2.21 Babamın Oğluyum✾
Herkese Merhaba! Bölümü okuyanlar en azından kendilerini belli etmek amacıyla oy verebilir mi? Ayrıca yorum görürsem çok mutlu olurum. Lütfen varlığınızı belli edin, gösterin!
●EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA BENİ TAKİP EDİN! BÖLÜM DUYURUSU YAPIYORUM!
Yayın Tarihi:04.10.2021 (21:02)
Bölüm Şarkısı: Léa Castel - Amour à la haine
İyi Okumalar!
✾
Naymahaen - Rozarv
Bartan
Ani bir gürültüyle uyandırılmıştım. Yangın haberiyle ne olduğumu şaşırmıştım. Nasıl oldu, kim yaptı hiçbir fikrim yoktu. Mutfak bölgesinde çıkan bu yangın yayılmıştı. Kız acemilerin yatakhanelerinin ve onların cezalarının verildiği hücrelere bir kısmına kadar yayılmıştı. Gelen raporda herkesin çıkarıldığı söylenmişti. Nöbetçi askerin beyanı buydu. Tek tek baktığımda altın saçlı askerimi görememiştim. Her yere bakmıştım. Revirlere, dışarıda olan askerlere, yangın söndürme ekibinde. Fakat yoktu. Eypala'yı görmüştüm. En son çıkanlardandı. Arkadaşlarıyla konuşuyordu. Korku yüzündeydi. O bile buradaysa Venira neredeydi? Yerin altındaki o hücrelerde yangının kontrol altında alınması zordu.
Eypala'ya bakarak Talger'e "Venira nerede, Talger?" dedim.
Talger "Çıkarılmadı mı? Nöbetçi subay çıkarıldığını söylemişti."
"Hayır, yok." dedim. Gözlerimi kapattığımda yangının ortasında kalmış olduğunu görüyordum."Gitmem lazım, orada Talger. Hücresinde hapsolmuş halde."
"Delirdin mi?"
Kafamı iki yana salladım."Venira'yı kurtarmam lazım, ölüme terk edecek değilim." dedim. Talger'in yanından ayrılmıştım.
Yangın alanına geldiğimde söndürmeye çabalayan askerler vardı. İki battaniyeyi kapmıştım. Üstüme örttükten sonra yangın alanına dalmıştım. Arkamdaki sesler umurumda değildi. Dumanlar yoğundu, alevler boğucuydu. Kendimi koruyarak geçmeye çabalıyordum. Herhangi bir şey üstüme düşerse amacıma ulaşamazdım. Venira'nın ve kendimin sonu olurdum. Venira diye bağırdım. Herhangi bir ses yoktu. Hızla aşağı indim. Duman öksürtüyordu. Ciğerlerime doluyor, nefes almamı güçleştiriyordu. Venira diye bağırdım. Korkuyordu, bunu hissediyordum. Çaresizliği dumanlardan daha boğucuydu, korkusu alevlerden daha kavurucuydu. Yakındaydı, çok yakınımda. Köz olan kütüğün üstünden atladım, sağa sola bakındım. Kapalı olan tek kapı vardı. Oradaydı.
Üstüme düşecek olan tahtadan kenara çekilerek kurtulmuştum. Hızlı olmalıydım yoksa göçük altında kalacaktım. Kapıya tekme atmıştım. Birkaç tekmemde kapı çökmüştü. Venira'yı köşeye kıvrılmış halde, başı omzuna düşmüş bir şekilde bulmuştum. Terlemiş ve baygındı. Yanına geldiğimde gözlerini hafifçe araladı. Baygın bir sesle "Abrek, sen mi geldin?" dedi.
"Hadi, çıkalım buradan." dedim. Üstümdeki diğer battaniyeyi onun üstüne sarmıştım.
"Ben ölmek istemiyorum ama günahlarım çok fazla, taşıması güç. Ben bu sonu hakketmedim."
"Evet, hakketmedin. Eğer şimdi çıkmazsak kötü bir ölüm bizi bekliyor olacak. Ölmek istemiyorsun, değil mi?" dedim. Kafasını sağa sola salladı. "Güzel, hadi çıkalım."
Onu kucaklamak kolaydı. Oyuncak bebek gibiydi. Kollarını boynuma dolamış, başını göğsüme yaslamıştı. Şimdi hızlı hareket etmeliydim. Ateşten çıkmamız lazımdı. Öksürdükten sonra hücreden çıkmıştım. Hızlı adımlarla oradan ayrılabilmiştik. Bir güç gelmişti sanki. İçime dolmuştu. Yangın alanından çıktığımızda dizlerimin üstüne çöküvermiştim. Derin derin nefes alırken Venira'ya bakıyordum. Onun derin okyanus gözleri bendeydi. Alt dudağı titriyordu. Bir elini yanağıma koydu. Kurtarmıştım. Başarmıştım. Bu kızda bir şeyler vardı, çözemiyordum. Beni kendisine bağlayan, sürekli onun için endişelenmemi sağlayan bir şey. Onunla konuşurken rahatlıyor, düşüncelerimin tamamlandığını hisssediyordum. Bir şey olacak diye korkuyordum. Daha önce birisini kaybetmiştim, bir kez daha kaybetmek istemiyordum.
"Korkma, ikimiz iyiyiz." dedim.
Venira'nın yaşları yanaklarından yaşlar süzülürken "Her seferinde hayatımı kurtarmayı nasıl başarıyorsun? Ne zaman başım belaya girse seni yanımda görüyorum." dedi.
"Çünkü hissediyorum. Açıklaması zor ama yapmam gerekli, bunu biliyorum." dedim. Venira gülümserken yanımıza asker çağırdım. Venira'yla ilgilenilecek dediğimde asker emredersiniz demişti.
Yangın kontrol altına alınmıştı. Kendi muayenemde birkaç sıyrığım vardı, başka bir şeyim yoktu. Ardından Venira'yı dinlenebilmesi için kendi yatak odama çıkartmıştım. Karşımda masumca uyurken onu izliyordum. Talger benim yerime dışarıyla ilgilensindi, ben düşünecektim. Normal bir olay yaşanmamıştı. Sıradan bir kaza değildi. Tüm bu yangın, normal değildi. Mutfakta küçük bir kazayla başlayan yangın nasıl ceza hücrelerine sıçrardı ki? Akıl işi değildi. Üstüne üstlük Venira'nın orada unutulmuş olması bilerek yapılmıştı. Onu öldürmek için çıkarılan bir yangın olabilir miydi? Neden olmasındı? Kraliçe Tamerin bunu yapabilirdi. Gerçi yapacak olsaydı büyü yoluyla yapardı. Güçlü büyücülerle çalışarak Venira'yı bir süre hapsetmişti. Öldürecekse o zaman öldürürdü.
