3.26 Gücüm Her Şeye Yeter✵

✵Herkese Merhaba! Bölümü okuyanlar en azından kendilerini belli etmek amacıyla oy verebilir mi? Ayrıca yorum görürsem çok mutlu olurum. Lütfen varlığınızı belli edin, gösterin!

●EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA BENİ TAKİP EDİN! BÖLÜM DUYURUSU YAPIYORUM!

Yayın Tarihi: 14.06.2022 (00:04)

Bölüm Şarkısı: Nessi Gomes - All Related

İyi Okumalar!

Saevthas Krallığı - Khahra

Paiman

Karşımdaki  sandıklara bakıyordum. Pis kokularından dolayı mesafe koymuştum. Komik  bir durumdu. Ben taş göndermiştim, karşılığında aldığım şey sandıklar  dolusu dışkı. Rahibe'nin şaka anlayışı hoştu. Tahmin edilebilir bir  karşılıktı. Birbirimize savaş açamayacağımızı çok güzel biliyorduk ama  böyle hediyeleşmelerde serbesttik. Öfkeyle yapılmış bir hamleydi bana  göre. İnce bir şekilde düşünseydi karşıma sandıklar dolusu dışkı  göndermezdi. Bunu kendime göre kullanmasını çok iyi biliyordum. Savaş  açamamam onun itibarının aslında ne kadar önemsiz olduğunu göstermeme  engel değildi.

Ah, savaş açabilseydim. Şu kitap mevzusu olmasaydı  Chaezan hak ettiği yanıtı benden alırdı. Kitap konusu beni kısıtlıyordu.  Canımı da sıkıyordu. Belki kozlarım güçlenirdi, kitap mevzusu  önemsizleşirdi. Şimdilik böyle hamlelerle idare edecektik. Benimle iyi  geçinmeyi tercih etse onun iyiliğine olurdu. Benimle zıtlaştıkça sonsuz  hazinemiz onun avuçlarından kayıp gidecekti. Aptal. Gerçi o kadına aptal  demek ne kadar doğruydu, bilemiyordum. Tavigan'ı değiştirmişti.  Cumhuriyetle yönetilen ülke belli bir grubun ellerine bırakılmıştı.  Hepsi Chaezan'ın sayesinde olmuştu. İnsanları kolayca etkilediği, bir  lafıyla birçok şeyi yapabiliyordu. Ülkeleri bile karıştırıyordu. Benden  uzak olsundu, ne yaparsa yapsındı.

Yanımda duran kız kardeşime  Sanas'a baktım. Badem gözleri endişeyle sandıklara bakıyordu. Ona  kalırsa Chae'yle aramı iyi tutmam şarttı. Rahibe'nin gücünü Saevthas  adına kullanmamı istiyordu ama o kadındaki uğursuzluğu hissetseydi uzak  durmak isterdi. Soğuk bir rüzgar esince pelerinine sıkı sıkıya sarındı,  kokuya karşılık yüzünü ekşitti. Düşünceli bir sesle "Bu sandıkları ne  yapacaksın?" dedi.

"Karşılığını vereceğim, Sanas." dedim.  Kolumu tutmasıyla ona baktım. Endişeyle bakıyordu."Korkma, bir çılgınlık  yapacak değilim."

"Sana göre normal olan şeyler bize göre çılgınca şeyler. Söyle, ne yapacaksın?"

"Ona  en sevdiğim meyveleri, sebzeleri, yiyecekleri göndereceğim. Hatta  sevdiğim yemeklere dair kitap da yollayacağım. Ardından diyeceğim ki,  insanlar sevdiklerine her daim sevdiği yiyecekleri sunarmış, bakın ben  de size bunları gönderdim."

"Paiman! Bu bile ağır gönderme."

Sandıkları göstererek "Sence bunlar çok mu normal? Kadın bize sandıklar dolusu çiçek göndermedi. Karşılığını vereceğim." dedim.

"Bitir, gitsin. Uzatmanın anlamı yok. Uzattıkça kendini tehlikeye atıyorsun, açık bir hedef haline geliyorsun."

"Ben savaşmaktan korkmuyorum, benim için endişelenme. Üstelik ben girdiğim her savaşı kazanırım, biliyorsun."

"Karşındaki kadını küçümseme, lütfen. O kadın, diğer yöneten rahibeler veya rahipler gibi değil. Destek aldığı ülkeler var."

"Sanas, sakin ol. İkimiz birbirimize savaş açmayız."

"Ben  seni uyarıyorum, kardeşim. Düşündüğün gibi yalnız olmadığını, hala bu  sarayda senin iyiliğini düşünen birilerinin gör istiyorum."

Buruk  bir tebessümle gökyüzüne baktım. Sahi bu sarayda birileri iyiliğimi  düşünüyor muydu? "Ben göreceğim her şeyi görüyorum, merak etme." dedim.  Abi sesiyle arkamı döndüğümde Farzad'ı gördüm.

Üstünde siyah  bir pelerin vardı, koyu saçları topluydu. Sakalını kısaltmıştı.  Samimiyetsiz gülüşü yüzündeydi. Yanımıza gelmişti, sandıklara  tiksinircesine bakmıştı. Kaşları çatıkken "Neden pislikle dolu  sandıklarlasınız? Hiç hoş değil." dedi.

"Rahibe Chaezan'ın hediyesi, kardeşim. Şaşırmaya gerek var mı?"

"Ah, görmezlikten geliriz olur biter."

"Görmezlikten gelmek mi? Haklısın, gelinebilir ama benlik değil. Chaezan'a karşılık vereceğim."

"Nasıl?"

"Verdiğim zaman gör, Farzad."

Sanas hızla "Rahibe'ye yiyecekler dolu sandık gönderecek." dedi. Sanas'a baktığımda omzunu silkmişti.

Farzad şaşkınlıkla "Bunu neden yapıyorsun?" dedi.

"Karşılığını veriyorum. O bana kendisine layık olanı gönderdi, ben de aynısını yapacağım." dedim.

"Onu daha fazla kızdırırsın. Üstelik sana neden bunu gönderdiğini biliyoruz. Ona istediğini vermedin."

"Vermek zorunda da değilim. Neden verelim? İnsanları din diye sömürüyorlar, buna dur denilmeli."

Sanas "Paiman yüzyıllardır kurulan düzen bu, kimse dur dememiş sen mi diyeceksin? Lütfen, cümlelerine dikkat et."

Farzad  "Ablama katılıyorum. Yüzyıllardır kurulan düzen bu, kimsenin  bozamayacağı bir düzen. Zaten Tavigan'ı kuran atalarımız. İstesek bile  atalarımızın mirasına sırtımızı dönemeyiz."

Alaycı bir şekilde  "Atalarımızın mirası mı? Ne zamandır ataların mirası bir sülük gibi  yapışır oldu?" dedim. Tekrardan sandıklara baktım. Chaezan'ın kendisine  yakıştırdığı şeylere."Atalarımızın mirası olsalardı hala bize bağlı  olurlardı, bağımsız kalmazlardı."

"Yine de..." dedi ve elimi havaya kaldırdım.

