Benden Korkun !

Bölüm şarkısı : Efisio Cross - The Sacrifice ( Epic Emotional Score).

Resimlerden birisi Adrian. Diğeri ise Deitra'nın ileriki bölümlerden halini temsil ediyor. Yorumlarınızı merakla bekliyorum. İyi okumalar ! :)



Gözlerimi açtığımda yatağımdaydım. Bir el burnuma bir çiçek tutuyordu. Eli ittirdim ve sahibine baktım. Tanith idi. Arkasında Valor vardı. Oturur pozisyona geçtim ve kafamı toparlamak için derin nefes aldım. Kyran ile kavga etmiştik sonra onu tutuklamışlardı. Sadece babasına karşı suikast düzenleme suçundan dolayıydı. Bunun hakkında kral ile görüşmeliydim. En detaylı bilgiyi, kraldan alabilirdim. Tabii benim hakkımda da tutuklama emri vermezse, kral ile görüşebilirdim. Belki de bunların hepsi bir kâbustu veya şakaydı. Kyran bu tarz korkunç şakaları severdi.

Tanith " İyi misin ?" dedi endişeli bir şekilde.

" Evet, iyiyim. Kafamı toparlamaya çalışıyorum. Kyran, tutuklandı değil mi?" dedim ve Valor kafasını salladı.

Valor " Evet, Prenses. Prens tutuklandı. Yarın işkenceli sorgulaması var."

" Kahretsin! Kavga ediyorduk ve aniden geldiniz. Kim bilir, şu an benim gibi pişmanlıkla doludur." dedim ve ağlamamak için derin bir nefes aldım.

Tanith " Endişelenme. Soğukkanlılıkla bu meseleyi halledeceksin."

" Beni de tutuklayacaklar mı ?"

Valor " Hayır. Kral senin masum olduğuna inanıyor. Tuhaf ama gerçek olan bu."

Tanith " Bu bizim için iyi bir şey! Deitra, istersen meclistekilere mesaj gönderebilirim. Yarın krala prensi serbest bırakması için baskı yapsınlar ve tahttı prense vermesi için konuşsunlar."

" Olabilir. Onlara Kyran'ın masum olduğunu söyle. Prenslerini savunmaları gerektiğini belirt." dedim

" Ben çıkıyorum. Ajanlarımızla mesaj yollayacağım." dedi ve çıktı.

Valor " Biraz uyu, Deitra. Yarın ve sonraki günlerde daha güçlü olman gerekiyor."

" Adrian'ı kaybettim, Kyran'ı kaybedemem. İkisi de aynı suçla suçlandılar! Birisi ölümün kollarına gitti. Diğeri ise sırasını bekliyor." dedim ağlayarak.

" Ağlayarak hiçbir şey yapamazsın. Adrian'ı istesen de kurtaramazdın ama şu an Kyran'ı kurtarabilirsin. Yürekten inan. Kyran, güçlü birisi ve hiçbir şey onu kolay kolay öldürmeyecek. Tabii şu an seni ağlayarak görseydi, bu onu öldürebilirdi."

" Bana hak ettiğimden daha çok değer veriyor."

" Seni deli gibi seviyor ve onun en büyük gücü sensin. Hiçbir kimsenin sahip olamadığı bir güçsün. Lütfen, kendini yıpratma. Neyse, bende gidiyorum. İyi geceler." dedi ve odadan çıktı.

Bende yataktan kalktım ve geceliğimi giydim. Sonra balkondan yıldızlı geceye baktım. Yıldızlar göz kamaştırıcıydı. Minik pırlantalardı ve hepsi parlama yarışına girmişti. Ay ise, bir annenin kutsal sevgisi gibi parlıyordu. Güneş gibi acımasızca gözlerimi kısmama sebep olmuyordu ve ışığı sahiplenici bir şekilde yüzümdeydi. Düşüncelerimi kovuyordu ve yerine huzurlu bir boşluk kalıyordu. Huzurlu bir boşluk. Hiçbir zaman sahip olamayacağım bir şeydi, sanırım. Her zaman düşüncelerle dolu olacaktım.

