Gizli İşler
Bölüm Şarkısı : David Guetta - She Wolf. İyi okumalar ! Yorumlarınızı merakla bekliyorum. :) :)
---
Sandıktan iki tane kafa çıkmıştı. Tuhaf olan bu iki kafanın ben ve Kyran'a benzemesiydi. Kızın sarı saçları vardı. Gözleri kapalıydı ama ölüm şoku hala yüzündeydi. Oğlanın saçları, Kyran'ın gibi koyuydu. Sırf Kyran'a benzesin diye sonradan saç eklemişlerdi. Vahşetti! Gerçek insan kafalarıydı. Resmen ölüm tehdidi gibi bir şeydi. Pislik herif, bize ne göndermişti!
" Kim bunlar ?" diye mırıldandım.
Tanith " Birisi sarı saçlı kızı tanıyorum. Sokaklarda çalışan bir ajanımızdı."
Valor " Erkek olanda, benim ajanımdı."
" Acı bir son olmuş. Böyle bir son olmamalıydı." dedim üzgün bir şekilde.
Kyran " Böyle bir cevap bekliyordum. Sonuçta bende onun ajanını parçalara ayırtıp, ormanlığa bırakmıştım. Kollarını, bacaklarını ve kafasını yerinden kopartmıştım. Tabii bir de ufak bir not bırakmıştım." dedi soğukkanlı bir şekilde ve şaşkınca ona baktım.
" Tamam, o düşman tarafında olabilir ama senin de biraz daha merhametli olman gerekirdi. İnsanları parçalara ayırarak nasıl bir mesaj vereceksin ?"
" Merhamete yer yok, tatlı sevgilim. Bu savaşta merhamete yer yok. Merhametli olduğum vakit kendimi mezarımda bulabilirim. Merhametli olsaydım, şu an veliaht prens ben değildim."
" Evet, merhametli olsaydın biz evli olmazdık."
" Merhametli olmamam, iyi bir şey gördüğün gibi. Yine de haklı bir sebebim var."
" Neymiş ?"
" O casus, senin hala bakire olduğunu biliyordu ve bunu etrafa yayacaktı. Ayrıca cadı olduğunu da söyleyecekti."
" Ben bakire değilim." dedim ve kaşlarımı çattım.
" Artık bakire değilsin, sevgilim. Yine de bunu etrafa yayması kötü olurdu. Artı cadı olduğunu da belirtseydi, işler karıştırdı."
" Bu sefer ben mezarımda olurdum."
" Buna izin veremezdim. Ejder bozuntusuna mesaj vermem gerektiğini düşündüğüm için ve pis dedikodular çıkaracağı için parçalara ayrılmasını emrettim."
" Yine de yaptığın vahşice bir hareket."
" Ejderimizin de yaptığı çok tatlı değil mi? Eminim o iki kafanın biz olmasını nasıl istemiştir ama olmayacak. Benim kellem değil, onun kellesi gidecek. Onu kendi ellerimle öldüreceğim. Kim olursa, olsun bunu yapacağım."
Tanith " Bu kişiyi merak ediyorum. Belli ki zamanında canı çok yanmış."
" Canı yanan her insan böyle yapsaydı, şu an herkesi öldürmeliydim." diye mırıldandım.
Kyran " Neden böyle davrandığı beni ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren, yoluma çıkmış olması."
" Ona yazdığın mektupta ne yazmıştın ki?" dedim ve Kyran gülümsedi.
"Valor, ,ilk önce benim şu mektubu okur musun? Biliyorsun, yedeklemiştik o yazdıklarımı. Sonra Ejdercik'i okursun." dedi ve Valor masanın üzerindeki kâğıdı aldı.
" Kendisine Ejder Lordu diyen, yoluma çıkan saygıdeğer şahıs.
Sana azda olsa saygı duyuyorum çünkü bir düşmana saygı duyulmalı ki onu anlayabilesin. Bu benim hocamdan öğrendiğim bir şeydi. Bu taktiği ilk defa sende uyguluyorum. Kendi kardeşime duymadığım saygıyı, sana duyuyorum. Tuhaf! Bakalım, duyduğum saygıyı hak edecek misin?
Sevgili eşime yolladığın mektupta amacını net olarak söylemişsin. Tahtta çıkmak! Sana sorarım. Bu aşırı kolay mı olacak? Hayır! Peki, kendini tahtta çıkacak, kral olacak kadar yetenekli mi görüyorsun? Neden istiyorsun? Kişisel intikam mı, kişisel hırs mı yoksa eğlencesine mi? Lütfen sorumu cevapla. Benim isteme sebebim, kendimi tahtta kardeşimden uygun görmemdi. Onun gibisi kral olsaydı, ülkeyi o değil yalakaları yönetirdi. Bu olunca da, yıkım olurdu. Ben ise, bu ülkeyi bir kral gibi değil bir imparator olarak yönetmek istiyorum. Bu arzum hiçbir şekilde bitmeyecek ve benden sonraki oğullarıma, torunlarıma da geçeceğine inancım büyük.
