2.12 Kör Tutku✾
Herkese Merhaba! Bölümü okuyanlar en azından kendilerini belli etmek amacıyla oy verebilir mi? Ayrıca yorum görürsem çok mutlu olurum. Lütfen varlığınızı belli edin, gösterin!
●EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA BENİ TAKİP EDİN! BÖLÜM DUYURUSU YAPIYORUM!
Yayın Tarihi: 12.07.2021 (00:01)
Bölüm Şarkısı: The Weeknd - Save your tears
İyi Okumalar!
✾
Saevthas Krallığı - Khahra
Kaveh
Gümüş kadehime bakıyordum. Keyifle şarap içiyordum. Arkama yaslanmıştım. Neşem baya yerindeydi. Son zamanlarda yaptıklarımı düşününce benden daha keyifli kim olabilirdi? Babamın gözde oğluydum, abime karşı üstünlük sağlamış gibiydim. Üstelik başka bir olay daha vardı. Büyü güçlerim abimden daha üstün olduğunu kanıtlamıştım. Yaptıklarım beni zorlamıştı gerçi ama başarmıştım. Çektiğim acı büyük olmuştu. Abimin büyüsünü aşsam bile bedeli ağırdı. Hoş, neyin bedeli ağır değildi?
Tamerin kraliçe olmayı başarmıştı, Abrek'den kurtulmuştu. Taht töreninde ne kadar güzeldi. Büyümüştü, farklı bir kadına dönüşmüştü. Beni görmesini istemiştim, bunu çok istemiştim. Başarmıştım. Sonrasında çektiğim acı bedenime saplansa da ruhum huzurluydu. Bu bir hataydı, bir tehlikeydi. Tamerin'e takılı kaldıkça burada kurduğum düzenim sarsılıyordu. Ülkemi tercih etmem gerekiyordu fakat tutkumdan kopamıyordum. Yıllardır bastırdığım tutku beni yavaş yavaş kalbime sızıyordu. Söküp atmak zorundaydım.
Kapım tıklandı gel diye seslendim. İçeri abim girmişti. Oldukça keyifli gözüküyordu. Bazı şeylerin farkındaydı. Tamerin ile yakınlaştıkları gece yaptığım şeyi biliyordu ama nedense görmezlikten geliyordu. Kendi içinde planları vardı, bunu görmemek için aptal olmak gerekirdi. Tamerin'i gerçekten önemsediğini düşünmüyordum. Sırf bana acı çektirmek için onunla ilgileniyordu, bana işkence etmek için yakınlaşıyordu. Samimi hisler besliyor olamazdı. Abim kendisi dışında birisini sevemezdi.
Sandalyeye oturdu, kendisine bir kadeh şarap koydu. Keyifle yudumladıktan sonra tek kaşını kaldırmıştı."Trabed şarabı mı bu?" dedi merakla. Kafamı salladım.
"Trabed üzümleriyle meşhur bir şehir, haliyle şarapları kaliteli oluyor." dedim.
"Böyle bir şarabı neden içiyorsun? Trabedliler der ki, birisi bizim şarabımızı içiyorsa ya kederlidir yada neşeli. Sen hangisisin?"
Gülümseyerek "Sence nasıl gözüküyorsam oyum." dedim.
"Sonsuz neşe! Saevthas'ın en kusursuz insanı oldun, kardeşim. Senden daha mutlu kim olabilir? Babam seni seviyor, mutlu bir evliliğin var, saray ve ülke sana saygı duyuyor." dedi ve kadehi yudumladı.
"Harika bir yaşam. Peki sen neden şarabı içmeye devam ediyorsun? Keder mi neşe mi?"
"Keder diyeceğimi düşüneceksin ama neşeden dolayı içmeye devam ediyorum. Lussamus'a gideceğim, biliyorsun. Gözden düşen bir prens olduğum için babam karışmadı."
"Sözlerin etkilemiyor."
"Ah, Kaveh. Benim tatlı kardeşim, sözlerim seni etkilemiyor ama Tamerin ile aramızdakilerin seni nasıl delirttiğine şahit oldum."
"Nasıl?"
"Nasıl olduğunu çok iyi biliyorsun. Bazı şeylerden vazgeçmeyi öğrenemedim, gitti. Bu hiç sağlıklı değil."
Gülerek "Sen kendin dışında kimseyi sevemezsin." dedim. Şarabımı yudumlarken o ciddi duruyordu.
"Seni bu kadar çok çıldırtan şey ne? Tamerin'in senin dışında birisini tercih etmesi mi yoksa ona hakkettiği değeri benim veriyor olmam mı? Hala bunu sindiremedin, Kaveh. Yazık, acınası bir haldesin." dedi küçümsercesine.
"Ben acınası haldeyim ama sen de bir zavallısın. Tamerin'in seni gerçekten sevdiğini mi düşünüyorsun? Seni neden sevsin ki?"
"Beni sevmek yerine benim onu nasıl sevdiğimi sevebilir, bu bile yeterli benim için. O, asla sevilmemiş. Ne kadar yazık ve ona hakkettiği değeri vereceğim."
"Senin niyetin başka. Bu süslü cümlelerle beni kandıracağını sanıyorsan yanılıyorsun. Ben bunu kabul etmiyorum!"
"İster kabul et, ister etme ama gerçek bu. Ben Tamerin'e senden daha çok sahip çıktım. Sen ise bir korkak olarak davrandın. Belki de arkadaşının eşiyle yasak bir aşk yaşamak sana daha heyecanlı geldi. Daha sonra korktun, bu ilişkiyi taşıyamadın."
"Benim yaşadıklarımı sen yaşasaydın, aynı şekilde davranırdın. Şimdi beni zorlama!" dedim sertçe. O ise alaycı bir tebessümle bana baktı.
"Ben korkak değilim, cesurum. Göreceksin, Tamerin ve ben mutlu olacağız. Sen ise ömür boyu uzaktan bakacaksın, korkaklığının bedelini ödemiş olacaksın."
"Hayalini anlattın, teşekkür ederim. Böyle bir şey olmayacak. Bunun olması mümkün değil. Tamerin seninle olmayacak."
"Ah, yazık. Sana acıyorum. Hayatın boyunca korkak olarak kalacaksın Tamerin'in gözünde. Seni hep korkak olarak bilecek, aşkına sahip çıkmaktan korkan bir aciz."
