Geçmişle Hesaplaşma
Bölüm şarkısı ile iyi okumlar ! Finalden önceki son bölüm. :) :)
--
Bu sabah, karnımın ağrısı ile kalkmıştım. Hızla banyoya koşmuştum. Kusmamak için yüzümü yıkamıştım. İyi gelmişti. Bugün mahkeme vardı ve benim katılmam gerekiyordu. Yatağıma geri geldiğimde yastığımda bir tutam sarı saç gördüm. Elime aldığımda, saçın benim olduğumu anladım. Belime kadar gelen saçım, dökülmeye mi başlamıştı? Elimi hemen saçlarıma götürdüm ve bir tutam daha gelmişti. Neler oluyordu? Kâbus muydu bu? Ellerim saçlarıma götürdükçe, daha çok saç dökülüyordu. Çığlık atmıştım ve içeri Tanith ile bir kız girmişti.
Tanith'in gördüğü manzara açıktı. Gözleri yaşlı Deitra ve ellerinde, yatağında tutam tutam sarı saçlar vardı. Tanith hızla yanıma geldi.
Tanith " Majesteleri, neler oluyor?"
" Saçlarım dökülüyor, Tanith. Saçlarım tutam tutam dökülüyor." Dedim ağlayarak.
" Sakin olun, belki de saçınızın kısaltılması lazım." Dedi üzgün bir sesle.
" Tanith, ben ölüyorum. Yavaş yavaş çürüyorum." Dedim hıçkırarak.
Sonra Tanith ile odadan çıktık. Tanith kıza odayı hemen temizlemesini söylemişti. Sakinleştikten sonra içeri gelmiştik. Kraliyet kuaförü çağrılmıştı. Tanith, benim adıma saçlarımın kesilmesini istediğimi söylemişti. Aslında hiç istemiyordum. Sarı saçlarımı çok seviyordum ve şimdi tutam tutam dökülüyorlardı. Belime kadar uzanan saçlarımı, omuzlarıma kadar kesilmişti. Omuzlarıma kadar gelince, dökülmesi yoktu. Yere düşen saçlarıma baktım ve gözlerimi kapattım. Bunun tek bir anlamı vardı. Ölüm yakındı.
Saçlarımın kesiminden sonra mahkemeye uygun bir şekilde giyinmiştim. Bordo renkli elbisemi giymiştim. Tacımı takmıştım. İşte tekrardan imparatoriçe olmuştum. Saçlarının dökülmesine ağlayan, zayıf kadın yoktu. Hem böyle daha güzel görünmüştüm. İmparatoriçe olarak o mahkemede bulunacaktım.
" Hadi, mahkeme alanına geçelim." Dedim ve ekibimle odamdan ayrıldım.
Mahkeme alanı kalabalıktı. Halka açık bir alanda gerçekleşecek. Mahkûmlar samanların üstünde oturtulmuştu. Adrian, en baştaydı. Halk ise, tahta bariyerlerin ardında izliyordu. Kyran tahtımızda oturmuştu. Çocuklarımızda sağ tarafta yaş sıralamasına göre dizilmişti. Büyük bir kibirle alanda, gururla yürümüştüm. Kyran'ın yanına oturmuştum. Yüzünde şaşkın bir ifade vardı. Saçlarımın akıbetini merak ettiğini hissetmiştim. Ona sadece gülümsedim. Kyran ise, kafasını sallamıştı.
Kyran " İmparatoriçemiz de geldi ise, mahkeme başlayabilir. Valor, iddianameyi oku." Dedi ve Valor elindeki metni okumaya başladı.
