Kraliçelikten İmparatoriçeliğe
Bölüm Şarkısı ile iyi okumalar ! Yorumları merakla bekliyor olacağım.
---
Taht odasına gitmek için hazırlanıyordum. Koyu kırmızı bir elbise giymiştim. Tacım takılmıştı. İşte karşımda Kraliçe Deitra vardı. Krallıktaki herkesi dize getiren, demir leydi karşımdaydı. Evet, bana demir leydi diyorlardı. Haklılardı. Ben soğuk ve acımasızdım. Kuralları kendime göre değiştirendim. Kuralları yeniden yazan kraliçeydim.
Taht odasına geldiğimde kapı açıldı ve ayakta duran meclis bana baktı. Sonra saygıyla eğilmişlerdi. Tahtta çıktım ve oturdum. Önceleri buraya oturmamı tuhaf karşılamışlardı. Şimdi ise alışmışlardı. Sağ ve sol olarak ayrılan grup bana bakıyorlardı. Kyran'ın geldiğini biliyorlardı fakat neden gelmemişti diye bakışmalar vardı.
Sol tarafın başında iyice yaşlanmış olan General Zyaun vardı. 17 yıl boyunca desteklemişti. Üstelik akraba da sayılırdık. Çünkü torunlarından birisini kız kardeşlerimden Calissa ile evlendirmiştim. Bu sadakati ödüllendirmem ve sağlamlaştırmam gerekirdi. Tabii Calissa bana kızmıştı. Onu zorla evlendirmiştim ve hala bana soğuktu. Beni anlamıyordu ve anlamasını da beklemiyordum. Sonuçta o bir kraliçe değildi.
Sağ tarafta ise bana muhalif olmayı çok seven, emekliliği çoktan gelmiş Efendi Yangan vardı. Yanında da beni ret eden babam vardı. Aslında muhalif grup sağ taraftı ve destekleyen grup ise sol olmuştu. Acaba Ejder Lordu'nun destekçileri de burada mıydı? Bunun cevabını da öğrenmek isterdim.
" Lordlarım, bugün kutlu bir gündür. Hayalimize ulaştık. Ülkemiz krallıktan imparatorluğa dönüştü !" dedim ve alkışlar yükseldi.
Sonra kapı açıldı ve savaşçı zırhıyla Kyran geldi. Saygıyla krallarına eğilmişlerdi. Ben ise gülümsemiştim. Kyran, yanıma oturmuştu. Bir imparator gibiydi. Valor, General Zyaun'un yanına gelmişti. Kyran'ın el işareti ile Valor elindeki kâğıdı okumaya başladı.
Valor " Ben bu krallığın hizmetkârı Kyran!
Tahtta çıktığım sürece topraklarımızı genişlettim. Bu krallığı bir imparatorluğa dönüştürdüm. Eşimden aldığım güçle, halkımdan aldığım güçle savaştım, savaştım. Sonunda durmam gerektiği yerde durdum. Zirveye çıkmanın eşsiz gururunu paylaşıyorum. Krallıktan imparatorluğa dönüştük.
Bundan sonra ben İmparator Kyran'ım. Eşimde İmparatoriçe Deitra'dır. İkimizde bu unvanların bilinciyle, daha sıkı çalışacağız. Biz sıkı çalışıyorsak, sizlerde çalışacaksınız. Hep beraber en iyisi olacağız.
Sevgilerle
İmparator Kyran." dedi ve alkışlar yükselmişti.
Kyran elini kaldırınca, alkışlar kesilmişti.
Kyran " Bundan sonra her yerde krallık değil, imparatorluk ifadesi kullanacağız. Hal böyle olunca, sizlerde daha çok çalışacaksınız. Gördüğünüz gibi, ben bu krallığı imparatorluğa dönüştürdüm. Hiç kimse, bunu yapamazdı. Bu bildiri, halk meydanlarına asılacak. Bu yüzden bu gece büyük bir balo olacak. Şimdi dağılabilirsiniz." dedi ve Kyran ile ayağa kalktık.
Kyran ile beraber çıktık. Yatak odamıza gelmiştik. Zırhını çıkarmıştım sonra daha rahat bir kıyafet giymişti. Sonra beraber koltuğa oturmuştuk. Kyran elimi aldı ve avucumun içini öptü.