Fazla uzattım sanırım. Şunu aklından sakın çıkarma. Ben, herkesi öldürebilecek bir adamım. Bu yüzden beni hafife alma. Bu oynadığımız oyunda tek bir kişi kazanacak ve bu ben olacağım. Durumun ciddiyetini ajanına yaptığım muameleden anlıyorsundur.
Sevgilerle
Veliaht Prens, Geleceğin İmparatoru Kyran." dedi ve herkese gülümsedi.
" İyi bir mektup olmuş." dedim.
Kyran " Valor, şimdi de şu Ejder'in mektubunu oku." dedi ve Valor Ejder'in mektubunu aldı.
" Hayalleri güçlü olan, saygısına karşılık verdiğim Kyran.
Ajanıma yaptığın muamele, beni üzdü. Öldüreceğini biliyordum ama bu kadar acımasızca, zalimce olacağını tahmin edememiştim. Hoş, bir yanımda bu parçalara ayırmana sevindi. Beni ciddiye aldığını gösterir ve bu beni fazlasıyla mutlu etti.
Bana saygı duyduğunu söylemişsin. Evet, bende sana saygı duyuyorum hatta kimi noktalardaki kararlılığını örnek alıyorum. Zira ben senin kadar kararlı bir insan değilim. Kararlığın ve acımasızlığın birleşince, seni iyi bir rakip yapıyor. Kendi kendime bu adam beni çok zorlayacak diyorum. Zor rakipleri severim. Sende seversin, değil mi? Yoksa bu rekabetten tat alamayız.
Tahttı neden mi istiyorum? Çünkü kendime layık görüyorum. Senden iyi mi yönetirim bilemiyorum ama kendime güvenim tam. Tabii benim en büyük eksiğim senin sahip olduğun gibi güzel, tatlı dilli ve herkesi büyüleyen bir karımın olmaması. Fakat bu eksiği kapatmayacağım. Çünkü kadınlara güvenmiyorum. Çok tehlikeli yaratıklar ve her an arkamızdan bıçaklayabilirler. Hoş, sen kendine benzeyen bir kadın bulmuşsun ve o seni kesinlikle arkandan bıçaklamaz. Bunu ormanda, tatlı eşinin bana saldırırken gözlerinde gördüğüm yırtıcı ifadeden anladım. Şanslı bir adamsın ve emin ol yerinde olmak isteyen birçok kişi vardır. Ben o birçok kişilerden biriyim mi? Kim bilir, belki evet belki hayır.
Senin ajanıma yaptığın bu ölüme bende sana ve eşine benzeyen kafalar koyarak karşılık vermek istedim. Niyetimin ciddiyetini anlaman için. Senin gibi bir karşılıkda verebilirdim ama olamazdı. Bende hala birazda olsa, merhamet var. Şunu unutma zaman hızlı akıyor ve beklenmedik sürprizlerle karşılaşabilirsin. Hayallerinin hayal olarak kalabilir. Mesela sendeki önceki veliahttı düşün. Herkes kesin gözüyle onun kral olacağına bakıyordu ama kader başka bir oyun oynadı. Bu yüzden hiçbir şeyin garantisi yok.
Sevgiler ve Saygılarla
Ejder Lordu"
" Önceki mektubuna göre daha açık sözlü" dedim.
Kyran " En azından Adrian gibi ezik bir tip değil gibi duruyor."
"Bir an evvel kral olmalısın, Kyran. Dediği gibi zaman hızlı akıyor ve hiçbir şeyin garantisi yok."
Valor " Bizde her şey garanti, Prenses. Bu yüzden korkmanıza gerek yok."
Kyran " Bir an evvel kral olmak. Bu düşünce benimde aklımdan geçiyor ama bu düşünce zehirli ve babama bunu yapabilir miyim, düşünüyorum."
Tanith " Sevgili atalarından kimileri bu konuda tereddüt etmeden yaptı."
" Sevgili atalarımı örnek aldığım kimi yerler oldu ama konu babama gelince, düşünmem lazım."
" Kararını veresiye kadar, Ejdercik harekete geçer ve her şeyimizi kaybederiz. Sonumuz şu iki kafa gibi olur." dedim.
" Korkma, geç kalmayacağız. Ben veliahttım. Babam benden kolay kolay vazgeçmez, vazgeçemez çünkü elindeki tek oğul benim."
" İyi o zaman. Tanith, çalışma odama geçelim." dedim ve Tanith uysalca emrime uydu.
