2.18 Gazap Tanrısı'yla Dans✾
Herkese Merhaba! Bölümü okuyanlar en azından kendilerini belli etmek amacıyla oy verebilir mi? Ayrıca yorum görürsem çok mutlu olurum. Lütfen varlığınızı belli edin, gösterin!
●EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA BENİ TAKİP EDİN! BÖLÜM DUYURUSU YAPIYORUM!
Yayın Tarihi: 05.09.2021 (23:47)
Bölüm Şarkısı: Two Feets - Love is a Bitch
İyi Okumalar!
✾
Lussamus Krallığı - Omae
Paiman
Yanı başımda yatan kadına bakıyordum. Tanıdığım birçok kadından farklıydı. Duruşu, tavırları, seçtiği kelimeler, bakışları. Her şeyiyle ben farklıyım, fark edilmeliyim diyordu. Onu fark etmemek imkansızdı. İster azatlık olsun, ister hükümdar. Tamerin fark edilebilir birisiydi. Sıradan kıyafetler içinde olduğunda bile farklı bir havası olduğunu düşünüyordum. Bakışları derin ve tutkuluydu. Davetkardı. Hiçbir kadında göremediğimi onda görüyordum ve ona hayran kalıyordum. Normalde kendim dışımda başkasına hayran olmayan beni kendisine hayran bırakması takdir edilmeliydi.
Tamerin ile ilişkimizin sonu ne olacak, bilmiyordum. Onunla hayatımı geçirmek istiyordum ama hırslarım da vardı. Saevthas tahtı hakkımdı. Bunun için yetiştirilmiştim. Babam ne düşünürse düşünsün ben kral olmak için doğmuştum. Hükmetmek, damarımdaki kanın büyüsüydü. Kim buna engel olacaktı? Engel olanları tek tek yolumdan çekip atardım, buna dair kuşku duyulmamalıydı. Beni bu hayatta yenebilecek tek kişi kendimdi. Benim gibi bir insanın en büyük rakibi yine kendisi olurdu. En büyük savaşı kendisine karşı verirdi. Bu savaşı verirken zorlanırdı, yıkımların en büyüğünü yaşardı. Tavigan'dan gelen bir rahip bana şunu demişti. Yaratıcılar insanın yüreğine göre savaş biçerdi. Kendisiyle savaşan insanın yüreği, gücü içinde taşırdı. İlk başta teselli gibi gelen bu cümle şu an daha anlamlı geliyordu. Benim gücüm içimdeydi. Ya beni yiyip bitiriyordu ya da çevremdekileri. Bunun sonunda ne olacaktı, bilemiyordum.
İç çektikten sonra Tamerin'in yanağını okşayıp nazikçe dudağından öptüm. Gözlerini açtığında "Günaydın sevgilim!" dedim.Gülümsemesi yüzüne yayılırken elini yanağıma koydu, okşadı.
Tamerin "Günaydın. Dün geceden kalma yorgunluk üstümde. İnanılmaz bir eğlenceydi." dedi. Buna gülmüştüm. Dün gece harika bir eğlenceydi. Tam anlamıyla Saevthas usulünde eğlenmiştik. Doğunun gizemini burada yaşatmıştım.
"Enfes bir geceydi. Sen ve ben, bu dünyanın hükümdarları gibiydik. Yeryüzüne inmiş bir tanrı ve tanrıça."
"Bizim için böyle düşünüyor olmana şaşırmadım," dedi gülerek.
"Düşünebilirim elbette. Bu topraklarda ikimizden daha güçlü, daha tutkulu, daha ateşli insan var mı?" dedim. Yüzündeki gülümseme donmuş, bakışlarında neşe uçup gitmişti."Yanlış bir soru sormadım, değil mi?"
"Hayır, hayır. Bir an böyle diyince ne diyeceğimi bilemedim. Haklısın, ikimiz dışında böyle bir insan yok." dedi. Biraz daha bana yaklaşmış, dudağımı yavaşça öpmüştü. "Belki de bu yüzden birbirimize çekildik."
"Seni bırakmak istemiyorum, hep yanımda kal. Seninle hayat bambaşka. Sendeki bu büyü nedir, anlayabilmiş değilim."
"Her şeyi büyüye yorman, anlamsız!" dedi gülerek. Neşesi geri gelmişti.
"İnsan her şeyi bir nedene bağlamak ister, Tamerin. Benim yaptığım bu. Seninle yaşadığım bu aşkın tarifi yok." dedim. Hızla onun üstüne çıkmıştım. Gözleri gözlerimdeydi. Davetkar bakışları bendeydi. "Buradan asla gitmek istemiyorum."
Kollarını boynuma dolamış, beni tutkuyla öpmüştü. "Gitme o zaman. Bırak, benimle kal. Saevthas'ı arkanda bırak."
"Bu dediğin o kadar kolay mı sence?"
"Kendin anlatmadın mı? Baban Kaveh'i istiyormuş, onu kral yapacakmış.Neden uğraşıyorsun?" dedi. Yavaşça boynunu öptüm, kıkırdadı."Sorumdan kaçamazsın!"
Boynunu öpücüklere boğduktan sonra tekrar ona baktım."Kaçmıyorum, sadece yanıtlanmak istemiyorum. Şu an tek isteğim ikimizi mutlu etmek, neden tadımızı kaçıralım?"
"Gerçeklerden kaçamayız. Kaçtıkça sonunun ne olduğu çok açık. Abrek'i örnek al." dedi ve güldüm.
"Abrek gibi beni de öldüreceğini mi söylüyorsun?" dedim alaycı bir sesle. Gözleri iri iri olmuştu.
Dişlerini sıkarak "Konuyu saptırma!" dedi.
Kulağına eğilip "Şaka yaptığımı biliyorsun." diye fısıldadım. Nefesimi hissetmesi titremesine neden olmuştu. "Sana olan hislerimi bildikten sonra gerisini düşünmene pek gerek yok." dedim. Yüzlerimiz yakınlaşmış, onu tutkuyla öpmeye başlamıştım. Kollarımın arasında hapsolmuştu. Karşı koymamıştı, beni kendisine çekmişti. Bacakları aralanmıştı. Bir elim saçlarındaydı, diğer elim beline yerleşmişti. Bedenlerimiz birbirinde kaybolunca tutkuyla adlarımızı söylemek kalmıştı geriye. Tamerin adımı her inlediğinde hissettiğim güç muazzamdı. Sevgilim dediğinde kendimi zafer kazanmış gibi hissediyordum.
Kahvaltı sonrasında Tamerin kendi saray işlerinin peşinden gitmişti. İlgilenmesi gereken bir ülkesi vardı, buna engel olmak istemezdim. Cupuer etkisini silmeye çabalıyordu. Ne kadar başarılı olacaktı, zaman gösterecekti. Yanında ben olursam mutlak başarıya ulaşması kaçınılmazdı. Yaptığım her planda başarılı olan birisiydim. Gerçi en son başarısızlığa uğradığım konu Venira olmuştu. Tam anlamıyla onu tuzağıma çektiğimi düşünürken engellenmiştim. Dışarıdan bir müdahale olmuştu. Her neyse ben bundan vazgeçecek değidim. Tamerin'e söz vermiştim. Venira'yı bir şekilde Tamerin'e getirecektim. Hatta diz çökmesini sağlarsam muazzam olurdu. Tamerin'in bana olan hayranlığı artardı.
