Ateş gibi

Bölüm Şarkısı : Pink - Just Like Fire. Multimedya Deitra&Kyran. İyi Okumalar !  Yorumlar için sabırsızlanıyorum. ^^

Kyran'ın omzuma dokunmasıyla kendime gelmiştim. Ayağa kalktım.

Kyran " Anlaşılan birileri beni kızdırmaya çalışıyor. Valor, şu Ejder Lordu'nu araştır ve bana bu araştırma sonucu söyle."

" Kyran, senin dinlenmen lazım." dedim.

" Deitra, ben kendime geldim ve iyiyim. Yatakta yatarak, bir şey yapamam."

" Beni dinlemelisin! Daha yeni uyandın ve herkes sana bu yatakta yatmanı söyleyecektir."

" Herkes benim bu lanet yatakta yatmamı diyebilir ama ben dinlemeyeceğim."

" İyi o zaman. Ben çıkıyorum."

" Mektubu okuduktan sonra bana ver. Bende merak ediyorum."

" İyi, odamıza döndüğünde veririm." dedim ve odadan çıktım.

Odama geldiğimde yiyecek bir şeyler istedim. Yemeği yedikten sonra kıyafetlerimi değiştirdim. Gülkurusu bir elbise giymiştim. Saçlarım ise salıktı. Mektubu aldım ve çalışma odama çekildim. Masam oturduğumda elimdeki zarfı inceliyordum. Zarftan mektubu çıkardım ve kâğıda baktım. Okunabilir ama çirkin bir yazı ile karşı karşıyaydım. Anlaşılan yazı eli ile yazmamıştı. Zekice bir taktikti. Yine de bu Ejdercik sinir bozucuydu. En iyisi okumaktı.

"Leydi Prenses, Kalplerin Kraliçesi, Deitra!

Ben Ejder Lordu. Elbette bir ismim var ama onu saklıyorum. Siz bana kendime seçmiş olduğum Ejder Lordu dersiniz, sevinirim. Beni ve benim için kutsal olan amacımı merak ediyorsunuzdur. Şimdilik beni merak edin ama amacımı size açık yüreklilikle söyleyebilirim. Amacım adım adım tahtta yürümektir. Bunu cesurca söylüyorum zira düşmanın cesuru daha yüce olur.

Benim tahttı istemem elbette sizi kızdıracaktır. Çünkü kraliçe olmak için her şeyi yapan bir kadınsınızdır. Neler yaptığınız açık ve nettir, leydim. Bunu istediğiniz kadar yalanlayın ama yaptıklarınız görülüyor. Pişman mısınız diye sormayacağım. Pişman olmanız için çok geç çünkü. Şunu merak ediyorum. Acaba tüm bu yaptıklarınız ve yapacaklarınız, verdiğiniz tüm kurbanlar ve vereceğiniz kurbanlar bu güce değecek mi? Çocukluk aşkınız Adrian'ı kaybetmenize değecek mi? Bunları nereden mi biliyorum çünkü ben size çok yakınım. Gölgeniz gibi takip ediyorum ama siz beni göremiyorsunuz. Şunu bil ki, ben seni senden daha iyi tanıyorum.

Peki, Kyran'ı sevecek misiniz? Size felaket ve beladan başka bir şey getirmeyen bu adamı? İkizinin canını alan bu adamı sevecek misiniz? Evet, Adrian yanarak öldü ve Kyran yaptırmadı. Fakat sürgüne gönderen Kyran idi. Bu, onu suçlu yapar. Bence onu sevemeyeceksiniz ve sevmemelisiniz. Hoş, sizin gibi birisi sevebilir mi? Hayır!

Ah, Leydim! Siz bir zavallısınız. Çünkü benim gibi bir düşmana sahipsiniz. Yaşadığınız her anı bileceğim ve size tatlı tuzaklar kuracağım. Bir örümcek gibi ağımı öreceğim ve sizin bundan kurtulmaya çabalamanızı zevkle izleyeceğim. Siz bana tuzak kurar mısınız? Bunu merakla bekliyorum. Had beni biraz heyecanlandırın. Bakalım yeterince hırslı mısınız?