Sinirle "Bence bu sıhbet burada bitsin. Yarın akşamki yemeğe geliyorsun değil mi?" dedim.
"Evet, geliyorum. Kardeşim beni evine davet etmiş, gelmez miyim? Geleceğim."
"Güzel. Şimdi odamdan çık ve şarabımın son yudumlarından keyif alayım." dedim. O ise güldü. Kendi kadehini bitirdi, orta sehpanın üstüne bıraktı.
"Keyfini kaçırmıyorum, gerçekleri söylüyorum. Şunu kabullen. Ne yaparsan yap, Tamerin için sen bittin. O artık geri dönmeyecek. Doğru olanı yap, onun peşinde dolanma."
"Senin bu dediklerine inanmıyorum."
Gülümseyerek bana baktı. Bakışlarında bana acıdığı çok belliydi."Yaptığın birkaç büyüyle Tamerin'in aklını bulandırmayı bırak. Ona zarar veriyorsun. O kendi yoluna gidiyor, seni arkasında bıraktı. Rüyalarda buluşmamıza engel olarak, onun karşısına taç töreninde çıkarak bir şey elde edemezsin. Sen evlisin,bunu hatırla. Eğer sınırlarını zorlarsan karına yaptıklarını anlatırım."
"Senden korkmuyorum, abi. Bunu biliyorsun. Dijan'a git, açıkla. Bunu yaparsan kendi ellerinle kurduğun evliliğin huzurunu bozmuş olursun. Hatırlarsan bizi onunla sen biraraya getirdin."
"O zaman sen de benim gelecekteki evliliğim için bir iyilik yap, Tamerin'e bulaşma. Böylece birbirimize huzurlu ve mutlu yuvalar kurmamızda yardımcı oluruz."
"Git, buradan!" diye tısladım.
Abim ise kapı çarparak gitmişti. Koltuğumun arkasına yaslanıp içtiğim kadehi öfkeyle fırlattım. Tamerin gerçekten beni ardında bırakmış olamazdı. Taç töreninde öyle durmuyordu ama orada beni gördüğünü abime demişti. Abimle olması benim için işkence olurdu. Acının kaynağı. Tamerin'e ulaşmam lazımdı, beni nasıl bildiğini öğrenmek istiyordum. Sınırları delebilsem de çektiğim acı çoktu. Bu sefer sadece Tamerin'e odaklanacaktım. Bunu başarıp başaramayacağımı bile bilmiyordum. Başaramadığım zaman çekeceğim acı ortadaydı. Her seferinde kendimi parçalara ayrılıyormuş gibi hissetmiştim. Bir kez daha denersem olacaklar ortadaydı. Acı çukuruna düşecektim ama bunu yapmak zorunda gibi hissediyordum kendimi. Tamerin uzaktaydı, beni yanlış biliyordu ve bir şey yapamıyordum. Abimin dediği gibi acizdim.
Odamın kapısı tıklanmıştı. Gelen Küçük Kraliçe Elaleh'in nedimesiydi. Kendisi beni haremin bahçesinde bekliyordu. Oğlundan sonra onunla konuşmak olmak beni çok huzursuz etse de mecburdum. Başka türlüsü olmuyordu. Çıkarlar uyuşunca insan düşmanıyla dost bile olurdu, bundan emindim. Üstelik Khahra gibi bir yerde bu durumlar oldukça normaldi. İnsanlar kendi hırsları uğruna düşmanlarını dosta dostlarını düşmanlara çevirebiliyorlardı. Elaleh benden hoşlanmıyordu, ölümüm aşırı işine gelirdi ama şu an bana mecburdu. Bu mecburiyeti ise kullanmalıydım. Beni buna zorlayan varken asla geri çeviremezdim.
Haremin bahçesine geldiğimde hafif rüzgar esiyordu, ağaçlar son yapraklarını dökmüştü. Elaleh ise kumaş çardağın altında oturuyordu. Kibirli bir kadındı, bu kibri her daim kıyafetlerine ve seçtiği takılara yansıtırdı. Zümrüt yeşili elbisesi ona ciddi bir hava vermişti. Gören onun ikinci eş olduğunu düşünmez, bu ülkenin kraliçesi derdi. Saçlarını toplamıştı, zümrüt tacı kibrini tamamlıyordu. Saygıyla başımı eğdikten sonra oturmamı istediği yere oturdum. Sürmeli gözleri benim üzerimdeydi. İkimiz için söylediği karahindiba şerbeti gelesiye kadar susmuştuk. Şerbet geldiğinde ise Elaleh'e dikkatle bakıyordum. Kadehi yudumladıktan sonra "Beni çağırmışsınız." dedim.
Elaleh "Son durumu öğrenmek istedim, Kaveh."
Gülümseyerek "Abim yarın akşamki yemeğe geliyor, onu ikna etmeyi başardım." dedim.
"Güzel! Bu yemekteki konukları herkese yayacağımı bil, konuştuğumuz gibi. Dedikoduları kullanırsak istediğimizi elde ederiz."
"Sizin de olmanızı isterim, bunun için gerekli ayarlamaları yaparım. Bir sorun olmayacaktır."
"Ben neden olayım?"
"Durumun ciddiyetini göstermek için. Babamı böyle bir oyuna dahil etmek zor, o karışmak istemeyeceği gibi abimi koruyacaktır. Siz olursanız bu işin resmiyete döküldüğü düşünülür."
Dudakları kibirle kıvrıldı. Dediğim hoşuna gitmişe benziyordu."Düşündüğümden daha zeki olman hoşuma gidiyor. Paiman'a geleceğimi söylemeyeceğim. Öğrenirse şüphelenir."
"Evet, şüphelenir. Lussamus'a yapacağı geziden önce bu iş çözülmeli diye düşünüyorum."
"Şu Lussamuslu fahişede ne buluyor, anlamıyorum. Kafayı ona taktı. Üstelik kadın evli! Paiman'ı anlamakta zorlanıyorum."
"Abimi biliyorsunuz, tuhaf düşünceleri vardır. Ulaşılmaz olanı tercih eder, ulaştığı zaman küçük bir çocuk gibi sıkılır, kenara atar."
