2.45 Yüreğimdeki Canavar✾
Herkese Merhaba! Bölümü okuyanlar en azından kendilerini belli etmek amacıyla oy verebilir mi? Ayrıca yorum görürsem çok mutlu olurum. Lütfen varlığınızı belli edin, gösterin!
●EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA BENİ TAKİP EDİN! BÖLÜM DUYURUSU YAPIYORUM!
Yayın Tarihi: 22.01.2022 (01:13)
Bölüm Şarkısı: Tommee Profitt - In The End (Mellen Gi Remix) [Fleurie Cover]
İyi Okumalar!
✾
Naymahaen-Derhen
Bartan
İnsanın verdiği en büyük savaş, kendine verdiği savaştır her daim. Kendi yüreğindeki canavarı yenerse muzaffer olabilirdi. Savaşın bir kuralı yoktu. Kuralların olmaması daha vahşi daha saldırgan yapıyordu. Elimden geleni yapıyordum. Yüreğimdeki o korkunç canavarı yenmeye çabalıyordum. Bir kez beni yenmesine izin vermiştim. Kollarımın arasında sevdiğim insanı kaybetmiştim. O korku yüreğime hükmetmeye çalışıyor, kaybedeceksin diye baskı yapıyordu. Fakat buna inanmak istemiyordum. İnanmayacaktım. Ben bu kez kaybetmeyecektim. Hayır, canavarın tam kalbine kılıcımı saplayacaktım. Kazanan ben olacaktım.
Venira'yı dinlemek, delilikti ama ona dur diyememiştim. O deliliğe uymak istemiştim. İçgüdüsel bir karardı. Doğru olabileceğine inanmıştım. Üstelik Venira'yı Yesui gibi görmüyordum. Yesui kendisini savunmakta zorlanan birisiydi gözümde ama Venira kendini savunurdu. Söz konusu kendi savunma olunca ona güvenim tamdı. Kaybedeceğimi düşünmüyordum, düşünmek bile istemiyordum. Benim güzel Venira'm. Onun bu inatçı ve kendi bildiğini okuyan halleriyle ne yapacağımı hiç bilmiyordum. İkna olması zordu.
İsyan onun öngördüğü gibi başarılı olmuştu. İnsanların desteği bizden yana olmuştu. Samirna'dan bıkmış olan halk, benim isyan hareketimi desteklediği gibi Venira'nın sebebi bilinmeden hapsedilmiş olmasıyla beni daha da çok mağdur görmüştü. Sarayın bu isyanlara çok dayaanbileceğini sanmıyordum. Üstüne üstlük diğer aileler benden yana olduklarını belli etmişlerdi. Sarayın düşmesi zor olmayacaktı, bundan sonraki mesele önemliydi. Sarayın yapısı değişecekti. Baştan sona her kademesinde yenilik düşünüyordum. Samirna ve ondan önceki Kentair soyunun getirdiği kurallar değişmeliydi. Devlete zarar vermişlerdi. Yenilikçi olmam şarttı. Diğer yandan Ztin'e karşı kaybettiğimiz toprakları alma arzum vardı. Petur'u almak için çalışmaya başlayacaktım. Çok işim vardı.
Çadırımdan içeri amcam Uran'la Talger girmişti. Şehrin her yanını sarmış, kamp kurmuştuk. Bugünkü saldırıyla içeriye sızar ve sarayı alırdık. Kaç gündür süren bu karışıklık, sona ermeliydi. İkisine bakarak "Son durum nedir?" dedim.
Talger "Sabaha karşı şehre giriş emrini vereceğiz. İnsanların öfkesini dindirebilmiş durumda değiller, üstelik saray ordusu dağılıyor."
"Güzel." diye mırıldandım.
Amcam "Aileler bu isyanın uzamasından memnun değiller, onları nasıl susturacaksın?"
"Alacakları görevlerle susacaklardır. İsyanın bir günde olup bitmesini düşünmesinler. Kentair ailesi her ne kadar güçten düşse bile kraliyet olarak bir miktar kuvvetleri vardır. Üstelik Sakcekler'in bir kısmı da hanedanlıktan yanalar. Krallarının kaybetmesini istemezler."
"Şehrin insanları da bizimle. Tuhaf olan Samirna'nın kaçmaması, onun kaçacağını düşünüyordum. Sarayda kalması çok ilginç."
Talger "Baba, kaçıp ne yapabilir ki?"
"Saklanır ve saldırır. Kentairler, kurnazlıklarıyla ünlü bir soy. Onlardan her şey beklenir. Kaçıp Ztin'e bile sığınabilirdi." dedi. Masamın üzerindeki şehrin planına baktı ve yüzünü ekşitti."Samirna kaçmak yerine şehir halkına saldırmayı seçti. Delirmiş gibi. Bunca zamandır halkına saldırmayan kraliçe bir anda saldırmaya başladı. İnsanlara saldırmayıp yanına çekmeye çabalardı diye düşünüyordum."
Onlara Venira'nın işi olduğunu dememiştim. Venira'nın saraya sızmaktaki amacı buydu. Samirna'yı delirtmek ve kaçmasını önlemekti. Büyülerimle yapacağım demişti ve başarmıştı."Samirna'yı anlamak zor." diye mırıldandım.
Talger "Bu iş artık bitti. Taht, Mengael soyuna geri döndü. Venira sayesinde oldu, o olmasaydı başaramazdık."
"Kayıp Büyücü efsanesi doğruymuş. Soyambike'nin büyüsü kırıldı."
"Acaba Venira tahtın sonsuza dek Mengael ailesinde kalması için Soyambike gibi bir büyü yapabilir mi?" dedi sessizce.
Kaşlarımı çatmış bir şekilde ona baktım. Dediği şey delilikti. "Böyle bir şey olmayacak. Büyünün getirdiği etkiyi gördük, Talger. Uğursuzluktan başka bir şey değildi. Hem bize hem de diğerlerine kötü bir şekilde etkiler."
Amcam "Bartan haklı. Taht bizde ve sonrasında da böyle olacak. Naymahaen topraklarının sahibi olduğumuzu kanıtlamışken büyüye başvurmanın anlamı yok. Üstelik her büyünün bedeli vardır, bunu herkes bilir. Ağır bir bedel ödemeye gerek yok."
Talger "Masum bir öneriydi."
"Venira yeteneğini başka konularda kullanır, belki de hiç kullanmaz. Bunu bilemeyiz ama Soyambike gibi büyük bir büyüyü yapmasına gerek yok."
"Büyülerle tahtı elinde tutuyorlar dedirtmemeliyiz. Yaptıklarımızla öne çıkmalıyız. İnsanlar İkinci Mengael Dönemi'ni iyi bir şekilde anmalılar." dedim.
Amcam merakla "Mavi Gök insanları ne olacak? Onlara sarayda yer vermeyi planlıyor musun?" dedi.
Başımı iki yana salladım."Böyle bir şey gerekli mi?"
"Bana sorarsan gerekli değil ama onlara göre gerekli. Tanınmak ve varlıklarının kabul olmasını istiyorlar." dedi. Duraksamış, derin bir nefes almıştı."Hatta taç töreninde taçını takması için Aigerim'i söyleyenler bile var."
Öfkeyle "Saçmalık! Din ve devlet işleri ne zamandan beri bir oldu? Böyle düşünüyorlarsa neden kaybettikleri çok açıktır." dedim. Mavi Gök'le bir yere gelmeye çalışacak olanlar çok uğraştıracaktı.
Talger "Mavi Gök'le çok uğraşacağız, Bartan."
"Mavi Gök'le değil, Mavi Gök'ü kullanarak kendi saltanatlarını ilan etmeye çalışanlarla çok uğraşacağız. Bu insanların varlığı sorun. Onlar varolduğu sürece Naymahaen bir bütün olamayacak."
"Büyük bir temizlik yapman gerekecek."
Başımı hafifçe salladım."Çok haklısın, büyük bir temizlik yapmamız gerekecek. Naymahaen bitik bir devlet ve canlandırmamız şart."
Amcam "İnanıyorum, başaracaksın. Sen bizim gibi değilsin, Bartan. Farklısın. Soyambike'nin lanetinden önceki Mengael soyunu yansıtıyorsun.Onurlu, dürüst ve bilge."
