Düğün
İyi Bayramlar ! Bölüm Şarkısı : Halsey - Castle :) İyi okumalar ! ^^
Düğün hazırlıklarım güneşin doğuşuyla başlamıştı. Uykusuz bir gece geçirmiştim. Tam uykuya daldığım an, beni hazırlayacak olan hizmetkârlar ve düğün alayımda yer alan asilzade kızları, kardeşlerim gelmişti. Onlara, ürkekçe bakmıştım. Onlar ise, benim yerime neşe saçıyorlardı. Beni hemen yataktan kaldırmışlardı. Sonra gelin alayı başlamıştı. Çiçeklerle dolu bir küvete sokulmuştum. Açıkçası utanıyordum. Tüm gözler bendeydi ve ben kendimi rezil etmekten korkuyordum. Yine de gösterilen ilgi beklediğimden üst seviyeydi.
Tenim çiçekler gibi kokuyordu. Saçlarım ise, özel bir yağla yumuşacıktı. Sıra gelinliğime gelmişti. Gelinliğim gösterişliydi. Bunu Kyran istemişti. Elbisem beyazdı ama altın işlemeleri ile göz kamaştırıcıydı. Benden önceki veliaht prenseslerin gelinliklerin renkleri bunlardı ve bende bu kuralı bozmamıştım. Belime altın kemer takılmıştı. Bu kemer sanki sarmaşıklardı ve beni sarıyordu. Boynuma ise altından bir kolye takılmıştı. Kemerim gibi sarmaşıklardı. Saçlarım tıpkı görüşüm gibi örgülerle karışık topuz yapılmıştı. Başıma ise, veliaht prenses tacım takılmıştı. Yüzüme ise hafif makyaj yapılmıştı. İşte hazırdım. Kyran'ın gelini, prensesi ve eşi olacaktım.
Gelin alayı olarak, yattığım odada bekliyorduk. Asillerin kızları vardı ve hepsi yalakalık peşindeydi. Kız kardeşlerimden Scarlia daha çok neşe saçıyordu. Calissa ise, donuk yüzüyle etrafı inceliyordu. Duygularında bir hayal kırıklığı vardı. Anlaşılan o Adrian ile olmamı istiyordu. Fakat bunun için çok geçti. Kapı açıldı ve içeri Valor geldi. Valor gülümseyerek bize bakıyordu.
Valor " Tatlı leydiler! Gelin alayı, tapınak salonuna gelecek. Damat alayı çoktan yola çıktı, ne bekliyorsunuz ?" dedi ve gülümsedi.
Gelin alayı olarak en önde ben vardım. Yanımda ise, beni korumakla görevli olan Valor vardı. Görevini sonuna kadar iyi yapacağına emindim. Kyran'a derinden bir saygı duyuyordu ve seviyordu. Peki Kyran'ın üstünde bir etkisi var mıydı? Bunu bilemiyordum.
Tapınak salonuna gelmiştik. Her yer, aydınlıktı. Mermerden yapılan salon, ışıl ışıl parlıyordu. Güzelce süslenmişti. Konuklar basamaklarda dikiliyordu. Hepsinde muhteşem bir gülümseme vardı. Gerçek bir gülümseme miydi, yoksa sahte miydi bilemiyordum. Karşımda ise, Kyran'ı gördüm. Tıpkı görüşümdeki gibi sade ama ihtişamlıydı. Benim gibi beyaz ve altın rengine bulanmıştı. Beyaz pantolon, beyaz gömleği, beyaz ve altından işlemeleri olan yeleği ile muhteşemdi! Tıpkı bir kral gibiydi. Onun da gözleri bendeydi ve gülümsemişti. Beni beğendiğini hissetmiştim.
Karşılıklı diz çöktük. Önümüzde minik masalar vardı. Bu masaların üstünlerinde bir tane çaydanlık ile bardak vardı. Bu çaydanlıkta evlilik çayı bulunuyordu. Bu çayı içtiğimiz an, birbirimize bağlanmış oluyorduk. Hiçbir güç, bizi ayıramayacaktı. Sadece ölüm ayırabilirdi. Ölümünde ne zaman geleceği, belli değildi.