"Yinesi  falan yok, Farzad. Bana Tavigan'ı savunma. Bu sandıklar sadece bana  değil, ülkemize de hakaret. Halkımıza reva görülen şey bu."

"Madem bu kadar kızgınsın aç savaşı, bitir işlerini. Neden savaş açmıyorsun?"

Duraksayıp  ona baktım.Koyu gözleri sinsice bana bakıyordu. Söyleceğim tek bir  cümleden neler yapabileceğini hesaplıyor, kendince bir şeyler ekliyordu.  Ona zayıf noktamı gösterecek değildim. Sakin bir sesle "Aslanlar asla  fare kovalamaz, Farzad. Babamın söylediği bir sözdü." dedim ve onun  omzuna dokundum."Neyse ben içeri gireceğim. Havalar ısınıyor olsa bile  hala soğuk. Bu yıl kış çok tatsız geçti."

"Sözünü unutmayacağım," abi." diye mırıldandı.

İçeri  gitmeden önce sandıklarla ilgili emri vermiştim. Herkes kendisine  yakışanı yapardı. Ben kendime yakışanı yapmıştım, ona sevdiğim  yiyecekleri gönderiyordum. Herkes kendi sevdiği şeyleri gönderirdi.  Sinirden deli olacaktı ama kendisi kaşınıyordu. Benimle uğraşmamalıydı.  Zeki mi görüyordu kendini, ben de zekiydim. Bir başkasının akıllıyla  yönetilmeye ihtiyacım yoktu. Din konusunda sömürülmeye de karşıydım. Ah,  keşke her şeyi ortaya dökebilseydim. Fakat yapamıyordum. Chaezan'ı risk  olarak alamıyordum. Bırakmak istediğim bir taht vardı. Tahtımı riske  atamazdım. Azem'in geleceği için olamazdı. Ona iyi bir gelecek sunmak  istiyorsam tahtımı kaybedecek hareketlerde bulunmayacaktım.

Günün  geri kalanında gelen raporlarla ilgilenmiştim. Sınır raporlarını  inceliyordum. Herhangi bir yaramazlık yoktu. Eh, benim sorunlarım  dışarıda olmazdı. İçeride vardı. Hissediyordum. Bir şeyler arkamdan oyun  oynuyor gibi geliyordu ama çözemiyordum. Gölgelerde ustaca   saklanıyorlardı. Yapabileceğim şey, kendimi savunmaktı. En azından  şimdilik. Korkaklar gölgelerden çıkabilirse hamle yapardım. Boşluğa  karşı savaşıp kendimi yormayacaktım. Gücümü saklamak sağlıklı geliyordu.  Tahmin edilir olmamaya çalışıyordum. Ne kadar başarılı olabilirim,  muammaydı.

Elimdeki kitabı okurken kapım tıklandı, gel  dememle içeri Negin girdi. Koyu saçları açıktı, yeşil gözleriyle uyumlu  mavimsi yeşil bir elbise giymişti. Boynunda doğum gününde armağan  ettiğim zümrüt kolye vardı. Karşımdaki koltuğa geçmişti. Bir şeyler  vardı anlaşılan. Kitabı bırakıp aramızdaki sehpaya koymuştum. Arkama  yaslanıp "Negin, ne oldu? Bu vakitler yanıma uğramazdın." dedim.

Negin "Yanına geldim çünkü uyarma ihtiyacı duydum. Saray içindeki huzursuzluğu bilmen lazım diye düşündüm."

"Yine ne oldu? Bu sefer neye laf söylüyorlar?"

"Sen ciddiye almayan tavırlar sun fakat insanlar düşündüğün gibi değil. Onların canlarını sıkan tavırlar içindesin."

"Hükümdar olan onlar mı, ben miyim? Onların canı sıkılırsa bir şey olmaz, benim sıkılırsa taş üstüne taş kalmaz."

"Tek başına büyük bir birliğe meydan okuman zor olur."

"Konu ne?"

"Konu ne olabilir? Kamren elbette! İnsanlar ondan çok hoşlanmıyor. Seni etkilediğini düşünüyorlar."

"Komik  bir düşünce. Kamren benim düşüncelerime karışmıyor, karışması da mümkün  değil. İnsanların hoşnut olmama nedeni, Kamren'in yakınlığında  olamamalarından kaynaklı. Onlar onun kadar bana yakın olsalardı gücümden  faydalanma konusunda coşarlardı."

"Bence bir önlem al yoksa zarar gören Kamren olacak."

"Kamren'i  düşünür müydün?" dedim sırıtarak. Negin gözlerini benden kaçırıp  pencereden dışarı baktı. Negin'in sınırlarını da yıkan Kamren olmuştu.  Bir gece yatak odamıza çekerek. O geceden sonra Negin'in Kamren'e bakışı  değişmişti. Bir çeşit oyun arkadaşı olarak görüyordu. Ara ara bize  katılmaktan çekinmiyordu. Üçümüz gayet güzel anlar yaşıyorduk."Şaka  yaptım, alınma."

"Kamren beni alakadar etmez, sadece sen üzülme  diye çabalıyorum. Onu hayatına aldığından beri daha mutlu bir adam  oldun. Seni mutlu gördükçe seviniyorum." dedi. Bana baktığında  bakışlarında saf bir şefkat vardı."Sarayında yalnız olmadığını gördün.  Yaratıcılar sesimi duymuş oldu."

"Tekrardan birilerini  sevebileceğimi gösterdi, bundan memnunum. Korumak istiyorum, bunun için  çabalayacağım. Uyarıların için teşekkür ederim."

"Hayatımıza sızdı, etkiledi. Sevindiğim konu seni kullanmıyor, Paiman.Güçlü bir kralsın, senin gücünü kullanmak isteyebilirdi."

Gülümseyerek  "Bazı insanların hırsları olmayabiliyor. Kamren küçük şeylerle mutlu  olabilen bir adam. Anı düşünüyor, bu şekilde yaşıyor. Herhangi bir hesap  yapmıyor. Onun bu yanını seviyorum." dedi.

"Onu koruman gerekecek. İnsanlar onu benden daha çok ciddiye alıyorlar. Sözde senin baş gözden benim ama bir değerim yok."

"Ah, bu bir şikayet mi?"

"Şikayet  değil! Kendim istedim, oldu. Ben hayatımdaki seçimlerimden pişman  olmadım, sen de olma." dedi. Gözleri kitaptaydı.Dudaklarını ısırdıktan  sonra çekingen bir şekilde bana baktı."Bir şey diyeceğim ama desem mi,  bilmiyorum."

"Demeni çok isterim, demezsen sinirlenmiş olurum. Ne oldu?"

"Kaveh'le hiç konuşuyor musun?"

"Bu soru nereden çıktı? Kaveh'le ilgili bir sorun mu var?"

"Sadece  bir gözlem bu. Kaveh'in annesi ve kız kardeşinin varlığı beni huzursuz  ediyor. Hiç hoş işler içinde değiller. Özellikle Farzad'ı aşırı  sahiplenmeleri benim canımı sıkıyor. Parisa'nın ölümünden sonra Esteri  ile samimiyeti fazla."

