Üste yükseliş

Sonunda bitti, ne kadar mutluyum anlatamam.

Başka bir yerde görüşmek üzere <3

İşte tam olarak bu, bu an hayatımın en kaygılı anı olmalı. Ağzım kuruyor, ellerim titriyor, kalbimin atışını hissedebiliyorum, ve Louis 20 dakika içinde evde olacak. Bunu biliyorum çünkü arayıp geç kalacağını haber vermişti. Çok geç kalmayacağım, dokuzu çeyrek geçe.

Beni bu duruma getiren neydi bilmiyorum, uzun süredir bu konu hakkında konuşmamıştık. Aslında ilişkimiz başladığından beri hiç. Büyük ihtimalle telefonda sesinin çok yorgun gelişinden dolayıydı. Yorgun Louis beni her zaman sertleştiriyor.

Her ne kadar ilk düşüncem onu uyuya kalana kadar becermek olsa da, son kararım bu olmamıştı. Hayır. Onu bekleyip, kirli bir seks yaparak üstümde uyuyakalmasını, böylece saçlarıyla oynayabilmeyi planladım.

Ama işte buradayım, yatağın üstünde kayganlaştırıcı, ona hayatının sürprizini yaşatmayı planlıyorum. Hazırım. yani, sanırım hep hazırdım, ama Louis'nin şimdiye kadar konuyu tekrar açmamasının sebebi benden bir işaret bekliyor olmasıydı.

Ve çarşamba gecesi, saat 20:56, buradayım, ve erkek arkadaşımı ilk defa beni becermeye ikna etmeyi planlıyorum.

Planım onu mahvetmekti, ama sanırım bunu farklı bir yolla yapacağım. Bunu kesinlikle beklemiyor.

Tabiki de endişeliyim, çünkü çok yorgun olup da bu fikri daha ilk baştan reddetmesinden korkuyorum, ki bu beni çok kötü hissettirir. Ya çok yorgunsa? Ya bencillik yapıyorsam?

Kafamı arkamdaki yastığa bıraktım, ayağımdaki Super Mario çorapları haricinde yatağımızda çıplak yatıyor ve ne yapacağımı düşünüyordum. Rahatlamak istiyorum. Birtakım tecrübelerden Louis'nin de hep rahatlamak istediğini biliyorum. Kimi kandırıyorum ki? Louis boşalmayı seviyor.

Başını arkaya atıp, kimin duyduğunu umursamadığı sesler çıkartmayı da. Bu kesinlikle çok seksiydi, sevgilini becerip böyle karşılık almak. Louis hakkında arsızca düşünürken istemsizce penisimi sıktığımı fark ettim, ve karar verdim.

Onun için kolaylaştırabilirim. Yorgun olacak, ben kendimi parmaklayabilirim, o da sadece ana kısmı yapar? Bunu yaparken eğlenebilirim ama - saate baktım - on beş dakika kendimi güvenle ve düzgünce açabilmek için yeterli bir vakit.

Pekala.

Üzerimdeki endişeyi atabilmek için dışarı hava üfledim ve kayganlaştırıcıyı aldım, bacaklarımı kaldırarak genişçe açtım.

Kapağı açıp üç parmağıma sürerken yatağın Louis'nin tarafına bulaşıp leke oldu. Bana kızmaması için bunu sonrasında ovalayarak çıkartmam gerekecek. Louis yatakta kendi tarafında leke olmasını sevmiyor. Cips, kayganlaştırıcı, meni. Benim aslında çok da umrumda değil, her zaman ertesi gün yıkanabilir.

İçime ilk parmağı bastırdım, bu kesinlikle Louis'nin bana yaptığı seferden çok farklıydı. Kendi parmaklarımın daha kalın, onun küçük parmaklarından daha endişe verici olucu olduğunun farkındaydım, bu sadece beni Louis'nin bunun üç tanesini birden nasıl rahatça alabildiğine dair merak ettiriyor.

Ayrıca bu daha da etkilenmemi sağladı, çünkü gerçekten alıyor. Bunu seviyor. Bana sevdiğini söylüyor. Merak ediyorum sık sık zevkini çıkarttığı parmaklardan şimdi benim zevk aldığımı gördüğü zaman ne yapacak.