Bu arada sakın beni Adrian adına intikam almaya meraklı biri sanmayın. Ben, Adrian için bir şey yapmayacağım. Ne yapacaksam, kendim için. Oyun başlasın!

Bu arada, attığınız ok ciddi bir hasar vermedi. Bunun için teşekkür ederim.

Zamanı gelince sizinle buluşmak üzere,

Sevgilerle

Neler yazıyordu burada? Taht için miydi? Anlaşılan karşımda, kolayca istediğini alacağını sanan bir Lord bozuntusu vardı. Fakat neden Adrian'dan bahsetmişti ve içim eskisi kadar acımamıştı? Eh, böylece sıkıcı bir hayatın garantisini veren bir adamla karşı karşıyaydım. Bakalım, Ejder avına çıkan bir cadıyı nasıl durduracaktı? Beni tanısaydı, cadı olduğumu bilirdi. Beni küçük görüyordu ve bunun için pişman olacaktı.

Kapım açıldı ve içeri Tanith girdi. Elimle gösterdiğim koltuğa oturdu.

" Evet, Tanith. Seni dinliyorum." Dedim.

Tanith " Prenses, Ejder Lordu hakkında hiçbir şey bulamadım. Anlaşılan ortaya yeni çıkan birisi ve saraydaki adamlarını öldürecek kadar sızan birisi."

" Ajanlarımız onun hakkında bir şeyler bulmalı!"

" Bunun için elbette bir şeyler yapacağım."

" Yapacaksın, elbette. Onu asla küçümsememeliyim. Küçümsersem, beni kolayca yener. Bende onun gölgesi olmalıyım !"

" Seni anlıyorum. Fakat bu adamda tuhaf olan bir şeyler var, Deitra. Sezgilerim bu adamda büyük bir sır olduğunu söylüyor."

" Bana da öyle geliyor. Acaba Adrian mı diye düşünmedim değil. Fakat Adrian bu tarz gizeme başvurmazdı ve beni direk öldürürdü." dedim hüzünle.

" Adrian öldü diye kayıtlarda geçiyor. İstersen, araştırabilirim."

" Hayır! Araştırmanı istemiyorum. Onu ölü olarak bilmem benim için daha iyi olacak. Hem zaten ölü birisi !"

" Bana bu emri vermeni bekleyeceğimi bil, Deitra."

" Neyse, Ejder Lorduna odaklanalım. Sonuçta Adrian öldü ve beni rahatsız edemez. Ejderciğin hedefi tahtmış ve bunu kolayca yapabileceğini sanıyor. Nedense beni hesaba katmamış. Bu hedefe ulaşmasına izin vermeyeceğiz. O taht, Kyran'ın hakkı."

" Ve senin de hakkın."

" Evet. Sonradan gelen birisine asla ama asla bu taht hayalini kurdurtamam. Hayalimizi çalamaz. O hayal benim ve hayalim gerçekleşecek."

" Gerçekleşeceğine şüphen olmasın. Ejder Lordu karşısında güçlü bir cadı olduğunu bilseydi, korkudan saklanacak delik arardı." dedi ve güldük.

Sonra odamdan çıkmıştık. Kyran'ı görmeli ve bu mektubu ona vermeliydim. Kyran hasta odasında yoktu. Normal yatak odamızda da yoktu. Onu nerede bulacağımı tahmin ediyordum.

" Tanith, sen git. Ben Kyran'ın yanında olacağım." dedim ve emrimi yerine getirdi.

Kyran'ı çalışma odasında bulmuştum. Bir şeyler yazıyordu. Benim geldiğimin bile farkına varmamıştı. Sonra buz gözleri beni gördü ve gülümsedi. Sandalyeden kalktı ve kendinden emin adımlarla yanıma geldi. Bana sarıldı ve beni döndürmüştü. Ardından bırakmıştı. Yüzü acıyla buruşsa da, gülümsemişti.

