Kabus değil, Gerçek !
Ufak bir ara ile sizlerleyim. Bölüm Şarkısı : Aerosmith - Dream On. İyi okumalar. Yorumlarınızı merakla bekliyorum.
---
Karnımı okşuyordum. Doğumuma az kalmıştı. O lanet bitkilerden kurtulur, kurtulmaz hemen hamile kalmıştım. Bu elbette sevinç verici bir durumdu. Ana Kraliçe de, odama bitki koydurduğunu düşündüğüm Ejder Lordu da kapak olmuştu. Şimdi doğum için gün sayıyordum. Zaman çabuk geçmişti.
Elimde bebeğim için işlediğim nakış vardı. Çoğu kişiye göre erkekti. Bende öyle hissediyordum ama korkuyordum. Bazen rüyalarım da Olysa'yı görüyordum. Ellerinden pençeler çıkıyordu ve karnımdaki bebeği alıyordu. Hiçbir şey yapamıyordum ve korkularımla boğuşarak uyanıyordum. Elbette gördüğüm gerçekleşmeyecekti ama beni korkutuyordu. Yine de güçlü görünmek zorundaydım. Yaptıklarıma rağmen güçlü durmalıydım.
Kapım açıldı ve karşımda Tanith'i gördüm. Yüzü mutluydu. Keşke bende onun gibi olabilseydim. Yanıma geldi ve oturdu.
Tanith " Kapını çaldım ama duymadın. Bende içeri girmek zorunda kaldım."
" Dalmışım." dedim.
" Kyran sınır kontrolünden döndüğünü haber vermek için gelmiştim."
" Ah, onu çok özledim! Neredeyse 1 aydır orada. Çıkacağı sefer hazırlıkları için sınırları denetliyor."
" Sefere çıkması için arkasında güveneceği bir vekil bırakmalı. Efendi Yangan'a güvenmiyor ve General Zyaun onunla olacak."
" Benim vekil olmam içinde, yasalara göre bir oğlum olmalı."
" Bu yüzden seni bekliyor." dedi gülerek.
" Bence de bir oğlum olacak. Açıkçası oğlan ya da kız, benim için fark etmez ama burası için fark ediyor. Duyduğuma göre Ana Kraliçe benim kız doğuracağımı söylermiş ve o Rosanda'yı hemen oğluna yollamak niyetindeymiş."
" Onları boş ver. Gona sana ne demişti? Çocukların olacak!"
" Çocuklarım. Yine de bir şey var. Bir şey beni korkutuyor ve onu çözemiyorum."
" Hiçbir şeyden korkmamalısın. Bak, hamileliğin sorunsuz geçti ve yakında bebek kollarında olacak."
" Her şey bu kadar mükemmel gitmemeliydi. Ejder Lordu mutlaka bir şey yapmalıydı."
" Belki de bekliyordur veya vazgeçmiştir."
" Kolay kolay bir şeyden vazgeçecek bir tip değil. Bir planı var, bunu hissediyorum ama bir şey beni gölgeliyor."
" Ejder Lordu'nun yanında güçlü bir cadı yahut büyücü var."
" Her neyse, sevgili kralımı karşılamalıyım. Ejder Lordu ilgimi çekmiyor." dedim ve Tanith'in yardımıyla ayağa kalktım.
Kyran beni bahçemizde bekliyordu. Kollarıyla beni sarmıştı ve alnımdan öpmüştü. Onun kolları, benim huzur kaynağımdı. Kyran'ın gözleri, karnıma kaydı ve gülümsedi.
Kyran " Keyifleriniz yerindedir, umarım."
" Evet, yerinde. Bugün biraz daha hareketli." dedim gülerek.
" Aklım sürekli ikinizdeydi. Valor ve General Zyaun olmasaydı, hemen size dönerdim."
" Hey! Sen bir kralsın ve önceliğin krallığın olmalı."
" Hayır. Benim önceliğim sen ve canından can verdiğin bebeğimiz olacak. Sonra krallık ve diğerleri."
" Benim önceliğim de sen ve bebeğimiz olacak. Her zaman bu devam edecek." dedim ve sarıldık.
Daha sonra akşam yemeğimizi yemiştik. Kyran'ın dönüşü şerefine güzel bir eğlence de düzenlenmiştim. Danslar, hokkabazlık gösterileri ile renkli gösteriler vardı. Yine de sinir bozucu şeyler vardı. Mesela Ana Kraliçe'nin eteğinin dibinden ayrılmayan Rosanda'nın, Kyran'a bakarak kışkırtıcı dansları gibi. Bu dansları yetmezmiş gibi, göğüslerini öne çıkaran bir elbise giymişti. Kyran umursamıyor gibi gözüküyordu. Ana Kraliçe de, bu duruma bozuluyordu.