Başrahip geldi. Yaşlı bir adamdı ve gülümseyerek etrafına bakıyordu. Sonra evlilik ile ilgili sözler mırıldanmaya başladı. Bu bir tür büyüydü. Bunu hissediyordum. İçimden bir şeylerin, Kyran'a bağlandığını hissediyordum ayrınca Kyran'dan bir şeylerde bana geliyordu. Eksik olan bir yanımın dolması gibiydi. Kyran'ın parçaları, bana uyuyacak mıydı? Bu konuda şüphelerim vardı. Adrian olsa, uyardı. O, benim parçamdı ve sonsuzluğa karışmıştı. Ben ise, arkasında kalmış ve yolunu tekrardan çizmeye çalışan bir kızdım.
Başrahip durdu ve elleri bizi gösterdi. İkimizde çaydanlıklardan fincanlara çayı doldurduk sonra bardakları birbirimize verdik. İçmeden önce söylememiz gereken bir cümle vardı.
Kyran " Sen benimsin, bende seninim. Hiçbir güç, ölüm dışında, bunu bozamayacak ve bozmaya kalkanları yok edeceğim !" dedi ve uzattığım çayı içti.
" Sen benimsin, bende seninim. Beraberliğimizi aşk ile dokuyacağım ve seni asla yalnız bırakmayacağım !" dedim ve çayı içtim.
Tadı çok güzeldi. Tatlıydı ve içimi ferahlatmıştı. Keşke günlük içebileceğimiz bir çay olsaydı, bunu içerek daha rahat bir kız olurdum. Sol elimi kaldırdım ve yeni oluşan evlilik yüzüğüme baktım. Yüzükler, çay içildiği vakit sihirle parmağımızda oluşuyordu. Gelin ve damat, birbirine düğünden önce seçtikleri yüzü göstermiyordu. Kyran'ın benim için seçtiği yüzük güzeldi. İnci tanesi etrafına, minik pırlantalar süslüyordu. Kyran da, benim onun için seçtiği yüzüğe bakıyordu. Gümüş işlemeleri olan, siyah taşının içinde ufak bir kızıllık olan bir yüzüktü.
İkimizde ayağa kalktık ve alkışlar eşliğinde karşı karşıya geldik. Kyran, alnımdan öptü. Sonra ise onun koluna girdim. Şimdi halkı selamlamak için yürüyorduk. Arkamızda ise gelin ve damat alayı vardı. Konuklar ise, balo salonuna gideceklerdi. Sonunda olmuştu, Kyran istediğini almıştı ve benimle evlenmişti. Bende sözde herkesi güvene almıştım. Yeni yolumu çizmemde ilk adımı atmıştım. Kyran ile yeni bir geleceğe başlayacaktım. Adrian'ı ise, gerilerde bırakacaktım. Bunun için yas tutmayı bırakmıştım. Avuçlarımdan Adrian kayıp gitmişti.
Kyran " Hep bu anı bekledim, biliyor musun ?" dedi gülümseyerek.
" Bende bekledim ama beklediğim kişi sen değildin." dedim sessizce.
" Beklediğin kişiden daha iyisi ile evlendin, hayatım."
" Bu yaptıklarıma değecek biri misin, merak ediyorum."
" Bana âşık olacağın zaman bunu göreceksin. Bana âşık olacaksın ve bu yakın bir zamanda olacak."
" Hayır, bu olmayacak. Ben sana âşık olamam, olmayacağım da. "
" Büyük konuşmamalısın." dedi ve balkona geldik.
Derin bir nefes aldım ve balkona çıktık. Evet, şu an o görüşümdeki gibi üzgündüm. Yanımda Adrian yoktu. Onunla evlenmeyecektim. Hatta gecenin ilerleyen saatlerinde onun kollarında olmayacaktım. Bu beni üzüyordu ama artık geçti. Gülümsedim ve sahte gülücüklerimi etrafa saçtım. Kyran ise, benden daha gerçekçiydi. Elimi tutuyordu. Bizi ilgi ile izleyen kalabalık alkışlıyordu. Bakışlarım ise, görüşümdeki bedeninde bulunduğum kişiyi arıyordu. Fakat göremiyordum. Yine de bir kişi gözüme çarpmıştı. Dilenci gibi giyinmişti. Yüzünü giyniş olduğu çuval şeklindeki başlığı sayesinde kapatmıştı. Ama nedense ondan gelen bir öfke dalgası hissediyor gibiydim. Yine de emin olamıyordum. Eğer gerçekten öfkeli ise neden öfkeliydi? Acaba Adrian'ı destekleyen birisi miydi?
