1.23 Âşıklar Kartı❈
Herkese Merhaba! Bölümü okuyanlar en azından kendilerini belli etmek amacıyla oy verebilir mi? Ayrıca yorum görürsem çok mutlu olurum. Lütfen varlığınızı belli edin, gösterin!
●EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA BENİ TAKİP EDİN! BÖLÜM DUYURUSU YAPIYORUM!
Yayın Tarihi: 27.12.2020 (23:30)
Bölüm Şarkısı:Halsey-Gasoline
*Yoğun bir okul döneminde olduğum için bölüm gecikmeli geldi. :/
**WattysTr'de The Wattys 2020 röportajımı okuyabilirsiniz!
***Bu bölümü Auralorina ithaf ediyorum. Büyük bir sabır gösterdin. :D
❈
Lussamus Krallığı - Reme
Venira
Karşımdaki büyücü kadına dikkatle bakıyordum. Kızıl saçlarını toplamıştı, kadife bordo elbise giymişti. Boynunda siyah inciler tasma gibi boynunu sarmıştı. Düşünceli bir şekilde aramızdaki kartlara bakıyordu. Yakut yüzüklü parmağı ilk kartı nazikçe okşamıştı. Âşıklar kartıydı. Karttaki kadınla erkek birbirine tutkuyla sarılıyordu ve bir duman kalp şeklinde yükseliyordu. Cacande'nin yanına gelmek istemiştim. Evden sıkılmıştım. Cacande ile dertleşmek için gelmiştim. Anlattığım konular üzerine o da bana kart falı bakmayı karar vermişti. Evdeki durumları ona anlatıyordum. Tamerin'in kendini geliştirmesini, Abrek'in ona bakışını, ablamın büyük hayallerini ve benim Tamerin ile olan ilişkimi. Hiç şaşırtacak konular değildi. Hepsi birbirinden sorunsuz gibi dursa da benim için sorundu. Özellikle Tamerin ile olan arkadaşlığım. Çünkü gördüğüm görünün etkisini Tamerin'e baktıkça hissediyordum. O görüye sırtımı dönemiyordum.
Oysa Tamerin ile anlaşıyordum. Şaşırtıcı bir şekilde birbirimizi anlıyorduk. Benimle konuşuyor, dertlerini anlatıyordu. Aynı şekilde ben de ona yaşadığım sorunlardan bahsediyordum. Bu kadar iyi şeyler yaşarken o karanlık görünün izlerini beynimden silemiyordum. Gözlerimin önünde Abrek'in Tamerin'e taç vermesi geliyordu. En azından beynimden silemesem de o görüye dair hislerimi bastırmayı öğrenmiş, Tamerin'i sevmeye başlamıştım. Aslında kendi halinde birisiydi. Kimseye zararı yoktu. Ufak bir yalanı abartmıştım. Üstelik gördüğüm görünün etkisi de fazla olmuştu. Şimdi bunu anlıyordum. Sakin olmalı ve geçmişi, görümü arkamda bırakmayı bilmeliydim. Yoksa bu konu hiçbir şekilde çözüme kavuşmazdı.
Cacande eline âşıklar kartını almıştı. Karta bakarken gülümsüyordu."Ne oldu?" dedim.
Cacande "Âşıklar kartına gülümsüyordum. Tutkulu, yoğun bir aşk hissediyorum. Beni sarıp sarmalıyor. Aşka inandırıyor."
"Bu çift kim? Abrek ve Tamerin mi?"
Kaşlarını çatmıştı."Abrek ve Tamerin değil, asla olamazlar ama çok yakınında da olabilir. Evet, yakınında böyle bir aşk var. Kimse göremiyor, kimse duyamıyor. Âşıklar fısıltıyla hasretle birbirine konuşuyor, kimsenin duymama nedeni bu."
"Kim olduğunu söylersen daha çok memnun olacağım. Acaba ben miyim?"
"Sen olsaydın derdim, senin gücünü algılamak bana kolay geliyor. Fakat bu çok farklı. Erkeğin gücü çok açık. Kendi gücünü saklıyor ve sahip olduğundan daha fazlasına sahip olduğunu göremiyor. Kadın ise hiçbir şekilde gücünü bilmiyor."
"İlginç. Bunların benim falımda çıkması bir uyarı olmalı. Şu an öyle hissediyorum. Yine uyarılıyorum." dedim ve ofladım. Bu sefer ne içindi? Bunca uyarıya rağmen hiçbir şey yapamadığımı yaratıcıların görmesi lazımdı."Bunların geleceği nasıl olacak?"
"Gelecekleri fırtınalarla dolu ama aşacak gücü bulacaklar. Beraber olsalar da olmasalar da , onlar çok güçlü. Kader onları ayrı olsalar bile birlikte yapacak. Yaratıcılar onların birlikte görmek istiyor olmalı."
İkinci kartı eline almıştı. Bu kart bir göz kartıydı. Tek bir göz çizilmişti. Göz bebeğinde ise kafatası gözüküyordu. Karttan hissediğim şey hiç iyi değildi."İkinci kart pek iyi olaylar olmamalı." diye mırıldandım.
"Bu kadar seni ilgilendiriyor, tatlım. Çevrendeki görünmez olan her şeyi görme gibi bir lanete sahip olacağını söylüyor. Bu çok büyük bir ıstırap verecek."
"Bu lanete daha öncede sahiptim, değişen bir şeyin olmaması çok sinir bozucu."
"Şimdi ise göreceğin şey çok farklı, çok başka. Göreceğin şey hayatını karartabilecek güçte. Venira, seni uyarıyorum. Görmemen gereken şeyler var. Görürsen başına iyi olaylar gelmeyecek. Lütfen kimsenin sırrına ortak olma."
"Şimdiye kadar her şeyle mücadele etmeyi bildim, bunda da ederim."