Alnımı ovuşturdum, derin bir nefes aldım. Yatağımda uyuyan kıza bakınca aklıma gelen diğer isim sinirlendiriyordu. Buraya kolayca sızabilecek Samirna vardı. Kraliçe olarak daha kolay ulaşırdı, insanlara emrederdi. Kaza sonucu Venira'nın ölmesi işine gelirdi. Hem Tamerin'i karşısına almamış olurdu hem de Venira'nın ileride ona tehlike yaratmasını önlerdi. Samirna Venira'yı görmeden öldürmeye kalkıştığına göre Venira'nın yaratacağı sorunlara kafasını takmıştı. Takıntılı bir deli olduğunu daha öncede tecrübe etmiştim. Bu sefer farklı olacaktı. Samirna'nın takıntılı davranışlarını görmezlikten gelmeyecek, iyimser olmayacaktım. Karşılığını bulacaktı. Direnecektim, savaşacaktım. Venira'yı Yesui gibi kaybetmeyecektim. Biliyorum, Yesui'nin boşluğunu dolduramazdı. Fakat o boşluğu ardımda bıraktığımı hissediyordum. Buna güç veren şeyse Venira'nın derin mavi gözleriydi. Bu duyguların izahı yoktu. Sürüklendikçe sürükleniyordum. Belki bizi birbirimize bu kadar bağlayan şey ruhlarımızın daha önce tanışmış olmasıydı. Birbirimiz için yaratılmış olabilirdik, neden olmasındı?
Venira homurdanarak yatakta döndü. Bir şeye kızmıştı, neye kızdığını anlamıyordum. Komik de gelmişti. Küçük bir kız gibiydi. Başına gelenlerden dolayı kendimi suçlu hissediyordum. Samirna'nın ona zarar verebilme ihtimali vardı. Bugün başaramamıştı, yarın tekrar deneyecekti. Tanrım! Ne kadar komik bir haldeydim. Bir insana bu kadar çabuk bağlanabileceğimi düşünemezdim. Venira hayatıma gireli birkaç ay olmuştu ama hayatımın en başından beri varmış gibi hissediyordum.Yesui ile görüşmemden sonra daha da çok bağlanmıştım. Daha ilerisini düşünmeyecektim. Önümdeki soruna odaklanacaktım. Venira'yı koruyacak ve Samirna'ya bir çözüm bulacaktım.
Bartan, Bartan sesiyle titreyerek uyanmıştım. Venira kalkmış, bana bakıyordu. Koltuğun üstünde uyuyakalmıştım. Venira kapıyı göstererek "Kapıda Talger var, çağırayım mı?" dedi.
"Gerek yok, ona çalışma odama gitmesini söyle. Orada konuşmam gereken mesele var." dedim ve esnedim. Bedenimdeki kasların acısı yüzümü ekşitmeme neden olmuştu. Venira söyleyip gelmişti. Kollarını kavuşturmuş bir şekilde ayakta duruyordu. "Hadi, yat.Sen dinlen."
"Cezam bitmemişti."
"Venira, kışlanın ufak ama önemli bir bölümü yandı. Olağanüstü bir hal varken neden cezanı çekmek istiyorsun?"
"İnsanların benim senin ilgini kullandığımı düşünmelerini istemiyorum."
Ayağa kalktım, karşısına geçtim."İnsanların ne düşündüğü kimin umurunda? Onlar dedi diye sen onların dediği gibi olmuyorsun."
"Senin için her şey kolay ama benim için değil. Burada kendim bir şeylere çabalayarak bir şey elde etmek istiyorum. Bir başkasının sırtına yük olarak ilerlediğim zaman ne olduğunu gördüm. Hayatım mahvoldu."
"Bu sefer her şey farklı olacak, buna inan. İkimizde hayatımızı ikinci defa kuruyoruz. Ben sana göre biraz daha ilerdeyim, tecrübe olarak söylüyorum. İnan, farklı oluyor." dedim. Gözleri kırgındı. Başını eğdi, yere bakıyordu."Bir kez olsun, kendini bırakmayı öğren."
Başını kaldırdı, mağrur bir şekilde bana bakıyordu."Bu dediğin benim için hiç olmadı. Her daim kendimi sıktım çünkü yaşamak için bunu yapmak zorundaydım. Babam öldürülünce hayatta kalmak için çabaladım. Şimdi kendini bırak diyorsun, bu hiç benlik değil."
Aramızdaki mesafeyi kapattım. O benden kaçmamıştı."Bir kere olsun bunu dene. Kimse sana zarar vermeyecek, sana söz veriyorum. Ben varken bu olmayacak. Nerede olursan ol, başını nasıl bir belaya bulaştırırsan bulaştır seni gelip kurtaracağım."
"Beni kurtarmana hiç ihtiyacım yok, Komutan. Ben kendi kendime yeterim!" dedi hırsla. Kaşlarımı kaldırıp gülümsedim.
"Haklısın, sen hayatımda boyunca gördüğüm en güçlü kadınsın. Şimdi Talger ile görüşeceğim, sen dinleneceksin. Komutan'ın olarak bunu emrediyorum."
Gözlerini kısmıştı."Yetkilerini bunun için mi kullanacaksın? Görevini kötüye kullanıyorsun, Komutan Bartan."
Omzumu silkerek "Beni zorlayan sensin." dedim. Venira yatağa geçti, ofladı. Bense temiz kıyafetler aldıktan sonra banyoya geçmiştim. Üstümü giyindikten sonra odadan çıkmıştım.
Çalışma odama gelmiştim. Odaya girmeden önce kendim için atıştırmalık bir şey istemiştim. Kızlar koğuşundaki mutfak arızalıydı, erkekler tarafı diğer taraf toparlanıncaya kadar karargahı idare edecekti. Talger uykusuz gözüküyordu. Ben ufak tefek yaralara sahip olduğum için tüm sorumluluk onun omuzlarına kalmıştı. Baygın baygın bana bakıyordu. Önüme bir kase salata ve su konulduğunda ister misin dediğim zaman hayır demişti. Bu yorgunluğuna üzülmüştüm. Bugün dinlenebilirdi, geri kalan her şeyle ben ilgilenirdim. Soruşturma başlatacaktım, bu şarttı. Herkes sorgulanmalıydı. Bu planlanmış bir cinayetti. Kaza süsüyle Venira öldürülecekti. Bir felaketin eşiğinden dönmüştük.
Salatamdan bir çatal aldıktan sonra "Bana rapor ver, Talger." dedim.
Talger "Yangın öncelikle mutfaktan çıkan bir yangına benzemiyor, ilk incelemelere göre bu belirlendi. Çünkü az hasar var. Alevler tam anlamıyla orayı sarmamış."
"Nerede çıkmış?"
"Ceza hücrelerinde çıkmış gibi geliyor sonra diğer yerlere sıçratılmış. Burada amaç hedef şaşırtmaca olmuş ama başarılı olamamışlar. Yangında en çok hasarı orası aldı. Diğer yerler toparlanır ama orası biraz zorlar."
"Korkunç bir durumla karşı karşıyayız, kuzen. Bu yangının arkasındaki kişi Samirna. O, Venira'yı öldürmek istedi."
"Siktir!" dedi şaşkınlıkla. Kaşlarımı çatınca kendini toparlamıştı, hafif öksürmüştü."Kusura bakma, bütün gece uykusuz kaldım. Küfretmemi normal karşıla, kendimde değilim. Bu dediğin ciddi bir iddia."
"Ciddi bir iddia değil, gerçeğin kendisi.Samirna'yı bilirsin, takıntılı. Kafasına bir şeyler takıldı. Her ne takıldıysa Venira'yı tehlike olarak gördü. Onu öldürmek istedi ama başarılı olamadı."