"Yanımda siz olmazsanız bir şeyi başarabilmem güç, amca."
"Keşke baban da bugünleri görebilseydi. O çok isterdi, eminim."
Talger babasına bakarak "Baba, amcamın kendisinin Soyambike'nin lanetini kıracağına inandığını söylerdin." dedi. Amcama baktığımda yüzü düşünceliydi.
"Evet, derdim. O ilk başlarda kral olacağına çok inandı sonrasında kendi kral olamasa bile Soyambike'nin lanetinin kıralacağına inandı. Onunla son görüştüğümde benim kanımdan bir çocuk hükümdar olacak demişti, inanmamıştım. Delirdi gözüyle bakıyordum. İkinizde onun hayatını biliyorsunuz, cesur bir adamdı ama arzuları hiçbir zaman gerçekleşmedi. Şimdiyse onun dediği çıkıyor. Ne hissedeceğimi bilmiyorum."
"Amcam öngörülü bir adammış, baba. Şu an aramızda olsaydı, Bartan'la gurur duyardı kesinlikle."
"Kesinlikle duyardı. Tuhaf olan şey, o hiçbir zaman öngörülü olmadı Talger. Amcan hep kendi tutkularına göre yaşamayı severdi, yarın ne olacak diye düşünmedi." dedi. Sonra bana baktı, gülümsedi."Düşündüğü zaman doğru öngörüler yapabiliyormuş."
"Babam kontrolsüz tutkulara sahipti, bu onun sonu oldu." dedim yavaşça. Babama benzemekten artık korkmuyordum, bu korkuyu Venira sayesinde aşmıştım. Diğer yandan babamın hatalarını düşünmeden edemiyordum. Onun hatalarından ders almak istiyordum.Düşününce onun hatası kendi tutkularını kontrol etmekte zorlanmasıydı. Kontrollü olabilseydi şu an yanımda olurdu.
Amcam elini omzuma koymuştu."Geçmişte kalan insanları anarak üzülmeye gerek yok. Bugün bizi kutlu bir zafer bekliyor, buna odaklanalım. Her şeyin sonuna geldik." dedi ve başımı hafifçe salladım.
Saldırı emrini vermeden önce askerlerimle konuşmuştum, onlara moral vermiştim. Emrimle beraber harekete geçmiştik. Şehrin surunu aşmak zor olmamıştı. Saray askerlerine engel olmuş olan halk bizimleydi. Yakıp yıkmadan şehrin kontrolünü alma emrim vardı. İsyan nedeniyle ülke zarar görecekti, bu zararı en aza indirmek istiyordum. Başarılı olup olmayacağım tartışılırdı. Ayrıca teslim olan saray askerlerine de dokunulmayacaktı. Bize karşı istekli savaşırlarsa karşılığını almak zorundalardı.
Adım adım ilerlerken aklım Venira'daydı. Kızımızı halamlara emanet etmiştim, güvendeydi ama Venira'nın durumu kritikti. Geç kalmak istemiyordum. Kendisi korurdu, şüphem yoktu buna ama Samirna'nın yapabileceklerinin sınırsızlığı içimi ürpertiyordu. Kontrolü iyice kaybetmişti, açıktı. Çünkü geri çekilen askerleri yıkıma yol açıyordu. Yağmalanan dükkanlar, öldürülen masum insanlar. İnsanları koruyun diye bağırıyor, kendim de buna çabalıyordum. Saraya ilerlemek istiyordum ama beyhude bir çabaydı. Geri çekilen askerlerin yarattığı kaosla boğuşuyordum. Samirna kaybediyorsam ülke de kaybetmeli seçeneğini seçmişti. Belki de ona bu aklı veren Dargena'ydı. Ah, sanmıyorum.
Artem'le yanyana gelmiştik. Yüzü kir içindeydi, gözleri parlıyordu. Kılıcıyla sarayı gösterip "Sen saraya git, orayı hallet. Biz burayı kontrol altına alırız." dedi.
"Peki, gidiyorum. Bir grup asker peşimden gelsin." dedim.
Beyaz atıma bindiğim gibi harekete geçmiştim. Yüreğim hızla atıyor, kan damarlarımda durmayacak gibi geliyordu. Nabzım yüksekti. Heyecandan ağzım kurumuştu. Sarayın sur kapıları açılınca ileri diye bağırmıştım. İlk kimi bulmam gerektiğini bilmiyordum. Birçok düşünce zihnimden geçiyordu. Venira nasıldı, onu mu bulmam gerekliydi. Diğer yandan Samirna'yı devirmeden Venira'nın yanına gitmem doğru değildi. Kararsızlıklarımla boğuştuğum her an benim için vakit kaybıydı. Tehlikeli bir haldi. Boynumdaki gümüş tılsıma dokundum, gözlerimi kapattım. Ztin savaşında beni koruyan bu tılsım mutlaka doğruya yönlendirirdi. Venira'nın büyüsü hep yol gösterici olmuştu.
Samirna'ya gidecektim. Onu bulmam gerekiyordu. Gülümseyerek ilerledim. Samirna'yı bulmak zor olmamıştı. Canlarının bağışlanmasını isteyen hizmetkarları söylemişti. Onu taht salonunda bulmuştum. Tahtında oturuyordu, elleri kucağındaydı. Kızıl saçları açıktı, iki yanına dökülüyordu. Mavi gözleri ne kadar donuksa ipek mavi elbisesi bir o kadar canlıydı. Başında safir taşlarla bezeli tacı vardı. Yanında duran Venira'yı görmüştüm. Venira altın saçlarını toplamıştı, kırmızı bir tunik ve siyah pantolonu üstündeydi. Gergin duruyordu. Okyanus misali derin mavilikteki gözleri huzursuzdu. Bana bakarken başını iki yana sallamıştı. Samirna'nın kontrolden çıktığına işaretti. Kılıcımın kabzasını daha sıkı kavradım.
"Samirna, artık her şeyin sonuna geldik." dedim.
Samirna derin bir nefes aldı, yanındaki Venira'ya nefret dolu bir bakış attı. Ayağa zarifçe kalkmıştı. Birkaç basamak indi, yavaş adımlarla karşıma geçti. Soğuk bir tebessümle bana bakıyordu. "Bartan, çok uzattın. Birkaç günde bu isyan başarılı olur sanıyordum ama sen uzatmayı tercih ettin." dedi. Tek kaşı kalkmıştı. Saklı alaycılık yanıp sönmüştü gözlerinde."Basit bir hükümdar olmadığım için mutluyum."
"Sen asla basit olmadın, Samirna. Karmaşık biriydin ve bu karmaşıklık herkese zarar verdi. İsyan düşündüğümüzden uzun sürdü çünkü insanların zarar görmesini istemedim."
"İnsanlar savaşın olduğu her şeyde zarar görürler, seni budala! Bir insan ne zaman kılıcını ortaya çıkarır o zaman insanların kan ağlayacağı anlaşılmalıdır."
"Ben savaş yanlısı birisi değilimdir. Masum insanların ölmesi beni rahatsız eder."
Dudaklarını büktü."Seni rahatsız ediyorsa neden asker olmayı seçtin? Ben cevaplayayım çünkü hırslısın. Hırslarını doyuracak tek şey, savaşmak. Ben savaş sevmiyorum, masumlar ölmesin diyerek kendi vicdanını karşımda aklamaya çalışma."
"Asker olmayı seçme nedenim, günün birinde masum insanları kılıcımla koruyabilmeye dair inancımdan kaynaklı. Üstelik babama layık bir evlat olmak istiyordum."
"Babana layık evlat olmayı zaten başardın. Büyüyü bozdun, ülkeyi aldın. Daha ne yapabilirsin ki?" diye bağırdı. Birkaç adım geriledi, histerik kahkaha attı. Kahkahası sağlıklı değildi, hasta geliyordu. Sinirlerinin yıprandığına işaretti. "Daha ne yapabilirsin, tüm kuzeyi mi alacaksın?"
"Zamanı gelince olacak bir şey, Samirna."