Valor iddianameyi okumuştu. Kısacası mahkûmlar vatana hainlikle suçlanmıştı ve cezaları en adil bir şekilde olacağını belirtmişti. Adrian bu metni dinlerken sadece gülümsemişti. Sonuçta ikinci kez vatan hainliği ile suçlanmıştı. Halk ise, öfkeyle ellerinde bulunan taşları suçlulara atıyorlardı. Hepsi kaçışmaya çalışırken, Adrian yerinde sabitti. Bir taş omzuna isabet etmişti ama o, umursamamıştı. Askerlere verdiğim emirle taşların atılması engellenmişti. Sıra tanıkların dinlenmesine gelmişti. Tek tek konuşturulmuştu. Kyran annesine karşı belli bir hassasiyet göstermemişti.
Cezayı belirlemek için ara verilmişti. Kyran ile başka bir alana geçmiştik.
Kyran "Saçlarına ne oldu ve neden bu kadar solgunsun?"
" Bir şeyim yok. Saçlarımı kestirmek istedim. Hepsi bundan ibaret." Dedim masum bir sesle.
"Mahkemeden önce mi? Mahkemeden sonra olabilirdi."
" Kyran, mahkeme benim için o kadar önemli değildi."
" Peki, yüzündeki solgunluğa ne demeli?"
" Benim için endişelenme."
" Senin kocanın ve endişelenmeye hakkım var. Benden bir şey saklıyorsun ve ben bunu öğreneceğim."
" Konumuz ben değiliz."
" Haklısın, hayatım. Cezalar önceden kararlaştırdığımız gibi mi?"
" Evet. Efendi Yangan ve yandaşları idam edilecek. Annen sürgün edilecek ve Adrian ömrünün sonuna kadar sarayda esir hayatı yaşayacak."
" O yandaşlardan birisi idam edilmeyecek."
" Babam mı?"
" Evet. Babanı, Adrian'ın yanına hizmet etmesi için gönderiyorum."
" Ben bunu beklemiyordum."
" Baban ölmemeli, Deitra. Aranız bozuk olabilir ama onun ölmesini istemezsin, değil mi?"
" Evet." dedim sessizce.
" O zaman idam edilecekleri sen söyle, ben ise sürgün ve esir hayatı yaşayacakları ilan edeyim."
" Nasıl istersen, öyle olsun." dedi ve gülümsedim.
Geri döndüğümüzde herkeste büyük bir merak vardı.Bir an evvel cezaların açıklanması istiyor gibilerdi. Adrian'a baktığım, yüzünde hiçbir ifade yoktu. Öleceğine o kadar çok inanmış olmalı ki, cezalar umurunda değildi. Onu yine şaşırtacaktım. Her zaman olduğu gibi, beni tahmin edememişti.
Kyran ayağa kalktı ve idam edileceklerin ismini tek tek söyledi. Efendi Yangan, bu sonuç karşısında kahkaha atmıştı. Deliler gibi gülmüştü. Adrian ise kendi adını duymadığı için şaşkındı ve bana bakmıştı. Ona gülümsemiştim. Sıra bana geldi ve ayağa kalktım. Gözler bendeydi.
" Bugün burada, bir tarih yazıldı. Bu mahkeme asla unutulmayacak ve unutulmamalı da. Bugün adaletin ne olduğunu, haklı haksız kim olduğunu gösterdik. Verilen kararın adilliğini vicdanınızla sorgulayın ama asla yargılamayın. Buradaki suçluların bir kısmı hainlik damgası alarak, ölüm cezasına çarptırıldı. İsmi okunmayanların cezasını söylüyorum. Bir zamanların kraliçesi olan Lady Elynor yapmış olduğu rüşvet suçundan dolayı sürgün edilecektir. Prens Adrian ise, tahttı alıkoymuş olabilir ama yanlış kişilerin düşünceleri altında kaldığı için sarayda hapis hayatı yaşayacaktı. Lord Barys ise, Prens'in yanında esir hayatı yaşayacaktır. Suçunu hafifleten durum, Adrian'ı hain Yangan'dan korumasıdır. Böylece cezalar verilmiştir. İdamlar yarın sabaha karşı yapılacaktır." Dedim ve büyük bir alkış koptu.