Dışarı çıkmak için hazırlanmıştım. Omae'yi gezmeyi seviyordum. Gerçi ben farklı şehirleri gezmeyi seven birisiydim. Omae'nin farklı bir havası vardı. Büyük sur ve küçük sur şehrin farklı havasını yansıtıyordu. Cumhuriyet döneminden kalma yapılar, Lussamus'un kadim tarihini yansıtıyordu. Saevthas gibi değildi elbette ama birçok kuzey ülkesinden güzel olduğunu düşünüyordum. Naymahaen gibi soğuğun hakimiyeti yoktu, Ztin gibi aşırı gelenekselçi değildi. Omae, zamanın ruhuna uyan bir şehirdi.
Dabeer ile şehrin merkezine gelmiştik. Küçük Sur'dan dışarı çıkacaktık ama şu an değildi. İlk önce burada gezmek istiyordum. Yavaş yavaş yürürken insanlara bakıyordum. Sakin bir şekilde alışverişini yapıyorlardı, satıcılar daha çok müşteri çekebilmek için bağırıyordu. Köleler ve azatlıklardan arınmış olduğu için sakinlik hakimdi. Küçük Sur'un ötesindeki gürültü buraya hakim değildi. Tamerin en kısa sürede bunu kölelik sistemini kaldıracağını söylüyordu. Bunu yaparsa büyük bir iş başarmış olacaktı. Yapmak istemesi doğaldı. Kendisi de azatlıktı. Azatlıkların ve kölelerin ne hissettiğini bildiği için onlardan yana hamleler yapmak isteyecekti. Efendiler'in tepkisi ne olursa olsun Tamerin bundan vazgeçmeyecekti.
Tamerin için güzel bir kumaş aldıktan sonra Dabeer "Kraliçe'ye fazlasıyla bağlandın, Paiman." dedi. Sesindeki gizli alay hoş değildi.
"Onunla olan ilişkim seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum. Öyle bir şey olsaydı, fikir alırdım." dedim.
"Hayır, karışmıyorum. Aksine mutluyum. Sonunda senin yüzünü güldürebilen bir kadın ortaya çıktı. Yejide'nin izini sildi."
"Yejide'nin hatırasını neden silmek isteyeyim? Yaşananlar üzücü olsa bile güzel bir aşktı." dedim. Yejide ve Tamerin'i karşılaştırmak anlamsızdı. Ben birinin hatırasını silmek için hayatına başka insanlar çeken birisi olmamıştım."Aşk benim için hatıraları silmek değildir."
"Pardon, iyice konuyu mahvettim. Toparlamam gerekirse mutluyum. Gözlerinde bambaşka bir ışık var. Bu ışığın kaybolmasını istemem."
"Bunu ben de istemiyorum. Sonumuz ne olacak, bilemiyorum. Çünkü hikayenin en başında Tamerin ve ben böyle değildik. Bizi birbirimize yakınlaştıran şey yaralarımız oldu. Ben birinin beni dinlemesini istedim, o birinin onu anlamasını istedi. İşte bu noktada buluştuk."
"Belirsizlik seni geriyordu." diye mırıldandı. Haklıydı. Bu belirsizlik beni geriyordu. İnsanı zorlayan seçimlere sürükleyecek kadar güçlüydü.
Buruk bir gülümsemeyle "Sonu ne olursa olsun güzel hatırlayacağıma eminim. Hayatımın en güzel aşkı olacak, Tamerin. Gülüşü, bakışı, adımı seslenmesi. Hepsi yüreğimde kazılı olacak." dedim.
"Sen budala Kaveh değilsin. O korkakça davrandı, Kraliçe'yi yüzüstü bırakmadı mı? Sen mutlaka bir şeyler bulacaksın."
"Tamerin'i bırakmak istemiyorum ama içimde huzursuzluk var. Tarif edemiyorum, Dabeer. Belki de bu huzursuzluk beni geriyor."
"İnanıyorum, her şey iyi olacak."
"Elbette iyi olacak. Ben ne istersem kazanırım, ne istersem o olur. Bir tek zamana hükmedemem, geri kalan her şeye sözüm geçer. Bu ilişkide de istediğim olacak. Tamerin, benimle olacak. Onu kaybetmeyeceğim."
"Üstelik ondan çocuğunun olacağına da inanıyorum. Doğurganlıkta kendisini kanıtlamış, ikizleri olmuş. Bu nedenle annen Kraliçe'yi kabul edecektir. Sahi, buraya geleli baya oldu. Hiçbir şekilde haber yok mu?"
"Dabeer! Yaratıcılar aşkın, ne dediğini biliyor musun?" dedim dişlerimi sıkarak.
Dabeer omzunu silkmişti."Ne? Gerçekleri söylüyorum, Paiman. Bunu ben demezsem başkası mutlaka derdi. Bir çocuğunun olması gerektiğini düşünmüyor musun? Baksana, Kaveh'in bir oğlu var. Senin neden yok? Artık zamanı geldi, dostum. Şimdi bir bebeğin olacak, inanıyorum."
Sinirle "Belki de ben bir çocuğum olsun istemiyorumdur, ne dersin? Bu çok hassas ve özel bir konu." dedim.
"Çocuğun olmadığı sürece Kaveh'e karşı kaybetmiş sayılırsın. Soy senden yürümeli, Kaveh'den değil. Şükürler olsun, Kraliçe Tamerin doğurgan birisi. Mutlaka bir çocuk verecektir. Belki de yine ikiz olur, ne dersin? İkiz erkek bebek!"
"Saçmalıyorsun! Sakın Tamerin'in yanında böyle konuşma, küçük düşerim." dedim ve o sırada bana çarpan genç bir adam hızla koşmaya başlamıştı.
Elimde para kasem olduğunu görünce hey diye bağırmış, peşinden koşmaya başlamıştım. Hırsıza yetişmek mümkün değildi. Belimdeki hançeri çıkartıp ona hedef alsam ne olurdu? Yanlışlıkla başkasına gelirdi, hoş olmazdı. Tanrım! Zamanı mıydı bu? Dur diye bağırdım. Karşısına çıkan siyahlar içindeki adam hırsızı durdurmuştu. İtekleyerek devirmiş, hızlı hareket ederek keseyi bırakmasını sağlamıştı. Kolunu ters çevirip sırtına bastırıyordu. Diğer elinde kesem vardı. Şaşkınlıkla bakakalmıştım. Karşımdaki adam bir Ztinliydi ama onlardan daha farklı giyinmişti. Siyahlar içindeydi, boynunda ağaçtan yapılmış olma boncuklardan iki kolye vardı, belinde iki farklı kılıç bulunuyordu. Aynı zamanda şarap olduğunu düşündüğüm deri suluğu da vardı. Genelde o tarz suluklarda şarap bulunuyordu. Saçlarını toplamış, siyah bandanasını takmıştı. Çekik gözlerini daha dikkat çekici kılacak şekilde kül sürmüş olduğunu görüyordum.
Şaşkınlıkla ona bakarken bana gülümsedi. Keseyi uzattı."Keseniz, efendim." dedi.
Dabeer benim yerime keseyi almıştı. O sinirliydi. Öfkeyle "Pis hırsız! Ölümüne susamış olmalısın, hemen tutuklanacaksın." dedi. Ardından sivil giyimli askerler hırsızı tutuklamıştı.