"Belki de sadece kuzeyi almak sana yetmez, sevgili karının ülkesi olan Lussamus'u da almak istersin. Naymahaen'i basit bir kuzey krallığı yerine büyük bir imparatorluk yapmak, tam senin gibi bir adama yakışır."
"Naymahaen'in geleceğine dair kararları vermek için erken. İmparatorluk olur veya olmaz, bilemeyiz. Bildiğim tek şey, bu ülkeyi sonsuza dek yaşatma arzumdur. Bunun için elimden geleni yapacağım."
"Çok sıkıcısın, beni eğlendirmiyorsun! Evet, Samirna Lussamus'u alacağım deseydin çok daha mutlu olurdum. En azından tahtımı ve tacımı bırakırken buna değer derdim. Sense oldukça sıradanlaşmış kelimelerle karşımdasın. Tipik Mengael'sin işte, ne diyebilirim?"
"Ben burada seni eğlendirmek için gelmedim. Hakkım olanı almak için buradayım. Teslim ol, oyun bitti. Naymahaen tahtından seni indiriyorum."
Samirna kaşlarını hafifçe havaya kaldırmıştı, gülmemek için kendini zor tutuyordu."Peki, indir." diye mırıldandı. Beyaz elleri, safir taca gitmişti. Tacı başından çıkarıp yere attı. Çıkan ses koca salonu doldurmuştu. Samirna ise bakışlarını benden ayırmıyordu. "Sen benden ülkeyi aldın ama ben senden sevdiğin kadınları aldım, Bartan. Buna ne yapacaksın, hükmün buna engel olabilir mi?"
"Ne?" diye bağırdım.
"Her şeyin bir bedeli olmalı, tatlım." dedi. Sonra nefes nefese diz çökmüştü. Öfkeden ne yapacağımı bilemiyor, elim titriyordu. Samirna'nın bu halimden zevk aldığı belliydi. "Öleceğim çok açıkken yalnız ölmek istemedim ve Kraliçe'nin nedimesi olarak Venira'yı seçtim. Salona girmeden önce ona zehir içirdim. Ölüm yolunda beraberiz. Mavi Gök'ün şamanları çok yaşasın, bana yardım ettiler."
"Böyle bir kötülüğü yapmış olamazsın!"
"Yaptım! Sen bana hiçbir zaman istediğimi vermedin, tek çarem buydu. İntikam alınmalı, değil mi?"
"Seni seçmeyerek hayatımın en doğru seçimini yaptım. Bunun bedelini ben ödemeliydim, hayatıma giren kadınlar değil!"
Samirna omzunu silkti, dediklerimi duymazlıktan gelmişti."Benim içtiğim zehir hızlı bir ölüm sağlayacak ama Venira'ya acıyorum. O yavaş yavaş solacak.Birkaç güne kalmaz, bana katılır. En kötüsü ne biliyor musun? Gözünün önünde eriye eriye ölecek olması. "
"Sen adi bir kaltaksın, Kan Tanrıçası'nın diken çukurundan asla çıkmasın ruhun!" dedim ve boynunu tek hamlede gövdesinden ayırmıştım. Kafası yuvarlanmış, bedeni boş bir çuval gibi yere serilmişti. Kanı tacına doğru akmıştı. İşte dünya bir pislikten daha temizlenmişti.
Koşarak Venira'nın yanına gittiğimde Venira kollarımın arasına yığılıvermişti. Onun nefes alışları Samirna gibi değildi fakat bitkin düştüğü açıktı. Rengi solmuştu. Hayır, hayır diye mırıldanıyordum. Venira yutkunduktan sonra "Sakin ol, sakin. Zehirlenmeye yönelik hazırladığım taşım hep üstümdeydi, beni koruyacağına inancım tamdı ama bu zehir çok kuvvetli. İçimi yakıyor." dedi.
"İzin vermeyeceğim, bu sefer olmayacak." dedim. Yüzünü okşarken Venira'nın gözleri doluvermişti. Yanaklarından yaşları süzülmüştü, başını hafifçe sallamıştı."Beni duyuyor musun? Kaybetmeyeceğim!"
Venira başını hafifçe salladı, gülümsemeye çalıştı."Kaybetmek yok, asla. Ben inatçı bir kadınım, biliyorsun." dedi. Dudaklarımı ısırmıştım. Yüzünü okşarken o gözlerini kapatmıştı."Korkma, korkun beni çok yoruyor."
"Korkmuyorum, sen abartıyorsun. İnatçı olduğun kadar abartmayı da seviyorsun.Şimdi seni kaldıracağım ve bir an evvel bu zehirden kurtulacaksın. Benim sana ihtiyacım varken deli bir kraliçeye nedime yapamam."
Venira bir şey dememiş, gülmüştü. Onu kucakladığım gibi kaldırmıştım. Kollarını boynuma dolamış, başını göğsüme yaslamıştı. Odadan çıkacağımız sırada Talger ve askerler gelmişti. Ona salonu temizlemelerini ve Kentair olan herkesin tutuklanmasını emretmiştim. Suçlu olsun veya olmasın, şimdilik en doğru olan şey buydu. Bundan sonra Berude'yle gelmelerini istemiştim. Berude güvenebileceğim tek kişiydi. Samirna'nın yarattığı bu sorunu çözme konusunda yardım ederdi. Güçlü bir şamandı, biliyordum. Üstelik Samirna'nın dediği gibi olmayacaktı ki! Olmayacaktı, asla. İzin vermeyecektim, bu kez olmayacaktı. Farklı kadınlar, aynı sonu yaşamayacaktım. Bir kez daha Samirna'nın kazanmasına izin vermeyecektim.
Temiz bir odaya geçebilmiştik. Venira'yı yatağa yavaşça yatırmıştım. Sarayın hekimlerinin gelmesini emretmiştim. Ne olduğunu, ne bittiğini çözmemiz lazımdı. Samirna Mavi Gök'e atmıştı suçu ama buna da hemen kapılacak değildim. Berude'yle çözebilirdim. Tanrım! İnsan yeri geldiğinde cananı için canından vazgeçebiliyordu. Venira'yı kurtarabilmek için kendi yüreğimi düşünmeden verebilirdim, kendimden vazgeçebilirdim. Diğer yandan onu kaybedebilme ihtimali benliğimi yavaş yavaş sarıyor, korkum kontrolden çıkıyordu. Bir kez daha olmayacak diyordum, zaferime gölge düşmeyecek. Fakat hekimlerin kontrol ettiği Venira güçten düşüyordu. O zehirden nasıl kaçamamıştı ki? Hoş, kaçsa bile ne faydaydı! Samirna'nın sunduğu yemekleri yemiş, içecekleri içmişti. Onun gözeteminde kalmıştı. Yapabileceği tek şey, büyüleriyle korunmaktı ama başarılı olamamışa benziyordu.
Hekimler zehrin varlığına emin olmuşlardı, panzehri bulasıya kadar yavaşlatan ilaçlar kullanacaklarını söylemişlerdi. Yavaşlatmanın bedeli olabilir diye uyarmışlardı. Daha çok acı çekme, kimi zaman geçici körlük gibi. Ölümünü ertelemenin başka bir yolu yoktu, ne yapabilirdim? İçim ezile ezile kabullenmiştim. Kalbim eziliyordu. Hekimler odadan çıktıktan sonra küçük amcam Kcahi ile Talger'in kız kardeşi Dagasi gelmişti. Amcam uyuyakalan Venira'ya bakıp sessizce yanıma oturdu. Dagasi ise yatağın ucuna oturmuştu.
Amcam Venira'ya bakarak "Bartan, çok mutlu olman lazım oğlum. Sonunda hak ettiğin konuma geldin, her şeye sahip oldun. Neden durgunsun?" dedi. Sorusunu cevaplamak çok zor geliyordu. Cevaplamaktan kaçasım geliyordu.
Dagasi'ye bakarak "Talger ve Berude nerede?" dedim dişlerimi sıkarak.
Dagasi "Birazdan burada olurlar, Kentair ailesini tutuklamak düşündüğün kadar kolay değil. Yaşlı Kraliçe Dargena, inat ediyor."
"Geberip gitseler keşke. Onlar kadar bana zarar veren bir aile olmadı."