" Kyran, hadi salona geçelim. Buradaki kişilerden birisi bizden yoğun bir nefreti var." Dedim sessizce.
Kyran " Tamam." dedi ve beraber balkondan ayrıldık.
Salona gelmiştik. Tüm konuklar neşeliydi. Bizi görünce, dikkatle baktılar. Bizde dans için ortaya geldik ve dansımız başladı. Melodi yumuşaktı. Kyran'ın adımlarına kolayca uyum sağlamıştım. Bizden sonra birkaç çiftte dans için gelmişti.
Kyran " Dansta ne kadar uyumluyuz! " dedi neşeyle.
" Haklısın, adımların seninkisiyle çok uyumlu. Adrian ile bu kadar uyumlu bir şekilde dans edememiştim." dedim gülerek.
" Belki de hayatımızın birbiriyle uyumunu gösteren bir işarettir."
" Dalga geçiyorsun !"
" Ciddiyim. Bende hayatımın en uyumlu dansını yapıyorum."
" Bugün burada senden daha mutlusu var mıdır ?"
" Cevabını bildiğin soruları sordukça aptal durumuna düşüyorsun, sevgilim. "
" Seni asla değiştiremem."
" Beni değiştirmeyeceksin, beni olduğum gibi kabul edeceksin."
" Acaba Adrian, bana kızıyor mudur ?"
" Son zamanlarında sana kızıyordu, hatırlarsan. Bence hala kızıyordur."
" Umurunda değil mi ?"
" Artık umurumda değil. Adrian toprağın dibine girdi ve ben hala yaşıyorum. Önüme bakmam lazım, doğru değil mi ?"
" Benciliğin yüzünden Adrian'ı kurban ettin."
" Adrian'ı sürgüne gönderen, ben değilim. Biz, ikimiz, onu sürgüne gönderdik ama ölümünde parmağım yok. Rakibim olsa da, o benim kardeşim. Ölümünde parmağım olmasını asla istemem."
" İkimiz mi sürgüne gönderdik ?"
" Evet, ikimiz onu sürgüne gönderdik. Benim mükemmel planım, senin de mahkemede müthiş konuşman onu sürgüne gönderilmesini sağlamlaştırdı."
" Beni sen ikna ettin !"
" Seni ikna ettim yine de ikimizin onu sürgüne gönderdiğimiz gerçeğini değiştirmiyor."
" İşlediğin günaha bir ortak arıyorsun. Çünkü bu yükü, tek başına kaldıramıyorsun !"
" Asıl sen işlediğimiz günahın tüm bedelini bana atıyorsun."
" Seninle tartışmayacağım. Artık oturalım."
" Sen nasıl istersen, tatlım." dedi ve dans ekibinden ayrıldık.
Bize ayrılan yere oturduğumuzda, asiller yalakalık için sıraya girdi. Adrian'ı destekleyenler bile bu denli yalakalık yapmaları, beni şaşırtıyordu. Ne çabuk destekledikleri prensi unutmuşlardı? Ben ise, elimden geldiğince uyum sağlamaya çalışıyordum fakat beceremiyor hissine kapılıyordum. Kyran ise, benden daha iyi bir oyuncuydu. İçim bulanıyordu. Dışarı çıkarsam, rahatlardım.
" Kyran, ben bir dışarı çıkacağım. İçim bunaldı." dedim.
Kyran " Gidebilirsin. Çabuk dön ama gelin ortadan kayboldu, demesinler." dedi gülerek.
Ayağa kalktım ve bahçeye doğru açılan kapıdan dışarı çıktım. Biraz yürüdüm ve bankta oturdum. Ayın ışığında rahatlamıştım. Gecenin sessizliği, azda olsa beni rahatlatmıştı. Ay ışığı, yüzüme hissettikçe temizlendiğimi hissediyordum.
