2.45 Yüreğimdeki Canavar✾

Herkese Merhaba! Bölümü okuyanlar en azından kendilerini belli etmek amacıyla oy verebilir mi? Ayrıca yorum görürsem çok mutlu olurum. Lütfen varlığınızı belli edin, gösterin!

●EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA BENİ TAKİP EDİN! BÖLÜM DUYURUSU YAPIYORUM!

Yayın Tarihi: 22.01.2022 (01:13)

Bölüm Şarkısı: Tommee Profitt - In The End (Mellen Gi Remix) [Fleurie Cover]

İyi Okumalar!

Naymahaen-Derhen

Bartan

İnsanın verdiği en büyük  savaş, kendine verdiği savaştır her daim.  Kendi yüreğindeki canavarı  yenerse muzaffer olabilirdi. Savaşın bir  kuralı yoktu. Kuralların  olmaması daha vahşi daha saldırgan yapıyordu.  Elimden geleni  yapıyordum. Yüreğimdeki o korkunç canavarı yenmeye  çabalıyordum. Bir  kez beni yenmesine izin vermiştim. Kollarımın arasında  sevdiğim insanı  kaybetmiştim. O korku yüreğime hükmetmeye çalışıyor,  kaybedeceksin diye  baskı yapıyordu. Fakat buna inanmak istemiyordum.  İnanmayacaktım. Ben  bu kez kaybetmeyecektim. Hayır, canavarın tam  kalbine kılıcımı  saplayacaktım. Kazanan ben olacaktım.

Venira'yı dinlemek,  delilikti ama ona dur diyememiştim. O deliliğe  uymak istemiştim.  İçgüdüsel bir karardı. Doğru olabileceğine inanmıştım.  Üstelik  Venira'yı Yesui gibi görmüyordum. Yesui kendisini savunmakta  zorlanan  birisiydi gözümde ama Venira kendini savunurdu. Söz konusu  kendi  savunma olunca ona güvenim tamdı. Kaybedeceğimi düşünmüyordum,  düşünmek  bile istemiyordum. Benim güzel Venira'm. Onun bu inatçı ve  kendi  bildiğini okuyan halleriyle ne yapacağımı hiç bilmiyordum. İkna  olması  zordu.

İsyan onun öngördüğü  gibi başarılı olmuştu. İnsanların desteği bizden  yana olmuştu.  Samirna'dan bıkmış olan halk, benim isyan hareketimi  desteklediği gibi  Venira'nın sebebi bilinmeden hapsedilmiş olmasıyla  beni daha da çok  mağdur görmüştü. Sarayın bu isyanlara çok  dayaanbileceğini sanmıyordum.  Üstüne üstlük diğer aileler benden yana  olduklarını belli etmişlerdi.  Sarayın düşmesi zor olmayacaktı, bundan  sonraki mesele önemliydi.  Sarayın yapısı değişecekti. Baştan sona her  kademesinde yenilik  düşünüyordum. Samirna ve ondan önceki Kentair  soyunun getirdiği  kurallar değişmeliydi. Devlete zarar vermişlerdi.  Yenilikçi olmam  şarttı. Diğer yandan Ztin'e karşı kaybettiğimiz  toprakları alma arzum  vardı. Petur'u almak için çalışmaya başlayacaktım.  Çok işim vardı.

Çadırımdan içeri amcam  Uran'la Talger girmişti. Şehrin her yanını  sarmış, kamp kurmuştuk.  Bugünkü saldırıyla içeriye sızar ve sarayı  alırdık. Kaç gündür süren bu  karışıklık, sona ermeliydi. İkisine bakarak  "Son durum nedir?" dedim.

Talger "Sabaha karşı  şehre giriş emrini vereceğiz. İnsanların  öfkesini dindirebilmiş durumda  değiller, üstelik saray ordusu  dağılıyor."

"Güzel." diye mırıldandım.

Amcam "Aileler bu isyanın uzamasından memnun değiller, onları nasıl susturacaksın?"

"Alacakları görevlerle  susacaklardır. İsyanın bir günde olup  bitmesini düşünmesinler. Kentair  ailesi her ne kadar güçten düşse bile  kraliyet olarak bir miktar  kuvvetleri vardır. Üstelik Sakcekler'in bir  kısmı da hanedanlıktan  yanalar. Krallarının kaybetmesini istemezler."

"Şehrin insanları da bizimle. Tuhaf olan Samirna'nın kaçmaması, onun kaçacağını düşünüyordum. Sarayda kalması çok ilginç."

Talger "Baba, kaçıp ne yapabilir ki?"

"Saklanır ve saldırır.  Kentairler, kurnazlıklarıyla ünlü bir soy.  Onlardan her şey beklenir.  Kaçıp Ztin'e bile sığınabilirdi." dedi.  Masamın üzerindeki şehrin  planına baktı ve yüzünü ekşitti."Samirna  kaçmak yerine şehir halkına  saldırmayı seçti. Delirmiş gibi. Bunca  zamandır halkına saldırmayan  kraliçe bir anda saldırmaya başladı.  İnsanlara saldırmayıp yanına  çekmeye çabalardı diye düşünüyordum."

Onlara Venira'nın işi  olduğunu dememiştim. Venira'nın saraya  sızmaktaki amacı buydu.  Samirna'yı delirtmek ve kaçmasını önlemekti.  Büyülerimle yapacağım  demişti ve başarmıştı."Samirna'yı anlamak zor."  diye mırıldandım.

Talger "Bu iş artık bitti. Taht, Mengael soyuna geri döndü. Venira sayesinde oldu, o olmasaydı başaramazdık."

"Kayıp Büyücü efsanesi doğruymuş. Soyambike'nin büyüsü kırıldı."

"Acaba Venira tahtın sonsuza dek Mengael ailesinde kalması için Soyambike gibi bir büyü yapabilir mi?" dedi sessizce.

Kaşlarımı çatmış bir  şekilde ona baktım. Dediği şey delilikti. "Böyle  bir şey olmayacak.  Büyünün getirdiği etkiyi gördük, Talger.  Uğursuzluktan başka bir şey  değildi. Hem bize hem de diğerlerine kötü  bir şekilde etkiler."

Amcam "Bartan haklı.  Taht bizde ve sonrasında da böyle olacak.  Naymahaen topraklarının  sahibi olduğumuzu kanıtlamışken büyüye  başvurmanın anlamı yok. Üstelik  her büyünün bedeli vardır, bunu herkes  bilir. Ağır bir bedel ödemeye  gerek yok."

Talger "Masum bir öneriydi."

"Venira yeteneğini başka  konularda kullanır, belki de hiç kullanmaz.  Bunu bilemeyiz ama  Soyambike gibi büyük bir büyüyü yapmasına gerek yok." 

"Büyülerle tahtı elinde  tutuyorlar dedirtmemeliyiz. Yaptıklarımızla  öne çıkmalıyız. İnsanlar  İkinci Mengael Dönemi'ni iyi bir şekilde  anmalılar." dedim.

Amcam merakla "Mavi Gök insanları ne olacak? Onlara sarayda yer vermeyi planlıyor musun?" dedi.

Başımı iki yana salladım."Böyle bir şey gerekli mi?"

"Bana sorarsan gerekli  değil ama onlara göre gerekli. Tanınmak ve  varlıklarının kabul olmasını  istiyorlar." dedi. Duraksamış, derin bir  nefes almıştı."Hatta taç  töreninde taçını takması için Aigerim'i  söyleyenler bile var."

Öfkeyle "Saçmalık! Din  ve devlet işleri ne zamandan beri bir oldu?  Böyle düşünüyorlarsa neden  kaybettikleri çok açıktır." dedim. Mavi  Gök'le bir yere gelmeye  çalışacak olanlar çok uğraştıracaktı.

Talger "Mavi Gök'le çok uğraşacağız, Bartan."

"Mavi Gök'le değil, Mavi  Gök'ü kullanarak kendi saltanatlarını ilan  etmeye çalışanlarla çok  uğraşacağız. Bu insanların varlığı sorun. Onlar  varolduğu sürece  Naymahaen bir bütün olamayacak."

"Büyük bir temizlik yapman gerekecek."

Başımı hafifçe  salladım."Çok haklısın, büyük bir temizlik yapmamız  gerekecek.  Naymahaen bitik bir devlet ve canlandırmamız şart."