Yatağıma girdim ve uyumaya çalıştım. İşkence çeke çeke yatağımın içinde bütün gece döndüm. Kyran'ın kokusuna sahip yastığa sarılsam da, uyuyamamıştım. Sabah kendiliğimden kalkmıştım. Hizmetkârlarım gelmişti. Sanki hepsi bana acıyarak bakıyor gibiydi. Acıyor ve alay ediyor gibiydiler. Bu bakışları gördükçe, içim eziliyordu. Yine de güçlü olmaya çalışarak, onları umursamadım. Siyah giyinecektim. Simsiyahtım. Sadece kol kısmım dantelliydi. Karmaşık desen, çıplak tenimle bütünleşiyordu. Saçlarımı toplatmıştım ve tacım yerleşmişti. Siyah inciden küpelerimi takmıştım. Boynumu ise, siyah incilerle dolamamıştım. Aynadaki kız, kusursuz bir güzelliği vardı. Gözlerindeki derin hüzün, bu güzelliği kusursuzlaştırıyor gibiydi.

Hizmetkârlarımı gönderdikten sonra azda olsa bir şey yemiştim. Ardından çalışma odama geçmiştim. Kyran'ın odasına da geçebilirdim fakat orası büyük ihtimalle bugün aranacaktı. Kapım açıldı ve Tanith geldi. Koyu saçlarını dağınık bir şekilde toplamıştı. Askılı, dekolteli yeşil ve siyah karışımı elbisesi ile güzeldi. Fakat gözlerinde benim gibi bir uykusuzluk vardı. Anlaşılan çalışmıştı. Karşımdaki koltuğa oturdu.

Tanith " Benim uykusuz olma sebebim, çalışmalar ama sen neden uykusuzsun ?"

" Kyran tehlikede ve ben rahatça uyuyayım, öyle mi? Bunu yapamazdım." dedim.

" Kendi çapında haklısın."

" Evet, nasıl bilgiler topladın ?"

" Kral, Kyran'ın bir suikast düzenlediğine feci şekilde inanmış. Hatta tutukladığı sözde Kyran'ın suikastçı, Kyran'ın onu kendisini tuttuğunu ve hemen kralı öldürmesini istediğini söylemiş. Bu sözlere dayanarak dün Kyran'ı tutukladılar."

" Harika ! Şimdi nerede ?"

"Hücre hapislerine konulmuş ve işkence edilecek."

" Kralı en başından beri şüpheye düşüren kimdi ?"

" Ejder Lordu, sanırım. Çünkü krala gizlide gizliye Kyran'ı kötüleyen mektuplar gelirmiş ve suikastçı aniden birisi teslim etmiş. Mektuplar yazan ve suikastçıyı teslim eden kişi, aynı kişi. Tabii kral bu kişiyi görmek istemiş ama o kişi kendisini saklarmış."

" Ejdercik olduğu net. Peki, benim hakkımda bir tutuklanma kararı var mı?"

" Aslında şimdilik yok. Meclis dün gece acil bir şekilde kral başkanlığında toplanmış. General Zyaun da sıra dışı bir şekilde meclisteki toplantıya katılmış. Kral, Kyran'ın tüm çalışanlarını ve seni tutuklatmak istemiş. Fakat buna karşı çıkılmış. Özellikle General, Kral'ı tehdit eder gibi konuştuğu için şu anlık koruma altındayız."

" Emrimi ilettin mi?"

" Evet, dediğini yapacaklar. Hatta General senin tek bir emrinle orduyu harekete geçireceğini de belirtti."

" Şimdilik ordulara ihtiyacım yok. Ejder Lordu, sandığımdan güçlü birisi ve bize olan saldırısı güçlü. Bu planı beni ya öldürecek ya da kraliçe yapacak. Çok hassas bir ipte yürüyorum."

" Başarılı olacaksın."

" Başarılı olmak zorundayım! Kaybedersem, her şeyden önemlisi Kyran'ı kaybedeceğim. Ben kaybetme duygusunu yaşadım ve bir daha yaşamak istemiyorum. Adrian'ı koruyacak kadar güçlü olamadım ama şimdi azda olsa güçlüyüm ve Kyran'ı kurtarabilirim."