"O kadını nasıl buldu, bunu çözmemiz lazım. O kadınla görüştüğünü düşünüyorum. Büyülerini böyle boş işler için kullanıyor."
"Bunu engellemek zor, Saevthas içindeki en güçlü büyücülerden birisi. Hanedanlığımızın büyü gücünü fazlasıyla taşıyor."
"Sen yapamaz mısın?"
Kafamı iki yana sallayarak "Yapabileceğimi sanmıyorum, oldukça zor." dedim. Şerbetimi bitirdikten sonra orta sehpaya bıraktım."Artık gitmem lazım. İkimizin yanyana görülmesi bu saray için kıyamet alameti sayılır."
Gülerek "Haklısın." dedi.
"Siz dediğim gibi yarın akşamki yemeğe gelin, Khahra'ya yemeğin detaylarını yayın. Nişana hazırlık yemeği bile diyebilirsiniz."
"Mutlaka diyeceğim, kuşkun olmasın."
"Görüşmek üzere, Küçük Kraliçe Elaleh." dedim.
Yanından ayrılırken kendimi bir parça huzurlu hissediyordum. Oynadığım oyunun farkındaydım. Bir şeyler yapmak zorunda hissediyordum, yapmazsam kontrolümden çıkacaktı. Eğer başarılı olursam her şey yoluna girecekti. Hayat ne kadar garipti. Bir zamanlar abimin bana yaptıklarını şimdi ben ona yapıyordum. Gücü elde edince ikimizde birbirimizden farklı olmuyorduk. Aynadaki yansımaydık aslında. O aynaya baktıkça beni görüyordu, ben aynaya baktıkça onu görüyordum. İkimizden birisi aynayı kıracaktı, bu kaçınılmazdı. O kişi ben olacaktım. Ondan daha güçlü olarak bunu başaracağıma inanıyordum.
Kendi evime geldiğimde ise bahçede koşan oğlumu ve dadısını görmüştüm. Dadısı onu izlerken köşkün aşçısının oğlu ve kızıyla oynuyordu. İki yaşındaki bir çocuk için hayat ne kadar basitti. Azem diye seslenince bana baktı, ellerini çırptı. Yere çöküp kollarımı açtığımda oğlum heyecanla koşarak bana gelmişti. Onu öpmüştüm doya doya. Dadısı ise yanıma gelmişti.
Oğlum kucağımdayken "Dijan nerede, Ferih?" dedim.
Ferih "Hanımımın işi vardı, siz gelmeden evde olacağını söyledi. Siz erken geldiniz."
"Bana bugün bir yere gideceğinden bahsetmemişti, çok ilginç. Nereye gittiğini biliyor musun?"
"Hayır, bilmiyorum efendim. Tek bildiğim siz gelmeden önce evde olacağıydı. Erken geleceğinizi düşünmüyordu."
"Şaşırtıcı!" diye mırıldandım.
Dijan'ın benden habersiz bir yere gitmesi huzursuz etmişti. Benden bir şeyler sakladığına dair şüphelerim vardı. Şu an ise bunu körüklemişti.Azem'in baba diyerek sakalıma asılması düşüncelerimi dağıtmıştı. Dijan gelince onunla konuşurdum, şimdi Azem ile ilgilenecektim.
Dijan gelesiye kadar oğlumla oyun oynamıştım. O ise kendisinin dediği gibi benim normaldeki gelişimden biraz daha önceydi. Beni bahçede oğlumuzla oynarken görünce şaşırmıştı. Zoraki bir gülümsemeyle selam verdikten sonra evin içine girmişti. Ben de onun peşinden gitmiştim. Yatak odasına geldiğimde kıyafetini değiştiriyordu. Pembe tuniğini giymişti. Beni görünce gülümsedi, yanıma gelip dudağımdan öptü. Gözlerine bakınca tedirgindi. Soracağım sorulardan dolayıydı, hesap sorulma istemiyordu. Zihnindeki dalgalanmalardan bunu hissetmiştim. Yatağa oturduğumda yanıma geldi, elini elimin üstüne koydu.
"Neredeydin, Dijan?" dedim merakla.
Dijan "Erken dönmeni beklemiyordum."
"Nerede olduğunu açıklamadın. Üstelik nereye gittiğini kimseye söylememişsin.Yanına kimseyi almadan bir yere gitmeni anlayabilmiş değilim."
"Ah, bunu yarın akşamki davetimizde söylemeyi düşünüyordum ama sen ısrarcısın. Ben bugün bir ebe kadına gittim." dedi. Sonra elini aldı, karnıma koydu."Ben hamileyim, ikinci bir evladımız olacak."
Şaşkınlıkla ona bakıyordum. Hamile olması sevindirici bir olaydı, Azem'in kardeşi oluyordu ama bunun için evden gizlice ayrılmış olamazdı. "Güzel bir haber bu ama evden gizlice ayrılmanın nedeni olmuş olamaz."
"Neden olmasın? Sana bunu söylemek istemedim çünkü emin değildim. Emin olabilmek adına gizlice ebe kadınla görüştüm. Annemle beraber gittim. Gerçeği öğrenince çok mutlu oldum ama sen mutlu olmuşa benzemiyorsun."
"Sevindim, sevinmez miyim? Azem'in bir kardeşi olacak, ailemiz büyüyor. Fakat senin bu tavrın hoşuma gitmedi. Bu zamana kadar her şeyini bana anlatan kadından beklemediğim davranışlardı."
"Kaveh, anlaşılan günün oldukça kötü geçmiş. Benden bunun hıncını çıkarma. Hamilelik haberine sevineceğin yerde benim neden sana bir şey demeden evden ayrıldığıma takılıyorsun."
"Azem'in dadısına neden Kaveh eve gelmeden evde olurum dedin? Ona annenle buluşacağını diyebilirdin."
"Bir dadıya hesap mı vereceğim, saçmalık!"
"Hamile olmasaydın bana demeyecektin, bunu saklayacaktın. Birde bu işin bu tarafı var."
"Beni zorluyorsun. En mutlu günümüzü neden mahvediyorsun? Basit bir olayı abartıyorsun, Kaveh."
"Hamile olduğun için mutluyum ama bunu gizli saklı oyunlarla öğrenme isteğini anlamıyorum. Bunca şeyi beraber aştık, Dijan. Birbirimize karşı açık olabileceğimizi düşünüyordum."
