Bir An

Bölüm Şarkısı : Badem - Bir An (JoyTürk Akustik)

Multide Kyran. İyi okumalar :)


Günüm normaldi. Dündeki yorgunluğu çabuk atmıştım. Nedense dünden beri Kyran'ı göremiyordum. Umurumda değildi elbette ama yine de meraklanmıştım. Kim bilir neler karıştırıyordu. Kraliçe beni yanına çağırmıştı. Onun için hazırlanmıştım. Kyran'ın emriyle Tanith başyardımcım olmuştu. Beyaz elbisesiyle, masum yüzü ile yanı başımdaydı. Ona güvenebilir miydim, bilemiyordum. Sonuçta Kyran'ın adamıydı. Yine de bana yardım etme isteği ile doluydu. Tuhaf, neden böyleydi ki?

Tanith yardımıyla lacivert bir elbise seçmiştim. Sadeydi. Kol kısmı, şeffaftı. Belime gümüş bir kemer takmıştık. Sarı saçlarımı salmıştım. Başıma minik tacım yerleşmişti. Boynuma da, gümüş kolye takmıştım. İşte hazırdım.

Arkamdaki nedime ordusu ve Tanith ile beraber odamdan ayrıldım. Açıkçası kraliçenin beni nasıl karşılayacağını bilmiyordum. Bana kızgın olduğunu biliyordum. Hatta benden nefret ediyor olmalıydı. Sonuçta oğullarından birinin felaketine sebep olmuştum. Diğer oğlu ile evlenerek, ne kadar hırslı birisi olduğumu göstermiştim onun gözünde. Gerçekleri anlatsam, bana inanır mıydı bilemiyordum. İnanmazdı büyük ihtimal.

Kraliçenin odasına gelmiştim. Geldiğim söylendi ve tüm bakışlar bana çevrildi. Kraliçe de bakıyordu. Mavi gözleri ise, beni baştan aşağı inceliyordu. Ona gülümsedim ve reveransımı yaptım. Kraliçe koyu saçlarını örgüyle karışık topuz yaptırmıştı. Başında görkemli tacı, bordo rengi elbisesi ile asaletin anlamı gibiydi. Eli bana gösterdiği yere oturmuştum. Yanındaki kadınlar sessizce konuşuyordu, bir yandan bakışlar bendeydi. Bu bakışlar beni boğuyordu. Neden beni böyle bir ortama sokmuştu bu kadın? Kraliçe olursam kesinlikle bu kadar kalabalık bir çevre ile oturmazdım. Hoş, ben nasıl bir kraliçe olacaktım?

Kraliçe " Evet, Deitra. Nasılsın bakalım? Dün rahatsızlandığını duydum ve çok üzüldüm." Dedi ama sesinde sıcaklık yoktu.

" Ufak bir rahatsızlıktı, efendim. Şimdi gayet iyiyim." dedim gülümseyerek.

" Kyran senin için çok endişelenmiş. Oğlumu ilk defa bir şey için bu kadar endişelendiğini gördüm."

" Kyran, beni düşündüğünüzden daha çok seviyor. Onun için bir şey değilim. Elbette benim için endişelenecek."

" Sende onun için endişelenir misin ?"

" Elbette, ben onun eşiyim. Kalbimle, ruhumla ona bağlığım."

" Umarım bu bağlılık bir ömür sürer. Yalan olmamasını umuyorum."

" Yalan değil. Benim attığım her adım, söylediğim her söz doğrudur."

" Her sözün doğru mu? Adrian'a da hep doğruları mı söyledin? " dedi alaycı bir şekilde.

" Evet, doğru. En azından şöyle düşünün, Kyran bana inanıyor. Bu bana yeter. Kendimi kanıtlama, ispatlama peşinde değilim."

" Kraliçelik dönemini merak ediyorum. Bizi çok değişik bir kraliçe bekliyor değil mi, hanımlar ?" dedi ve çevresindekiler ellerini ağızlarına kapatıp güldü.