" Ejder Lordu, zeki bir adam. Seni hassas noktandan vurdu."

" Kyran olmadan bir şey yapamayacağımı sanıyor."

" O adamı, güçlerimle görmeye çalıştım ama olamadı. Bir şey beni engelledi."

" Gerçekten mi ?"

" Evet. Sanırım güçlü bir büyücü onu koruyor ve yüzünü görmemizi engelliyor."

" Yüzünü göstermekten çekinen bir adam. O, beni rahatça görüyor ama ben onu göremiyorum. Adaletsizce."

" Belki de çok çirkin bir adam bu yüzden yüzünü saklıyordur."

" Ya da onu hemen tanıyabileceğimizi düşünen bir adam."

"Onu öldürdüğümüz gün yüzüne mutlaka bakacağım."

" Bende merak etmiyor değilim. Onun bu gizemli tavırları, birçok kişiyi cezbeder ama beni değil."

" Çünkü sen Kyran'ı seviyorsun. Seni yıkan, inciten, kalbini ezen adama bağlısın."

" Dediklerini yaptı. Ondan nefret etmeliyim ama yapamadım. Zamanla da âşık oldum. Belki de Adrian bana kızdığı için, şu an Kyran hapiste."

" Adrian'ı da sevdin mi ?"

" Evet, ben onu sevdim. Hatta çok sevdim. Çocukluğumdan beri ona âşıktım. Fakat onu ölüme göndereceğimi bilseydim, onu sevmekten korkardım. Ona âşık olmaktan korkardım."

" Yine de yaşanacakları engelleyemezdin."

" Benden nefret ederek ölmesi beni üzdü. Çok üzdü hem de. Onu korumak isterken, ölüme gönderdim."

" Geçmiş, bitti ve yarına odaklanalım. Kötü günlerinde aklına Adrian gelirse, daha çok yıpranırsın."

" Adrian benim için lanetli bir şey zaten." dedim ve kapım tıklandı.

İçeri bir asker girmişti. İster istemez korkmuştum. Beni mi tutuklayacaktı? Bana saygıyla eğildi.

Asker " Leydim, majesteleri kral ve kraliçe sizi taht salonunda bekliyorlar."

" Peki, geleceğim." dedim ve askeri gönderdim.

Tanith " Nedime ordunla gitmelisin ve odaya güçlü bir şekilde gir. Kralı korkutman lazım."

" Neden ?" dedim.

" Senden korkarsa, Kyran'a fazla zarar vermez."

" Dediğini yapacağım." dedim ve masamdan kalktım.

Tanith dediği gibi yaptım ve nedime ordumla gittim. Kendisi de o nedime ordusundaydı. Başımı dik tutarak salonun içine girdim. Salon genişti ve kraliyetin gösterişini yansıtıyordu. En uç köşedeki tahtta kral vardı. Yanı başında kraliçesi ile oturuyordu. Nedimelerim belli bir yerden sonra arkamda kalmıştı. Adım adım yürüdükçe, kalbim hızla atıyordu. Elimden geldiğince soğuk duruyordum. Sonunda karşılarındaydım. Nazikçe reverans yaptım ve Kraliçe'nin gösterdiği sandalyeye oturdum. Kraliçe, bordo rengi elbisesiyle kusursuzdu ama yüzünde sinirli bir ifade vardı. Kral ise, beni süzüyordu. Korkusuzca bakışlarımı Kral da tutuyordum. Acaba şu an mavi gözlerimde ne görüyordu? Kızgınlık, nefret, intikam veya kin olabilir mi? Kral, bakışlarını benden kaçırdı ve eşine öfkeyle baktı. Sonunda Kral derin bir nefes aldı ve bana baktı.

Kral " Seni neden çağırdığımızı merak ediyorsundur, değil mi ?" dedi mesafeli bir ses tonuyla.

" Evet, majesteleri." dedim.

" Seni Kyran hakkında konuşmak ve Kyran'dan sonraki gelecek için çağırdık."

" Kyran'dan sonraki gelecek mi? Onun hakkında kararı vermişsiniz. Yalanlarla onu ortadan kaldıracaksınız! "

Kraliçe " Deitra, üzgün olduğunu biliyoruz ama gerçekler önümüzde duruyor." dedi yumuşak bir sesle.