"Bartan, neyin var? Venira neden baygın?"
"Samirna son pislikliğini yaptı. Onu zehirlemiş, Dagasi."
Amcam Venira'ya bakarak "Kızmayacaksan bir şey diyeceğim." dedi.
"Ne diyeceksin?"
"Venira bu duruma kendi kendini getirdi. Eğer çılgınlık yapıp Samirna'ya teslim olmasaydı, bu olmayacaktı. Zaferine gölge düşürdü."
Ellerimi ister istemez sıkmıştım.Sertçe "Zaferimize gölge düştüğü yok. Venira iyileşecek ve her şey normale dönecek." dedim.
"Çok emin konuşuyorsun. Her olasılığı düşünmen önemli."
"Her olasılığı düşüneceksem şunu diyebilirim. Belki de sen onun ölmesini istiyorsun. Venira'yı asla kabullenmediniz, deli gözüyle baktınız. Ölümü sizin bir kayıp olmaz, yarar olur."
"Ne konuştuğunu bilmiyorsun. Sen üzülürsün diye üzülürüm. Ben halaların veya amcan gibi değilim. Evet, içlerinde en korkak olan benim ama sana en saygılı yaklaşan da benim. Halaların Venira ölse kutlama yapar, amcan pek fazla umursamaz. Bense sen üzülürsün diye üzülürüm. Üzüleceğini bildiğim için seni uyardım, seni hazırlamak istedim."
"Belki de bunu doğru bir şekilde yapmadın, olamaz mı? Venira ölmeyecek, böyle bir şey olmayacak."
Amcam kaşlarını hafifçe kaldırdı, başını salladı. Ayağa kalkmıştı."Seninle tartışmayacağım, kendinde değilsin. Çıkıp son durumları kontrol edeceğim. Sağda solda Kentair amblemlerini kaldıracağım." dedi.
Odadan çıktıktan sonra Dagasi gözlerini devirmişti. Bıkkın bir sesle "Bayılıyor böyle olumsuz şeyler düşünmeye." dedi.
"Korkularımı bile bile dile getiriyor. Hoşuma gitmiyor. Venira'nın ölebilme ihtimalinin bana nasıl zarar verdiğini keşke anlasa."
"Dışarıdan bakınca soğuk birisin ama içinde kırılganlık var. Kimse bu yanını göremiyor, kuzen. Görenlerse acımasızca dile getirmekten vazgeçmiyor."
"Keşke tamamen soğuk birisi olabilseydim. Daha mutlu yaşardım, değil mi?" dedim.
Kapı açılmış, içeri Talger ve Berude girmişti. Onlara hızla Venira'nın başına gelenleri anlatmıştım. Samirna'nın demiş olduğu Mavi Gök detayını da eklemiştim. Bunun gerçekliğini sorgulayacak durumda değildim. Bir yandan olabilirdi. Aigerim sevmiyordu çünkü kendisi dışında beni yönetebilecek bir rakip olarak görüyordu. Diğer yandan benim öfkemi bile bile Venira'ya dokunacak durumda değillerdi. Samirna içime kuşku düşsün diye yapmıştı yapacağını. Her şeyiyle zarardı bana. Son ana geldiğimizde bile yapacağını yapıyordu. Şaka gibi! Şu an buna odaklanmayacaktım. Venira'nın iyi olmasını istiyordum. Her şey onunla anlamlıydı, onunla güzel olacaktı. Büyük bir hanedanlık hayalimiz vardı, bunu onunla başarabilirdim.
Berude kontrolünü yapmıştı. O net bir şekilde Mavi Gök yapmadı diyemiyordu ama kesin onlar yaptı da diyememişti. Arada kaldığını söylemişti ve Aigerim'den yardım alınması gerektiğini söylüyordu. İtiraz etmemiştim. Belki de bazı soruların cevabını bulmuş olurdum. Bu durum çok canımı sıkıyordu. Zaferime gölge düşmüştü. Gerçek anlamda mutlu olamamıştım. Kral olmuştum sözde. Bir tacım, bir tahtım vardı. Fakat neyleyeyim o tahtı yanımda sevdiğim kadın olmadıktan sonra diyordum. Ben buydum. İktidar hırsıyla yanan birisi değildim, kalbimde hep sevdiklerimi yaşatma arzusu vardı. Benim asıl zenginliğim buydu. Bunu görenler hep bu yanıma saldırıyordu.
Aigerim geldiğinde ona bir şey demedim. Kendisi Venira'ya baktıktan sonra yüzü asılmıştı. Bana bakarak "Zor, Bartan." dedi.
"Neden zor?" dedim.
"Eski bir Mavi Gök zehri bu, nerede görsem tanırım. Beni eğiten şamandan öğrenmiştim. Çok az kişi bilir bunu, Berude'nin bilmemesi çok doğal."
"O zaman Samirna haklı, sizinle işbirliği yaptı ve onu zehirlediniz!" diye bağırdım.
Aigerim birkaç adım gerilemişti. Gözleri iri iri olmuş, kafasını iki yana salladı."Asla böyle bir şey olmadı. Neden kraliçemiz olacak kadını zehirleyelim? Delirmedik!"
"Bilmiyorum, Aigerim. Her şey olabilir, insanlara olan güvenim yaşadıklarım nedeniyle azaldı. Sizler gözümde her şeyi yapabilecek durumdasınız."
"Yeniden yapılanan bir devlette, hükümdarın karşısında olmak büyük bir aptallıktır. Kraliçe Samirna, sizi bize karşı zehirlemek için bunu yapmış. Adımızı kullanarak kalbinizi bize karşı karartmış."
"Benim uğraşmam gereken şeyler bambaşkayken şu an kim bana ihanet etti, sevdiğim kadın nasıl yaşayacak diye uğraşıyorum. Kusura bakma Aigerim ama sen de masum değilsin. Samirna seni ve insanlarını çözdüğü için bunu kullandı."
"Kraliçe'ye zarar vermedik, vermeyiz. Devrik Kraliçe'nin dediklerine inanmış olmanız yüreğimi derinden yaralıyor."
"Boş laflarla beni oyalama, yapman gereken şey bu zehri kırman. Venira'nın gözümün önünde acı çeke çeke ölmesini istemiyorum. Yaşamalı, yanımda olmalı ve tahtımda benimle oturmalı. Altın sarısı saçlarında Naymahaen tacını taşımalı."
"Elimden geleni yapacağım ama kendini her sonuca hazırla." dedi soğuk bir sesle. Yan taraftaki Berude'ye baktı."Berude, benimle gel. Beraber okumamız gereken kitaplar var. Kraliçe'yi yaşatmamız şart oldu. İsmimizdeki kara lekeyi temizlememiz lazım."
Bir şey demedim, derin bir nefes aldım. Berude ve Aigerim, odadan çıkmıştı. Talger'se yanıma gelmişti. Üzgün bir sesle "Hayalimiz neydi, ne oldu? Böyle olmasını istemezdim." dedi.
"Her şey düzülecek, Talger. Ben inanıyorum. Venira uyanacak, yanımda olacak. Onu kaybetmeyeceğim. Samirna bana karşı bir kez daha kazanmayacak." dedim. Dolan gözlerimi elimin tersiyle silmiştim. Ağlamayacaktım, göz yaşı dökmeyecektim."Sen git, ben burada kalacağım. Gece boyunca Venira'yı izlemem gerek."
"Bartan, kendini yıpratma. Naymahaen'in sana ihtiyacı varken sorumluluklarından kaçamazsın."
Elimi havaya kaldırdım, derin bir nefes aldım."Her şeyi biliyorum, her şeyin farkındayım. Sadece bu gece onun yanında olmak istiyorum. Buna ihtiyacım var, anla. Yarın tüm sorumluluklarımla yüzleşeceğim."
"Yarın bahane istemiyorum. Artık kralsın, sorumlulukların bir bölüğü yönetmeye benzemez. Omuzlarında bir ülkenin sorumluluğunu taşıyorsun."
"Sorumluluktan kaçan birisi olmadım, olamam. Yarın kral olarak tüm sorunlarla yüzleşeceğim, sadece bugün için olmayacağım." dedim. Beni anlamasını istiyordum. Talger buruk bir tebessümle bana baktı.