"Sen ne istiyorsun, gezgin? Bu keseyi alabilirsin." dedim. Çekik gözleri bendeydi, sinsi bir tebessüm yüzünde belirmişti.
Gezgin "Benim para keselerine karşı gönlüm toktur. Tavigan Rahibi olarak parayla ilgilenmiyorum. İsteğim beni saraya götürmenizdir."
"Saray mı?"
Başını hafifçe sallamıştı. Bana doğru gelmiş, elimi almıştı. Elimin çizgilerinde parmağını gezdirmişti. "Uzaktan bile sizin saraylı olduğunuz anlaşılıyor, elinizdeki çizgiler de bunu söylüyor."
"Tavigan rahiplerinin fal bakabilmesi garip."
"Ben diğer gezgin rahiplere benzemem, Prensim."
"Elimdeki çizgiler sana bir prens olduğumu söylüyor mu?"
"Çok daha fazlasını söylüyor. En belirgin olanı şu. Siz her daim Gazap Tanrısı'na çekilen birisiniz. Onun adaletini taşıyor, gücünü gösteriyorsunuz." dedi. Gözlerini kısmıştı, kaşları hafif çatılmıştı."Kalbiniz ona bağlanmış. O ne yaparsa yapsın hep ona bağlı kalacaksınız. Ondan nefret etmek istediğiniz zamanda bile ona olan bağlılığınız sürecek. Garip. İlk defa bir insanda bunu görüyorum."
Elimi geri çekmiştim. Siz her daim Gazap Tanrısı'na çekilen birisiniz. Bu cümlesine benzer bir şeyi annem de demişti. Kaderimi değiştirmek isterken bir rahip benim her daim Gazap Tanrısı'nın yoluna çekileceğimi. Kalbimde huzursuzluğa neden olmuştu. Belirsizliği sevmiyordum işte. İnsanı garip düşüncelere teşvik ediyordu."Saraya geleceksin, meczup. Bakalım orada da şaklabanlıklar yapacak mısın?"
"Prensim, kalbinizdeki huzursuzluğun nedenini sözlerime bağlamayın. Her şeyi akışa bırakın, en güzeli bu olacaktır. Siz Gazap Tanrısı'nın sevdiği birisiniz, size bir şey olmayacaktır. Tabii Kan Tanrıçası'nın hırslarının kurbanı olmazsanız diye uyarımı ekleyeyim."
Dabeer beni dürtüp kulağıma "Bu meczubu saraya almayalım, Paiman." diye fısıldadı. Kafamı iki yana salladım. Saraya gelecekti, himayemde onu sokabilirdim.
"Bir zararı olmayacaktır, korkma."
Gezgin "Yardımım bile dokunacaktır, bunu göreceksiniz. Ah, bu arada kendi ismimi söylemedim. Prensimizin gücü karşısında ismimi unuttum. Ben gezgin rahip Taishan." dedi ve elini uzattı.
Elini gülümseyerek sıkmıştım."Ben de Saevthas Prensi Paiman. İlginç bir tanışma oldu, Rahip." dedim.
"Kesinlikle ilginç oldu. Size yardımcı olacağıma kuşkunuz olmasın."
Kaşlarımı çatarak ona baktım. "Hangi konuda yardımcı olacaksın?" dedim.
"Kuzey'e uçan altın kartal için." diye fısıldadı. Donakalmıştım. Karşımdaki rahip olamazdı. Tavigan'ın büyüye olan bakışı sert ve acımasızdı. Fakat bu adam farklıydı. Hiçbir şekilde büyücü olduğu anlaşılmıyordu. Kendisini ustaca saklamıştı.
"Seni yakından tanımak istiyorum, Taishan. Bakalım, bize başka ne göstereceksin?" dedim ve o güldü.
Saraya dönerken Taishan'ı inceliyordum. Siyahlar içindeki bu adam uzaktan bir gezgine benziyordu. Kendisi açıklamasa paralı asker olduğunu bile düşünebilirdim. Ztinli gezginler genelde bunu tercih ediyordu. Fakat o bir rahipti. Tavigan inancının zıttıydı. Nasıl Tavigan'a yolu düşmüştü, bu zamana kadar onun nasıl büyücü olduğu anlaşılmamıştı merak ediyordum. Üstelik güçlü bir büyücüydü. Zihnine dalmaya çalıştıkça sert bir şekilde itiliyordum. O, Dabeer ile sohbet ediyor gibi gözükse de ne yapmaya çalıştığımın farkındaydı. Bu adam çözülmeliydi. İç sesim bana göründüğünden fazla diyordu. Buna katılıyordum. Tavigan içinde büyü güçlerini saklayan birisi daha da fazla olmalıydı. Hikayesini dinlemek için sabırsızdım.
Saraya geldiğimizde Dabeer'e rahiple ilgilenmesini söylemiştim. Kendimse bana verilen yatak odasına gitmiştim. Ceketimi çıkardıktan sonra yatağımın üstüne atmış, koltuğa oturmuştum. Rahibin baktığı elime bakıyordum. Bu çizgilerde görüp söylediği şeylerin benzerini daha önce annemden de duymuştum. Gazap Tanrısı'na yakın olmak, hiçbir insanın başaramyacağı bir şeydi. Bizden beklenilen şey 4 Yaratıcı'ya eşit mesafede yakın olmamızken ben neden Gazap Tanrısı'na daha yakındım? Üstelik bu rahip daha fazlasını söylemişti. Kan Tanrıçası hakkında da bir cümle vardı.
Tabii Kan Tanrıçası'nın hırslarının kurbanı olmazsanız diye uyarımı ekleyeyim.
Bu cümleden çıkardığım kişi Kaveh oluyordu. Buraya gelmeden önce babamla olan konuşmasını dinlemiştim. Babam sürekli olarak Kaveh'e Kan Tanrıçası gibi davranma diyordu. Kan Tanrıçası, diğer yaratıcılar içinde acıyı en yoğun yaşayan olduğu gibi en acımasız olandı. Mutluluk acıdan gelir sözünü diyen bir tanrıçadan ne beklerdik? Babam Kaveh'i ona benzetiyorsa mutlaka bir şey vardı. Evet, babam sinirli birisi gibi gözükürdü ama gözlemlerindeki doğruluk payı inkar edilemezdi. Kaveh'in hırslarına kurban olabilecek birisi değildim. Bu zamana kadar ondan hep üstün olmuştum. Şimdi beni yenmesine izin mi verecektim? Asla! Ben ondan üstündüm. Zekam, hayata mantıklı yaklaşmam beni ondan üstün kılıyordu. Kaveh'in Kan Tanrıçası gibi davranıp beni kendisine kurban etmesine izin verecek değildim.
Kapım tıklandığında düşüncelerimden sıyrıldım, gel sesimle içeri Gazap'ın Oğlu girmişti. İşte başka bir büyücü-rahip daha. Fakat bu adam Taishan'dan daha güçlüydü. Kendisine hayran bırakan güzelliğiyle onun her dediğini yapar hale geliyorduk. Siyahlar içindeki büyücü yanıma oturmuş. Gözleri bendeydi. "Beni buraya düşüncelerin davet etti, Paiman." dedi soğukça. Şaşkınlıkla ona baktım.
"Anlamadım." dedim.