" Yatakta yatman gerekirdi !" dedim gülerek.

Kyran " Adrian olsa, o narin bedenine bir şey olmasın diye yatardı ama ben yatmayacağım. İyiyim, inan bana." dedi ve alnımdan öptü.

" Senin için endişelenmekte haklıyım. Sende ölürsen, benim kimsem kalmaz ki !"

" Baban daha kolay affeder."

" Babamın yanına döneceğime gider bir tapınakta rahibe olurum."

" Tamam, kızma. Korkma seni asla yalnız bırakmayacağım." dedi ve beraber bir koltuğa oturduk.

Sonra ona mektubu uzattım. Mektubu aldı ve kaşlarını çatarak okudu. Mektubu bitirdiğinde, kağıdı buruşturmuştu. Öfkesi güçlüydü.

Kyran " Hayatıma biraz renk getirecek. Adrian'dan sonra sıkılmıştım zaten. İyi oldu, iyi." dedi alaycı bir şekilde.

" Kyran, onu asla küçümsememeliyiz." dedim sessizce.

" Küçümsemek mi ? Asla ! Ben düşmanımı küçümsemem."

" Ne yapacaksın ?"

" Şimdilik onun hamlesini bekleyeceğim. Tabii, adamlarını ve bağlantılarını bulacağım. Saraydaki adamlarını öldürüyorsa, mutlaka sarayda adamları olmalı. Aslında öldürerek bize bir mesaj veriyor."

" Ne ?"

" Sizi öldürecek kadar yakınım diyor ama bunda yanılacak. Onu kendi ellerimle öldüreceğim."

" Sence kim olabilir ?"

" Aklımda bir kişi var ama imkânsız diye düşünüyorum."

" Adrian mı?"

" Bilemiyorum ama kardeşim öldü, Deitra. Bundan eminim fakat hala beynim bu konuyu kurcalıyor. Hem Adrian, böyle karanlıkta kalmayı sevmez diyorum ama sonra bu düşünceyi bir şey çürütüyor. Ne oldu? Ejder'in, Adrian olmasını mı isterdin ?"

" Ah, hayır !"

" Sonuçta Adrian'a olan aşkın büyüktü." dedi gülerek. Fakat gülüşü karanlıktı.

" Adrian öldü ve geçmişin tozlu anılarında. Benim bugünüm ve yarınım sensin."

" Buna inanmak isterim."

" İnan. Adrian öldü. Eğer Ejder Lordu o ise, bu benim umurumda olmaz ve seninle olmaya devam ederim." dedim ve elini tuttum.

" Adrian aramıza asla girmeyecek. Sana bu konuda söz veriyorum."

" Bende söz veriyorum. Adrian ve onun hayaleti aramızı asla bozmayacak." dedim ve dudaklarımız buluştu.

Zaman çabuk geçmişti. Kyran iki haftada toparlanmıştı. Ejder Lordundan da bir ses seda çıkmamıştı. Tabii onun varlığını sadece ben ve Kyran biliyordu, birde bizim hizmetimizdekiler biliyordu. Yine de bir gözümüz onun üstündeydi. Kim bilir o da bizim hamlemizi merakla bekliyordu. Açıkçası Ejder'in kim olduğunu merak ediyordum ama hala bir şey bulamamıştım. Acaba görüşlerime girebilir miydi? Denemeye değerdi. Belki de Tanith onu görebilirdi. Evet, olabilirdi.