Bakışlarım Adrian'a çevirdiğimde, yüzünde buruk bir gülümseme vardı. Babamda ise bir şaşkınlık vardı. Bir an dengemi kaybedip, düşecek gibi oldu isem de Kyran beni hemen tutmuştu. Ufak bir bakışmadan sonra ikimizde çevremizdekilere gülümsedik.
Gülümsemeler içinde oradan ayrıldık ve odamıza geldik. Kyran'ın yanına oturmuştum.
Kyran "Adil bir karar oldu."
" Evet." Dedim.
" Adrian çok şaşırmış gibiydi."
" Çünkü bu sefer onu öldüreceğimizi düşündü, aşkım ama beklediği olmadı."
" O da, mutlu bir hayat sürecek. Sarayda olacak ve onu rahat ettireceğim."
" Yaramazlık yapmasına da asla izin vermeyeceksin."
" Evet, Ejder Lordu olmasına asla izin vermeyeceğim."
" Mahkeme de olduğuna göre, kızımızı evlendirebiliriz."
" Katina sana küs, farkında mısın? Sen ise, onu bu evliliğe zorluyorsun."
" Beni anlamasını umuyorum. Benim yerime, sizleri toparlayacak kişi o ama bunun farkında değil. Gücünün farkında olması lazım."
" Bence senin yerini alacak kişi, Irena. Katina, sakin bir hayat sürmek istiyor."
" Katina bir papatya. Masum ve güzel. Irena ise benim gibi bir fırtına çiçeği. Güzel, dikenli ve zehirli." Dedim gülerek.
" Evet, birbirinden zıt karakterli kızlarımız var."
" Evet, saçlarımı beğendin mi?"
" Değişik olmuş. Seni hep uzun saçlı biliyordum biranda böyle kısaltman beni şaşırttı."
" Yakışmış mı?"
" Sen saçlarını kazıt, ben yine güzel olmuş derim. Her halinle güzelsin, bir tanem. Ay yüzlü sevgilim."
" Korkuyordum. Beni güzel bulmayacaksın diye, çok korktum."
" Benim için hep güzelsin." Dedi ve alnımdan öptü.
Ona sarıldım ve gözlerimi yumdum. Gözlerimi açtığımda kendimi yatağımda buldum. Ne olmuştu ve neden başım ağrıyordu? Çevremde endişeli yüzler vardı. Elimi tutan Kyran, Valor, Tanith ve kızlarım ile Darien de buradaydı. Endişeli ve üzgün yüzlerle buradaydılar.
" Ne oldu?" dedim yorgun bir sesle.
Kyran " Bana sarıldın ve bir anda nefesin kesildi, Deitra. Bir anda kollarımda yığıldın. Her şey o kadar ani oldu ki! Hekimler hemen nefesini kontrol altına aldılar ve ilaçlar verdiler."
" İyiyim ben."
Darien " İyi misin? Karşında çocuk yok, anne! Mahkeme de iyi olmadığın çok belliydi."
" İyiyim dedi isem, iyiyimdir."
Irena " Anne, iyi değilsin ve karşındaki insanları kandıramazsın."
" Size hesap verecek değilim. Karşınızda azarlayacağınız bir kadın yok!" dedim sinirle.
Kyran " Çocuklar, siz dışarı çıkın. Anneniz dinlensin." Dedi ve çocuklarım uysalca babalarını dinlediler.
Kyran ise bana baktı. Gözleri üzgündü. Hafif kızgınlıkta vardı. Kaç yıldır evliydik, elbette bir bakışında onun ne dediğinin anlardım. Her şeyi öğrenmişti. Her şeyi.
" Öğrendin, değil mi? Hadi, kız bana. Öfkeni kus. Tanith, sonunda dayanamadın değil mi ?" Dedim gülerek.
Kyran " Söylemedin. Söylemedin!" dedi kızgın bir sesle.
" Söylesem ne değişecekti ki? İçten içe çürüdüğüm gerçeği mi, ölüme her gün bir adım yada binlerce adımla yaklaştığım mı?"