Amcam "İnanıyorum,  başaracaksın. Sen bizim gibi değilsin, Bartan.  Farklısın. Soyambike'nin  lanetinden önceki Mengael soyunu  yansıtıyorsun.Onurlu, dürüst ve  bilge."

"Yanımda siz olmazsanız bir şeyi başarabilmem güç, amca."

"Keşke baban da bugünleri görebilseydi. O çok isterdi, eminim."

Talger babasına bakarak  "Baba, amcamın kendisinin Soyambike'nin  lanetini kıracağına inandığını  söylerdin." dedi. Amcama baktığımda yüzü  düşünceliydi.

"Evet, derdim. O ilk  başlarda kral olacağına çok inandı sonrasında  kendi kral olamasa bile  Soyambike'nin lanetinin kıralacağına inandı.  Onunla son görüştüğümde  benim kanımdan bir çocuk hükümdar olacak  demişti, inanmamıştım. Delirdi  gözüyle bakıyordum. İkinizde onun  hayatını biliyorsunuz, cesur bir  adamdı ama arzuları hiçbir zaman  gerçekleşmedi. Şimdiyse onun dediği  çıkıyor. Ne hissedeceğimi  bilmiyorum."

"Amcam öngörülü bir adammış, baba. Şu an aramızda olsaydı, Bartan'la gurur duyardı kesinlikle."

"Kesinlikle duyardı.  Tuhaf olan şey, o hiçbir zaman öngörülü olmadı  Talger. Amcan hep kendi  tutkularına göre yaşamayı severdi, yarın ne  olacak diye düşünmedi."  dedi. Sonra bana baktı, gülümsedi."Düşündüğü  zaman doğru öngörüler  yapabiliyormuş."

"Babam kontrolsüz  tutkulara sahipti, bu onun sonu oldu." dedim  yavaşça. Babama  benzemekten artık korkmuyordum, bu korkuyu Venira  sayesinde aşmıştım.  Diğer yandan babamın hatalarını düşünmeden  edemiyordum. Onun  hatalarından ders almak istiyordum.Düşününce onun  hatası kendi  tutkularını kontrol etmekte zorlanmasıydı. Kontrollü  olabilseydi şu an  yanımda olurdu.

Amcam elini omzuma  koymuştu."Geçmişte kalan insanları anarak üzülmeye  gerek yok. Bugün  bizi kutlu bir zafer bekliyor, buna odaklanalım. Her  şeyin sonuna  geldik." dedi ve başımı hafifçe salladım.

Saldırı emrini vermeden  önce askerlerimle konuşmuştum, onlara moral  vermiştim. Emrimle beraber  harekete geçmiştik. Şehrin surunu aşmak zor  olmamıştı. Saray  askerlerine engel olmuş olan halk bizimleydi. Yakıp  yıkmadan şehrin  kontrolünü alma emrim vardı. İsyan nedeniyle ülke zarar  görecekti, bu  zararı en aza indirmek istiyordum. Başarılı olup  olmayacağım  tartışılırdı. Ayrıca teslim olan saray askerlerine de  dokunulmayacaktı.  Bize karşı istekli savaşırlarsa karşılığını almak  zorundalardı.

Adım adım ilerlerken  aklım Venira'daydı. Kızımızı halamlara emanet  etmiştim, güvendeydi ama  Venira'nın durumu kritikti. Geç kalmak  istemiyordum. Kendisi korurdu,  şüphem yoktu buna ama Samirna'nın  yapabileceklerinin sınırsızlığı içimi  ürpertiyordu. Kontrolü iyice  kaybetmişti, açıktı. Çünkü geri çekilen  askerleri yıkıma yol açıyordu.  Yağmalanan dükkanlar, öldürülen masum  insanlar. İnsanları koruyun diye  bağırıyor, kendim de buna  çabalıyordum. Saraya ilerlemek istiyordum ama  beyhude bir çabaydı. Geri  çekilen askerlerin yarattığı kaosla  boğuşuyordum. Samirna  kaybediyorsam ülke de kaybetmeli seçeneğini  seçmişti. Belki de ona bu  aklı veren Dargena'ydı. Ah, sanmıyorum.

Artem'le yanyana  gelmiştik. Yüzü kir içindeydi, gözleri parlıyordu.  Kılıcıyla sarayı  gösterip "Sen saraya git, orayı hallet. Biz burayı  kontrol altına  alırız." dedi.

"Peki, gidiyorum. Bir grup asker peşimden gelsin." dedim.

Beyaz atıma bindiğim  gibi harekete geçmiştim. Yüreğim hızla atıyor,  kan damarlarımda  durmayacak gibi geliyordu. Nabzım yüksekti. Heyecandan  ağzım kurumuştu.  Sarayın sur kapıları açılınca ileri diye bağırmıştım.  İlk kimi bulmam  gerektiğini bilmiyordum. Birçok düşünce zihnimden  geçiyordu. Venira  nasıldı, onu mu bulmam gerekliydi. Diğer yandan  Samirna'yı devirmeden  Venira'nın yanına gitmem doğru değildi.  Kararsızlıklarımla boğuştuğum  her an benim için vakit kaybıydı.  Tehlikeli bir haldi. Boynumdaki gümüş  tılsıma dokundum, gözlerimi  kapattım. Ztin savaşında beni koruyan bu  tılsım mutlaka doğruya  yönlendirirdi. Venira'nın büyüsü hep yol  gösterici olmuştu.

Samirna'ya gidecektim.  Onu bulmam gerekiyordu. Gülümseyerek  ilerledim. Samirna'yı bulmak zor  olmamıştı. Canlarının bağışlanmasını  isteyen hizmetkarları söylemişti.  Onu taht salonunda bulmuştum. Tahtında  oturuyordu, elleri kucağındaydı.  Kızıl saçları açıktı, iki yanına  dökülüyordu. Mavi gözleri ne kadar  donuksa ipek mavi elbisesi bir o  kadar canlıydı. Başında safir taşlarla  bezeli tacı vardı. Yanında duran  Venira'yı görmüştüm. Venira altın  saçlarını toplamıştı, kırmızı bir  tunik ve siyah pantolonu üstündeydi.  Gergin duruyordu. Okyanus misali  derin mavilikteki gözleri huzursuzdu.  Bana bakarken başını iki yana  sallamıştı. Samirna'nın kontrolden  çıktığına işaretti. Kılıcımın  kabzasını daha sıkı kavradım.

"Samirna, artık her şeyin sonuna geldik." dedim.

Samirna derin bir nefes  aldı, yanındaki Venira'ya nefret dolu bir  bakış attı. Ayağa zarifçe  kalkmıştı. Birkaç basamak indi, yavaş  adımlarla karşıma geçti. Soğuk  bir tebessümle bana bakıyordu. "Bartan,  çok uzattın. Birkaç günde bu  isyan başarılı olur sanıyordum ama sen  uzatmayı tercih ettin." dedi.  Tek kaşı kalkmıştı. Saklı alaycılık yanıp  sönmüştü gözlerinde."Basit  bir hükümdar olmadığım için mutluyum."

"Sen asla basit olmadın,  Samirna. Karmaşık biriydin ve bu karmaşıklık  herkese zarar verdi.  İsyan düşündüğümüzden uzun sürdü çünkü insanların  zarar görmesini  istemedim."

"İnsanlar savaşın olduğu  her şeyde zarar görürler, seni budala! Bir  insan ne zaman kılıcını  ortaya çıkarır o zaman insanların kan ağlayacağı  anlaşılmalıdır."

"Ben savaş yanlısı birisi değilimdir. Masum insanların ölmesi beni rahatsız eder."

Dudaklarını büktü."Seni  rahatsız ediyorsa neden asker olmayı seçtin?  Ben cevaplayayım çünkü  hırslısın. Hırslarını doyuracak tek şey,  savaşmak. Ben savaş  sevmiyorum, masumlar ölmesin diyerek kendi vicdanını  karşımda aklamaya  çalışma."

"Asker olmayı seçme  nedenim, günün birinde masum insanları kılıcımla  koruyabilmeye dair  inancımdan kaynaklı. Üstelik babama layık bir evlat  olmak istiyordum."

"Babana layık evlat  olmayı zaten başardın. Büyüyü bozdun, ülkeyi  aldın. Daha ne  yapabilirsin ki?" diye bağırdı. Birkaç adım geriledi,  histerik kahkaha  attı. Kahkahası sağlıklı değildi, hasta geliyordu.  Sinirlerinin  yıprandığına işaretti. "Daha ne yapabilirsin, tüm kuzeyi mi  alacaksın?"