"Sürpriz yapmak istedim ama bunu mahvettin, tebrik ederim. Hevesimi bozdun."
Derin bir nefes aldım. Dijan ile daha fazla tartışmayacaktım. Hamilelik bahaneydi. Başka işler karıştırıyordu. Şimdilik bu konuyu erteleyecektim. Onu kollarımın arasına aldım, saçlarından öptüm."Özür dilerim, haklısın. Günüm kötü geçti, abim sinirlerimi bozdu ve hıncını senden çıkarmaya çalıştım."
"Sorun değil, abin çok sinirleri bozan birisi. Sana bu konuda katılıyorum." dedi düşünceli bir sesle.
"Yine de her şey yoluna giriyor, yarın akşamki davete gelecek. Elaleh'i de çağırdım. Onun da olması bu yemeğe ciddiyet katacaktır. Sonra tüm Khahra abimin nişan yemeğini konuşacak. Abim köşeye sıkışacak."
"Lussamus ziyareti öncesi bunu yapıyor olman, onu kızdıracaktır.Sana zarar vermeye kalkışmaz değil mi?"
"Asla! Unuttun mu, Gözde Oğul benim. Abim bunu biliyor, bundan dolayı bana meydan okuyamaz. Üstelik kontrolden çıkan birisi değil."
"Her şey yoluna girecek, sen hakkettiğin konumda olacaksın."
"Evet, bunu beraber başaracağız." dedim ve bir kez daha saçlarından öptüm.
Akşam yemeğinde oldukça sakindik. Dijan'ın hamilelik haberi sevindiriciydi. Belki bir kızımız olurdu, bunu isterdim. Dijan ise sürekli olarak bir oğlumuz olacağını söylüyordu. Bir oğlu daha olsun istiyordu, buna takılı kalmıştı. Bunun nedenini de çözmek zor değildi. Babamın oğulları içinde hükümdarlığa en yakın olan ben ve abimdi. Abimin bir oğlu yoktu ama benim vardı. Bir oğlumun olması beni güçlü kılıyordu. İkinci bir oğlum olursa daha da güçlü olacaktım. Dijan'ın bu hesapları vardı. Ben buna bu kadar çok takılmıyordum. Azem benim için bir çocuktu, onu asla iktidarım için oynayacağım bir taş olarak görmemiştim. Dijan ise oğullarımızın bizi güçlendireceğini düşünüyordu. Bundan dolayı bir oğlan daha doğurmak istiyordu. Bu düşüncesine üstü kapalı karşı çıkıyordum ama umursadığı söylenemezdi.
Akşam yemeğinden sonra ise Dijan'ın annesi ve babası ziyarete gelmişti. Ani bir ziyaret gibi dursa da öyle olmamadığı çok açıktı. Çünkü Dijan'ın hizmetçi bir kızla konuştuğunu görmüştüm. Mutlaka annesine haber uçurmuştu, onları eve davet etmişti. Üstelik konuşulan ilk konunun hamilelik olması düşüncelerimi kanıtlıyordu. Dijan başka bir şey yapıyordu, bunu saklamak için hamileliğini kullanıyordu. Bir an evvel çözmem lazımdı. Gittikçe tehlikeli bir duruma dönüşüyordu.
Sabah ise Dijan beni uyandırmıştı, her daim erkenciydi. Kahvaltıdan sonra saraya gitmiştim. Toplantılardı, raporları incelemekti derken öğleyi geçmişti bile. Babam çağırmış olmasaydı, saray hazinesi raporlarında kaybolup gidecektim. Emrine uymuş, yanına gelmiştim. Çalışma odasına geldiğimde pencerenin önündeki tekli koltukta oturmuş, elindeki kağıda bakıyordu. Öksürük sesimle başını kaldırıp bana bakmıştı. Hoş geldin diye mırıldandı, karşısındaki tekli koltuğa oturdum.
"Beni çağırmışsın, baba. Bir şey mi oldu?" dedim.
Babam elindeki mektubu göstererek "Lussamus'dan bir mektup geldi. Kral Abrek'in eşi Kraliçe Tamerin, tahtı ve tacı almış. Lussamus'un yeni hükümdarı olduğunu ilan ediyor ve destek görmek istiyormuş." dedi. Merakla yüzüme bakıyordu. Vereceğim tepkiyi ölçmek istiyordu. Kendimi sakin tutmalıydım.
"Nasıl olmuş bu?" dedim şaşkınlıkla.
"Kral Abrek'in ve Cupuer Prensesleri'ne halk isyan etmiş, Kraliçe Tamerin bu isyana destek vermiş. Bu isyan sonucunda Kral Abrek, Kraliçe tarafından zehirle öldürülmüş. Prenses Nesenni zindanlarda."
"Prenses Venira, nerede?"
"Kaçmış. Kuzeye gittiği yazıyor ama bizimle iletişime geçerse ondan yana olmamamız konusunda bize akıl veriyor."
Alaycı bir şekilde "Akıl veriyor mu?" dedim.
"Evet, akıl veriyor. Kadının güçlü tavrını cümlelerinden hissediyorsun, kendine olan güvenini okuyorsun. Yalvaran birisi olmayacağı açık. Cupuerlerden birisi olsaydı bize yalvarırdı."
"Bu tavır hoşuna gitmişe benziyor." dedim. Babam ise gülümsedi, başını hafifçe salladı.
"Evet, gitti. Kendi ayakları üstünde durabilen insanları takdir etmeyi bilmeliyiz, oğlum." dedi. Gözleri tekrardan mektuptaydı."Sence Prenses Venira bize yazacak mı? Onları tanıyorsun, bunu kendi lehimize göre kullanmalıyız diye düşünüyorum."
"Venira'nın buraya bir şeyler yazacağını düşünmüyorum, benden hoşlanmıyor. Gururlu kızdır, asla yardım istemez. Düşmüş bir halde olsa bile benim kapıma geleceğini sanmıyorum."
"Peki sence ne yapalım? Prenses Venira yazmasa bile ona yardım elimizi uzatalım mı yoksa yeni hükümdarın yanında mı olalım?"