Eğlence bittiğinde sinirle odama çıkmıştım. Kyran ise peşimden gelmişti. Kapıyı kapattı ve yanıma oturdu.
Kyran " Niye bu kadar sinirlisin ?"
" Rosanda denilen şu sürtüğe sinirliyim." dedim ve güldü.
" Sinirlenmene gerek yok. Alt tarafı annemin nedimesi ve yanlış bir şeye inanıyor."
" Alt tarafı nedime mi? Böyle düşünme. O kız, benim yerime göz diken bir hain! Onu buradan gönder."
" Göndermek mi? O kızdan korkmamalısın. Kimse senin yerini alamaz."
" Sevgili annen öyle düşünmüyor. Benim gelip, geçici biri olduğuma fazlasıyla inanıyor."
" Annemi boş ver. Rosanda'yı umursama. Kimse seni benim yanımdan ayıramaz."
" Sen beni böyle sözlerle oyalayamazsın! O kızı sen göndermiyorsan, ben gönderirim. Tek bir emirime bakar." dedim ve öfkeyle ayağa kalktım.
Ayağa kalkar, kalkmaz karnıma bir sancı girdi. Bir elimle karnımı sardım ve dudaklarımdan acı dolu bir inleme çıktı. Kyran yanıma geldi ve beni sardı. Paniğini bir anda zirveye çıkmıştı. Hislerini alıyordum.
Kyran " Deitra! Ne oluyor?" dedi panikle.
" Bebek! Bebeğe bir şeyler oluyor." dedim ve Kyran dışarıya bağırdı.
Kapı açıldı ve Kyran bir şeyler dedi. Ne dediğini anlamamıştım. Sancım ve ağrılarım, beni sağır yapıyor gibiydi. Kyran beni kucaklayarak götürmüştü. Geldiğimiz, benim için hazırlanan doğum odasıydı. Buraya ebeler, doktorlar gelmişti. Kyran beni yatağa yatırırken, içeriye Gona ve Tanith de girmişti. Gona hızla yanıma geldi. Gri gözleri önce bana sonra karnıma baktım.
Gona " Doğum başlamış, majesteleri! Lütfen kralımız çıksın." dedi ve Kyran dışarı çıktı.
Sonra kapılar kapatıldı ve beni hazırlamışlardı. Ağzıma bir bez parçası tıkılmıştı. Daha kuvvetli ısırmam içindi. Ağrılarım artmıştı. Terlerimi Tanith siliyordu.
Tanith " Dayan, Deitra !"
Gona " Ikının! Bebek geliyor." dedi ve son bir bağrışla her şey sona ermişti.
Herkesin sesi kesilmişti. Bir anda kuvvetli bir ağlama sesi, odayı sarmıştı. Bu ses, duyduğum en güzel sesti. Fakat bebeğimi hemen kucağıma vermemişlerdi. Gona onu alıp, götürmüştü. Tanith ve diğer hizmetçiler ise benimle ilgilenmişlerdi. Yatağım değişmişti, beyaz bir gecelik giymiştim. Saçlarımı tek örgü yapmışlardı. Tanith, annemin yapması gereken beyaz kurdeleyi saçlarıma bağlamıştı. Daha sonra Gona kucağında beyaz ipekler içinde olan bebeğimi getirmişti. Hemen kucağıma bırakmıştı. Bu bebek, bembeyazdı. Ne kadar masumdu! Kokusu ne kadar güzeldi! Hiçbir şey, hiç kimse beni bu muhteşem varlıktan ayıramazdı. Alnına masum bir öpücük kondurdum.
Gona " Oğlunuzu emzirin, majesteleri !"
" Oğlum mu ?" dedim.
" Evet, sağlıklı bir erkek çocuğu sarayımızı, krallığımızı neşeye boğdu. Kralımız birazdan burada olacak ve balkondan prensimizi halka gösterecek."
" Benim oğlum. Benim canım prensim, iyi ki geldin." dedim ve bebeğimi emzirmeye başladım.