"Zamanı gelince olacak bir şey, Samirna."

"Belki de sadece kuzeyi  almak sana yetmez, sevgili karının ülkesi  olan Lussamus'u da almak  istersin. Naymahaen'i basit bir kuzey krallığı  yerine büyük bir  imparatorluk yapmak, tam senin gibi bir adama yakışır." 

"Naymahaen'in geleceğine  dair kararları vermek için erken.  İmparatorluk olur veya olmaz,  bilemeyiz. Bildiğim tek şey, bu ülkeyi  sonsuza dek yaşatma arzumdur.  Bunun için elimden geleni yapacağım."

"Çok sıkıcısın, beni  eğlendirmiyorsun! Evet, Samirna Lussamus'u  alacağım deseydin çok daha  mutlu olurdum. En azından tahtımı ve tacımı  bırakırken buna değer  derdim. Sense oldukça sıradanlaşmış kelimelerle  karşımdasın. Tipik  Mengael'sin işte, ne diyebilirim?"

"Ben burada seni  eğlendirmek için gelmedim. Hakkım olanı almak için  buradayım. Teslim  ol, oyun bitti. Naymahaen tahtından seni indiriyorum." 

Samirna kaşlarını  hafifçe havaya kaldırmıştı, gülmemek için kendini  zor tutuyordu."Peki,  indir." diye mırıldandı. Beyaz elleri, safir taca  gitmişti. Tacı  başından çıkarıp yere attı. Çıkan ses koca salonu  doldurmuştu. Samirna  ise bakışlarını benden ayırmıyordu. "Sen benden  ülkeyi aldın ama ben  senden sevdiğin kadınları aldım, Bartan. Buna ne  yapacaksın, hükmün  buna engel olabilir mi?"

"Ne?" diye bağırdım.

"Her şeyin bir bedeli  olmalı, tatlım." dedi. Sonra nefes nefese diz  çökmüştü. Öfkeden ne  yapacağımı bilemiyor, elim titriyordu. Samirna'nın  bu halimden zevk  aldığı belliydi. "Öleceğim çok açıkken yalnız ölmek  istemedim ve  Kraliçe'nin nedimesi olarak Venira'yı seçtim. Salona  girmeden önce ona  zehir içirdim. Ölüm yolunda beraberiz. Mavi Gök'ün  şamanları çok  yaşasın, bana yardım ettiler."

"Böyle bir kötülüğü yapmış olamazsın!"

"Yaptım! Sen bana hiçbir zaman istediğimi vermedin, tek çarem buydu. İntikam alınmalı, değil mi?"

"Seni seçmeyerek hayatımın en doğru seçimini yaptım. Bunun bedelini ben ödemeliydim, hayatıma giren kadınlar değil!"

Samirna omzunu silkti,  dediklerimi duymazlıktan gelmişti."Benim  içtiğim zehir hızlı bir ölüm  sağlayacak ama Venira'ya acıyorum. O yavaş  yavaş solacak.Birkaç güne  kalmaz, bana katılır. En kötüsü ne biliyor musun? Gözünün önünde eriye eriye ölecek olması. "

"Sen adi bir kaltaksın,  Kan Tanrıçası'nın diken çukurundan asla  çıkmasın ruhun!" dedim ve  boynunu tek hamlede gövdesinden ayırmıştım.  Kafası yuvarlanmış, bedeni  boş bir çuval gibi yere serilmişti. Kanı  tacına doğru akmıştı. İşte  dünya bir pislikten daha temizlenmişti.

Koşarak Venira'nın  yanına gittiğimde Venira kollarımın arasına  yığılıvermişti. Onun nefes  alışları Samirna gibi değildi fakat bitkin  düştüğü açıktı. Rengi  solmuştu. Hayır, hayır diye mırıldanıyordum.  Venira yutkunduktan sonra  "Sakin ol, sakin. Zehirlenmeye yönelik  hazırladığım taşım hep  üstümdeydi, beni koruyacağına inancım tamdı ama  bu zehir çok kuvvetli.  İçimi yakıyor." dedi.

"İzin vermeyeceğim, bu  sefer olmayacak." dedim. Yüzünü okşarken  Venira'nın gözleri  doluvermişti. Yanaklarından yaşları süzülmüştü,  başını hafifçe  sallamıştı."Beni duyuyor musun? Kaybetmeyeceğim!"

Venira başını hafifçe  salladı, gülümsemeye çalıştı."Kaybetmek yok,  asla. Ben inatçı bir  kadınım, biliyorsun." dedi. Dudaklarımı ısırmıştım.  Yüzünü okşarken o  gözlerini kapatmıştı."Korkma, korkun beni çok  yoruyor."

"Korkmuyorum, sen  abartıyorsun. İnatçı olduğun kadar abartmayı da  seviyorsun.Şimdi seni  kaldıracağım ve bir an evvel bu zehirden  kurtulacaksın. Benim sana  ihtiyacım varken deli bir kraliçeye nedime  yapamam."

Venira bir şey dememiş,  gülmüştü. Onu kucakladığım gibi kaldırmıştım.  Kollarını boynuma  dolamış, başını göğsüme yaslamıştı. Odadan  çıkacağımız sırada Talger ve  askerler gelmişti. Ona salonu  temizlemelerini ve Kentair olan herkesin  tutuklanmasını emretmiştim.  Suçlu olsun veya olmasın, şimdilik en  doğru olan şey buydu. Bundan sonra  Berude'yle gelmelerini istemiştim.  Berude güvenebileceğim tek kişiydi.  Samirna'nın yarattığı bu sorunu  çözme konusunda yardım ederdi. Güçlü bir  şamandı, biliyordum. Üstelik  Samirna'nın dediği gibi olmayacaktı ki!  Olmayacaktı, asla. İzin  vermeyecektim, bu kez olmayacaktı. Farklı  kadınlar, aynı sonu  yaşamayacaktım. Bir kez daha Samirna'nın kazanmasına  izin  vermeyecektim.

Temiz bir odaya  geçebilmiştik. Venira'yı yatağa yavaşça yatırmıştım.  Sarayın  hekimlerinin gelmesini emretmiştim. Ne olduğunu, ne bittiğini  çözmemiz  lazımdı. Samirna Mavi Gök'e atmıştı suçu ama buna da hemen  kapılacak  değildim. Berude'yle çözebilirdim. Tanrım! İnsan yeri  geldiğinde cananı  için canından vazgeçebiliyordu. Venira'yı  kurtarabilmek için kendi  yüreğimi düşünmeden verebilirdim, kendimden  vazgeçebilirdim. Diğer  yandan onu kaybedebilme ihtimali benliğimi yavaş  yavaş sarıyor, korkum  kontrolden çıkıyordu. Bir kez daha olmayacak  diyordum, zaferime gölge  düşmeyecek. Fakat hekimlerin kontrol ettiği  Venira güçten düşüyordu. O  zehirden nasıl kaçamamıştı ki? Hoş, kaçsa  bile ne faydaydı! Samirna'nın  sunduğu yemekleri yemiş, içecekleri  içmişti. Onun gözeteminde  kalmıştı. Yapabileceği tek şey, büyüleriyle  korunmaktı ama başarılı  olamamışa benziyordu.

Hekimler zehrin  varlığına emin olmuşlardı, panzehri bulasıya kadar  yavaşlatan ilaçlar  kullanacaklarını söylemişlerdi. Yavaşlatmanın bedeli  olabilir diye  uyarmışlardı. Daha çok acı çekme, kimi zaman geçici körlük  gibi.  Ölümünü ertelemenin başka bir yolu yoktu, ne yapabilirdim? İçim  ezile  ezile kabullenmiştim. Kalbim eziliyordu. Hekimler odadan çıktıktan   sonra küçük amcam Kcahi ile Talger'in kız kardeşi Dagasi gelmişti.   Amcam uyuyakalan Venira'ya bakıp sessizce yanıma oturdu. Dagasi ise   yatağın ucuna oturmuştu.

Amcam Venira'ya bakarak  "Bartan, çok mutlu olman lazım oğlum. Sonunda  hak ettiğin konuma  geldin, her şeye sahip oldun. Neden durgunsun?"  dedi. Sorusunu  cevaplamak çok zor geliyordu. Cevaplamaktan kaçasım  geliyordu.