"Kulağa çok korkunç geliyor. Üstelik bunu yapmaz diyemiyorum çünkü yapar. Yesui'yi acımadan öldüren bir kadın. Venira'ya hiç acır mı, asla!"
Tabağımı yavaşça karıştırdım, yüzümü ekşittim."Geçmişi tekrardan yaşamak istemiyorum. Bu sefer karşı koymalıyım. Bir yolu olmalı. Venira'nın Cupuer olmadığını öğrenirse daha çok saldıracak."
"Saldırmak için bir nedeni yok, Samirna'yı biliyoruz. Senin kaşın var der, saldırır. Gözün var der, yine saldırır. O böyle yetişti."
"Farklı olmak zorundayım, Talger. Yesui kollarımın arasında ölüp gitti. Venira böyle olmayacak, buna izin vermeyeceğim." dedim. Talger tek kaşını kaldırıp beni süzdü.
"Bartan, sen Venira'yı düşünür müydün?" dedi. Ses tonu alaycıydı. Gözlerimi devirdim, başımı iki yana salladım. Talger keyifle gülmüştü. "Fırtına Tanrısı'nın şakalarına bayılıyorum. Senin gibi bir kütüğü nasıl yontacağını biliyor."
"Benimle dalga geçme, sadece bazı şeylerde kendimi kısıtlamamam gerektiğini düşünüyorum. Yesui ile son kez görüştükten sonra bazı şeyler değişti. Öncesinde de vardı ama o görüşme sonrasında kendimi kasmıyorum."
"Senin için mutluyum, şakalarıma alınma. Hayatında ne iyi olacaksa bunu bilebilecek birisin. Berude'nin dediği gibi birbirine eş olan ruhlar her daim hızla çekilir. Belki de senin eş ruhun Venira'dır. Ondan ona çekiliyorsundur."
"Mavi Gök inancına karıştığını halam duyarsa kahrından ölür, dikkat et." dedim gülerek.
"Halama aldırış etme, ona kalsa senin Venira'dan uzak durman gerekli. Bu büyücülük işlerinden sonra göndermeliymişsin."
"Venira'nın kendisinden bile haberi yok. Geldiğinden beri sormadı, halam neden karışıyor?"
"Bizim ailemizi bilmiyormuşsun gibi konuşuyorsun. Beladan ne kadar uzak dururlarsa o kadar mutlu olurlar."
"Bir zamanlar savaşçılığı ile ünlü olan bu ailenin şimdi korkak olması çok üzücü."
"Soyambike'nin eseri, Bartan." dedi esneyerek.
"Hadi, sen git. Bütün gece uyuyamadın, ben bundan sonrasında devam ederim. Zaten tutuklama emri vereceğim, bu olay kapanıp gitmemeli."
"Bunu yaparsan Samirna'nın dikkatini çekersin, dikkatli ol."
"Umurumda değil, Talger. Ben artık eski Bartan değilim, bunu o da görsün. Hadi, dostum. Git, uyu." dedim. Talger peki dedi, tembel adımlarla yanımdan ayrılmıştı.
Önümdeki tepsinin alınmasını söylemiştim. Artık iş zamanıydı. Bu yangın olayını soruşturacaktım. Talger düşüncelerimi doğrular nitelikteydi. Kitaplığımdan karargahın planlarını çıkarmıştım. Büyük bir araziye yayılmıştı yerleşke. Arka tarafta benim kaldığım köşk vardı, diğer taraflara Mavi Gök'e inananlar çadırlarıyla yerleşmişti. Ana bina u şeklindeydi. Kızların kaldığı kol, sol koldu. Sol kolun ufak bir kısmı zarar görmüştü. En büyük zararı ceza hücreleri almıştı. Güvendiğim kumandanlarımdan birisini çağırdım ve dün geceki herkesin sorguya alınmasını emrettim. Hücrede kalanlar bile sorgulanacaktı. İşimi şansa bırakamazdım. Samirna kolayca sızabilmişti. Karşılığını verecektim. Ben eski Bartan değildim. Adamlarını bulacak, başlarını ezecektim.
Bundan sonra daha dikkatli olmam gerekliydi. Venira'ya gerçek kimliğini açıklamalıydım. Sonrasında Soyambike'nin lanetini kıracaktık. Ayrıca uzakta kalmak da mantıklı gelmiyordu. Samirna'dan uzak durdukça onun hamlelerini tahmin etmem zorlaşıyordu. Bu yangın olayıyla fark etmiştim. Benim bir an evvel Petur'a gitmem lazımdı. Petur'da olmak ayrı bir tehlike olacaktı, Samirna'nın gözünün önünde olacaktım ama uzakta olup beni avlamasını beklemekten daha iyi bir durumdu. Canavarı öldürmek için canavarın mağarasına girmek gibiydi bu. Samirna sonrasında her şey güzel olacaktı. İlk önce Naymahaen'in onurunu kurtaracaktım. Ztin'e kaptırdığımız toprakları alacaktım. Bu büyük bir meseleydi. Onurumuz lekelenmişti, küçük düşürülmüştük.
Daha fazlası olmalıydı. Ztin'i yok etmeliydim. Onları himayemiz altına alırsam toprak bütünlüğü sağlanacaktı. Naymahaen, Ztin'den koparak oluşan bir ülkeydi. Atalarım yapmıştı. Şimdi onların yarım bıraktığı işi tamamlayacaktım. Zitn'e son verecektim. Dahou güçlü bir kraldı, bunu inkar edemezdim. Lee hanedanlığının tüm özelliklerini gösteren bir hükümdardı. Ben de tipik bir Mengael'dim. Soyambike'nin büyüsü bana işlememişti. Aigerim bunu sık sık diyordu.Mengael gücünü gösterecektim. Bilge bir kral olacak, kuzeyin bütünlüğünü sağlayacaktım.
Kendim incelemek adına yanan yere gelmiştim. Her şey Talger'in dediği gibiydi. Mutfak daha az hasa görmüştü, kızlar koğuşuysa girişteki odalardı. En büyük hasar yeraltındaki ceza hücrelerindeydi. Yangın buradan sıçramıştı. Büyümemesi şanstı. Korkunç bir tehlikeyi savuşturmuştuk. Burası toparlanacaktı. Yanan yerden ayrılırken Mavi Gök çocuklarından birisi gelmiş, Aigerim'in beni çağırdığını söylemişti. Geliyorum dediğimde yanımdan ayrılmıştı. Yaşlı kadının benimle ne konuşacağını bilmiyordum. Ona kızdığımdan beri aramız mesafeli olmuştu. Bunda haklıydım, hayatıma aşırı derece karışmasına izin veremezdim. Venira'nın ölüm uykusunda olduğu zaman konuşmaya başlamıştık. Ona kızsam da Venira'ya ne olduğunu çözmüştü.
Çadırına geldiğimde Aigerim saçlarını örüyordu. Yere oturmuş, karşısındaki gümüş aynaya bakarak bunu yapıyordu. Bez kumaşı aldı, saçına bağladı. Otur Bartan dedi, karşısına geçtim. "Beni neden çağırdın?" dedim.