" Şunu bilin ki, ben kraliçe olduğum da kendi kurallarımı kendim koyacağım. Siz ve sizden önceler gibi benim oluşturmadığım, beni kendimden uzaklaştıracak kurallara koyun gibi uymayacağım."

" Sen, bana koyun mu demek istiyorsun? Bana hakaret ettiğinin farkında değil misin? " dedi sinirle ve tatlı bir şekilde gülümsedim.

" Ben size hakaret etmiyorum, sadece ufak bir benzetme yaptım. Size hakaret etseydim, direk yüzünüze söylerdim. İzniniz ile gidiyorum." dedim ve ayağa kalktım.

Kraliçe öfkeyle elini kaldırdı ve kapıyı gösterdi. Ona gülümsedim ve yanından ayrıldım. Başım dikti. Söylediğim hiçbir laftan pişman değildim. Kendisi kaşınmıştı. Üstelik ben geleceğin kraliçesiydim. Beni ezmeye kalkışırsa, kraliçe olduğum vakit bedelini ödetebilirdim. Kimse bundan sonra canımı acıtamayacaktı. Buna asla izin vermeyecektim. Yanımdaki Tanith gülümsüyordu.

" Neden gülümsüyorsun ?" dedim merakla.

Tanith " Çünkü ekselansları, kraliçeye hak ettiği cevabı verdiniz. Sizin hakkında pek iyi şeyler düşünmüyor."

" Bunu düşünce okumadan bende anlayabiliyorum."

" Kraliçe senin en ufak bir hatanı bekliyor ve önünü tıkamanın bir yolunu arıyor. Bu da en basiti bir çocuk doğurmak olacağını düşünüyor. Bunu anladın mı ?"

" Ne ?" dedim şaşkınlıkla.

" Kraliçe, sana Adrian yüzünden kızıyor. Kyran'dan daha çok, sana kızıyor. Senin kraliçe olmak için Adrian'ı harcadığını düşünüyor. Hatta oğlunu öldürenin sen olduğuna inanıyor."

" Deli saçmalıkları bunlar."

" Bence de, deli saçmalıkları. Kesinlikle sen bu krallığın göreceği en farklı kraliçesi olacaksın. Kraliçe yolunu tıkayamayacak."

" Bununla ilgili görüş mü gördün ?"

" Hissediyorum, diyelim. Kraliçelikten imparatoriçeliğe! Kulağa hoş gelmiyor mu?"

" Kulağa delice geliyor. Kyran diğer krallar gibi yerinde oturur." dedim ve omuz silktim.

" Kyran da, senin gibi farklı bir kral olacak."

" Hissediyorsun, değil mi? Kraldan imparatorluğa! " dedim gülerek.

" Evet, hissediyorum. Sen şu an buna inanmıyorsun ama olacak. Kyran'ın elinden tutacaksın ve onu kral yapacaksın."

" Evet, yarın olacak bunlar değil mi ?" dedim alaycı bir şekilde.

" Dediklerim çıkacak, leydim." Dedi ve odama gelmiştik.

Kyran yoktu. Buraya uğramış gibi değildi. Acaba neredeydi? Bütün gece yanımda değildi ve merak etmiştim. Acaba onu bulsa mıydım yoksa umursamaz davranmak daha mı iyiydi? Dudaklarımı ısırdım.

Tanith " Bence onu içgüdülerinle bulabilirsin." dedi ve irkildim.

" Düşüncelerimi mi okuyorsun ?" dedim.

" Merak etme, zamanla kendi düşüncelerini ve duygularını kalkan yapmanı öğreteceğim. Azıcık belli oluyor."

" Bugün çalışacak mıyız ?"

" Efendi Kyran'a bağlı."

" İstersem çalışırız. Sonuçta bana da bağlısın değil mi?"

" Nasıl istersen. Hadi, Kyran'ı bul."

" Nasıl ?"

" Gözlerini kapat ve Kyran'a odaklan. Onun duyguları, enerjisi mutlaka sana karışmıştır. O enerjiye odaklan. O seni çekecektir."

" Peki !" dedim ve gözlerimi kapattım.