Dagasi'ye bakarak "Talger ve Berude nerede?" dedim dişlerimi sıkarak.

Dagasi "Birazdan burada olurlar, Kentair ailesini tutuklamak düşündüğün kadar kolay değil. Yaşlı Kraliçe Dargena, inat ediyor."

"Geberip gitseler keşke. Onlar kadar bana zarar veren bir aile olmadı."

"Bartan, neyin var? Venira neden baygın?"

"Samirna son pislikliğini yaptı. Onu zehirlemiş, Dagasi."

Amcam Venira'ya bakarak "Kızmayacaksan bir şey diyeceğim." dedi.

"Ne diyeceksin?"

"Venira bu duruma kendi  kendini getirdi. Eğer çılgınlık yapıp  Samirna'ya teslim olmasaydı, bu  olmayacaktı. Zaferine gölge düşürdü."

Ellerimi ister istemez sıkmıştım.Sertçe "Zaferimize gölge düştüğü yok. Venira iyileşecek ve her şey normale dönecek." dedim.

"Çok emin konuşuyorsun. Her olasılığı düşünmen önemli."

"Her olasılığı  düşüneceksem şunu diyebilirim. Belki de sen onun  ölmesini istiyorsun.  Venira'yı asla kabullenmediniz, deli gözüyle  baktınız. Ölümü sizin bir  kayıp olmaz, yarar olur."

"Ne konuştuğunu  bilmiyorsun. Sen üzülürsün diye üzülürüm. Ben  halaların veya amcan gibi  değilim. Evet, içlerinde en korkak olan benim  ama sana en saygılı  yaklaşan da benim. Halaların Venira ölse kutlama  yapar, amcan pek fazla  umursamaz. Bense sen üzülürsün diye üzülürüm.  Üzüleceğini bildiğim  için seni uyardım, seni hazırlamak istedim."

"Belki de bunu doğru bir şekilde yapmadın, olamaz mı? Venira ölmeyecek, böyle bir şey olmayacak."

Amcam kaşlarını hafifçe  kaldırdı, başını salladı. Ayağa  kalkmıştı."Seninle tartışmayacağım,  kendinde değilsin. Çıkıp son  durumları kontrol edeceğim. Sağda solda  Kentair amblemlerini  kaldıracağım." dedi.

Odadan çıktıktan sonra Dagasi gözlerini devirmişti. Bıkkın bir sesle "Bayılıyor böyle olumsuz şeyler düşünmeye." dedi.

"Korkularımı bile bile  dile getiriyor. Hoşuma gitmiyor. Venira'nın  ölebilme ihtimalinin bana  nasıl zarar verdiğini keşke anlasa."

"Dışarıdan bakınca soğuk  birisin ama içinde kırılganlık var. Kimse bu  yanını göremiyor, kuzen.  Görenlerse acımasızca dile getirmekten  vazgeçmiyor."

"Keşke tamamen soğuk birisi olabilseydim. Daha mutlu yaşardım, değil mi?" dedim.

Kapı açılmış, içeri  Talger ve Berude girmişti. Onlara hızla  Venira'nın başına gelenleri  anlatmıştım. Samirna'nın demiş olduğu Mavi  Gök detayını da eklemiştim.  Bunun gerçekliğini sorgulayacak durumda  değildim. Bir yandan  olabilirdi. Aigerim sevmiyordu çünkü kendisi  dışında beni yönetebilecek  bir rakip olarak görüyordu. Diğer yandan  benim öfkemi bile bile  Venira'ya dokunacak durumda değillerdi. Samirna  içime kuşku düşsün diye  yapmıştı yapacağını. Her şeyiyle zarardı bana.  Son ana geldiğimizde  bile yapacağını yapıyordu. Şaka gibi! Şu an buna  odaklanmayacaktım.  Venira'nın iyi olmasını istiyordum. Her şey onunla  anlamlıydı, onunla  güzel olacaktı. Büyük bir hanedanlık hayalimiz vardı,  bunu onunla  başarabilirdim.

Berude kontrolünü  yapmıştı. O net bir şekilde Mavi Gök yapmadı  diyemiyordu ama kesin  onlar yaptı da diyememişti. Arada kaldığını  söylemişti ve Aigerim'den  yardım alınması gerektiğini söylüyordu. İtiraz  etmemiştim. Belki de  bazı soruların cevabını bulmuş olurdum. Bu durum  çok canımı sıkıyordu.  Zaferime gölge düşmüştü. Gerçek anlamda mutlu  olamamıştım. Kral  olmuştum sözde. Bir tacım, bir tahtım vardı. Fakat  neyleyeyim o tahtı  yanımda sevdiğim kadın olmadıktan sonra diyordum. Ben  buydum. İktidar  hırsıyla yanan birisi değildim, kalbimde hep  sevdiklerimi yaşatma  arzusu vardı. Benim asıl zenginliğim buydu. Bunu  görenler hep bu yanıma  saldırıyordu.

Aigerim geldiğinde ona bir şey demedim. Kendisi Venira'ya baktıktan sonra yüzü asılmıştı. Bana bakarak "Zor, Bartan." dedi.

"Neden zor?" dedim.

"Eski bir Mavi Gök zehri  bu, nerede görsem tanırım. Beni eğiten  şamandan öğrenmiştim. Çok az  kişi bilir bunu, Berude'nin bilmemesi çok  doğal."

"O zaman Samirna haklı, sizinle işbirliği yaptı ve onu zehirlediniz!" diye bağırdım.

Aigerim birkaç adım  gerilemişti. Gözleri iri iri olmuş, kafasını iki  yana salladı."Asla  böyle bir şey olmadı. Neden kraliçemiz olacak kadını  zehirleyelim?  Delirmedik!"

"Bilmiyorum, Aigerim.  Her şey olabilir, insanlara olan güvenim  yaşadıklarım nedeniyle azaldı.  Sizler gözümde her şeyi yapabilecek  durumdasınız."

"Yeniden yapılanan bir  devlette, hükümdarın karşısında olmak büyük  bir aptallıktır. Kraliçe  Samirna, sizi bize karşı zehirlemek için bunu  yapmış. Adımızı  kullanarak kalbinizi bize karşı karartmış."

"Benim uğraşmam gereken  şeyler bambaşkayken şu an kim bana ihanet  etti, sevdiğim kadın nasıl  yaşayacak diye uğraşıyorum. Kusura bakma  Aigerim ama sen de masum  değilsin. Samirna seni ve insanlarını çözdüğü  için bunu kullandı."

"Kraliçe'ye zarar vermedik, vermeyiz. Devrik Kraliçe'nin dediklerine inanmış olmanız yüreğimi derinden yaralıyor."

"Boş laflarla beni  oyalama, yapman gereken şey bu zehri kırman.  Venira'nın gözümün önünde  acı çeke çeke ölmesini istemiyorum. Yaşamalı,  yanımda olmalı ve  tahtımda benimle oturmalı. Altın sarısı saçlarında  Naymahaen tacını  taşımalı."

"Elimden geleni  yapacağım ama kendini her sonuca hazırla." dedi soğuk  bir sesle. Yan  taraftaki Berude'ye baktı."Berude, benimle gel. Beraber  okumamız  gereken kitaplar var. Kraliçe'yi yaşatmamız şart oldu.  İsmimizdeki kara  lekeyi temizlememiz lazım."

Bir şey demedim, derin  bir nefes aldım. Berude ve Aigerim, odadan  çıkmıştı. Talger'se yanıma  gelmişti. Üzgün bir sesle "Hayalimiz neydi,  ne oldu? Böyle olmasını  istemezdim." dedi.

"Her şey düzülecek,  Talger. Ben inanıyorum. Venira uyanacak, yanımda  olacak. Onu  kaybetmeyeceğim. Samirna bana karşı bir kez daha  kazanmayacak." dedim.  Dolan gözlerimi elimin tersiyle silmiştim.  Ağlamayacaktım, göz yaşı  dökmeyecektim."Sen git, ben burada kalacağım.  Gece boyunca Venira'yı  izlemem gerek."

"Bartan, kendini yıpratma. Naymahaen'in sana ihtiyacı varken sorumluluklarından kaçamazsın."

Elimi havaya kaldırdım,  derin bir nefes aldım."Her şeyi biliyorum,  her şeyin farkındayım.  Sadece bu gece onun yanında olmak istiyorum. Buna  ihtiyacım var, anla.  Yarın tüm sorumluluklarımla yüzleşeceğim."