"Yapma diyorsam yapmayacaksın. Her şey buna bağlı, hissediyorum. Kendini yakma, lütfen." dedi. Eli son karta gitmişti. Bu kartta ise bir baykuş vardı. Rüyalarımdaki baykuşa benziyordu. Buz mavisi gözleri olan bu beyaz baykuş sanki beni izliyordu. Ürpermiştim. Cacande ise çok sakindi."Bir erkek bu. Zavallı duygulardan çok korkuyor."
"Kim bu?"
"Çok uzaklarda, tatlım. Çevrende değil ama yolunda onunla karşılacaksın. İkinci karttaki durum gerçekleşsin veya gerçekleşmesin o senin karşına çıkacak."
"Nasıl?" diye mırıldandım.
"Görmezsen kalıcı bir iz olmayacaksın, görüp geçeceksin. Görürsen hayatlarınız birleşecek. Bunu hissediyorum. Bu baykuş senin kaderin. Onun için görmen daha iyi olur gibi duruyor. Gerçi görürsen kendi hayatını mahvedeceksin. Çok zor."
"Kendi hayatım mahvolmuş iken onun hayatını mı iyileştireceğim? Neyim ben, Venira hayat kurtaran mı?"
Alaycı bir şekilde "Evet, hayat kurtaransın." dedi. Tekrardan elindeki karta baktı."Bu kişinin hayatında büyük bir eksiklik var. Tutku! Bundan korkuyor, güvenli sularda yüzmek istiyor ama söz konusu savaşlar olunca oldukça cesur olduğunu hissediyorum. Ona duyguları öğreteceksin."
"Cacande, benim bir sevgilim var. Bir yabancıya tutkuyu öğretemem. Ben sadakatsiz birisi değilim."
"Bilemiyorum, şekerim. Sen bu üç kartı çektin, ben ise yorumladım. Seçtğin üç kart bana geleceği gösterdi."
"İlk kartın benimle alakası hiç yoktu! Bence bir kart daha çekmeliyim." dedim. Cacande çek bakalım dediği zaman onun karıştığı desteden bir kart çektim. Çektiğim karttan memnun olduğum denilemezdi. Kanayan bir kalpti. Kalp kanıyordu ve kalbe köklerini salan gül solgundu."Bugün pek şanslı günümde değilim."
Cacande kartı elimden almıştı."Kanayan kalbin anlamı ihanettir. Bu kalp kimin kalbi? Çok acı çekecek. Çektiği acı onu yakacak."
"Ben olmayayım, kim olursa olsun. İhanete uğrayabileceğimi düşünmüyorum. Zictar'a güveniyorum."
Derin bir nefes almıştı. Hissiz gözüküyordu, ne diyeceğini bilemediği açıktı."Bence her şeye rağmen dikkatli ol. Bu kart birçok kişi diye düşünüyorum. İlla sen olacaksın diye kural yok."
"Kimse ihanete uğramasın, Cacande. Bu hayatta ihanete uğramak çok kötü bir şey. Çevremdeki insanlar ve kendim için dileyeceğim şeylerden birisi bu."
"Bu yaşamdaki en güzel dileklerden birisi." dedi ve elindeki kanayan kalbe baktım. İhanet öyle kötüydü ki gülü bile soldurmuştu. İhaneti anlatacak en güzel resim buydu.
Cacande ile biraz daha konuştuktan sonra onun yanından ayrıldım. Zictar ile çarşıda buluşmuştum. Eve hemen gitmek istememiştim. Kendime kumaşlar almak istemiştim. Daha sonra terziye gönderir, yeni kıyafetler diktirirdim. Ablamın deyimiyle kendime özenmeliydim. Sadece kumaş değil, saçlarımda kullanabileceğim tokalar da almıştım. Boncuklar, tüyler güzel gözükmüştü. Hatta bir tanesini Zictar almıştı. Aldığı toka gümüş, mor taşlarla işlenmiş çiçekli bir tokaydı. Çok hoşuma gitmişti. Hep ince zevkleri olmuştu. Bu ince zevklerini aldığı hediyelerden gösteriyordu. Ben ise ona göre biraz zevksiz kalıyordum. Ne yapabilirdim ki? Anlamıyordum. Benim anladığım şeyler kılıçlar, hançerlerdi. Kısacası dövüşmekle alakalı olan şeylerdi. Elbiseler, takılardan anladığım söylenemezdim. Ben böyleydim. Bir kadını hep kumaşlara bakarken hayal eden toplum var iken ben aykırı kalıyordum.
Eve gelmiştim. İlk önce üstümü değiştirmem gerekliydi. Çamur olmuştum. Üstümü değiştirdikten sonra aşağıya indiğimde ablam tek başınaydı. Tamerin'in nerede olduğuna dair fikrim yoktu. Ablama sorup sormamak arasında kararsız kalmıştım. Bu aralar ablam Tamerin'e kızıyordu. Büyü kağıtları meselesi yüzündendi. Ablam bu konuda haksızdı. Böyle bir şeyi yapmış olması onu suçlu konuma getiriyor iken o inatla haklı olduğunu söylüyordu. Abrek'in ve Tamerin'in ona kızmasını zerre umursamıyordu.Ona göre bu evlilikte yolunda gitmeyen şeyler vardı. O da iyi bir abla olarak bunu toparlamak istemişti, bu şekilde yapmıştı. Hoş, yöntemi doğru değildi. Ben yapsam bana deli gibi kızardı ama o yapınca doğru oluyordu. Keşke hiçbir şekilde karışmamayı bilseydi.
Yanına oturduğum zaman elindeki kitabı kapatmıştı. Gözleri benim üstümdeydi. Yumuşak bir tebessüm yüzünde oluşmuştu. Neşeli bir sesle "Sonunda eve geldin!" dedi.
"Canın çok sıkılmış olmalı." dedim.