"Anlamayacak bir şey yok. Düşüncelerin beni davet etti."
"Seni buraya davet etmedim, büyücü. Bu kadar kontrolü kaybetmiş olamam. Sen gelmek istedin ve geldin." dedim.Bacak bacak üstüne atmış, arkaya yaslanmıştım."Söyle, neden geldin?"
Gülmüştü."Sanırım kendinin farkında değilsin. Aklındaki sorular kafanı gittikçe karıştırmaya başlamış, ruhunun yardım çığlıklarını duyamaz olmuşsun."
"Böyle şifreli konuşarak bir şey elde edeceğini sanıyorsan odamdan çıkabilirsin. Ben tek başıma kendimden memnundum."
"Kızmana gerek yok. Bana sorularını sor, bunun için buradayım." dedi. Koyu gözleri üzerimdeydi. Bakışlarımı ondan kaçırmıştım, zihnimi kontrol etmesine izin veremezdim. Beni güzelliğiyle avlayamayacaktı."Hadi, çocuk."
Soğuk bir şekilde "Gazap Tanrısı ile aramdaki bağ ne?" dedim.
"Bu içini kemiriyor. Kemirdikçe huzursuz hale geliyorsun. Haklısın, bir insanın kaldıramayacağı bir yük bu. Senin gibi güçlü birisinin zorlanması oldukça normal."
"Yanıtını bilmediğin soru oldu, değil mi? Burada seni gördüğümden beri her şeyi bilen bilge bir adam havan vardı. Şimdi yok oldu."
"Her şeyi bildiğime dair bir iddiam yok ama kadim bilgilere sahip olduğum, doğru. Sorunun yanıtına gelince onunla arandaki bağa hiçbir insan sahip değil. Kendini şanslı olarak görebilirsin, şanssız olarak da."
"Gazap Tanrısı'nın yoluna çekiliyorum, onunla aramda bir bağ var ama nedenini merak ediyorum. Ben bu zamana kadar yaratıcılara güvenerek adım atan birisi olmadım. Şimdiyse bir yaratıcıyla aramda özel bağ olduğunu söylüyor. Neden ben diye sorguluyorum."
"Neden sen olduğunu sorgulama nedenin açık. Çünkü kendini yaratıcılara muhtaç görmüyorsun. Senin gibi güçlü bir adama yakışan bir düşünce ama yaratıcıların seninle ilgili planları var. Buna karşı çıkamazsın. Bunu annene demiştim." dedi. Anneme mi? Annemle konuşan rahip karşımdaydı. Kaderimi değiştirsin diye yalvardığı kişi oydu. Daha yaşlı görünmesi gerekirdi ama onun yaşı yok gibi duruyordu. Tanrım! Kafayı yiyecektim."Sakin ol ve benden korkma. Dediğim gibi ben kadim bir insanım. Elbette bir gün öleceğim ama o güne daha var."
Kafamı iki yana salladım."Hayat bana daha ne gösterecek merak ediyorum. Annem şu an seninle konuştuğumu bilse delirirdi. Benden daha çok soru sorardı."
"Haklısın. Annen senin çok çabaladı. Babanın planlarından şüpheleniyordu, buna mani olmak istedi. Beni bulduğunda başarılı olacağına inandı."
"Babamın planları neydi?"
"Diğer Rekistaan üyeleri ne istiyorsa onu istedi. Güç."
"Ailemden kimse buna karşı koyamaz. Güç bizim için büyük bir tutku ve lanet. Tarihimizde güç adına yapılanları biliyorum. Babamın yaptığına şaşırmadım." dedim. Babamın güç açlığının bedeli neydi acaba? Yaratıcılarla dans edenler büyük bedellere her daim hazır olmaları gerekirdi. Babamdan bunu öğrenmek isterdim."Peki Gazap Tanrısı'yla aramdaki bağ ne? Hala bunu açıklamadın. Anneme ona çekildiğimi söyledin. Daha fazlasını öğrenmek istiyorum."
"Yaşam öğretecek, o her şeyi açıklayacak. Üstelik sen her şeyi çözeceksin. Şunu bil, çevrendeki insanlar sıradan değil. Özel insanlar hayatında var. Kaderini tek bir dokunuşlarıyla değiştirebilirler. Zaten bunu yaptılar."
Tam bir şey diyecekken kapı tıklanmış, açılmıştı. İçeri Tamerin girmişti. Soğuk havaya uygun bir şekilde uzun kollu, kadife bordo bir elbise giymişti. Siyah saçları örgüyle toplanmıştı. Bir elini beline koymuş, başını hafif yana yatırmıştı.Gözlerinde merak vardı. Daha fazla dikkat çekmemek adına ayağa kalkıp onun yanına geldim. Ellerimle yüzünü kavrayıp yavaşça öptüm. Tamerin "Ne yaptığını merak etmiştim ama Gazap'ın Oğlu'yla sohbet ediyormuşsun. Önemli bir şeyse gidebilirim."
"Gitmene gerek yok, sevgilim." dedim. Bir elim Tamerin'in beline yerleştikten sonra Gazap'ın Oğlu'na döndüm. Kel adam, uzun uzun bize bakıyordu."Ne oldu, Rahip? Ne gördün?"
Gazap'ın Oğlu "Birbirinize olan bağı gördüm ve bu bağın nasıl sarsılabileceğini."
Tamerin gülerek "Bu bağ nasıl sarsılabilir?" dedi.
"Kan Tanrıçası'nın bir fısıltısıyla, Kraliçem."
Tamerin yanımda donakalırken huzursuzca büyücüye baktım. O kendinden emin duruyordu. Rahattı. Sertçe "Bu fısıltıyı bastırmayı biliriz, Büyücü." dedim.
"Kendinize inanıyorsanız bunu deneyin."
Tamerin "Bu konuyu konuşmaya gerek var mı? Bence yok. Herkes ne yapması gerektiğini biliyor." dedi. Bakışları bana dönmüştü, bir elini göğsüme koymuştu."Hadi, seni Remeli gezginlerle tanıştıracağım. Bana hep Reme'yi soruyordun, senin için Reme'yi en son gezen insanları getirdim. Bu akşam onlar misafirimiz."
Gülümseyerek "Harika bir kadınsın, Tamerin. O zaman misafirlerimizi bekletmeyelim." dedim. Beraber odadan çıkarken Gazap'ın Oğlu'nun bakışlarını hissediyordum. Söylemediği birçok şeyin farkındaydım.
Gezginlerin sohbetini dinlerken aklımda birçok soru vardı. Tamerin'e belli etmemeye çabalıyordum. Sonuçta burada biz bir kraliyet çiftiydik. İnsanlar ilişkimizi biliyordu. Onaylayanlar vardı, mutlaka beni burada görmek isteyenler çoktu. Onaylamayanlar da vardı. Yabancı bir prensin Lussamus üstünde söz sahibi olmasını istemiyorlardı. Eh, bu zamana kadar hep kendi kanlarından birisi başa geçince böyle düşünmeleri normaldi. Üstelik Lussamus'un Saevthas'a bağlanacağına dair korkuları vardı. Lussamus, herhangi bir ülkeye bağlanamaz düşüncesini Tamerin taşıyor muydu merak ediyordum. Onunla bu konuları konuştuğumuz zaman beni geçiştirmeyi tercih ediyordu. Başka konular açıyor veya oyalıyordu.