Aigerim "Yaşanan ufak bir soruna çözüm bulduğum için çağırdım. Venira'nın başına gelenleri duydum. Az kalsın ölecekti."
"Onu kurtardım."
"Bu durum son olmayacak. Her daim öldürülme tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. Venira'yı korumamız lazım."
"Şaman, seni uyardım. Benim meselelerime karışma dedim ama sen inatla karışıyorsun. Venira'yı ben korurum."
"İnatlaşma, Bartan. Onu kaybetmemek için çabalıyorum. O, önemli birisi."
Alaycı bir şekilde "Daha ne yapacağını bilmiyor, Aigerim. Ne o sordu, ne ben söyledim." dedim.
"Bu gerçeği değiştirmiyor. Onu korumamız için bizim insanlarımız arasına karıştırmanı öneriyorum."
"Saçmalık!" diye bağırdım. Aigerim etkilenmemiş gibi bana bakıyordu. Yüzü donuktu."Bunu kabul etmiyorum, yaşlı cadı."
"Bizimle olması daha güvenli olacak, Bartan. Senin yanında olduğu sürece zarar göreceği açık. İnsanlar yanlış yorumlar getiriyor, bu hoş değil. Soylu bir prenses için zor olmalı."
"Artık prenses değil, Cupuer olmaktan vazgeçti. Mektupla ilan etti. Bir soyu yok."
"İşte aramızda olması şimdi daha da mühim. Güçsüz olarak görecekleri için saldıracaklar. Arkasında kimsesi yok."
"Ben varım, onun yanındayım."
Gözlerini kısarak bana baktı."Onun yanında olsaydın o kızı hücrelere göndermezdin. Senin hayatında önemli bir yere sahip kişiye acımadın."
"Adaletimi gösterdim. Eğer onu kayırmış olsaydım tepkiler çoğalırdı."
"Demir yumruk olarak bastırırdın. Adaletin terazisini gerektiğinde kendi çıkarın için şaşırtabilirsin."
"Aigerim, seninle çatışmak beni yoruyor. Birbirimizi anlamakta zorlanıyoruz. Ben ne olursa olsun adaletten şaşmam. Yeri geldiğinde adalet için kendi elimi keserim."
"Venira'yı söz konusu adaletten için harcamaktan kaçınmayacaksın, senden beklenilecek bir şey."
"Ne yapmam lazım? Onu nasıl koruyacağım? Bunun aklını ver, madem her şeyi bildiğini iddia ediyorsun. Yol göster!"
"Bunu dersem bana kızacaksın."
"Söyle kızıp kızmayacağıma ben karar vereyim."
"Madem Venira artık bir Cupuer değil, bir soyu yok. Onun bir soyu olması gerekli. Bizim inancımızda olsaydı bir önemi olmazdı."
"Sizin inancınıza mı geçsin? Venira'nın bunu kabul edeceğini sanmıyorum. Bildiğim kadarıyla babasının teyzesi Tavigan yöneticisi."
"Mavi Gök inancına asla geçmez. Başka bir yol var. Onların geleneklerine uyan bir yol olacak. Bizim topraklarımızda olmayan bir şeyi yapacaksın."
"Ne?"
"Venira ile evleneceksin, Bartan. Ona kendi soyadını vereceksin, evlilik yoluyla soyuna katılmasını sağlayacaksın."
"Yok artık! Bu duyduğum en saçma öneri. Böyle bir şey bizim topraklarımızda asla olmadı, biliyorsun. Üstüne üstlük Venira ile neden evleneyim? Bunu o kabul eder mi?"
"Yaşamak zorunda olduğu için her şeyi kabullenecektir. Üstüne üstlük güçlü bir ailenin erkeğiyle evlenecek. Venira durumundaki bir prenses için sen bir ödülsün."
Kafamı iki yana salladım. Venira'ya böyle bir teklifle gelmem kesinlikle cinayet sebebi olurdu. Ben de böyle bir şey düşünmüyordum. Evlilik mi, daha neler! "Bu sözlerini kendine sakla. Venira duyarsa çok kızar. Ben unutacağım, duymamış olarak hayatıma devam edeceğim. Tanrım! Çok utandırıcı."
"Utandırıcı olan şey ne? Bir erkek ve bir kadın evlenir, oğlum. Bunun neyi yanlış?"
"Yanlış olan bu kutsal yemini kirli çıkarlar için kirletmek. Venira eminim böyle bir şey istemiyordur tıpkı benim gibi. Hangi insan zoraki bir evliliği kabul eder?"
"Venira'yı başka türlü koruman mümkün olmayacak. Evlenmeniz herkes için iyi olacak. Üstelik yetenekli bir kız, sana çok yardımı dokunacağına inanıyorum." dedi. Kafamı iki yana sallamıştım.
"Ben bunu kabul etmiyorum. Bu şekilde olması doğru değil. Onu korurum, bu sefer her şey farklı. Venira da senin düşüncelerin gibi düşüncelere sahip birisi değil. Öyle olsaydı Dahou ile evlenirdi. Benden daha üstün birisine hayır dedi."
"Bartan, Dahou ile kendini kıyaslama. Sen Mavi Gök'ün kutsal kıldığı kansın. Dahou senin yanında bir hizmetkar." dedi. Bu konuşma daha fazla uzamamalıydı. Beni boğacak gibiydi, hissediyordum. Ayağa kalktım.
"Aigerim bu konu burada kapandı. Ne ben duydum ne sen söyledin. Sakın Venira'ya açma. Onu utandırma, beni anlıyor musun?"
"Doğruları söyledim, çocuk. Gerçeklerden asla kaçamazsın." dedi.
Bir şey demeden çadırından çıktım. Dediklerini düşündükçe ellerimi sıkıyordum. Bu şekilde olmazdı. Venira'yı herhangi bir yerde kayıramazdım, adil olmalıydım. Mavi Gök'ün arasına da katamazdım. Gözümün önünde olmasını istiyordum. Görebileceğim yerde olursa daha güvenli olurdu. Aynı zamanda kurallar onun için işlemeliydi. Venira'yı kayırırsam insanlar beni nasıl ciddi alsındı? Saçmaydı! Asıl saçma olan bu evlilik önerisiydi. Çok komik geliyordu. Evlilik gibi kutsal bir yemini çıkarım için kullanamazdım. Yesui ile zamanında evlenme nedenim onu sevmemden dolayıydı. Sevmiştim ve evlenmiştik. Bunda birini koruma yoktu, çıkar amacı güdülmemişti. Üstüne üstlük Yesui'ye soyadımı vereceğim diye bir iddiam olmamıştı. Venira'ya bu nedenle evlenelim desem yüzüme tokat atardı, eminim. Bana çok kızardı.
Venira. Onunla ileride aramızda ne olurdu, fikrim yoktu. Bu iş evliliğe gider miydi? Bunu düşünmek için çok erkendi. Belki o bana karşı bir şey düşünmüyordu, ben kendi kendime abartıyorumdur. Böyle olması acı vericiydi ama düşünülmesi gerekliydi. Kendime odaklanmalıydım. Aigerim'in dedikleri dışında başka yollarla Venira'yı korumayı öğrenmeliydim. Bir yolu olmalıydı. Sadece evlilikle koruyacak olsaydım bunu Yesui'de başarmış olmaz mıydım? Benimle evliydi, güçlü bir ailenin aile yöneticisinin eşiydi. Bu ona ne getirmişti? Ölüm. Aynı kadere Venira'yı maruz bırakamazdım. İzin veremezdim.