"Hava berbat bir halde, dışarı çıkamıyorum. Canım sıkılıyordu, ne yalan söyleyeyim."
"Tamerin ile konuşsaydın." dedim. Ablam ise gözlerini devirdi.
"O çıktı. Arkadaşlarıyla buluşacakmış. Bir türlü kopamadı şu arkadaşlarından. Hiç bir prensin eşi, kölelerle veya azatlıklarla arkadaşlık eder mi? Konumunu hiç bilmiyor."
"Onlarla çok sık buluşuyor. Demek ki, seviyor. Bir şey diyemeyiz, abla."
"Abrek'e söyledim. Karını al, konuş dedim ama o bana Tamerin'i savundu." dedi. Kollarını kavuşturmuştu. Bu durumdan rahatsız olduğu çok belliydi."Tamerin onun eşi ve sonsuz bir itaatkârlık göstermesi gereken kişi durumunda. Bir prensle evli ama kardeşimiz ona sonsuz bir itaatkârlık gösteriyor."
"Abla, bunun olacağı evlenmeden önce belliydi. Abrek, Tamerin'e tapıyor. Hastalıklı bir durum ve buna göz yummamız gerektiğini sen söyledin. Şimdi şikayet etmeye hakkın yok."
"Şikayet etmiyorum, sadece olanı söylüyorum."
Derin bir nefes aldım. Ablamla Tamerin konusunu tartışmak beni yoruyordu."Seninle tartışmayacağım çünkü olan oldu. Abrek ve Tamerin evlendi. Abrek bu durumdan çok mutlu. Senin dediğin gibi kardeşimizi düşünmek zorundayız. Onun mutluluğu önemli."
"Evet, onun mutluluğu önemli. O ne kadar mutlu olursa bizim isteklerimizi yapar. Hakkı olanı almak için heveslenir. Tamerin onun için bir oyuncak, bu gözle bakıyorum. Abrek'e oyuncağını verdik, o da bize istediğimizi verecek. Gerçek bir kral olacak."
"Hakkımız olanı alacağız. Babamın intikamı alınmış olacak ve gerçek Cupuerler yönetecek. Her şey güzel olacak."
"Soy ise bizden yürüyecek. Tamerin hamile kalmayı becerebilirse böyle olacak. Belki de senin büyü gücünden faydalanmalıyız."
"Abla! Delirdin mi?"
"Delirmedim. Evet, önceden kızıyordum. Seni delirtecek, büyülerle uğraşma diyordum ama şimdi bu gücün bize verilen bir hazine olduğunu görüyorum. Bence yapabilirsin, Venira."
"Hiçbir şekilde yapamam. Hem zaten onlar evliler. Mutlaka bebek için kararlarını verirler, abla."
"Sence onlar gerçekten evli mi yoksa evcilik oyunu mu oynuyorlar? Onlar asla beraber olmadı, kardeşim."
"Nasıl emin olabilirsin? İnsanların özel yaşamıyla ilgilenemezsin."
"Söz konusu Cupuerler ve Lussamus olunca ilgilenirim. Yatak odalarının önünden geçerken duydum. Tamerin yüksek sesle bana dokunma diye bağırıyordu. Sence bunu diyen birisi Abrek ile beraber olur mu? Onun tohumlarını ister mi? Ben sanmıyorum."
Dudaklarımı ısırdım. Ablamın dedikleri ile Tamerin'in davranışları çok uyuşuyordu. İhtimal vermiyordum. Sonuçta evlenmişlerdi ama ablam bunu duydu ise ve Tamerin'i tanıyorsam bu dediği mümkündü."Böyle bir durum varsa Abrek ile konuşmamız gerekli. Tamerin'e söylersek çok ters bir durum oluşur."
"Tamerin hemen inkar eder, bizi suçlar ama Abrek bizi dinler. Kızar, delirir ama bizi dinler. Fakat bu konuyu sen ona açacaksın. Her şeyi ben diyemem, Venira."
"Evet, söylerim ama nasıl derim bilemiyorum. Çok hassas bir konu."
"Sen dersin, kardeşim. Unutma, Abrek her daim ablalarını dinlemiştir." dedi ve gülümsedim.
Abla dediğinde arkamı döndüğümde Abrek'i gördüm. Onun hakkında konuşurken gelmesi iyi olmuştu. Masum yüzünde sakinlik vardı. Tekli koltuğa oturmuştu. Dikkatle bize bakıyordu. Tamerin hala gelmemişti. Genelde Abrek eve gelmeden evde olurdu. Belli ki arkadaşlarıyla iyi zaman geçiriyordu. Abrek etrafa bakındıktan sonra "Tamerin nerede?" dedi.
Ablam "Arkadaşlarıyla buluştu, her zaman yaptığı gibi. Bir türlü o mahalle kızlarından kurtulamadı. Bir hanım olmayı öğrenemedi."
"Abla, karımın üstüne çok geliyorsun. Yapma bunu. Onu kendine bağlayacak iken sen onunla zıtlaşıyorsun. Venira ablam gibi değilsin. Tamerin onunla arkadaş olmaktan çok mutlu. Bana anlatıyor."
"Evden çok sık dışarı çıkması normal mi? Görüştüğü arkadaşları biliyor musun, Abrek?" dedim.
"Neden bunu sordun?"
"Sormak istedim. Evden çok sık dışarı çıkması garip değil mi? Neredeyse her gün çıkıyor. Görüştüğü arkadaşlarını biz bilmiyoruz, sen biliyor musun merak ettim."
"Biliyorum, tanıştırdı. Hepsi kendi halinde azatlık insanlar."
Ablam "Azatlıklar çalışıyor olmaları gerekirken Tamerin ile buluşuyorlar. Tamerin onlar için değerli olmalı. Her neyse senin günün nasıldı?"