Açıkçası Kyran'a katılmıyordum. Kral Crasto gözde oğlu Adrian'ı gözden çıkarmışsa, herkesi çıkarabilirdi. Adrian'ı, Kyran'dan daha çok sevmişti. Sebebi basitti. Adrian kendisine benzemiyordu fakat Kyran kendisine benziyordu. Kendisinden nefret eden bir yanı olduğu için Kyran'dan uzak durmuştu. Hoş, kim Kyran'ı sevmişti ki? Kraliçe seviyordu. Onun dışında kim sevmişti? Kimse! Saygı duyanlar çoktu ama seven yoktu. Belki de Kyran'ın bu merhametsiz yanı, sevgisizlikten oluşmuştu.
Odama gelmiştik. Önce kendime güzel bir içecek koymuştum. Gerilen sinirlerimi yatıştıracak bir gül kokulu bir içecekti. Sonra masama oturdum. Tanith de, karşımdaki koltuğa oturmuştu. O da düşünceli gibiydi. Bana baktı. Bir şey söylemek arasında kararsızdı. En iyisi ben ağzımdaki baklayı çıkarmalıydım.
" Tanith, senden bir şey isteyebilir miyim? En azından benim için bu ayarlamayı yapar mısın ?" dedim.
Tanith " Elbette."
" Meclisteki asilerle bir toplantı yapmak istiyorum. Adrian taraftarı olanlar da orada olmalı. Yarın olabilir. Akşamüstü olsun ve gizli bir yerde. Kyran şimdilik bilmemeli."
" Tahmin edeyim ki konu Kyran'ın kral olması, değil mi?"
" Evet. Kyran, Ejdercik'ten önce davranmalı ve kral olmalı. Eğer Ejdercik önce davranırsa, bu bizim felaketimiz olur."
" Yerinde bir karar verdin. Dediğini yapacağım. Baban da gelsin mi?"
" Lord Barrys elbette gelecek. O da, meclisten."
" Peki. Bende sana daha yeni bir bilgi öğrendim. Kral, Kyran hakkında şu sıralar olumsuz düşünüyor. Galiba eline bir takım belgeler geçmiş. Tabii uydurma belgeler olduğuna eminim." dedi ve şok oldum.
" Gerçekten mi? Ne var bu belgelerde ?"
" Kyran'ın kralı öldürtme isteğini anlatan belgeler. Sözde Kyran gibi suikastçılarla yazışmış. Hatta bu sözde suikastçılardan birisi hapishanede ve sorgulanıyor."
" Şaka yapıyor olmalılar."
" Kyran, babasını öldürecek olsa eminim ki suikastçı tutmaz. Kendisi yapar, hiç olmadı zehirler."
" Kral buna inanacak kadar saf mı?"
" Adrian'a inandı."
" Çünkü benim sözlerim kralı ikna etti !"
" Kralı ikna eden, Ejder Lordu. Uydurduğu belgeler, sahte suikastçının tutulması ile bunu başardı. Üstelik kral Kyran'ın bunu yapabileceğini düşünüyor."
" Korktuğum başıma geldi."
" Şimdilik bir şeyden korkma. Ejder Lordu, böylelikle Kyran'dan kurtulacağını düşünüyor. Kusursuz bir plan ama bu planı sen aleyhinizden lehinize döndürebilirsin."
" Kyran'ı zindana alabilir mi?"
" Yakında olabilir. Neyse, ben verdiğin emir için çıkmalıyım." dedi ve ayağa kalktı.
" Araştırmalara devam et. Bende çok sevgili kayınvalidemin yanına uğrayacağım. Bakalım, onun durumu nasıl ?" dedim ve Tanith çıktı.
Bende odama gitmiştim. Güzelce kıyafetimi değiştirmiştim. Buz mavisiydi ve inci işlemeleri vardı. Saçlarıma eşlik eden ipek bir kumaş vardı. İşte şimdi Kraliçe'nin yanında olabilirdim. Kraliçenin odası yine doluydu. Asilzadelerin hanımları, kızları hep buradaydı. Acaba benim kraliçeliğimde de çevremde dönecekler miydi? Beni görünce de, sinsi gülüşmeler olmuştu. Ben her zamanki yerimi almıştım. Kraliçe yine bana soğuktu ama onu sinir eden başka bir şey vardı. Yakında ne olduğu ortaya çıkardı.
Kraliçenin yanında sıkılmış ve tekrardan odama çekilmiştim. Sonra akşam yemeğimi yemiştim. Kyran yoktu. İşleri olduğunu söyleyen bir not göndermişti. Onu beklemek istiyordum. Geceliğimi giymiş ve yumuşacık yatağımızda kitap okuyarak onu bekleyecektim. Kitap okurken bir anda uyuyakalmış olmalıyım. Birisi elimdeki kitabı alırken, uyanıvermiştim. Gözlerimi açar açmaz, Kyran'ın yüzü karşımdaydı. Ona gülümsedim.