O kendi odasına çekilirken beni davet etmemişti. Ben de buna saygı duymuş, kendi yatak odama çekilmiştim. Beraber olsak bile ben burada bir misafirdim. Belki bir gün ev sahibi olurdum. Bu saray, Tamerin ile evlerimizden birisi olurdu. Neden olmasındı? Lussamus ve Saevthas'ı beraber yönetme fikri cazipti. Yanımda güzel bir kadın olacaktı. Hükmederken insanlara yukarıdan bakacaktık. Tam anlamıyla güç bizim olacaktı. Buram buram bu güç yayılacaktı, baştan sona kudretin kendisi olacaktık. İştahlı bir hayaldi. Bunun gerçekleşmemesi için bir neden yoktu. Tamerin benimleydi. Aramızdaki ilişki herkesin bildiği bir şeydi.
Dün akşam Reme'yi gezen gezginler vardı, bu akşamsa Omae'de bulunan yabancı gezginler. Onlar diğer ülkeleri anlatıyordu. Tamerin'in yanındaydım, bir elimi onun omzuna atmıştım. Sadece onu izliyordum. O merakla gezginleri dinliyor, sorular soruyordu. Kendisini geliştirmek istiyordu. Söylediğine göre diğer hükümdarlardan geri kalmamalıyım diyordu. Oldukça gençti zaten. 22 yaşındaydı. Kimi zaman yaşını gösterecek şekilde davranıyordu kimi zaman daha olgundu. Diğer hükümdarlardan daha iyi olacağını düşünüyordum. Venira meselesini çözebilecekti. Bunu çözememe gibi bir durum yoktu.
Omaeli gezginler gittikten sonra Esthere "Ne kadar çok yer gezmişler, hayatları çok zor olmalı." dedi.
Tamerin "Bana göre hayatları zor değil. Özgürce yaşayabiliyorlar." dedi ve kadehini yudumladı. Bakışları düşünceliydi."Onlar gibi gezmek isterdim."
"Belki bir gün beraber gezeriz, ne dersin?" dedim. Tamerin minik bir kahkaha atmıştı.
Gülerek "Bunu ciddiye almamı beklemiyorsun herhalde." dedi.
"Neden?"
"Hükmetmeyi seven birisi, bunu söyleyemez. Sen her daim hükmetmek istiyorsun, dünyada senin sözün geçsin istiyorsun. Sakin bir yaşam sana göre değil."
Dudağımı büktüm, omzumu silktim."Belki de yanımda sen olunca bazı şeylerin değişmesini istedim. Olamaz mı?"
"Olabilir." diye mırıldandı.
Esthere "Kaveh gibi olmadığını kanıtladı, Tamerin. Bunu geçen gün bana demiyor muydun?" dedi. Menekşe gözleri Tamerin'in üzerindeydi. Hafif bir tebessümle bakıyordu."Kaveh bir korkak."
"Kaveh'i düşünmeye gerek yok, buna değmez. O, Saevthas'da karısı Dijan ile çok mutlu bir hayat sürüyor. Paiman öyle demişti."
Hızla "Evet, çok mutlu bir hayat sürüyorlar." dedim. En son bıraktığım hallerini Tamerin'e anlatmamıştım ve niyetim yoktu. O, Kaveh'i mutlu bilmeliydi. Son yaşananlar hakkında fikri olsaydı kesinlikle Kaveh ile iletişime geçerdi.Ah, bu çok korkunç olurdu."Dijan ve Kaveh, Saevthas'ın en gözde çifti. Tam anlamıyla kraliyet çifti oldular."
Elinda "Belki ileride onları geçen bir ikili görürüz, olamaz mı?" dedi ve bana göz kırptı. Onaylanmak hoş bir duyguydu. Tamerin bunun farkında olmalıydı.
Kadehimi tazelemesi için hizmetçiyi çağırmış, şarabım yeniden doldurulmuştu. Kapı açıldığında içeri Taishan girmişti. Yanında Dabeer vardı. Dabeer'in sinirli bakışları gezgin rahipteydi. Tamerin bana doğru "Bu kim?" dedi.
"Taviganlı gezgin bir rahip. Dün şehirde dolaşırken para kesemi bir hırsızdan kurtardı, karşılığında himayemde saraya girmek istedi." dedim.
"Anladım." diye mırıldandı.
Taishan rahat bir tavırla Esthere'nin yanına oturmuştu. Kendi suluğunu çıkarmış, şarabını içmişti. Dabeer ile göz göze geldiğimde ona gidebilirsin demiştim. Bu meczubun bize bir zararı olmazdı. Ters bir hareketinde Tamerin ona müdahele ederdi. Bir kraliçenin karşısındaydı, nasıl davranacağını biliyordur diye düşünüyordum.
Taishan kolunun tersiyle ağzını sildikten sonra Tamerin'e baktı. Gülümseyerek "Kraliçe Tamerin, sizinle tanışmak benim için büyük bir onur." dedi.
Tamerin "Bir Tavigan Rahibi'ni sarayımda ağırladığım için ayrı bir memnuniyet duyuyorum." dedi. Sahte bir gülümsemeyle ona bakıyordu.
"Hakkınızda birçok şey deniliyor ama hiçbir sıfat sizi anlatmaya yetmiyormuş, bunu fark ettim. Başka bir güç var içinizde. İnsanı içine çekiyor."
"Neden geldin? Sarayda kalmayı başardın, şimdi yüzsüz bir şekilde Kraliçe'yi görmek mi istedin?" dedim.
Esthere rahibe bakarak "Son zamanlarda Tavigan'ın bize bakış açısı malumken dostlar meclisimizide neden tutuyoruz ki?" dedi. Taishan kaşlarını kaldırmıştı.
Taishan "Ben masumum, Domina. Lütfen, bana bir şey yapmayın. Tek arzum şarap içmek ve sizinle konuşmaktı. Masumum."
Tamerin "Masum olup olmadığını bilemiyoruz ama Tavigan'ın bize bakışını biliyoruz. Bizi günahkar ilan etti. Durum bu olunca sen nasıl bizimle olabilirsin?"
Eliyle kendisini gösterip "Sizce ben sıradan bir rahip miyim? Asla! Tavigan'ın dediklerini umursamış olsaydım bu sarayda olmaz, Omae meydanına çıkıp sizi kötülerdim." dedi.
"Nesin peki? Üstelik bir Ztinlisin. Ztinli bir rahip çok şaşırtıcı. Mavi Gök'e inanman gerekirken Tavigan için din yayıyorsun."
Derin bir nefes aldı, omzunu silkti."Benim ailem beni istemedi, Kraliçe. Ztin'de piçlere yer yoktur, bunu mutlaka duymuşsunuzdur. Ben annemin yasak aşkının meyvesiyim. Annemin kocası benim ondan olmadığımı anlayınca annem beni ölüme terk ediyor. Yaratıcılar yüzüme gülmüş, o soğuk kış gecesinde Lussamuslu tüccar bir kadın beni almış. Ben 8 yaşıma gelince beni Tavigan'a bıraktı, kendisi de Tavigan'da öldü. Böylece rahip oldum."
"Zitn çok acımasız bir ülke." dedim.
"Fazlasıyla acımasızlar."