Kafamdaki karmaşalara rağmen davayı sonuçlandırmıştım ve herkes dağılıyordu. Adaletli bir ceza vermiştim. Bunun üzerine adalet meydanındaki herkes adımı haykırmıştı. Onlara gülümseyerek karşılık vermiştim. Yürüyerek saraya gitmek istediğimden şu an pazarda yürüyerek saraya gidiyorduk. Elbette kimliğimi saklayacak şekilde giyinmiştim. Dışarıdan gören beni bir tüccarın kızı sanabilirdi. Prenses olduğum öğrenilirse, iyi şeylerin olabileceği gibi kötü şeylerde olabilirdi. Mesela Ejdercik bana bir saldırı yapabilirdi. Güçlerimi kullanamayacağım için kolayca avlanırdım. Askerler de sivildi. Onlarda peşimdeydi ama belli bir mesafe vardı. Tanith ise yanı başımdaydı. O, benim gibi güçlerini kullanmaktan çekinmeyeceği belliydi.

Gözüme renk renk kumaşlara takılmıştı. Aslında bugün Kyran için hoş bir sürpriz yapabilirdim. Yüzümdeki gülümsemeyle kumaşlara dokundum. Satıcı kadın bana baktı ve gülümsedi. Sevimli bir yüzü vardı.

Satıcı " Evet, Leydim. Kumaşlarımız çok kalitelidir. Kraliyet ailesindeki, genç prenses Deitra bile buranın kumaşlarından kıyafetlerini diktiriyor."

" Gerçekten mi ?" dedim gülerek.

Kadının dediği yalandı ama yine de komikti. Acaba gerçekten prensesin karşısında olduğunu bilseydi, bu yalanı hakkında ne derdi? Sonuçta o da para kazanmak zorundaydı ve reklamın iyisi kötüsü olmazdı. Bu yüzden ona kızamazdım.

Satıcı " Yalan söylemiyorum. Kumaşlarımın hepsi ipekten. Rengârenk ve kaliteli. Böyle kumaşları hiçbir yerde bulamazsınız."

" Kumaşlar gerçekten çok güzel. Prenses, en son ne zaman kumaş sipariş etti? Prenses gibi görünmek istiyorum." dedim ve Tanith sessizce kıkırdadı.

" Dün şu kırmızı kumaştan istedi." dedi ve kumaşı gösterdi.

Kumaş çok güzeldi. Capcanlı bir kırmızıydı ve sarı saçlarımla çok uyumlu olurdu. Terziye bundan çok güzel bir elbise diktirebilirdim. Tabii bugün yetiştirme şartı koyacaktım.

" O zaman bir top şu kırmızı kumaştan istiyorum. Takı satıyor musunuz ?" dedim ve kadın kafa salladı.

Satıcı " İçeride çok güzel takılarım var, leydim. Arkadaşınızla içeri girin. Belki arkadaşınız da bir şeyler beğenir." dedi ve Tanith ile içeri girdik.

İçerisi orta büyüklükteydi. Kadın takıların olduğu yeri gösterdi. Takılar ışıl ışıl parlıyordu. Hepsi güzeldi. Küpe ve yüzük seçmiştim. Boynumun boş kalması iyi olurdu.

Satıcı " Ah, Leydim. Çok zevkli bir seçim yaptınız." dedi ve ücreti söyledi.

" Teşekkür ederim." dedim ve Tanith'ten aldığım keseyle ücreti fazlasıyla ödedim.

Kadın fazla olan altını geri vermek isteyince, geri çevirdim. Kadın şaşkın şaşkın bana bakıyordu. Ona gülümsedim. Gerçek kimliği söylemeliydim.

" Karşınızda, kraliyet ailesinin genç prensesi Deitra var." dedim ve kadın şok olmuştu.

Satıcı " Gerçekten mi?" dedi sesi titreyerek.

Tanith " Evet, gerçekten ama korkmanıza gerek yok."

" Özür dilerim ben..."

" Özür dilmenize gerek yok. Satış yapmak için zekice bir hamle yapıyorsunuz. Emin olun ki, mallarınız çok kaliteli. Bundan sonra adımı istediğiniz kadar kullanın." dedim.

" Yüce leydim. Bugün bu kazandığım parayla hasta annem için gerekli ilacı alacağım." dedi gözleri yaşlı bir şekilde.

" Eğer bir sıkıntın olursa, beni bul. Ben gerekli yardımı yapacağım. Görüşmek üzere." Dedim ve dükkândan çıktım.