"Yarın bahane  istemiyorum. Artık kralsın, sorumlulukların bir bölüğü  yönetmeye  benzemez. Omuzlarında bir ülkenin sorumluluğunu taşıyorsun."

"Sorumluluktan kaçan  birisi olmadım, olamam. Yarın kral olarak tüm  sorunlarla yüzleşeceğim,  sadece bugün için olmayacağım." dedim. Beni  anlamasını istiyordum.  Talger buruk bir tebessümle bana baktı.

"Kralım ne derse, o. Ben  son kontrolleri yaparım, sen bu gece kafanı  toparla. Pek iyi  görünmüyorsun. Yesui zamanında acını haykırmıştın,  şimdiyse hislerini  bastırmayı seçiyorsun.  İçin acıyor ama bastırarak  daha büyük bir  yıkıma yol açacaksın.Bu daha tehlikeli, senin için  endişelenmeme neden  oluyor."

"Benim için  endişelenmene hiç gerek yok. Çünk ben Venira'yı  kaybetmeyeceğim, beni  anlıyor musun? Gerekirse ölüme meydan okurum,  ölümle savaşırım." dedim.  Talger bir şey diyecekken kapıyı gösterip  gülümsedim."Şimdi odadan  çık, dinlenmek istiyorum."

Talger odadan çıkmıştı.  Derin bir nefes alıp ellerimi sıktım.  Yesui'de hissettiklerimi  hatırlamak dahi istemiyordum. O acının  kavuruculuğunu hatırlamak, büyük  bir işkenceydi.Çevremdekiler tekrardan  bu acıyı yaşayabileceğimi  diyorlardı, kendini hazırla diyerek sözde beni  uyarıyorlardı. Hiçbir  şeyden haberleri yoktu. Acının yüreğimi nasıl  yaktıklarından  bihaberlerdi. Dışarıdan bakınca evet, acıydı. Derinliğini   sorgulamıyorlardı. Ben kollarımın arasında sevdiğim kadını   kaybetmiştim, ölümden bile beterdi. Şimdi diğer kadını kaybedecek   değildim. Kalbim bir kez daha bu acıyı kaldırmazdı. Savaşmak   durumundaydım.

Yatağa kıvrılmıştım,  uyuyan Venira'ya baktım. Elimin tersiyle  yanağını okşadım. Dudaklarımı  dişlemiştim. Onu kaybetme korkusu içimi  yakıyordu. Kendisini  koruyacağına beni öyle güzel ikna etmişti ki,  tarifi yoktu. Herkesi  yenerdi gözümde. Beni bile yenerdi. Hayata tutunma  arzusu güçlü olan  birisiydi. Görüyorum ki, gözümde büyütmüşüm. Venira  bir yere kadar  kendini savunabilirmiş. İşte yine aynı hatayı yaptığımı  gösteriyordu.  Yanlışı göre göre yapmaktan vazgeçmiyordum. Yesui'yi de  böyle  kaybetmemiş miydim? Hatayı görüyordum ama düzeltmiyordum.  Sonrasında  sevdiklerim zarar görüyordu. Ben çaresizce izliyordum, bir  şey  yapamıyordum. Benim hatamdı, benim aptal kafam yüzündendi.

Aptal!  Bir boku da  becer, değil mi? Güçlü olmak bu muydu, değildi. Güçlü olan  sevdiği  herkesi korurdu, herkesi mutlu etmeyi başarırdı. Zayıf olan  sevdiği  herkesin zarar görmesine neden olurdu. Zayıftım, zayıf.  Venira'ya engel  olabilirdim, karşı çıkabilirdim. Dediği gibi olmuştu her  şey.  Venira'nın ani tutuklanışı insanları daha da öfkelendirmiş,  tamamen  benden yana olmuşlardı. Üstelik Venira büyüleriyle Samirna'yı   delirtmişti, insanlara daha sert davranmasını sağlamıştı. Fakat her   şeyin bedeli vardır. Samirna öleceğini biliyordu, ölmeden önce son   kötülüğünü yapmak istemişti. Kahretsin! Beceriksizlikti.

Sabah  olmamıştı desem  yeridir. Gece bitmediği gibi Venira'nın inlemeleri daha  da huzursuz  olmama neden olmuştu. Acı çekiyordu, bir şey yapamıyordum.  Çaresizlikle  sınanıyordum. Gün doğduğu zaman gözlerini aralamıştı. Derin  derin  nefesler alırken terliyordu. Sahrnei'ye bakar gibi ona bakmıştım.   Terini silmiş, kıyafetlerini değiştirmiştim. Kahvaltıyı beraber   yapmıştık. O sıcak çorba içerken ben bir parça ekmeği zar zor yemiştim.   İyi olacaksın diye mırıldanırken hekimler gelmişti. Venira'nın  yanından  ayrılmak istemiyordum ama Talger'e verdiğim söz vardı. Ben  kraldım,  sorumluluğum ağırdı. Venira'nın dizlerinin dibine kapanıp  ülkeme karşı  taşıdığım sorumluluktan kaçamazdım.

İlk önce kraliyet  fermanı  yayınlamıştım. Kentair döneminin sona erdiğini, Mengael  döneminin başa  geçtiğini ilan etmiştim. Diğer ülkelere de bunun  bildirisini  gönderecektim. Samirna'ya nasıl davranıyorlarsa bana da  aynı şekilde  davranmayacaklardı. Buna izin vermemek için kendimi  göstermem şarttı.  Diğer yandan sarayda da düzenlemeler olacağını ilan  etmiştim. Şimdilik  benim görevlendirdiğim insanlar bakacaktı. Her şeyi  rapor etmelerini  istemiştim. Gelen raporlara göre adımlar atacaktım.

Tutsak  olan  Kentairler'i ziyaret edecektim. Hepsini zindana attırmıştım.  Kimileri  hak etmişti, kimileri ise önlem içindi. Mesela Yasain'i önlem  amacıyla  zindana göndermiştim. Bize bu zamana kadar yardım eden birisini   yargılayacak değildim. Dargena ise yaptıklarının hesabını verecekti.   Torunu benim kılıcımla hızla ölmüştü. Aklım olsaydı, onu yargılatırdım   ama öfkeyle hareket etmiştim.

Zindanlara inmiştik.  Emrimle  Yasain'in serbest kalmasını istemiştim. Artem'i daha fazla  eşinden  mahrum bırakamazdım. Dargena'nın karşısına geçmiştim. Yaşlı  kadın,  gerçek bir kraliçe olarak karşımdaydı. Yere serpilmiş samanların  üstünde oturuyordu. Beyaz saçları açıktı. Soluk pembe elbisesi  kirlenmişti. Yüzünde sukunet hakimdi. Beni görünce dudakları  kıvrılmıştı. Bıkkın bir sesle "Kutlarım seni, Kral Bartan. Kentair  dönemini kapattınız, majesteleri." dedi.

"Herkes hakkettiği yerde, Dargena." dedim.

"Kentair döneminin  hiçbir zaman sona ereceğini düşünmemiştim. Soyambike'nin büyüsüne çok  inanıyordum. Oysa güvenmemem gerekirmiş. Birileri bunu bozabiliyormuş."

"Herkesin bozabileceği bir büyü değildi. Venira güçlü bir büyücüydü, başardı."

"Büyücülükteki  hünerlerini gösterdi, saygım sonsuz. Diğer yandan onun soyunda hiç  büyücü yokken nasıl böyle güçlü onu anlamıyorum."

"Bunu sorgulamak ne senin haddine ne de benim. Venira bu güçlere sahip, gerisi bizi alakadar etmiyor."

"Güçleriyle başa çıkabilecek mi? Ben ihtimal vermiyorum. Deli bir soydan geliyor."

Hafifçe gülmüştüm.  Venira'yı hafife alıyordu."O, kuzeyin değil tüm diyarın göreceği en  güçlü kraliçe olacak. Kendisi bunu kabullenmiyor ama ben buna  inanıyorum."

"Nasıl?"

"Onun damarlarında  Oztavin'in kanı akıyor. Delilik var, itiraz etmiyorum. Diğer yandan  iktidarı nasıl kontrol edebileceğini biliyor. Oztavin'in başarılarını  biliyoruz, Lussamus'u yoktan var etti. Venira, dedesi gibi yapacak.  Naymahaen'i güçlü kılacak."

