3.38 Mutlak Düzen✵
Herkese Merhaba! Bölümü okuyanlar en azından kendilerini belli etmek amacıyla oy verebilir mi? Ayrıca yorum görürsem çok mutlu olurum. Lütfen varlığınızı belli edin, gösterin!
●EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA BENİ TAKİP EDİN! BÖLÜM DUYURUSU YAPIYORUM!
Yayın Tarihi: 28.08.2022 (00:03)
Bölüm Şarkısı: House of the Dragon Soundtrack | The Prince That Was Promised - Ramin Djawadi | WaterTower
İyi Okumalar!
✵
Naymahaen-Petur
Bartan
"Her şeye rağmen yaşıyorum, kimse beni bir yatağa mahkum edemez. Bu odadan çıkacağım, beni siz durduramazsınız." dedim. Karşımdaki insanlar bana çekingen bir şekilde bakıyordu. Yönetemiyor olsam bile hala kraldım Gücüm vardı.
Baş Hekim "Majesteleri lütfen dinlenin, kendinizi yormanız iyi olmaz." dedi. Diğer yandan gözlerini kısmıştı. Beni ikna etmeye çabalıyordu ama boştu.
"Bütün kışı bir odada hapis geçirdim. Bahar döneminde de aynı şekildeydim. Yaz geldi ama ben yine bu odadayım. Kızımın onuruna verilen veliaht kutlamasına bile katılamayacak kadar aciz miyim? Bakın, halime! Bir mucizeyi başardım. Yürüyemez, iyileşemez dediler ama yürüyorum, iyiyim."
"Zehrin bedeninize verdiği etki ağır, biliyorsunuz. Evet, çok iyi bir şekilde toparladınız ama sizi riske atamayız."
"Kralınızım, hekimbaşı. Bunu hatırlatmak zorunda mıyım?"
"Kraliçe Venira'nın emri var, üzgünüm. Sizin tamamen sağlığınıza kavuşmanızı istiyor."
Yüksek sesle "Hemen Venira'yı çağırın, hemen!" dedim. Baş hekim, başını iki yana salladıktan genç hekimlerden birisi odadan çıkmıştı.
Kısa bir süre yanında Venira'yla gelmişti. Sevgilim merakla bana bakıyordu. Sarı saçları toplanmıştı, kırmızı elbisesinin etek kısmı hafif kabarıktı. Siyah deri korse belini sarmıştı. Dudaklarını yaladıktan sonra "Ne oldu, Bartan?" dedi.
"Özel konuşmak istiyorum.Diğerleri çıksın." dedim. Emrimle herkes çıkmıştı.
Bastonuma tutunarak yatağa oturmuştum, Venira'ysa ayaktaydı. Dikkatle bana bakıyordu. Bu olaydan bu yana tüm ülkenin yükü onun sırtındaydı. Tek başına yönetiyordu, tek başına direniyordu. Yanında olamadığım için kendimi kötü hissettiğim gibi bir yandan ona hayrandım. Gücü kullanmak ona yakıştığı içindi. İşte benim sevgilim diyordum, benim eşim. Asla yapamaz, yönetemez diyenlere cevabını verircesine yönetiyordu. Kuzey topraklarında doğmamış ama kuzeye kök salmıştı.Bundan sonra kimse onu küçük görmemeliydi. Hoş, bunu yapacak kimse kalmamıştı. Özenle temizlemişti. Kendi bildiği yoldan gitmişti. Doğruluğu tartışılırdı belki ama işe yaramıştı. Yeri geldiğinde bencil olmak lazımdı. Ben ve sevdiklerim yaşayacaksak diğerlerinin hayatlarının harcanmasına göz yummalıydık. Hayat bize bunu öğretmişti.
Başkaları yaşayacak diye kendimizi geriye çekemezdik. Tamam, yapılırdı bu ama bu durumun fazlalılığı ezilmek oluyordu. Kendimizi ezdiremezdik. Yaşama tutunmak istiyorduk. Kötü bir istek değildi. Normal bir istekti. Bu istek için ne gerekiyorsa yapacaktık. Bu nedenle Venira'nın büyüyle aileleri bağlamasına itiraz etmemiştim. Kül'ün Oğlu, bu fikrin doğru olduğunu söylemişti. Soyambike'nin yerini alan kişiydi Venira. Yapması gereken işlerden birisi buydu. Mengaeller bir zamanlar ağır zincirlerle bağlanmıştı şimdi sıra onu o zincirlere bağlayanlara gelmişti. Düşününce Venira bir döngüyü başlatmış olmuştu. Hayat ne tuhaftı, değil mi? Geçmiş kimi olaylarla tekrarlanıyordu ve bu bazen ürpertici olabiliyordu.
Venira'nın öksürmesiyle gülümsedim. Bastonumu yatağımın kenarına bıraktım."Seni çağırdım çünkü bu odadan çıkmak istiyorum. Bu odaya hapsolmaktan sıkıldım. Hekimlerse senin emrini dinliyorlar. Bunu boz." dedim.