Bu düşünceyle parmağımı ittirdiğimde, ilk gelen acıyla nefesim kesildi, kendimi yatıştırmak için diğer elimi de aletimin etrafına sarmıştım. Yavaşça, kendime yavaş olmam gerektiğini hatırlatmak zorundayım.

On beş dakikam var. Her biri için beş dakika.

Yavaşça, vücudum rahatladı ve parmağımın ilerlemesine izin verdi. Şimdiden iyi hissettiriyordu. Louis'nin doğal kokusunu düşünüyorum, vücudumdaki sıcaklığını, sesinin beni sakinleştirmesini. Benim kirli küçük Louis'm.

Kelimeleri, bana bunun ne kadar iyi hissettireceğini söyleyişi, durumdan ne kadr etkileniyor oluşu, belki de kendi aletini dudaklarımın arasına koyuşu. Evet, ağzı, o dili.

Bu kararı verdiğimin farkında olmadan içime iki parmağı bastırdığımı hissedince derin bir nefes aldım. Bilerek yapmamış oluşum beni daha fazla etkiliyordu. Büyük ihtimalle Louis ile ilgili kirli düşüncelerimden dolayı.

Düşüncelerim şimdiden bu gece gerçekleşmesi muhtemel olan anal seksten dolayı yerinde duramıyordu. Eğer hoşuna giderse, eğer benim hoşuma giderse, bir daha yapar mıyız? O beni istemeden önce ben onu isteyebilir myim? Ona sürpriz yapabilir miyim? İş yerinde?

Evet, özellikle işteyken çok kirli olabiliyordu. Genelde telefon seksi için arıyordu. Herhangi bir gün kafama esip iş yerine gidebilir ve geçen sefer benim ona yaptığımı bu sefer onun bana yapmasına izin verebilirim , Londra'nın üzerinde, bütün çalışanlarının üstünde büyük patron sevgilisini beceriyor.

Orgazm kendini hissettirmeye başlayınca hareketlerimi durdurdum, ayak parmaklarıma kadar ulaşıyordu.

"Hayır." boş odaya inleyerek başımı arkadaki yastığa attım.

Nefes alış verişimi sakinleştirmeye, hızla atan kalbimi yavaşlatmaya ve kafamın içindeki 'sadece gel çok iyi hisseddeceksin' diyen sesi dinlememeye çalışıyordum. Sorunun ne olduğunu anlayamıyorum. Aslında iyi bir dayanma gücüm vardır. Erkek arkadaşımın beni masaya eğip becermesi fikri mi beni bu kadar sınıra yaklaştırdı?

Orgazm yavaş yavaş kaybolurken içten içe kendimi azarladım. Kendini aç. Bu kendini hazırlamak için. Boşalmak için değil.

Nefes alıp verdikten sonra devam ettim. Sakin şeyler düşünmeye çalıştım, saat kaç, ne kadar vakit geçti, acaba üçüncü parmağa geçmeli miyim?

Buna karar verince üçüncü parmağı da diğer ikisinin yanına ittirdim ve sonrasında acıyla gözlerimi sıktım. Tanrım parmaklarım çok büyükler. Benim sorunum ne?

Yarısına kadar girdiğimde öyle kaldım ve onun yerine penisime odaklanarak yanmanın geçmesini beklemeye başladım. Louis'nin bundan zevk alışı beni aşıyordu. Aslında mantıklı olan da buydu sanırım. Ben her zaman genelde üstte olan adam olacağım, çünkü o bunu seviyor. Biz birbirimiz için yaratılmışız, parmaklarım ve aletim onun içine girmek için yaratılmış.

Genişleme hissinden zevk almak için tekrardan hayal kurmaya başladım, fakat bu sefer Louis'nin beni ofisinde becermesi durumuna yönelmemeye çalıştım. Tekrar o tehlikeli bölgeye girmiyoruz, hayır. İçeri girdiğinde ve ona 'Hey, bu gece beni becersene?' dediğim zamanki tepkisini hayal etmeye çalıştım.

Belki biraz yanakları pembeleşirdi, ki bu beni gerçekten sertleştirebilir, biliyorsunuz. Her ne kadar erkeksi, sakallı falan olsa da kızarması.. Siktir.