Paketleri askerler taşıyordu. Kumaşı taşıyan askeri önden göndermiştim. Terzinin hazırlayacağı elbisem içindi.

Tanith " Yine bir insanın kalbini kazandın." dedi gülümseyerek.

" Kazandığım kalpler, beni güçlü yapar. Hem ihtiyacı olduğu her halinden belliydi." dedim.

" Aldıklarınla ne yapacaksın ?"

" Kyran'a hoş bir sürpriz yapmayı düşünüyorum. Bunu hak etti."

" Ona âşıksın, değil mi?"

" Galiba, evet. Onu seviyorum ve ona aşığım diyebilirim."

" Umarım ona olan aşkınla mutlu olursun. Bence kimi aşklar çok tehlikeli ve Kyran bu tehlikeli aşklardan birisi." dedi ve saraya girdik.

Kumaşı gönderdiğim asker, terzinin dediğim vakitte hazır edeceğini söylemişti. Terzi, istediğim modeli biliyordu. Sadece kumaşı belirsizdi. Şimdi her şey güzel olacaktı. Hizmetçilerime gül kokulu bir küvet hazırlamalarını söyledim. Küvet hazırdı. Gül yaprakları suda yüzüyordu. Kıyafetlerimi çıkardım ve küvetin içine girdim. Sıcak su tenimi rahatlatıyordu. Gül kokuları ise, tenime siniyordu. Küvetten çıktım ve havluya sarındım. Basit bir elbise giyindikten sonra kendimi özel bakıma aldım. Güzelce masaj yaptırmış ve tekrardan kokular sıktırmıştım. Akşam elbisem gelmişti ve onu giydim. Elbisem gelince saçlarım yapılmıştı. Demir ısıtılmış ve bukle bukle yapılmıştı. Satıcı kadından aldığım küpeyi ve yüzüğü takmıştım. Dudaklarımda bir parça boyanmıştı. En sonunda hazırdım. Aynadaki Deitra'yı beğenmiştim. Askılı, derin bir dekoltesi olan ve altın işlemeli çiçeklerle süslü bir elbisenin içinde cazibeli bir kadındı. Aynı zamanda utangaçlığı yanaklarını kızartan çocuksu masumiyeti vardı.

Tanith " Muhteşem oldunuz, ekselansları. Eşinizin aklını başından alacaksınız !" dedi heyecanla.

" Ben, şu an, çok ama çok utanıyorum. Ayrıca bir yandan korkuyorum. Ya beni beğenmezse, ya çok çirkin görünüyorsam halim ne olur?" dedim ve derin bir nefes aldım.

Hizmetçi " Hanımım, prensimiz sizi beğenmezse gözü körmüş derim." dedi ve diğerleri kıkırdadı.

Tanith " Boşuna endişeleniyorsunuz. Şu an ateşler içinde yanan bir çiçek gibisiniz. Prens, seni çok beğenecek ve hiç odadan çıkmak istemeyecek." dedi ve herkes güldü.

Bende dayanamadım ve güldüm. Umarım dediği gibi olurdu. Hayır, hayır odadan çıkartamayacak kadar güzel olmamalıydım. Bu gece için güzel olsam, yeterdi.

Tanith " Neyse, üstünüzdeki gerginliği atabildiğinize göre artık odanıza gidebiliriz." dedi ve bu odadan ayrıldım.

Odama geldiğimde kimse yoktu. İyiydi, pelerinimi çıkardıktan sonra ayna bakıp bir kusurum var mı diye kendimi kontrol ederdim. Pelerinimi çıkardım ve kapı açıldı. İçeri Kyran girmişti. Bakışları yerde iken sonra beni görmüştü. Ağzı açık kalmış bir şekilde bana bakmıştı. İçim içimi yiyordu. Acaba beğenmiş miydi yoksa şu an gördüğü en rezil, çirkin kişi ben miydim? Ah, neden bu tarz bir şeye kalkışmıştım ki? Normal bir şekilde yapsaydım, daha mutlu olurdum. Şimdi onun göz zevkini bozmuş olmalıydım.

