kat be kat fazlasını alacaksınız."

Sinirle "Benim derdim, Tavigan'ın hazinesine konmak değil Elbruz. Ortada olan bir yanlışı düzeltmek." dedim.

Paiman  "Tamerin'i anlıyorum. Yapılan onun zoruna gidiyor ama şu an  yapabileceğin tek şey bu. Durumu onun keyifle yaşamasına engel  olabilirsin. Kelime oyunlarıyla Chaezan'ın keyfini bozabilirsin."

Kaveh "Abim doğru söylüyor."

"Kaveh'imizin de onayını aldığımıza göre bence bu plan uygundur." dedi alaycı bir şekilde.

Başımı  iki yana salladım. Chaezan'a sürekli boyun eğmekten hoşlanmıyordum. Bu  da bir boyun eğişti. Çaresiz olmamı istemişti, başarmıştı. Her seferinde  Chaezan kendisinin daha güçlü olduğunu hatırlatıyordu. Bıkkın bir sesle  "Yarın karar vereceğim, biraz düşünmek istiyorum. Belki daha farklı bir  çözüm buluruz." dedim.

Gainaz  "Kraliçe, şunun farkında olun. Yarın senatonun ilk konusu bu olacak.  Mektubun geldiğini senato biliyor. İçeriğini okumak zorunda kalacağız  sonrasında gelişmeler Kral'ın tahmin ettiği gibi olacak."

"Okunmasa çok şey kaybederiz sanki." diye homurdandım.

Gainaz  yine ılımlı bir şeyler dese de yatışacak gibi değildim. Sinirden başıma  ağrı girmişti. Tüm bu olanları sindirmek, kolay değildi. Her geçen yıl  benzer olaylar yaşıyorduk aslında. Chaezan bahaneler bularak bizden  paralar koparıyordu. Bu sefer sinirlendiren şey, konuya evladımı da  dahil etmiş olmasıydı. Delare'nin kulağına bu olay gidecekti. Tepkisini  tahmin ediyordum. Cesurca öne çıkıp ülkesi için Tavigan'a gidebileceğini  ve Chaezan'ın yüzüne tükürebileceğini söyleyecekti. Kızımı tanıyordum.  Bu cesareti, aptallık olurdu. Böyle bir şey yaptığı zaman Chaezan onun  kemiklerini gönderirdi. O vakit yüreğimdeki yangını tahmin etmek bile  istemiyordum. Gazap Tanrısı beni bu acıdan sakınsındı.

Yatak  odasına geçtiğimizde Kaveh birkaç şey söylemek istese de izin  vermemiştim. Tek isteğim ağrımı dindirecek çaydan sonra uyumaktı. Bu  konuyla yarın da uğraşacaksam güzelce uyumalıydım. Çayımı içmiş,  uyumuştum. Çayın etkisiyle rahat bir uykuya dalmıştım. Çayın etkisinden  midir bilinmez, herhangi bir rüya görmemiştim. Şu sıralar yüzünü  göremediğim bir kadınla bir erkek görüyordum. Kadın, adamın kollarının  arasında yitip gidiyordu. Birkaç seferdir gördüğüm bir şeydi. Her neyse  buna takılacak değildim.

Senato,  korktuğum gibi geçmişti. Mektubun varlığı biliniyordu, içeriğiyle  beraber Kaveh haklı çıkmıştı. Tavigan taraftarı senatörler hemen  Delare'nin Tavigan'a gitmesi gerektiğini homurdanmışlardı. Aptal sürüsü,  leş kargaları. Onların çeneleri kapanması adına çaresizce parayı  ödemeyi kabul etmişti. Rahatlatan şey, Delare'nin gitme taraftarı  olmamasıydı. Kızım beni bu konuda şaşırtmıştı. Delare'ye göre para  ödensindi, konu kapansındı. Olgunca bir yaklaşım sergilemesi beni mutlu  etmişti.

Toplantı  sonrası Tavigan'a mektup yazmakla uğraşmıştım. Her seferinde  yazdıklarımı beğenmediğim için ayaklarımın dibinde buruşturulmuş kağıt  topları birikmişti. En sonunda yazmıştım. Paiman haklıydı. Kelimelerimin  zehriyle Chaezan'ı huzursuz edebilirdim. Ah, şu adamın zekası!  Hayrandım.