"Siktir"

Başım alarm halinde gelen Louis'nin sesine döndü, buradaydı, kapı yarım açıktı. İş için yeterince iyi giyinmişti ama takımının ceketi üzerinde değildi, büyük ihtimalle beni bulamadığı oturma odasında koltuğun üzerinde atılı duruyordu.

Gözleri büyümüş, kalçamdan ayrılmıyordu. Yanakları ise şu pembe şeyi yapmışlardı, daha sonra bakışlarını bakışlarımla buluşturdu.

Bulunmuş oluşumun sürprizi ile bir anlığına donup kalmıştım, ama o gri takım pantolonunun üstünden kendini kavrarken penisi kesinlikle uzaktan bile tüm hatlarıyla görülebiliyordu. Bu yüzden sanki onu daha fazla kışkırtmak istercesine parmaklarımı tekrar hareket ettirmeye başladım.

"Sikeyim." başını inanamazlıkla ve etkilenmişlikle iki yana sallıyordu. "Sikeyim, Harry. Ne yapıyorsun?"

Bacaklarımı iki yana doğru açtığımda inledi ve daha iyi bir manzaraya sahip olabilmek adına yana bir adım attı. Eli eletini bir anlığına bile yanlız bırakmamıştı, eklem kısımları bembeyaz kesilmişlerdi.

"Ne yapıyormuşum gibi görünüyor?" diye sordum.

Sesimin her zamankinden kesinlikle çok farklı olduğunu fark etmiştim. Biraz kısık ve daha tiz çıkmıştı.

Louis derin bir nefes aldı ve hala büyük olan gözleriyle yatağa yaklaştı.

"Olağanüstü görünüyor." dedi düzgün bir cevap vermek yerine. Sesi kısılmıştı.

İşte. Tam bu kısım ona sormam gereken kısımdı, dizlerinin yatağa çarpmasını ve bakışlarını parmaklarıma kilitlemesini izledim. Kalbim tekrar maratona başlamıştı, koyu gözleri benimkilere baktı.

"Üç parmak?" diye tısladı. "Tanrı aşkına"

"Beni becerir misin?" dedim aniden.

Gözleri kocaman oldu, bir eli sanki düşecekmiş gibi dizime tutundu ve başı önüne eğildi.

"Siktir" diye mırıldandı. "Siktir, siktir, siktir" Bir anda sinirlendi. "Hayır. Benim sorunum ne?"

Bir anda durumu nasıl mahvettiğimi merak ettim, bunu istemiyordu, kendimi berbat hissederek bütün hareketlerimi durdurdum ve başını kaldırdı.

"Um.. sanırım biraz önce pantolonuma geldim. " diye açıkladı sanki bu çok rahatsızlık verici şeymiş gibi, elini de buna uygun olarak salladı.

Kaşlarımı çattım, benimle dalga mı geçiyordu, ama yüzündeki kırmızı, tamamen mahvolmuş ifade fazlasıyla açıktı.

Louis biraz önce pantolonuna geldi.

"Oh," çıktı ağzımdan, başka ne diyeceğimi bilmiyordum.

Bu ateşliydi, olağanüstü ateşli. Ama tabi ben penisinin sert kalmasını tercih ederdim.

O utançla başını eğerken yutkundum, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. O izlerken kendimin gelmesini mi sağlamalıyım? Yeterince açık değilse eğer, bunu daha önce hiç yapmadım.

"Tanrım, çok güzel görünüyorsun" Louis'nin sakin sesi tekrar ona bakmamı sağladı. "Eminim çok iyi hissettiriyordur, hm?"Gözlerini kalçamdan çekerek yüzüme baktığında birkaç kere gözlerimi kırpıştımak zorunda kaldım. Bu Louis, onu daha önce kaç defa boşalttığımı kendime hatırlatmalıyım. Kendisi bu konularda pek de uzun süre dayanabilen birisi değil ve bunu gerçekten unutmamam lazım.

"Yani, evet öyleydi, yani hareket ettirirken.." kabul edebilirim.

Dudaklarının köşesiyle gülümserken mavi gözleri yüzümde geziniyordu.

"Benim için hareket ettirmeye devam et?"