"Beni ölçtüğünü görüyorum, baba." dedim gülerek. O ise ciddiyetle bana bakıyordu. Derin bir nefes aldım. Sakince düşüncelerimi söyleyecektim."Öncelikle gelen casus ve tüccar raporlarına göre Lussamus halkı Cupuer ailesinden bıkmıştı, kendileri için bir çıkış yolu arıyorlardı. Cupuer olmayan bir hükümdar seçmeleri beni bu nedenle şaşırtmadı. Biz son Cupuer varisini desteklersek Lussamus halkını ve yeni kraliçesini kızdırmış oluruz. Bu da bize ekonomik ilişkilerde zarar verir. Politik ilişkiler açısından bakalım diyorsan onu da anlatırım. Son zamanlarda sana bahsettiğim Tavigan meselesini göz önüne alırsak yalnız kalmamamız gerekli. Lussamus bizim için ideal bir müttefik olabilir. Üstelik yeni hükümdar Tamerin'in de Tavigan'a karşı dikkatli olacağını düşünüyorum. Onunla dostluk ilişkileri kurarsak ülkemize yarar sağlarız. Prenses Venira mucizevi bir şekilde bizden yardım isterse Kraliçe Tamerin için bunu kullanabiliriz."
"Güzel bir açıklama oldu ve ikna edici. Rahibe Chaezan denilen kadın oldukça sinsi birisi ve biz birlik olmamız gerekli. Yeni düşmanlar yaratmamıza hiç gerek yok."
"Venira şunu kabul etmeli, Cupuer'in altın çağı Kral Oztavin idi. Ondan sonra hanedanlık gittikçe bozuldu, delirdi. Abrek bunun son örneği oldu. İnsanların lanetlerle anacağı bir dönem. Yaşamak istiyorsa Lussamus üstünden hak iddia etmemeli."
Sakalını kaşıyarak bana dikkatle bakıyordu, gözlerini kısmıştı. Sakin bir sesle "Kraliçe Tamerin'in bekar olması aklını bulandırmıyordur diye düşünüyorum." dedi. Zoraki bir gülümsemeyle baktım. Böyle düşünmesi çok normaldi.
"Bir sorun olduğu yok, baba. Ben evliyim, yasalarımıza göre boşanma da yok. Tamerin ise ülkesini bırakıp buraya gelip benimle evlenecek birisi değil. Üstelik hayatta ikinci eşim olmazdı. Böyle bir şeyi düşünmen oldukça üzücü."
"Sadece uyarmak istiyorum. O kadının, senin hayatında yeri yok. Buna göre davran, ters bir şey olmasın."
"Bu konuda neden endişeleniyorsun, anlamıyorum. Ben buradayım, Tamerin'in hayatına ne yapabilirim baba? Her şeye rağmen dayanıyorum ama ne yapsam seni memnun edemiyorum."
"Sitem etmenin anlamı yok. Sen ve o kadın, ayrı hayatlarsınız. Sakın kendini o kadın yüzünden kaybetme. Bunu istemiyorum. Senin için neler yaptığımı bilmiyorsun, o azatlık yüzünden harcanmana izin veremem."
Gözlerimi kısarak ona baktım."Ne demek istiyorsun? Benim için ne yaptığını sana sorabilir miyim? Yüzümdeki yara izinden bahsediyorsan bunun Tamerin ile alakası yok."
"Anlamayacağı konuları düşünme, uyarılarımı dinle. Benim niyetim benden sonra bu ülkenin başına senin geçmen. Sen özel bir çocuksun, bunu kanıtladın." dedi. Şaşkınlıkla ona bakıyordum. Söyledikleri çok şaşırtıcıydı.
"Beni kral yapmak istediğini söylüyorsun, çok ilginç. Bundan önceki zamanda bana olan tavırlarının anlamı neydi? Beni çok aşağıladın, baba. Hiçbir zaman senin gözüne girmedim. Abim her daim gözdeydi. Şimdi değişen şey ne?"
Babam derin bir nefes aldı, arkasına yaslandı. Yüzü durgunlaşmıştı. O sert görüntüsü yıkılmıştı, yerine yorgun bir adam gelmişti."Sana öyle davranmamın nedeni bana bunu yapmam gerektiğini söylemeleriydi, Kaveh. Kendi yolunu bulmanı ve güçlü olabilmen için sert davrandım ama sen benim gönlümdeki veliahtsın. Abin değildi, o bir paravandı. Hatta ona acıyorum. Gerçekleri bilse bana çok kızardı."
"Bizden çok şey saklıyorsun."
"Ben bu zamana kadar yaptıklarımdan pişman değilim, oğlum. Yapmak zorundaydım ve yaptım. Yapmasaydım Saevthas felaketler karşısında yıkılıp gidecekti. Buna engel oldum, ağır bedeller ödeyerek. Ülkemizin geleceği için yaptım. Beni ileride anlayacaksın."
"Abim bunları duysaydı sana çok kızardı."
"Abin sadece bu konuda bana kızmazdı, kızacağı başka bir konu da var. Benim bunu yapmaya hakkım yoktu ama mecburdum. Ağır bedeller ödemek zorundaydım." dedi. Gözlerini kapadı, derin bir nefes aldı."Bu nedenle şunu bil. Sen bugün yaşıyorsan bu abin sayesindedir. Ona karşı bir şeyler ödemek zorundasın. Bırak, Tamerin denilen kadınla o olsun. Sen karışma. Sakın, Kan Tanrıçası'nın davrandığı gibi kıskançlıkla hareket etme. Gazap Tanrısı'na olan aşkının verdiği kıskançlıkla neler yaptığını aç, oku."
"Baba..." dedim ve yüzüklü elini havaya kaldırdı. Her şeyin farkında olmasına şaşırıyordum. Babam sandığım kadar kör birisi değildi. Sırlarla dolu bir adam olduğunun farkındaydım. Şimdi ise bu sırlar yavaş yavaş dökülüyordu.
"Kan Tanrıçası'nın senin üstünde bu kadar etkili olacağını düşünmezdim, Kaveh. Buna inanmıyordum ama yıl geçtikçe gördüklerim beni korkutmaya başladı. Seni uyarıyorum. Tutkularını, arzularını kontrol et. Sen Saevthas'a aitsin. Bırak, abin ne yapıyorsa yapsın."