Bebeğimi emzirdikten sonra Kyran gelmişti. Heyecanı ve mutluluğu buram buram yayılıyordu. Bu mutluluk, yorgunluğumu alıyordu. Kyran, yanıma nazikçe oturdu ve alnımdan öptü. Daha sonra bakışları oğlumuza kaymıştı. İlk defa bakışlarında merhameti görmüştüm.
Kyran " Hayallerimin arasında böyle bir gün vardı. Bir gün olacak ve seninle ilk çocuğumuzu kucaklayacaktık."
" O gün, geldi. Baki şu an kucağımda, ikimizin oğlu var." dedim ve yanaklarımdan yaşlar akmaya başladı.
" Ağlama, Deitra. Ağlanacak bir gün değil."
" Haklısın ama elimde değil. Kâbuslarım gerçekleşmedi. Kimse bebeğimi benden alamadı. Bu yüzden mutluluk gözyaşları döküyorum."
" Bebeğimiz için bir ad önerin var mı?" dedi ve gözyaşlarımı sildi.
" Evet, var. Adı Felix olsun."
" Bence de uygun. Şimdi oğlumuzun adını ilan etme zamanı." dedi ve bebeği dikkatle kucağına aldı.
Oğlumuzla gitmişti. Ben ise arkalarından gülümseyerek bakmıştım. Geleceğim parlaktı. Ben, Kyran ve Felix çok mutlu olacaktık. Bu mutluluğu hak ediyordum. Hiçbir güç, bebeğimi benden alamazdı. Bebeğimi, sevgimle şımartacaktım. Onu eğitecektim ve tahtta bilge bir kral olarak oturtacaktım. Artık yerimde sabittim.
Kutlamalarla, şölenlerle, tebriklerle tam 40 gün geçmişti. Hediyeler geliyordu. Fakat ben o hediyeleri gizlice dağıtıyordum. Felix'in birçok giysisi vardı. O hediyeleri, ihtiyacı olanlar kullanmalıydı. Bebeğimi yanımdan ayırmıyordum. Sütanne bile istememiştim. Benim sütüm de, bebeğime yarardı.
Şu an Kraliçe Salonumdaydım. Bu odayı, bebeğim doğunca kullanmaya hak kazanmıştım. İçerisini zevkime göre döşemiştim. Yere yaydırdığım yumuşacık minderlerin üzerinde bebeğimle vakit geçiriyordum. Gözleri bendeydi. Fiziksel olarak ben ve Kyran'ın karışımı gibiydi.
İçeriye Tanith girmişti. Elinde bir zarf vardı. Zarfı bana uzattı ve aldım.
Tanith " Hamileliğin süresince susan Ejder'den bir not geldi. Bunu ajanlarımızdan birisiyle yollamış."
" Acaba tebrik mi etti ?" dedim.
" Oku bakalım."
" Leydi Deitra
Biliyorum uzun zamandır sessiz kaldım fakat bu sessizlik sizin rahat bir hamilelik süreci geçirmeniz içindi. Annelik duygusunu hissetmenizi istedim. Öncelikle sizi kutlarım. Prens Felix umarım şanslı bir çocuk olur. Annesinin ihtirasına ve babasının hırsına kurban gitmeden bir hayat sürmesini dilerim.
Kısa bir yazı, farkındayım. Şu anlık böyle bir şey yazmam gerekiyordu. Yakında benden uzun bir mektup alacaksınız.
Sevgilerle !"
" Bu adam sürekli dalga geçme, peşinde !"
" Yine de beni sinirlendiremez. Ejdercik'i umursamıyorum. Şu notu yak, gitsin." dedim ve notu Tanith'e verdim.
Tanith " Uzun bir aradan sonra, tekrar döndü."
" Beni korkutamaz ki! Tahttayım ve gelecekteki kral şu an benim kucağımda. Beni korkutamaz."
" Belki bir planı var ve o yüzden döndü."
" Ah, Tanith ! Düşünme onu. Onu ben yendim. İstediği şeyi, ellerinden aldım. Bana ne yapabilir ki ?"
" Sen öyle diyorsan, öyle olsun."
" Elbette öyle olacak. Hem, bak sana ne göstereceğim! Felix'in sırtında bir doğum lekesi var. Yeni fark ettim."
" Bir şekli var mı?"
" Kırmızı bir yıldıza benziyor. Sağ omzu tarafında."
" Eh, Felix ileride kaybolursa onu doğum lekesinden bulursun."
" Felix asla kaybolmayacak. O hep benimle olacak. Koskoca sarayda, nasıl kaybolur ki ?" dedim gülerek.
" Her an, her şey olabilir."