"İstiyor musun..?" bunu sormak zorundaydım, tam olarak neler olacağını.

Kendimi bıraktım resmen, hazır olmam gerekiyor eğer-

"Seni becermeyi mi?" diye ssordu utanmazca. "Tabiki de istiyorum. Ama biz senin hazır olduğundan emin olana kadar önce sen benim ağzıma geleceksin, ve en önemlisi benim tekrar sertleşebilmem için. Demek istediğim daha sert çünkü yılan şimdiden uyanmaya başladı bile."

Kaşlarını oynatınca hafifçe gülümseyip başımı salladım. Bazen çok şirin oluyordu.

"Hareket ettir." dedi sakince, ama bu sefer daha çok bir emir gibiydi.

Bir nefes aldım, gittikçe zorlaşıyordu, sanki yeterince oksijen yokmuş gibi, ve sonra parmaklarımı hareket ettirmeye başladım, gözlerim ondaydı.

Göz bebeklerinin büyümesi, göğsününe doldurduğu derin nefes. Louis tekrar başa dönmüş ve etkilenmeye başlamıştı, sadece bundan bile.

"Canın yanıyor mu?" diye sordu aşağıya bakarak.

"Hayır."

Geri geri giderek yataktan kalktı ve üzerini çıkartmaya başladı. Üstünü çıkartma sebebinin bokserini mahvetmiş oluşu olduğu belliydi, ama bana daha çok soyunma gösterisi gibi gelmişti.

Tanrım, çok güzel bir vücudu vardı, her kıvrımı, her kaslı alan, her dövme.

Bokserleri ıslaktı, bacaklarından yere bırakırken onlara bir bakış attı. Yalan söyemiyordu, iyi sertleşmişti, veya belki de hiç gitmemişti bile. Hiçbir zaman onu anlayamayacağım, ama olayı bu değil mi? Sonsuza kadar onun hakkında yeni şeyler keşfedeceğim.

Tanrım çok fit.

"Acele et yoksa bende kendimi rezil edeceğim." diye sızlandım.

Sırıtarak bana baktı, belki de o bir soyunma gösterisiydi, kim bilir.

"Parmaklarını biraz kıvır?" dedi tekrar yatağa dizlerini koyarken, elleriyle dizlerimi tutarak.

Bunu yaptığımda göğsümden istemsiz bir ses yükseldi ve gelmemek için aletimi tuttum. Sikeyim. Prostat diye bir şeyin unutmuşum, özellikle onunkine fazlasıyla işkence ettiğim halde.

"Bu kadar yaklaştın mı?" dedi hafif bir gülümsemeyle. "Önce ağzımı kullanmama izin ver aşkım."

Eğildiğinde gözlerimi sıkıca kapattım, aletimi bıraktım çünkü biraz sonra gideceği yeri biliyorum.

Muhteşem ağzı, Tanrım, Louis'yi seviyorum.

"Seni seviyorum"

"Seni seviyorum, bebeğim" diye fısıldadı.

Dudaklarını penisimin başına yaslayıp ıslak bir öpücük bıraktığında hafifçe inlememe sebep olmuştu. Ağzını seviyorum, her şeyini seviyorum.

Oynamadan sıcak ve ağzına alıp köküne kadar indi. Memnuniyetle küçük bir ses çıkarttığında içimdeki panik sakinleşti ve parmaklarım durdu.

Bu gözünden kaçmamıştı ki yüzündeki onaylamaz ifadeyle geri çekildi.

"Hayır, bunu yapmıyorsun" Louis'nin böyle olabildiğini unutmuştum, işte karşınızda top Louis. Olağanüstüydü. "Hareket ettir ve kıvır onları, durmayı aklında bile geçirme."

Dudaklarımı yalamak zorundaydım çünkü tamamen kurumuşlardı, başımı salladım. Bunu yapabilirim. Bunu onun için yapmamı istiyor, ağzına gel.

Bunu kesinlikle yapabilirim.

Hareket etmeden beni izlediğinde ipucunu alıp parmaklarımı hareket ettirmeye devam ettim. Harika hissettirmesiyle nefesim kesilirken Louis çoktan beni ağzına geri alıyordu bile.

Sikeyim muhteşem hissettiriyor.