Tamerin "Senin Lee ailesiyle akrabalığın var mı? Hikayen Rahibe Chaezan ile benzediği için sormak istedim. Belki onu tanıyorsundur." dedi. Rahibin gözleri parlamıştı. Chaezan'ı tanıyordu, fazlasıyla tanıyordu.
"Chaezan'ı tanıyorum, kendisiyle benzer bir kadere sahip olduğumuz için oldukça yakındık. Hoş, şu an iletişimimiz yok."
"Bir gün iletişime geçersen ona olan sevgilerimi ilet." dedi alaycı bir sesle. Gülmemek için kendimi tutmuştum. Tamerin, Chaezan'ı sevmiyordu ve saklama ihtiyacı duymuyordu. Sevmeme konusunda haklı olabilirdi. Sonuçta kendisini günahkar ilan etmişti.
Taishan başını hafifçe sallamıştı."Kraliçem, rica etsem elinizi alabilir miyim? Çizgilerinizi yorumlamak istiyorum. Prens'e bunu yapmıştım."
Esthere "Sen bir rahipsin, senin falla ne işin olur?"
"Sıradan bir rahip değilim, Büyücü Kadın. Tavigan'dan neden kaçtığımı sanıyorsun? Dini yaymak için keyfimi bozmaya hevesli miydim? Hayır! Yaratıcılarımızın verdiği yetenekleri saklamam lazımdı ve gezgin olmayı tercih ettim. Kazığa bağlanıp bir tavuk gibi pişirilmeyi istemedim."
"Akıllı bir adammışsın. Canını kurtarmasını bilmişsin." dedim. Taishan gülümsemişti. Gözleri kaybolmuştu.
"Hayatta kalma konusunda başarılıyımdır, Prens." dedi. Çekik gözler Tamerin'e yönelmişti. Heyecanlı bakıyordu. Tamerin'e yaklaşmış, dizlerinin dibinde bitivermişti."Evet, Kraliçem. Elinizi uzatın."
Tamerin çekincesi varmış gibi Taishan'a bakıyordu. Koyu gözleri karşısındaki adamı ölçüyordu. Elinda "Bakalım ne görecek? Alt tarafı bir eğlence değil mi? Hadi, Tamerin ver elini."
Tamerin "Alt tarafı bir eğlence, haklısın." diye mırıldandı. Elini Taishan'a uzattı.
Taishan, dikkatle bakarken parmaklarını Tamerin'in elindeki çizgilerde gezdirmişti. Yüzündeki tebessüm donuklaşmış, bakışları daha ciddi bir hal almıştı. Başını kaldırıp Tamerin'e baktı. Gözlerindeki hain parıltı hoşuma gitmemişti. Parmağıyla Tamerin'in avucuna çember çizince Tamerin'in elini çektirivermiştim. Ne yaptığını sanıyordu bu adam? Sertçe "Fal bakacaksın dedik, başka bir şey olmayacaktı." dedim. Tamerin şaşkınlıkla bana bakmıştı.
Taishan "Bir şey yapmıyordum, Prens. Beni yanlış anladınız." dedi ve Tamerin'e baktı. Bakışları artık daha kontrollüydü, az önceki şaşkınlık ve hainlik yoktu."Kraliçem, siz içinizde muazzam bir güç taşıyorsunuz. Sanki yaratıcılar kalbinize dokunmuş gibi."
Tamerin "Başka ne gördün?"
"Cupuerleri nasıl devirdiğinizi, Oztavin kehanetindeki karanlığın siz olduğunuzu gördüm. Bu karanlığı nasıl yanlış yorumlamışlar, anlamıyorum. Her karanlık kötülüğü getirmez, tıpkı her aydınlığın iyiliği getirmediği gibi." dedi. Başını hafif yana eğmiş, gözlerini kısmıştı."Hayatınız boyunca dizginleri hep elinize almak istemişsiniz. Bunu geç olsa bile başardınız. Bundan sonra kimse sizi kontrol edemez."
"Geçmişimden bahsediyorsun, neden gelecek hakkında konuşmuyorsun? Bunlar bildiğim şeyler, bana bilmediklerimle gel."
Taishan'ın gözleri bana yönelmişti. Sinsi bir şekilde gülümsedi."Yerinizde olsaydım kimseye kolay kolay güvenmezdim. Yalanlarla sarmaş dolaş olmuş insanları uzakta tutardım. Böyle bir uyarı yapabilirim."
Gülerek "Haklı." dedim. Şarabımı yudumladıktan sonra bu sözleri bana demediğini kanıtlamam gerektiğine dair hamle yapmalıydım ama ne yapacağımı bulamamıştım. Kahretsin! Hızlı düşünmem lazımdı. İşte bulmuştum."Benim ve Tamerin hakkında bir şeyler söyle. Geleceğimizi Tamerin'in elinden görmüşsündür."
"Elbette söylerim, söylememek hata olurdu." dedi yavaşça Gözlerini kapattı, derin bir nefes aldı."Bu ilişki, diğer ilişkilerden farklı. Prens'e Gazap Tanrısı'yla bağlantılı olduğunu demiştim. Fakat görüyorum ki, daha fazlası var. Kraliçe, Gazap Tanrısı için şarkı söylüyor. Söylediği şarkıyla Prens Paiman dans ediyor. Ömür boyu bu şekilde devam edecek. Bunu kimse bozamaz, yaratıcılar bu şekilde arzulamış."
"Güzel!" dedim keyifle.
"Bir şey daha var. Kan Tanrıçası'nın ezgileri var, Prens. Sizin dansınızı etkiliyor bu. Bu ezgileri yapan birisi var."
Kaşlarımı çatarak bakmıştım. Kaveh'in burada da karşıma çıkması sinir bozucuydu. Hiç bozuntuya vermeyecektim."Bakın, Tamerin ile kaderimiz birleşiyor. Tamerin şarkısını söyleyecek, ben dans edeceğim. Müziğimiz kesilene kadar dansımız devam edecek. Asla bitmeyecek bir dans!"
Tamerin "Kalbimizdeki şarkı bitmedikçe dansımızı sürdüreceğiz, Paiman." dedi ve yanağımı öptü.
Taishan düşünceli bir sesle "Bu şarkı birçok şeyi sarsacak, bundan emin olun." dedi. Gözleri Tamerin'e takılı kalmış, derin düşüncelere dalmıştı. Esthere'nin bana da bakar mısın çığlığıyla kendisine gelmişti. Bu adam daha fazlasını görmüştü ama bilerek susuyordu. Bir şey diyememiştim.
Sohbet sonrasında Tamerin benim yanımda kal demesiyle onun odasına geçmiştik. Odaya geçtiğimizde Tamerin'in yüzü durgundu. Taishan'ın dediklerine mi takılmıştı, aklında başka şeyler mi vardı? Anlamak mümkün değildi. Zaten ara ara Tamerin bana yabancı oluyordu. O davetkar ve kışkırtıcı bakışlar donuklaşıyordu. Ulaşılmaz oluyordu. Bedenen buradaydı ama ruhen bambaşka yerlere savruluyordu. Bunu nasıl yapabiliyordu, anlamış değildim. Böyle anlardan nefret ediyordum. Tamerin'e her an yakın olmalıydım ve o benden bir şey saklamamalıydı. Bu hayatta sadece bana açılsın istemem büyük bir şey değildi herhalde.