Gülümseyerek "Oldukça iyiydi." dedi. Bize gününün nasıl geçtiğini anlatırken dikkatimi çeken şey hiç Kaveh'den bahsetmemesiydi. Kaveh'in adını anmıyordu, onun yerine başka isimler vardı. Gerçi Kaveh ile araları oldukça gergindi. Soğuk bir savaş vardı. Bu savaşın nedenini anlamıyordum. Arada bir çekişme vardı ve bu çekişme bir gün patlayacaktı. Bunu biliyordum.
Tamerin eve geldiğinde oldukça mutlu gözüküyordu. Abrek onu öpecek iken hemen sıyrılmıştı. Ablama baktığımda bakışlarıyla Tamerin'i işaret etmişti. Haklı olduğunun saklı işaretiydi. Abrek ile konuşmam şarttı. Ayrıca Tamerin'i de uyarmalıydım. Sık sık arkadaşları ile buluşması tuhaftı. Her arkadaşı Tamerin içni çalışmamazlık ediyor olamazdı. Mantıklı gelmiyordu. Gizli bir şey yapıyor olabilir miydi? Ne yapabilirdi? Tamerin normal duruyordu. Uyarmaktan zarar gelmezdi. Beni anlayacağını düşünüyordum. Bilemiyordum. İçim durduk yere huzursuz olmuştu. İçgüdülerim bir şey yapmam gerektiğini söylüyordu ama ne yapacağımı bilmiyordum.
Akşam yemeğinde hiçbir sorun yoktu. Tamerin Abrek ile konuşuyordu, Abrek'in şakalarına gülüyordu. Bu evliliğe karşı bakışını biliyordum ama bu bakış cidden derin miydi? Ablamın dediği gibi bir durum ortada varsa durum çok zordu. Çözmek için büyü gücümü kullanabileceğimden emin değildim. Büyü gücümü aşk için kullandığım söylenemezdi. Daha çok kendimi ve ailemi korumak için kullanıyordum. Ayrıca geleceği görmeye çalışıyordum. Bir ara Cacande ile ölüm büyüleri çalışmıştım. Daha fazlası olmamıştı. Şimdi ise ablam benden daha farklı bir şey istiyordu. Söz konusu ailem ve geleceğimiz olunca her şeyi yapmak zorunda olduğumun farkındaydım. Bu şekilde büyümüştüm. Ailem her şeyden, herkesten önce gelirdi. Bunun bilincinde olarak hareket etmem en doğrusuydu.
Sabah olduğunda kahvaltıyı hep birlikte yapmıştık. Abrek evden ayrılmıştı, Tamerin ise odasına çekilmişti. Ablam ona dışarı çıkıp çıkmayacağını sorduğu zaman hayır demişti. Bugün evdeydi. Ters bir durum yoktu. Belki de boşu boşuna dikkatimizi çekiyordu. Yine de içim huzursuzdu. Cacande'nin kartları bile beni bu kadar rahatsız etmemişti. İçim sıkılıyordu. Ablama kızıyordum. Durduk yere canımı sıkmıştı. Her şey ne güzel yolundaydı. Niye kafama takmama neden olacak bir olayı anlatmıştı ki? Zictar haklıydı. Bazen kendi başıma olmayı çok istiyordum. Kendi hayatımı yaşamak istiyordum. Bir yanım bunu şiddetle arzuluyordu. Belki bir gün bu olacaktı. Sıkıntı günler yaşamadan huzurlu günlere ulaştırmazdı Fırtına Tanrısı.Benim de sıkıntılı günlerim bunlardı. Sabretmeyi öğrenecektim. Huzurlu günler için sabredecektim. Elbette benim de huzurlu günlerim olacaktı. Her daim sıkıntı yaşayacak değildim.Böyle hayat mı olurdu? Yaşamayayım, daha iyiydi.
Zictar'ı görmek için onun kaldığı küçük kulübeye gittim. Ablam nasıl olsa bugün evde değildi, Tamerin ise beni rahatsız etmezdi. Zictar ile başbaşa bir gün geçirebilirdim. Neşeyle girdiğim kulübede onu görememek beni şaşırtmıştı. Normalde olması gerekirdi. Bu vakitlerde nereye gidebilirdi ki? Son zamanlarda bunu sık sık yapmaya başlamıştı. Onu bulmak istediğim zamanda bulamıyordum. Masanın üstündeki kağıt gözüme çarpmıştı. Kağıdı aldım ve onu okudum. Aynı yerde buluşalım yazıyordu. Kaşlarımı çatmıştım. Benden gizli işler mi karıştırıyordu? İçim gittikçe daha da çok huzursuz olmuştu. Başka derdim yokmuş gibi birde Zictar'ın gizli işlerini düşünmek istemiyordum. Geldiği zaman ona bunun hesabını soracaktım. En sevmediğim şeyin bu olduğunu bile benden bir şey saklayamazdı. İnsanlara kolayca güvenmiyordum. Çocukluğumdan kalma bir durumdu. Onca acıyı yaşadıktan sonra insanlara nasıl kolayca güvenebilirdim ki? Zictar'a güvenmiştim ve güvenimin sarsılmasını istemiyordum. Güvenin harcanması çok acı bir şeydi.
Zictar'ı elimdeki kağıtla bekler iken o gelmişti. Saçları hafif ıslaktı, beni görünce şaşırmıştı. Ben ise ona sinirle bakıyordum. Elimdeki kağıdı ona doğru attım."Bu ne, Zictar?" dedim.
Zictar yerden kağıdı alıp, okumuştu. Sonra oflamıştı. Bıkkın bir sesle "Venira, bu kağıda mı takıldın?" dedi.
"Takılmamak için bir nedenim var mı? Normalde sen her daim bizimle olurdun, paralı askersin. Fakat yoksun ve masanda böyle bir kağıt buluyorum."
"Her zamanki şüpheciliğin üstünde ama ben buna alıştım. Korkmana gerek yok, ben sana sadığım. Bu mektup nereden geldi diye soracaksan annem göndermiş. Ona para göndermem için adam yollamış, hepsi bu."