Akşam yemeği öncesi revirdeki yaralıları ziyaret etmiştim. Yangında yaralananlar vardı, moral vermeliydim. Hekimlerle konuşmuştum.Akşam yemeği sakindi. Kumandanlarım masada sürekli olarak yangını konuşuyorlardı. Halam dikkatle dinliyordu. Venira için emrimle yemek göndermiştim. Halam bunu fark edince kaşlarını hafif çatmıştı ama umursamadım. Kaç yaşında adamdım, birisinden izin alacak yaşı geçmiştim. Yemek sonrasında sohbet kısa sürmüştü. Yangın herkesi yormuştu, dinlenmek hakkımızdı. Halamla köşke beraber dönüyorduk. Halam "O kız odanda kalıyor, değil mi?" dedi.
"O kız dediğin kayıp büyücümüz, biraz daha sesine dikkat edersen iyi olur." dedim.
"Kayıp büyücü olduğunu biliyorum, aptal değilim. Fakat senin için kayıp büyücüden öte mi, bunu ölçmeye çabalıyorum."
"Ölçmene gerek yok, hala."
"Demek bir şey hissetmiyorsun, güzel." dedi memnuniyetle. Derin bir nefes aldım.
"Beni oğlun sanıyorsun, kontrol etmek istiyorsun. Bu düşünceni takdir ediyorum ama beni kontrol etmeye çabalama. Korkularını kendine sakla."
"Korkularım yok, aklımla düşünüyorum. Bu konuyu uzun uzun konuşmamız lazım, Bartan. Tehlike büyümeden başını ezmem şart."
Kaşlarımı çatmıştım."Tehlike mi? Sakın Venira'yı tehlike olarak gördüğünü söyleme, hala. Bu saçmalıktan başka bir şey olmaz çünkü."
"Delinin birini evimizde topraklarımıza getirdin."
"Deli olarak görmüyorum, senin gibi benim gibi bir insan. Deli olarak yaftalama!"
Halam homurdanmıştı. Ne dediğini anlamamıştım. Galiba Gazap Tanrısı'ndan gözlerimi açmasını, körlüğüme son vermesini diliyordu. Sinirle "Budala! Ailesinin Lussamus'a nasıl kan kusturduğunu bilmiyormuş gibi davranma. Cupuerler deli, delinin özü olan bir soy. Durum buyken yanında daha fazla gezdirme." dedi.
"Seninle bu konuyu tartışmayacağım, hala. Gerçekten yorucu bir gündü. Yarın daha da yorucu olacak çünkü sorgulamalara katılmam lazım. Sana olan sinirimi suçlu olup olmadığı belli olmayan tutuklulardan çıkarmak istemiyorum."
"Bartan, insanlar ona karşı bir şeyler hissedip hissetmediğini sorguluyor. Yangından bizzat sen onu kurtardın, daha önceki olayda başında bekledin. Kendi yatak odanı ona verdin. Söyle bana, Venira'ya karşı bir şey hissediyor musun?"
"Ne dediğini duyuyor musun? Böyle bir şey mümkün mü?" dedim sertçe. İkimizde köşkün verendasında durmuştuk."Asıl deli olan sensin. Başkalarının dediklerini ciddiye alıp alıp beni suçluyorsun."
Halam birkaç adım geri çekilmişti. Yumuşak bir ifadeyle bana bakıyordu.Yavaşça yutkundu."Ben şu an karşımda olan adamı daha önce gördüm. Baban da Prenses Suilin söz konusuyken aynen senin gibi davranmıştı.Yıllar önce ben anlamıştım. Annemlere söz etmek yerine ben sordum. Çünkü ona yakıştıramamıştım. Açık açık Suilin'e aşık mısın dediğim zaman senin cümlelerini söyledi bana. Böyle bir şey mümkün mü diye çıkıştı." dedi. Gözleri dolmuş, dudaklarını ısırmıştı. Kafasını iki yana sallarken buruk bir ifade yüzündeydi."Oysa mümkünmüş. Baban celladına aşık oldu. Tamam, ölümünde parmağı olmayabilir sonuçta bu konuda şüphelerimiz var ama hayatı Suilin yüzünden mahvolmadı mı? Mutlu bir hayatı olabilirdi, Bartan ama olmadı. Suilin'e olan aşkı onun kendi hayatında eksik hissetmesine neden oldu. Şimdiyse sen baban gibisin. Hayatını mahvedebilecek bir kadının peşinde koşuyorsun."
"Ben babam değilim, hala. Onun gibi olamam. O, aşk uğruna ailesinin yıkımına neden oldu. Tam anlamıyla Suilin'den kopsaydı şu an annem yaşıyor olurdu. Kardeşlerim benimle olurdu. Fakat olmadı işte. Tek başıma büyüdüm, tek başıma sorumlulukları sırtlandım. Nasıl bir duygu uğruna hayatımı mahvedeyim? Ben babam gibi değilim."
Halam elini yanağıma koydu, nazikçe okşadı."Sen babam gibi değilim diyorsun ama sen baban gibisin, Bartan. Bundan her daim korktun, korktuğun için annene benzeyen bir kadınla evlendin. Fakat bundan kaçamazsın, oğlum. Babana benziyorsun, kabullen. İnkar ettikçe korktuğun kişiye daha da çok benziyorsun."
Ne diyeceğim bilemez halde ona baktım. Gözlerimi kaçırdım, geri çekildim. Bir şey demeden kapıyı açmaları için tokmağa vurdum. Bir şey demeyecektim, sözlerini kabul etmiyordum. Kapı açılmış, içeri girmiştik. Halama bakmadan kısık bir sesle "İyi geceler, hala." dedim.
Hızla yukarı çıktım. Sözleri beynimin içinde yankılanırken içim eziliyordu. Yüreğim acıyordu. Dedikleri doğru olamazdı, ben babama benziyor olamazdım. Ona benzemekten her daim korkmuştum. Yaptığı hatalar korkunç geliyordu. Keşke bu hataları görmemiş olsaydım. Kardeşlerim gibi olmayı çok isterdim. Her şeyin farkında olmak bir lanetti.
Babam annemle her seferinde yanımızda mutluymuş gibi davranırdı. Mutluydu aslında. Sadece benim gibi olan buz mavisi gözlerinde eksik bir parça görürdüm. O eksik parça, Prenses Suilin'le kurduğu hayallerdi. O hayalleri gerçekleştiremenin verdiği eksikliği taşıyordu.Buna ilk başta çok kızıyordum. Ben bile anlıyorsam annem nasıl anlamasındı, nasıl üzülmesindi değil mi? Fakat şimdi kızmaktan ziyade acıyordum. Babamı bu hale hayat getirmişti. Yanlış bir kişiye aşık olmanın bedelini ağır ödemişti, eksik bir şekilde hayatını yaşamıştı. Tutkunun verdiği acıyı ağır bir şekilde yaşamıştı. Babam gibi bir örnek karşımdayken onun gibi olamazdım, hayır bu kötü olurdu.