Venira "Kendini toparlaman için bunu istiyorum, Bartan.Zor bir süreçten geçiyorsun, anlıyorum ama sağlığın bizim için çok önemli."
"Ben iyiyim, sevgilim. Bastonumla rahat rahat yürüyebiliyorum, artık birilerinin koluna girmeme gerek bile yok. Kendimi yormadan kitaplar okuyorum, gelen mektupları değerlendirebiliyorum. Ben iyiyim."
"Kısa süreli eylemlerden bahsediyorsun." dedi. Derin bir nefes aldım. Bastonumu alıp yavaşça ayağa kalktım. Venira'nın karşısına geçmiştim. O ise dikkatle bana bakıyordu. "Dinlenmen çok önemli. Bedeninden zehir arınmalı."
"Beni dört duvara hapsetme. Evet, dediğini anlıyorum. Hala sağlığımda sıkıntılar var ama bu odada hapsolacağım şekilde değil."
"Senden biraz daha zaman istiyorum. Tam anlamıyla iyileştiğinde istediğin her şeyi yap."
"Zamana ihtiyacım yok. Sadece odadan çıkmak istiyorum. Hepsi bu." diye fısıldadım.
"Seni tehlikeye atmak istemiyorum, Bartan. Kolay bir şey yaşamıyorsun. Oldukça hassas bir dönemden geçiyorsun. Başına bir şey gelirse ne olur? Ya zehir etkisini gösterirse ne yaparız?"
"Tüm bu riskleri ben alıyorum. Bırak, bu odadan çıkabileyim. Kendimi yormadan bir şeyler yaparsam daha çabuk iyileşirim." dedim. Venira başını iki yana sallamıştı. Derin bir nefes aldım. Beni buna zorlayan kendisiydi. Yapmak zorunda kalmaktan memnun değildim ama istediğimi almak için bu sinsice hareket yapacaktım."İsteğimi yerine getirirsen senin için faydası olur, sevgilim. Kimi insanlar sağda solda senin tahtta daha uzun süre kalabilmen için beni tuttuğunu söylüyorlarmış."
Gözlerini kısmıştı. Öfkeyle solumuştu."Bartan, ne dediğine dikkat et." diye tısladı.
"Ben bir şey demiyorum, bana gelen söylemler bu yönde. Buna inanmıyorum elbette, inanmam da. Fakat bizi sevmeyenlere de bu kozu verecek değiliz."
"Karşında saf bir kadın mı var? Senin ne amaçla bunu dediğini anlamak zor değil. Duyguların seni ele veriyor."
"Seni kandıramam haklısın. Diğer yandan bu gerçeği çözmek için bana muhtaçsın. Ben bu odadan çıkacağım, Venira. Çıkmam senin de sorunlarını çözecekken daha fazla inat etmenin anlamı yok."
"İnanamıyorum. İstediğini almak için hakkımda söylenenleri kullanmaktan çekinmiyorsun."
Gülümseyerek "Bilginin gücüne inanırım, sevgilim. Bana gelen bilgiyi kullandım, hepsi bu." dedim. Omuzlarımı hafif silkmiştim. Bana ters ters bakıyordu. Bir elimi onun yanağına götürdüm. Hafifçe okşamıştım."Seni incitmek, seni kırmak benim için korkunç şeyler. Bunu biliyorsun."
"İyiliğini istiyorum."
"Korkma, en ufak terslikte tekrardan zindanıma dönerim. Asla karşı çıkmam." dedim. Kafasını hafifçe salladığında ona sarılmıştım.
Sırtını okşamıştım. Lavanta kokusunu içime çekerken rahatlamıştım. Venira'nın yanında kendimi rahatlamış hissediyordum. Her seferinde bu oluyordu. Zaman asla bunu değiştiremeyecekti, solduramayacaktı. Zorlu bir süreç geçirmiştim, insanların bana olan bakışında umut yoktu. Şu an ayaktaysam bu hem kendime inancımdandı hem de Venira'nın varlığı. Venira bana inanmıştı, kendi büyü gücüyle de bana şifa vermeye çalışmıştı. Başarmıştı. O her ne kadar benim için endişelense de artık kötü bir şey olmayacaktı. Ben iyiydim. Tedavi sürecim boyunca daha da iyiye gidecektim. Eskisinden bile daha iyi olacaktım.
Venira'yı anlıyordum. Sevdiği insanı kaybetme korkusu, korkuların en büyüğüydü. Bunu acı bir şekilde yaşamıştı. Birçok kez yaşamıştı. Haliyle şu an benim için aşırı derece endişelenmesini normal karşılayabilirdim. Hayat buydu. Geçmişte yaşananlar geçmişte kalamıyordu. Mutlaka şimdiye bir şeyler taşınıyordu. Kimse geçmişi ardında bırakamazdı, buna gücü yetemezdi. Geçmişin mirasını terk etmek kolay olsaydı bugün her şey daha farklı olurdu. Sorunsuz bir dünya olabilirdi. İmkansız bir hayaldi. Geçmiş her seferinde karşımıza çıkmakla lanetliydi. Bir döngüydü, kimse kıramazdı. Kırmayı hayal edenlerse imkansızın peşinde koşanlardı.