Mektubu  elçiye verdikten kısa bir süre sonra kapım tıklanmıştı. Gel dememle  içeri Paiman'la bir kadın ve bir erkek girmişti. Kadın ufak tefekti.  Bordo askılı bir elbise giymişti, belinde kalın gümüş bir kemer vardı.  Kestane rengi saçları açıktı,badem gözleri yerdeydi. Diğer adamsa düz  sarı saçları vardı. Paiman kendinden emin bir tavırla oturmuştu, gelen  misafirlere ben oturun demiştim.

Paiman'a  bakarak "Ne oluyor, bunlar kim?" dedim.Kadın huzursuz bir şekilde  Paiman'a bakmıştı. Sonra badem gözleri bana dönmüştü. Beni ölçüp biçen  bakışları, nasıl desem, anlamsız gelmişti. Bunu yapmasına ne gerek  vardı, değil mi? Fakat kadın ısrarla o şekilde bakıyordu.

Paiman  "Tamerin, tatlım, seni benim için kıymetli insanlarla tanıştıracaktım.  Dün konuşmuştuk, hatırladın mı?" dedi ve ofladım. Tanrım! Chaezan konusu  beni ne hale getirmişti?

"Ah,  unuttum." dedim. Ardından kadınla erkeğe gülümsedim."Meşhur Omae'nin  genelevini işleten Rafuas Caseaz ve Tanakail Lupan huzurmda demek.  Paiman dün sizden bahsetmişti, gerçi her daim bahsediyor. Aklımdan çıkıp  gitmiş."

Rufuas heyecanla "Kraliçe, bu normal olmalı. Birçok devlet meselesi  söz konusuyken biz nasıl aklınızda olalım?" dedi.

Tanakail "Sizinle tanışmak, büyük bir şeref. Sıradan iki fahişenin ulaşamayacağı bir şey."

Paiman  "Fahişeliğe devam etmediğinizi Tamerin biliyor, Tana. Ondan bir şey  saklamamayı tercih ediyorum. Bu sarayda benim sırlarıma kardeşimden bile  daha sadık birisi."

"Samimiyetinizin boyutunu Lussamus içinde bilmeyen yoktur, Prens."

Paiman'a  baktıktan sonra "Paiman'la dostluğum kıymetlidir. Onu kıymet  verdiklerine ben de kıymet veririm. Bir süre size maddi olarak destek  çıkması için benden borç istedi. Ben de şahsi hazinemden verdim." dedim.

Rufuas "Teşekkür ederiz, majesteleri. Size layık olabilmek adına her şeyi yapıyoruz."

"Sizden  isteğim, Saevthas'a daha fazla odaklanmanız. Bu zamana kadar  başarılıydınız, devamını getirin." dedim. Paiman bir şey diyecek  olduğunda onu bakışlarımla susturmuştum. Sessizce homurdanıp arkasına  yaslandı."Tavigan'a bir şeyler yapabilmeniz mümkün değil. Onlar sizin  tuzağınıza düşmez. Zaman kaybı. Bu nedenle Saevthas'a odaklanın. Tüm  zehrinizi ona saçın."

Tanakail "Taviganlı rahip veya rahibeleri de baştan çıkarabiliyoruz." diye mırıldandı.

"Tanakail,  şu an önceliğimiz Saevthas'ı almak. Saevthas, Tavigan'ın kanatları  durumunda. Tavigan'ın kanadını kesersek ağır bir darbe zaten vurmuş  oluruz."

"Saevthas için ne yapalım?"

"Bu  zamana kadar yaptıklarınıza devam edin. Bilgi öğrenin, yalanlar  söyleyin. Büyülerle Saevthaslı insanların akıllarını karıştırın."

Paiman "Tamerin, Tavigan'a karşı da başarılı olabilirler."

Kafamı  iki yana salladım."Zaman kaybı, Paiman. Chaezan'ın kanadını kırmadan  ona direk saldırmak anlamsız. İlk önce Saevthas'ı alacağız, oğlum Azem  başa geçecek."

"Seninle inat edilmez. Sen kararını verdiysen vermişsindir."