" Kitap okurken, uyuyakalmış olmalıyım." dedim esneyerek.
Kyran kitabı aldığım yere koyduktan sonra yanıma yatmıştı. Yüzü bana dönüktü. Elimi aldı ve avucumun içini nazikçe öptü.
Kyran " Seni tek başına bıraktığım için üzgünüm. Fakat işlerim vardı. Şu ilgilenmemi istediğin davalar, babamın hırçınlıklarıyla uğraşmak, meclis toplantısı dinlemek gibi birçok işle uğraştım."
" Kral olduğun vakit, bunlardan daha çok işlerle uğraşacaksın."
" Şikâyetçi değilim. Çalışmak, hoşuma gidiyor." dedi ve gülümsedi.
" Çalışkan bir kocam var." dedim ve kıkırdadım.
" Dikkatini çekerim ki, babanın verdiği ödevleri zar zor yapardım."
" Çünkü aklın sürekli oyundaydı."
" Hayır, aklım seninleydi."
" Oyunlar zevkliydi. Seni zorda olsa, oyunlara katardım. Sen hep benimle ilgilendin."
" Deitra! Benim altın saçlı sevgilim, ay yüzlü kraliçem. Sana olan aşkımı o kadar büyük ki, kelimelerle anlatılamaz." dedi ve tekrardan avucumun içini öptü.
" Biliyorum, senin bana olan aşkın büyük. Benim de zamanla sana olan aşkım büyüyecek."
" Hep aynı kalalım. Hiç değişmeyelim, birbirimize karşı."
" Değişmeyeceğiz. Söz veriyorum. Hadi, uyuyalım yarın bizi uzun bir gün bekliyor." dedim ve birbirimize sarılarak uyuduk.
Kahvaltıyı sevgili eşimle yapmıştım. Dünkü akşam yemeğinin telafisini de yapacaktık. Kyran, akşam yemeğini sürpriz bir yerde yiyecektik. Bende ona göre süslenecektim. Şimdi balkonumuzda bitki çayı içiyorduk.
Kyran " Dün babam hakkında düşündüm. Bir an evvel kral olmam için, onu tahttan indirmeliyim. Doğru değil mi ?"
" Evet. Bunu bende istemem ama Ejdercik ile yarışıyoruz. O bizi mat etmeden biz onu mat etmeliyiz." dedim.
" Haklısın, elbette ama babam bu hareketi benden beklerdi. Onu şaşırtmak için bunu yapmak istemiyorum. Onu şaşırtmak için, onu tahttan indirmek istemiyorum. Zaten beni kral yapacak. Tek varisi benim." dedi ve derin bir nefes aldı.
" Babana o kadar güvenme. Tanith, dün bir şey söyledi. Baban şu sıralar sana güvenmiyor. Ejdercik, onun aklını karıştırmış gibi gözüküyor."
" Farkındayım. Babam bu sıralar bana karşı oldukça huysuz. Yine de tek oğul benim bu yüzden bana bir şey yapamaz."
" Yine de bir şeyler yapmalıyız. Mesela meclisteki o ihtiyarlarla konuşabilirsin. Özel orduları var. O orduları senin için kullanabilirler."
" Kral olduğum zaman o özel ordularını kısıtlayacağım, tatlım. Kaldırmak lazım aslında ama kötü olur. Onu oğlumuz yapar, neyse. Kaldırmak istediğim özel orduları babama karşı kullanamam."
" Meclistekilerle görüşmelisin."
" O zaman babamın gözüne daha çok batarım! Beni öldüremez, tek varisi benim. Benden başka bir prens var mı? Yok! Ablarımdan birisini de varis yapmaz, çünkü kocalarını sevmiyor. Hoş, bende uyuz oluyorum. Annem sırf güçlü olayım diye sattı kızlarını." dedi ve sırıttı.
" Onları yakında görür müyüz ?"
" Sanırım, evet. Benden hoşlanmıyorlar. Adrian'dan sonra hiçbir şekilde sevmeyecekler."
" Benden de hoşlanmıyorlardı! O zaman sıkıntı yok." dedim ve beraber güldük.
" Neyse, benim çalışmam lazım. Bu kadar sohbet yeter." dedi ve bardağını bırakıp, ayağa kalktı.
" Kyran, ben bu akşam yemeği için dışarıdan alışveriş yapacağım. Haberin olsun."
" Davaların yok mu ?"
" Elbette var. Davadan sonrada yapacağım."
" Sarayda çeşit çeşit ürün var, yine de sen bilirsin." dedi ve alnımdan öpüp, gitti.