Kyran " İşte oldu. İmparator oldum. Hep bugünü hayal ettim."
" Hayallerimize ulaştık. Bunun için çok uğraştık. Gerektiğinde kan döktük, gözyaşımızı akıttık." dedim gülümseyerek.
" Şimdi bu sahip olduğumuz her şeyi, elimizde tutmalıyız."
" Bunu yapabiliriz."
" Acaba benim bu yaptıklarımı Adrian yapabilir miydi? Bunu merak ediyorum."
" Adrian kral olmayı hayal etti, sen ise bir imparator olmayı istedin. Aranızdaki fark belli değil mi?" dedim ve Kyran güldü.
" Evet, aramızda büyük bir fark var."
" Bir şey soracağım. Kızmanı istemiyorum."
" Sor, bakalım."
" Şu Helion, sence Adrian'a benzemiyor mu ?" dedim ve Kyran'ın kaşları hafifçe çatmıştı.
" Fiziksel olarak mı davranış bakımından mı ?"
" Davranışlarını bilmiyorum fakat fiziksel olarak bana anımsattı."
" Acaba her sarışın erkekte Adrian'ı mı görüyorsun? Bence alakası bile yok." dedi huysuz bir şekilde.
" Kyran dikkatini çekerim ki Adrian öldü. Her sarışını Adrian sansaydım, en başında sanırdım. Basit bir soruyu huysuzlukla cevaplama."
" Basit bir soru değildi. Lanet olsun! Adrian ölse bile onun gölgesi aramıza girebiliyor. Neden en başında beni seçmedin dedirtiyorsun."
" Aramızda Adrian'ın gölgesi yok, Kyran. İnan bana! O geçmişte kaldı ve bende şimdiki anımı ve geleceğimi seninle kurdum. Lütfen, sormadığımı düşün ve Helion'a işkence etme."
" Eğer Helion'u, Adrian'a benzetseydim onu yanımda getirtmezdim."
" Büyük ihtimal de, gizlice öldürtürdün." dedim ve kahkaha attı.
" Beni iyi tanıyorsun. Yanımda minik bir Adrian kopyası istemediğim için öldürtürdüm."
" Helion, iyi birisine benziyor."
" Evet, iyi birisi ve kendisini iyi yetiştirmiş. Müthiş bir okçuluk yeteneği var. Tuhaf bir şekilde, senin ok atma taktiğine benzer bir taktiği var."
" Bir kimsesizin kendisini yetiştirmesi iyi bir şey bence. Kendisini ne kadar yetiştirirse, geleceği o kadar parlak olur."
" Hayatımı kurtardığı için yanımda tutacağım. Umarım Darien ile iyi anlaşır."
" Darien ile ok atma da yarışa girmezse, iyi olur." dedim gülerek.
" Umarım Darien kendisini iyi bir şekilde hazırlar."
" Daha önümüzde uzun bir ömür var, Kyran."
" Her an, her şey olabilir Deitra. Bunun farkında değil misin hala ?"
" Kyran, beni korkutuyorsun. Yoksa gizli bir şey mi var ?"
" Yok, merak etme ve korkma. Sadece bunu aklından çıkarmamanı istedim."
" Beni korkutmayı çok seviyorsun."
" Evet, en sevdiğim işlerden birisi. Deitra'yı korkutmak." dedi ve onu dürttüm.
" Hiç büyümeyecek misin? Kaç yaşında adamsın ve yaptığın şakalara bak."
" Tamam, söz veriyorum. Ben asla seni yalnız bırakmayacağım ve hep koruyacağım. Bu sözler nasıl? Hoşuna gitti mi ?"
" Evet, bu sözler çok iyi. Sen her zaman yanımda olacaksın ve beni bırakmayacaksın. Aşkım benim !" dedim ve sarıldık.
Kapı tıklandı ve açıldı. İçeri Tanith girmişti. Bizi sarmaş dolaş görünce, gülümsemişti. Onun gözünde büyümemiştik. Ben 17 yaşındaydım, Kyran ise 18 idi. Tanith bizi hep o yaştaki halimizle görüyordu.