Kyran'a odaklanmak, sandığımdan daha kolay olmuştu. Gece gibi siyah bir enerji beni çalışma odasına çekiyordu. Bu siyah enerjide lacivert rengi ile karışıyordu. Gözlerimi açtım ve gülümsedim.

Tanith " Bulabildin mi ?"

" Evet !" dedim neşeyle ve odadan koşar adımlarla ayrıldım.

Çalışma odasına gelmiştim. Kapıda sadece Valor vardı. Benim geldiğimi görünce, gülümsemişti.

Valor " Kyran için mi geldiniz, prenses ?"

" Aslında merak ettiğim için geldim. Gece yanıma gelmedi." dedim umursamazca.

" Kyran çalışıyor, şimdi gidebilirsiniz."

" Hey, onu görmek istiyorum !"

" Merak mı ediyorsunuz, yoksa görmek mi istiyorsunuz ?"

" Aç şu kapıyı! Kyran tüm adamları kendisi gibi gıcık mı oluyor acaba ?"

" Birazcık şakalaşmak istedim, prenses. " dedi ve kapıyı açtı.

İçeri girmiştim. Oda, büyüktü. Duvarlar kitaplarla doluydu. Sadece bir duvarda kılıçlar, oklar, hançerler vardı. Büyük bir koltuk, pencerenin önündeydi. Kyran'ın masası da, büyüktü. Kyran ise oturmuş, bir şeyler okuyordu. Omuzlarına kadar uzattığı koyu dalgalı saçları, donuk ama yakışıklı yüzü beni fark etmiyordu. Aslında onu rahatsız etmemeliydim. Arkamı döndüm.

Kyran " Gitmeni istemiyorum, Deitra. Burada, yanımda kal." dedi ve dondum.

Hareket etmem gerekirdi ya da ağzımdan bir söz çıkmalıydı. Bunu yapamıyordum. Sonra aniden Kyran bana sarıldı. Kocaman bedeni, benim minicik bedenimi sarmıştı. Boynumu nazikçe öpmüştü.

Kyran " Beni özledin, değil mi ?"

" Sadece merak ettim. Onun için yanına geldim." dedim umursamazca.

" Beni yavaş yavaş önemsemeye başladın, farkında mısın ?"

" Yaşamım boyunca önemseyeceğim en son kişi sen olursun. Gece boyunca yanımda değildin, sabahta yoktun. "

" Benim güzel karım, beni merak edermiş. Ah, ben bunu hayal edemezdim." dedi gülerek ve dirseğimi karnına geçirdim.

Kyran ise, gülerek beni bırakmıştı. Yüzünü görmek için önüme gördüm. Gülüyordu.

" Beni kızdırmak senin eğlence mi oldu ?" dedim sinirle.

Kyran " Evet, yeni hobilerim arasında. Hatta ilk sırada biliyor musun? "

" Seni merak edende kabahat aslında! Keşke yanına gelmeseydim. Çalışma odanda gayet uslusun."

" Beni bu odadan bir kişi çıkartabilirdi ve o da yanımda şu an."

"Evet, Adrian'ın yüzüğünü bulabildiniz mi ?"

" Açıkçası Valor o yüzüğü bulamadı. Yandığı yerde, bir yüzük bulundu. Yanmış gibi. Tabii o yüzük mü emin değilim."

" Belki de gördüğüm herhangi bir şeydi."

" Adrian öldü. Ölmüş olmalı. Yaşasaydı, şimdiye kadar çoktan ortaya çıkar ve ikimizin de boğazını yarardı."

" Belki de sabrederdi ve yavaş yavaş intikam alırdı."

" Böyle yapacağını düşünmüyorum. Neyse, hadi gel başka şeylerle uğraşalım."

" Neyle ?"

" Bize özel bir bahçe yapacağız, sevgilim."

" Ciddi misin ?"

" Fazlasıyla ! Gece manzarası çok iyi olan bir yer seçtim."

" Neden gece manzarası ?"

" Gündüzleri meşgul oluruz ama geceleri baş başayız. Canımız istediğinde oraya gideceğiz. Hadi, işe koyulalım."