" Hangi gerçekler? Kimin yarattığı gerçekler? Yalanları, bana gerçek diye yutturamazsınız." dedim bağırarak ve Kral susmam için elini kaldırdı.

Kral " Gerçekler, açık ve net. Kyran beni öldürmek istedi. Bendeki şanssızlığa bakakılırsa, iki oğlum da beni öldürmek istedi."

" Kyran, size sadıktı. Bunlar yalan, lütfen gerçeği görün."

" Meclistekiler de, Kyran'ın masum olduğunu söylüyorlar. Hatta o ölmesi gereken general bozuntusu Zyaun, Kyran'ın masum olduğunu ve tahttı bir an evvel boşaltmam gerektiğini söyledi. İblis herif! Asla o meclisin dediğini yapmayacağım. Yaşlanmadım ben!"

" Neden masumiyetine inanmıyorsunuz? Herkes masum derken, siz neden onu suçlu ilan ediyorsunuz ?"

" Beni öldürebilecek tek kişi, Kyran. Benim babama, kardeşlerime gösterdiğim ölümü bana Kyran yaşatabilir. Onun mayasında var."

" Delicesine inanıyorsunuz. Ben ne kadar Kyran masum desem de, inanmayacaksınız. Size masumiyetini kanıtlasam da, onu öldüreceksiniz."

Kraliçe " Adrian da suçluydu ama sürgüne gönderildi. Neden ikinci kez bir evlat acısı yaşamamızı istiyorsun ?"

Kral " Kimsenin dediğini yapmayacağım. Kendi bildiğimi yapacağım. 40 yaşındaki bir adama kimse akıl veremez."

" Kyran'ı öldürmeniz sizi bir evlat katili yapar. Ellerinize evlat kanı ister misiniz ?" dedim üzgün bir şekilde.

" Hayır, istemem ama mecburum. Ben buna mecburum !"

" Kyran'dan sonra veliaht kim olacak? Kyran'dan sonra oğlunuz kalmayacak ve kızlarınıza sıra gelecek. Böyle olmasını istemezsiniz." dedim ve gülümsedi.

" Onun içinde bir yol var, tatlı prenses. Buraya gel, tatlım. Şimdi sıra sende." Dedi ve birisi geldi.

Arkamı dönüp, bakmadım. Gelen kişi, hamile olduğu belli olan bir kızdı. Benden büyüktü. Kral'ın yanında durmuştu. Simsiyah saçları, bembeyaz teni ile güzeldi. Bakışları yerdeydi. Kral karnını okşayınca, kız gülümsedi. Kraliçe ise gözlerini kısarak bu çifte bakıyordu. Anlaşılan Kraliçe'nin huysuzluğunun sebebi, bu kızdı. Kız bakışlarını kaldırınca, bana sinsice gülümsedi. Ah, hayır! Düşündüğüm şey olmamalıydı.

Kral " Evet, Deitra. Benim tatlı sevgilim Olysa'yı beğendin mi? Kendisi hamile. Kimden olduğunu sorar mısın ?" dedi alay ederek.

Cevabını bilsem de, soracaktım.

" Bebeğinizin babası kim Lady Olysa ?" dedim.

Olysa " Bebeğimin babası, kalbimin sahibi kralımız." dedi ve Kral güldü.

Kral " Gördüğün gibi Deitra, bir varisim olacak. Falcılar bebeğin erkek olduğunu söylüyor. Ölsem bile varisim olacak."

" Falcıların dediğine göre mi hareket edeceksiniz? Bebek ya kız olursa, ne olur ?" dedim.

Olysa " Belki de siz bebeğimin kız olmasını istiyorsunuzdur! Hayır, bebeğim erkek. Hem kız olsa bile, kralımızla başka çocuklarımız olur."

Kral " Olysa haklı. Bunları düşünmene gerek yok. Bu bebek erkek ve ben uzun süre yaşayacağım !"

" Peki, siz erken yaşta ölürseniz ve erkek bebeğiniz kral oldu. Nasıl yönetecek? Yaptığınız bir delilik !" diye haykırdım.