Tanakail sessizce "Prens onayladığına göre bundan sonra planımız belli." dedi

"Endişelenmenize hiç gerek yok. Ödülünüz büyük olacaktır." dedim.

Fahişenin  yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi."Prens Paiman'la evlenmek istesem  bunu sağlar mısınız? Bir fahişeyle bir prensin evlenmesi, sizin  gücünüzle gerçekleşir mi?"

Tek  kaşım kalkmıştı. Rufuas zoraki bir şekilde gülse de odanın sessizliğini  kıramamıştı. Bu sefer konuşsun diye Paiman'a baktım. Paiman'sa donuk  bir tebessümle karşısında oturan kadına baktı. Sakince "Tana, Tamerin'in  karşısına çıktın diye şımardın mı? Senin gibi bir kadına  yakıştıramadım. İmkansızlığı dileyen bir kadın değilsindir diye  düşünüyordum. Tamerin'den benim ölümümü dilesen gerçekleşmesi daha mümkün olabilecek bir dilek olurdu." dedi.

"Kraliçe ödülümüzü sordu, ben de söyledim. Bunda ne var? Yoksa senin adına bir dilek mi dilemeliydim?"

Rufuas "Bu şakayı uzatmanın bir anlamı yok, Tanakail."

"Haklısın,  Rufuas." dedi. Ses tonu alaycı olsa bile bakışları soğuktu."Prens'in  evleneceği kadın olamamak, benim için acı. Bunu kabullenmeliyim. Hoş, prensimizin zamanında kiminle evlenmek istediği isim... "

Paiman "En güzeli bu tanışmayı kısa kesmek. Saraya gelmeniz ne kadar doğruymuş bana gösterdin, Tanakail."

"Paiman, sakin ol. Herhangi ters bir şey yok." dedim.

Tanakail "Ben dileğimi söyledim, hepsi bu. Kraliçe'nin hoşgörüsüne sığınıyorum."

"Sorun değil. Başka bir zaman yine görüşürüz." dedim.

Paiman'ın  ayaklanmasıyla iki hizmetkarı ayağa kalkmıştı. Onların gitmesiyle  arkama yaslanıp derin bir nefes aldım. Bu tanışmanın bu kadar gergin bir  şekilde sonlanacağını hiç düşünmemiştim. Daha rahat geçer sanıyordum  ama mümkün olmamıştı. Tanakail ilginç birisiydi. Söylediği cümleler, tavrı. Düşündürücüydü. Paiman'ı sahiplenmişe benziyordu ama Paiman böyle bir şeye katlanamazdı ki! Bunu öğrenmemesi, kötüydü. Aman, beni ilgilendirmiyordu. Paiman üzülmesin, bana yeterdi.

Kapım açıldığında gelen Paiman'dı. Tanakail ve Rufuas'ı anlaşılan yolcu etmişti. Önceden oturduğu yere oturmuş, kendisine şerbet doldurmuştu. Gülümseyerek "Sakinleşmişsin." dedim.

Paiman "Tamerin, uğraşma benimle."

"Uğraşmıyorum. Tanakail ve Rufuas varken biraz gerilmiştin. Şu konuda rahat ol, onlarla her daim görüşebilirim. Benim açımdan bir sorun yok."

"Tanakail seninle tanışmayı çok istiyordu ama bugünkü davranışı bana göre saygısızlıktı. O sözleri neydi? Kendisi o şekilde hayal etmemeli."

"Evli bir kadın olmayı mı hayal etmemeli yoksa senin eşin olmayı mı?" dedim. Paiman gözlerini kısarken minik bir tebessümle baktım."Her kadının seni eşi olarak görmekten zevk duyacağı bir erkeksin."

"Benimle dalga geçmeyi kes, Tamerin. Senin eğlence konun oldum."

"Gerçeği söylüyorum. Kendine hiç aynada bakmıyorsan değerini bilmiyorsun demektir."

"Tana'nın seni kıskandığını bildiğin halde konu nasıl ben oluyor? Onun neyi ima ettiği açıktı."

"Basit bir kıskançlığı abartacak birisi değilim. Tana seninle olmak istiyor ama sen istemiyorsun. Bunun verdiği üzüntünün hıncını çıkarmak istedi. O da her şeyi biliyordur. Gerçekler açık."