Bir şey diyecekken kapı tıklandı, içeri giren abim olmuştu. Meydan okuyan tavrıyla karşımızdaydı. Bizi dinlediğini anlamıştım. Duyguları anında kendisini ele veriyordu. Kapı arkasında konuşmaların ne kadarına şahit olmuştu? Hepsini duydu ise bundan sonrasında kaos olurdu. Hatta şu an bile babama öfkeyle yaklaşabilirdi. Koyu gözleri bu öfkeyi bastırmış, sahte bir tebessümle babama bakıyordu. Kendisine bir koltuk çektikten sonra içten bir sesle "Lussamus seyahatimin tüm hazırlıklarını tamamladım, baba. Kral Abrek için hediyelerim hazır." dedi.
Babam "Buna gerek yok, Kral Abrek ölmüş. Yeni hükümdar, Kraliçe Tamerin. Ona hediyeler götür."
"Ah, nasıl olmuş bu?"
"Halk isyanıyla hanedanlığın sonu gelmiş diye özetleyebiliriz. Sen oraya gittiğinde daha iyi gözlemlersin."
"Gözlemleyeceğime emin olabilirsin. Saevthas, herkesten ve her şeyden üstündür. Bizi bu şekilde yetiştirdin."
"Hatta Kraliçe'ye evlenme teklifi et. Yeni bir eş, yeni bir hükümdar için destek olur." dedi ruhsuzca. Babama öfkeyle bakarken onun gözleri dışarıdaydı.
Sertçe "Harika bir teklif!" dedim.
Abim "Bu sarayda Tamerin'e karşı hislerimi anlayabilen birisini görmek ne kadar hoş. Dışarıdan birisi baksa babamın beni bu ülkeden kovduğunu sanırdı ama ben babamın benim iyiliğimi düşündüğünü bilecek kadar olgunum."
"Babamın gözde oğlu olarak bence de mükemmel, diyecek bir şey bulamıyorum. Kraliçe Tamerin kabul ederse abimin eşi olacak." dedim. Sinirle güldüm. Abimle Tamerin'i yanyana düşünmek bile acı veriyor iken gerçekte nasıl olabilirdi? Buna katlanmak ölümden beterdi."Ne büyük bir mutluluk!"
"Bu mutluluğa ortak olduğun için seviniyorum, Kaveh." dedi. Bir şey diyememiştim, başımı sallamıştım.
Ayağa kalkıp "Benim gitmem lazım, incelemem gereken raporlar var. Üstelik eve erken döneceğim, bu akşam abim bize yemeğe gelecek. Son hazırlıkları kontrol etmem lazım. Dijan hamile, onu yormak istemiyorum." dedim.
Babam "Ne kadar güzel bir haber bu, senin adına sevindim Kaveh."
Abim "Kaveh ve üreme politikası. Ne kadar hoş! Ailemiz büyüyor." dedi alaycı bir şekilde.
Bir şey demedim, odadan çıktım. İçim içimi yiyordu, kemiriyordu. Ne diyebilirdim ki? Babam bir taraftan beni köşeye sıkıştırıyordu, kalbim diğer yandandı. Ülkeme kendimi adamam gerektiğini söylüyordu ama kör saplantım beni bataklığa çekiyordu. Saevthas ve Tamerin arasında gittikçe sıkışıyordum. Tamerin hayatıma girmemiş olsaydı şu an her şey istediğim gibi olurdu. Oysa ben içimde boşluk hissediyordum. Bu boşluğu dolduramıyordum. Hiçbir şey bu boşluğu dolduramıyordu. Tüm bunlar yetmezmiş gibi abim başıma sorun olmuştu. O ve Tamerin gittikçe yakınlaşıyordu.Üstelik babam benim yolumu açmak için abimi Lussamus'a gönderiyordu, onun Tamerin ile evlenmesini umuyordu. Ben mahvoluyordum.
Her şeyin bambaşka olmasını şu an çok istiyordum. Keşke Abrek olmasaydı, Tamerin ile o zaman sorunsuz bir hayatımız olurdu. Birbirimize bu denli uzak kalmazdık. Üstelik Saevthas'da olabilirdik, burada işleri yoluna sokardım. Şu an yaptığımı o zaman da yapardım. Kaderin oyunu buydu. Yaratıcılar neden böyle yapmamıştı ki? Neden? Böyle acı çekeceğimi keşke önceden bilmiş olsaydım. Kendimi hazırlardım veya buna neden olanları ortadan kaldırırdım. Acı çekmekten yorulmuştum. Asla rahat edemiyordum. Tam rahat olacağım sırada başka bir sorun ortaya çıkıyordu, beni mahvediyordu. Babam haklıydı, ben Kan Tanrıçası'nın ruhlarından biriydim. Acı çektikçe güçlenen, güçlendikçe arzularının peşinde koşandım. Babam bundan rahatsızdı, buna dur demek için elinden geleni yapıyordu. Onun isteği, tek arzumun Saevthas olmasıydı. Ben de bunun olmasını istiyordum ama Tamerin'e takılı kalmıştım. Zaman onsuz akıyordu, yaşıyordum ama bir başkasıyla olma düşüncesini kaldıramıyordum. Tamerin ile olabilmek için elimdeki her şeyi tersiyle itmeye hazırdım. Cesur olmak istiyordum.
Oysa yapamazdım. Dijan vardı, oğlum vardı. Onları üzmeye hakkım yoktu. Beni buraya bağlıyorlardı. Saevthas'a ait yapıyorlardı. Bu topraklarda kalmam gerektiğini hatırlatıyordu. Tamerin'i geride bırakmam gerekiyordu. Azem'in geleceği çok önemliydi. Onun masum yüzü gözümün önündeydi. Baba diye sakalımı ve saçlarımı oynuyordu. Şimdi nasıl onu bırakabilirdim veya annesinden koparıp alabilirdim? Bu acıyı oğluma yaşatmaya hakkım yoktu. Gerçekçi olmam gerekliydi. İstesem de istemesem de ben buraya ait olmuştum.
Çalışma odama döndüğümde bir şey yapamamıştım, ben de eve gitmiştim. Dijan hamile olmasına aldırış etmeden hazırlıklar peşinde koşturuyordu. Hizmetçi kızları yönlendiriyor, her şeyin kusursuz olması gerektiğini söylüyordu. Hatta ses tonunda azar bile vardı. Beni görünce gülümseyerek gelmiş, yanağımdan öpmüştü. Sorun olup olmadığını sorunca bir şey yok demiştim. Onu huzursuz etmeye hakkım yoktu. Kendi sorunlarımla başkasının mutluluğunu bozamazdım.