Akşam yemeğiyse benim için dostlarımız toplanmıştı. Hep birlikte olmamız güzeldi. Onlarla birlikte olmayı özlemiştim. Odama ziyarete gelseler de birlikte olmak farklıydı. Suikastten önceki dönemmiş gibi geliyordu. O dönemi özlüyordum. Daha sakin bir yaşam gibi geliyordu. Şu ansa fazla hareketliydi. Hastalık döneminde nasıl bir hareket olabilir ki denilebilirdi ama öyle göründüğü gibi değildi. Hekimler iyileşip iyileşmediğimi anlamak için sürekli kontrol ediyorlardı, yeni yeni ilaçlar veriyorlardı. Çok tatsızdı. Ah, tamamen iyileşebilsem. İşte o zaman her şey çok farklı olacaktı. Gücümü toparladığım gibi kral olarak fırtınalar estirecektim.
Bıldırcınımı keserken Artem merakla "Tamerin'e doğum hediyesi göndermekte emin misin, Venira? İnsanlar senin Lussamus'u kayırdığını düşünebilir." dedi. Şaşkınca Venira'ya baktım. Bu konuyu daha önce söylemişti ama böyle bir karara varmış olması beni şaşırtmıştı. Beklemediğim bir hamleydi.
Venira "Kendisi kızım için bir kutlama mektubu yazdı ve özel Cupuer kırmızısı elbiseler, yakut mücevherler göndermişken benim sessiz kalmam onun tarafına artı yazar, Artem. Buna izin verecek değilim."
"Kraliçe Tamerin, çok kurnaz bir kadın. Gönderdiği hediyeler, yazdığı mektuplar çok masum gibi dursa da sinsi bir hamle aynı zamanda. Kendine göre senin tepkini ölçüyor." dedim ve şarabımı yudumladım. Venira'ysa yüzünü ekşitmişti.
"Ben tek başıma Naymahaen tahtında olduğum sürece yapacağı bir şey. Tepkisiz kalırsam kendisini hemen korumaya alacak, tepki verirsem işlerin yolunda gittiğini düşünecek. Klasik Tamerin hareketi işte."
Yasain "İtiraf etmeliyim, böyle bir şey yapmasını beklemezdim. Senin Lussamus'a karşı bir şey yapmayacağın çok açık."
"Tamerin her ihtimali düşünen birisi, Yasain. Onu tanıyorum. Kafasında birçok ihtimal dolaşır, hepsini düşünür. Yüzüne baktığında bu kadın mı bunları düşünecek dersin ama asla öyle değildir. Anlaşılan kocası onu ben konusunda ikna edemedi."
Derin bir nefes aldım. "Bence Kaveh'in iknasına gerek yok, onun da desteklediği bir hamleydi." dedim. Kaveh her ne kadar Venira'yla anlaşsa da sevgilime olan güveninin fazla olmadığı kanısındaydım. Geçmişte yaşadıkları ortadaydı. Geçmişin izlerini Venira kadar onlar da taşıyordu.
"Bartan doğru söylüyor. Kaveh bana güvenmez, ben de ona güvenmem. İki tarafın kendince nedenleri var. Haklı veya haksız, bu tartışılır." dedi. Tabağındaki etten bir parça almıştı. Düşünceli bir şekilde çiğneyip yutmuştu."Onlarla aramdaki mesele bir anda bitebilecek bir şey değil."
Artem "Şunu aklından çıkarmamanı tavsiye ederim, aranızdaki meseleyi çözeyim derken binlerce insana zarar vermeyin. Bu çok büyük bir bencilliğe girer."
"Artem, şu an meselem Tamerin ve Kaveh değil. Onlarla uğraşmak istemiyorum, ne halleri varsa görsünler."
"Ayrıca şu an onlarla uğraşırsa olası bir desteği kaybetmiş oluruz. Ztin konusunda bize yardımcı olacaklar." dedim.
Talger merakla "Yapacaklar mı?" dedi.
"Yapacaklar, Talger. Zorundalar. Ztin bizi devirirse hadi, biz yerimizde kalalım mı diyecek? Asla! Hedefleri Lussamus olacak. Kaveh yetenekli bir asker olabilir, ordusunu güçlü görebilir ama kazanmayı yaratıcıların insafına bırakacak kadar budala birisi değil. Tedbirini önceden alacak. Bu nedenle bize yardım edecek."
"Hayat çok tuhaf. Bazen yaratıcıların gerçekte ne istediğini anlamakta zorlanıyorum. Kaos mu istiyorlar yoksa mutlak bir düzen mi? Kaos getirebilecekleri mutlak düzeni sağlasınlar diye müttefik yapıyor. Çok ilginç."