"Dikkat etmemi istiyorsun, haklısın. Keşke  Kaveh giderken onları da alsaydı diyorum. Onları Kaveh'in peşinden  göndermemekle hata ettiğimi düşünüyorum."

"Bilemezdin. Belki şu an gönderebilirsin."

Dediği  komikti. Göndermek istesem bile Roshni ve kızı asla gitmeyecekti.  Kaveh'in onları istemesini geçmiştim, Tamerin istemeyebilirdi."Ah,  onları göndermek istesem bile şiddetle karşı çıkacak bir isim var.  Tamerin! Tamerin zeki bir kadın, Roshni ve kızının ne olduğunu burada  çözdüğü için asla sarayında görmek istemeyecektir."

"Burada sana zarar vermelerine izin veremezsin. Kaveh'le görüş, bir şeyler yap."

"Negin, ben Kaveh'den yardım alma fikrinden pek hoşlanan birisi değilim. Sorunlarımı onun yardımından uzak çözeceğim."

"Başkalarından destek almak kötü bir şey değil. Her şeye gücün yetmeyebilir, neden anlamıyorsun?"

"Ben  bu yaşıma kadar her şeyi, gücüm her şeye yetsin diye kurdum. Onca  entrikaları bunun için yaptım. Şimdi birisinden yardım mı alacağım?  Üstelik bu rakip olarak gördüğüm tek kişi olan kardeşim mi? Komik bu!"

"Kendin için yardım alma ama Azem ile Kamren için olabilir." diye fısıldadı.

Kafamı  iki yana salladım. Böyle bir şeye gerek bile yoktu. Hayır, ben  korurdum."Asla olmayacak bir şeyi diyorsun. Önerin kendince masum  olabilir ama bana uymuyor. Israrcı olma." dedim.

Negin bir  şey diyecekken kapım tıklandı, gel dememle Kamren içeri girdi. Normalde  saraylı olduğunu belli edercesine giyinirdi ama bu sefer sıradandı.  Herhangi bir tüccarın hizmetkarı gibi giyinmişti. Gülümseyen yüzü  Negin'i görünce donuklaşmıştı. Merakla bana ve ona bakıyordu. Adımları  yavaşlayıp durmuştu. İkimize bakarak "Önemli bir konuysa gidebilirim."  dedi.

Negin "Gitmene gerek yok. Öylesine konuşuyorduk." dedi ve  bana baktı. Dediğini onaylamamı istiyordu. Tuhaf. Şu an gerçeği söylese  Kamren'den acayip destek görürdü. Çünkü aynı görüşleri paylaşıyorlardı.

"Evet, sarayın sıkıcı konularını konuşuyorduk. Sen neden geldin?"

"Hatırlarsan şehri denetleyecektin, yanında olacaktım. Bunun için geldim."

Elimi  alnıma vurup "Ah, ben bunu unuttum. Hemen hazırlanıyorum." dedim. Ayağa  kalkıp Negin'e baktım."Sohbetin için teşekkür ederim, Negin. Seni  dinlemek benim için büyük bir zevk."

Negin gülümseyerek "Her daim yanında olduğumu bil." dedi.

Kamren "Tatlı oyun arkadaşı, Negin." diye mırıldandı. Gülmeden duramamıştım.

"Kamren, askerleri ayarla ve saray çıkışında hazır olun. Hemen geliyorum." dedim. Odadan çıkmıştım.

Negin'in  sözlerine değer veriyordum. Haremin içindeydi, kimin ne yaptığını çok  iyi bilirdi. Üstelik tarafsız bir gözle anlatırdı, kendi bakış açısını  eklemezdi. Söyledikleri huzursuz etse de kendimi biliyordum. Bir şekilde  çözecektim. Peki önce kime odaklanmalıydım? Roshni'ye mi yoksa Kamren  sevmeyenlere mi? Kamren kendisini sevmeyenlerle uğraşsa ben Roshni'nin  icabına baksam nasıl olurdu? O kadını bir şekilde kötü göstermem  lazımdı. Saray onun içindeki çirkefliği görmeliydi. Farzad'la  yakınlığından ben de memnun değildim. Hedefinin ne olduğunu  gösteriyordu. Azem'le bile Farzad'la ilgilendiği kadar ilgilenmiyordu.  Kendi torunuydu sonuçta, insan ilgi gösterirdi değil mi? Benim himayemde  yetiştiği için çocuğa mesafeliydi. Böyle olması daha çok işime  geliyordu.

Kıyafetlerimi değiştirdikten sonra kurduğum küçük  ekiple buluşmuştum. Şehrin denetime ihtiyacı vardı ve bu akşamüstü  vakitleri çok uygundu. Saraydan uzaklaşmak kafamı da dağıtırdı. Gündem  yoğundu.Sarayın içindeki çekişme, Rahibe Chaezan'ın sevgisini gösteren  değerli sandıkları ve diğerleri. Biraz uzaklaşmak iyi gelecekti.  Khahra'yı seviyordum. Şehrin şarkısını duyabiliyordum. Hareketli ve  canlı gibiydi. Onca insanın sesi bana eşsiz bir melodi sunuyordu.  Bıkmadan usanmadan dinleyebileceğim bir şarkıydı. Herhangi bir yaramaz  bir durum yoktu. Her şey yolunda gidiyordu. Bir ara çevre şehirlere de  gitmem şarttı.

Akşam yemeği için kendimize uygun bir lokanta  seçmiştik. İnsanların sohbetlerine katılmıştım. Bile bile onlarla saray  halkını eleştirmiştim. Halk içine karışacaksam kendi saray halkımı  eleştirmem şarttı. Eleştirilere gelince insanlar genel olarak saray  ortamını çok olaylı buluyorlardı. Gizli olaylar sonucunda adaletsizliğin  baskın olabileceğine dair korkuları fazlaydı. Bu korkuların yersiz  olduğunu diyemezdim ama yaptıklarımla gösterebilirdim. Bunu aklımın bir  köşesinde bulunduracaktım. Saevthas halkı, ne olursa olsun adalete önem  verirdi.

Saraya geri geldiğimizde küçük bir içki sofrası  kurulsun istemiştim. Gabeer'e katıl desem bile eşinin onu beklediğini  söyleyerek yanımızdan ayrılmıştı. Eh, ben de şömine karşısında bir sofra  kurdurmuştum. Gümüş tepsi üstünde peynir, kuru yemişler ve iki kadeh  vardı. Kamren'in yanımda olmasından şikayetçi değildim. Bir yandan  konuşuyor bir yandan içkimizi içiyorduk. Sadece Kamren olunca özel bir  şarap içmeyi seçmiştim. Sarmaşık işlemeli gümüş kadehe bakarak  "Şarabımızın geldiği yer, Badtere." dedim.

Kamren "Evet, anladım. Hem tatlı hem ekşi buluyorsun. Bu tadı unutmak mümkün değil."

"Bu  şarap özeldir. Badtere'nin en kıymetli bağlarından gelir. Orada yetişen  her üzümle de olmaz. Şarabın hikayesini de biliyorsundur."