" Evet, Tanith. Neden geldin ?" dedim.
Tanith " İmparatoriçemizin bu akşamki balomuza hazırlanması gerekli."
Kyran " Çok kötüsün, Tanith! Güzel karımla hasret gideremedim ve onu balo hazırlığı diye yanımdan almak istiyorsun."
" Eğer almazsam, imparatoriçemizin yeni bir bebeği olma ihtimali artar." dedi gülerek.
" Aslında yeni bir bebek fena olmaz. Bakarsın, kız olur Tanith. Fakat başını ağrıtacak bir bebek daha istemezsin."
" Hey, ben buradayım ve duyuyorum. Beni utandırmayın. Kyran, yeni bir bebek olmayacak." dedim utangaç bir şekilde.
" Ah, tatlı aşkım! Bu utangaç hallerini o kadar çok seviyorum ki! Utangaç halin, her yaşında aynı kalıyor. İster 90 yaşında ol, yine bu utangaç gözlerle bana bakarsın."
" Neyse, Tanith hadi hazırlanayım. İmparatoriçe olarak, her zamankinden daha güzel olmak istiyorum." dedim ve Kyran'ın yanından ayrıldık.
Balo için özenle hazırlanmıştım. Beyaz elbise seçmiştim. İnci işlemeler, zarif göstermişti. Boynumu saran pırlantalı bir kolye takmıştım. Saçlarıma, dağınık topuz yapılmıştı. Tacımda yerleştirilmişti. Etrafımdakiler gülümseyerek bakıyorlardı.
Tanith " Çok güzel oldunuz, majesteleri."
" Kızlarım nerede? Hazırlanmadılar mı? Biriniz onları çağırsın." dedim.
Kızlarım beni bekletmemişti. Katina, ateş kırmızısı bir elbise seçmişti. Üst kısmı altın işlemeleri vardı. Sarı saçları bukle bukle yapılmıştı ve beline kadar geliyorlardı. Başında kırmızı taşlarla süslü tacı vardı. Bana gülümseyerek bakıyordu. Irena ise koyu mor bir elbise seçmişti. Saçlarını o da açık bırakmıştı. Başında incilerden oluşan bir taç dikkat çekiyordu.
" Çok güzelsiniz! Biriniz güneş gibi diğeriniz ise ay. Herkesin gözü üzerinizde olacak." dedim gülümseyerek.
Irena " Bence güzelliğimizi kimden aldığımız belli." dedi hınzırca.
Katina " Sonuçta biz Deitra'nın kızlarıyız." Dedi ve kapı açıldı.
İçeri Kyran gelmişti. Yüzünde büyük bir gülümseme olmuştu. İlk önce kızlarını alnından öptü sonrada benim yanıma geldi.
Kyran " Üçünüzde o kadar güzelsiniz ki kelimelerle tarif edemem. Hadi, bakalım. Kızlar siz balo salonuna gidin." dedi ve kızlar uysalca gitmişlerdi.
Ardından Kyran ile odadan çıkmıştık. Kalbim nedense gümbür gümbürdü. Neden bu kadar heyecanlıydım? Alt tarafı bir kutlama balosuydu. Acaba Kyran da benim kadar heyecanlı mıydı? Balo salonuna gelmiştik ve merdivenlerin başındaydık. Tüm gözler bizdeydi. İmparatorluk gibi bir unvanı sahiplenen bu çifte bakıyorlardı. Karşılarında Savaşçı İmparator Kyran ve Demir İmparatoriçe Deitra vardı.
Merdivenlerden indik ve en ortaya gelmiştik. Orkestra klasik bir şeyler çalmaya başlamıştı. Dans etmeye başlamıştık. Kyran'ın gözleri bendeydi.
Kyran " Heyecanlı gibi görünüyorsun."
" Evet, heyecanlıyım." dedim.
" Neden ?"
" Çünkü bu salona farklı bir unvan ile geliyorum. İmparatoriçe Deitra ! Beni çok farklı hissettiriyor. Sen heyecanlı değil misin ?"
" Hayır."
" Neden ?"
" Çünkü en zirvede olacağımı bildiğimden dolayı heyecanlanmıyorum. En zirvede oldum ve en zirvede öleceğim. Hiçbir şey beni yerin dibine sokamayacak."
