Çürük Kalp
İşte y.b. :) Yorumlarınızı merakla bekliyorum. Karşınızda yeni karakter Tanith var :) Bölüm şarkısı : Lorde - Everybody Wants to Rule the World.
Gözlerimi açtığımda yanımda, Kyran yoktu. Başım çatlayacak gibiydi. Dünün yorgunluğundan olsa gerekti. Kyran yorulmamıştı anlaşılan. Yatağımdan kalktım ve yüzümü yıkadım. Hizmetkârlarım geldi ve özenle beni giydirdiler. Saçlarımı toplamışlardı ve prenseslik tacım takılmıştı. Minikti ama göz alıcıydı. Ardından gitmişlerdi ve balkona kahvaltı hazırlayanlar gelmişti. Onlarda gittiklerinde, balkona geçtim. Balkondaki manzara muhteşemdi. Kahvaltıda güzel gözüküyordu. Yer sofrası hazırlanmıştı.
Arkamı döndüğümde, Kyran ile burun buruna gelmiştim. Deniz gibi kokuyordu. Gözleri ise, buz parçaları gibiydi. Adrian gözleri ile farklıydı bunu fark etmiştim. Adrian gökyüzü gibi gözlere sahipken, Kyran buz gibi gözlere sahipti. Bakışları ile insanların kalplerini dondurabilirdi.
Kyran " Ne oldu ?"
" Hiç !" dedim ve başımı eğdim.
" İyi bakalım. Hadi, güzel prensesim ile baş başa kahvaltımızı edelim." dedi ve karşılıklı oturduk.
Kahvaltı boyunca sessizdik. Acaba evliliğimiz boyunca sessiz mi kalacaktık? Bu benim işime gelirdi. Mümkün olduğunca, Kyran'dan uzak durmak istiyordum. Ömrüm boyunca bunu başarabileceğime inancım sonsuzdu. Kyran buna izin vermeyeceğini biliyordum ama umudumu asla yitirmemiştim.
Kyran " Güzel bir kahvaltıydı, değil mi ?" dedi ve bana gülümsedi. Galiba düşüncelerimi anlamıştı.
" Evet, güzeldi." dedim sessizce.
" Deitra, konuşkan bir kızsın. Neden karşımda susuyorsun ?"
" Seninle mümkün olduğunca az konuşma kararı aldım."
" Bu kararını görmezden geliyorum. Bunu yapamayacağını, ikimizde biliyoruz."
" Şansımı denemek istemiştim."
" Senin şansın bundan sonra benim, sevgilim."
" Kötü bir şans !"
" Zamanla başına gelen en iyi şey olduğumu göreceksin."
" Bence zamanla sana daha çok lanet edeceğim."
" Neden öyle diyorsun ki? Bence, ben ideal bir eşim. Şu an dışarı çıksak, benimle evlenmek isteyen binlerce kız bulurum."
" Dışında güzel bir görüntüye sahipsin ama için çürük! Baştan aşağı çürüksün. Hatta çürümüş bir kalbe sahipsin."
" O güzel kafana sok, ben senin kocanım. Bana hakaretlerini belli bir yere kadar kaldırabilirim, sarı kafa !"
" Sinir bozucusun. Seninle nasıl bir ömür geçireceğim ?"
" Ben gayet eğleniyorum. Kahvaltıdan sonra beraber okçuluk üzerine çalışalım mı ?"
" Okçuluk mu ?"
" Evet. Beğenemedin mi ?"
" Sen veliaht prensin, başka işlerin olmaz mı ?"
" Her şeyden önce yeni evliyim ve güzel karımla ilgilenmeliyim."
" Senden kurtuluşum yok, değil mi ?"
" Dünden itibaren bana bir yeminle bağlısın." dedi gülerek.
" Hadi, o zaman gidelim." Dedim ve ayağa kalktık.