"Kralım ne derse, o. Ben son kontrolleri yaparım, sen bu gece kafanı toparla. Pek iyi görünmüyorsun. Yesui zamanında acını haykırmıştın, şimdiyse hislerini bastırmayı seçiyorsun. İçin acıyor ama bastırarak daha büyük bir yıkıma yol açacaksın.Bu daha tehlikeli, senin için endişelenmeme neden oluyor."
"Benim için endişelenmene hiç gerek yok. Çünk ben Venira'yı kaybetmeyeceğim, beni anlıyor musun? Gerekirse ölüme meydan okurum, ölümle savaşırım." dedim. Talger bir şey diyecekken kapıyı gösterip gülümsedim."Şimdi odadan çık, dinlenmek istiyorum."
Talger odadan çıkmıştı. Derin bir nefes alıp ellerimi sıktım. Yesui'de hissettiklerimi hatırlamak dahi istemiyordum. O acının kavuruculuğunu hatırlamak, büyük bir işkenceydi.Çevremdekiler tekrardan bu acıyı yaşayabileceğimi diyorlardı, kendini hazırla diyerek sözde beni uyarıyorlardı. Hiçbir şeyden haberleri yoktu. Acının yüreğimi nasıl yaktıklarından bihaberlerdi. Dışarıdan bakınca evet, acıydı. Derinliğini sorgulamıyorlardı. Ben kollarımın arasında sevdiğim kadını kaybetmiştim, ölümden bile beterdi. Şimdi diğer kadını kaybedecek değildim. Kalbim bir kez daha bu acıyı kaldırmazdı. Savaşmak durumundaydım.
Yatağa kıvrılmıştım, uyuyan Venira'ya baktım. Elimin tersiyle yanağını okşadım. Dudaklarımı dişlemiştim. Onu kaybetme korkusu içimi yakıyordu. Kendisini koruyacağına beni öyle güzel ikna etmişti ki, tarifi yoktu. Herkesi yenerdi gözümde. Beni bile yenerdi. Hayata tutunma arzusu güçlü olan birisiydi. Görüyorum ki, gözümde büyütmüşüm. Venira bir yere kadar kendini savunabilirmiş. İşte yine aynı hatayı yaptığımı gösteriyordu. Yanlışı göre göre yapmaktan vazgeçmiyordum. Yesui'yi de böyle kaybetmemiş miydim? Hatayı görüyordum ama düzeltmiyordum. Sonrasında sevdiklerim zarar görüyordu. Ben çaresizce izliyordum, bir şey yapamıyordum. Benim hatamdı, benim aptal kafam yüzündendi.
Aptal! Bir boku da becer, değil mi? Güçlü olmak bu muydu, değildi. Güçlü olan sevdiği herkesi korurdu, herkesi mutlu etmeyi başarırdı. Zayıf olan sevdiği herkesin zarar görmesine neden olurdu. Zayıftım, zayıf. Venira'ya engel olabilirdim, karşı çıkabilirdim. Dediği gibi olmuştu her şey. Venira'nın ani tutuklanışı insanları daha da öfkelendirmiş, tamamen benden yana olmuşlardı. Üstelik Venira büyüleriyle Samirna'yı delirtmişti, insanlara daha sert davranmasını sağlamıştı. Fakat her şeyin bedeli vardır. Samirna öleceğini biliyordu, ölmeden önce son kötülüğünü yapmak istemişti. Kahretsin! Beceriksizlikti.
Sabah olmamıştı desem yeridir. Gece bitmediği gibi Venira'nın inlemeleri daha da huzursuz olmama neden olmuştu. Acı çekiyordu, bir şey yapamıyordum. Çaresizlikle sınanıyordum. Gün doğduğu zaman gözlerini aralamıştı. Derin derin nefesler alırken terliyordu. Sahrnei'ye bakar gibi ona bakmıştım. Terini silmiş, kıyafetlerini değiştirmiştim. Kahvaltıyı beraber yapmıştık. O sıcak çorba içerken ben bir parça ekmeği zar zor yemiştim. İyi olacaksın diye mırıldanırken hekimler gelmişti. Venira'nın yanından ayrılmak istemiyordum ama Talger'e verdiğim söz vardı. Ben kraldım, sorumluluğum ağırdı. Venira'nın dizlerinin dibine kapanıp ülkeme karşı taşıdığım sorumluluktan kaçamazdım.
İlk önce kraliyet fermanı yayınlamıştım. Kentair döneminin sona erdiğini, Mengael döneminin başa geçtiğini ilan etmiştim. Diğer ülkelere de bunun bildirisini gönderecektim. Samirna'ya nasıl davranıyorlarsa bana da aynı şekilde davranmayacaklardı. Buna izin vermemek için kendimi göstermem şarttı. Diğer yandan sarayda da düzenlemeler olacağını ilan etmiştim. Şimdilik benim görevlendirdiğim insanlar bakacaktı. Her şeyi rapor etmelerini istemiştim. Gelen raporlara göre adımlar atacaktım.
Tutsak olan Kentairler'i ziyaret edecektim. Hepsini zindana attırmıştım. Kimileri hak etmişti, kimileri ise önlem içindi. Mesela Yasain'i önlem amacıyla zindana göndermiştim. Bize bu zamana kadar yardım eden birisini yargılayacak değildim. Dargena ise yaptıklarının hesabını verecekti. Torunu benim kılıcımla hızla ölmüştü. Aklım olsaydı, onu yargılatırdım ama öfkeyle hareket etmiştim.
Zindanlara inmiştik. Emrimle Yasain'in serbest kalmasını istemiştim. Artem'i daha fazla eşinden mahrum bırakamazdım. Dargena'nın karşısına geçmiştim. Yaşlı kadın, gerçek bir kraliçe olarak karşımdaydı. Yere serpilmiş samanların üstünde oturuyordu. Beyaz saçları açıktı. Soluk pembe elbisesi kirlenmişti. Yüzünde sukunet hakimdi. Beni görünce dudakları kıvrılmıştı. Bıkkın bir sesle "Kutlarım seni, Kral Bartan. Kentair dönemini kapattınız, majesteleri." dedi.
"Herkes hakkettiği yerde, Dargena." dedim.
"Kentair döneminin hiçbir zaman sona ereceğini düşünmemiştim. Soyambike'nin büyüsüne çok inanıyordum. Oysa güvenmemem gerekirmiş. Birileri bunu bozabiliyormuş."
"Herkesin bozabileceği bir büyü değildi. Venira güçlü bir büyücüydü, başardı."
"Büyücülükteki hünerlerini gösterdi, saygım sonsuz. Diğer yandan onun soyunda hiç büyücü yokken nasıl böyle güçlü onu anlamıyorum."
"Bunu sorgulamak ne senin haddine ne de benim. Venira bu güçlere sahip, gerisi bizi alakadar etmiyor."
"Güçleriyle başa çıkabilecek mi? Ben ihtimal vermiyorum. Deli bir soydan geliyor."
Hafifçe gülmüştüm. Venira'yı hafife alıyordu."O, kuzeyin değil tüm diyarın göreceği en güçlü kraliçe olacak. Kendisi bunu kabullenmiyor ama ben buna inanıyorum."
"Nasıl?"
"Onun damarlarında Oztavin'in kanı akıyor. Delilik var, itiraz etmiyorum. Diğer yandan iktidarı nasıl kontrol edebileceğini biliyor. Oztavin'in başarılarını biliyoruz, Lussamus'u yoktan var etti. Venira, dedesi gibi yapacak. Naymahaen'i güçlü kılacak."
"Boş hayaller bunlar."
"Hayallerim gerçekleşecek, Dargena. Sen göremeyeceksin çünkü yargılanacaksın. Sen, oğlun ve diğerleri. Sizden yana olan herkesi yargılayacağım. Gazap Tanrısı'nın adalet kılıcı, sizin boynunuzu kesecek."
"Delirmiş olmalısın! Bizi ortadan kaldırırsan bu sarayda kim sana yardımcı olacak?"