Olysa " Leydi Deitra, ben sen bunu düşünme. Öyle bir şey olsa bile, olmayacak, ben ve krallığın yetenekli siyasetçileri başarıyla yönetebiliriz. Senin düşüneceğin, Kyran öldükten sonraki hayatın olmalı." dedi ve kıkırdadı.

Kraliçe " Karşında prenses olduğunu unutuyorsun, Olysa. Bir hancı kızısın, bir asilin değil !" dedi soğukça ve Kral kaşlarını çattı.

Kral " Elynor, Olysa seviyeli bir şekilde konuştu. Onu kıskanmayı kes ve kabullen."

" Metreslerinizin olmasını kabul etme şartım, onları hamile bırakmamanızdı ama şu an karşımda bir piç taşıyan bir kız var. Benden sakin olmamı bekleme." dedi ve Kral eşine tiksintiyle baktı.

" Sende bulamadığım sıcaklığı bu tatlı kızda bulduğum için kıskanıyorsun. Her neyse Deitra seni tutuklamıyorum ama sana ceza vermeyeceğim anlamına gelmez. Kyran öldükten sonra seni sürgüne göndereceğim. Hayatını bir köyde rahatça geçireceksin ama başkente adımını atmayacaksın. Şimdi gidebilirsin." dedi ve ayağa kalktım.

Karşımda duran Kral'a ve metresi Olysa'ya nefretle baktım. Son sözümü söylemeden buradan gidemezdim.

" Size bir şey söylemeden gidemeyeceğim, majesteleri. Benden ve yapacaklarımdan korkun. Size tek söyleyeceğim budur." dedim ve saygıyla eğilip, gittim.

Nedimelerimi beklemeden hızla odama çıktım. Onlar arkamda koşturuyorlardı. Yatak odama geldim ve kapıyı kapattım. Yatağıma oturdum ve gözyaşlarım serbest kaldı. Şu açıktı. Kral, Kyran'ı öldürecekti. Bunu kafasına koymuştu. Olysa denilen sürtüğünden de bir bebeği olacaktı. Gerçekten bir oğulları olamazdı. Doğmaması gereken bir bebekti. Seçeceğim yol, kanlı bir yoldu. Güzel dille yapamayacaktım. Tek yol, kan dökmekti. Kan dökerek, istediğimi alacaktım. Bunu herkes hak etmişti.

Kapım açıldı ve içerisi Tanith ile kız kardeşim Scarlia geldi. Beni ağlarken görünce yanıma hızla geldiler. Scarlia bana sarılmıştı. Duygularını görebiliyordum. Bana üzülüyordu. Yüzüne baktım ve birbirimize gülümsedik. Ardından ayağa kalktım ve koltuklara oturdum. Onlarda oturmuşlardı.

Scarlia " Kyran'ın tutuklandığını öğrenince çok üzüldüm. İkizim de gelecekti ama müsait olamadı."

Tanith " Kral, vazgeçemeyecek değil mi ?"

" Hayır. Vazgeçemeyecek hatta onun hakkında hükmünü vermiş. Kyran'ı öldürecek! Adiran gibi sürgüne değil, onu öldürecek." dedim ağlayarak.

Scarlia " Böyle bir şey yapamaz! Tarihe kanlı olarak mı geçmek istiyor."

" Veliahttı da, daha cinsiyeti belli olmayan bir bebek! Metresinden doğacak çocuğunu, onlara göre erkekmiş, veliaht ilan edecek. Ölse bile, annesi ülkeyi yönetebilirmiş."

" Yani krallık bir fahişe ile piçine mi kalacak? Çok saçma !"

Tanith " Ne yapacaksın ?"

" Kan dökeceğim. Lafla olacak bir iş değil! Kan dökeceğim. Kral ölmese bile, o fahişesini ve piçini öldüreceğim. Kendi ellerimle yapacağım !" dedim.

Scarlia " Ablacığım, sen bunu yapacak kadar sert birisi değilsin ki." diye mırıldandı.

" Sert değildim ama oldum! Yüreğimi taşlaştırıyorlar ama tek yol bu."

Tanith " Kan dökmemize gerek kalmaz. Belki kral geri çekilir."