Gözlerimi kısıp onu süzdüm. Hala inanasım gelmiyordu. İçime bir şüphe oturmuştu."Daha önce bir şey olmadı. Annen şimdi mi senden para ister oldu? Üstelik annenle aran kötü değil miydi?"
"Annemle aram kötü ama bu kardeşlerime bakmayacağım anlamına gelmiyor. Gönderdiğim para kardeşlerim içindi, alkole düşkün olan anneme değildi." dedi. Bana doğru yaklaştı. Yanağımı yavaşça okşadı."Bana inanman için seni buluştuğum çocukla görüştürebilirim. Özür dilerim, sana bunu demem lazımdı."
"Keşke deseydin ve beraber gitseydik. Hatta kardeşlerine daha fazla para gönderebilirdin. Bir daha benden bir şey saklama, Zictar. Birine güvenememek kadar korkunç bir his yok. Sen ise benim bu hayatta güvendiğim nadir insanlardan birisin."
Gülümseyerek "Öyle olmasaydım şu an seninle olamazdım değil mi?" dedi. Beni kendisine çekmişti, ellerini belime yerleştirmişti. Sıcak gözlerinden akan sevgi kalbimi yumuşatmaya yetmişti.Ona olan kızgınlığım bir anda yok olmuştu.
"Evet, olmazdın. Güven benim için her şeyden üstün. Birine karşı güvenimi yitirirsem ne kadar çok seversem seveyim onu hayatımdan silirim. Bunun farkında ol."
"Farkındayım, sevgilim. Farkında olmadığımı mı düşünüyorsun? Ben sana deliler gibi aşığım, sensiz bir hayat düşünemiyorum. Seni kaybetmemek için elimden gelen her şeyi yapıyorum."
"Bu sözlerin sana olan kızgınlığımı alıp götürdü. Hep bana karşı açık ol, lütfen. Benim buna ihtiyacım var."
"Benim de sana ihtiyacım var, aşkım. Hayatımda hep olmanı istiyorum." diye fısıldadı.
"Hep birlikte olacağız, göreceksin. Fırtına Tanrısı bizim kaderlerimizi bir yazdı. Ben buna inanıyorum, sen de inan." dedim. Sonra dudaklarımız birleşti, birbirimize karşı koyamamıştık.
Günümü Zictar ile geçirdiğim için mutluydum. Öfkeyle başlayan her şey keşke aşkla bitebilseydi. Zictar'a karşı şüphelendiğim için kendime kızmıştım. Neden huysuzca davranmıştım ki? Onun aile durumunu biliyordum. Annesi tam bir alkol bağımlısıydı. Zictar'ın babasından kalan parayı alkole, kumara yatırıyordu. Birde genç erkeklere. Zictar ise kendisinden küçük kız kardeşi için paralı asker olmuştu. Kazandığı her parayı onlara gönderiyordu. Onu benden bir şeyler saklamakla suçlamak kendimi kötü hissettirmişti. Zictar'ın bana karşı ihanet etmesine dair bir şey yoktu. Ona güveniyordum. Bu güveni kırmayacaktı.
Üstümü giyinmiştim. Zictar ise bana bakıyordu."Yanımdan keşke hiç ayrılmasan."
"Üzgünüm, bir süre bu şekilde ilerlemek zorundayız. Abrek kral olunca her şey yoluna girecek." dedim.
"Buna inanıyorum. O kral olacak, biz ise kendi hayatımızı yaşayacağız. Seninle kuracağım hayat için sabırsızım."
"Göreceksin, her şey iyi olacak. Şimdi benim gitmem lazım. Fazlasıyla ortadan kayboldum."
"Bir gün ortadan kaybolmana hiç gerek kalmayacak."
Gülümseyerek "Evet, kalmayacak." dedim.
Eve geri geldiğimde ablam hala ortalıkta gözükmüyordu. Hizmetkarlar da ortalıkta yoktu. Herkes işine odaklandığına göre her şey yolunda demekti. Odama çekilmiştim. Akşam yemeğine kadar çıkmamıştım. Kitap okuyarak vakit geçirmiştim. Akşam yemeğinde ise yine sıradan konular konuşmuştuk. Tamerin'in bugün evde olması ise Abrek'i ayrı bir mutlu ettiğini fark etmiştim. Gizli bir mutluluk gözlerine yansımıştı. Demek ki kardeşim de rahatsızdı ama Tamerin'i kırmamak adına belli etmiyordu. Tamerin umursamazdı. En azından dışarıdan böyle gösteriyordu. Acaba onu takip etse miydim? Of! Bu gereksiz konuya da çok fazla takılmıştım. Benim dikkat etmem gereken Tamerin'in arkadaşları ile buluşması değildi. Abrek ile olan sıkıntılı evlilikleriydi. Bu sıkıntılar var olacaktı ama fazla derin olursa çıkmaza girerdik. Sadece ikisini ilgilendirmiyordu.
Yemekten sonra Abrek çalışma odasına kapanmıştı. İlgilenmem gereken belgeler var demişti. Ablamla dün konuştuğumuz konuyu konuşmanın en güzel zamanıydı. Zaten onun yanına gitsem dikkat çekmezdim. Ablamla Tamerin kendi aralarında başka bir konu hakkında konuşuyorlardı. Ablam Reme ve Omae'yi kıyaslıyordu. Tamerin ise merakla dinlerken elma dilimliyordu. Onların yanından ayrılmıştım ve Abrek'in yanına gitmiştim. Kardeşim çalışıyordu. Elindeki kağıdı okuyordu, kaşları hafif çatıktı. O an babama çok benzetmiştim. Babam gözümün önüne gelmişti. Abrek babama ne kadar çok benziyordu! Bu benzerlik kalbimi sızlatmıştı. Ah, zamanı değildi. Bu kadar duygusal olamazdım.