" Çaresi var."
" O şeye çare denilmez, Kyran. Yeterince insanın kanı elimde var ama bu sefer olmayacak. Buna izin vermem."
" Adrian'ı canından çok mu seviyorsun? Yaşamın söz konusu!"
" Onu bir defa öldürdüm ve ikinci defa öldüremem! Hem, benim dışımda birisi öldürmek istese bile ölemeyecek ki. Yaptığım büyü onu koruyor. Onu öldürme hakkına ben sahibim, ben!"
" Delireceğim! Delireceğim! Onun yaşaması için, sevdiğin herkesi terk ediyorsun farkında değil misin?"
" Bensiz de güçlü olacaksınız, Kyran. Benim görevim buraya kadar, aşkım. Ben geleceğimizi şekillendirdim. Kraliçe oldum, anne oldum, cadı oldum. Her şey oldum." Dedim ve gülümsedim.
" Bunu kabul edemem! Ölümüne dayanamam." dedi ve sinirle dışarı çıktı.
Valor peşinden gitmişti. Gözümden bir damla yaş süzüldü ve elimle sildim. Derin bir nefes aldım. Tanith ise üzgün gözüküyordu.
" Keşke her şeyi en son öğrenseydi." Diye fısıldadım.
Tanith " Zayıf nefes aldığını görünce, her şeyi anlattım. Çok kızdı."
" Adrian'ı öldüremeyeceğini biliyor değil mi?"
" Evet. Onu en çok çıldırtan, bu."
" Tanith, benden sonrası için korkuyorum. Kyran bensiz yapabilir mi?"
" Yapacak, yapmak zorunda."
" Şu kaybolduğumuz orman vardı ya, bir gece orada geçirmiştik."
" Evet."
" Orada bana, senden önce öleceğim demişti." Dedim ve gözyaşlarımla Taniith'e gülümsedim.
Tanith " Uyuyun, majesteleri. Yarın yeni bir gün ve güçlü bir şekilde ayakta olmalısınız." Dedi ve ağlamamak için derin bir nefes aldı.
Kyran'ı beklemek istiyordum ama uyuyakaldım. Vücudumu yorgun hissediyordum. Tıpkı ruhum gibiydi. Ruhum yorgundu ve dinleceği zamanı iple çekiyordu. Sabah enerjik bir şekilde uyandım. Dünkü halimden eser yoktu. Gece boyunca Kyran yanıma gelmemişti. Tekrardan imparatoriçeye dönüşmüştüm. Hasta, zayıf kadın yoktu. Güçlü, demir imparatoriçe Deitra vardı.
İdamlar olmuştu. Cesetler kimsesizler mezarlığına gömülecekti. Adalet yerini bulmuştu. Felix'imin kanı yerde kalmamıştı. Yakında kavuşacaktık. O an yakındı. Bunu hissediyordum.
Bugün planlarım netti. Katina'nın yavaştan başlatılan düğün hazırlıklarını hızlandırmaktı. Gelinliğinin dikimi yapılabilirdi. Bugünü düğün hazırlıklarına ayıracaktım. O düğün hızlanmalıydı. İmparatoriçelik odamda düğün için toplanılmıştı. Her şey hazırlanıyordu. Katina ise, ruhsuz bir ifade ile izliyordu. Irena ise, ondan daha heyecanlıydı.
" Her şey güzel olacak, Katina. Azıcık yüzün gülsün, kızım." Dedim.
Katina " Söz konusu düğün olunca, iyileşmişsin anne." Dedi soğuk bir sesle.
" Söz konusu sizin mutluluğunuz ise, ben iyileşiyorum."
" Söz konusu kendi mutluluğun olunca, bence."
"Kızım, bana küs olduğunu düşünüyorsun ama değilsin. Zamanında bunu farkında olacaksın. Hadi, şu kumaşlardan birisini seç." dedim ve hazırlıklar gün boyu devam etti.