Akşam yemeği için hazırlanmıştım. Saçlarımı açık bırakacaktım, gözlerim ise sürmeliydi. Dijan'ın konuklarımız geldi diye bağırmasından sonra aynanın karşısından ayrılmıştım. Konuklarımız gelmişti. İlk konuklar kız kardeşlerim Parisa ve Esteri idi. Esteri'yi çağırma nedenim, bu geceyi anneme birebir anlatması içindi. Parisa ise bu geceyi haremdeki herkese anlatarak olayları hızlandıracaktı. İkisini gülümseyerek karşılamıştım.
Navid ve kızı Negin gelmişti. Navid, eşinin rahatsızlandığını ve gelemediğini söylemişti. Sorun değildi. Abime eş olması gereken kişi gelmişti, bu yeterliydi. Negin oldukça hoş görünüyordu. Koyu saçları toplanmıştı, yeşil gözlerini ortaya çıkaran mavi elbise giymişti. Onları yemek salonuna aldığımız sırada hizmetçi kız abimle Elaleh'in geldiğini söylemişti. Harika zamanlama diye buna derdim. Onları ben karşılayacaktım.
Bahçeye geldiğimde Elaleh'i ve huysuz duran abimi görmüştüm. Onlara gülümseyerek "Evime Kül Tanrıçası'nın huzurunu getiren konuklara hoş geldiniz diyorum!" dedim.
Elaleh kibirle öpmem için elini uzattığında yavaşça öptüm. Elaleh "Paiman bana çok kızıyor, Kaveh. Bu yemeğe geldim diye kızıyor." dedi kibirle.
"Kızması için gerek yoktu."
Abim "Bana annemin geleceğinden bahsetmedin, kardeşim. Üstelik başka birkaç at arabası daha vardı. Ne oluyor?"
"Bir şey olduğu yok, oldukça samimi bir yemek için toplandık. Saygıdeğer anneni bugün Dijan çağırmış, benim de son anda haberim oldu ve sorun olmayacağını düşündüm. Biz büyük bir aileyiz sonuçta. Malum babamın birçok cariyesi ve iki resmi nikahlı eşi var. Ailenin büyüklüğünü sorun ediyor olamazsın."
Elaleh "Kaveh hakkı. Baban sayesinde birçok kardeşin oldu, niye huzursuz davranıyorsun?"
Abim "Dikkatim başka işlerde olduğu için bunu fırsat bildiniz, başka oyunlar çevirdiniz. Buna eminim ama şunu unutmaya. Bana karşı kim durursa o zararlı çıkar."
"Tüm masumiyetimle karşındayım, bir şey yaptığım yok ama sen kuruntulusun. Zavallı abim. Aile yemeğine o kadar yabancısın ki bunu bir oyun sanıyorsun. Korkma, bu gece her şey çok güzel geçecek. Sana söz veriyorum."
"Göreceğiz, kardeşim." dedi tehditkar bir sesle. Bakışları sertti. Omzumu silkip hadi geçelim demiştim.
Yemek salonuna gelmiştik. Geniş bir yer sofrası kurulmuştu, bunu ben ben istemiştim. Daha rahat olması içindi. Gümüş tepsi etrafında konuklarımız oturmuştu. Negin ise kapı tarafına bakıyordu, abimi görünce ukala bir tebessüm yüzünde oluşmuştu. Gözucuyla abime baktığımda ellerini sıktığını görmüştüm. İçten içe gülüyordum. Eh, o da zamanında bana oyunlar oynamamıştı. Her şey karşılıklıydı bu hayatta. Bu yemek dışarıya nişan öncesi toplanılan bir yemek olarak anlatılınca abim ne yapabilecekti? Yalanlayarak Negin'i küçük düşürürdü, onun itibarını zedelerdi. Bunu yapacak kadar gözü kara mıydı, görecektim. Yalanlamazsa da Negin ile evleneceğini kabul etmiş olacaktı.
Yemeğe başladığımızda herkes konuşurken abim suskundu. Bu suskunluğu hoşuma gidiyordu. Köşeye sıkıştığının göstergesiydi. Konuşursa batacaktı. Annesinin ısrarları boştu. Belki de ben onu konuşturmalıydım.
Trabed şarabımı yudumladıktan sonra "Parisa, abimiz çok suskun değil mi? Herhalde Negin'in güzelliğinden dolayı ne diyeceğini bilemiyor." dedim.
Parisa Negin'e bakarak "Oldukça güzel, insanın baktıkça bakası geliyor. Su gibisin, Negin. Nişan öncesi tanışma yemeği için uygun giyinmişsin." dedi.
Negin "Teşekkür ederim, Prenses. İltifatlarınız oldukça nazik."
"Negin abime yakışan birisi, oldukça hoş. Efendi Navid, benden hoşlanmıyor olabilir ama ben onun iyiliği için çabalıyorum." dedim.
Navid gülerek "Sizi yanlış tanımışım, Prens Kaveh. Siz gerçek bir dostsunuz." dedi.
Negin "Güzel bir aile yemeği, geleceğe umut veriyor. Bunun için ben çok minnettarım."
Abim ipek mendille ağzının kenarını sildi, bizlere baktı. Sakin bir sesle "Bu yemek, bir aile yemeği oldu. Annem ve en sevdiğim kardeşim Kaveh, bu yemek için çabalamış. Evlenmemi istedikleri kızı çağırarak büyük bir nezaket örneği göstermişler. Onlar nişan yemeği diyorlar ama benim için değil. Her şeyi oldu bittiye getirmeyi seviyorlar." dedi.
Elaleh "Bir nişan yemeği demeyelim, oğlum. Ailelerin tanışması diye bahsedelim."
"Ailelerin tanışması." diye mırıldandı. Şarabını yudumladı, sertçe bana baktı."Keşke şunu akıl edebilseniz. Ben hiçbir Saevthaslı birisiyle evlenmeyeceğim. Ne kadar oyun oynarsanız oynayın, dışarıya bu bir nişan yemeğiydi derseniz deyin olmayacak. Benim bu hayatta evleneceğim tek kişi bu ülkede yaşamıyor."