"Boş hayaller bunlar."

"Hayallerim  gerçekleşecek, Dargena. Sen göremeyeceksin çünkü yargılanacaksın. Sen,  oğlun ve diğerleri. Sizden yana olan herkesi yargılayacağım. Gazap  Tanrısı'nın adalet kılıcı, sizin boynunuzu kesecek."

"Delirmiş olmalısın! Bizi ortadan kaldırırsan bu sarayda kim sana yardımcı olacak?"

"Sizler yüzünden hak  ettiği konuma gelememiş birçok insan  bana yardımcı olacak. Yetenekli  insanlar yerine sadakatini sunan insanlarla oldunuz. Devletin temelini  sarstınız. Şimdi bedelini ödeyeceksiniz."

"Cesaret edemezsin! Kentair hanesini kimse ortadan kaldıramaz."

Dudaklarımı  büktüm."Böyle bir niyetim yok." dedim, elimi boşluğa savurdum. Kollarımı  birleştirmiştim."Bunu yaparsam şu anlık yanımda olan hanelerin  yüreklerine korku tohumu ekerim. Bu tohum ileride bana ihanet olarak  döner. Kendilerini korumak için arkamdan saldırırlar."

"O zaman ne yapacaksın?" diye tısladı.

"Kontrol altında  tutacağım. Kentairler için yepyeni bir dönem olacak. Çürük elmaları  temizlenecek, geriye kalanlar gözetim altında olacak. Sizin başa  geçtiğinizde bize yaptığınız gibi olacak. Tabii biz büyüyle sizi  ezmeyeceğiz."

"Herkes hakkettiğini  yaşarmış. Babam bu sözü bana sık sık söylerdi. Şimdi anlıyorum. Kentair  hanesi, hak ettiği sonu yaşıyor. Diğer yandan senin yüreğinde hep bir  korku olacak. Ben ve ailem gibi olmaktan korkacaksın, Bartan. Koskoca  Soyambike'nin hanedanlığı yıkıldıysa herkesin hanedanlığı yıkılır  diyeceksin. Ömrün boyunca saltanatında huzur bulamayacaksın."

"Sözlerinle beni  sarsamazsın. Bir kaya gibi sertim, sarsılmam." dedim. Birkaç adım  yaklaştım. Demir parmaklıkları tutmuştum."Üstelik kibrine hayranım.  Acaba benim soyum gibi olsaydın ne olurdu, merak ediyorum. Naymahaen'i  kuran benim atalarımdı, Dargena. Sen ve senin soyun, bize hizmet  ettiniz. Soyambike öncesinde nasıl kapımızda kul olduğunuzu unutmuş  gibisin. Soyambike bile tahtı nasıl aldığı açık. Bence kendini ve kanını  abartma. Naymahaen artık gerçek hükümdarında. Tarih seni ve soyunu her  daim lanetleyecek."

"Dediğin olmayacak!"

"Olacak, Dargena. Kaçışın yok. İnsanlar sana ve Samirna'ya nasıl lanetler edecekler, hayal bile edemezsin."

"Ben elimden geleni yaptım. Naymahaen için en iyisini istedim. Şunu biliyorum, sen benden iyi olmayacaksın."

Gülümseyerek "Keşke bunu  görebilsen, Dargena ama göremeyeceksin. Yargılandıktan sonra idam  emrini vereceğim. Halkının önünde zehir içerek idam edileceksin. Senin  için merhametli bir son." dedim.

Yaşlı kadın, korkmuş bir halde bana baktı. Kafasını iki yana sallayarak "Hayır!" diye mırıldandı.

"Gerçeği kabullen. Oyun  bitti. Sen ve peşinden gelenler ölecek. Halka açık olacak bu. Kimse  unutamayacak. Belki de yaktırdığın birçok canın bedeli bu olur."

"Bana bunu yapamazsın."

"Ne yapacağımı  düşünüyordun? Ömür boyu ev hapsi mi? Asla! Fazla merhametli olurdu. Sen  ve Samirna, Yesui'nin kanını akıttınız. Doğmamış bebeğimin katili  oldunuz. Tüm bunlar yetmezmiş gibi Venira'mı da benden almak istediniz!  Beni siz bu hale getirdiniz. Hak ettiğin sonu yaşayacaksın." dedim  sertçe.

Dargena bir şey  dememişti. Ben geri çekildim. Ona yaşayacağı sonu söylediğim için  mutluydum. Garip bir mutluluktu bu. İçimde yanan yangına bir miktar su  dökülmüştü. Onlar yüzünden sevdiğim insanları kaybetme korkusu  yaşıyordum. Tekrar tekrar yaşadığım bir döngüydü. Tepkimi koymuştum.  Yaşadıklarımın intikamı. İçimi soğutmazdı, biliyordum. Yine de  cezalandırmak istiyordum. Sorumlu olan herkesi cezalandırmak, adil bir  hayat arzumdu. Masumlara zarar veren zalimler, ceza çekmelilerdi. Komik  olan şey, kendilerinin asla cezalandırılacaklarını düşünmemeleriydi.  Adaletten kaçabileceklerdi sanki. Mümkün değildi.

Siulin'in zindanının  önünden geçerken durmuştum. Bu kadına bakakalmıştım. Bir zamanlar  babamın aşkından öldüğü kadındı. Tutkuyla sevse bile kavuşamamıştı. Onu  cezalandıracak mıydım? Herkes babamın ve ailemin ölümünde onu  suçluyordu. Annemi ve bizi kıskanmıştı, bizi ortadan kaldırmak için  soyguncu çeteleri ayarlamıştı. Efsane buydu. Fakat Siulin son zamanlarda   bunu yapmış gibi bir hava vermemişti. Beni destekleyen tutumları  olmuştu, yeri geldiğinde koruyup kollamaya özen göstermişti. Şimdi onu  diğer Kentairler'in yanında tutmak, haksızlık gibi geliyordu. Her şeye rağmen Siulin yaşamayı hakkediyordu.  Yaptığı iyilikler onu kurtarırdı.

Yanımdaki askere açın kapıyı dediğimde asker şaşkınca bana bakmıştı. Emrimi yinelettiğimde kapı açılmıştı. Siulin bana bakmıştı. Şaşkın duruyordu. Oturduğu yerden ayağa kalkıp saygıyla dizlerini kırmıştı. Başı eğikti. "Özgür kalman, doğru olacak. Saygın bir hanım olarak yaşama devam edeceğini düşünüyorum." dedim. Başını kaldırıp bana baktı. Ne dediğimi anlamamış gibiydi."Özgürsün, cezalandırılmayacaksın."

Siulin "Yanlış duydum sanmıştım. Cezalandırılacağımı sanıyordum."

"Neden?"

Buruk bir tebessümle bana baktı."Neden diye soruyor musun? Nedeni basit. Geçmiş yüzünden, Bartan. Ailenin ölümü nedeniyle cezalandırırsın, daha kişisel bir sebep olmuş olur."

"Halam Cirina, inatla masum olduğunuzu savunuyor. Ölümün ardında başka şeyler olabileceğini söylüyor. Rozarv'da bunu çözeceğim demişti ama çabaları boşuna oldu.Onun gibi değilim, babamın ölümünde bir bağın olduğuna inanıyorum ama onu öldürecek kadar kin duyduğunu düşünmüyorum. Öyle olsaydı, bana sahip çıkmazdın. Kral olmam için gizliden gizliye yardım etmezdin."

"Bakış açın değişmiş." diye mırıldandı. Gözleri dolmuştu. Kirlenmiş olan elbisesinin koluyla silmişti.

"Ağlamana gerek yok, sana merhamet göstermiyorum. Adil olmaya çabalıyorum. Önüme doğrularla yanlışları koyuyorum. Doğrular daha baskın geliyor."

"Baban yaşamış olsaydı, seninle çok gurur duyardı."

"Babamı anmanın bir anlamı yok."

"Var!" diye bağırdı. Birkaç adım gerilemiştim. Onunsa yaşları yanaklarından süzülüyordu."O, bugünler olabilsin diye büyük bir oyuna girişti. Beni de peşinden sürükledi."

"Nasıl bir oyun?"

Siulin başını salladı. Yüzünde acı hakimdi."Sana diyemem, yasak. Belki bir gün öğrenirsin diyemiyorum aynı zamanda. Çok karmaşık bir konu. Bilmen gereken tek şey, baban kral olmayı çok istedi ama olamayacağını öğrenince kendi tohumlarından birisinin kral olması için bir şeyler yaptı."