Birden bir çatırtı duydum. Bir ayak sesiydi bu! Hemen ayağa kalktım ve çevreme baktım. Kesinlikle karanlıkta biri vardı. Duygularının hissedemiyordum. Yine de birisi vardı ve beni izliyordu. Düğüne dönüp, birisine desem kaçabilirdi ve bu beni kötü bir duruma sokardı. En iyisi tek başıma yüzleşmemdi belki o zaman niyetini öğrenebilirdim. Sesin geldiği yerde, metal bir parlaklık görür gibi olmuştum.
" Kimsin ?" dedim.
Karşımdaki " Ölümün !" dedi kısık bir sesle sonra 3 ok fırlattı.
Bedenim bir an, sarmalanmıştı. Güçlü kollar arasında güvende olmuştum. Vücudum titriyordu ve kafamı kaldırdım. Karşımda Kyran vardı. O ise, alnımdan öptü.
Kyran " Sakin ol, geçti. Güvendesin ! Valor, hemen bu bahçeyi tarayın ve benim tatlı gelinime ok atan şerefsizi bulun !" dedi ve Valor oklardan bir tanesini aldı.
Kokladı ve kendinden uzaklaştırdı. Kaşlarını çatmıştı.
Valor " Zehirli bir odundan yapılmış, kokusundan çok belli. Hemen bahçeyi taratıyorum." dedi ve kayboldu.
Kyran " Hadi, bizde salona geçelim." dedi ve yürümeye başladık.
" Hayatımı kurtardın." dedim sessizce.
" Çok fazla dışarda kaldığını düşündüm ve Valor ile bahçeye çıktık. O sırada gerilen bir yay sesi duydum ve hızla öne atıldım. Şansın varmış ki, seni o okların hedefinden kurtarabildim." dedi ve gülümsedi.
" Aslında bende çok durmayacaktım ama bir çıtırtı duydum. Sonra o kişiyi öğrenmek istedim. Ona kimsin dedim, o da kısık bir sesle ölümün dedi."
" Pislik! Valor onu bulunca, ölüm kimmiş ona göstereceğim. Ona önce güzelce işkence edeceğim, sonra yavaş yavaş ölüme göndereceğim." dedi sinirle.
" Keşke sizi çağırsaydım."
" Bir daha aptalca cesaret gösterilerine girme, Deitra." dedi ve yerimize oturduk.
" Haklısın." dedim ve önümdeki şaraptan içtim.
" Senin gibi birisini neden öldürmek istesinler, anlayamıyorum. İlginç ! Ben olsam, anlarım ama sen ilginç bir seçimsin."
" Kyran, beni Adrian ile birlikte görmek isteyen insanlar var. Bu yüzden olabilir. Bana kızmışlardır ve ölmemi istemişlerdir."
" Senin gibi bir masumu öldürmemeliler."
" Ben artık masum değilim." dedim ve kral ile kraliçe yanımıza gelmişti.
İkimizde ayağa kalktık. Sonuçta onlar bizim büyüklerimizdi.
Kral " Deitra, sanırım birisi sana saldırdı. Kraliyet muhafızlarını, saraya yaydım. O kişi her kimse bulunacak. Kimse, kraliyet ailesinden birine zarar vermeye kalkamaz."
Kraliçe " Beni en çok düşündüren, neden böyle bir eylem oldu? Deitra'yı herkes seviyor, sanıyordum. Düşmanların var, Deitra." dedi gülümseyerek.
" Düşmanlarım olabilir. Sevenlerime başka davranırım, düşmanlarıma başka davranırım." dedim.
" Umarım sarayda kendine iyi bir yer edinebilirsin. Sonuçta arkanda kimsen yok. Baban seni terk etti."
Kyran " Babasına ihtiyacı yok, anne. Dağ gibi ben varım ve onu her zaman destekleyeceğim. Böylece sarayda, senin ilk yıllarına göre daha çabuk bir yeri olacak." dedi ve belime sarıldı.
Kraliçenin yüzü asılır gibi olmuştu. Kral ise gülümsemişti. Kyran'ın sözleri, hoşuna gitmişti. Bende gülümsemiştim.
Kyran " Siz eğlenceye devam edebilirsiniz ama bizim çok önemli bir meselemiz var. Hem artık eğlenceden ayrılabiliriz, değil mi baba? Deitra'm ile odamızda olmak istiyorum." dedi ve sırıttı.