" Beni korkutuyorsun! Böyle bir şey olsa, görüş görmez miydim ?"
" Uzun zamandır görüş görmemeyi tercih ediyorsun. Yerinde olsaydım, Felix hakkında bir şeyler görmeye çalışırdım."
" Gerek yok! Felix, iyi bir şekilde korunuyor. Hem bir şey yapılacak olsaydı, ilk gün yapılırdı."
" Seni uyardım."
" Uyarın için teşekkürler. Felix güvende. İçin rahat olsun."
" Bu arada, Kyran bu gece dışarıda askeri eğitimleri denetleyecekmiş."
" Haberim var. Şimdi bebeğimle beraber akşam yemeği zamanı! Baba yok ama oğlum benimle." dedim ve bebeğimi kucağıma alıp, Tanith ile dışarı çıktık.
Akşam yemeğimde tek başıma yemiştim. Bebeğimi beşiğine koymuştum. Karnı doyduktan sonra rahat rahat uyuyordu. Bende geceliğimi giymiştim ve elimdeki kitabı okuyacaktım. Kapım tıklandı ve içeri daha önce görmediğim bir hizmetçi kız girmişti. Bir tepsi taşıyordu. Tepside bir bardak meyve suyu vardı.
" Ben bir şey istememiştim." dedim şaşkınlıkla.
Hizmetçi Kız " Saray Doktoru içmenizi istedi, Majesteleri. Anne sütünüz artacak ve prensimize daha şifalı olacaksınız."
" Bunun için bilgilendirilmem gerekilirdi. Ayrıca akşam yemeğinde masamda olurdu."
"Bugün acelesi vardı ve size bildiremedi. Ayrıca içecek akşam yemeğine yetişemedi."
" İçelim bakalım." dedim ve bardağı aldım.
Koyu kırmızı olan sıvıyı içtim. Tadı tatlıydı. Bardağı bitirdim ve tepsiye bıraktım. Kız, garip bir gülümseme ile yanımdan gitmişti. Ayağa kalktım ve bebeğime baktım. Nazikçe kafasını okşadım. Huzurlu uykusunu bölmek istemiyordum. Yavaşça bende esnedim. Tuhaf, uykum gelmişti. Belki de yorulmuştum. Felix uyuyorken, benimde azıcık uyumaya hakkım vardı. Ağlarsa, uyanırdım. Uykum hafifti. Yatağıma uzandım.
Gözlerimi yavaşça açtım. Güneş doğmuştu. Derin uyumuştum. Felix, neden bir ses çıkarmamıştı ki? Gecenin bir vakti uyanması gerekirdi. Yataktan kalktım ve beşiğe gittim. Beşikteki manzarayı görünce çığlık attım. Beşikte Felix yoktu! Yerine bir bıçak bırakılmıştı. Boğazım düğümleniyordu. Hıçkırıklar, boğazıma diziliyordu. Lütfen bir kâbus olsundu. Hızla kapıya yöneldim ve açtım. Kapıdaki askerler şaşkınlıkla bana bakıyordu. Geceliğimle çıkmış olmam, umurumda değil. Oğlum için saray kurallarını yıkabilirdim.
" Felix nerede? Bebeğim nerede? Kim aldı onu ?" diye bağırdım.
Asker " Majesteleri, biz nöbete yeni geldik."
" Dün gece siz burada değil miydiniz?"
" Hayır. Güneş doğduğu vakit, nöbet değişimi yaptık."
" Yalan söylemeyin !"
" Majesteleri, onurumuz üzerine yemin ederiz ki hiçbir şey bilmiyoruz." dedi ve başını eğdi.
Doğruyu söylüyordu. Bunu hislerinden anlıyordum. Gözlerimi kapattım. Belki de Ana Kraliçe almıştı. Felix'i doğduğu günden beri görmemişti. Sadece tebrik etmiş ve hediyeler göndermişti. Kyran annesine bu konuda kızıyordu. Evet, evet! Ana Kraliçe almıştı. Benden izinsiz alarak beni kızdıracaktı. Hemen oraya gitmeli ve oğlumu o kadından almalıydım.
Askerlerden ayrıldım ve koşarak Ana Kraliçe'nin odasına geldim. Direk odaya dalmıştım. Ana Kraliçe elindeki bezi işliyordu. Etrafı kalabalıktı. Rosanda da, kraliçenin eteğinin dibinde oturmuş ve bana alaycı bir şekilde bakıyordu. Ana Kraliçe de beni süzdü ve gülümsedi. Fakat bebek yoktu. Kesin saklamıştı. Evet, saklamıştı. Saklayarak benim canımı acıtacaktı.