"Sana katılıyorum, kuzen. Şu an istesek Lussamus ve Naymahaen birbirine girebilir. Bu sadece iki ülkeyi etkilemez. Ztin'i etkiler, Saevthas'ı etkiler, Lussamus'un güneyindeki ülkeleri etkiler. Tavigan bile pay alır. Tüm kıtaya kaos yayılır."
Venira arkasına yaslanmıştı. Elindeki gümüş kadehe bakıyordu."Tuhaftır ki, iki ülke resmi olarak müttefikliğini ilan etse tüm kıtaya mutlak düzeni getirir. Birçok ülkeyi etkiler."
Yasain "Böyle bir şey olursa Tavigan'ın tepkisini merak ediyorum. Tavigan politika olarak birleştirici gibi dursa da ayrıştırmayı seçiyor. Ne kadar çok kutuplaşan ülke o kadar çok kolay yönetilen ülke demek oluyor Rahibe Chaezan için."
"Rahibe Chaezan'ın tepkisini tahmin etmek basit, Yasain. Memnun olmazdı. Tüm gücüyle karşımızda dururdu. Bizi yıkmaya çabalardı."
"Rahibe böyle bir şeyle uğraşır mıydı?" dedi. Ses tonundaki saklı alay Venira'nın kaşlarını çatmasına neden olmuştu. Ters ters Yasain'e bakmıştı.
"Onu görseydi ne demek istediğimi anlardın. O kadında uğursuz bir şeyler var. Adını koyamıyorum ama göründüğünden daha fazla o. Aklında sadece Tavigan olmadığına eminim. Düşüncelerimi desteklercesine hareket ediyor. Yaptıklarını gördük."
Yasain yutkundu, mahcup bir şekilde Venira'ya baktı. Sakin bir sesle "Şaka yapmak istemiştim, Venira. Sakin ol". dedi.
"Şakanı anlıyorum ama şakayla da gerçekleri kapatamayız. Ciddiyetle uyarıyorum sizleri. Rahibe Chaezan'a karşı dikkatli olmamız şart. Ona karşı en ufak dikkatsizliğimiz Naymahaen'in sonu demektir."
Artem "Çok ciddisin." diye mırıldandı.
"Ciddiyetle uyarıyım ki karşımızdaki kadının ne kadar tehlikeli olduğunu anlayın. Onunla görüşmekteki amacım buydu. Nasıl birisi olduğunu anlamaktı. Gördüğüm şey beni memnun etmedi, kabul ediyorum. Diğer yandan onu görerek en doğru adımı attım."
"Belki bir gün ben de onu görürüm. Rahibe'nin ünü kulaktan kulağa yayılıyor, merakım artıyor." dedim.
Talger "Bence görürsün, Bartan. Ztin'i aldıktan sonra neden ziyaret etmesin diyorum? Kuzeye bir kez olsun geldi, bir daha gelmemesi için bir neden yok."
"Bizi korkutmak için yaptığı bir ziyaretti. Ztin'e destek verirsem şansınız yok demek istedi. Masum bir din insanı değil."
Yasain "Belki bir gün Rahibe Chaezan bu güç oyunundan çıkar, belli mi olur? Hatırlayın, Tavigan'a kanlı bir şekilde başa geçti. Neden aynı akıbet onun başına gelmesin?"
"Buna izin verecek türden bir kadın değil."
Venira merakla "Acaba kendi varisini belirledi mi?" dedi.
Dudaklarımı büküp kafamı iki yana salladım."Bana göre hayır. Kendisini ölümsüz gibi gören bir havası var."
Artem "Varisi olacak kişi kimse yaratıcılar yanında olsun. O kadın, her fırsatta kendisinden sonraki kişiyi ezer. Onun kendisi gibi davranmasını ister ve bunu başaramadığını görünce her fırsatta acı çektirir."
Talger "Böyle bir kadınla nasıl bu zamanda denk gelebildik, çözemiyorum. Yaratıcılar yeri geldiğinde çok merhametliler yeri geldiğinde çok acımasızlar. Rahibe Chaezan, onların acımasız şakalarından birisi."
"Yaratıcılar bize daha ne gösterecek, merak ediyorum." dedi. Sonra konuyu değiştirmişti, Sahrnei için yapılacak olan törene gelmişti.