Meclistekilerle buluşacağımı şimdilik saklayacaktım. Akşam yemeğinde uygun bir dille söyleyecektim. Hislerim bir an evvel harekete geçmemi söylüyordu. Kyran buna hoş bakmazdı ama buna mecburdum. Tanith gelmeden dışarısı için hazırlanmıştım. Uzun koyu mor bir etek giymiştim. Üstümde aynı sadelikte mordu. Minik inci süslemeleri vardı. Saçlarım salıktı. Arkadan minik bir tutam saç tutturmuştum. Mor taşlı bir toka ile yapmıştım. Hizmetkârlarımı beklersem, geç kalırdım. Pelerinimi alırken, kapım tıklandı ve içeri Tanith girdi. Saygıyla eğildi ve gülümsedi.
Tanith " İstediğin gibi bu akşamüstü meclistekilerle buluşacaksınız."
" Ordu komutanına da söyledin mi?" dedim.
" Krallık ordu komutanına mı?"
" Evet."
" Hayır, ama istersen ona da bir mesaj ulaştırırım."
" Çok iyi olur."
" Kyran'a söyledin mi ?"
" Hayır, söylemek istemedim. Henüz kararsız ve kafası karışık."
" O zaman ben ajanlarımızdan birisi General'e gönderiyim. Umarım gelir."
" Gelmek zorunda! Geleceğe yön vereceğimiz bir gün."
" Haklısın. Ben çıkıyorum. Dava yerinde görüşürüz." dedi ve odamdan çıktı.
Beni bekleyen arabama binmiştim. At arabam istediğim gibi sadeydi ve dikkat çekmiyordu. Dava yerine geldiğimizde Tanith beni karşılamıştı. Dava oldukça heyecanlı geçmişti. Karşılıklı suçlamalar vardı. Dava sonuca bağlanmadan bitirilmişti ve haftaya kalmıştı. Dava yerinde ayrılmıştık. Tanith, at arabamı süre kişiye gideceğimiz yer söylemişti sonra benimle yolculuk etmişti. Geldiğimiz yer küçük bir konaktı.
Tanith " Her şeyi ayarladım. Seni merdiveni çıktıktan sonraki ilk sağ odada bekliyorlar. Ben, buradayım." Dedi ve derin bir nefes aldım.
" Bunu Kyran ve kendim yapacağım. Geleceğimize yön vereceğiz." dedim ve içeri girdim.
Tanith'in dediği gibi merdivenleri çıktım ve sağ odanın kapısını açtım. Ben açar açmaz, karşımda istediğim gibi meclis üyeleri vardı. Tabii istediğim gibi General de vardı. Beni görünce hepsi ayağa kalkmışlardı ve saygıyla eğilmişlerdi. Adrian taraftarları, babamda dâhil, sol taraftaydı. Tarafsızlar ve Kyran destekçileri, bir de General, sağ taraftaydı. Ortada benim oturacağım tahtta benzeyen bir koltuk vardı. Onunda önünde minik bir masa vardı. Kağıt, kalem vardı. Kapıyı kapattım ve gülümseyerek yerime geçtim. Ben oturduktan sonra onlara oturmalarını işaret ettim. Hepsi benim geleceğimi beklemiyor gibi bana bakıyorlardı. Anlaşılan Tanith onlara sadece gizli bir toplantı olacağını söylemişti. Anlaşılan bu sessizliği tek bozacak kişi bendim. İlk önce bu bunaltıcı yerde, pelerinimi çıkarmalıydım. Pelerinimi
" Değerli Lordlarım, bugün buraya krallığımızın geleceği için gelmiş bulunmaktayız." dedim sakin bir şekilde.
Babam " Gelecek için mi?" dedi saygılı bir sesle.
" Evet. Geleceğimiz için buradayız. Korkarım ki, artık Kral Crasto'nun devri bitti fakat kralımız bunu anlamıyor. Anlamasını sizin gibi saygın siyasetçiler sağlayabilir."
" Leydi Prenses, Kralımız hakkında neden böyle düşünüyorsunuz ?"
" Çünkü kral yanlış bir karar vermek üzere olduğuna dair bir duyum aldım. Bu yanlış karar, krallığımızı parçalayabilir."
Babamın yanındaki başvekil Yangan beni dikkatle süzdü. Bu yaşlı adam fanatik bir Adrian taraftarıydı hatta kendi torunlarından birisini Adrian ile nişanlamak istemişti ama olamamıştı. Kral, Kyran ile nişanlansın deyince de torunlarının bekâr kalmasının daha iyi olacağını söylemişti.
Efendi Yangan " Yoksa siz mi yanlış bir karar alacak üzere misiniz, leydim ?"
" Hayır, Efendi Yangan. Ben bir ihanet önermiyorum, ihanet önerebileceğim en son şey." dedim saygılı bir ses tonuyla.
Babam " Prensimiz de sizin gibi ihaneti en son mu düşünüyor, Prenses? " dedi alaycı bir şekilde.