"Evet,  biliyorum. Bu şarap sadece üzümlerden oluşmuyor. Birçok şey var. Şarabı  yapan kişi, bir rahip ve büyücü. Badtere'ye yerleşmiş, kendini dine  adamış. Fakat o da bir insan ve birine aşık olmuş. Evli bir kadına.  İnsanlar bana ne der, bunu uygunsuz bulurlar diye aşkını göstermenin çok  farklı bir yolunu bulmuş. Bu şarabı yapmış. Aşık olduğu kadına içirmiş,  kadın çok sevmiş. Gel zaman git zaman, her gece buluşan gizli aşıkları  bir gün kadının kocası basmış. Büyük bir olay kopmuş. Rahip utancından  insan içine çıkamaz olmuş, kadın da aynı şekilde. İnsanların  ayıplamasına dayanamayan bu iki aşığın sonu da bu şarap olmuş. Gün  batarken iki aşık buluşmuş, son kez şaraplarını içmişler. Ertesi gün  onları ölü bulmuşlar, şarabı kokladıkları zaman anlamışlar ki şarap  zehirliymiş. Badtere'nin o zamanki yöneticisi üzülmüş, aşıkların anısına  bu şarabın üretilmesini istemiş ve günümüze kadar gelmiş."

"O  günden sonra Badtere'nin bu eşsiz şarabı aşıkların  birbirine seni  seviyorum demesi olmuş. Kiminle bu şarabı içersen seni ömrümün sonuna  dek seveceğim manasına gelirmiş. Bakıyorum sen çoktan bu şarabı  içmişsin, Kamren."

Kaşları hafifçe havalanmıştı."Evet, içtim ve bunu mu sorguluyorsun? Yersiz bir sorgulama."

"Daha  önce içmiş olabileceğini hesaba katmadım. İlk defa içiyorsundur diye  düşündüm. Sonuçta şarabın anlamına bakarsak böyle düşünmem normaldir."

"Senin  kadar böyle efsaneleri ciddiye aldığım söylenemez. Bana sorarsan aşkı  göstermenin birçok yolu vardır, bir şarabı içerek gösteremezsin."

"Anlamı  özel bir şarap, dikkatini çekerim." dedim. Peynirden bir çatal  almıştım."Aslında senin geçmişin hakkında bildiklerim çok sınırlı değil  mi? Bir öğretmensin, Kan Tanrıçası'nın rahibi yetiştirmiş seni. Başka  bir şey anlatmıyorsun. Aylardır beraberiz ama tamamıyla sana hakim  değilim."

"Geçmişimi niye düşünüyorsun ki? Ben şimdiye ve geleceğe odaklıyım. Çünkü yanımda sen varsın."

Alaycı  bir şekilde gülmüştüm. Birkaç tatlı söze kanacak mıydım? Her şey bu  kadar basit olamazdı."Sen benim geçmişimi en ince ayrıntısına kadar  bilirken benim bilememem haksızlık. Ben sana karşı şeffafken sen gizemli  bir kutusun. Göstermek istediğin yanlarını gösteriyorsun."

"Senin  yanında olduğum gibiyim, neden buna ikna olmuyorsun? Sürekli seni ikna  etmeye çalışırmışım gibi geliyor ve beni huzursuz ediyor bu durum. Daha  başka nasıl sana olan aşkımı kanıtlayabilirim ki? Bileklerimi keserek  mi?"

"Olayı çarpıtma. Ben sadece yeterince geçmişine hakim  olmadığımı söylüyorum. Sense kendi kusurunu kapatmak için beni öne  sürüyorsun. Korkma, bu ilişkide en çok seven kişi sen değilsin. Böyle  bir hikaye yok." dedim. Şarabımı bir dikişte bitirip sofradan kalktım.

Kendimi  koltuğa bırakmıştım. İnanılmazdı! Bir minik cümleden neler  çıkarabiliyordu. Oysa tek arzum onun geçmişini öğrenebilmekti. Badtere  şarabını benden önce kimle içtiyse içmişti, mesele geçmişiydi. Bunu ne  zaman sorgulasam böyle ufak tartışmalar içine düşüyorduk.Şimdi de aynısı  olmuştu. Ben onun ağzından duymak istiyordum yaşadıklarını. İstesem bir  emirle her şeyini öğrenemez miydim? Hakkında gelen şeyler, onun bize  anlattıklarıyla aynıydı. Daha fazlasını istiyordum. Her şeyini öğrenmek  istiyordum. Ben ona karşı şeffafken onun da şeffaf olmasını arzuluyordum  ama olmuyordu işte.

Kamren içkisini bitirmiş, yanıma öyle  gelmişti. Baygın ela gözleri üzerimdeydi, başını hafif sola yatırmıştı.  Gülümseyerek "Sana inanamıyorum, Paiman. Gerçekten sana inanamıyorum."  dedi.

"Ne oldu? İnanamayacak şey ne?" dedim sertçe.

"Bir  başkası olsa inan, çok kızarım ama konu sen olunca tüm kalkanlarım  iniyor. Sana kızamıyorum, sinirlenemiyorum. Düşününce hak veriyorum.  Yaşadıklarını göz önünde bulundurursak elbette benim geçmişimi öğrenmek  isteyeceksin. Ben sana elimden geldiğince açık olmaya çabalıyorum. İnan  bana, sana karşı şeffafım."

Sözlerindeki samimiyeti  hissedebilmiştim. Elimi onun yanağına koyup yavaşça okşadım."Buna  inanmaktan başka bir çarem yok. İnanmayı seçmezsem yapabileceklerimden  korkmalısın." diye fısıldadım.

"Senden gelecek olan her şeye  razıyım. İster beni hazinelere boğ, ister beni cellatlara teslim et. Hiç  umurumda değil. Ben seninle yaşadıklarımla avunurum."

"Böyle  güzel sözlerle beni heyecanlandırıyorsun, öğretmen. Kaç yaşında adamım  ama kendimi 15 yaşında gibi hissediyorum." dedim. Yüzüne yaklaşıp onu  öptüm. Dudaklarımız ayrıldığında çapkın bir bakış yüzündeydi.

Onu  kendime çekmemle hafifçe kıkırdamıştı. Dudaklarında kaybolurken o  kucağıma çıkmıştı bile. Onu istiyordum, ne olursa olsundu. Mutlu olmak  hakkımdı. Hayatımda birini istemek yine hakkımdı. Bu sefer doğru isim  olduğuna çok emindim. Kamren ilk aşkım olmasa bile son aşkımdı.  Hayatımdaki yeri tartışılamayacak derece büyüktü. Her şeyimi ona  sunabilirdim, ortak edebilirdim. Doğru isimdi o. Benim yegane  gerçeğimdi.

Kapı tıklandığında dudaklarımız ayrılmıştı. Kafasını  boynuma gömmüştü. Boynumu öpücüklere boğuyordu."Tanrım, rahatsız  edilecek zaman mı bu?" diye mırıldandım.

Kamren kısık bir sesle "Duymazlıktan gel." dedi. Ah, dediği kadar kolay mıydı? Asla değildi.