Yatak odamın kapısını açtığımda Venira'yı pencerenin önünde gördüm. Arkası dönüktü. Solgun ışıkta sarı saçları parlıyordu. Odaya ışık dağıtıyordu sanki. Kapıyı açmamla bana dönmüştü. Yüzü düşünceliydi. Bana sorgulayan bir şekilde bakıyordu. "Ne oldu, Venira?" dedim.
Venira "Pencereden dışarı bakarken seni ve halanı gördüm. Bir şeyler tartışıyor gibiydiniz. Konu neydi?"
"Önemsiz bir konu üzerinden tavsiye veriyordu. İnsanları bilirsin, kırk yaşından sonra bilge gibi davranırlar. Halamın yaptığı buydu."
"Ne konuştuğunuzu duydum. Pencereyi açtım, sesinizi işittim. Beni deli olarak görüyor halan." dedi. Gözlerimi kapattım. Kahretsin! Bu konuyu Venira'yla tartışmak istemiyordum."Oldukça haklı nedenlere sahip. Geçmişim pek temiz değil ve ben delilikle lanetliyim."
"Venira bugün iki kadınla tartıştım. Sıradaki sen olma, yalvarırım."
"Tartışmıyoruz, gerçeklerden bahsediyoruz Bartan. Halanın beni daha fazla çevrende görmek istememesi doğru. Sana zarar verebilirim. Korkunç değil mi?"
"Bunun neyi korkunç olabilir? Bana nasıl zarar verebilir?"
Dudaklarını ısırdı, bakışlarını benden kaçırdı."Kardeşim Abrek, Tamerin'e aşıktı. Gerçekten onu seviyordu, nasıl olduğunu hiç anlayamasam da, sevgisi büyüktü. Fakat o bir deliydi. Deliliğinden o kıza zarar verdi. Zihiniyle oynadı, acı çektirdi. Tamerin'e ilaçlar verip karşısına Tamerin'in eski aşığı olarak çıkardı. Ceza vermek için yaptı bunu. Abrek'e sorarsan bu Tamerin'i eğitmek içindi. Sanki kafeste aslan besliyor, onu eğitiyordu."
"Venira..." diye fısıldadım, o elini havaya kaldırdı.
"Bir şey deme. Bak, halanın ne kadar haklı olduğunu gösteriyorum. Abrek'in aşkından öldüğü insana ne yaptığını anlatıyorum. Ben onun gibi olabilirim, Bartan. Sana karşı tarifi olmayan hisler besliyor olsam bile bunu düşünmeden edemiyorum. Söz konusu lanetin içimde olduğunu bilmek, sana verebileceğim zararı düşünmek beni çıldırtıyor. Düşünsene, ya ben Abrek'in Tamerin'e yaptığı gibi sana acı çektirirsem ne olacak? O zaman benden nefret edeceksin, benden kurtulmayı arzulayacaksın."
"Sen Abrek değilsin, o asla olamazsın. Neden kendini deli kardeşinle bir tutuyorsun?"
"Cupuer Laneti'nden kaçabilmiş değilim." diye fısıldadı. Ona doğru geldim, ellerini tuttum. Yavaşça bu elleri öperken gözlerini kapatmıştı."Bana bu kadar iyi davranan, beni ben olduğum için önemseyen bu adama asla zarar vermek istemiyorum. Beni bu halimle bil, bu halimle hatırla. Gelecekte bambaşka birisine dönüşen halimi görme."
"Sen bana ne yaparsan yap, istersen acıdan kendimi kaybetmemi sağla. Umurumda olmaz. Seni sen olduğun için kabul ediyorum, değer veriyorum. Hayatıma girdiğinden beri hayatımı tamamlanmış hissediyorum. Bu his nedir, adı nedir sorgulamıyorum. Sadece tadını çıkarıyorum."
"Gerçekten mi?"
"Büyücüsün, bunu anlamak senin için zor değil."
Kafasını iki yana salladı."Okumak istemiyorum. Duyguların içime aktığında ben de başka hissediyorum. Az önce dediğin gibi kendimi tamamlanmış olarak buluyorum. İçimdeki boşluğu tamamlıyorsun, Bartan."
"Bırakalım, bazı şeyler zamanla yerini bulsun. Biz kendi yolumuzda ilerleyelim. İnsanların ne dediğine takılma. Her halinle hoşuma gidiyorsun, asker." dedim. Buruk bir tebessümle bana bakarken omzuma yumruk atmıştı."Hey, komutanına yumruk atıyorsun."
"Belki de şimdiden deliliğimi gösteriyorum, ne dersin? Abrek gibi yaratıcı değilim, özür dilerim. Ben yumruklarla hareket etmeyi tercih ediyorum."
"Venira, Venira! Seninle ben ne yapacağım, bilmiyorum." dedim. İkimizde gülmüştük.
Venira ile konuşmak rahatlatıcıydı. Bu konularda ikimizde ne yapacağımızı bilmeden içimizden gelenleri söylemiştik. Olduğumuz gibi davranmıştık. Bir açılma mıydı, bilmiyordum. Aramızdaki belirsizlik hala devam ediyordu. Sadece güven vermiştik. Birbirimizin hisleri konusunda güvenimiz artmıştı.O da benim gibi düşünüyor diyebiliyorduk. Ne tuhaf! Koca koca insanlar çocuk gibi davranıyordu. Söz konusu duygular olunca anlaşılmak ne zordu. Net bir isim olamıyordu. Oysa daha önce de aşık olmuştum. Fakat bu sefer farklıydı. Sanki kendimi tamamlanmış hissediyordum. Acaba Talger'in dediği gibi Venira benim eş ruhum muydu? Mavi Gök inancında bu vardı. Eş ruhlar, her daim birbirini bulurdu. Ömürleri boyunca birbirilerini ararlardı. Ben aramamıştım gerçi. Bu kaderin başka bir cilvesiydi.
Duygular konusunda yaşadığım rahatlığı işime yansıtmamıştım. Disipline devamdı. Fakat canımı sıkan şey sorgunun bir sonuca varamamış olmasıydı. Sorguya alınanlar aynı lafları söylüyorlardı. Haliyle askeri mahkeme kararınca serbest kalmışlardı. Yangın basit bir kaza olarak kayıtlara geçse de Samirna'nın yaptırdığına emindim. Bunu kanıtlayamamak, yangın suçlularını cezalandıramamak canımı sıkıyordu. Özellikle Eypala denilen asker kız benden bakışlarını kaçırıyordu. Venira'yı tuzağa çekmişti. Onunla kavga ederek ceza almasını sağlamıştı. Samirna sayesinde çıkmıştı dışarı. Fakat bir gün cezasını alacaktı. Bu işte parmağı olan herkes alacaktı.