" Bu kıyafetlerle mi ?"

" Onun için odamıza gideceğiz." dedi ve elimi tutup, beni peşinden sürükledi.

Odamıza geldiğimizde şaşkındım. Kyran çabucak giyeceğim giysileri çıkarmıştı. Basit bir etek, basit bluzdu. Onlar hemen giymiştim. Saçlarımı ise topuz yapmıştım. Kyran da giyinmişti. Basitti o da. Bir prens olduğu hiç belli değildi. Kıkırdamıştım.

Kyran " Neden kıkırdadın ?"

" Hiç prens gibi durmuyorsun. Bu yüzden gülesim geliyor." dedim.

" Kendine baktın mı hiç ? Sende hiçbir prensese benzemiyorsun."

" Ben bir prenses olarak doğmadım ki !"

" Doğru, sen bir kraliçe olarak doğdun." dedi ve güldü.

Beraber odamızdan çıkmıştık. Valor, Tanith ve birkaç asker de bizimle geliyordu. Gittiğimiz yer saray bahçelerinden birazcık uzakta bir yerdi. Ufak bir tepecikti. Her şey hazır bizi bekliyordu. Toprakla uğraşmak iyi gelebilirdi. Yaşadığım yerden uzaklaşır ve toprağın o kendisine has kokusuna teslim olurdum.

Kyran " Evet, Deitra. Başlayalım. Dikilmesi gereken çiçekler, minik ağaçlar var."

" Çok eğlenceli olacak !" dedim ve işe başladık.

Gerçekten de eğlenceliydi. Çeşitli çiçekler ekmiştik. Onları sulamıştık. Ne ben Deitra'ydım, ne de o Kyran'dı. Ne olduğumuzu unutarak güle oynaya yapmıştık. Tanith ve Valor ise, bizi gülümseyerek izlemişti. Kendimi oldukça rahat hissediyordum. Sanki başımdan kötü olaylar geçmemişti. Sanki çocukluk aşkımı kaybetmemiştim. Sanki babam beni ret etmemişti. Babamdan gelecek ve benim toprağa bulaşmış halimi görünce, kızamadan gülümseyecekti. Adrian ne yapardı? Neden onu bu sahneye getiremiyordum ki? Bu tuhaftı çok tuhaf.

Akşamüstü olmuştu. Kyran da yorulmuştu, bende yorulmuştum. Kyran benden önce pes etmişti ve beni izliyordu. Sonunda benimde işim bitmişti. Kyran'ın koluna girdim ve sarayın yolunu tuttuk.

Kyran " Bugün çok çalıştık. Yine de bahçemizi yaptık."

" Evet, eğlenceliydi. Çeşit çeşit çiçeklerimiz var. Gece manzarasını merak ediyorum." dedim gülerek.

" Ben daha o çiçeklerin kokusu ile beraber senin kokunu merak ediyorum."

" Kyran !"

" Tamam, bende o gece manzarası merak ediyorum."

"Neden çocukken bu kadar eğlenceli değildin ?"

" Adrian gibi soytarı olamazdım." dedi ve kibirle gülümsedi.

" Soytarı olmazdın. Azıcık gülüp, eğlenmen seni soytarı yapmaz."

" Bence ben güzel bir çocukluk yaşadım. Sen bunu göremedin."

" Hey, yanlışın var."

" Adrian seni benden sürekli uzak tutmaya çalışıyordu, bilmem hatırlar mısın ? Sende onun yavru kedisi olarak uyuyordun."

" Adrian ile geçinemediğin için bir arada olamıyorduk, hatırlarsan. Sürekli dövmeye çalışıyordun !" dedim ve omuz silkti.

" O da beni kızdırmaya çalışıyordu."

" Her zaman sen haklısın, değil mi ?"

" Her zaman ben haklıyım ve ne yapıyorsam, kendi sebeplerimden dolayıdır." dedi ve saraya gelmiştik.