"Babam beni korkutuyor. Karanlığa bulaşmış gibi geliyor. Bu karanlıkta yalnız değildi, yanında seni de sürükledi."

"Annense kurbanı oldu. Baban böyle arzular peşinde koşmasaydı, annen daha mutlu bir hayatı olurdu. Bundan çok eminim."

"Siulin, bence geçmişi konuşmayalım. Talger, ilgilensin. Sonrasında yine Kentair içinde yardımcı olman gereken meseleler olacak. Samirna'nın evlatlarını büyütmek gibi. O çocukların, gözümün önünde büyümesini istiyorum. Böylece başkaları kullanmasın. Bu konuda yardım alabileceğim çok az insan var."

"Sorun yok, ben o çocukları büyütürüm."

"Güzel. Şimdi gitmem lazım." dedim.

Siulin'i serbest bırakmak, yüreğimi inanılmaz rahatlatmıştı. Babam hakkında dedikleri ayrı düşündürücüydü. Amcamın dedikleriyle çakışan şeylerdi. Huzursuz olmuştum. Babam sırf kendi çocuklarından birisi kral olsun diye büyük bir şeye kalkışmış olamazdı. Babam bize düşkün birisiydi. Evet, anneme aşk dolu bakmıyordu ama ben ve kardeşlerimi ayrı seviyordu. İçim acıyordu. Siulin'in imaları, babamın hırsılarını her şeyden üstün tuttuğunu gösteriyordu. Benim gözümde babam, kahramandı. Örnek almam gereken insandı. Gözümde bu kadar yücelttiğim insanı değersizleştirmek, istemiyordum.

İçim bunalmıştı. Daha fazla babamı düşünmek istemiyordum. Zaten kral olmamla birçok sorunla boğuşuyordum. Üstüne geçmişin karanlığını çekmek istemiyordum. Kral olmakla her şey çözülmüş olmuyordu. Her şey yeni başlıyordu. Hiçbir şey eskisi olmayacaktı, buna izin vermeyecektim. Şu düzeni kurabilirsem her şey yoluna girerdi. Bunun için çok sabırlı olmam gerekiyordu. Sabır, sabır ve sabır. Fırtına Tanrısı, insan güç verirken onun kaldırabileceği kadarını verirdi. Ben kral olduysam bunu kaldırabileceğim içindi. Ben kral olmak için vardım bu hayatta. Kaçmaya çalıştığım kaderimi kucaklamalıydım.

Aradan geçen günler Venira'yı iyileştirememiş, daha kötü olmasına neden olmuştu. Zehir, bedeninden temizlenememişti. Ne sarayın hünerli hekimleri ne de Mavi Gök şamanları bir şeyler yapabilmişti. Beni deli etmişti bu durum. Venira acı çektikçe ben kahrolmuştum. İçim ezilmişti. Keşke onun çektiği acıyı ben de çekebilseydim.

"Aigerim, bana onu iyileştirebileceğini söylemiştin!" dedim. Sertçe ona döndüm. Karşımdaydı."Fakat başaramadın. Belki de onu bilerek kurtarmak istemiyorsun."

Aigerim "Kraliçe'nin ölümü bana bir şey sağlamaz, majesteleri. Neden bunu yapayım, neden sizin öfkenizi üstüme çekeyim? Onu kurtarmak için elimden geleni yaptım ama olmadı. Zehri biliyorum ama panzehri bulamıyorum."

"Bulmalısın!" diye bağırdım. Ardından kendime şarap doldurmuştum. Yeni çalışma odamdaydık. Henüz Samirna'nın izleri silinmemişti ama kullanıyordum. Kadehimi yudumladım, ona baktım."Bulmazsan seni sorumlu tutarım. İnan, ölmekten beter olursun."

"Sınırınızı aşıyorsunuz."

"Aşmıyorum, Aigerim. Siz kendinizi mağdur göstermek için elinizden gelen her şeyi yaptınız. Dışlanmışlığın verdiği ezikliği buna kullandınız, merhametime oynadınız."

"Biz her daim yanınızda olduk. Naymahaen'i yönetmesi gereken insanlar sizsiniz. Mengael kanı, Gök'ün seçtiği kan. Bunu savunduk."

"Bu çok eskidendi. Şimdi savunma nedeniniz, kendi çıkarlarınız! Bunu göremeyecek kadar aptal mıyım? Salak bir çocuk mu görüyorsun karşında?"

"Çok yanlış yorumluyorsunuz. Biz sizi desteklemek istiyoruz."

Kafamı iki yana salladım, güldüm. Kadehimi bitirip sertçe masaya koymuştum."Zerre inancım yok, Şaman. Fakat sizi yanımda tutmam lazım aksi halde arkamdan ilk fırsatta iş çevirirsiniz."

"Peki biz neden şimdi yanınızda olacağız? Bunca hakaretten sonra neden sizi destekleyelim?"

"Çünkü bana karşı çıkarsanız insanlar sizi sorgular. Kentairler ile aralarındaki sorun açıktı ama Mengaeller'le neden sorun oluştu derler. Ardından belki de sorun hanelerde değil, sizde olduğu anlaşılır."

Yüz ifadesi bozulmuştu, öfkeyle soluduktan sonra bakışlarını kaçırdı."Sözlerinizi acınıza vererek ciddiye almayacağım. Şunu bilin, size sadığız. Sadakatimizi sorgulamanız zararınıza olur."

Kapım tıklandığında gel dememle içeri tanımadığım bir adam girmişti. Bu adamı daha önce görmüştüm sanırım. Galiba tapınaktaydı, öyle hatırlıyordum ama emin değildim. Kahverengi saçlarını at kuyruğu yapmıştı. Olağanüstü güzelliği hayranlık bırakıyordu. Kahverengi gözleri derindi. Griler içindeydi. Rahat bir şekilde karşıma geçti, önüme minik bir şişe koydu. Gözlerimi kısarak şişeyi alıp incelemeye başladım."Ne bu?" dedim.

Adam "Yıldızlara Fısıldayan Kraliçe için ilaç, Kralım. Basit bir zehrin bu kadar abartılıyor olması, rahatsız etti."

Aigerim öfkeyle "Basit bir zehir mi? Mavi Gök'ün en güçlü zehri bu!" dedi. Adam elini havada sallamıştı. Alaycı bir şekilde Aigerim'e bakıyordu.

"Yaşlı bunak, kendi yaratıcınla benim yaratıcılarımı karıştırma. Kül Tanrıçası'nın şifa olamayacağı bir zehir yok. Kraliçe içer içmez uyanacak." dedi. Bana döndü, gülümsedi."Ah, kendimi tanıtmadım. Ben Kül Tanrıçası'nın izinden giden Kül'ün Oğlu. Bundan sonra Kral Bartan ve Kraliçe Venira'nın yanındayım. Sarayınızda kalmak benim için onurdur."

"Ne?" dedim.

"Kralım, bana ihtiyacınız var. Kraliçe Venira'nın daha da çok ihtiyacı var. Zira aklından geçen düşünceler çok çılgınca. Ben olmazsam özgür iradesine kapılıp tüm planları bozacak."

Şişeyi elime aldım. Tuhaf. Adamın kalması gerektiğinin farkındaydım. Yavaşça "Şişedeki sıvı sayesinde Venira hemen uyanırsa kalacaksın." dedim.

"Kuşkunuz olmasın, acaba nasıl bir odam olacak? Kardeşim Gazap'ın Oğlu gibi mütevazi takılmayacağım. Fazla süründüm, rahat bir yaşam hakkım."

"Gazap'ın Oğlu mu? Delirmiş olmalısın, bu isimler nasıl isimler? Hiç iyi his uyandırmıyor." dedim. Bu isimler güçlü büyücülere işaret ediyor. Bu düşüncemi kendime saklamam iyi olacaktı.

"Tanıdığınız en iyi insan değilim ama ihtiyacınız olan insan benim. Hisleriniz buna yönelik olmalı, efendim.Ah, siz bir an evvel ilacı içerin. Daha konuşacağımız çok şey var."

Aigerim "Şaka bu! Bir meczupun ilacını içirmeyin, lütfen."

"Aigerim, karışma. Madem elimde bir çare var, kullanacağım. Kül'ün Oğlu, benimle gel." dedim.