" Elbette, sen en zirvede olacaksın ve bende hep yanında seninle o zirvenin manzarasını izleyeceğim."
" Biliyor musun? Belki bunu söylemek için uygun değil ama Darien 18 yaşına girdiğinde ona tahttı devredeceğim." dedi ve gülümsedi.
" Beni şaşırttın !" dedim şaşkınlıkla.
" Tahmin ediyordum."
" Neden peki ?"
" Çünkü artık kafamı dinlemek istiyorum. Seninle bir kenara çekilmek ve tüm bu şaşaadan kurtulmak istiyorum."
" Darien, bizsiz yapabilecek mi ?"
" Elbette yapar. Hatırla, ben tek başımaydım. O, bizim oğlumuz."
" Ben böyle bir şeyi senden beklemezdim."
" Ne bekliyordun? Adrian'dan tahtı çaldığımı göre popomu sonsuza dek o tahtta tutacağımı mı düşündün ?"
" Sadece senden böyle bir hareket beklemezdim."
" Seninle beraber en yeşil olan bölgeye gideriz ve ölünceye kadar orada kalırız. Yerimizi de sadece çocuklarımız bilir."
" Çok hoş bir düşünce, Kyran."
" Fakat tahttı bırakmadan evvel şu Ejder Lordu'nu yok etmem lazım. O bela benimle başladı ve benimle bitmeli."
" O ölecek, aşkım. Bunu biliyorum, o ölecek ve onu sen öldürmüş olacaksın."
" Hislerine güveniyorum." dedi ve dansımızı bitirmiştik.
Daha sonrası eğlenceydi. Renkli sohbetler, samimi olmayan kahkahalarla geçirmiştik. Kyran'dan önce odamıza çekilmiştim. Tuhaf bir baş ağrım vardı. Elbisemi çıkarmıştım. Şimdi de takılarımı çıkarmıştım. Ayağa kalktım ve dengemi kaybedip, düştüm. Gözlerimi kapar, kapamaz bir yere doğru çekilmiştim.
At sürüyordum. Kendimi uzaktan seyrediyordum. Pelerinim giymiş bir şekilde gidiyordum. Ormanlık bir alandaydım. Yüz ifadem, ciddiydi. Gözlerimde ise öfke ve nefret belirgindi. Ayrıca bir merakta görebiliyordum. Acaba nereye gidiyordum?
Sonunda küçük bir kulübenin olduğu yere gelmiştim. Atımı bıraktım ve kulübenin içine girdim. Benim dışımda kimse yoktu. Huzursuzca kulübenin içinde dolaşıyordum. Birden kapı açılmıştı. İçeri yüzünü göremediğim birisiydi. Bir gölge engelliyordu. Görüşteki halim ise, geri geri adım atmıştı. Gelen kişinin eline baktığımda, yüzüğü gördüm. Evet, karşımda Ejder Lordu vardı. Onunla buluşacaktım.
Ejder Lordu da, benim gibi tek başınaydı. Ben ise, cesur gözüküyordum. Yine de bir huzursuzluk vardı. Konuşmaları duyamıyordum. Acaba neyden bahsediyorduk? Ona olan nefretimi mi kusuyordum? Oğlum Felix'i benden almasının, adaletsizliğinden mi bahsediyordum? Keşke konuşmaları duyabilseydim.
Ejder Lordu, elini yüzüne götürdü ve bir maske çıkardı. Kendim de gördüğüm ifade ise donuktu. Buzdan bir heykele dönmüş gibiydim. İçimin donduğunu hissetmiştim.
Görüşten kopmuş ve kendi bedenime dönmüştüm. Sesler duyuyordum ama kendime gelememiştim. Burnuma dayatılan bir koku ile uyandım. Başımda Kyran, Tanith ve Valor vardı. Endişeli gözlerle bakıyorlardı. Kyran, uyanır uyanmaz bana sarılmıştı. Sonra bırakmıştı.
Kyran " Bizi korkuttun, Deitra. Odaya gelir, gelmez seni yerde buldum."
" Bir şey yok. İyiyim." dedim sessizce.
Tanith " Doktor çağırmama gerek var mı ?"