Camdan dışarı bakarken derin bir nefes aldım. Can sıkan meselelerden uzaklaşmam lazımdı. Petur'a dönüşümü hesaplamalıydım. Aniden mi gitmeliydim, yazmalı mıydım bilemiyordum. Samirna istediğin vakit gel demişti ama kral olan kocasının beni aniden görmeye hazır olduğunu düşünmüyordum. Durum bu olunca kararsızdım. Üstüne üstlük Venira ne olacaktı, bu ayrı bir konuydu. Benimle Petur'a gelirdi, bir şey olmazdı. Herhalde olmazdı. Venira güçlü bir kızdı, kendisini korurdu. Samirna'ya karşı şimdiden dikkatli olacağını söylüyordu. Ona yangının Samirna kaynaklı olduğunu dememiştim. Bilmesine gerek yoktu. Durduk yere üzülmemeliydi. Zaten halamın tavırlarına canını sıkıyordu.
Kapım tıklandı gel sesimle döndüm. Gelen Eypala'ydı. Çekingen bir sesle "Beni çağırmışsınız, Komutan." dedi.
"Evet, çağırdım." dedim. Cebimdeki rulo kağıdı ona verdim."Bildiğin üzere yangın öncesi cezalıydın. Cezan yarım kalmıştı, bunu daha farklı bir şekle sokmaya karar verdim. Koğuşundaki herkes dağıtılacak. Yeni bir koğuş tahsis edilmeyecek. Böylece birbirinizi kışkırtıp durmayacaksınız."
"Komutan, bunu yapmanız haksızlık. Bizi dağıtmayın. Biz masumduk."
"Bir kışkırtma sonucu olduğunu biliyorum, beni kandırma. Hücrelere geri dönmek yerine bunu tercih etmelisin."
"Venira size ne söylediyse bilmiyorum ama ben masumum. Her şey onun yüzünden oldu. Siz kendiniz gördünüz, ortalığı gerçekten savaş alanına çevirdi."
"İtiraz istemiyorum. İyi haber sen ve Venira uzak koğuşlarda yer alacaksınız. Onunla aynı koğuşta olmak istemezsin değil mi?" dedim. Başını iki yana sallamıştı. Şüpheyle onu süzdüm. Venira'nın yangın gecesinde dedikleri vardı. Eypala'nın söylediği her şeyi anlatmıştı. Hoş, sorgu sırasında tüm bunları inkar etmişti ve Samirna'nın askerleri tarafından kurtarılmıştı.
"Komutan, bir şey mi oldu?" diye mırıldandı.
"Yangın gecesinde nasıl kolayca kurtulduğun aklıma takılma. Zira yeraltı hücreleri için oldukça zorluydu. Sen mucizevi şekilde çıktın."
"Dediğim gibi nöbetçi subayımız beni kurtardı. Ona Venira'yı da söyledim, kurtarılacak dedi.Sonrasında da karışıklık oldu. Her sistemde böyle hatalar olur."
"Askeri bir düzende hataya yer yoktur, Eypala. Bu düzende bir hata oluyorsa bilerek yapıldığını gösterir. Naymahaen'in askeri anlayışı budur."
"Biz masumuz, Komutan. Gazap Tanrısı benimle olsun, söz konusu yangında herhangi bir parmağım yok."
"Hepiniz birbirinizi korudunuz. Samirna iyi planladı ama bu son olacak. Bir daha bu kadar yakınıma sokulmasına izin vermeyeceğimi ilet."
Eypala bana bakarken dudağı titremiş, başını eğmişti."Masumum, Komutan. Sizi o Lussamuslu dolduruyor. Onun sözlerine inanarak Kraliçe'yi kendinize düşman etmeyin."
"Bunun için çok geç. Kraliçen benim hayatımı mahvetti. Tek istediğim bir parça huzur ve mutluluktu. Fakat o bunu bana çok gördü, karımı gözlerimin önünde öldürdü. Doğmamış çocuğuma kıydı. Şimdi ne yapacağım? Onu alkışlayacak mıyım? Asla! Zira ben artık ne yaşayabilirim ki diyorum. Sayesinde bu hayatta yaşayabileceğim en büyük acıları yaşadım."
"Komutan." diye mırıldandı. Elimi kaldırdım, kapıyı gösterdim.
"Çık dışarı. Bu olaydan kolayca sıyrıldın ama bir dahakinde sıyrılamayacağının farkında ol. Venira'nın saçının teline gelecek herhangi bir zararda seni suçlu bilirim, beni anlıyor musun? Bir kez daha birini kaybetmeyeceğim, bunun için elimden geleni yapacağım."
Eypala başını eğip odadan çıkmıştı. Kendimi rahatlamış hissediyordum. Açık açık konuşmam lazımdı. Venira'ya bulaşıp onu öldürmeye çalışmazdı diye düşünüyordum. Sözlerimde ciddiydim. Ben her acıyı yaşamıştım, her şeyi hissetmiştim. Bundan sonra hiçbir şey bana zarar veremezdi. Fırtına Tanrısı'nın dediği gibi boğulan bir ruh tekrardan suya girmekten korkmazdı. Ben korkmuyordum. Acı çekmek, ruhumu kavurmuştu ama gözümü açmıştım. Ne istediğimi biliyordum. Dikenli bir yolda yürüyerek öğrenmiştim, hepsi buydu. Yesui ve ölen evladım için hayatıma devam ediyordum. İkinci hayatım, ilki gibi olmayacak. Buna izin vermeyecektim.
Yemek vakti keyifli geçmişti. Halamın Venira hakkındaki olumsuz görüşleri dışında iyiydi demem daha doğru olacaktı. İkide bir gizliden gizliye Venira hakkında olumsuz şeyler diyordu. Kayıp büyücü olarak görevini yerine getirdikten sonra gönderilebilir diye söylemişti. Neden Venira'nın Suilin olabileceğinden korkuyordu ki? Anlamsızdı! İki zıt insanı benzetiyordu. Ben babam gibi değildim üstelik. Aşk uğruna çılgınlıklar yapacak, tutkunun peşinde koşarken kendi hayatını yakan bir adam olamazdım. Babam gibi gözümün önündeyken hayatımı mahvedemezdim. Venira'yı Venira olduğu için hoşuma gidiyordu. Beni ben yapıyordu. Babama dönüştürmüyordu.
Nefes almak için dışarı çıktığımda peşimden Talger geldi. Talger "Halam seni zorladı, değil mi?"
"Zorlamaz mı? Kumandanlarımın içinde alttan alta Venira'yı kötülüyor. Onun yeteneksizliğini vurguluyor, güneyli oluşunu hor görüyor." dedim.
"Aldırma. Halam korkuyor. Venira'nın sana zarar vermesinden korkuyor, onu anla. İnsanlar değer verdiği insanları kaybetmek istemez."
"Venira bana zarar vermez ki! Hiç mantıklı değil. Cupuer kanı var diye deli ilan ediyor."
"Venira'nın şanssızlığı geçmişinin kirli olması. Burada oldukça normaldi. Deli olabilecek bir davranışı yoktu, bizimle uyumlu."
"Halamı bu konuda ikna etmemiz lazım."
Tek kaşını hafifçe kaldırmıştı."Beni de mi işin içine dahil ediyorsun? Ah, Bartan! Sen gerçekten aşık olmuşsun."
"Ne dediğine dikkat et, böyle şeyleri ulu orta söyleme. Zaten hassas bir ilişki. Venira çekingen davranıyor, korkuları var. Onu ürkütmek istemiyorum."