Kıyafetlerimi çıkardıktan sonra yatağa geçmiştim. Tamerin ise geceliğini giymiş, saçlarını açmıştı. Upuzun saçlarını gümüş tarağıyla tarıyordu. Hala konuşmuyor, düşünceleri arasında yüzüyordu. Taishan'ın sözlerine takılıp kalmış olamazdı. Tamerin, fallarla hayatını sürdüren birisi değildi. Gerçekçi olmayı seviyordu. Peki neydi onu bu kadar çok düşündüren? Biraz odaklanırsam belki düşüncelerini veya hislerini okurdum. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Odaklandım. Karşılaştığım şey bana olan hisleriydi. Kötü değildi kesinlikle. İyi de değildi. Tam anlamıyla ne olduğunu anlamamıştım ama bir şeyler düşünüyordu. Bana dair hissettiği şey benim ona olan ilgimden hoşlanmasıydı, farklı bir şekide beni sevmesiydi ama bu hislerin doğruluğunu kendi içinde sorgular durumdaydı. İyi anlamda mı kötü anlamda mı, muallaktaydı. Bunda net bir şey öğrenmemiştim.
Saçlarını taramayı bırakıp yanıma gelmişti. Kollarımın arasında yerini almıştı.Saçlarını öptükten sonra uzun uzun neyi düşünüyordun?" dedim.
Tamerin "Bir şeyi düşündüğüm yoktu." diye mırıldandı. İşte ufak bir yalan. Buna takılmayacaktım, takılırsam tartışırdık ve gerek yoktu."Taishan garip birisi değil mi?"
"Herhangi bir gezgine benzemiyor. Onun gibiler sarayda oldukları andan itibaren din adına konuşmalar yapardı. Taishan ise bize fal baktı."
"Söylediklerine aldırış edecek değilim, umurumda değil. Çünkü bunları zaten biliyorum, bana bilmediğim şeylerle gelmeliydi."
"Altın koparabilmek adına söyledi bir şeyler. Takılmaya gerek yok." dedim. Parmağıma saçını dolamış, oynuyordum. "O, bize Venira konusunda yardımcı olacak."
Kollarımın arasından sıyrılıp başını kaldırmıştı. Bana şaşkınlıkla bakıyordu. "Ne?" dedi şaşkınlıkla.
"Dün onunla karşılaştığımızda bunu dedi. Ona Venira hakkında bir şey dememiştim. O, garip olduğu kadar güçlü bir büyücü."
"Venira'ya ulaşmamız sağlarsa onu zengin ederim. Sen yapmaya çabaladın, olanlar korkunçtu. Kaç gün baş ağrısı çektin." dedi. Elini yanağımın üstüne koymuştu."Sana bir şey olsun istemiyorum."
"Tamerin, endişelenme. Bu sefer öyle bir şey olmayacak. Taishan sayesinde başarılı olacağız. Sen Cupuer Kızı ile yüzleşecek ve bu sefer her şeyi bitireceksin."
"O tahtımda tehdit ve bunu ortadan kaldırmam lazım. Ölürse başıma sorun olur, buraya gelirse daha da büyük. Yapması gereken şey, taht iddiasından vazgeçmesi. Böylece onunla işim biter."
Gülümseyerek "Vazgeçmek zorunda olduğunu ona çok güzel öğretirim, ne dersin?" dedim. Gözleri kuşkuyla bana bakmıştı."Ufak bir şekilde canı acır. Kan Tanrıçası'nın büyüleriyle bu aralar fazla yakınım."
"İşkence yoluyla bunu denemek istemiyorum. İnsanın canı acıdığında nasıl kontrolden çıktığını biliyorum. Ayrıca Venira güçlü bir büyücü. Onu kontrolden çıkarmamız ikimiz için iyi olmaz."
Suratımı ekşitmiştim."Sen nasıl istersen öyle olsun, güzelim."
O ise gülümseyerek dudağımı öpmüştü."Sana ne kadar teşekkür etsem az. İyiki hayatımdasın ve benim yanımdasın."
"Göreceksin, şarkımız bitmeden asla dansımızı sona erdirmeyeceğiz. Başkaları ne derse desin, Tamerin. Seninle benim aramda özel bir bağ var, bunu biliyorum." dedim. Tamerin bana sarılmış, başını göğsüme koymuştu. Beraber uyumuştuk.
Sabah uyandığımda tek başımaydım. Tamerin erkenciydi. Kahvaltıdan sonra kendi yatak odama çekilmiştim. Benim de kendim için yaptığım işler vardı. Saevthas'a baharda dönecektim. Döndüğüm zamanda hiçbir sorunla karşılaşmamalıydım. Burada yapacaklarımın sonucunu görmeliydim. Sabırla işliyordum, meyvelerimi toplamalıydım. Küçük sandığımı çıkardım, içindeki bebeği aldım. Yaptığım büyü sayesinde bez bebeğin ortasındaki kara leke yavaş yavaş büyümeye başlamıştı. Ölüm bebeğim artık canlıydı. Kan Tanrıçası, nefesini üflemişti.
Bu bebek babamı temsil ediyordu. Beni gözden çıkardığı andan itibaren bunu düşünmüştüm. Mecbur olduğumu biliyordum. Beni paravan olarak gören birisinden bahsediyorduk. Kaveh'i başa geçirmek istiyordu ama buna izin verir miydim? Asla! Taht benim olacaktı. Bunca zamandır buna göre bir düzen kurmuştum. Bir başkasının maşası olamazdım. O bana kukla muamelesi yapmıştı, şimdi kendisi ölü bebek büyüsüyle ölecekti. Onun ölümüyle taht benim olacaktı. Kaveh tahtı bana vermek zorunda kalacaktı. Taht için sadece büyü yetmiyordu, başka bir oyun daha lazımdı. Kaveh'i köşeye sıkıştırmam gerekliydi ve başarılı olacaktım.
Kaveh'e bir yanım acıyordu. Bu hayatta ne istediğiyse ben engel olmuştum, onun yerine ben sahip olmuştum. Saevthas'ı alamayacak olsam bile Tamerin benimdi artık. Kaveh'in bu hayatta en çok arzuladığı şeye sahiptim. Ömrümü de onunla geçirmeye razıydım. Kaveh'i delirtirdi bu durum. Acaba Kaveh'in bizim ilişkimize bakışı nasıldı? Siyah iğneyi geçirirken bu düşünceyle donakalmıştım. Sahi, ne düşünürdü? Tamerin'den soğur muydu? Buna dair net bir fikrim yoktu. Kaveh'i anlayabilmek güçtü. Son zamanlarda büyü güçleri aşırı güçlenmişti. Garipti bu. Onu durduramaz hale gelmiştim. Bu kadar güçlü birisinin öğrenmemesi garip olurdu. Keşke bu ilişkiyi onun gözüne sokabilseydim. Ne büyük bir zafer olurdu. Sevgili babasını dinleyip Tamerin'den vazgeçmeliydi. Budala Kaveh! Bu hayatta sahip olduklarının kıymetini bilememişti.
Ölü bebeğimi işledikten sonra kitap okumaya karar vermiştim. Lussamus tarihiyle alakalıydı. Dışarıdan birisi hükümdar olmuş mu diye araştıracaktım. Cumhuriyet döneminde olmuştu ama azlardı. Üstelik dışarıdan bir devletle birleşme gibi bir durumları olmamıştı. Liderlerin eşleri genel olarak taht konusunda önemsiz olan prens veya prenseslerdi. Can sıkıcı. Benim durumumda birisiyle karşılaşmadıkları için bana tepkili olacaklardı. Oysa birleşik bir krallık fikri güzeldi. Bunun nesi kötü olabilirdi? En güçlü olacaksak birleşmemiz şarttı. Lussamus'u bu konuda zorlamam gerekliydi.