"Benim ne olduğumu unutuyorsun." dedim ve başını kaldırdı. Bana bakıyordu.

"Saevthas'ın kralı, benimse aşık olduğum adamsın. Ben ikincisini daha çok önemsiyorum."

Bir  kez daha onu öptüm sonra kucağımdan indirdim."Saevthas'ın bana ihtiyacı  var. Seninle sabahlara kadar sevişmeyi isterim ama kapıdaki misafirimiz  ısrarcı." dedim. Ayağa kalktıktan sonra boy aynasının karşısına geçtim.  Üstüme çeki düzen vermiştim."Sen uyu, dinlen."

"Kaldığımız yerden devam edebilirdik."

"İçimden bir ses, tatsız bir şeyden dolayı rahatsız edildiğimizi söylüyor." dedim ve kapıya gidip açtım.

Gelen  annemin hizmetkarıydı. Annemin beni görmek istediğini söylemişti, tamam  demiştim. Kamren'in yanından ayrılmıştım. Ne bitmek bilmeyen bir  geceydi! Annemin bu vakitlerde çağırması da garipti. Neden çağırdığını  anlayamamıştım. Annem ve garip işleriydi işte. Ne diyebilirdim ki? Onu  anlıyordum. Bana yardımcı olmaya çalışıyordu, aynı zamanda kendi  çıkarlarını korumak. Bu zamana boşuna gelmemiştik. O ana kraliçe  olmuştu, ben kral. Birbirimize sırtımızı dayamak zorundaydık. Başka  türlü bu sarayla başa çıkamazdık.

Annemin odasına geldiğimde  kardeşim de yanındaydı. Annem divanında otururken Nima yanındaydı. Beni  görünce annemler susmuştu. Tek kişilik koltuğa oturmuştum.İkram edilen  şaraba hayır dememiştim. Şarabımı yudumladıktan sonra "Evet, neden gece  vakti rahatsız edildim?" dedim.

Annem "Gündüz vakti çağırıp dikkat çekmek istemedim. Haremi bilmiyormuş gibi davranma."

"Şu an dikkat çekici değil mi?"

"Aşığınla oynaşmandan daha önemli işlerimiz var, Paiman. İstediğim vakit gelmek zorundasın. Saevthas'ın geleceği mühim."

Arkama yaslanıp ofladım. Annem karşısında bir kral olduğunu unutuyordu."Anne, farkındayım. Hatırlarsan ben yetişkin bir adamım."

Nima anneme baktıktan sonra bana dönmüştü."Abi, annem endişelerinden dolayı böyle konuşuyor. Ona aldırış etme."

"Sorun  ne?"

Annem "Sorun ne olabilir? Roshni! Farzad'la bir şeyler karıştırıyorlar." dedi hırsla.

"Benim bildiğim bir şey bu. Roshni ve Farzad'ın arası iyi. Roshni onu oğlu yerine koyduysa ben ne yapabilirim?"

"Peki bu ikilinin başka bağlantılar kurduğunu söylesem ne olur?"

"Kanıtın var mı? Ciddi bir iddia bu."

Annem  gergindi. Başını iki yana salladı, kucağına koyduğu ellerine  baktı."Kanıtım yok ama biliyorum. Roshni'ye son zamanlarda mektuplar  geldiğini öğrendim. Elime geçen mektuplarsa hep ailesine dair. Boş  konular. Fakat eminim bunlar boş hile!"

"Anne, kanıtın  olmadan suçlama. Yarın öbür gün senin lafınla karşılarına çıkarım, masum  olduklarını ispat ederlerse kötü ben olurum. Bunu istemiyorum."

Nima "Abi, annem haklıysa ne olacak? Sırf kanıtlayamıyor diye görmezlikten mi geleceksin?"

"Gelmeyeceğim  ama ağır suçlamalarla karşılarına çıkamam. Dediklerinizin farkındayım,  onları bu konuda birkaç kez tuzağa çekmeye çalıştım ama olmadı."

"Belki de tuzaklarını öğrendiler."

"Öğrenemezler, Nima. Herkesle her şeyimi paylaşan birisi değilim."

Annem  "Onlar hiç iyi şeyler peşinde değil, Paiman. İlla suçlu olduklarına  kanıtlarla mı inanacaksın? O sırtlan sürüsü senin tacının ve tahtının  peşindeler. Kurtul onlardan!"

Nima "Anneme hak veriyorum. Sana zarar vermeden sıyrıl. Kralsın, illa her daim adil olacaksın diye bir kural mı var?"

"Bugün  dışarı çıktım, insanların benden memnun oldukları en çok şey  adaletimdi. Adaletimden ayrılırsam Kral Paiman olmam, sıradan bir kral  olurum. Siz bunu neden anlamıyorsunuz?" dedim.

Annem gözlerini  kısıp "Her şeyini kaybettiğin zaman seni avutacak şey adaletin mi  olacak? Hayır!" dedi. Sinirden ellerini sıkmıştı. Dudakları  incelmişti."Belki de senin aklını karıştıran şu aşığın Kamren'dir. Ne  dersin? Onun laflarıyla hareket etmiyorsundur."

Gözlerimi  devirmiştim. Annem yoruyordu, çok fazla yoruyordu."Anne, beni  yoruyorsun. Kamren'le ne alakası var? Kamren kendi halinde birisi. O bir  dost, düşman değil."

"İnsanlar ondan hoşlanmıyor ve  hoşlanmamak için nedenleri veriyor. İster istemez katılıyorum. Senin  gözlerini gerçeklere karşı kör ediyor."

"İnsanların onu sevmeme  nedeni, sırf insanların çıkarlarına uymadığı için. Kamren'i seviyorum, o  da beni seviyor. Diğer insanları ilgilendirmiyor."

Nima  "Abi, Kamren'i gerçekten tanıyor musun? Bir anda hayatına giren bu  adamın sana zarar vermediğine emin misin?" dedi. Büyük bir ciddiyetle  sormuştu bunu. Koyu gözleri üzerimdeydi. Başımı hafifçe salladım.

"Evet,  tanıyorum. O benim aşkım, bana bu sarayda iyi gelen tek kişi. Bırakın,  birazcık bile olsa birisinin yanında tamamen kendim olabileyim.  Duvarlarımı yıkabileyim. O düşündüğünüz birisi gibi değil."

Annem "Yürüdüğün yolda yalnız olmayı en başından beri seçen sensin, buna yıllardır katlandın. Şimdi değişen şey ne?"

Ayağa  kalkmıştım. Gülümseyerek anneme baktım."Değişen şey, bir insan olduğumu  anlamış olmam anne. Ben bir insanım. Kalbim var. Kalbimi hissetmek  istedim, Kamren karşıma çıktı. Şimdi başka bir şeyden bahsetmeyecekseniz  ben gidiyorum."

"Sana kanıtlayacağım, Paiman. Roshni ve Farzad'ı kanıtlayacağım. Göreceksin, onlar suçlu."

Alaycı bir şekilde "Karmen'e dokunmayacak mısın?" dedim.

"Seni mutlu eden birisi olduğun için dokunmayacağım." dedi ve öksürdü. Ardı ardına öksürünce hemen önündeki sudan içmişti.