Yakın olduğumun farkındaydı. Pozisyon biraz tuhaftı çünkü kolum bacaklarımın arasındaydı ama o her zamanki gibi kolayca halledebiliyordu, diğer elimse sadece hissedebilmek için saçlarının arasındaydı. Aynı sabahki gibi yumuşaktı, kadifemsi, tüy gibi.

Karnımın üzerindeki parmakları benim içerideki parmaklarımın olduğu yere dokununca bütün vücudum kriz geçirircesine atıldı, aniden gelen boşalma isteğiyle bacaklarım titriyordu.

"Lütfen." parmaklarını mı yoksa gelmeyi mi istiyordum bilmiyorum.

Başını salladı ve bileklerimi nazikçe kavrayarak tuttuğunda odada yankılanan ani bir çığlıkla kendimi parmaklarımın etrafında kasarak gelmiştim.

Geri çekilmeden devam ederek her damlasını yuttuktan sonra ağzını üzerimden çeker çekmez vücudum gevşemişti.

Lanet.

Bileklerimi çekerek kendi parmaklarımdan kurtardı, üzerime eğilirken yavaşça bacaklarımın içine öpücükler bırakıyordu. En son yanağımı da öptükten sonra gözlerimi açtım. Yüzünde hem gururlu hem de memnun bir gülümseme vardı, beni de aptalca gülümsetti.

"İyi, değil mi?" bilircesine belirtti.

"Evet," diye cevap verdiğimde sesim hafifçe kırılmıştı. "Çok iyi. Teşekkür ederim."

Vücudunu bacaklarımın arasındaki boşluktan bana bastırınca sert olduğunu hissettim. Göğsündeki kıllar kaşındırıcıydı ama rahatsız etmiyordu. Hafifçe öptü.

Kendini hiç bana yaslamıyordu vücudu üzerimde, öpmesi yavaş ve sevgi doluyken bütün tüylerimi diken diken ediyordu. Beni sevdiği için o kadar şanslıydım ki, benimle birlikte olduğu için.

Dudaklarıma bastırdığı son bir öpücükten sonra kafasını kaldırdı, gözlerinde bundan zevk aldığını belirten parıltı ve dudaklarında bir gülümseme vardı.

"Bu gecenin tamamen senin hakkında olduğunu sanıyordum." dedi oyuncu bir tavırla.

İlk başta kafam karışarak neden bahsettiğini anlamadım fakat sonradan fark etmiştim ki iki elimle kalçalarından kavramış haldeydim, bu beni utandırmamıştı, omuz silkip gülümsedim.

"Kalçanı seviyorum." dedim, dudaklarına tekrar ulaşmaya çalışarak.

Tek ateşli bir öpücüğe izin vermişti sonra isteğimin aksine geri çekildi.

"Hala denemek istiyor musun?" diye sordu. "Eğer hazır değilsen-"

"Hazırım" diye böldüm, her ne kadar tutuyor olsa da kasıklarımı ileri iterek tekrar sertleştiğimi gösterdim. "Seni istiyorum. Sen istiyor musun?"

"Şaka mı yapıyorsun?" güldü. "Tabi ki de istiyorum. Sadece kendimi halledip boşaldığıma mutluyum yoksa içinde sadece birkaç saniye kalabilirdim."

"Aslında kendini halletmiyordun, ama-"

Louis'nin parmaklarımı belime bastırıp gıdıklamasıyla konuşmam bölünmüş, devam etmek yerine kahkaha atmıştım. Dersi aldım, bunu kabul etmek istemiyor ve asla etmeyecek.

"Kayganlaştırıcı nerede?" diye sordu gıdıklamayı kesince.

İsteksizce ellerimi kalçasından çekip bulmak için yorganın altına soktum, havada salladığımda elimden aldı. Kapağı açtığında nefesim yeniden teklemişti. Korkudan değil, hazır oluşumdan . Bunun için olabileceğim kadar hazırım.

"Pekala?" bir kere daha sorarken arkaya doğru gidip şişeyi dökmek üzere ters çevirdi.

"Evet." güvenle başımı salladım.