Odadan çıktım. Elimdeki şişeyi tutarken kalbim heyecanla atıyordu. Venira'yı iyileştirirse bu deli adam isterse sarayın en gösterişli odasını istesindi. Hiç düşünmeden verecektim. Yanımızda onun gibi birisinin olması iyi olabilirdi. Zaman değişik bir zamandı. Güçlü olmak için her şeyi yapmamız gerekiyordu. Yanımızda kim olsa kârdı. Kül'ün Oğlu adını taşıyan güçlü bir büyücünün faydası çok olurdu. Kendisinin amacı bu gibi duruyordu. İlginç olan bu adama bir anda duyduğum güvendi. Tanımıştık hissi yoğundu ama bağlı olmadığımın farkındaydım. Zarar vermeyecekti. O farklıydı.

Odaya girdiğimde Venira uyutulmuş haldeydi. Sarı saçları yastığa yayılmıştı. Rengi soluktu. İçerisi ise lavanta kokuyordu. Beyazlar içindeki sevgilimin yanına oturmuştum. Solgun dudaklarına elimdeki sıvıyı dayamıştım. İçmesi için yardımcı olmuştum. Şişe bitmişti ama o uyanmamıştı. Kül'ün Oğlu'na bakıp "Neden uyanmadı?" dedim.

Kül'ün Oğlu "Fırtına Tanrısı nasıl işlemiş ruhuna, nasıl belli ediyorsun kendini? Korkma, uyanacak."

"Onun derin gözlerini görmeye hasretim, anla. Kaybetmek istemiyorum." dedim. Yavaşça Venira'nın yanağını okşadım. "Venira, benim varlık sebebim. Ona olan aşkımın tarifi olamaz."

"Bu aşk için her şeyi yapar mısın? Venira ne isterse yapacağın anlamına mı geliyor?"

Başımı hafifçe salladım. "Evet, yaparım. O da ben ne istersem yapar. Biz birbirimize bu şekilde söz verdik."

"İşte bu tüm planları sarsar." diye mırıldandı.

Tam bir şey diyeceksen Venira Bartan demişti. Ona bakmıştım. Gözleri aralanmış, derin derin nefes alıyordu. Hafif terlemişti. "Venira, benim altın saçlı kraliçem." diye fısıldadım.

Venira "Bak, beni kurtardın. Sana inanıyordum."

Gülümsemiştim. Ben onu kurtarmak için her şeyi yapardım. "Aşkım, seni kurtarmak için her şeyi seferber ettim ama çözüm beklenmeyen birisinden geldi. Seni hayata bağlayan adam, Kül'ün Oğlu." dedim ve onu gösterdim.

Kül'ün Oğlu birkaç adım öne çıktı. Venira şaşkın şaşkın bakıyordu. "Ben bu adamı tanıyorum, daha önce gördüm."

Kül'ün Oğlu "Sevgili kızım, bizim ruhlarımız daha önceden tanışıyordu. İkimizde aynı yaratıcıya bağlıyız. Kül Tanrıçası'nın korları ruhunda."

"Dediğinden bir şey anlamış değilim."

"Hemen anlamana gerek yok, zamanımız bol. Bundan sonra senin çılgınca adımlar atmanı önlemek için buradayım. Özellikle senin için geldim."

Venira bana kuşkuyla bakıyordu. Omzumu silkip "İnan bir fikrim yok." dedim.

Venira "Seni dinler miyim, bilmiyorum. Diğer yandan sana güvenmem gerektiğini hissediyorum. Çok ilginç."

Kül'ün Oğlu "Kraliçem, bana güvenmek sana zarar vermez. Çok faydam dokunacak, sen iste. Gazap'ın Oğlu, Tamerin'i koruyor. Aynı şeyi ben de sana yapacağım."

"Bakalım ondan daha iyi olacak mısın?"

"Bunu hedeflemiyorum. Benim hedefim kendine zarar vermeni önlemek. İşim zor gibi duruyor, Bartan bile içindeki deliliği tam anlamıyla bastıramamışken benim şansım nedir, bilemiyorum."

Gülerek "Saçmalama, Büyücü!" dedim.

"Hiçbir şey bilmiyorsun. İkiniz birbirinize çekildiniz çünkü şifa olmanız içindi. Sen Bartan onun lanetini durduracaktın aşkınla, Venira ise sana duyduğu aşkla koruyacaktı. Hafife alınan şey, Venira'nın delilik laneti oldu. Sen ne kadar çok sevsen de Venira bu laneti kısmen kırdı."

Venira'ya baktım. Bana bakıyordu. Büyücü'nün dediklerinden hoşnutsuzdu. Yanağını yavaşça öptüm. "Ben onu her haliyle kabul ettim. Kalbim ve ruhum ona ait."

Venira gülümseyerek "Beni iyileştirmeye devam edecek, Kül'ün Oğlu. Şifalanmam bitmedi." dedi.

Kül'ün Oğlu "Aşk kuşları!" dedi alaycı bir şekilde.

"Her ne olursa olsun, biz bir hanedan kuracağız.  Güçlü bir hanedanlık, güçlü bir krallık. Aşkımız bunu da başaracak."

Venira'yı göğsüme bastırdım, onu sardım. Venira'yı seviyordum, o da beni seviyordu. Birbirimiz için en doğru insandık. Deli büyücünün dediği gibi şifa olmak için karşılaşmıştık. Başarılı olmuştuk. Bence ondaki deliliği durdurmuştum. Nasıl kısmen olabilirdi ki? Benden sakladığı şeyler var demek oluyordu. Zamanla öğrenirdim bunu. Ona göre Venira'yla aşardık. Bizim aşamayacağımız bir şey yoktu. Yan yana oldukça bizi yenebilecek bir güç yoktu. Güçlü bir hanedanlığın temelini atacaktık. Naymahaen'i zirveye taşıyacak, kuzeyin en güçlüsü yapacaktık.  Kuzey bizim gibi hükümdar görmemiş olacaktı. Tarih bizi unutmayacaktı.

rei-nia 2. kitap boyunca yaptığın görsel çalışmaları için çook teşekkür ederim! Serinin finalini beklemek istemiyorum bu teşekkür için. Sayende kimler kimlerle oldu. Hayallerimi gerçeğe dönüştürdün. 🥺

Samirna'nın son hamlesi için düşünceniz nedir? Samirna ve Kentair dönemi hakkında düşünceniz nedir?

Mavi Gök, Venira'nın zehirlenmesinde rol oynamış olabilir mi? Yoksa Samirna'nın bir iftirası mıydı?

Kül'ün Oğlu'nun gelişi için düşünceniz nedir? Venira'nın düşüncelerini etkiler mi?

Bartan-Venira birbirilerine iyi geldiler mi?

Eveet! 2. kısım bitti. Yine aynı çalışma altında 3. kısma geçiyoruz! 3. Kısım adı ise Fırtına Tanrısı'nın Oğulları. Bu isme göre 3. kitapta neler olabilecek, yazın derim. Gelelim sorulara;

Gazap Tanrısı'nın  Çocukları ve Kül Tanrıçası'nın Kızları'nın ana duyguları sizce neydi? 3.  ktiabın ana duygusu ne olacaktır? Gtç kısmında ben adalet/güç temasını işledim. Ktk kısmında sadakat duygusunu öne çıkardım.

2. kısımda en sevdiğiniz karakter ve en sevmediğniz karakter kimdi?

2. kısımda en sevdiğiniz olay/keşke olmasaydı deseydiniz olay nedir?

İlişkiler açısından bakılırsa hangi çifti sevdiniz, hangi çift hoşunuza gitmedi?

3. kitapta ne olacak, tahminleriniz nedir?

Geyiklik amacıyla şuraya karakterlerin burçlarını bırakıyorum. 1. kısımda tam emin değildim ama şimdi emin oldum.

Tamerin: Akrep/Akrep

Kaveh: Aslan/Akrep

Venira: Başak/Yay (Ay burcu su grubu olan Akrep. Venira ve Bartan ikilisinin burçlarını bulmak beni inanılmaz zorladıı.)

Bartan: Oğlak/Yengeç

Chaezan: Aslan/Oğlak

Paiman: Aslan/Koç

Abrek: Koç/İkizler

Gelecek bölüm 3. kısım prolog bölümü olacak ve Bartan'ın babası Delger odaklı olacaktır. Bu bölümden beklentilerinizi yazın. :)

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top