Hoşuma Gitti
''Harry?'' annem kapıdan seslendiğinde sızlandım.
''Evet?'' ama huysuz olmamaya çalışarak cevap verdim.
''Yemek için aşağı geliyor musun?''
İç çektim çünkü hiç aç değilim.
''Ben sonra yesem olur mu?'' umarım beni dinleyip odama gelmezdi. Sürekli ağlıyordum ve bunu bilmesini istemiyorum.
Bir süre sessizlik oldu.
''Tabii ki,'' diye cevap verdi. ''Her şey yolunda mı?''
Bu kadar paranoyak olma anne.
''Evet, iyiyim.'' terslememeye çalışarak cevap verdim. ''Sadece üniversite işleriyle meşgulüm.''
''Tamam, tatlım,'' dedi. '' Tabağını mikrodalgaya bırakacağım''
Cevap olarak hmmlayıp, tavanı izleme görevime geri döndüm.
Louis'yi en son görüşümün üzerinden 24 saat geçmişti. Çok canım yanıyordu. Şu anda ne yaptığını merak ediyordum. Büyük ihtimalle hala elinde laptop çantası ve yorgun görünüşüyle işten dönüyordur. Her zaman yaptığı gibi ayna karşısında çenesini sıvazlıyor mudur?
Yan tarafıma dönüp, dizlerimi kendime çektim. Aynaya bakıp beni düşünüyor mudur, benim yaptığım gibi? Ya da ona göre yaptığımız şey sadece seks miydi, yani olması gerektiği gibi?
Yastığı kafamın üzerine çektim, gece sadece bir iki saat uyku uyumak beni yormuştu. Rüyamda Louis'yi gördükten sonra bir daha uyuyamamıştım.
Esnedikten sonra biraz gözlerimi kapattım.
Kapı sesi duydum, sanırım Louis eve gelmişti. Olağanın dışında olarak bugün geç kalmıştı. Yarım saat falan gibi bir gecikme değil, üç saat gibi bir gecikme.
''Kendini kurtarmak için gol atamazsın Niall'' Louis sinirle söylendi. ''Bana pas vermelisin, böyle kazanabiliriz.''
''Hassas yenilgin rolünü oynama bana şimdi'' Niall da onu tersledi. ''Bizden daha iyilerdi.''
Niall da buradaydı. Bu gece futbol oynamış olmalılardı. Konu futbola gelince pek dikkat etmiyordum. Eminim bir oynama düzenleri vardı ama ben sadece Louis'nin oynadığı günlere dikkat ediyordum. Yaklaşık 5 haftadır düzenli bir seks hayatımız vardı ve buna baya alışmıştım. Kafamda bazı şeylerin değişmeye başladığının farkındaydım, özellikle büyükbabam öldükten sonra beni sürdüğü günden beri. Bu günlerde sadece konuşması bile beni heyecanlandırıyordu, kalbimde de, pantolonumun içinde de.
O günden sonra beni iki defa daha sürerek kendimden geçirmişti. Gerçekten ne yapacağımı bilmiyordum.
Uzun süredir başkalarını eve atmamıştım, dürüst olmak gerekirse ihtiyacım da olmamıştı.
''Hayatım boyunca hiç bu kadar koşmamıştım,'' Louis devam etti. ''Bacağım beni öldürüyor.''
Çatalım ağzımda, tezgaha yaslanır bir halde donup kalmıştım, sakın buraya gelme, çünkü yorgun ve dağılmış görüneceksin, bu beni sertleştirecek. Niall buradayken olmaz.
''Masaj yapmamı ister misin?'' Niall sorduğunda kaşlarımı çattım.
''Oh, bu kulağa hiç geyce gelmiyor zaten,'' Louis güldü. ''Bazen beni cinsel yönelimin konusunda şüpheye düşürüyorsun Niall''
''Hey, bu arkadaşça bir teklifti,'' Niall homurdandı. ''Kendin yapabilme ihtimalin yok, çarpılmış gibi yürüyorsun''
Acı mı çekiyor? Umarım iyidir.
Görmezden gel.
Louis iç çekti.
''Peki, bekle spor ayakkabılarımı çıkartayım .'' dedi.
''Lütfen yapma,'' Niall güldü. ''Ayakların kokuyor''
''Sen kokuyorsun, aptal'' diye tersledi.
''İyi cevap.''dedi Niall. Çanta gibi bir şeyin yere atıldığını duydum, belki de ayakkabı.
Bir anda bir gürültü olup, Louis acıyla bağırdığında yaslandığım yerden ayrıldım.
''Tanrım, iyi misin?'' dedi Niall endişeyle.
''Evet, sadece ayağım pes etti.'' dedi Louis'nin sesi.
Bu kadar endişelenmeyi kes, Harry.
Ne? Ben bir insanım ve birisi acı çekiyor. Endişelenmenin nesi yanlış?