" Çok iyimser bir yorum yaptın. İyimserliğe yer yok. Tanith, benimle olacak olanlara söyle ki özel ordularını hazırlasınlar. Bu sarayı başlarına yıkacağım. Eğer beni yarı yolda bırakacaklarsa, bu sarayla beraber onlarda yıkılacak. Yarın bu sarayda kıyamet kopacak ! " dedim ve Scarlia Tanith'e baktı.

Scarlia " Deitra neyden bahsediyorsun? Delirdiğini düşünmeye başlıyorum."

Tanith " Ablan, dün meclistekilerle buluştu ve onların desteğini aldı."

" Babam da dâhil mi ?"

" Evet." dedi ve Scarlia şaşkınca baktı.

" Tanith dediklerimi ilet ve benden komut beklemelerini söyle. Şimdi beni biraz yalnız bırakın. Kendimi toparlamak istiyorum." dedim ve gittiler.

Zaman geçmek bilmiyordu. Tek başıma planımı tasarlıyordum. Başarılı olmam için kusursuz olmalıydı. Kyran'ı kurtarmalıydım. O ölürse, ben biterdim. Adrian da yıkılmıştım. Parçalarımdan beni çeken Kyran olmuştu. Kyran ölürse, kendi enkazımda ezilirdim. Onsuz yaşamak istemiyordum.

Meclistekilere yarın için özel mektuplar yazmıştım. Planımı belirtmiştim ve onlarla yarın sabah görüşme isteğimi de eklemiştim. Tanith bu mektupları ajanlarımız aracılığıyla yollamıştı. Akşam ise az bir şey yemiştim. Kıyafetimi çıkarmıştım. Ne olur ne olmaz diye, beyaz elbisemin üstüne yeşil kaftan giymiştim. Kapım tıklandı ve içeri Valor girdi. Bakışları donuktu.

Valor " Deitra, benimle beraber bir yere gelebilir misin ?"

" Nereye? Beni tutuklayacak mısın ?" dedim sertçe.

" Sakin ol. Mutlu olacağın bir yere gideceğiz. General Zyaun da, bizimle olacak."

" İyi o zaman." Dedim ve odadan Valor ile çıktık.

Dışarıda bizi General bekliyordu. Bana gülümsedi. Ardından üçümüz yürümeye başladık. Açıkçası tedirgindim. Her ikisinin duygularında bir dinginlik vardı. Kendimi avlanmak üzere olan bir ceylan gibi hissediyordum.

General " Korkmayın, Leydim. Size zarar vermek niyetinde değilim. Sizi krallığın umudu olarak görüyorum."

" O zaman nereye gittiğimizi söyleyin." dedim.

Valor " Hırçınlaşmayın, Prenses. Size zarar vermek isteseydim, çoktan yapardım."

General " Valor haklı. Gerginliğinizi anlıyorum."

" Dünden beri kime güveneceğim konusunda tereddüt ediyorum. Kafam karmakarışık ve korkuyorum." dedim.

" Korkmamalısınız. Bu zor günlerde bizlere güvenin ve korkmayın."

" Ben ne yaparsam, yapayım yanımda olacak mısınız ?"

" Evet, yanınızda olacağım. Kraliyet ordusu ve özel ordum emrinizde olduğunu ilk başta söylediğim gibi yanınızda."

" Belki aceleci düşünüyor olabilir ama yarın bu sarayda kıyamet kopacak."

Valor " Herkes hak ettiğini yaşar, prenses. Kral için sakın üzülmeyin. O, siz ve Prens Kyran için bir tehdit oldu."

General " Genç Valor, haklı."

" İşte geldik." dedi ve kapının önünde duran askerlere para verdi.

Askerler tereddüt etmeden parayı aldılar ve beni görünce başlarını eğmişlerdi. Geldiğimiz yer zindanlardı. Kyran'ın yanına gelmiş olmalıydım. Askerler Kyran'ın yerini ve Kyran'ın kapısının açık olduğunu söylemişlerdi.

Valor " İçeri tek başına girmelisiniz, Leydim. Biz burada sizi bekleriz. Fakat fazla kalmayın."