"İyi misin?"

"Evet, iyiyim."

"İyi geceler, benim biricik ailem." dedim ve odadan çıktım.

Dik  durmaya çalışmak ne kadar zordu. Dik bir şekilde yürümek, kendinden  emin gözükmek. Oysa kendimi şu an salmak istiyordum. Annemin dedikleri  tatsızdı. Roshni ve Farzad bir işler karıştırıyordu ama bunu ispat  edemeyeceğim sürece haklı davamda haksız duruma düşerdim. Onların  istediği mağduriyeti sağlardım. Karşımdaki insanların zekasını  küçümseyemezdim. Keşke tamamen bir çözüm olabilseydi. Benim içime sinen  bir çözüm. Bulamıyordum. Her türlü onların eline kullanacakları koz  veriyordum. Nefret ediyordum bu durumdan. Şimdilik yapabileceğim şey  sakin kalmaktı. Parisa'nın ölmesi onları korkutmuştu ama yapmak  istediklerini sinsice yapıyorlardı.

Yatak odasına gitmeden  önce sarayın bahçesinde dolanmıştım. Temiz havaya ihtiyacım vardı.  Kamren'i de hemen görmek istemiyordum. Annemlerin dedikleri, bugünkü  şarap olayı ve Negin'in konuşması. Hepsi birleşince geriliyordum.  Kamren'i tam anlamıyla çözememek beni geriyordu. Ya Tamerin'de yaşadığım  gibi olursa diye kendimi sorguluyordum. Tamerin'le yaşadıklarımı  düşününce haklıydım. İşte hayatımın aşkı dediğim insanla aramıza  uçurumların olduğunu tatsız bir şekilde öğrenmiştim. Tanrı biliyor ya,  onu da kaybetmemek için çok çabalamıştım. Bizim güçlü bir çift  olabileceğimize inanmıştım fakat olmamıştı. Kader bizi bir kılmamıştı.  Şimdi Kamren'e bakınca onu seviyordum, hayatımda olmasından memnundum.  Sorun geçmişte yaşadıklarımdan dolayı dikkatli olma isteğimdi. Kamren'se  sadece bana güven diyordu. Bununla her şey çözülmüyordu, neden  anlamıyordu? Güvenini pekiştirmesi için bana geçmişini açması lazımdı  ama yapmamakta ısrarcıydı.

Odaya geri geldiğimde Kamren  çoktan gitmişti. Kalmasını isterdim, bir yatak arkadaşı fena olmazdı.  Kıyafetlerimi çıkarıp yatağıma girmiştim. Uykusuz ve düşüncelerle  boğuştuğum bir geceden kurtulabilmiştim. Zihnim bana işkence etme  konusunda harikaydı. İyi olan şey, devlet meseleleriyle ilgilenmek  kafamdaki düşünceleri susturmuştu. İnsanlardan gelen şikayet  mektuplarını da bilerek bugün incelemiştim. Böyle böyle günü güzelce  tamamladığıma inanıyordum. Bir şeyler okumak beni hep rahatlatırdı.Tam  bunu yapacakken kapı tıklanmış, asker Dijan'ın geldiğini söylemişti.  Gelsin dememle Dijan içeri girmişti.

Dijan ufak tefek bir  kadındı. Saçlarını toplamış, beyaz gümüş işlemeleri olan bir elbise  giymişti. Sol kolunda bilezikleri vardı. Karşıma geçip oturmuştu.  Sürmeli gözleri bendeydi. Huzursuz olduğu herhalinden belli oluyordu.  "Ne oldu, Dijan?" dedim.

Dijan "Son günlerde Farzad'ı Azem'in  çevresinde daha sık görmeye başladım. Azem'e sorduğumda amcasının onunla  ilgilendiğini doğruladı."

Arkama yaslanıp ona baktım. Tat kaçırıcı bir durum."Nasıl ilgilenme bu?"

"Derslerini sorarmış, bir şeye ihtiyacı olup olmadığını falan. Hatta isterse babasıyla görüştürme gibi bir söz vermiş."

"Tutamayacağı sözler vermesi, tam onluk bir hareket."

"Farzad'ın oğlumun çevresinde dolanmasını istemiyorum. Bir şeyler yapalım."

"Farzad'ı güzelce uyarırım. Endişelenme. Onun pis oyunlarına Azem'i dahil etmesine izin verecek değilim."

"Anlamıyorum, neden bir anda oğlumla ilgilenmeye başladı?"

"Saf bir kadın değilsin. Çıkarından dolayı Azem'le ilgilenmeye başladı. Tahminen tahtla ilgili bir çıkarı var."

"Uzak tutacağına güveniyorum. Azem'i bu sarayda babası gibi koruyacak tek Rekistaan erkeği sensin."

"Yapamasaydım ne yapardın?"

Dijan'ın  bakışları ciddileşmişti."Babasının yanına gönderirdim. Farzad  tehlikeli, oğlumun yaşamının ona bağlı olmasını görmektense Lussamus'da  yaşamasını tercih ederim." dedi. Mağrur bir ifadeyle bana bakıyordu.  Ondan beklemediğim bir cevaptı. Söz konusu evlat olunca insan her şeyi  yapabiliyormuş."Bunun için ölümü bile göze alırım."

"Dijan, hemen ölümü ağzına alma." dedim ve huzursuzca yerimde kıpırdandım.

"Ölümü  ağzıma alabiliyorum çünkü kendimi buna hazırladım. Geçen gün bir falcı  kadınla görüştüm. Bana ölüm nedenimin oğlum olacağını söyledi."

"Falcılardan medet umar hale geldiysen gerçekten acınası bir durumdasın."

"Etkilenmiş  olabilirim, Paiman. Fakat kadının dedikleri çok korkunçtu. Azem'i  alevler arasında kaçarken gördü ve benim de bu alevler arasında kalarak  öldüğümü. Her şeyin kaybı olarak yorumladı."

"Bir falcı kadının  dedikleriyle hareket edecek olsam danışma meclisimi falcılardan  kurardım. Bence kadın senden kese kese para koparabilmek için abartılı  bir olay anlatmış. Senin anaçlığını kullanmış."

"Kadın ünlü bir falcı, kuzenlerime ne dediyse çıktı."

"Şaka  gibisin! Dijan, kaderi yaratıcılar dışında kimse bilemez. Özgür  irademizle şekillenir. Neden gelecek için falcılara danışıyorsun?"

"Dediklerimden  korktun, böyle beni susturmaya çalışıyorsun. Bir şeyler biliyorsun,  değil mi? Sen de bir büyücüsün, gelecekle ilgili mutlaka görülerin  olmuştur. Şimdi sözlerim seni korkutucunda beni susturmak için her şeyi  yapıyorsun."

"Abartıyorsun. Gelecekle ilgilenmiyorum, şu ana bakıyorum. Şimdiyi kaçırmak istemiyorum."