Onlar kendi aralarında konuşurken birazcık sessiz kalmıştım. Bu akşam yemekte konuşulanlar ilginç konulardı. Chaezan kısmı daha dikkat çekiciydi. Acaba bu kadından kurtulmamız gerekli miydi diye aklıma takılmıştı. Gelecek adına büyük bir tehdit olabilir miydi? Tamam, ben ve Venira dayanabiliyorduk ama gelecek kuşaklar bu kadına dayanabilir miydi, dayanamaz mıydı kısmı sorgulatıyordu. Chaezan'ın istekleri yıllar geçtikçe daha ağır hale geldiği gerçeği vardı. Bizden sonra Chaezan başta kalırsa Sahrnei'nin uğraşabileceği gerçeği tatsızdı. Belki de Chaezan diyecekti ki, benim onayım olmadan Sahrnei başa geçemez. Evet, o kim oluyordu bize karışıyordu ama o kadındaki cüretkarlık çok farklıydı. Sıradan bir Tavigan Rahibesi gibi davranmıyordu. Kendince karışıyor, hükümdarlarla kukla gibi oynuyordu. Onun için devletlerin başlarındaki insanlar birer kuklaydı, o ise kukla oynatıcısı. Nasıl bu görüşe sahip olabiliyordu, bunu anlamıyordum.
Chaezan'ı devirmek istesem yanımda Lussamus olabilir miydi? Kraliçe Tamerin ve Kral Kaveh bunu ister miydi? Denilenler doğruydu, bu iki ülke tüm kıtanın kaderini etkiliyordu. Birlik olurlarsa başkaydı, düşman olurlarsa bambaşka. Diğer taraftan Kaveh'in beni öldürdüğü bir gelecek vardı. Son zamanlarda görmüyordum bu rüyayı ama bu gerçeğin değiştiği anlamına gelmezdi herhalde. Vahşi bir hırsla kalbime kılıcını saplıyordu. Ne zaman bu rüyayı düşünsem bir kılıcın kalbime saplandığını hisseder gibi oluyordum. Ne korkunç bir son! Böyle bir sonu istemiyordum. Bana yakışmayan bir sondu. Bunu nasıl engelleyeceğimi de bilmiyordum. Her neyse olası bir Chaezan tehdidine karşılık birleşebilir miydik, bu önemliydi. Chaezan'dan sonra ne oluyorsa olsundu. Chaezan karşısında birleşmek mühimdi. Güzel bir gelecek bırakmak istiyorsak bu şarttı. Düşmanlar dost olmayı öğrenmeliydi.
Yatak odama kadar Venira bana eşlik etmişti. İçeri gel dediğimde gelmişti, kıyafetlerimi değiştirmeme yardımcı olmuştu. Yatağıma oturduğum zaman Venira merakla "Bütün akşam biraz sessiz kaldın, neden?" dedi.
Yanıma oturması için yatağa hafifçe oturması için vurdum. Oturmuştu. Elini tutmuştum."Chaezan'ı düşünüyordum. Geleceğimize etkisini tartıyordum." dedim.
"Chaezan aklına takılmasın, sevgilim. O şu an için düşüneceğimiz bir mesele değil."
"Geleceğimize olan etkisini küçümsememeliyiz. O kadın, farklı. Diğer rahibeler gibi değil. Her daim daha fazlasını istiyor. Onun bu saldırgan düşünceleri karşısında ister istemez endişeleniyorum."
"Ona karşı durabiliriz. Biz güçlüyüz, Bartan. Chaezan'a karşı durabilecek kadar güçlüyüz."
"Ya ona karşı duramayacak kadar güçlü değilsek ne olacak, Venira? Sen kendin dedin, o kadın göründüğünden daha fazla güçlü. Onun gücü karşısında çaresizsek kaderimize boyun mu eğeceğiz?"
"Böyle bir şey olmayacağını biliyorsun." dedi. Ses tonu bir tık sert çıkmıştı. Genelde hoşlanmadığı sözler karşısında ses tonunu kontrol edemiyordu."Chaezan istediği kadar güçlü olsun, bize meydan okuyamaz."
"Chaezan kendi gücünün farkında ve bizden çekineceğini düşünmüyorum. Sadece tek başımıza olmanın riskli olabileceği kanısındayım. Belki bizimle bu savaşa girebilecek bir ortak bulmak bizi rahatlatır."
"O ortağın Lussamus olduğunu mu diyorsun? Buna çok gülerim, Bartan. Onlar böyle bir şeye yanaşmazlar, teklif dahi etmezler."
"Bizimle Ztin konusunda ortak oldularsa neden Chaezan konusunda da olmasınlar? Chaezan her iki ülkenin çıkarlarını tehdit ediyor."
"Edebilir ve bu iki ülke ayrı ayrı savaşabilir. Ztin konusunda yardımcı oldular çünkü çıkarları bunu gerektirdi. Chaezan konusu karışık. Bakarsın, Chaezan'ın tarafında olurlar."
Derin bir nefes aldım. Venira'nın bu tavırlarıyla uğraşacak değildim. Zamanla beni anlayacağını umuyordum. Zamanla kafasında kalıplaşan düşünceleri kırabilecekti. Benim buna inancım vardı."Senin gerçek düşüncelerinin bu olduğuna inanmıyorum. Benimle aynı düşünceye sahipsin ama kendine itiraf etmek istemiyorsun, seni rahatsız ediyor. Peki, öyle olsun. Zaman içinde benim fikrime sıcak bakacaksın nasıl olsa, o zamana kadar zorlamayacağım."