Alaycı bir şekilde "Gerçekten açık mı?" dedi.

"Herkesin bilmesi gerekenler açık diyelim. Saklı kalanlar kurcalanmamalı. Eğer sen Tana'ya ters bir şey dediysen bilemiyorum."

"Korkma, ona ters bir şey demedim. Herkes ne biliyorsa onu biliyor. Hoş, her şeyi bilse yine seni kıskanır mıydı? Bir kadın olarak yanıt ver."

"İçten içe bana kızmasını istiyorsundur ama bence bana kızmazdı. Kıskançlığa gelince yine kıskanırdı. Sonuçta hikayenin sonu aynı. Ben Tana'nın istediği bir şeyi istemedim."

"Hayat işte. Kimilerinin istemediği şeyler kimilerinin hayali oluyor."

"Haklısın." diye mırıldandım.

Paiman hafifçe gülümsedikten sonra konuyu ustaca değiştirmişti. Onunla sohbet etmeyi seviyordum. Bir keresinde zekasını kullanarak söylediği sözleri beni etkiliyordu. Daha çok onu dinlememe neden oluyordu. O konuşsundu, ben dinleyeyimdi. Her konuda bilgi sahibiydi. Sözleri ufkumu açıyordu. Beni de dinliyordu elbette. Her zaman ben konuşayım diyen birisi değildi. Düşüncelerimde hata varsa düzeltiyordu. Doğru veya yanlış hemen diyordu. Acaba Saevthas'ı aldığımız zaman buradan gider miydi? Bunu düşündüğüm zaman üzülüyordum. Paiman'ı çevremde görmeye alışmıştım. Her daim çevremde olsun istemek, bencillik miydi? Ah, bencillikti. Gitmek istiyorsa gitsindi, karışamazdım.

Saevthas'ın Paiman için önemini biliyordum. Saevthas artık bir şeref meselesiydi. Geri alabilirsek Paiman şerefini kazanmış olacaktı. Saevthas uğruna aşkımın kanı aktı diyordu, Saevthas'ı almam şart diye her daim belirtiyordu. Saevthas için her şeyi yapardı ve oraya gitmekten çekinmezdi. Azem'e yol gösteren bilge bir danışman olurdu. Onun hikayesi buydu. Paiman her ne kadar kendisini kurban olarak görse de bence her şeyin taşıyıcısıydı. Kendi hikayemde bile bir parça ona verilmişti taşısın diye. Kendisine biçilen rolü oynasındı.

Birkaç gün içinde Delare'nin saklı aşığını Omae'den görevlendirmeyle uzaklaştırmıştım. Delare'yle ilk bşata konuşup yapmayı planlamıştım ama böylesi daha iyi olacaktı. Retmir'in gidişine itiraz etmesine izin vermemek içindi. Diğer yandan Lorin'le Merisa'nın nişanlanması için Lorin'in annesiyle de konuşmuştum. Sıcak bir yaklaşım olmuştu. Zavallı kadının Delare'yle oğlunun olmayacağını çoktan anlamış olduğunu bakışlarından görmüştüm. Merisa'yı kabul etme sebebi hanedanlığa yakın olmaktı. Eh, Merisa adına iyi bir adım atmıştım. O planım başarılı oldu diye sevinecekti. Sevinsindi, onun elinden bu sevinci almayacaktım.

Delare'yi benimle yürümesi için bahçeye çağırmıştım. Geldiğinde yüzü asıktı. Babası gibi olan koyu saçlarını toplamış, buğday tenine yakışan kırmızı elbise giymişti. Beraber yürürken suskun ve düşünceliydi. Retmir'den dolayı olduğunu biliyordum. Hizmetkarlarından raporlar alıyordum. Zamanla atlatırdı. Ders çıkarır mıydı? İşte onu tanrılar bilirdi.

Delare yavaşça "Retmir'i ben gönderdim demek için çağırdın, değil mi?" dedi. Sesi üzgün çıkmıştı.

"Düşüncelerimi mi okumaya çalıştın? Rekistaan büyücülerini küçümsememek lazım." dedim.