Ana Kraliçe " Deitra! Seni görmek ne güzel! Herhalde bir şey oldu. Söyle bakalım."
" Lafı uzatmayın. Felix'i bana geri verin. Onu nerede saklıyorsunuz ?" dedim ve Ana Kraliçe şaşkınlıkla bana baktı.
" Ne dediğinin farkında mısın? Kulakların duyuyor mu ?"
" Ben ne dediğimin farkındayım! Oğlumu bana geri verin. Beni sevmiyor olabilirsiniz fakat beni oğlumla yaralamaya çalışmayın."
" Delirdin mi? Torunumun annesine herhangi bir kötülük yapmayı düşünmem. Torunum burada değil."
" Yalan söylüyorsunuz !" diye bağırdım.
" Rosanda, git oğlumu bul. Deitra iyi değil ve bir şeyler olmuş. Deitra, yemin ederim ki oğlun bende değil. Torunumu senden saklayacak kadar, bir anneyi oğlu ile ayıracak kadar zalim birisi değilim." dedi ve Rosanda odadan gitti.
Ana Kraliçe de, doğruyu söylüyordu. Tıpkı o askerlerin hislerini taşıyordu. Hayır. Lütfen bu olmamalıydı. Bebeğimi benden almamalılardı. Neden bu yapılmıştı ki? Beni bebeğimle cezalandırmamalılardı. Bunlar korkunç bir kâbustu. Uyanacaktım ve beşiğindeki oğlumu alacak, kokusunu içime çekecektim. Fakat olmuyordu. Uyanamıyordum.
Ana Kraliçe'nin bakışlarında bir acıma vardı. Sanki bana üzülüyor gibiydi. Duyguları samimiydi.
Ana Kraliçe " Anlaşılan Felix kaçırılmış. Bir bebekten ne isterler ki?"
" Oğlum! Benim tatlı bebeğim." dedim ve bir damla yaş yanağımdan süzüldü.
Sonra birisi beni kendisine çevirdi. Kyran karşımdaydı. Uykusuz gözlerle, bana bakıyordu.
Kyran " Deitra, neler oluyor ?" dedi sakin bir sesle.
" Oğlumuz beşiğinde yok ve yerine bir bıçak bırakılmış. " dedim ağlayarak.
" Bebeğimizi bulacağız. Sakin ol." dedi ve bana sarıldı.
" Bıçak bırakılmış, Kyran. Bebeğimin yattığı yerde bir bıçak vardı."
" Kimse masum bir bebeğe zarar veremez. Şimdi sakin ol. Felix bulunacak ve böyle bir şeye kalkışanlar cezalandırılacak. Hadi, odamıza gidelim." Dedi ve beraber odamıza gittik.
Geceliğimi çıkarmıştım. Düz, koyu mavi bir elbise giymiştim. Saçlarımı ise topuz yaptırmıştım. Kyran kahvaltı etmemi önerdiğinde ise ret etmiştim. Şu an kahvaltı yapacak halde değildim. Kyran emirler vermişti. Her tarafta Felix aranıyordu. Fakat bir iz yoktu. Gece vakti kapımda duran askerlerden bir iz yoktu. Bana içecek getiren hizmetçi kız yoktu. Ah, bir bebekten ne isterlerdi ki? Canımı bu şekilde yakamazlardı. Kalbim yanıyordu. Bebeğimden ayrı geçirdiğim her an, beni boğuyordu.
Zamanlar geçiyor, günler birbirini kovalıyordu. 1 hafta olmuştu. Tüm krallık Felix'i arıyordu ama bir şey yoktu. Çaresizdim. Galiba Olysa beni lanetlemişti. Onun laneti, bebeğime vurmuştu. Felix yoktu. Şu an bu krallıkta en acınası kadın bendim.
Kyran ile beraber oturuyorduk. O bana göre, daha iyiydi. Acısını içinde yaşamayı başarıyordu. Soğuk maskesi yüzündeydi. Ben onun gibi acımı içime bastıramıyordum. Her gece ağlıyordum. 2 haftadır uykusuzdum. Birkaç saatlik uykularla bedenim idare ediyordu hoş Kyran da uykusuzdu. Ayrıca iştahım kesilmişti. Tek dileğim bir an önce son bulmasıydı.