Kendi odamıza çıkmıştık. Banyoyu ben kapmıştım. Kyran sarayın başka bir yerinde istediği gibi duş alabilirdi. Kirli kıyafetlerimi çıkardım ve kendimi hazırlanmış küvetin içine bırakmıştım. Sıcak suda gevşemiştim. Uykum geliyordu.

Bir anda eller boğazımı sıkmıştı. Sıkıyor, sıkıyor ve beni boğuyordu. Gözlerimi açtığımda karşımda nefretle bakan Adrian'ı görmüştüm. Ellerim, boğazımı sıkan ellerindeydi. Gevşetmeye çalıştıkça, Adrian şiddetle sıkıyordu.

Adrian " Öl, seni pislik fahişe! Yalancı sürtük! Kyran'ın senin cesedini bulduğundaki tepkisi ne olacak." dedi ve güldü.

" Duuur ... Her-şeyy- bildiğin.." dedim kısık bir sesle ama olmuyordu.

" Sen yalancısın! Benim evimdin, diğer yanımdın! Ama sen beni kendi ellerinle yaktın! Ateşe attın lanet cadı !" dedi öfkeyle ve beni suya bastırdı.

Artık işim zordu. Bu şekilde öleceğimi asla tahmin etmiyordum. Adrian'ın beni boğacağını tahmin edememiştim. Acaba Kyran beni bulduğunda ne olurdu? Benim için üzülür müydü? Evet, üzülürdü. Bana değer veriyordu ve bunu anlamıştım. Geçte olsa yavaş yavaş anlıyordum. Ben ona değer vermesem de, Kyran bana değer veriyordu. Keşke bende ona hakettiği değeri verebilseydim, umarım benden sonra üzülmezdi. Üzülmesini istemezdim çünkü. Hayatımda tutunduğum tek dal olan Kyran yoluna devam etmeliydi.

Bedenim sarsıldı ve gözlerimi açar açmaz Kyran'ın yüzünü gördüm. Hemen ona sarıldım. Bana sahip çıkan, hayatımı zehir etse de beni kendisine zincirleyen adama sarıldım ve gördüğüm kâbusun etkisiyle ağlamaya başladım. Kyran ise şaşkındı. O da, bana sarılmıştı ve ıslak saçlarımı okşadı.

Kyran " Geçti, basit bir kâbustu." dedi ve hıçkırıklara boğuldum.

Öyle ne kadar durduk hiç bilmiyordum fakat sonunda bitmişti. Onu yavaşça ittim ve hala küvetteydim. Ah, ben çıplaktım. Hemen suyun altına girdim ve Kyran güldü.

Kyran " Deitra, az önce hiç utanmadan ıslak ıslak bana sarıldın. Şimdi bu utangaçlık ne oluyor ?"

" Çık banyodan! Giyineceğim, hem neden buraya geldin ?" dedim sinirle.

" Çünkü uzun süredir buradasın. Bende merak ettim ve geldim. Bir baktım, gözlerin kapalıydı ve sayıklıyordun."

" Kâbus gördüm. Adrian beni boğuyordu. Çok gerçekti."

" Tuhaf olan beni kurtar diye benim adımı sayıklıyordun."

" Beni kurtar diye sayıklayacağım son isim sen olursun! Şimdi çık buradan. Bende üstümü giyineceğim."

" Peki. Bende üstümü değiştireceğim, sayende sırılsıklam oldum." dedi ve banyodan çıktı.

Bende küvetten çıkmıştım. Odadan dışarı çıkmayacağımı bildiğim için siyah, dantel işlemeli bir gecelik giymiştim. Saçlarımı ise, hızlıca kurutmuştum. Ufak bir toz döküyordum ve saçlarım hemen kuruyorlardı. Yararlı bir icattı. Aynada kendime son kez baktım. Keşke çıplak bir şekilde Kyran'a sarılmasaydım. Bunun hakkında beni çok utandıracaktı. Sanki sarılacak kimseyi bulamamıştım.

Banyodan çıkmıştım. Kyran ise, beni görünce gülümsedi ve yanıma geldi. Bana sarıldı ve saçlarımı öptü.