" Peki !" dedim ve içeri girdim.

Dediği yeri bulmuştum. Kapıyı yavaşça ittirdim. İçerisi küçüktü. Hücre zindanlarına, en azılı suçlular atılırdı. Kral, Adrian'a bile daha rahat bir hapis ortamı yaşatmıştı. Meşaleler ile aydınlatılmıştı. Yine loş ortamdı. Saman bir yatağın üstünde yatan bir adam vardı. Benim Kyran'ımdı. Beyaz kıyafetleri, kanla süslenmişti. Anlaşılan uyuyordu. Yavaşça başının olduğu yere eğildim ve rahat uyuması için saçlarını okşadım. Gözlerim dolmuştu. Kim bilir ne kadar çok acı çekmişti. Gözlerini yavaşça açtı. Kyran ilk önce şaşırdı ama sonra kurumuş ve çatlamış dudaklarından ufak bir tebessüm belirdi.

Kyran " Gerçekten sen misin, Deitra yoksa ölüyor muyum ?" diye fısıldadı.

" Ölmüyorsun." dedim ve elini alıp, öptüm sonra da yüzüme koydum.

" Evet ölmüyorum. Deitra, keşke geç kalmasaydım. Geç kalmasaydım şu an burada olmazdım."

" Olan oldu. Söz veriyorum, seni buradan çıkaracağım ve hak ettiğin yerde olacaksın. Yarın buradan çıkaracağım."

" Bunu yapacaksın fakat sana söylemediler mi ?"

" Neyi ?"

" Yarın babam beni idam ettirecek. Boynuma o lanet baltayı hissedeceğim." dedi ve şaşkınlıktan ağzım açıldı.

" Bunu söylemediler !"

" Çünkü oldubittiye getirmek istiyorlar. Kimse bilmiyor."

" Buradan çıkacaksın ve seni öldürmek isteyenlerin hepsi ölecek. Onları kendi kanlarında boğacağım." dedim öfkeli bir şekilde.

" Sakin ol. Öfkeyle hiçbir iş yapamazsın. Soğukkanlı ol."

" Şimdi gitmeliyim." dedim ve Kyran'ı nazikçe öptüm.

Ardından ayağa kalktım ve hücreden çıktım. Dışarı geldiğimde General ve Valor'un sohbet ettiğini gördüm. Beni görünce yanıma geldiler. Birazdan sessizce yürümüştük.

Valor " Prens'in durumu nasıl, iyi mi ?"

" Yaralı ama bundan daha önemli bir şey var. General, sizden bir şey istesem yapar mısınız ?" dedim heyecanla.

General " Ne istiyorsunuz ?"

" Yarın Kyran'ı hapishaneden kurtarmanızı istiyorum. Güneş doğmadan bunu yapın."

Valor " Neden ?"

" Yarın onu gizlice idam edeceklermiş. Kral'ın emriymiş."

General " Gizlice öldürüp, bu meseleyi kapatacağını sanıyor. Dediğinizi yapacağım, Leydim. Peki, nerede saklayacağım ?"

" Kendi evinizde elbette ve Kyran'ın toparlanmasını sağlayın. Zaten yarın her şey bitmiş olacak."

" Yarın dediğiniz gibi kimse Kral'ın emrini dinlemeyecek. Meclis, o yokmuş gibi davranacak ve istediği konular tartışılmayacak. Ordular hazır olacak ve akşamüstü saraya baskın verilecek."

" Aynen böyle olacak. Baskında her yeri kontrol almanızı istiyorum."

" Dediğiniz gibi olacak."

" Yarın sabah son detaylar için toplanacağız. Yazdığım mektupta her şey detaylıydı ve sizlerde birbirinizle iletişim içinde olacaksınız."

" Evet, ekselansları. O zaman ben yanınızdan ayrılayım. Sonuçta yapılması gereken bir görevim var." dedi ve başını eğip, saygıyla selamladı.

Yanımızdan ayrılmıştı. Valor'a baktım. Aslında bir yere gitmek istiyordum. Tabii ona nasıl söyleyeceğimi bilemiyordum. Yanlış anlayabilirdi. Onu yanımdan gönderirsem, gidebilirdim.