"Ben  sana da uyarımı yapayım. O kadın, Khahra'yı alevler içinde gördü.  Herkesin alevler hapsolacağını söyledi. Azem bir şekilde  kurtulabilecekmiş ama nasıl olduğunu bilemediğini ekledi. Herhalde Kaveh  bir şeyler yapacak. Mektuplarında sürekli olarak bir uyarı var."

"Khahra ateşler içinde yanmayacak, içini rahat tut. Buna izin vermem."

"Her  şeye gücün yetmiyor, niye anlamıyorsun?" dedi ve ayağa kalktı. Ona  sinirle bakarken Dijan umursamazdı."Ben diyeceğimi dedim. Belki de sen  haklısındır, kaderlerimizi kimse bilemez ama ben her şeye hazırlıklıyım.  Sen kendini düşün."

"Benim gücüm her şeye yeter, bir tek zamana  ve ölüme hükmedemem." dedim. Dijan alaycı bir bakışla beni süzdükten  sonra odadan çıkmıştı.

Ne diyebilirdim ki? Kendi gördüklerimle  Dijan'ın falcısının dedikleri çok uyuşur haldeydi. Böyle olmasına izin  verecek değildim, elimden geleni yapıyordum. Ya yapamıyorsam,  yapamadığım için kaybediyorsam ileride pişman olmaz mıydım? Çok fazla!  Fakat şu an için daha ne yapabilirim diyordum kendime? Her şey  yapıyordum. Farzad üstünde hakimiyetim fazlaydı. Ters bir numarasını  yakalayabilmiş değildim. Evet, o da iyi bir şekilde şu an kendini  savunduğundan tüm pisliklerini temizliyordu. Bana bir iz bıraksa hemen  işi biterdi, olmuyordu. Savaşmaya devam edecektim. Pes etmeden yoluma  devam edecektim. Kimseden de yardım almayacaktım. Ben güçlü olandım,  birisinden yardım isteyecek kadar düşmemiştim.

Bahçeye çıkınca  emrimle Esteri'yi çağırmıştım. Roshni'yle konuşmak dikkat çekerdi ama  Esteri değildi. Roshni'yi desteklediğini biliyordum. Annesi adına her  şeyi yapıyordu. Annesinin çıkarı uğruna kendisinden 10 yaş büyük adamla  evlenmek istemişti ama onaylamamıştım. Onu ordu içinden bir askerle  evlendirmeyi uygun bulmuştum. Yine de yapacaklarından  vazgeçmiyordu.  Annesine desteğini sürdürürse akıbetinin ne olacağını biliyordu ama  korkusuzdu. Onu da anlıyordum. Annesi oğullarını önde tutmuştu ama şimdi  geriye o kalmıştı. Bunun hıncıyla hareket ediyordu.

Esteri yanıma  geldiğinde karşımda hafifçe eğilmişti. Saçları açıktı, buğday tenine  yakışan kırmızı bir elbise giymişti. Bakışlarında bir an için Kaveh'i  görür gibi olmuştum. Gülümseyerek "Esteri, güzelliğinle güneşi  kıskandırıyorsun." dedim.

Esteri nazik bir sesle "Kral abimin  karşısına çıksam özenli olmam şarttı." dedi. Beraber hazırlatmış olduğum  çardağın altına geçmiştik. İkram edilen şerbeti yudumlamıştı."Abi  kardeş zaman geçiremiyoruz. Sen hep ablam Sanas'ı yanına çağırıyorsun,  alınıyorum."

"Yanıma gelmeyen sensin, Esteri. Benim yanımda kardeşlerime hep yer var."

"Abim Kaveh'e de yerin var mıydı? Kardeşim Ardash'a peki? Bence herkese yanında yer yok, abi."

"Yanımda  olmasını istediklerime yanım hep açık oldu. Abin Kaveh'in neden yanımda  yer almadığını çok iyi biliyoruz. Geçmişi tartışmayalım, Esteri."

Dudaklarını  ısırdıktan sonra güldü. Bakışları uzaklardaydı."Haklısın, abi. Biliyor  musun? Hayat çok garip. Abim Kaveh'in ve Ardash'ın yokluğnu  hissetmiyorum."

"Bahse girerim, memnunsundur. Onların gölgesinde  kaldın." dedim. Başını onaylarcasına sallamıştı."Diğer yandan benim  şaşırdığım bir nokta var."

"Ne?"

"Şimdi de Farzad'ın  gölgesinde kalmayı seçiyorsun, tatlı kardeşim." dedim. Bunu dememle yüzü  soğuklaşmıştı. İşte hassas noktası! Bu noktayı kullanacaktım.

"Böyle bir şey olduğu yok. Nereden çıkardın ki?"

"Yok  mu? Annenle Farzad'ın aralarının çok iyi olduğunu biliyorum. Annenin  sağda solda manevi oğlum diye öve öve bitiremediğini duyuyorum.  Anlayamıyorum nasıl susuyorsun, nasıl sindiriyorsun? Sen onun elinde  kalan tek evladıyken susmak sana yakıştıramıyorum."

"Annemle Farzad'ın samimiyetine karışmam, karışmak için bir nedenim yok."

"Esteri,  kardeşim, sen annenin öz evladıyken bir başkasına yerini mi  kaptıracaksın? Yıllardır annen kıymetini bilmedi, hala bilmiyor. Buna  susamazsın."

"Böyle bir durumda bir şey yapamam. Annem ne derse o doğrudur."

"Ah, böyle düşünmek sana yakışmıyor."

"Elimden  bir şey gelmediği için böyle diyorum. Ne yapabilirim? Ne dersem diyeyim  annem her daim kendi kafasındakilerle hareket edecek."

"Zavallı Esteri, sana acıyorum. Hayatın boyunca annenin gerçek sevgisini hissedemeyeceksin."

Sinirle  "Tahtı benden daha çok seviyor." dedi. Sonra tırnaklarına bakmıştı.  Sinirini kontrol etmeye çabalıyordu."Hep gücü kovaladı, evlatlarını  görmezlikten geldi. Farzad onun için bir maşa."

"Maşa mı?"

"Evet,  maşa. Güce ulaşabilmek için onu kullanıyor. Gerçi Farzad da annemi  kullanıyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi dışarıdan bir destek alma  peşindeler. O destek ne derse onu yapacaklar. Oysa bu bir hata."

"Dışarıdan destek dediğin kim?" dedim ciddiyetle. Esteri başını kaldırıp bana baktı.

"Bilmem, orasını sen çöz. Sadece şunu biliyorum, o desteği alırlarsa güce erişebileceklerinden eminler."

"Sence  bu dediğin mümkün mü? Dışarıdan bir destekle her şey çözülebilir mi?  Ben buna ihtimal vermiyorum. Saevthas dışarıdan birilerinin iç işlerine  karışmasından hoşlanmaz."

Gülerek şerbetini  yudumlamıştı."Bilemiyorum." dedi. Biten kadehi sehpaya koyup beni  süzdü."Şu kesin, abim Kaveh annemden yana. O çok bilmiş karısı Tamerin'i  umursamadan desteği göstereceğini iletti."

"Kaveh'in bunu yapacağını düşünmüyorum. Oğlu benim elimdeyken böyle bir delilik yapamaz."