Kyran'ın koluna girdim ve beraber dışarı çıktık. Bakışlar bizdeydi. Düşüncelerini okuyamıyordum ama duygularını kolayca alıyordum. Hepsi yadırgıyordu. Haklılardı. Normalde benim hiç kimse ile evlenmemem gerekirdi. Kyran'ı ret etmeli ve hayat boyu yalnız olmalıydım. Fakat ben kuralları umursamamış, Kyran ile neşe içinde evlenmiştim. Bu beni gözlerinde, alçak bir kadın yapardı. Oysa kimse gerçeği bilmiyordu. İçimin donduğunu kimse bilmiyordu. Adrian'dan sonra, ben aynı ben değildim. Onun ölümü, benim ölümüm olmuştu. Şu an, hiçbir şeydim. Hayattan beklentim kalmamıştı. Ruhunu satan birisi, hayattan ne isteyebilirdi ki?
Bahçeye gelmiştik. Burası da okçuluk için hazırlanmıştı. Hedef tahtası, oklar ve iki tane yay bizi bekliyordu. Kyran, yayını aldı ve diğerini bana uzattı. Hatırladığım kadarıyla, Adrian'dan daha becerikliydi. Okçuluğu ve kılıç kullanması muazzamdı. Kyran bununla övünürdü. Adrian ise, umursamazdı. Adrian, Kyran'a göre daha nazikti ve ben onun bu nezaketini seviyordum. Kyran ise vahşi birisiydi.
Kyran " Gri tüylü oklar benim, şu mavi tüylü olanlar senin." dedi ve kendime geldim.
" Ah, peki !" dedim ve yayımı aldım.
" İlk önce sen başla."
" Tamam." dedim ve oku aldım.
Yayımı nazikçe gerdim ve hedefime kilitlendim. Tam ortayı hedefliyordum. Okçulukta bende iyiydim. Kılıç kullanma idare ederdim ama okçulukta iyi olduğuma inanıyordum. Okumu serbest bıraktım ve tam ortanın yanında durmuştum. Dudaklarımı büktüm. Kyran'ın karşısında bu iyi olmamıştı. O ise, bilmiş bir şekilde gülümsedi ve hedefini aldı. Sonra attı. Ne kadar dua etsem de, o tam ortadan vurmuştu.
Kyran " Okçulukta kimse beni geçemez."
" Göreceğiz." dedim sinirle ve ok aldım.
Kahretsin! Yine kenarda kalmıştı. Hedefimden nasıl sapabilirdi ki? Sinirleniyordum. Bir, iki, üç, dört derken yedi okumda hep kenarlarda kalmıştı. Kyran ise, hep tam ortaya atmıştı. Karşımda ise, ukalaca gülümsüyordu. Onun karşısında böyle yenilmek hiç hoşuma gitmiyordu.
Kyran " Beceriksizsin, sarı kafa! Bir de Adrian senin okçuluğunu överdi. Okçulukta birçok kişiden iyi olduğunu diyordu. Yalanmış." dedi gülerek.
" Bugün şans benden yana değilmiş !" dedim sinirle.
" Beceriksizliğimden demiyorsun da, şans diyorsun."
" Ben okçulukta iyiyim! Kılıç yerine oku tercih ederim."
" Ok nasıl atılırmış, şimdi göstereceğim." dedi ve yanıma geldi.
Arkama geçmişti. Oku ve yayı, ikimiz tutmuştuk. Kyran'ın dikkatimi dağıtmasına asla izin veremezdim. Hedefim belliydi. Ok serbest kaldı ve tüm enerjisiyle tam ortaya gelmişti. Kyran'ın oklarını yarmıştı. Sonunda olmuştu.
" İşte bu !" dedim bağırarak ve Kyran beni kendine çevirdi.
Kyran " Benim sayemde oldu, sarı kafa!"
" Seninle alakası yok."
" Beceriksiz bir kızsın. 17 yaşına kadar sana ne öğrettiler, bunu merak ediyorum."
" Senden daha çok şey öğrendiğim kesin !"