" Hayır, gerek yok. Bugün fazla yoruldum ve başım ağrıdı. Bir an dengemi kaybettim."
Kyran " Siz gidebilirsiniz ve çocuklara söylemeyin. Anneleri için endişelenmelerine gerek yok."
" Tanith, sen benim yerime onları kontrol eder misin ?"
Tanith " Peki. Hadi, Valor biz çıkalım." dedi ve odadan çıkmışlardı.
Kyran ile baş başa kalmıştık. Ona gördüğüm görüşü söylemeyecektim. Belki de gerçekleşmezdi. Hem söylersem kesinlikle beni o buluşmaya göndermezdi. Benden önce giderdi ve kıyamet kopardı. Şimdilik susmak en iyisiydi.
Kyran'a gülümsedim ve ona sarıldım. Birbirimize sarılarak uyumuştuk. Sabah uyandığımda Kyran yoktu. Beni yalnız bırakmıştı. Bende giyinip, kahvaltımı yaptım. Çalışma odamdan, gerekli olan belgeleri incelemiştim. Aklımın bir köşesi dün geceki görüşün etkisindeydi. Umursamamaya çalışıyordum. Fakat Ejder Lordu'nu görecektim. Kaç yıllık sır çözülecekti. Kyran savaştayken, onunla ben savaşmıştım. Ayrıca onu lanetlemiştim. Lanet işleyecek miydi, bilmiyordum. İşlemezse, bana dönecekti. Bundan korkmuyordum.
Kapım tıklandı ve içeri Helion girmişti. Düzgün kıyafeti, yanından ayırmadığı kılıcı ile karşımdaydı. Ona baktıkça, Adrian'ı görüyordum. Sen ki Adrian dirilmişti. Beni zorlamıyordu. Peki, neden Helion Adrian gibiydi?
" Evet, Helion. Neden buradasın ?" dedim ve karşımdaki koltuğa oturmasını işaret ettim.
Helion oturdu ve bana gülümsemişti. Adrian gibiydi. Gamzeleri ona belli bir sevimlilik katmıştı. İçimde bu çocuğa karşı bir sahiplenme güdüsü vardı.
Helion " Majesteleri, benim geldiğim yerde sizi hem çok överlerdi hem de çok eleştirirlerdi. Kimileri sizin bir iyilik tanrıçası olduğunu söylüyor, kimileri ise zalim bir kadın olduğunuzu söylüyordu."
" Hakkımda çeşitli söylentiler var. Bazıları sürekli genç kalmak için, genç kızların kanları ile banyo yaptığımı iddia ediyorlar." dedim gülerek.
" Bende buraya geldiğimde sizi ilk gördüğüm an, güzel ve güçlü bir kadın olarak düşündüm."
" Teşekkür ederim."
" İnsanlar sizin hakkınızda istediğini düşünebilir fakat ben sizin iyi birisi olduğunuza inanıyorum."
" Kimileri beni zalim, vicdansız, merhameti olmayan birisi olmayan olarak görüyor. Kimileri de iyilikten yana gücümü kullandığımı düşünüyor."
" Gücünüzü bu kez benim için kullanır mısın, İmparatoriçem? Ben sizi bir anne olarak görüyorum ve sizden bir yardım istemek için geldim."
" Ne? Sana yardım etmeği isterim. Kocamın hayatını kurtardın ve seni sevdim."
" Benim annemi bulur musunuz ?" dedi ve elimdeki kalem düştü.
" O zaman bana hikâyeni anlat, Helion. Neden gücümü senden yana kullanmam gerektiğini, beni ikna et." dedim ve Helion kafasını salladı.
Anne mi? Helion, annem öldü demişti ve şimdi nasıl bir istekle geliyordu. Ah, bu çocuğun geçmişi derindi. Açıkçası bende merak ediyordum. Bakalım Helion'dan neler çıkacaktı. Ejder Lordu ile kesişmeme az kalmış olabilirdi yine de insanlara yardım edebilirdim. İnsan kazanarak, savaşabilirdim.
---
Sizce Helion'un hikayesi ne olabilir ? Ejder Lordu & Deitra'nın karşılaşması nasıl olur ? Yorumlar gelsin. :)
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top