Kyran ise yüzündeki şaşkın ifadeyi toparlamış ve her zamanki donuk ifadesini yerleştirmişti. Bakışlarından bile bir şey anlayamıyordum fakat duyguları onu ele veriyordu. Şu an en çok şehvet ve tutku ön plandaydı. İkisi dalga dalga yayılıyordu. Beni beğenmişti ya, şu an mutluluktan ölebilirdim. Kalbim hızla atarken, adım adım bana geldi ve beni kendisine çekti. Belimi kavramıştı ve dudaklarımı şehvetle öpmüştü. Ah, hayır! Dur demeliydim. Şimdi olmazdı. Onu nazikçe ittim ve baktım. Kyran gülümsemişti.

Kyran " Bana işkence etmek için mi böyle giyindin? Ateşler içinde yanıyor gibisin." dedi ve gülümsedi.

" Belki ateşlerde yanan ben değilimdir. İkimizin kalbidir." dedim.

" Cazibeli, tutkulu bir Deitra var. Bu Deitra bana mı özel ?"

" Evet, sadece sana özel bir Deitra. Ne oldu? Beğenmedin mi ?"

" Beğenmemem için kör olmam lazım ama iki gözümde sağlam. Beğendim, tatlı sevgilim."

" Şarap içelim mi?"

" Emin ol içeceğimiz şarap, içimdeki yangını söndüremez."

" Peki, seni ne söndürebilir ?"

" Ne değil kim diye sormalıydın."

" Kim söndürür ?"

" Cevabım şu an karşımda duruyor." dedi ve çapkınca gülümsedi.

Şu an zaten utanıyordum ve beni daha da utandırmıştı. Yanaklarım daha fazla kızardığına emindim. Kyran'ın eli kızaran yanağımda gezdi.

Kyran " Hep böyle kal, Deitra. Sakın değişme."

" Sende değişme. Hep aynı sertlikte, soğuklukta ol ama beni kendinden uzaklaştırma." dedim.

" Söz veriyorum. Aşkın değiştireceği türden adamlardan birisi değilim. Aşk sadece bana güç verecek."

" Seni seviyorum."

" Seni seviyorum. Hep sevdim ve hep seveceğim. Emin ol, Adrian'dan daha iyi bir aşığım." dedi ve dudaklarıma usulca yöneldi.

Kollarımı boynuna dolamıştım. Kyran ise beni usulca yatağımıza taşımıştı. Şu an uçtuğumu hissediyordum. Kıyafetlerimizin ne zaman çıktığının bile farkında değildim. Farkında olduğum tek şey Kyran'dı. Onun öpücükleri ve dokunuşlarıydı. Kendimi bu kadar özgür hissetmemiştim. Galiba Kyran ile beraber olmak, en etkili şaraplardan biriydi. Bağımlılık yapıcıydı ve sarhoşluğun zirvesine çıkartıyordu.

Ne zaman uyumuştum bilemiyordum. Fakat gözlerimi açtığımda, Kyran'ın kollarındaydım ve teninin kokusunu içime çektiğim için mutluydum. Tüy kadar hafiftim ve her an uçabilirdim. Kyran saçlarımdan öpmüştü. Anlaşılan biraz kıpırdanarak onu da uyandırmıştım.

" Günaydın." dedim sessizce.

Kyran " Günaydın demek için biraz geç değil mi? Herkes ayaklanmıştır ama biz bu yatakta tembellik yapıyoruz." dedi gülerek.

Anlaşılan bugün neşeliydi. Evliliğimizden bu yana uyandığında bu kadar neşeli olmazdı.

" Bakıyorum, neşelisin." dedim.

Kyran " Elbette neşeliyim. Deitra'm ile seviştim. Ruhlarımız beraber oldu. Benden daha mutlusu var mı ?"