Alaycı bir şekilde "Nasıl emin olabilirsin ki?" dedi.
"Zamanında benden kraliçe olmaz diyen kadın şimdi bir ülkeyi tek başına yönetiyor. Bak, zaman beni haklı çıkarmış."
"Seninle olmayan bir gelecek hakkında tartışmayacağım. Bakarsın Chaezan kendi kendini bitirir, bizse Lussamus'la savaşırız. Belli mi olur, hayat bu. Ne getireceği belli olmuyor."
"Savaşırız veya savaşmayız, bilemiyorum. Bildiğim şey, Lussamus'un bizim geleceğimizde önemli bir yerde olduğu. Tıpkı bizim de onların geleceğinde olduğumuz gibi."
Gülerek "Kaveh ve Tamerin'e bunu de, senin yüzüne kahkaha atarlar." dedi.
"Gerçek bu. İstedikleri kadar gülsünler." dedim. Venira ayağa kalkmıştı, elbisesinin eteğini eliyle yavaşça düzeltmişti.
"Seninle böyle yersiz bir konu için tartışmak istemiyorum. Hiçbir şey belli değilken birbirimizi üzmenin kırmanın anlamı yok."
"Birbirimizi üzmüyoruz, Venira." dedim ve elini hafifçe kaldırdı. Yüz ifadesi donuktu.
"Ben üzülüyorum, bu yetmez mi? Bu konuşmanın sonu hiç iyi bir yere bağlanmayacağı için bitsin. İlaçlarını al, uyu sevgilim."
"Seni üzmek istemediğimi biliyorsun." diye fısıldadım.
Kafasını hafifçe salladı."Evet, biliyorum." dedi. Eğilip yanağımı öpmüştü. Masum minik bir buse."Hadi, uyu artık. Bir şey olursa hemen buraya geleceğimi biliyorsun."
"Tamam, tamam. İyi geceler." dedim.
Venira odadan çıkmıştı. Bana hazırlanan ilaçları aldıktan sonra yastığa başımı koymuştum.Niyetim Venira'yı incitmek değildi, aklın sunduğu gerçeği göstermekti. O ise duygusal yaklaşmıştı. Geçmişten tamamen sıyrılamıyordu. Sıyrılamadıkça doğru görmesi zor bir hale geliyordu. Umudum vardı. Doğruyla yanlışı göreceğine inanıyordum. Venira, Lussamus'dan gelen Venira değildi. Değişmişti, kendi kabuğunu yırtıp atmıştı. Böyle bir kadının gerçeği görememesi imkansız değildi. Ne demek istediğimi o da çok iyi biliyordu. Naymahaen'i bile bile tehlikeye atacak bir kadın değildi, bu delilikte olmadığına inanıyordum. Beni hayal kırıklığına uğratmayacaktı. İnsanlar ondan bunu bekliyordu ama yanılıyorlardı. Venira onların düşündükleri gibi birisi değildi.
Venira'nın yaşadıklarını yaşasalardı, onlar nasıl olurdu? Yaşanan hiçbir şey kolay değildi. Tamam, Venira masumdu demiyordum ama biraz olsun anlaşılsın istiyordum. Onun da büyük hataları olmuştu. Abrek'e takılı kalmıştı ve kendi sonunu getirmişti. Abrek'e takılı kalmasaydı, Venira'nın hayatı bambaşka olabilirdi. Hoş, bu takılı kalma durumu bana göre Kül Tanrıçası'nın seçtiği kişi olmasından da alakalıydı. Tanrıça sadakati överdi, bağlılığı her şeyden üstün tutardı. Venira onun yolundan gittiği için Cupuer ailesine delicesine bağlı kalmıştı. Bu ona zarar vermişti, kendisi geç de olsa anlamıştı. Bundan sonrasında bu eski bağı kırması şarttı.
Düşününce Tamerin'in Venira gibi davranacağını düşünmüyordum. O, geçmişi ardında bırakmıştı. Aralarındaki sürtüşmeyi unutmamıştır, kabul ediyorum ama her an yanında taşıyacak birisi değildi. Attığı adımlardan anlıyordum. Sürekli Venira gibi bu yaşananlar aklında olsaydı asla Ztin konusunda bize yardımcı olmazlardı. Hatta Ztin'e bile yardım edebilirlerdi. Kin denilen zehirli ot böyle bir şeydi. Yanlışa bile bile götürürdü. Gerçi Tamerin'e de kinci diyorlardı. Venira dışındakiler diyordu. En ufak hatayı unutmuyordu, affetmiyordu. Kendi ülkesindeki adalet sisteminde bu görülebilirdi. Belki günün birinde canlı kanlı bir şekilde karşımda olurdu. O zaman onu kendimce ölçerdim.