Abrek dediğim zaman bana bakmıştı. Masum yüzünde babamın hayaleti kaybolmuştu. Tekrardan benim kardeşim olmuştu. Masanın önündeki tekli koltuğa oturmuştum.Bacak bacak üstüne attıktan sonra ona gülümsedim. Abrek ise elindeki kağıdı bırakmıştı, arkasına yaslanmıştı. Merakla "Ablacığım, seni görmek çok hoş ve bir o kadar merak uyandırıcı. Ne oldu?" dedi.
"Seninle konuşmak istedim, dertleşelim!" dedim.
"Dertleşmek mi? Ne oldu, bir sorunun mu var?"
"Benim bir sorunum yok ama senin olabilir."
"Benim sorunum yok, ablacığım. Nasıl bir sorunum olduğunu merak ediyorum. Yine kafanda ne kurdun?"
Derin bir nefes aldım. Bunu sormak çok zordu ve rahatsız ediciydi."Bunu sorarken inan bana, rahatsızlık duyuyorum. Tamerin ile her şey yolunda mı? Sizin evliliğinizde herhangi bir sıkıntı yok değil mi? Ablamla ben çok endişeleniyoruz."
"Bizim evliliğimizde nasıl bir sıkıntı olabilir? Biz mutluyuz, bunu görüyorsun. Hala evliliğimi kurcalamanız beni çok rahatsız ediyor. Tamerin'i de bunaltıyor. Bence uğraşacak başka bir şey bulun."
"Hemen kızma, Abrek. Biz senin mutluluğunu istiyoruz, sen bizim biricik kardeşimizsin.Mutluğun için çabalıyoruz. Ablam sizin odanızdan bir ses duymuş. Tamerin yüksek sesle bana dokunma diye bağırmış. Tamerin ile aranızda ciddi bir sorun olmadığınıza inanmak istiyorum."
"Yatak odamızın kapısını dinler olduğunuza inanamıyorum. Utandırıcı, küçük düşürücü. Onunla odada yaşadıklarım sizi ilgilendirmiyor."
"Kızmakta haklısın ama geleceği düşünmemiz gerekirse sizin aranızda soğukluk olursa soy asla bizden yürümez. Azamet'in soyundan Cupuer soyu ilerlememeli kardeşim."
"Bizim aramızda kafanızda kurduğunuz gibi bir şey yok. Aramız iyi. Diğer evli çiftler gibi aşk kuşlarına mı dönelim? Bunu mu istiyorsunuz? Çok komiksiniz."
"Bizim istediğimiz aranızın iyi olması. Tamerin sana âşık olmasa bile seninle yaşamaya uyum sağlaması. Fakat o oldukça uzak, bunu görmüyor musun? Seni sevmiyor, Abrek."
"Beni zamanla sevecek, başka şansı var mı? O benimle evli, bir başkasıyla değil. Yaşamak istiyorsa bana uymalı. Başka şansı yok. Zaten Tamerin de bana alışıyor, bunu görmemek için kör olmak gerekir. Bu yaşam için yaratıldığı çok açık değil mi?"
"Yine de endişelerim hala var. Tamerin'in içinde ne yaşadığını asla bilmiyoruz, bilmemiz mümkün değil çünkü ketum birisi. Bizimle paylaşmak istediğini paylaşıyor. Ağzından başka cümleler çıksa da gözleri bambaşka bir hikaye anlatıyor. Onu lütfen kendi görmek istediğin gibi görme, gerçek Tamerin'i gör." dedim. Sözlerim onu duraksatmıştı. Bana donukça bakıyordu. Sözlerim onu etkilemiş olabilir miydi? Biraz daha konuşsam fena olmazdı."Gerçek Tamerin'i görebilirsin, bu çok zor değil. Gerçek Tamerin'i görürsen her şey farklı olabilir, kardeşim."
Saf bir gülümseme yüzündeydi. Masum yüzünde bunu görmek içimi ferahlatmıştı."Ben onu görüyorum. O asla kıymet görmemiş, abla. Asla sevilmemiş, asla önemsenmemiş. Onun hissetmediği bu duyguları ona veriyorum. Gerçek Tamerin'i görmeseydim bunu yapmazdım."
"Abrek!" diye fısıldadım.
"Ben doğru olanı yapıyorum. Onu görüyorum ve sahip olmadığı her şeyi ona sunuyorum. Zenginlik, sevgi, kıymetli olma. Bunu benim dışımda kim verebilirdi? Kim onu benim dışımda önemser ki? Benim ise ondan tek isteğim onun sevgisi. Bu da olacak, inanıyorum."
"Olmazsa ne yapacaksın?"
Kafasını iki yana sallayarak "Olmama gibi bir ihtimal yok. O benimle olacak, benim hikayem mutlu bir şekilde bitecek." dedi.
"Sorun olmadığına inanmamı istiyorsun."
"Evet! Sorun yok. Endişeleriniz boşuna. Tamerin ile olan hayatım sorunsuz ilerliyor. İleride çocuklarımız olacak, bu konuda asla şüphe etmeyin. Büyülerle ilaçlarla uğraşmayın. Aksi halde sizden uzaklaşmak en güzeli olacak."
Şaşkınca "Ne?" dedim. Delirmiş miydi? Bizden uzaklaşmayı nasıl bu kadar kolayca düşünebilirdi?
"Şaşıracak ne var, abla? Sizden elbette kopabilirim, hiç sorun olmaz. Benim bu hayatta kopamayacağım tek kişi Tamerin. Bunu bu şekilde bilin."
Dudaklarımı ısırdım. Onunla tartışmak istemiyordum.Beni yoruyordu, çok yoruyordu."Seninle bu konuyu tartışırdım ama çok bıktım. Bu yüzden bir şey demeyeceğim. Sadece bu evliliği sorunsuzca ilerlet. Senden başka bir şey istemiyorum."