Ayrıca Tamerin benden hamile kalırsa bu kaçınılmaz olurdu. Buraya geleli aylar olmuştu. Belki tohumlarım onda can bulurdu. İçten içe bunu istiyordum. Çocuğum olmamadığı için kendime kızmazdım, kusurlu görmezdim. Bu duruma kendimi hazırlamıştım, benim evladım devletim olurdu. Fakat insan sevdiği birisinden çocuğu olduğunu görmek isterdi. Gerçek bir hanedanlık kurulurdu. Tanrım! Bu hayali gerçekleştirmeme izin ver lütfen. Bu büyük hayali Tamerin ile yaşamamı mümkün kıl.
Geçen birkaç gün boyunca bu konu için dua etmiştim ve ölü bebeğimin üstünde çalışmıştım. Ayrıca Tamerin'in isteği üzerine Taishan ile Venira için hazırlanmıştık. Geceyarısında tapınağın salonunda Tamerin, ben ve Taishan buluşmuştuk. Taishan istemişti. Kül Tanrıçası büyülerinden biriyle Venira'yı çekeceğimiz için gece olması önemliydi. İlk önce yere kuyruğunu yiyen yılanı çizmişti. Bense mumları yakmıştım. Taishan ilk önce Tamerin'in boynuna mavi lapis lazuli kolye takmıştı sonra bana. Kendisi de aynı kolyeyi takmıştı.
Taishan "Prenses'in gözlerini anımsattığı için bu taşı tercih ettim. Büyüyü yaparken yardımcı olacak. Hadi, çemberin içine geçelim." dedi.
Çemberin içine geçmiştik. Ortadaki gri mumu yakmıştım. Tamerin "Venira'yı göreceğime emin olmak istiyorum."
"Korkmayın, göreceksiniz. Kimse karşı koyamaz. Prens ve ben, güçlü büyücülerimiz. İkimizin gücüne karşı koyacak birisi yok."
"Evet, aşkım. Sakin ol." dedim.
Ortamızdaki kaseye gündüz vakti yaktığım adaçayı ve lavantanın küllerini eklemiştim. Bunu yaparken büyülü kelimeleri mırıldanmıştım. Taishan ise aynı kelimeleri söylerek suyu dökmüştü. Sonra yanındaki gümüş boyayla alnıma hilal işareti çizmişti. Ben de aynı şekilde ona ve Tamerin'e yapmıştım. Büyülü kelimeleri mırıldanırken çevremizdeki mumların ateşi güçlenmişti.
Taishan "Artık zamanı, suyu sırayla içelim ve elele tutuşalım!" dedi. İtiraz etmeden dediğini yapmıştık.
"Gözlerinizi kapatın, Venira ile buluşacağız." dedim. Gözlerimi kapatmıştım ve Venira'ya odaklanmıştım.
Geldiğim yer bir evin arka bahçesiydi. İki katlı bu yapıyı tanıdık geliyordu. Evet, hatırlamıştım. Cupuerler'in Reme'deki eviydi. Zaten gündüz Tamerin'e Venira'yla ortak yaşadığı bir yeri düşünmesi gerektiğini söylemiştim. O da burayı seçmişti. Yanımda Tamerin de vardı ama farklı giyinmişti. Bir hizmetçi kız gibi görünüyordu. Soluk mor elbisesi üstündeydi, eteğinde hoş olmayan bir yama vardı. Saçları tek örgülüyken gümüş yüzük göze çarpıyordu. Diğer yanda Taishan ise merakla çevreye bakınıyordu.
Tamerin "Hadi, Venira! Buraya geleceksin, biliyorum." diye mırıldandı.
"Gelecek mi?" dedim.
Taishan "Gelecektir, Prens. Kimse geçmişteki mutlu anlarını düşünmeden duramaz." dedi ve güldü.
Hayır diyen öfkeli bir ses gelince sesin geldiği yöne baktık. Karşımızda sarışın bir kadın vardı. Üstünde mavi tunik, altında deri siyah pantolonu bulunuyordu. Sarı saçları açıktı, yer yer minik örgüler bulunuyordu. Minik örgülerindeyse lapis lazuliler takılıydı. Öfkeyle bakarken sessizce küfretmişti. Bir prensese yakışmayan bir davranıştı.
Tamerin zaferle gülümseyerek "İşte geldin, Venira! Kabusana hoş geldin." dedi.
Venira "Seni fahişe, edepsiz kaltak!" diye bağırdı. Tamerin'in üstüne yürüyüp saldıracakken sol elimi kaldırdım ve birkaç kelime mırıldandım. Venira çığlık atarak diz çökmüş, ellerini başına koymuştu. Eh, Kaveh sayesinde Kan Tanrıçası'na merak salmıştım. Öğrendiğim birkaç büyüyü uygulamazsam olmazdı. Acıyla bana doğru bakakalmıştı."Kes şunu!"
"Neden keseyim? Beni durdurmanı tercih ederdim, hoş bunu yapamazsın. Çünkü büyü güçlerini engelledim." dedim. Gündüz vakti hazırladığım büyü kapanı Venira için etkisini gösteriyordu. Kemiklerden ve Venira'nın kullandığı kıyafetlerdeki kumaşlardan oluşan bu kapan şu an cebimdeydi ve Venira'yı etkisizleştirmişti.
"Canımı yakıyorsun, bırak beni!" dedi yalvaran bir sesle.
Tamerin "Sen ve erkek kardeşin, benim canımı yakmıştınız. Eh, acı çekmek neymiş öğreniyorsun."
Tamerin kendinden emin bir şekilde yürüdü, Venira'nın karşısında durdu. Artık ondan istediğini alabilirdi, karşısında Venira biçareydi. Onu güçlü görmeyi seviyordum. Azatlık veya kraliçe, Tamerin güçlü bir kadındı. Bense onu hep destekleyecek, en güçlü halimle yanında olacaktım. Tamerin ile geleceğimiz parlaktı. Tamerin, benim gerçeklerimde yaşayacaktı ve büyük bir krallığa hükmedecektik. Bizim şarkımız sonsuza dek söylenecek, dansımız asla sona ermeyecekti.
✾
✾
✾Paiman, sizce Lussamus-Saevthas'ı birleştirebilir mi? Tamerin bunu ister mi?
✾Taishan'ı tanıdık! Sizce nasıl birisi? Baktığı fallar hakkında düşünceniz nedir? Gerçekleri mi söyledi yoksa daha fazlasını gördü mü?
✾Paiman'ı babasına yaptığı büyü doğru mu? Onun yerinde olsaydnız Saevthas tahtı için ısrarcı olur muydunuz?
✾Venira-Tamerin karşılaşmasından beklentiniz nedir?
Zaman konusunda sıkıntı yaşıyorum, farkındayım ama yoğunum. Burayı aksatmayacağıma emin olun. Hikayeyi tamamlandı olarak işaretledim çünkü Wattys2021'e kattım!^^
Gelecek bölüm Tamerin olacaktır! Sevgilerle.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top