"Sizler yüzünden hak ettiği konuma gelememiş birçok insan bana yardımcı olacak. Yetenekli insanlar yerine sadakatini sunan insanlarla oldunuz. Devletin temelini sarstınız. Şimdi bedelini ödeyeceksiniz."
"Cesaret edemezsin! Kentair hanesini kimse ortadan kaldıramaz."
Dudaklarımı büktüm."Böyle bir niyetim yok." dedim, elimi boşluğa savurdum. Kollarımı birleştirmiştim."Bunu yaparsam şu anlık yanımda olan hanelerin yüreklerine korku tohumu ekerim. Bu tohum ileride bana ihanet olarak döner. Kendilerini korumak için arkamdan saldırırlar."
"O zaman ne yapacaksın?" diye tısladı.
"Kontrol altında tutacağım. Kentairler için yepyeni bir dönem olacak. Çürük elmaları temizlenecek, geriye kalanlar gözetim altında olacak. Sizin başa geçtiğinizde bize yaptığınız gibi olacak. Tabii biz büyüyle sizi ezmeyeceğiz."
"Herkes hakkettiğini yaşarmış. Babam bu sözü bana sık sık söylerdi. Şimdi anlıyorum. Kentair hanesi, hak ettiği sonu yaşıyor. Diğer yandan senin yüreğinde hep bir korku olacak. Ben ve ailem gibi olmaktan korkacaksın, Bartan. Koskoca Soyambike'nin hanedanlığı yıkıldıysa herkesin hanedanlığı yıkılır diyeceksin. Ömrün boyunca saltanatında huzur bulamayacaksın."
"Sözlerinle beni sarsamazsın. Bir kaya gibi sertim, sarsılmam." dedim. Birkaç adım yaklaştım. Demir parmaklıkları tutmuştum."Üstelik kibrine hayranım. Acaba benim soyum gibi olsaydın ne olurdu, merak ediyorum. Naymahaen'i kuran benim atalarımdı, Dargena. Sen ve senin soyun, bize hizmet ettiniz. Soyambike öncesinde nasıl kapımızda kul olduğunuzu unutmuş gibisin. Soyambike bile tahtı nasıl aldığı açık. Bence kendini ve kanını abartma. Naymahaen artık gerçek hükümdarında. Tarih seni ve soyunu her daim lanetleyecek."
"Dediğin olmayacak!"
"Olacak, Dargena. Kaçışın yok. İnsanlar sana ve Samirna'ya nasıl lanetler edecekler, hayal bile edemezsin."
"Ben elimden geleni yaptım. Naymahaen için en iyisini istedim. Şunu biliyorum, sen benden iyi olmayacaksın."
Gülümseyerek "Keşke bunu görebilsen, Dargena ama göremeyeceksin. Yargılandıktan sonra idam emrini vereceğim. Halkının önünde zehir içerek idam edileceksin. Senin için merhametli bir son." dedim.
Yaşlı kadın, korkmuş bir halde bana baktı. Kafasını iki yana sallayarak "Hayır!" diye mırıldandı.
"Gerçeği kabullen. Oyun bitti. Sen ve peşinden gelenler ölecek. Halka açık olacak bu. Kimse unutamayacak. Belki de yaktırdığın birçok canın bedeli bu olur."
"Bana bunu yapamazsın."
"Ne yapacağımı düşünüyordun? Ömür boyu ev hapsi mi? Asla! Fazla merhametli olurdu. Sen ve Samirna, Yesui'nin kanını akıttınız. Doğmamış bebeğimin katili oldunuz. Tüm bunlar yetmezmiş gibi Venira'mı da benden almak istediniz! Beni siz bu hale getirdiniz. Hak ettiğin sonu yaşayacaksın." dedim sertçe.
Dargena bir şey dememişti. Ben geri çekildim. Ona yaşayacağı sonu söylediğim için mutluydum. Garip bir mutluluktu bu. İçimde yanan yangına bir miktar su dökülmüştü. Onlar yüzünden sevdiğim insanları kaybetme korkusu yaşıyordum. Tekrar tekrar yaşadığım bir döngüydü. Tepkimi koymuştum. Yaşadıklarımın intikamı. İçimi soğutmazdı, biliyordum. Yine de cezalandırmak istiyordum. Sorumlu olan herkesi cezalandırmak, adil bir hayat arzumdu. Masumlara zarar veren zalimler, ceza çekmelilerdi. Komik olan şey, kendilerinin asla cezalandırılacaklarını düşünmemeleriydi. Adaletten kaçabileceklerdi sanki. Mümkün değildi.
Siulin'in zindanının önünden geçerken durmuştum. Bu kadına bakakalmıştım. Bir zamanlar babamın aşkından öldüğü kadındı. Tutkuyla sevse bile kavuşamamıştı. Onu cezalandıracak mıydım? Herkes babamın ve ailemin ölümünde onu suçluyordu. Annemi ve bizi kıskanmıştı, bizi ortadan kaldırmak için soyguncu çeteleri ayarlamıştı. Efsane buydu. Fakat Siulin son zamanlarda bunu yapmış gibi bir hava vermemişti. Beni destekleyen tutumları olmuştu, yeri geldiğinde koruyup kollamaya özen göstermişti. Şimdi onu diğer Kentairler'in yanında tutmak, haksızlık gibi geliyordu. Her şeye rağmen Siulin yaşamayı hakkediyordu. Yaptığı iyilikler onu kurtarırdı.
Yanımdaki askere açın kapıyı dediğimde asker şaşkınca bana bakmıştı. Emrimi yinelettiğimde kapı açılmıştı. Siulin bana bakmıştı. Şaşkın duruyordu. Oturduğu yerden ayağa kalkıp saygıyla dizlerini kırmıştı. Başı eğikti. "Özgür kalman, doğru olacak. Saygın bir hanım olarak yaşama devam edeceğini düşünüyorum." dedim. Başını kaldırıp bana baktı. Ne dediğimi anlamamış gibiydi."Özgürsün, cezalandırılmayacaksın."
Siulin "Yanlış duydum sanmıştım. Cezalandırılacağımı sanıyordum."
"Neden?"
Buruk bir tebessümle bana baktı."Neden diye soruyor musun? Nedeni basit. Geçmiş yüzünden, Bartan. Ailenin ölümü nedeniyle cezalandırırsın, daha kişisel bir sebep olmuş olur."
"Halam Cirina, inatla masum olduğunuzu savunuyor. Ölümün ardında başka şeyler olabileceğini söylüyor. Rozarv'da bunu çözeceğim demişti ama çabaları boşuna oldu.Onun gibi değilim, babamın ölümünde bir bağın olduğuna inanıyorum ama onu öldürecek kadar kin duyduğunu düşünmüyorum. Öyle olsaydı, bana sahip çıkmazdın. Kral olmam için gizliden gizliye yardım etmezdin."
"Bakış açın değişmiş." diye mırıldandı. Gözleri dolmuştu. Kirlenmiş olan elbisesinin koluyla silmişti.
"Ağlamana gerek yok, sana merhamet göstermiyorum. Adil olmaya çabalıyorum. Önüme doğrularla yanlışları koyuyorum. Doğrular daha baskın geliyor."
"Baban yaşamış olsaydı, seninle çok gurur duyardı."
"Babamı anmanın bir anlamı yok."
"Var!" diye bağırdı. Birkaç adım gerilemiştim. Onunsa yaşları yanaklarından süzülüyordu."O, bugünler olabilsin diye büyük bir oyuna girişti. Beni de peşinden sürükledi."
"Nasıl bir oyun?"
Siulin başını salladı. Yüzünde acı hakimdi."Sana diyemem, yasak. Belki bir gün öğrenirsin diyemiyorum aynı zamanda. Çok karmaşık bir konu. Bilmen gereken tek şey, baban kral olmayı çok istedi ama olamayacağını öğrenince kendi tohumlarından birisinin kral olması için bir şeyler yaptı."
"Babam beni korkutuyor. Karanlığa bulaşmış gibi geliyor. Bu karanlıkta yalnız değildi, yanında seni de sürükledi."
"Annense kurbanı oldu. Baban böyle arzular peşinde koşmasaydı, annen daha mutlu bir hayatı olurdu. Bundan çok eminim."