"Korkma, evliliğim sorunsuzca ilerliyor. Şöyle düşün. Sen benim kral olmamı istiyorsun, bunun için bana katlanmak zorundasın. Yoksa ailemiz nasıl yükselir?" dedi. Alaycı bakışları üstümde iken küstah sözlerine karşılık vermemek için kendimi zor tuttum.
"Beni daha fazla kışkırtma, küstah sözlerinle ablamı sindirebilirsin ama bana işlemez."
"Bunu biliyorum. Hadi, bana yardım et. Tamerin'in doğum günü için büyük bir davet vermek istiyorum. Onu mutlu etmem lazım."
"Ederim, korkma. Hadi, bana fikirlerini anlat." dedim. Konu böylece değişmişti.
Abrek'e olan öfkemi bastırmak için başka şeylere odaklanmak iyi olmuştu. Bir yanım ona üzülürken bir yanım ona kızıyordu. Nasıl bu kadar çaresiz olabilirdi? Nasıl bu kadar zayıf olabilirdi? Üstelik bu zayıflık bir insana karşıydı. Tamerin'e bu kadar zayıf olması delirticiydi. Bu hastalıktı. Sağlıklı bir insanın başka bir insana bu kadar bağlanacağını düşünemiyordum. Abrek'in bu durumu beni korkutuyordu. İleride daha beter olabilir miydi? Olmamalıydı. Bir ülke yönetmek istiyorsa bir insana bu kadar bağlanması asla iyi değildi. Tamerin en azından bu ilgiyi kötüye kullanan birisi değildi. Birde kötüye kullanan birisi olsaydı durum çok daha kötü olurdu. Tamerin'i bu açıdan çok takdir ediyordum. Kardeşimden gördüğü ilgi ile şımarmıyordu. Abrek onu şımartmak istese bile şımarmıyordu. Sakin kalmayı biliyordu.
Tamerin'in doğum günü için ev hazırlanmıştı. Abrek büyük bir davet olsun istemişti. Reme'deki herkes konuşsun istiyordu ve başarılı olmuştu. Yapılan hazırlıklar çok abartılıydı. Çeşit çeşit yemekler olacaktı, birçok dansçı ayarlanmıştı. Hokkabazlar gelmişti, misafirleri eğlendirecekti. Ateşli kılıçla dans eden insanlar vardı. Abrek bu abartının seviyesini daha da çok göstermişti. Herkesin içinde Tamerin'e safir kolye takmıştı. Kolye çok güzeldi. Sanki gecenin en güzel tonu taşlara hapsolmuştu. Mavilik göz alıcıydı. Tamerin bu hediye karşısında utanırken Abrek çok mutlu olmuştu. İnsanlar ise Tamerin'e imrenerek bakmıştı. Abrek istediğini başarmıştı. Reme'nin yüksek kesimi bu doğum günü kutlamasını asla unutmayacaktı. Ablamla ben bu abartıya sesimizi çıkarmamıştık. Abrek karısını şımartmak istiyorsa ne diyebilirdik? O akşam bana dediklerini ablama anlatmamıştım. Anlatırsam çıldırırdı. Bazı şeyleri kendi içimde tutmak en iyisiydi. Ablama anlatırsam yapacağı şeyleri biliyordum. Büyük ihtimalle Abrek ile kavga ederdi, Tamerin'i suçlardı. Abrek'in kusurunu Tamerin'de görmeye çalışırdı. Bu da doğru değildi. Abrek kusurluydu. Öldürülen abilerimiz gibi değildi ama bir yandan da o bizim umudumuzdu. Umudumuzu korumak için bazı şeylere katlanmak zorundaydım.
Şarap kadehimi içtikten sonra etrafa baktım. İnsanlar eğleniyordu. Abrek çevresindeki birkaç soylu ile konuşuyordu, ablam ise başka kadınlarla sohbet ediyordu. Kaveh'i etrafta görememiştim. Az önce buradaydı, nereye kaybolmuştu? Onunla sohbet etmek istiyordum. Her neyse birazdan ortaya çıkardı. Kadehime baktıktan sonra yüzümü ekşittim. Midemi iyi hissetmiyordum. Son günlerin gerginliği mideme yansıyordu. Evin içine girip banyoda biraz kendimi toparlarsam güzel olurdu. Kadehimi bıraktım. İnsanların arasından sıyrılmıştım ve merdivenlerden yukarı çıktım. Yukarıda kimse yoktu, insanlar aşağıda eğleniyordu. Kim nedne yukarı çıksın ki? Banyoda elimi yüzümü yıkadıktan sonra çıktım. Tam merdivenlerden ineceğim sırada bir kıkırdama duymuştum. Cilveli bir kıkırdamaydı. İncecik sesin arzuyla yandığı belliydi. Arkamı döndüğümde karanlık koridora baktım. Sesin geldiği yeri bulmak istiyordum ama hislerim gitmemem konusunda beni uyarıyordu. Gitme, duymazlıktan gel diye yalvaran iç sesime aldırış etmedim. Karanlık koridorda yürüdüm ve Abrek'in çalışma odasının önünde durdum. Kapı hafif aralıktı. Kapı kolunu sımsıkı kavradım. Açmak zorundaydım. Hislerimi dinleyecek durumda değildim. Kapıyı açacak ve gerçekle yüzleşecektim.
Kapıyı açtım ve gördüğüm manzara karşısında gözlerim iri iri oldu. Tamerin ve Kaveh karşımdalardı. Kaveh'in kucağına oturan Tamerin onu tutkuyla öpüyordu. Kaveh ise onu sımsıkı kavramıştı. Şaşkınlıktan bir şey diyemiyordum, şoka girmiştim. Beni gören ise Tamerin olmuştu. Kara gözleri irileşmiş, hızla Kaveh'in kucağından kalkmıştı. Tamerin "Venira!" dedi ama kafamı iki yana salladım. Cacande'nin dediği kehanet aklıma gelmişti. Âşıklar kartı işte karşımda duruyordu.