" Dikkatini çekerim ki, baban benim hocamdı. Krallığın en bilge hocasından ders aldım."
" Senin hocan, benimde hocamdı! Ayrıca iyi nakış işlerim, şarkı söyler ve dans ederim. Senden daha bilgili olduğum birçok konu vardır. Ayrıca okçuluğuma laf edemezsin! Beni küçümsemeye asla hakkın yok !"
" Kızınca çok güzel oluyorsun, bunu biliyor musun? Bakışlarınla yangın çıkartabilirsin." dedi gülerek.
" Beni kızdırmak hoşuna gidiyor, öyle mi? Sen ne biçim bir delisin? Ceza mısın ?"
" Evet, ben bir deliyim ve buna itirazım yok. Deli olmasaydım, tüm bunları yapamazdım." dedi ve ellerini yüzüme yerleştirip, beni kendisine çekti.
Kyran " Yaptığım hiçbir şeyden pişman değilim, Deitra. Seninle olmaktan, seni yanımda görmekten çok mutluyum. Benim seni ne kadar çok sevdiğimi görsen keşke."
" Senin gibi çürük bir kalp, birisini sevebilir mi ?"
" Benim kalbim çürük değil. Kara bir kalp ama kesinlikle çürük değil." dedi ve dudaklarıma yöneldi.
Dudaklarıma değmesiyle bir şey oldu. Kyran'ın kollarına yığıldım ve karanlığa teslim olmak yerine bambaşka bir yerdeydim.
Mumlarla aydınlatılmış bir koridordaydım. Görüş görüp, görmediğime emin değildim çünkü ilk defa böyle olmuştu. Şeffaftım ve herhangi bir bedende değildim. Bir ruh gibiydim ama ruhta değildim. Neler olmuştu? Neden bedenimde değildim? İçgüdülerim ilerlememi söylüyordu ve ilerlemeye başladım. Sonunda bir salona çıkmıştım. Burası da mumlarla aydınlatılmıştı. Birçok adam yerde oturuyordu ve yüzlerini gizleyecek şekilde şapkalar takmışlardı. Karşıdan bana bakıyorlar gibiydi.
Aslında bana bakmıyorlardı. Yan tarafımda, bir koltukta oturan birisine bakıyorlardı. Pelerinli olduğu için, arkadan saçlarını göremiyordum. Fakat ellerine baktıkça, bu kişinin bir erkek olduğunu anlamıştım. Kendinden emin duruyordu. Duygularında katıydı. Yüzünü görmek istesem de, olamıyordu. En azından yanında durabiliyordum.
Şapkalılardan birisi öne çıktı ve bir kâğıt vermişti. Yazılı yerlerin karşısına, kanlı imza vardı. Bu bir tür bağlılık yeminiydi. Üstelik en üst seviyeydi. Koltuktaki adam ise, kabul etmişti.
Kâğıdı veren adam " Sizin için her şeyi yapmaya hazırız, efendim! Ordularımız hazır, istediğiniz zaman harekete geçebiliriz." dedi ve eğildi.
Koltuktaki adam " Her şey zamanı gelince, olacak. Şimdi değil, şu an asla olamaz." dedi kısık bir sesle.
" Neden? İntikamınız için gecikmemelisiniz."
" İntikamım gecikmeyecek. İçten çökertmek istiyorum. İçten içe onları çürütmek ve herkesin onlardan nefret etmesini istiyorum. Sonra ise ben geleceğim bir kurtarıcı olarak. Onları ise, bana yapıldığı gibi yapacağım."
" Onları değil mi? "
" Evet, onları. Bunu iki kişi yaptılar ve iki kişi olarak bedelini ödemeliler."
" İstediğiniz olacak, efendim. Her yere yayılacağız ve onları tek başlarına bırakacağız."
" Benim gibi olsunlar. Yalnızlıktan çürüsünler. Bana ne yaptığını hatırlamak için sürekli bu yüzüğü takacağım." dedi ve güldü.