"Abime bu kadar güvenmen çok büyük saflık. Bana sorarsan annemlerin yardım alacağı kişi o."

"Abin Kaveh'se halledilir, bir sıkıntı olmaz. Asıl sen kendi durumuna bak. Yine başka bir kardeşin gölgesinde kaldın. Yerinde olsaydım bu durumu bozardım."

"Sana annem hakkında koz mu vereceğim?" dedi. Dalga geçercesine bakıyordu. Ben çok ciddiydim.

"Kardeşim, ben ciddiyim. Annen hakkında koz ver veya verme, benim karşımda olmaya devam edersen sonun Parisa'dan bile kötü olacaktır."

Yutkunmuş, bana bakakalmıştım. Yüzündeki alaycılığın silinmesinden memnundum."Sana diyeceğimi dedim. İlerisi için duruma göre düşüneceğim. Son bir şey daha var. Abim Farzad, göründüğünden daha köklü. Onu asla küçümseme."

"Zoru severim, beni oyalandırır." dedim ve gülümsedim.

Esteri'den öğreneceğimi öğrenmiştim. Farzad'ın niyeti dış bir destek bulmaktı. Çok acınası! Beni tek başına deviremeyeceğinin farkındaydı. Kimden destek alabileceği konusunda birçok seçenek vardı. Tek tek düşünecektim. Esteri'yi yanıma çekmeye de çabalayacaktım. Sinirlenince güzel şeyler diyebiliyordu. Onun hassas noktasıyla oynayacaktım. İnsanların zayıflıkları oluyordu, bunu kullanmak önemliydi. Bu noktaları kullanırken onlara acımıyordum. Çıkarım varsa kullanacaktım. Dışarıdan bu kötü bir özellik desinlerdi, pek umurumda değildi. Ben yapacağımı yapmaktan asla geri durmazdım.

Esteri'nin Kaveh söylemini pek ciddiye alamıyordum. Kaveh'in annesiyle hareket edeceği düşüncesinde değildim. Oğlu benim elimdeydi, ona zarar gelmesin diye her dediğimi yapardı. Esteri'nin bunu yapma nedeni kesinlikle dikkatimi dağıtmak içindi. Böyle bir tuzağa düşecek değildim. Kaveh'e güveniyordum, o bana karşı cephe almazdım. Böyle bir şey yapacak olsa Tamerin durdururdu. Tamerin bana ne kadar kızsa da o kızdığı insanları bile yeri geldiğinde koruyan birisiydi. Beni de korurdu herhalde. Sonumun gelmesini istemezdi. Kaveh konusunda bu nedenle içim rahat olacaktı. Küçük Esteri! Seni kullanacaktım. Kaçışın yoktu.

Geçen birkaç gün daha rahatlamıştım. Her şey düzeliyor gibi geliyordu. Bunun mutluluğunu da çevremdekilere gösteriyordum. Altımda olan adama baktım. Nefes nefese kalmış bir şekilde tavana bakıp gülüyordu. Az önce yaşadıklarımızdan aşk sarhoşuydu. Aynı yatakta tek beden oluvermiştik ve zirveye uzanıp yıldızları seyretmiştik. Son bir kez onu öptükten sonra yanına uzanmıştım. Birçok şey diyordu, onu dinliyordum. İnsanlar ondan etkilendiğimi düşünüyorlardı. Garip geliyordu. Benim gibi gücü her şeye yeten birisi, başka birinin lafıyla mı hareket edecekti?

Kamren'in beni dürtmesiyle ona baktım. "Ne oldu?" dedim.

Kamren "Beni dinlemediğini düşündüm."

"Ah, dalıp gitmişim. Önemli bir şey olduğu yok." dedim. Ona doğru yatakta dönmüştüm. Aynısını o da yapmıştı. Ela gözleri üzerimdeydi."Şimdi tamamen sendeyim."

"Her daim bende ol, sevgilim."

"Sevgilim sözcüğü çok sihirli bir kelime değil mi? Her insana diyemiyorsun, her insandan duyamazsın."

"Sihirli bir sözcük bence de. Bunu özel bir insandan duyunca kalbinin ısındığını hissediyorsun. Dediğin vakitse karşındaki insanın senin için ne kadar özel olduğunu anlıyorsun."

"Bu sözcüğü senden duymak çok güzel. Her daim bana bu şekilde seslenmeni istemem şımarıklık değildir."

Gülerek "Büyük bir şımarıklık!" dedi.

"Eh, kralım ben. İsteklerimi yerine getirmek senin vazifen."

Çapkınca sırıtmıştı."Sence şu yatakta isteklerini yeterince getirmedim mi, be adam? Saevthas'da benim gibi hizmetkar bulamazsın."

"Konuyu saptırma!" dedim gülerek.

"Saptırmıyorum, gerçeği söylüyorum. Dışarıdan insanlar seni yönettiğimi sanıyor ama benim tek derdim aşk. Neden bu anlaşılmıyor?"

"İşte bunu anlamak zor. Seni gören gücümden dolayı yanımdasın sanıyor ama öyle bir şey değil. Sen beni gerçekten seviyorsun." dedim. Derin bir sessizlik oluşmuştu. Az önceki çapkınca sırıtışından eser kalmamıştı, durgun bir haldeydi."Neden sustun? Yoksa haklılar mı?"

"Yok, canım. Haklı değiller." diye mırıldandı. Durgunlaşan yüzünde buruk bir tebessüm hakim olmuştu. Elini yanağıma götürmüştü."Ben gerçekten seni seviyorum."

"Bu sevgiyi hissediyorum ve inanıyorum, Kamren. Beni seviyorsun, ben de seni seviyorum. Gerçek bir aşk bu. İnsanların düşünceleri umurumda değil."

"Asla olmasın. Biz beraberiz, tek gerçek bu." dedi. Gülümseyip onu dudaklarından nazikçe öptüm. Ardından birbirimize sarılmıştık. Onun tenini hissetmek mükemmeldi.

Kamren her daim benimle olacaktı. Çevremde bana karşı dürüst olan nadir insanlardan birisiydi. İçinden geleni söylüyordu.Evet, geçmişi saklı bir kutuydu ama bunu görmezlikten gelebilirdim. Beni mutlu eden bu adamı kaybetmemek için ödediğim küçük bir bedeldi. Şu hayatta her daim bir bedel ödemiyor muyduk? Benim de Kamren için ödeyeceğim bedel bu olsundu. Kamren'i kaybetmek istemiyordum. Onun yanında olduğum gibiydim. Kendimi güçlü hissediyordum. Hissettiğim bu güçle de koruyacağıma emindim. Benim gücüm her şeye yeterdi.

Dijan-Paiman konuşması için düşünceniz nedir?

Kamren, Paiman'ın aldığı kararları etkiliyor mu sizce? Saray Kamren'in ayağını kaydırır mı?

Esteri'yi Paiman kullanabilir mi? Esteri abisinden yana olabilir mi?

Kamren'in geçmişinden bahsetmemesi bir hata mı? Paiman geçmişini öğrenir mi?

Gelecek bölüm Bartan olacaktır. Sevgilerle!

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top