Kyran " Balkonumuzda bizim için birkaç atıştırmalık var. Babam, bizi çağırdı ama ona senin kendini yorgun hissettiğini söyledim."

" İyi yapmışsın." dedim ve balkona geçtik.

Hiçbir şey demeden yemeğimizi yemiştik. Sonra ise hizmetkârlar sofrayı kaldırmıştı. Kyran'ın isteği üzerine ikimize şarap getirmişlerdi. Karşılıklı şarap içiyorduk. Şarabın keskin tadı, beni kendimden geçiriyordu.

Kyran " Şarabı beğendin mi?"

" Fazlasıyla! Keskin bir tadı var ve beni kendimden geçiriyor." dedim.

" İşte bu yüzden bende bu şarabı istedim. Tadının keskinliği hoşuma gidiyor."

" Galiba sarhoş oluyorum." dedim ve beşinci bardağımı bitirip, altıncı bardağa geçmiştim.

" Ne yazık ki, ben kolay kolay sarhoş olamıyorum bu şarapla."

"Benim sarhoş olmaya ihtiyacım vardı. Her şey üst üstte geldi. Adrian'ın tutuklanması, senin ona komplo kurman, beni tehdit etmen, benim davada yalancı şahitlik yapmam, Adrian'ın sürgün kararı, babamın beni evden bir köpek gibi kovuşu, Adrian'ın ölümü ve evlenmemiz! Ah, bir de kendi güçlerimi hakkında bir gerçek vardı. Doğa cadısıymışım. Delirmediğim için kendimi şanslı hissediyorum, sevgili kocacığım." dedim gülerek.

" Sarhoşluk sana yaradı. Delirmemenin nedeni ne biliyor musun ?"

" Ne ?"

" Nedeni benim. Benim sayemde delirmedin. Bana tutundun ve akıl sağlığını korumuş oldun."

" Ah, bunun için bir ödülün olmalı değil mi?"

"Sarhoş bir Deitra ile uğraşmak zor."

" Hadi, koca adam. Öp beni !" dedim ve ellerimi boynuna dolayıp, yüzümü yakınlaştırdım.

" Hey, hey! Yarın pişman olacağın hareketler yapma, sarı kafa."

" Neden? Şu an beni öpmeni istiyorum ve sende istiyorsun. Duyguların seni ele veriyor. Sarhoşken daha kolay okuyorum."

" İstesem de, ben bunu ayık halinle isterim. İyi ki, ikimizde sarhoş değiliz yoksa yer yerinden oynardı. Hadi, şimdi uyku zamanı. Bırak o bardağı."

"Sende benimle geleceksin. Seni yanımda istiyorum."

" Peki, peki." dedi ve ayağa kalktık.

Yürüyemediğimi görünce Kyran beni kucağına almıştı. Halimden mutluydum. Beni yatağımıza yatırmıştı.

" Sende yanımda kal." dedim uykulu bir şekilde.

" Elbette." Dedi ve yanıma uzanmıştı.

Onun yüzüne baktım ve gülümsedim. O da bana gülümsemişti. Ani bir şekilde dudağını öptüm ve o şaşkınlıkla karşıladı. Tepkisini görmemek için hemen arkama döndüm. Kyran'ın şaşkınlığı ve arzusu dalga dalga yayılmıştı ve bu benim umurumda değildi. Kyran beni kendisine çekmişti ve sarmıştı. Hoşuma gitmişti. Bir anlığına Kyran, benim hoşuma gitmişti. Tıpkı bir an için onu öpmek istemem gibi.

Sarhoş kafayla istediğimi yapabilirdim, ayıkken bu anları umursamazdım. Sarhoşken hareket özgürlüğüm vardı. Galiba, ben sürekli sarhoş olmalıydım. Böylece istediklerimi özgürce yapardım. Yarın pişman olmadan uyanmak isteğiyle uykuya dalmıştım.

---

Sizce Kyran&Deitra yakınlaşır mı ? Yorumlarınızı ve tahminleri merakla bekliyorum.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top