Bakışlarım ellerine kaydı. Yüzüğe bakacaktım. Gümüş ve içinde lacivert taşlı bir yüzüktü. Bu yüzük sadece bir kişide olabilirdi. Çünkü bu yüzüğü ben özel yaptırmıştım. Bu yüzük, bu adamın elinde nasıl olabilirdi ki? Adrian'a yaptırmıştım!
Birden çekildim ve tekrardan kendimi bedenimde bulmuştum. Çevremde bir endişe yığını hissediyordum. En çokta şu an elimi tutan kişidendi. Gözlerimi yavaşça açtım ve Kyran'ı gördüm. Yanımda oturuyordu. İlk defa onu bu kadar korkmuş görüyordum. Gözlerinde korku, endişe belirgindi. Yavaşça ona gülümsedim. İyi olduğumu anlarsa, her zamanki o deli haline dönebilirdi.
Kyran saçlarımı okşadı ve alnımı nazikçe öpmüştü. Sonra ise dudaklarımı öpmüştü. Ben ise, elini hala tutuyordum. Odamızdaydık. Yan tarafımda ise Valor ile tanımadığım bir kadın vardı. Fakat o bir cadıydı. Bunu enerjisinden rahatça anlıyordum. Tuhaf, normalde cadılar kimliklerini gizlemek için enerjilerini bastırırlardı ama bu kadın yapmıyordu. Yaşını göstermiyordu. Mavimsi yeşil gözleri bendeydi. Koyu saçları dalga dalga yayılıyordu. Güzel, masum bir yüzü vardı. Beyaz elbisesi ile ayaktaydı.
Tekrardan Kyran'a baktım. Bana ne olduğu açıklardı. Nedense konuşamayacak kadar yorgun hissediyordum. Yine de konuşmalıydım.
" Kyran, bana ne oldu ?" diye fısıldadım.
Kyran " Kollarımda bayıldın. Bir an normal sandım ama hızla soğumaya başladın. O an, korkunçtu. Hızla seni odamıza taşıdım. Valor'a da karşında bulunan, senin güçlerini eğitmesini istediğim Tanith'i çağırtırdım."
" O bir cadı. Ben bir cadı değilim ki! Görüş rahibesi olduğum söylendi."
Tanith " Prenses, siz bir görüş rahibesi değilsiniz. Tıpkı benim gibisiniz. Bir çeşit cadısınız ama tam değil. Krallığın istemediği türden, kara cadılardan değilsiniz. Yine de kimliğinizi saklamalısınız."
" Kyran, bu neyden bahsediyor ?" diye bağırdım.
Kyran " Sakin ol, hayatım. Sadece çok güçlü ve ender birisi olduğundan bahsediyor. Güçlü olmasaydın, onun bir cadı olduğunu anlayamazdın."
Tanith " Evet, prenses. Siz ender ve güçlü birisiniz. Görüş rahibeliğinin üstündesiniz. Bir doğa cadısı olma olasılığınız yüksek. "
" Sende mi öylesin ?" dedim.
" Evet, ben bir doğa cadısıyım."
" Ben bir görüş rahibesiyim. Cadılıkla alakam yok !"
" Doğa cadıları, görüş rahibelerinden daha güçlü bir şekilde geleceği görebilirler. Ayrıca doğadan herhangi bir elementle bağlantılıdırlar. Birçok özelliğimiz var ve sizde saklılar."
" Yani benim gördüklerim bir görüş müydü ?" dedim şaşkınlıkla.
Kyran " Evet, hayatım. Hatta güçlü bir görüştü çünkü Tanith seni geri getirmek için çok uğraştı."
" Beni yoruyorsunuz."
Tanith " Bundan sonra hizmetinizdeyim, prenses. Emin olun zamanla güçleneceksiniz ve güçlerinizi kullanarak düşmanlarınızı yok edeceksiniz."