General Zyaun " Bu ülkenin veliaht prensine ne dediğini dikkat et, Lord Barys. Prensesimiz ve senin öz kızının ne dediğini duyuyorsun !" dedi öfkeli bir şekilde.
Gözler General Zyaun'un üzerinde toplanmıştı. General, tarafsızdı ama krallığa çok önem veren birisiydi. Ayrıca güçlü bir komutandı. Şu anki kralı pek sevmiyordu çünkü onun kanlı geçmişinin, bu krallığı lanetlediğine inanıyordu. Yaşlı bir adamdı ama birçok genci öldürebilirdi. Zırhı, omuzlarına kadar gelen düzgün gri saçları, keçi sakalı ile tam bir savaşçıydı.
Generalin bakışları bana çevrilmişti ve hafif gülümsemişti.
General " Şunu bilin ki, geleceğimizin kraliçesi, kraliyet ordusu her daim emrinizdedir. Tek bir emrinizle, istediğiniz yapılır."
Efendi Yangan " General, söylediklerinize asıl siz dikkat etmelisiniz. Farkında iseniz, henüz bir saray darbesinden bahsedilmedi."
" Ben her şeyin farkındayım ve ne yapılacaksa, yapılsın hem kraliyet hem de özel ordum prensesimizin emrinde olacak. Cesaretiniz varsa, sizde benim gibi yaparsınız." dedi ve Efendi Yangan'ın gözleri sinirle kısıldı. Yanındakiler ise homudanmıştı.
" Efendi Yangan ve General Zyaun. Öncelikle kaldığımız yerden devam etmeliyiz. Ayrıca General, bu nazik teklifiniz için teşekkür ederim." dedim ve General'e gülümsedim.
General'in yanındaki meclisten Lord Draon söz almak için bana baktı ve bende istediği izni verdim. Lord Draon, Kyran taraftarlarının lideriydi ve o da yaşlı bir adamdı.
Lord Draon " Leydim, en son kralın yanlış bir duyum aldığını söylemiştiniz. Bunu söylersiniz, eminim ki herkes dediğinize biraz daha ılımlı yaklaşabilir."
" Haklısınız. Kral, kocamın kendisine karşı bir ihanet komplosu planladığından şüpheleniyor ve sorgulama yapılmadan, onu öldürebilir." dedim üzüntü içinde.
" Bu korkunç bir şey! Hepimiz biliyoruz ki, Prens Kyran krallığa sadık birisi. Sadakatini her şekilde gösteriyor."
Babam " Kocanızın masum olduğuna inanıyor musunuz ?"
" Kocam masum! Her daim yanındayım ve birbirimizden hiçbir şey saklamıyoruz. Bu yüzden yardımınızı istiyorum. İlk önce kralın tahttan çekilmesini isteyeceksiniz, onu ikna edeceksiniz. Kraliyet tahtının sahipsiz kalmasını istemezsiniz, değil mi ?"
Efendi Yangan " Leydim, elbette kraliyet tahtının sahipsiz kalmasını istemeyiz. İnanıyoruz ki, Prens masum. Çünkü kendi gözlerimle Prens Kyran'ın bu krallık için çok çalıştığını görüyorum. Peki, hiçbir şekilde ikna olmazsa ne yapacaksınız ?"
General " Yapacakları basit değil mi? Buradaki herkesin özel ordusunu ortaya koyacak ve hak eden tahtta çıkacak."
" Yine de General, bu dediğiniz en son seçenek. Dilerim ki, ordulara ihtiyaç kalmadan her şeyi halledebiliriz." dedim.
Lord Draon'un yanındaki, tarafsız olan Lord Axion elini kaldırdı ve herkes ona baktı.
Lord Axion " Eğer prensimiz bu suçlamalar yüzünden hapse atılırsa, taht sahipsiz kalır. Kutsal kraliyet soyu, bu krallıkta devam etmeli ve soyu bozuk birisi çıkmamalı. Buna bir dur demeliyiz. Leydim, bence buradaki herkesin sizi destekleyecekleri bir söz almalısınız. Mesela herkes kâğıda ismini yazsın ve kanını akıtsın. Kan sözü, her şeyden kutsaldır ve sözünde durmayan kişiyi lanetler. Bunu yapalım. Böylece aramızda bir hain çıkmaz. Leydimizin dediği gibi ilk önce kralı ikna edeceğiz eğer ikna olmazsa krallığın iyiliği için saray darbesi ile tahttan indirebiliriz."
Efendi Yangan " Bu ihanettir. Eğer başarısız olursak, hepimizin kellesi gider."
General " Sana sorarım, Yangan. Bu kraldan, kraliyet için nasıl bir iyilik gördün? Kendi ailesini katletti! Bu kana susayan canavar şimdi de krallığın son umudu olan, son oğlunu öldürmenin peşinde! Son oğul da öldüğünde, kim tahtta çıkacak ?"