Akşam olmuştu. Ayaklarım beni Adrian'ın hapis altında tutulduğu alana getirmişti. Askerler beni görünce, selamlamıştı. Sessizce kapı açılmıştı. İçeride babam ile Adrian sohbet ediyordu. Şömünenin önüne karşılıklı oturmuşlardı. Babam ona bir şeyler öğretiyor gibiydi. Adrian da onu merakla dinliyor ve heyecanla bir şeyler söylüyordu. Bir an gözüme Adrian'ın 9 yaşındaki hali gelmişti. O zamanda böyle olurdu. Ben ise, onları böyle izlerdim. Bazen aralarına katılmak isterdim ama olmazdı. Şu an olduğu gibi, dışarda kalırdım.
Dikkatleri dağılmışlardı ve bana dönmüşlerdi. Kapıyı kapatmıştım. Karşılarında sadece Deitra olarak çıkmak istiyordum. İmparatoriçe olarak değildi. Onlara ne kötülük yaptı isem, imparatoriçeye dönüşürken yapmıştım. Başımdaki tacı çıkardım ve aralarındaki sehpaya koydum. Daha çok şaşkınlardı.
" Yanınızda imparatoriçe olarak durmak istemiyorum." Dedim sessizce.
Babam " Ne olarak duracaksın, peki?"
" 16 yaşındaki Deitra olarak ya da sizin sevdiğiniz, benim ise öldürdüğüm Deitra olarak duracağım."
Adrian " O kızı öldürdüm demen çok garip, oysa dün onu başındaki taca rağmen gördüm. Tacının olup, olmaması hiçbir şeyi fark ettirmiyor."
" O kız öldü!" dedim ve Adrian tacı eline aldı.
Karşımda o tacı düzgünce yerleştirmişti. Ardından bana gülümseyerek bakıyordu. Gözlerinin içi, saf bir neşe ile parlamıştı. Yerine oturdu ve beni süzdü.
Adrian " İşte Deitra, şu an aramızda! Değil mi, hocam ?" dedi ve babam güldü.
Babam " Evet. Ah, kızım. Senin başında her zaman bir tacın vardı. O yüzden çıkarmana gerek yok." Dedi ve buruk bir gülümseme ile bana baktı.
Onlarla aramdaki mesafe kapatılamayacak kadar derindi. Bu mesafeyi kapanmazdı, kapatılması için çok geçti. Olaylar, aramızda bir uçurum yaratmıştı. Yapabilecek tek şey, iki tarafın karşıdan karşıya bakmasıydı. Uzaktan uzağa izlemekti.
Adrian, bana bir sandalye ayarlamıştı. Nazikçe oturdum. Ellerim kucağımdaydı. Onlar ise, bana bakıyordu. Buraya gelme nedenimi merak ediyorlardı ayrıca ufak bir huzursuzluk hâkimdi. İçten içe onlara zarar vereceğimi de düşünüyorlardı.
" Buraya konuşmak için geldim. Herhangi bir zarar vermeye niyetim yok." dedim.
Babam " Anlaşılan herkesin içten içe senden korktuğunu cadı olmadan bile anlıyorsun."
" Böyle olmalarını ben istedim. Beni sevmelerini ama içten içe korkmalarını istedim ve başardım."
" Kendin ile gurur duyuyor musun, Deitra?"
" Evet, Lordum. Hiçbir kimsenin yapamayacağı şeyler yaptım. Kendime verdiğim sözleri tuttum."
Adrian " Bedelini ödedin mi?" dedi soğuk bir sesle.
" Evet, verdiğim her nefes bu bedelin kendisidir. Ayrıca kaybettiğim oğlum da, bir bedel oldu. Kaderin cezası da olabilir."
Babam " Pişmanlığın zerresi gözlerinde yok. Sözlerindeki samimiyet büyü gibi geliyor."
" Ben her daim samimiydim. İçtendim. Duygularımı içtenlikle söyledim."