Kral " İstediğiniz yere çekilebilirsiniz." dedi gülerek ve yanaklarım kızardı.
Sonra Kyran ile onun deyimiyle odamıza çıkmıştık. Açıkçası, Kyran ile tensel birleşmeyi hiç düşünmemiştim. Hep bu düşünceyi kafamdan kovmuştum şimdi ise o beklenen an gelmişti. Kalbim gümbür gümbürdü. Odamız, Kyran odasıydı. Değişen şey dolaptı ve makyaj masası eklenmişti. Yine de her şey mükemmeldi. Tıpkı Kyran gibiydi.
Kyran, kapıyı kilitlemişti. Sonra yanıma gelmişti. Yavaşça altın kemerimi, takılarımı çıkarmıştı. Büyük bir sabırla yapıyordu. Benim sadece durmamı istemişti. Ardından elbisemi çıkarmıştı. Sonunda karşısında beyaz iç elbisem ile kalmıştım. Sarı saçlarım dalga dalga omuzlarımdan aşağı iniyordu. Ben ise karşısında titriyor gibiydim. Kyran gülümsedi ve dudaklarıma yöneldi. Öpüşü, şehvetliydi ve arzusunu hissetmemi sağlıyordu. Bende aynı karşılığı vermeye çalışıyordum ama olmuyordu. Onun yanında, ben çok kırılgandım. Kristal nadir bir çiçeği nasıl kırmadan dokunabilirdi ki?
Dudakları boynuma yöneldi ve beni kendisine çekti. Sonra dudakları tenimden ayrıldı ve bir eli ile çenemi kaldırdı. Gülümsüyordu.
Kyran " Deitra, ben seninle sevişmeyeceğim."
" Ne ?" dedim şok olmuş bir şekilde.
" Sakın yanlış anlama, bugün olmayacak. Ne zaman olacağını ancak sen biliyorsun."
" Neden ?"
" Çünkü ben senin bedeninle değil, ruhunla sevişmek istiyorum. Duygularımızın dans etmesini istiyorum. Tek bir kişinin hoşuna gidecek bir eylem olmamalı ikimizin arasındaki tensel uyum. "
" Beni şaşırttın."
" Elbette bunu beklemiyordun. Sana göre, seninle zorla beraber olacaktım ve bu sadece benim hoşuma gidecekti. Üzgünüm, Deitra ben o kadar hayvani dürtülerle yaşamıyorum. Kimse aramızdakini duymayacak merak etme."
" Teşekkür ederim. Beni, zorlamadığın için."
" Dedim ya, zamanı gelince olacak. Tek dileğim beni çok beklememen. Bu kadar güzel bir varlığın yanında olmak, zor bir şey. Yalnız her gece yan yana yatacağız. O kadar taviz veremeyeceğim."
" Peki !" dedim ve yatağın içine girdim.
Yatağımız yumuşacıktı. Kyran ise, altına pijama altı giymişti. Üst kısmı çıplaktı ve kasları belli oluyordu. Kafamı çevirdim. Yanaklarım çoktan kızarmıştı. Kyran ise gülerek yanım yatmıştı ve beni kolları ile sarmıştı. Kendimi kapana kısılmış hissediyordum.
Kyran " Anlaşılan beni fazla bekletmeyeceksin, sarı kafa !"
" Nereden çıkardın ?" dedim heyecanla.
" Bana bakan bakışlarından, elbette. İtiraf et, Adrian'dan daha kaslıyım ve mükemmel bir vücudum var. Bu seni heyecanlanmana sebep oluyor ! " dedi gülerek.
" Egonu aşmanı dilerdim."
" Sus bakalım. Yoksa bana sözümü bozdurtacaksın."
" Uyu, Kyran !" dedim ve gözlerimi kapattım.
" Uyuyacağım, sevgilim. Bu gece hayatımın en güzel uykusu olacak." dedi ve alnımdan öptü.
Kâbus gibi geçen onca günden sonra ilk defa güzel bir uykuya dalmıştım. Ne kadar rüyamda kırgın bakışlı Adrian olsa da, bu sefer azda olsa uykumda huzur vardı.
--
Sizce Deitra&Kyran uyumu nasıl olacak ? Okçu kimdi ? :) Yorumlarınızı merakla bekliyorum ^^
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top