Nazikçe gülümseyip eline iyi bir miktar döktükten sonra ereksiyonuna dökerek eliyle aşağı yukarı ıslattı. Devasa değildi, Louis, ama iyi bir büyüklüğü vardı. Mastürbasyon yapmasını izlemeye bayılıyorum. Belki yarın yapmasını sağlarım.

"Durmamı istediğin bir an olduğunda söyle" yaptığı işi durdurdu.

"İstemeyeceğim" bacaklarımı açtım.

Bacaklarımın arasına hızlıca göz attıktan sonra acı çekermiş gibi göründü, tekrar yüzüme baktı.

"Yine de," diye cevap verdi. "olursa söyle."

Buna ihtiyacı olduğunu bilerek kafamı salladım. Yapmaya başlayana kadar endişelenecekti. Çok tatlı.

Bacaklarımın arasına girdiğinde rahat olması için bacaklarımı yukarı doğru hareket ettirdim, hizalamak için kendini tuttu.

"Tanrım, önceden geldiğim için gerçekten çok mutluyum." diye mırıldandı, kendi kendine, veya bana, bilmiyorum.

Cevap veremedim çünkü penisinin tam olması gereken yere başını yaslamasıyla nefesim anında kesilmişti. İşte başlıyoruz. Gerçekten yapıyoruz.

O kendisini iterken vücudum küçük bir karşı tepki göstermişti ama bu düşündüğüm kadar acı verici değildi. Evet, baya sertleşmişti, ama düşündüğüm kadar katı hissettirmiyordu. Yani, evet, büyük hissettiriyor ama demek istediğim şey kemiksi hissetmeyi beklemiştim? Evet, sanırım bu biraz tuhaf.

Birkaç santim içeriye girdiğinde elini başımın kenarına koydu, ilk başta içime kayışını izlerken benim nefesimin hızlandığını görünce beni izlemeye başladı. İlerledikçe hafif bir yanma vardı ama bu omurgama yayılan bir ılıklığa dönüşüyordu. Harika hissettiriyordu. Sikeyim muhteşem.

Dibe ulaştığında vücudum protesto etti, köklerine doğru daha kalın oluşundan bunu beklemiyordum. Tısladı ve hareket etmedi, başını eğince saçları boynumu gıdıkladı. Onu hissedebilmek için gözlerimi kapattım, alışabilmek için.

Ama sikeyim, iyi hissettiriyor. Hayal ettiğimden çok daha iyi.

Boynuma bırakılan bir öpücükle gözlerimi açtım, başı hala eğikti. Saçlarını seviyordum. Aslında sanırım onu böyle üzerimde seviyorum. Bu korkutucu gelmiyordu.

"Sikeyim, darsın." konuşmakta zorlanır gibi. "Sikeyim çok darsın ve, oh"

İçinden verdiği tepkiyi hissedebiliyordum, istek gittikçe büyüyordu, içimde hareket etme isteği, benim vücudum da aynı şeyi istiyordu. Harika hissettiriyordu, şu anda hareket etmesine ihtiyacım vardı.

Başını kaldırıp dudaklarımızı birleştirdim, çok şükür ipucunu almıştı ki beni sertçe öpmeye başlamıştı.

Kasıklarını geri çekip ileri ittirdiğinde dudaklarımdan bir inleme bıraktım, bu yaptığını daha hızlandırmasına sebep olmuştu.

Bunun nazik bir aşk yapma olmayacağını bilmeliydim, çünkü bu biziz. İlk deneyişimiz, ve tabiki de ilk defa yapan azgın ergenler gibi yapacağız, çünkü hey, biziz.

Boştaki elini üst bacağıma koydu, benim ellerim her yerdeydi, saçları, sırtı, kalçaları. Kusursuz.

Daha önce bunu hiç yapmadığını fark edemezdiniz, kendini sürükleyrek çekip beni neredeyse ağlatan itişleriyle. Resemen becermek için yaratılmış bacakları vardı, ve benim onu dağıttığım kadar onun da beni mahvedeceğini tahmin etmeliydim.

Pozisyonunu değiştirdikten sonra prostatıma kendini bastırdığında çığlık atarak başımı yastığa attım, tekrar, tekrar, artık öpme yetimi bile kaybetmiştim. Sadece hisset.

Evet. Bunu daha sonra kesinlikle isteyeceğim. Tekrar ve tek-sikeyim-rar.