"Hizmetçilerimi konuşturmak için babamdan öğrendiğim bir büyüyü kullandım. Senin düşüncelerini okumak istesem bile yapamıyorum, baş ağrısına neden oluyor."

"Senin iyiliğin için yaptım. Bana kızma, kin besleme."

Derin bir nefes aldı."Masum bir kaçamaktı, hepsi bu. Birkaç öpüşme dışında Retmir'le ne yaşayabilirim ki? Onun ait olacağı kişi belliydi. Benim için hevesti."

"Sen onun için heves değildin, tatlım. Araştırmalarıma göre nişanlısından kurtulmak istemiş."

"Aptal! Ben ona bunun bir kaçamak olduğunu söyledim."

"Bunun bedelini ödedi." dedim sessizce. Delare acı bir tebessümle bana baktı. Her ne kadar Retmir'le eğlendim dese bile ondan hoşlanmıştı. Zamanla üzüntüsü geçecekti, zamanla."Aklında olsun, bir daha buna benzer bir şey olursa yine haberim olur yine aynı sonla karşılaşırsın."

"Anne, ben bunun olmasını istemem.İnsanlar benim yüzümden istemedikleri yerlere gitmemeli, cezalar almamalı."

"Sana bağlı, Delare. Konumuna yakışanı yapmak zorundasın. Seni küçülten davranışlara girmeni her daim önlemek istemiyorum. Bu alışkanlığa dönüşür çünkü."

Kısık bir sesle "Ben kendimi küçülten davranışlara girmem." dedi.

"Sana güveniyorum ama uyarmam şart. Kimse seni sürtük prenses diye bilmemeli. Yaşayacaksan bile en güçlü zamanında yaşa, kimseye laf verme. Şu an yaptığın her şey herkesin dikkatini çeker. Bunu unutma."

"Senin yaşadıklarına kimse bir şey..."

"Delare, çocuk mu kandırıyorsun? İnsanlar benim yaşadıklarıma tonlarca laf söyledi. Kimse bir şey demedi diyemezsin. Fahişe Kraliçe, Taçlı Fahişe diye anılıp duruyorum. Kimileri de Rekistaan Prensleri'ni ayarttı diyor. Evet, bunu yaşadığım pişman değilim. Kimilerine göre bunu taşımak zor. Ben senin iyiliğin için konuşuyorum."

"Anladım, dikkat edeceğim."

"Güzel. Senden tek isteğim, insanların eline seni kıracak kozu vermemen. Anladın mı? Ben senin bu dünyada incinmeni istemiyorum." dedim ve durduk. Onun sürmeli gözlerine bakıyordum. Beni anlamıştı. Rahatlamıştım bir parça."Benim gibi dikenlerin üstünde yürümek zorunda değilsin."

"Söz veriyorum. Bir daha böyle bir şey olmayacak." dedi. Gülümseyrek ona sarıldım, kendime bastırdım.

Delare'nin yaşlarını omzumda hissettiğimde derin bir nefes aldım. Onun iyiliği içindi. Gelecekte kimse onu incitecek kozlar elinde bulundurmamalıydı. Bunun için şu zamanlarını temiz geçirmeliydi. Gücü eline geçirdikten sonra istediğini yapsındı. Hoş, o zamanlarda bile onu incitmekten geri durmazlardı. Ben onun annesiydim. Elimden geldiğince her şeyi yapıyordum. Dikenlerin üstünden yürümemesi için mücadele ediyordum. Benim hayatım boyunca yaptığım şey buydu. Her daim dikenlerin üstünden yürümüştüm. Aynı kaderi, neden evlatlarıma biçecektim? Bu acımasızlık olurdu. Evlatlarım benim kaderimi yaşamayacaktı, bu hayata karşı ettiğim en büyük yeminimdi.

Tamerin yıllar içinde nasıl birisi olmuş sizce?

Tavigan konusunda sizce yapılması gereken şey neydi? Tamerin düşüncelerinde haklı mıydı?

Tamerin'in Delare konusundaki tutumu için düşünceniz nedir?

Tanakail'in tavrı sizce nedendi? Tamerin'in yaklaşımını nasıl buldunuz?

Gelecek bölüm Chaezan olacaktır. Sevgilerle!

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top