"Siulin, bence geçmişi konuşmayalım. Talger, ilgilensin. Sonrasında yine Kentair içinde yardımcı olman gereken meseleler olacak. Samirna'nın evlatlarını büyütmek gibi. O çocukların, gözümün önünde büyümesini istiyorum. Böylece başkaları kullanmasın. Bu konuda yardım alabileceğim çok az insan var."
"Sorun yok, ben o çocukları büyütürüm."
"Güzel. Şimdi gitmem lazım." dedim.
Siulin'i serbest bırakmak, yüreğimi inanılmaz rahatlatmıştı. Babam hakkında dedikleri ayrı düşündürücüydü. Amcamın dedikleriyle çakışan şeylerdi. Huzursuz olmuştum. Babam sırf kendi çocuklarından birisi kral olsun diye büyük bir şeye kalkışmış olamazdı. Babam bize düşkün birisiydi. Evet, anneme aşk dolu bakmıyordu ama ben ve kardeşlerimi ayrı seviyordu. İçim acıyordu. Siulin'in imaları, babamın hırsılarını her şeyden üstün tuttuğunu gösteriyordu. Benim gözümde babam, kahramandı. Örnek almam gereken insandı. Gözümde bu kadar yücelttiğim insanı değersizleştirmek, istemiyordum.
İçim bunalmıştı. Daha fazla babamı düşünmek istemiyordum. Zaten kral olmamla birçok sorunla boğuşuyordum. Üstüne geçmişin karanlığını çekmek istemiyordum. Kral olmakla her şey çözülmüş olmuyordu. Her şey yeni başlıyordu. Hiçbir şey eskisi olmayacaktı, buna izin vermeyecektim. Şu düzeni kurabilirsem her şey yoluna girerdi. Bunun için çok sabırlı olmam gerekiyordu. Sabır, sabır ve sabır. Fırtına Tanrısı, insan güç verirken onun kaldırabileceği kadarını verirdi. Ben kral olduysam bunu kaldırabileceğim içindi. Ben kral olmak için vardım bu hayatta. Kaçmaya çalıştığım kaderimi kucaklamalıydım.
Aradan geçen günler Venira'yı iyileştirememiş, daha kötü olmasına neden olmuştu. Zehir, bedeninden temizlenememişti. Ne sarayın hünerli hekimleri ne de Mavi Gök şamanları bir şeyler yapabilmişti. Beni deli etmişti bu durum. Venira acı çektikçe ben kahrolmuştum. İçim ezilmişti. Keşke onun çektiği acıyı ben de çekebilseydim.
"Aigerim, bana onu iyileştirebileceğini söylemiştin!" dedim. Sertçe ona döndüm. Karşımdaydı."Fakat başaramadın. Belki de onu bilerek kurtarmak istemiyorsun."
Aigerim "Kraliçe'nin ölümü bana bir şey sağlamaz, majesteleri. Neden bunu yapayım, neden sizin öfkenizi üstüme çekeyim? Onu kurtarmak için elimden geleni yaptım ama olmadı. Zehri biliyorum ama panzehri bulamıyorum."
"Bulmalısın!" diye bağırdım. Ardından kendime şarap doldurmuştum. Yeni çalışma odamdaydık. Henüz Samirna'nın izleri silinmemişti ama kullanıyordum. Kadehimi yudumladım, ona baktım."Bulmazsan seni sorumlu tutarım. İnan, ölmekten beter olursun."
"Sınırınızı aşıyorsunuz."
"Aşmıyorum, Aigerim. Siz kendinizi mağdur göstermek için elinizden gelen her şeyi yaptınız. Dışlanmışlığın verdiği ezikliği buna kullandınız, merhametime oynadınız."
"Biz her daim yanınızda olduk. Naymahaen'i yönetmesi gereken insanlar sizsiniz. Mengael kanı, Gök'ün seçtiği kan. Bunu savunduk."
"Bu çok eskidendi. Şimdi savunma nedeniniz, kendi çıkarlarınız! Bunu göremeyecek kadar aptal mıyım? Salak bir çocuk mu görüyorsun karşında?"
"Çok yanlış yorumluyorsunuz. Biz sizi desteklemek istiyoruz."
Kafamı iki yana salladım, güldüm. Kadehimi bitirip sertçe masaya koymuştum."Zerre inancım yok, Şaman. Fakat sizi yanımda tutmam lazım aksi halde arkamdan ilk fırsatta iş çevirirsiniz."
"Peki biz neden şimdi yanınızda olacağız? Bunca hakaretten sonra neden sizi destekleyelim?"
"Çünkü bana karşı çıkarsanız insanlar sizi sorgular. Kentairler ile aralarındaki sorun açıktı ama Mengaeller'le neden sorun oluştu derler. Ardından belki de sorun hanelerde değil, sizde olduğu anlaşılır."
Yüz ifadesi bozulmuştu, öfkeyle soluduktan sonra bakışlarını kaçırdı."Sözlerinizi acınıza vererek ciddiye almayacağım. Şunu bilin, size sadığız. Sadakatimizi sorgulamanız zararınıza olur."
Kapım tıklandığında gel dememle içeri tanımadığım bir adam girmişti. Bu adamı daha önce görmüştüm sanırım. Galiba tapınaktaydı, öyle hatırlıyordum ama emin değildim. Kahverengi saçlarını at kuyruğu yapmıştı. Olağanüstü güzelliği hayranlık bırakıyordu. Kahverengi gözleri derindi. Griler içindeydi. Rahat bir şekilde karşıma geçti, önüme minik bir şişe koydu. Gözlerimi kısarak şişeyi alıp incelemeye başladım."Ne bu?" dedim.
Adam "Yıldızlara Fısıldayan Kraliçe için ilaç, Kralım. Basit bir zehrin bu kadar abartılıyor olması, rahatsız etti."
Aigerim öfkeyle "Basit bir zehir mi? Mavi Gök'ün en güçlü zehri bu!" dedi. Adam elini havada sallamıştı. Alaycı bir şekilde Aigerim'e bakıyordu.
"Yaşlı bunak, kendi yaratıcınla benim yaratıcılarımı karıştırma. Kül Tanrıçası'nın şifa olamayacağı bir zehir yok. Kraliçe içer içmez uyanacak." dedi. Bana döndü, gülümsedi."Ah, kendimi tanıtmadım. Ben Kül Tanrıçası'nın izinden giden Kül'ün Oğlu. Bundan sonra Kral Bartan ve Kraliçe Venira'nın yanındayım. Sarayınızda kalmak benim için onurdur."
"Ne?" dedim.
"Kralım, bana ihtiyacınız var. Kraliçe Venira'nın daha da çok ihtiyacı var. Zira aklından geçen düşünceler çok çılgınca. Ben olmazsam özgür iradesine kapılıp tüm planları bozacak."
Şişeyi elime aldım. Tuhaf. Adamın kalması gerektiğinin farkındaydım. Yavaşça "Şişedeki sıvı sayesinde Venira hemen uyanırsa kalacaksın." dedim.
"Kuşkunuz olmasın, acaba nasıl bir odam olacak? Kardeşim Gazap'ın Oğlu gibi mütevazi takılmayacağım. Fazla süründüm, rahat bir yaşam hakkım."
"Gazap'ın Oğlu mu? Delirmiş olmalısın, bu isimler nasıl isimler? Hiç iyi his uyandırmıyor." dedim. Bu isimler güçlü büyücülere işaret ediyor. Bu düşüncemi kendime saklamam iyi olacaktı.
"Tanıdığınız en iyi insan değilim ama ihtiyacınız olan insan benim. Hisleriniz buna yönelik olmalı, efendim.Ah, siz bir an evvel ilacı içerin. Daha konuşacağımız çok şey var."
Aigerim "Şaka bu! Bir meczupun ilacını içirmeyin, lütfen."
"Aigerim, karışma. Madem elimde bir çare var, kullanacağım. Kül'ün Oğlu, benimle gel." dedim.