"Tanrım, seni seviyorum," diye mırıldandı Louis, aynı tempoda. "Çok fazla seviyorum."

Geri söyleyemiyordum, olan şu ki tekrar tekrar bağırmaktan başka bir şey yapamıyordum, normalde geri söyleyeceğimi bildiğini umdum, ne kadar sevdiğimi.

"Olağanüstü görünüyorsun," devam etti. "Böyle görüneceğini biliyordum."

Nasıl göründüğümü bilmiyorum. Ama o kadar da güzel olmadığını düşündüm çünkü saçım ağzıma girmiş, bir kısmı terden yüzüme yapışmıştı ama eğer bunun seksi olduğunu düşünüyorsa, bu harika. Bir dahaki sefere gözlerimi açıp onu izleyeceğim, veya belki de sürerim.

Siktir.

Boğulacak gibi hissettiren boşalma isteği aniden çarptığında bunu kendimi kasıp yaptığı şeyi durdurmaması için kalçalarını kavramak dışında nasıl ifade edeceğimi bilemedim. Penisim sürekli hareket halindeki karnına sürtünüyordu ve toplarım patlayacak gibiydi.

"Evet." Louis inledi. "Ah Tanrım," elini aramıza sokarak beni sıcak avucuna aldı ve hareket ettirmeye başladı. Daha önce hiç çıkarmadığım bir şekilde yüksek sesle inledim "Benimle birlikte gel çünkü beynimle birlikte geleceği-"

Çığlığımla boşalırken, Louis de ağlarcasına üstüme yığılmıştı.

Ve bitti.

İkimizde nefes nefese, anlamsızca nefeslerimizi düzene sokmaya çalışıyorduk. Her yerimiz ter olmuşken kalplerimizin birbiriyle yarışırcasına attığını hissedebiliyordum. Eminim şu anda aynı ritimle atıyorlar.

"İsa aşkına," ilk konuşan bendim, sesim daha derindi ve konuşurken çatladı.

Louis başını salladı ve kolları titreyerek kendini kaldırdı, bana hızlıca göz attıktan sonra gözlerini kapatmış ve kafasını hafifçe sallamıştı.

"Bütün gün, hatta bu hafta boyunca her gün sert olacağım" pufladı ve gülüp bana baktı. Yanakları kızarmıştı, gelmesinden olduğunu düşündüm. "Orospu çocuğu. Öncesinden geldiğim halde birkaç dakika dayanabildim."

Sırıttığımda Louis homurdanarak içimden çıktı, bu suratımı buruşturmama sebep olmuştu.

"Bende geldim," diye hatırlattım. "İki kere."

"evet." gülümseyip yataktaki kendi tarafına kendini bırakıp elini üst bacağıma yerleştirdi. "Evet, bende. Bekle-" bir anda kalktı ve altına baktı. "Bu ne-" aniden bana baktı. "Benim tarafıma kayganlaştırıcı mı koydun?"

Sinirini ciddiye alamıyorum. Suratını astı.

"Evet" umursamadan sırıttım.

Belimi parmaklarının arasında sıkıştırınca bana kızma denemesine güldüm, homurdandı ve geri yattı, neredeyse kurumuş olan kayganlaştırıcının üstüne olsa bile.

"Aklımı başımdan aldığın için şanslısın aptal," diye homurdandı. "Bekle. Ben iyi miydim?"

"İyiden daha fazla" gülüp yuvarlanarak başımı göğsüne yaslandım. "Harikaydı. Muhteşemsin."

"Kapa çeneni aptal. Beni utandırıyorsun." gerçekten kastetmediğini biliyordum, kolunu bana sararak kendine çekmişti.

Sıcaktı, her ne kadar ikimiz de benim menim ve terimizle kaplı olsakta güzel kokuyordu.

"Seni seviyorum." diye hatırlattım.

Mutlu bir şekilde iç çekti, parmaklarıyla saçlarımın arasında gezip üstüne bir öpücük bıraktı. Ne söyleyeceğini zaten biliyordum, beni sevdiğini belirten kelimeler, ve başkası bana söylese o kişiyi yumruklayacağım bir sevgi sözcüğü.

"Bende seni seviyorum, bebeğim"

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top