" Deitra, her şey farklı olabilirdi. Bunu çok düşündüm."
" Bunu siz istediniz. Bana yaptıklarınızı, söylediklerinizi asla unutmadım Lordum. Vurulan her bir tokatı unutmadım. Söylediğiniz, aşağıladığınız her bir cümleyi kelimesi kelimesine unutmadım. Size çok kızgındım. Zamanla bu kırgınlık oldu."
" Seni ret etmeseydim, ne olacaktı?"
" O zaman her şey farklı olabilirdi. Kyran'a kolayca bağlanmazdım. Arkamda senin gibi bir desteğim olduğunu bilirdim. Yine de Kyran başıma gelen kötü bir şey değildi. Fakat dediğim gibi farklı olurdu."
Adrian " O zaman, seninle daha çabuk iletişime geçerdim." Dedi ve güldüm.
" Adrian, açıkçası o zaman işler şu anki halinden karışırdı. Kyran, kıskançlığından beni kapatırdı."
Babam " Eğer Adrian ile evlenmiş olsaydın, şu anki halin gibi olmazdın değil mi?"
" Evet."
" Kızım, içimde biriken bir şey var. Özellikle dün yaptığın hareketten sonra bunu demeye hakkım var. Beni öldürürsün derdim çünkü o sert kadın beni öldürürdü. Sen ise affetin. Beni affet, kızım. Sana dediğim her şey için, yaptığım her şey için beni affet." Dedi ve gözlerim ister istemez doldu.
Dudaklarımı ısırdım ve derin bir nefes aldım. Ellerimi yumruk şeklinde yapmıştım. Kasılmıştım. Gözümün önüne babamın bana tokat atması gelmişti. O sıcaklık yanağıma yeniden gelmişti. Ağlayarak yalvarışlarım ve onun dinlmemesi de gözümün önündeydi. Gencecik, toy bir kıza yaptığı acımasızlığı unutmamıştım. Odunlarla dövülmüştüm ve o halde sarayın yolunu tutmama göz yummuştu. Kalbimi acıtıyordu. Sonra babama sarıldığım anlar, onun bana kitap okuduğu anlar gelmişti. O zamanki kız ile babası mutlulardı. Şimdi biz neydik? O benim babam olabilir miydi? Biz o kutsal bağı kaybeden, aralarında kan bağı olan iki insandık.
Gülümsedim ve yaşlarım süzüldü. Babamın silmesine izin vermeden yanaklarımı sildim. O ise, derin bir nefes aldı. Adrian ise aramızdaki dramı sessizce izliyordu.
Babam " Karşımda şu an imparatoriçe yok. Karşımda bana kırılmış olan, 5 yaşındaki altın saçlı, büyük mavi gözlü kızım var."
" Neden, neden şimdi bunu diyorsun ki? Neden benden af diliyorsun?" dedim fısıldayarak.
" Buna borçluyum. Sana haksızlık ettim ve bunu geç fark ettim. Oysa sen kendi yolunda yürüdün, tıpkı benim sana öğrettiğim gibi."
" Karşımda oldun. Bana düşman oldun."
" Affet kızım. Affet ve yeniden başlayalım. Torunlarımı seveyim, Kyran ile anlaşabilir miyim bilmiyorum. Fakat torunlarım ile anlaşabilirim."
Adrian " Deitra, babandan sonra benimle baş başa konuşabilir misin? Bakalım bugün kaç kişi ile geçmişle hesaplaşma yapacaksın." Dedi ve gözlerimi kapattım.
Af, çok özel ve kutsal bir hediyeydi. En saf duygularla karar verilmesi gerekiyordu. Geçmişle hesaplaşmam lazımdı. Hesaplaşma yapılmalı ve öyle yargılamalanmalıydık. Elbette aradaki bağlar unutulmamalıydı.
---
Bu bölümdeki Deitra nasıldı sizce ? Finalden beklentileriniz, neler ? Nasıl bir son bizi bekliyor ?
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top