Venira'yla Reme yıllarında tanışmış olsaydım, her şey nasıl olurdu? Bu ihtimali ara ara düşünüyordum. Yolum şans eseri Reme'ye düşseydi, o zaman onu Cupuerler'den çekip alırdım. Kendisine bunu dediğim zaman bana çok gülmüştü, yapamayacağımı söylemişti. Yapardım bence, buna inanıyordum. Kendisi de benim peşimden gelirdi. Sonuçta bizim kaderimiz birbirimize bağlanmışsa mutlaka peşimden takılırdı. Bu olduğu zaman Venira'nın Tamerin ve Kaveh'e olan yorucu nefreti daha aza inerdi. Belki onların bile kaderini değiştirmiş olurduk, belli mi olurdu? Venira bu yasak aşka şahit olmayacaktı ve onların ikisi istedikleri hayata kavuşacaklardı. Bu ihtimal çok güzeldi. Herkes adına daha iyi bir gelecekti.
Kapım tıklandığında gel dememle içeri Fırtına'nın Oğlu girmişti. Onunla anlaşabiliyordum, sorunsuz bir ilişkimiz vardı. Fırtına'nın Kızı'nın öğrencisi ve onun ardından gelen kişi olduğunu çok belli ediyordu. Düşünceleri çok benzerdi. Onun da kardeş gibi gördüğü arkadaşları vardı. İsimlerinden bahsetmiyordu, sadece sıkı sıkıya bağlandığından bahsetmişti. Ayrıca Kül'ün Oğlu'nu ve onun grubundan sürekli saygıyla bahsediyordu. Öğretmen öğrenci ilişkisinden kaynaklı olmalıydı.
Karşımdaki koltuğa oturmuştu."Neden geldin?" dedim.
Fırtına'nın Oğlu "Geldim çünkü zihnin çok gürültülüydü. Birçok konuyu aynı anda düşünebilmen rahatsız edici. Konuştukça rahatlamanı isterim."
"Aramızdaki bağın bu denli kuvvetli olması beni şaşırtıyor. Sanki karşımda Fırtına'nın Kızı var. O, beni böyle çabuk hissederdi."
"Fırtına'nın Kızı bunu sağladı. Normalde böyle bir şey olmazdı."
"Onu özlüyorum diyebilirim. Koskoca şu dünyada beni anlayan nadir insanlardan birisi. Konuşmadan ne düşündüğümü biliyordu."
"Aranızdaki bağdan kaynaklı, Kral. Sen onun oğlu gibiydin."
Gülümseyerek ona baktım."Kaderimi değiştirdiği için mi?"
"Evet."
"Sen peki böyle bir şey yapacak mısın?" dedim. Bunu meraktan sormuştum. O ise dudaklarını büküp hayır dercesine kafasını iki yana salladı."Neden?"
"Gördüğüm görülere göre konuşuyorum. Benim görevim boyunca böyle bir şey yapmayacağım. Ben görevim süresince yeni düzeni korumakla görevli olacağım."
"Çok emin konuşuyorsun."
"Bartan, bizler bu düzen için çalışan hizmetkarlarız. Yaratıcılarımız ne derse onu yaparız. Onlar bizim görülerimize dokunarak mesajlarını verirler. Şu ana kadar böyle bir şey görmedim. Yine uyarımı yapıyorum, kader değişkendir. Belki bizim ustalarımızı başarılı olamadığı görev bize miras kalacak, o zaman ben de bir kader değiştirme büyüsü yapacağım."
"Korkunç olur değil mi? Bunu istemezsin."
Omzunu silkmişti. Eliyle siyah saçlarını düzeltmişti."Yaratıcılar ne isterse onu yaparım."
"Yaratıcıların en azından senden ne istediğini biliyorsun. Bense bilmiyorum. Tek bildiğim şey kaderimin değiştirildiği. Bunun amacı ne diye sorunca genel bir cevap alıyorum. Düzen için. Detaylar verilmiyor, benden bulunması isteniyor. Hiç adil bir oyun değil."
"Ustalarım kadere çok fazla müdahale ettiler, Bartan. Bir değil, birçok kez kader değiştirme büyüsü yaptılar. Bunun bedeli olacaktı. O da hayat akışına daha fazla karışmamalarıydı. Eğer sizler olmasaydınız onlar daha rahat olurdu."
"Ne yani biz onları kısıtlıyor muyuz?"
Gözlerini kısarak "Birazcık evet, kısıtlıyorsunuz." dedi.
"Bunu istemezdim, Büyücü. Kimse bana kaderin değişsin mi diye sormadı. Babamın aldığı bir kararla bu hayata sürüklendim."
"4 Yaratıcı asla insanlara ne istediğini sormaz, onlar kurdukları düzen için kararlar verirler. İnsanlara sormuş olsalardı mutlak düzen yerine ebedi bir kaos elde ederlerdi."
Ne diyeceğimi bilememiştim. Düşününce dediği çok doğruydu. İtiraz edilemezdi buna."Peki şunun cevabını ver. Girdiğim savaşlarda başaracak mıyım?"