Sırıtarak "Avcı Bartan, Lussamus'un Altın Kartalı'nı avlıyor." dedi. Karnına sertçe vurduğumda iki büklüm olmuş, ah diyerek inlemişti."Şakaydı bu. Az olgun davransana, be adam!"
"Ben ne diyorum, sen ne diyorsun. Her neyse ben çalışma odama geçiyorum. Mali defterlerde hata var, onunla uğraşacağım. Halamı köşke sen götür."
"Nasıl istersen. Biraz ben de Venira öveyim, iyi olur."
"Çok iyi!" dedim.
Çalışma odama geldiğimde Talger'in densiz şakasına ister istemez gülümsemiştim. Aşık olmuş muydum? Aşk denilen şey bu muydu? Farklıydı. Daha önceki ilişkilerimde hissettiklerime benzemiyordu. Venira başkaydı. Yıllardır rüyalarıma giren kızdı. Altın saçları, okyanus mavisi gözleri, hırçın yüzü. Başkaydı işte. Tarifi yoktu bu hislerin. Eğer bunun adı aşksa ben aşık olmuştum. Geri dönülmez bir şekilde. Karşılıklı olduğunu biliyordum. Sadece zaman lazımdı. Zaman bizim ilacımız olacaktı.
Kapım aniden açıldığında sıçramıştım. Gelen öfkeyle duran Venira'ydı. Aşağıdaki akşam eğlencesinde olması gerekmiyor muydu? Yangın sonrasında askere moral olması için eğlenceler düzenleniyordu. Onu yeni koğuş arkadaşlarıyla görmüştüm, mutluydu. Şimdi öfkelenecek ne olmuştu? Ayağa kalktım, karşısına geçtim. Kollarımı kavuşturduktan sonra "Ne oldu?" dedim.
Venira "Halan ve Eypala beni çıldırttılar. Eypala kız askerlerin içinde bana yatak odandaki dolabın kabartmasını sordu. O kadar alaycıydı ki, anlatamam. Bir şey demedim. Sen kavgadan uzak dur dedin yoksa ona yapacağımı bilirim."
"Halam ne dedi?"
"Halan Eypala ve küçük ekibinin kahkahalarını duydu. Sürekli beni gözetlediği için dikkatini çektik. Konu ne diye sordu, Eypala söyledi. Ardından benim senin odana layık olmadığımı söylerken bakışları alaycıydı. Bir deli olarak görüyor beni."
"Sakin ol. Halam meselesini çözeceğim, kuşkun olmasın. Eypala ve diğer kızları umursama. Sen onların gördüğü gibi birisi değilsin."
"Onlar üstüme geldikçe sinirleniyorum, ben bunu hakketmiyorum." dedi. Elini başının üstüne koydu."Belki de bu bir hata."
"Hata olan şey yakınlaşmamız mı? Bunu hata olarak görmen korkaklık, Venira."
"Sen insanların tepkisiyle yüzleşmiyorsun, ben yüzleşiyorum. Bir şey yapamamak beni zorluyor." diye bağırdı.
Ona doğru yaklaştım, aramızdaki mesafeyi kapatmıştım."Ben varım yanında, seninle her zorluğu göğüslemeye hazırım. Dışarıdaki insanların ne düşündüğü, ne dediği umurumda değil. Ne istediğimi biliyorum."
"Onlar ne derse desin benimle olacak mısın? Hakkımda birçok şey olacak. Deli, cadı, büyücü. Bunlar seni incitmeyecek mi? Benim korkum, seni kötü bir duruma düşürmek bunu anla."
"Hiçbir şeyi düşünmüyorum. Sadece seninle kendimi düşünüyorum. Beraber kurabileceğimiz geleceğe inanıyorum. Sen de öyle yap."
"İnsanlar benim canımı çok acıttı, sana da bu olmasın Bartan. Özellikle benim yüzümden olursa kendimi affetmem."
Cevap vermek yerine onu kendime çekip öptüm. Kollarını bana sarmış, öpüşüme karşılık vermişti. Dudaklarımız ayrıldığında "Seni asla bırakmak istemiyorum, Venira. Kim ne derse desin, ben seninle olmak istiyorum." dedim kısık bir sesle. Gülümsemiş, tekrardan öpüşmeye başlamıştık.
İlk önce onu kaldırıp masama oturttum. Dudaklarından boynuna geçmiş, öpücükler bırakıyordum. Elini saçlarıma geçirmişti, Bartan diye inledi. Sev beni diye mırıldandım. Onun yardımıyla üstümdeki yelek ve gömlekten kurtulmuştum. Ellerini göğsüme koydu, gülümsedi. Üstündeki tuniği çıkarmıştım, göğüs bandıyla kalakalmıştı. Sarı saçları ve bembeyaz teniyle ne kadar kusursuzdu. Onu kendime çektim. Öpmeye, dokunmaya doyamıyordum. Burada olmaz diye mırıldandı, ayağa kalktı. Bir yandan pantolonumun kemerini çözerken geri geri yürüyorduk. Beni koltuğa itmişti, bir kedi gibi bakmıştı. Kendi pantolonundan kurtulduktan sonra kucağıma oturmuştu. Ateşini hissederken kendimi onda kaybetmiştim. Kollarını boynuma dolamış, bakışları bendeydi. Bir elim kalçasındaydı, diğer elim göğsünü okşuyordu. Venira zevkle inliyordu, hoş benim de ondan farkım yoktu.
Bambaşkaydı. Bunu kalbimden hissediyordum. Büyülü bir ayindi, büyü için sadece ikimiz yeterliydik. Heyecanla "Seni seviyorum, Venira. Seni çok seviyorum." dedim.
Venira "Ben de seni seviyorum. Dün, bugün ve yarın. Sana olan aşkım bitmeyecek."
Tekrar tekrar öpmüş, tekrar tekrar bedeninde kaybolmuştum. Beraber yıldızlardaydık sanki. Tutkulu bir yolculuğa çıkmıştık, gerçek hayata dönmüyorduk.
Şimdi tam anlamıyla babamın oğlu olmuştum. Tutku peşinden koşan, aşkı için her şeyi yapmaya hazır olan. Fakat ben ondan farklı olacaktım. Hayatımı mahvetmeyecektim. Venira'yla hakkım olanı alacaktım. Bu sefer mutlu olacaktım, hiçbir şey önceden yaşadıklarıma benzemeyecekti. Eğer bu bir delilikse evet, ben bir deliydim.
✾
✾
✾Samirna sizce neden yangın olayını yaptı? İlerisinde neler yapar?
✾Bartan'ın Halası Cirina'nın söyledikleri doğru muydu? Venira ileride Bartan'a zarar verir mi?
✾Aigerim'in Venira'yı koruması içni söylediği fikir için düşünceniz nedir? Bartan Venira'yı koruyabilir mi?
✾Bartan Petur'a dönmeli? Nasıl dönmeli ve Venira'yı Petur'a götürmeli mi?
✾Mis gibi Venira-Bartan çiftimiz oldu dasdasda. Bu konuda düşüncelerinizi, görüşlerinizi yazın. Siz onları bu şekilde bekliyor muydunuz? Sizce Bartan babasına benzeyecek mi?
Gelecek bölüm Kaveh olacaktır. Onu özlediniz mi bilmiyorum. Sevgilerle!
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top