" Doğunca hiçbir şey olmaz sanmıştım. Hiçbir kötülük, onu benden ayıramaz diye düşünmüştüm. Yanılmışım." dedim sessizce.
Kyran " Hiçbir şey bitmedi. Felix yaşıyor ve biz onu bulacağız. Gücümüz onu getirecek."
" Gücümüz onu geri getirecek mi? Neden bu zamana kadar getiremedi ?"
" Mutlaka bir iz bulacağız. Yine de her sonuca hazırlıklı olmak zorundayız."
" Nasıl ?"
" Onu ölü de bulabiliriz. 2 haftadır bir iz yok." dedi acı dolu bir sesle.
" Ölmedi. Ölseydi bir şekilde anlardım."
" Acaba biz lanetlendik mi, Deitra? Neden mutluluğu yakalayamadık? Neden bir şeyi çok sevdiğimiz zaman kaybettik?"
" Bence biz lanetliyiz. Adrian bizi lanetledi. Olysa, beni lanetledi." dedim ve kapı açıldı.
İçeri Tanith ve Valor girmişti. Tanith gergindi. Valor ise her zamankinden daha ciddiydi. Elinde bir mektup vardı.
Valor " Bu mektup size, majesteleri." dedi ve mektubu bana verdi.
Kyran " Yüksek sesle oku." dedi ve kafamı salladım.
Zarfı hızla açtım. Mektup Ejder'den idi. Onunla uğraşacak havamda değildim.
" Kraliçe Deitra!
Dilerim ki bu mektubumu ve bundan sonraki mektubu ömrünüz boyunca saklarsınız. Çünkü bu mektuplar size birer ders verecek. Ben, size büyük bir ders vereceğim. Bunu hak etiniz, leydim. Umarım bu ders kalbinizi birazcık yumuşatır.
Öncelikle sevgili oğlunuzu ben kaçırdım. Kaçırıldığı geceyi iyi planladım ve planım başarıya ulaştı. Siz beni küçümseyerek en büyük hataya düştünüz. Oğlunuz sevimli bir bebek. Tüm bebekler gibi masumiyeti yüzünde taşıyor. Tuhaf ki, bir an oğlunuzda sizin masum bakışlarınızı görür gibi oluyorum.
Umarım bana kızmazsınız çünkü bu yaptıklarımın tüm sebebi sizin bencilce yaptıklarınızdır. Bu bencilce yaptıklarınızın bedeli olmalıydı ve bu bedel ağır olmalı. Emin olun, bedelini ağır bir şekilde ödeyeceksiniz. Bundan sonra hiçbir şekilde susmayacağım. Her yerde sesimi duyacaksınız. Şunu bilin ki, ben size gölgeniz kadar yakınım. Gölgeniz kadar yakın olmasaydım, bebeğinizi almazdım.
Şunu bilin ki, bu yaşadıklarınız kabus değil, gerçek !
Lütfen Leydi Olysa'nın mezarına gidin. Eşiniz, siz ve iki yardımcınızı alarak gidin. Orada hem bebeğinize ait bir bilgi hem de bu mektubun devamını bulacaksınız.
Sevgilerle !" dedim ve mektubu Valor'a uzattım.
Kyran " Valor, hemen atları hazırla. Gizli çıkışı kullanacağız. Deitra, zaman kaybetmeden hazırlanalım. Tanith sende Valor ile git." Dedi ve Tanith, Valor ile beraber çıktı.
Kyran ile hazırlandıktan sonra gizli çıkış yerine geldik. Atlara atladığımız o lanet kadının mezarına doğru yol alıyorduk. Atımı oldukça hızlı sürüyordum. Felix belki de beni orada bekliyordu. Bebeğime kavuşacaktım. Tekrardan kollarımın arasında olacaktı.
Ejder Lordu bana bebeğimi geri verecekti. Ona zarar veremezdi ki. Sonuçta zalim biri gibi gözükmüyordu. Yoksa zalim birisi miydi? Oğluma bir zarar vermiş miydi? Vermezdi, veremezdi. Bir bebekten ne isteyebilirdi ki ? Eğer ona bir şey yapmışsa, öfkemi en acı bir şekilde tadardı. Yemin ederim ki, Ejder Lordu kim olursa olsun, ona ölüm şerbetini içerirdim. Bunu yapacağıma emindim çünkü ben Deitra idim.
---
Sizce bebeğe ne oldu ? Ejder Lordu'nun büyük dersi nedir ? :) :)
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top