Lord Draon " General'e katılıyorum. Kral Crasto döneminde hep zulüm görmedik mi? Hep eziyet, hep işkence ve hep aşağılanma görmedik mi? Bu krallığı kıştan kurtarabiliriz, bu krallığa baharı getirebiliriz. Lütfen Efendi Yangan, bu sefer aynı tarafta yer alalım ve krallığımıza baharı getirelim. Özel ordularımızı da vererek, prenses için birlik olalım."
Lord Axion " Baharı getirdikten sonra yine farklı taraflarda yer alabiliriz. Yine de bizi birbirimizden uzaklaşmamızı sağlayacak olan prensesimiz ve prensimiz var."
Babam "Baharı getirmek. Sanırım yakında güneş bu krallığın üstünde doğacak. Farklı bir güneş ama doğacak. " dedi ve bana gülümsedi.
" Baharı getirmekten korkmayın. Şunu unutmayın ki, benim ve Kyran'ın dönemi, bu krallıkta çok farklı olacak. Lütfen, bizimle olun." dedim.
Efendi Yangan " Peki o zaman. Tek bir şartım var."
" Ne ?"
" Başarılı olmak zorundasınız, Leydi Deitra. Başarılı olmazsınız, siz ölürsünüz ama ben ölmem."
" Size söz veriyorum. Başarılı olacağım. Şimdi şu kâğıda herkes unvanıyla beraber adını yazsın ve kanını damlatsın. En sona benim adım yazılacak."
General " Bu hançer ile kanatın. Bu hançeri saklayacağım." dedi ve hançeri bana uzattı.
Herkes tek tek dediklerimi yaptı. En son bana gelince, adımı ve unvanımı yazmıştım. Bu kâğıt bende kalacaktı. Sonra herkese dikkat çekmeden ayrılmalarını, onlarla mutlaka haberleşeceğimi söylemiştim. Kalbim gümbür gümbürdü. En son ben ve General kalmıştık.
General " Büyük bir iş başardınız, Leydim. Krallık sizin gibi bir kraliçeye sahip olacağı için çok şanslı."
" Daha başarmadık." dedim.
" Başlamak, bitirmenin yarısıdır ve siz başladığınız işi bitireceksiniz. Böylece ölmenizi umanlara, yaşadığınızı göstererek güçlü olduğunuzu kanıtlayacaksınız."
" Haklısınız. Şunu unutmayın ki, başarırsam sizlerin sayesinde başaracağım."
" Görüşmek üzere, Leydim." dedi ve odadan çıktı.
Pelerinimi giydim sonra da odadan çıktım. Tanith, beni dışarıda bekliyordu.
Tanith " Ne oldu ?" dedi heyecanla.
" Başardım! Meclistekiler yanıma çektim." dedim gülerek.
" Ejder Lordu ne kadar zor bir kadınla uğraştığını bilmiyor."
" O, hiçbir şey bilmiyor. Neyse, artık saraya dönmeliyiz." dedim ve arabaya bindik.
Saraya vardığımızda, kâğıdı küçük sandığıma sakladım. Ardından hizmetkârlarımdan banyoyu hazırlamalarını istedim. Çiçekler içinde güzelce bedenimi rahatlattım. Ardından sıra Kyran ile özel yemeğimiz için kıyafet seçmeye gelmişti. Gri bir elbise seçmişti. Bana ay ışığını hatırlattığı için, bu elbiseyi seçmiştim. Saçlarımı bukle bukle yaptırmıştım, boynuma inci kolye takmıştım. Saçlarımın arasına da incilerden bir taç yerleşmişti. Hafif bir makyajla güzeldim. Artık hazırdım.
Valor kapıda belirmişti ve beni süzmüştü. Sonra gülümsemişti.
Valor " Seni, Kyran'ın yanına götüremeye geldim."
" Hazırım. Hadi, gidelim." dedim ve odadan çıktık.
Geldiğimiz yer, bizim bahçemizdi. Yerde minik masa kurulmuştu ve çeşit çeşit yemek vardı. Yumaşak minder, yerde saçılan güzelim çiçekler ve diktiğimiz çiçeklerin kokusu burayı masalsı bir yer haline getirmişti. Kyran, beni görünce ayağa kalkmıştı ve koşarak Kyran'a sarıldım. O da, beni döndürmüştü ve öpmüştü. Ardından Kyran, Valor'a git işareti yapmıştı. Sonrada bizde karşılık minderlere oturmuştuk. Güzelce yemeklerimizi yemiştik, şimdi ay ışığında şaraplarımızı içiyorduk.
Kyran " Bugün neler yaptın? Alışveriş güzel geçti mi?"