"Şu kadından bahsedip durma. Uğursuz, kocasını öldürmüş. Senin de sonun zehirlenmek mi olsun istiyorsun?" dedi kısık bir sesle.
"Onu anlıyorum, anne. Kendisini köşeye sıkıştırana karşı yapması gerekeni yaptı. Şu an beni bu şekilde köşeye sıkıştırmaya çalışıyorsunuz. İkinizin nedenleri farklı ama amaç aynı. Peki ben izin verir miyim? Sizin beni kontrol etmenize müsaade eder miyim? Asla!"
"Negin'in itibarını mı zedeleyeceksin? Bu kadar bencil misin?" dedim.
"Ben senin gibi değilim, kardeşim. İnsanların düşüncelerini umursamam. Sizler nişan yemeği oldu, aileler tanıştı diye dışarıya yayın ama gerçek şu. Ben Negin ile evlenmeyeceğim. Bu sahte yemek yüzünden itibarım zedelenirse zedelensin, umurumda bile değil."
Negin "İnsanların gözünde küçük düşmeyi göze almanız şaşırtıcı. Hepsi Lussamuslu o kadın için olamaz."
"Hepsi neden biliyor musun, Negin? Bir başkasının benim hayatıma karışmasına engel olmak için."
"Bence şunu bilin. Her şeyi kontrol edemezsiniz, buna gücünüz yetmez. Bakın, sizin de köşeye sıkıştığınız anlar oluyor."
Elaleh "Kendini küçük düşüremezsin, Paiman. Senin konumun belli. Bu akşamki yemeğin amacını inkar ederek eline bir şey geçmeyecektir."
Abim kafasını iki yana salladı, gözlerini bana çevirmişti. Öfkeyle "Elime bir şey geçmeyecek, zarar göreceğim ama yalnız olmayacağımı biliyorum. Ben zarar görüyorsam Kaveh de zarar görmeli. Onun neden benim evlenmemi istediğini açıklamama ne dersiniz?" dedi.
"Açıkla, korkmuyorum." dedim.
"Benim bir an evvel evlenmemi istiyor çünkü kendisi hala Tamerin'e aşık. Onu tutkuyla arzuluyor, yanında olmayacağını bildiği için bir başkasının onunla olmasına engel olmak istiyor. Buna eminim. Bugün babam Tamerin ile evlen dediğinde onun yüzünün ne hale geldiğini gördüm."
Dijan titreyen sesiyle "Hayır, böyle bir şey olduğu yok." dedi. Abim ise gülmüştü.
"Dijan, sen asla Kaveh için birinci kadın olmadın. Sen onun için bir hiçsin. Evlatlarının annesisin. Sana vereceği değer bu."
"Kaveh, bunun yalan olduğunu söyler misin?" dedi. Parmakları masaya sertçe vuruyordu, dudakları incelmişti. Abimin dediğinin yalan olduğunu duymak istiyordu, inanmak istemiyordu."Lütfen, bir şeyler de."
Elaleh "Dijan, abartma. Sakin ol. Kaveh için Tamerin geçmişte kalmıştır. Üstelik her insanın unutamadığı bir aşkı olur. Zaten aşk cici bir histen ibaret, bir heyecan. Önemli olan gelecek için kurulan evliliklerdir. Mantığın temeli. Siz buna sahipsiniz, sakin ol."
"Her şey dediğiniz gibi değil, Kraliçe." diye fısıldadı.
Abim "Bak, bir şey diyemedi. Kabul ediyor." dedi. Alaycı bir şekilde bana bakıyordu.
Parisa "İşler karışıyor." diye mırıldandı. Sofradaki herkese bakıyordu.
"Dijan, abimin söyledikleri bir..." dedim ve derin bir nefes aldım. Saçmalık diyememiştim. Dijan ise gözleri dolmuş bir halde bana bakıyordu. Ardından müsaadenizle deyip sofradan kalkıp gitmişti. Abimle gözgöze geldiğimizde kadehini bana kaldırıp içmişti."Sen bir pisliksin."
Abim "İltifatın için teşekkürler. Çok eğlendiğim bir yemek oldu, Tamerin'e hevesle anlatacağım. Harika bir evliliğin olduğunu duyunca ne yapacak merak ediyorum." dedi.
Gece tatsız bir şekilde noktalanmıştı. İlk ayrılan Navid ve kızı olmuştu. Navid yaşananlara rağmen hala umudum var diyordu. O, bu yemeği nişan öncesi tanışma yemeği olarak yaymaya kararlıydı. Kızı ise düşünceliydi. Parisa ve Esteri ise bir şey dememişlerdi. Esteri'nin Parisa'yı tembihleyeceğine emindim. Bu plana sadık kalacaktı, nişan detaylarını Parisa üzerinden hareme yaydıracaktı. Elaleh huysuzken abim keyifliydi. Kendisi beni de bataklığa sürüklemişti. Ben onu köşeye sıkıştırmışken o da beni sıkıştırmıştı. Onu tebrik ediyordum. Dijan ile aramda yeni bir krize yol açmıştı. Bunu nasıl aşabilirdik, bilemiyordum.
Oysa abimin unuttuğu bir şey vardı. Ben onun yansımasıydım. Nasıl onun istekleri oluyorsa benim de olurdu. Sadece sabretmem gerekirdi. Ben Kaveh isem abim asla Tamerin ile birlikte olamayacaktı. Bunun bedeli ne olursa olsun, başaracaktım. Kan Tanrıçası'nın gücüyle benim isteklerim olacaktı.
✾
✾
✾Kaveh-Paiman konuşması için düşünceniz nedir? Paiman'ın dediği gibi Kaveh Tamerin konusunda korkak mı davrandı?
✾Kaveh, Dijan'ın hareketlerinde şüphelenmekte haklı mı? Dijan'ın sakladığı işi çözerse ne olur?
✾Kaveh-Kaveh'in babasının konuşması için düşünceniz nedir? Kral Bahram'ın sırları nedir? Paiman konuşmayı sizce duydu mu?
✾Kaveh'in abisine karşı oynadığı Negin oyunu için düşünceniz nedir? Paiman'ın karşılığı ne olur?
Gelecek bölüm Paiman olacaktır. Sevgilerle!
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top