" Neşen bozulmasın o zaman."

" Diğer günlerde biraz sinirli kalkıyordum. Yanımdasın ama bir o kadar uzaktın bana. Sanki ulaşamayacağım bir dağın zirvesindeydin. Bu da beni huysuz yapıyordu. Fakat şimdi durumlar o kadar farklı ki. Neyse artık kalkalım yoksa bizim için hoş olmayan dedikodular çıkacak." dedi ve yataktan kalktı.

Banyoya yönelmişti. Bende bu yatakta kalakalmıştım. Bekâretimi Kyran almıştı ve bu onu Adrian'dan bir adım önde yapardı. Eminim ki artık Adrian bana sonsuza dek kızardı. Bu düşünce hala kalbimde derin bir sızıya sebep oluyordu fakat pişman olmamam gerekirdi. Adrian geçmişte kalmıştı ve ben geçmişte değildim. Hem hayat devam ediyordu. Elimde olsaydı, bu kaderi seçmezdim. Bu benim kaderimdi ve yapacak bir şey yoktu. Zaman pişman olmanın zamanı değildi.

Yataktan kalkmış, güzelce banyomu yapmıştım. Kyran ile kahvaltı ettikten sonra Kyran gitmesi gereken meclis toplantısına yetişmek üzere çıkmıştı. Bende çalışma odama gitmiştim. Masamda birkaç belgeyi inceliyordum. Katılmam gereken davaların raporlarıydı. Kapım tıklandı ve içeri Tanith girdi. Biraz gergin gibiydi. Ona oturmasını gösterdim.

Tanith " Nasılsın? Keyfin yerinde gibi gözüküyor."

" Evet, keyfim yerinde." dedim.

" Yerinde olmalı. Sarayın en geç odasından çıkan çiftti oldunuz. Kral bile bu durumu dalgaya aldı. Bırakın evliliklerinin tadı çıkarsınlar falan dedi. Açıkçası ben odanızın yanmadığı için şükrediyorum. O yangınla saray da yanabilirdi."

" Hey! Dalga geçme, lütfen." dedim ve dudaklarımı ısırdım.

" Dalga geçilmeyecek gibi değilsiniz, tatlım. Ateş gibisiniz."

" Seni gergin tutan ne peki? Ben ve Kyran olamaz."

" Aslında beni geren şeyi, görmen gerekiyor. Kyran'ın çalışma odasında ve hoş değil. Ejdercik sessizliğini bozdu."

" Ejdercik kükremeye çalışıyor, sanırım. İyi o zaman. Hadi, Kyran'ın yanına gidelim." dedim ve odamdan ayrıldık.

Kyran'ın odasına geldiğimizde gergin bir sessizlik hâkimdi. Odanın ortasında bir sandık vardı. Valor sandığın başındaydı. Kyran ise odanın içinde sinirli bir şekilde geziniyordu. Beni görünce, durmuştu ve azda olsa siniri yatışır gibi olmuştu. Yanına gittim ve sarıldım. Kyran da alnımdan öpmüştü.

" Kyran bu sandıkta ne var ?" dedim merakla.

Kyran " Ejder'e bir karşılık vermiştim. Bir casusunu buldum ve öldürüp, ormana attım. Anlaşılan adamını bulmuş. O da, bana karşılık verdi."

" Karşılığı ne oldu ?"

" Valor, sandığı aç ve mektubu oku." dedi ve sandık açıldı.

Şaşırmıştım. Aslında şaşırmamam gerekirdi. Ejder niyetini gösteriyordu. Hoş, bizim niyetimizde belli değil miydi? Ejder'in yolunu tıkamalı ve kendi yolumuzu açmalıydım. Kyran bir an evvel kral olmalıydı yoksa her şey karmakarışık olacaktı. Bir an evvel Ejder Lordundan önce, adım atmalıydık. Yoksa her şeyi kaybedebilirdik.

----

Sandıkta ne çıktı ? Yorumlarınızı merakla bekliyorum ! ^^

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top