Valor " Prenses, görüşünüzü anlatır mısınız?"
Kyran " Evet, neydi seni benden koparan o görüş ?" dedi ve derin bir nefes aldım.
" İlk başta bunun görüş olup, olmadığına emin değilim. Gizli bir toplantıdaydım. Çevremdekilerin hepsi yüzlerini gizlemişlerdi ve birine bağlılık yemini ediyorlardı. Sonra çökertmekten falan bahsettiler. Birilerini çökertmek istiyorlar. Başlarındaki intikam almak istiyordu. Kimden bilmiyorum. Bir yüzük gördüm sonra ise uyandım." dedim.
" Kim olduğuna dair bir ipucu yakalamışsındır, Deitra."
" Aslında o yüzük, bir ipucuydu. Zamanında Adrian'a verdiğim yüzüğü gördüm." diye fısıldadım.
Tanith " O görüşe geri dönebiliriz."
" Hayır, istemiyorum. "
Kyran " Valor, Adrian hakkında her şeyi araştır."
Valor " Ölmediğine dair şüpheniz mi var ?"
" Öldü, elbette ama yine de araştırmanı istiyorum. Mesela o yüzüğü bul."
" Emrinizi yerine getireceğim."
Tanith " Prenses, eğitiminize yarın başlayacağız. İlk başta hangi elementlerle bağlısınız, onu öğreneceğiz."
Kyran " Bizi yalnız bırakın." dedi ve Tanith ile Valor gitmişti.
Kyran kapıyı kapattığı sırada üstüme baktım. Gecelik giymiştim. Oysa güneş daha yeni batıyordu. Kyran yanıma geldi ve beni sarmıştı. Saçlarımı nazikçe okşuyordu. Onun gibi zorba bir adamın böyle nazikçe saç okşaması şaşırtıcıydı. Güzelce okşuyordu. Uykumu getiriyor ve bedenimi rahatlatıyordu.
Kyran " Deitra."
" Ne oldu ?" dedim uykulu bir sesle.
" Hiç, adını söylemek istedim."
" Beni hep yoracak mısın ?"
" Sen beni hep yoruyorsun, ben ise bundan şikâyet etmiyorum."
" Çürük bir kalbin var."
" Kara bir kalbim var, çürük bir kalp değil."
"Bir şey soracağım."
" Sor."
" Herkes bizi terk etti diyelim, beni bırakır mıydın ?"
" Herkes bizi terk etse bile seni asla bırakmam. Neden sordun ?"
" Görüşümde bundan bahsediyorlardı. Onları yalnız bırakacağım diyordu."
" Sence bu kişi kim ?"
" Bilmiyorum ama çok yoğun bir nefretle besleniyor."
" O zaman o nefretin onu bir yılan gibi sokmasını sağlarız, tatlım."
" Belki de nefret ettiği kişi biz değiliz."
" Bunu zamanla ve görüşlerinle öğreneceğiz."
" Uykum var, çok yorgunum."
" Uyu o zaman, sarı kafacığım. Bende beni yıkmak isteyenlerle uğraşacağım." dedi ve saçlarımdan öptü.
Kafamda binlerce soru vardı. Ben gerçekten güçlü bir doğa cadısı mıydım? Doğa cadıları enderlerdi ama çok güçlü olurlardı. Bana sadece görüş rahibesi olabileceğim denilmişti. Şimdi bambaşka bir şey öğreniyordum. Peki, gördüğüm kişi kimdi ve kimlerden intikam almak istiyordu? O yüzüğün, orada ne işi vardı peki? Gerçekten Adrian olabilir miydi? Kalbi katı bir Adrian ile uğraşabilir miydim? Bu soruları düşündükçe kalbime bir ağırlık çöküyordu. Zamanın cevaplayacağı soruları merakla bekliyordum.
---
Sizce Adrian mı ? Adrian ise intikamı nasıl olabilir ? Yorumları merakla bekliyorum ! ^^
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top