"Birisinde evet, olacaksın. Diğerine gelince o sana bağlı değil. Keşke olsaydı ama başkalarına bağlı. Kimlere bağlı olduğunu çok iyi biliyorsun."
"Venira değil mi?" dedim. Gülümseyerek bakmıştı. Gamzeleri ortaya çıkmıştı.
"Fırtına'nın Kızı'nın övdüğü kadar varsın. Senin her şeyi çözebileceğine inanıyordu.Evet, Venira büyük bir etken. Diğerlerine gelince fikrim yok."
"Venira'nın fikrini değiştirmeye çabalıyorum ama olmuyor. Duvarını yıkamıyorum, sadece inceltiyorum."
"Bana sorarsan her şey onun yüreğinde bitiyor. Evet, sen etkilisin. Onda bir şeylerin kırılmasına neden olmuşsun. Böyle devam etmelisin. Siz birbirinize iyi geliyorsunuz. Yaratıcılar bunu sizde mükemmel ayarlamış."
Çenemin altını hafifçe kaşımıştım. Etkiliydim, kabul ediyordum ama Fırtına'nın Oğlu'nun gelecek hakkında dediklerine bakınca başarılı bile olacağım anlamına geliyordu. Venira kazanmamı sağlayacaktı. "Az önce dediklerini düşününce bence Venira doğru olanı bulacak. Kazanmamızda etkili olacak. Aksi halde yine bir kader değiştirilmiş çocuk bu dünyaya gelirdi."
"Belki yaratıcılar başarısızlığınızı kabullenir, böyle bir düzeni deneyelim der."
Kafamı iki yana salladım."Onların böyle bir düzeni kabulleneceğini düşünmüyorum. Birden fazla kaderi değiştirilmişi göndermezlerdi."
"O da var. Ah, Bartan. Onların ne düşündüğünü bizim gibi ölümlüler kestiremez. Bakarsın eğlenmek için bu kaosu çıkardılar, belli mi olur?"
"Zavallı insanlar derim."
"Eğlenmek için yapmış olsalardı keşke derim ben de. O zaman insanlar da eğlenirdi. Oysa durum ciddi. Aramızda asla yaşamaması gereken bir varlık var. Kendisini tanrıça ilan bile edebilir."
"Abartıyorsun!"
"Güç sarhoşluğu bunu yaratır, Bartan. Fazla güç insana kontrolsüzlük verir, sınırını bilemez. Öyle bir an gelir ki, kendisini ilahi varlık olarak görür. Böylelerine haddini bildirmek lazım."
"İşte bu kısımda biz devreye giriyoruz, değil mi? Ne kadar güzel. Hayalim buydu benim." dedim alaycı bir şekilde.
"Bazılarımızın hayatı bu kadar eğlenceli olamıyor işte. Şanslısın, Fırtına Tanrısı sana böyle bir hayat vermiş."
"Aman ne güzel, ne harika!" diye mırıldandım.
"Bartan şu her daim aklında olsun. Senin asıl görevin mutlak düzeni korumak. Koruyamazsan ebedi bir kaos bizleri bekliyor. İşte o kaos geldiğinde emin ol, yaratıcılar bile halimize acır ama hiçbir şey yapmazlar. İradeniz sizi bu noktaya getirdi derler."
"Özgür irade denilen şey hem bir ilaç, hem bir zehir."
"Doğru söylüyorun, Bilge Kral." dedi ve derin bir nefes aldım.
Mutlak düzen önemliydi. Sadece benim için değil, gelecek kuşak için de önemliydi. Onlara bunu miras bırakmak istiyorsam savaşmam şarttı. Ebedi bir kaosu bırakmak istemiyordum. Kaos, bu topraklara hakim olmamalıydı. Güç içinde boğulan bir ruha bu toprakları teslim edemezdim. O zaman ne yapmalıydım? Venira'ya doğru görmesinde yardımcı olmalıydım. Evet, her şey onda bitiyordu ama ben de etkiliydim. Mutlak düzen için Venira'yla aynı yolda yürümek için elimden geleni yapmalıydım. Başaracaktım, başarmak zorundaydım. Yaratıcıların verdiği bu kutsal görevi yerine getirecektim.
✵
✵
✵Akşam yemeğindeki konuşma için düşünceniz nedir? Düşüncelerde kim haklıydı?
✵Bartan Reme'ye gelseydi sizce nasıl bir gelecek olurdu? Venira için iyi olur muydu?
✵Fırtına'nın Oğlu - Bartan konuşması için düşünceniz nedir? Venira kafasındaki düşünceleri aşabilecek mi?
Gelecek bölüm Chaezan olacaktır. Bu bölüm biraz geçiş bölümü havasındaydı. 3. kitabın son bölümlerine gelince böyle bir nefes alacağımız bölüm olsun istedim. Bundan sonraki bölümlerde nefes almakta zorlanacağız bence! ;)))
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top