" Valor." dedim ve bana baktı.

Valor " Efendim, prenses."

" Tanith'e bakar mısın? Benim ve Kyran için bir zırh hazırlatmasını söylemiştim ama işler nasıl gidiyor bilmiyorum. Hem Kyran'ın zırhı hakkında ona yardımcı olabilirsin."

" Kendin odana dönebilir misin? Ayrıca saray bugünlerde senin için çok tehlikeli. Başına bir şey gelirse, Kyran beni öldürmekten beter yapar." dedi ve güldüm.

" Ah, korkma! Unuttun mu? Ben bir cadıyım. Onları öldürürüm."

" İyi o zaman. Görüşürüz." dedi ve yanımdan ayrıldı.

Benden uzaklaştıktan sonra hızla gideceğim yere gittim. Burası Adrian'ın mezarıydı. Ay ışığı, mezarını kutsarmış gibi aydınlatıyordu. Mermer mezarını çevrelemişti. Ormanlığa bakan tarafta, huzurlu uykusundaydı. Keşke bana kızgın ölmeseydi. Belki de şu an benim en büyük destekçimdi. Sonuçta kardeşini de aynı kaderden koruyordum. Kyran'dan nefret etse de, onun da ölmesini istemezdi. Toprağını okşarken gözlerimi kapadım.

" Huzur içinde uyu, Adrian. Seni koruyamamak bana ders oldu ve senden sonra sevdiklerimi korumağı vazife edindim. Senden sonra sevdiklerimi koruyacağım. Onlara uzanan elleri ise kıracağım. Bunu yemin ederim yapacağım. Herkes benden korkacak. Yapamayacağımı düşünüyorsundur ama yanılıyorsun. Değişiyorum. Bambaşka bir Deitra oluyorum. Masumiyete inanmayan, saflığını öldüren bir Deitra'ya dönüşüyorum. Lütfen yarın beni destekle. Şimdilik hoşça kal, benim saf aşkım. Şunu bil ki, kalbimin ölü kısmı senin krallığın." dedim ve arkamı döndüm.

O sırada rüzgâr esti ve bir ayak dala bastığın duydum. Biri beni izlemişti. Beni izleyen kişi, aramızdaki mesafeyi kapattı. İlk önce saçlarımı okşadı sonra omzumda durdu. Eline baktım. Yüzük! Benim Adrian'a verdiğim yüzüktü. Sadece kenarına ejder motifi eklenmişti. Zihnim bana oyun oynuyordu. Sonuçta Adrian olamazdı. O, ona verdiğim yüzüğe ejder motifi ekletemezdi ki! Arkamı dönersem, kim olduğunu görebilirdim. Fakat buna gücüm yoktu. Hayaletti veya zihnim benimle oynuyordu. Gerçek Adrian olsa, beni kendisine döndürürdü çoktan. Ya Ejder Lordu ise? Gördüğüm bir görüşte, bu yüzük onda da vardı. Fakat Ejder Lordu şefkatle ve özlemle, saçlarımı okşayamazdı ki! Bu adamın duygularında özlem, şefkat ve nefret vardı. Bir yanı âşıktı ve bir yanı ise nefretle doluydu.

Yabancının elini, titreyerek ittirdim ve hızla koşmaya başladım. O kişinin kim olduğunu öğrenmek istemiyordum. Öğrenirsem, kalbim parçalanabilirdi. Öğrenirsem, kendimi kaybedebilirdim. Ayrıca ben Kyran'a sadıktım ve ona âşıktım. Ona asla ihanet edemezdim.

Odama geldiğimde kapıyı kapattım ve kendimi hemen üstümü değiştirdim. Yatağa girmiştim. Hala mezarlıktaki şok üstümdeydi ama o etkiden çabuk kurtulmalıydım. Yarını düşünerek kurtulabilirdim. Yarın büyük gündü. Yarın güzel şeyler olacaktı. Benden korkmayanların bedelini ödeyeceği bir gün olacaktı.

---

Sizce mezardaki kimdi ? Hadi, tahmin ! Resimdeki temsili Deitra, sizce nasıl ? Size neyi çağrıştırdı ?

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top