Öfkeyle "Sizi hainler!" dedim. Gideceğim sırada beni durduran Kaveh olmuştu. Kapıyı benden önce kapatmıştı, kilitlemişti. Tam anlamıyla önümde duruyordu. Beni kandırmıştı! Bana yalan söylemişti. Bu kaltakla yatıp kalkarken bana masum rolü yapmıştı. Şimdi nasıl bana bakabiliyordu? Utanması yok muydu?"Çekil önümden." diye bağırdım.
Kaveh "Durman ve bizi dinlemen lazım, Venira. Sana masumuz diyemem ama bizi dinlemen gerekli."
"Neyi dinleyeceğim söyler misin? Az önce gördüklerim neyi ifade ediyordu? Tanrım! En başından beri bu kızda bir anormallik olduğunu seziyordum. Haklı çıktım! Tamerin büyük bir kaltak. Kardeşimi aldatan bir fahişe."
Tamerin "Gerçek bir aşkı gördün, Venira. Her şeye rağmen yeşeren ve ayakta duran bir aşk. Bunu anlayabilmen mümkün değil, biliyorum ama bizi bu yola iten sizler oldunuz." dedi. Ona baktım. Boynunda kardeşimin hediyesiyle Kaveh'in kucağındaydı. Ne kadar iğrençti. Onun kıyafetleriyle onun hediyeleriyle aşığıyla buluşuyordu. En başından beri bunu yapıyordu. Hepimizi kandırmıştı. Hepimiz ona inanmıştık. Ne kadar salakmışım! Birde ona üzülüyordum. Mutsuz olduğunu sanıyordum ama o mutluluğu başka kollarda bulmuştu. Kardeşimin en yakın arkadaşını kendine âşık etmişti. Pislik!
"Sen gerçek bir nankörsün. Abrek'i hakketmiyorsun, Tamerin. O seni mutlu etmek isterken sen onu aldatıyorsun!"
"Ben kardeşinle evlenmek istemedim, bu hediyelerini de asla istemedim. Bana zorla dayatıldı. Ne istediğim sorulmadı. Benim tek arzum Kaveh ile mutlu olmaktı ve bunu yaşıyorum.Şimdi karşıma geçip beni suçlayamazsın."
Kaveh "Sana bunu açıklamak isterdim ama Tamerin'e olan bakışın beni zor bir çıkmaza sürükledi. Lütfen, bizi anla. Zaten bu böyle gitmeyecek. Her şey değişecek. Şimdi dışarı çıkıp Abrek'e dersen ne olacak? Bunu düşünebiliyor musun?"
Tamerin'i işaret ederek "Kardeşim bu sürtüğü hakketmiyor!" dedim.
"Öfkeyle düşünüyorsun. Şu an gerçeği dersen Abrek sana asla inanmaz çünkü Tamerin'e takıntılı. Lütfen, Venira sakinleş."
Tamerin "Zaten biz buradan gideceğiz. O zaman Abrek'in yanında olmayacağım, onu kandırmayacağım. Lütfen Venira, lütfen bizi yakma."
"Tamerin'i alıp uzaklara gideceğiz. Kimse bize ulaşamayacak. Abrek'in böylece canı yanmayacak. Şu an ona bunu dersen olacakları düşün. Kardeşinle aranı bozarsın, buna değer mi? Venira, sen akıllı birisin. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilirsin."
"Susarsan herkesin mutluluğuna engel olmazsın. Konuşursan kendini mahvedersin. Abrek beklediğin tepkiyi sana vermeyecektir."
"Sizden nefret ediyorum." dedim.
Derin bir nefes aldım. İkisine baktım. Gördüklerimi sindirmekte zorlanıyordum. Tamerin'in Kaveh'in kucağında onu tutkuyla öperken görmek hafızamdan kolayca sileceğim bir şey değildi. Kardeşime gördüklerimi anlatmak istiyordum. İçimden haklıydım diye haykırmak geliyordu. Tamerin'den neden hoşlanmadığımı görüyordum. Onun içi gerçekten de çürümüştü. İnsan evli olsa bile ihanet etmezdi, sadık olurdu. O ise sadakatsizdi. Kardeşime ihanet etmişti. Abrek'in sevgisini hiçe saymıştı. Zavallı kardeşim, bunu hakketmiyordu. En yakın arkadaşı ile karısının ihanetine uğrayamazdı. Bu yükü taşımak istemiyordum. Omuzlarıma bu yük binemezdi. Fakat Kaveh'in sözleri de mantıklı geliyordu. Abrek bana inanmazsa Tamerin'e daha da çok bağlanırdı ve içi çürümüş olan bu karanlık kız bu ilgiyi kullanırdı. Tanrım! Bir çıkmazın için düşmüştüm. Cacande haklıydı. Âşıkları görmüştüm, beni büyük bir yükün altına sokmuştu. Bundan sonrasını bilemiyordum ama yapacağım şey çok açıktı. Önümde duran karanlıkla savaşacaktım!
❈
❈
❈Cacande'nin kart falı için düşünceniz nedir? Dedikleri çıkar mı? Siz nasıl yorumluyorsunuz?
❈Abrek-Venira konuşması için düşünceniz nedir? Abrek sizce Tamerin için ablalarını silecek bir duruma gelir mi?
❈Venira'nın Kaveh-Tamerin'i görmesini bekliyor muydunuz? Sizce ne yapmalı? Abrek'e söyler mi? Söylerse ne olur?
❈Venira Zictar'dan şüphelenmeli mi? Zictar onun güvenine ihanet eder mi?
Bir dahaki bölüm Abrek olacaktır. Sevgilerle!
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top