" Bugün çok güzeldi. Kyran, aslında bugün ben alışveriş yapmadım." dedim masum bir şekilde.
" Ne yaptın, peki ?"
" Meclistekilerle ve General Zyaun, ile gizlice toplantı yaptım." dedim ve yüzü bir anda ciddileşti.
" Benden habersiz, öyle mi ?"
" Söyleseydim karşı çıkardın. Buna mecburdum."
" Mecburdun, konu neydi? Dur, tahmin edebilirim. Babamı tahttan indirmek !"
" Babanı tahttan çekilmesine ikna etmekti. Bana neden kızgınsın?"
" Benden habersiz böyle bir şeye kalkıştığın için. Beni bekleyebilirdin. Beraber bir karar alabilirdik." dedi öfkeyle.
" Sen karar alasıya kadar Ejdercik bizim kafalarımızı kazığa oturtulmuş bir şekilde sergiler."
" Yine de beraber bir karar alırdık."
" Sana hatırlatırım ki, sen benim adıma bir karar vermiştin. Benimde buna hakkım olmalı!"
" Adrian'a ihanet etmeni, benimle evlenmeni sana bir seçenek olarak sundum, hatırlarsan."
" Ya öl ya da benimle evlen. Ne hoş iki seçenek! Bende sana bir seçenek sundum." dedim alaycı bir şekilde.
" O seçeneklere benzemiyor. Ben evlendikten sonra hep ikimiz karar alalım istedim ama sen bencilce şeyler yapmaya başladın."
" Ben mi bencilim? Asla! Bu hayatta bencil olmadım ama sen Kyran, sen bencilsin. Bencilliğin uğruna her şeyi yaparsın." dedim öfkeyle.
" Evet, ben bencilim, kötüyüm, şerefsizin önde gideniyim. Var mı buna itirazım? Yok! Ama sen Deitra, asla kendine kötü şeyleri yakıştırmıyorsun sevgilim. Sen, her zaman herkesin sana iyi şeyler demesini istiyorsun. Kimse sana kötü sıfatlar yakıştırmamalı. Gizliden gizliye bencilsin, aşkım."
" Ben geleceğimizi kurmaya çalışıyorum. Şunu bil ki, asla senin arkanda kalan bir kadın olmayacağım."
" Bunu olmanı asla istemem. Senden tek isteğim ne, biliyor musun? Benden gizli iş çevirme !" dedi öfkeyle. Son cümlesini bağırarak söylemişti.
Ayağa kalkmıştım. Daha fazla bu kavgaya devam edemeyecektim. Kyran da ayağa kalkmış ve kolumu sıkmıştı. Beni, kendisinden ayırmak istemiyordu. Kolunu itmiştim. Arkamı döndüğümde şaşkın yüzüyle Valor ve ciddi bakışlı askerler vardı. Bir tanesini tanımıştım. Adrian'ı tutuklamak için gelenlerden biriydi. Elinde bir mektup tutuyordu. Kyran, onlara öfkeyle bakmıştım.
Kyran " Görmüyor musunuz? Şu an müsait değiliz. Ne cüretle kraliyet çiftini rahatsız edersiniz? Valor, gönder şunları."
Valor " Üzgünüm, Kyran ama durum ciddi." dedi ve elinde zarf tutan asker öne çıktı.
Zarfı açtı ve bize baktı. Bakışları uğursuzdu ve birazdan okuyacakları güzel şeyler değildi.
Asker " Vatan haini Kyran! Yüce Kralımız Crasto'dan aldığım emirle, seni vatana ihanet, krala suikast suçundan tutukluyorum! Ya rızanla gel ya da askerler seni götürsün."
Kyran şaşkındı. Bir zamanlar Adrian'a söylediği sözlerin bir benzeri kendisine gelmişti. Birbirimize baktık. Bana üzgün bir şekilde gülümsedi. İlk önce dudaklarımı sonra alnımı öptü. Ardından askerlerin önüne diz çöktü. Askerler onu tutuklamıştı. Götürülüşünde bakakalmıştım. Gözümden bir damla yaş akmıştı. Valor yanıma gelmişti.
" Geç kaldım, Valor. Geç kaldım !" dedim.
Valor " Her şey bitmiş değil."
" Evet, değil. Adrian'ı kaybetmeye göz yumdum ama Kyran'ı kaybetmeyeceğim. Buna asla izin veremem." dedim ve dengemi kaybederek, bayıldım.
Karanlıkla buluşur aklımdaki son görüntü Kyran idi. Onu kaybetmeyecektim. Buna asla izin vermeyecektim. Adrian ellerimden kaymıştı ama Kyran olmayacaktı. Kyran, hep elimi tutacaktı ve yolumuzdan yürüyecektik.
-----
Sizce Deitra, Kyran'ı kurtarabilir mi ? Kavgada kim haklı ? :)
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top