Odadan çıktım. Elimdeki şişeyi tutarken kalbim heyecanla atıyordu. Venira'yı iyileştirirse bu deli adam isterse sarayın en gösterişli odasını istesindi. Hiç düşünmeden verecektim. Yanımızda onun gibi birisinin olması iyi olabilirdi. Zaman değişik bir zamandı. Güçlü olmak için her şeyi yapmamız gerekiyordu. Yanımızda kim olsa kârdı. Kül'ün Oğlu adını taşıyan güçlü bir büyücünün faydası çok olurdu. Kendisinin amacı bu gibi duruyordu. İlginç olan bu adama bir anda duyduğum güvendi. Tanımıştık hissi yoğundu ama bağlı olmadığımın farkındaydım. Zarar vermeyecekti. O farklıydı.
Odaya girdiğimde Venira uyutulmuş haldeydi. Sarı saçları yastığa yayılmıştı. Rengi soluktu. İçerisi ise lavanta kokuyordu. Beyazlar içindeki sevgilimin yanına oturmuştum. Solgun dudaklarına elimdeki sıvıyı dayamıştım. İçmesi için yardımcı olmuştum. Şişe bitmişti ama o uyanmamıştı. Kül'ün Oğlu'na bakıp "Neden uyanmadı?" dedim.
Kül'ün Oğlu "Fırtına Tanrısı nasıl işlemiş ruhuna, nasıl belli ediyorsun kendini? Korkma, uyanacak."
"Onun derin gözlerini görmeye hasretim, anla. Kaybetmek istemiyorum." dedim. Yavaşça Venira'nın yanağını okşadım. "Venira, benim varlık sebebim. Ona olan aşkımın tarifi olamaz."
"Bu aşk için her şeyi yapar mısın? Venira ne isterse yapacağın anlamına mı geliyor?"
Başımı hafifçe salladım. "Evet, yaparım. O da ben ne istersem yapar. Biz birbirimize bu şekilde söz verdik."
"İşte bu tüm planları sarsar." diye mırıldandı.
Tam bir şey diyeceksen Venira Bartan demişti. Ona bakmıştım. Gözleri aralanmış, derin derin nefes alıyordu. Hafif terlemişti. "Venira, benim altın saçlı kraliçem." diye fısıldadım.
Venira "Bak, beni kurtardın. Sana inanıyordum."
Gülümsemiştim. Ben onu kurtarmak için her şeyi yapardım. "Aşkım, seni kurtarmak için her şeyi seferber ettim ama çözüm beklenmeyen birisinden geldi. Seni hayata bağlayan adam, Kül'ün Oğlu." dedim ve onu gösterdim.
Kül'ün Oğlu birkaç adım öne çıktı. Venira şaşkın şaşkın bakıyordu. "Ben bu adamı tanıyorum, daha önce gördüm."
Kül'ün Oğlu "Sevgili kızım, bizim ruhlarımız daha önceden tanışıyordu. İkimizde aynı yaratıcıya bağlıyız. Kül Tanrıçası'nın korları ruhunda."
"Dediğinden bir şey anlamış değilim."
"Hemen anlamana gerek yok, zamanımız bol. Bundan sonra senin çılgınca adımlar atmanı önlemek için buradayım. Özellikle senin için geldim."
Venira bana kuşkuyla bakıyordu. Omzumu silkip "İnan bir fikrim yok." dedim.
Venira "Seni dinler miyim, bilmiyorum. Diğer yandan sana güvenmem gerektiğini hissediyorum. Çok ilginç."
Kül'ün Oğlu "Kraliçem, bana güvenmek sana zarar vermez. Çok faydam dokunacak, sen iste. Gazap'ın Oğlu, Tamerin'i koruyor. Aynı şeyi ben de sana yapacağım."
"Bakalım ondan daha iyi olacak mısın?"
"Bunu hedeflemiyorum. Benim hedefim kendine zarar vermeni önlemek. İşim zor gibi duruyor, Bartan bile içindeki deliliği tam anlamıyla bastıramamışken benim şansım nedir, bilemiyorum."
Gülerek "Saçmalama, Büyücü!" dedim.
"Hiçbir şey bilmiyorsun. İkiniz birbirinize çekildiniz çünkü şifa olmanız içindi. Sen Bartan onun lanetini durduracaktın aşkınla, Venira ise sana duyduğu aşkla koruyacaktı. Hafife alınan şey, Venira'nın delilik laneti oldu. Sen ne kadar çok sevsen de Venira bu laneti kısmen kırdı."
Venira'ya baktım. Bana bakıyordu. Büyücü'nün dediklerinden hoşnutsuzdu. Yanağını yavaşça öptüm. "Ben onu her haliyle kabul ettim. Kalbim ve ruhum ona ait."
Venira gülümseyerek "Beni iyileştirmeye devam edecek, Kül'ün Oğlu. Şifalanmam bitmedi." dedi.
Kül'ün Oğlu "Aşk kuşları!" dedi alaycı bir şekilde.
"Her ne olursa olsun, biz bir hanedan kuracağız. Güçlü bir hanedanlık, güçlü bir krallık. Aşkımız bunu da başaracak."
Venira'yı göğsüme bastırdım, onu sardım. Venira'yı seviyordum, o da beni seviyordu. Birbirimiz için en doğru insandık. Deli büyücünün dediği gibi şifa olmak için karşılaşmıştık. Başarılı olmuştuk. Bence ondaki deliliği durdurmuştum. Nasıl kısmen olabilirdi ki? Benden sakladığı şeyler var demek oluyordu. Zamanla öğrenirdim bunu. Ona göre Venira'yla aşardık. Bizim aşamayacağımız bir şey yoktu. Yan yana oldukça bizi yenebilecek bir güç yoktu. Güçlü bir hanedanlığın temelini atacaktık. Naymahaen'i zirveye taşıyacak, kuzeyin en güçlüsü yapacaktık. Kuzey bizim gibi hükümdar görmemiş olacaktı. Tarih bizi unutmayacaktı.
✾
rei-nia 2. kitap boyunca yaptığın görsel çalışmaları için çook teşekkür ederim! Serinin finalini beklemek istemiyorum bu teşekkür için. Sayende kimler kimlerle oldu. Hayallerimi gerçeğe dönüştürdün. 🥺
✾
✾Samirna'nın son hamlesi için düşünceniz nedir? Samirna ve Kentair dönemi hakkında düşünceniz nedir?
✾Mavi Gök, Venira'nın zehirlenmesinde rol oynamış olabilir mi? Yoksa Samirna'nın bir iftirası mıydı?
✾Kül'ün Oğlu'nun gelişi için düşünceniz nedir? Venira'nın düşüncelerini etkiler mi?
✾Bartan-Venira birbirilerine iyi geldiler mi?
Eveet! 2. kısım bitti. Yine aynı çalışma altında 3. kısma geçiyoruz! 3. Kısım adı ise Fırtına Tanrısı'nın Oğulları. Bu isme göre 3. kitapta neler olabilecek, yazın derim. Gelelim sorulara;
○Gazap Tanrısı'nın Çocukları ve Kül Tanrıçası'nın Kızları'nın ana duyguları sizce neydi? 3. ktiabın ana duygusu ne olacaktır? Gtç kısmında ben adalet/güç temasını işledim. Ktk kısmında sadakat duygusunu öne çıkardım.
○2. kısımda en sevdiğiniz karakter ve en sevmediğniz karakter kimdi?
○2. kısımda en sevdiğiniz olay/keşke olmasaydı deseydiniz olay nedir?
○İlişkiler açısından bakılırsa hangi çifti sevdiniz, hangi çift hoşunuza gitmedi?
○3. kitapta ne olacak, tahminleriniz nedir?
Geyiklik amacıyla şuraya karakterlerin burçlarını bırakıyorum. 1. kısımda tam emin değildim ama şimdi emin oldum.
Tamerin: Akrep/Akrep
Kaveh: Aslan/Akrep
Venira: Başak/Yay (Ay burcu su grubu olan Akrep. Venira ve Bartan ikilisinin burçlarını bulmak beni inanılmaz zorladıı.)
Bartan: Oğlak/Yengeç
Chaezan: Aslan/Oğlak
Paiman: Aslan/Koç
Abrek: Koç/İkizler
Gelecek bölüm 3. kısım prolog bölümü olacak ve Bartan'ın babası Delger odaklı olacaktır. Bu bölümden beklentilerinizi yazın. :)
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top