''Dengede durabiliyor musun?'' Niall'ın sesi hala endişeliydi. Gördünüz mü? O endişelenebiliyor.
''Evet, sanırım.''
''Hala ağırlığını bana veriyorsun, Lou'' Niall cevap verdi.''Oh, üzgünüm'' Louis'nin sesi utanmış gibiydi. ''Sadece- bana bir saniye ver''
Yardım etmeliyim, değil mi? Sanırım etmeliyim.
Hayır. Yanında arkadaşı var.
''Tamam,'' dedi Louis. ''İyiyim.''
'Peki, bırakıyorum,'' Niall bunu söyler söylemez tekrar bir gürültü, duvara çarpma sesi ve bağrışma sesi geldi. ''Ah- siktir, tuttum, tamam tuttum''
Kalbim ona koşmam için resmen yalvarıyordu.
''Özür dilerim'' Louis'nin sesi yorgun gelmeye başlamıştı.
''Hadi,'' Niall konuştu. ''Mutfağa gidelim, Lou. Sen oturursun bende bacağına bakarım.''
Oh, siktir. Meşgul görün, Harry.
Yavaşça mutfağa gelişlerini duyabiliyordum ve açıkça Louis zorlanıyordu.
Hemen en yakındaki magazin dergisini elime alıp onlar mutfağa girerken meşgul göründüm.
İçeri girdiklerinde anında gözüm oraya kaydı, Louis'nin kolu Niall'ın omzundaydı ve açıkça sol ayağına yüklenmemek için çaba harcıyordu. Onu 24 saattir görmemiştim, böyle olmasından nefret ediyordum.
''Tanrım,'' Niall ile göz göze geldiğimizde şaşırmış taklidi yaptım. ''O iyi mi?'''
''Bilmiyorum,'' dedi Niall nefes nefese. ''Sadece bir an önce oturtmamız gerek.''
Gerektiğinde yardım edecekmişçesine ayağa kalktım, ama etmeyecektim çünkü Louis'den uzak durmam lazımdı.
''Tamam,'' Niall garip bir şekilde sandalyeyi çekip çevirdi. ''Otur buraya''
Louis kendini direkt bıraktı, tıpkı onu mahvettiğim zamanlarda olduğu gibi. Acıyla tıslayıp, elini bacağına götürdü.
''Siktir, gerçekten çok acıyor'' Louis yüzünü buruşturdu, saçları hala yüzüne dökülüyordu. Bu halde bile ateşli görünmesi sinirlerimi bozuyordu.
''Harry, Louis'ye su verebilir misin?'' Niall buzdolabını göstererek sordu. Ona uyarak aldığım şişeyi açıp Louis'ye uzattım. Niall Louis'nin ayakkabısını çıkartmasına yardım ettikten sonra, kenara itti.
''Teşekkürler, Harry.'' Louis nefes nefese konuşarak saçını arkaya attı ama o geri düştü. Görmezden gelerek tekrar sudan büyük bir yudum aldı.
Niall parmaklarını Louis'in saçlarına daldırıp Louis'nin terli saçlarını geriye ittirerek yüzünü açtı, çok kıskanmıştım. ''Tanrım, Lou, yanıyorsun''
''Ateşim var gibi hissediyorum'' demeyi başardı Louis. Yanakları kızarmıştı ve dudakları sudan dolayı ıslaktı. Gerçekten ateşlisin. Ah o acı çekerken bunu düşünmemem gerekiyor. ''Çok, terledim.''
''Tamam,'' Niall kaşlarını çattı, endişesi belli oluyordu. ''Hadi.''
Niall parmaklarıyla Louis'nin tişörtünün altından tutup kaldırdı.
''Kollar yukarı, Lou'' dediğinde Louis dalgınca kaldırıp Niall'ın tişörtünü çıkarmasına izin verdi. Kolları tekrar düşerek saçlarını yine yüzüne döktü.
Nefesim tıkandı, çünkü becer beni. Bu hiç adil değil. Terli, göğsünün bronzlaşmış her karesi, köprücük kemiklerinin altındaki pornografik görünen dövmeleri ve hızlı nefeslerinden dolayı inip kalkan göğsü. Bokserı mavi futbol şortunun altından görünüyor, bacakları ayrılmış ve siyah futbol çorapları giyiyordu. Sertleşiyordum ama bu olmamalıydı. Niall tekrar koyu saçlarını geri ittirdiğinde işler daha da kötüleşti.
Bu neden bana oluyor, en son içinde olalı sadece 26 saat geçti.
''Daha iyi mi?'' Niall sorduğunda, Louis kafasını salladı. ''Tamam, bacağına bakmama izin ver''
Başka bir sandalyeyi Louis'nin yanına çektikten sonra Louis'nin şortunu yukarı ittirdi. Louis kaldırmaya yardım etmek istedi ama ancak dişlerini sıktı.
''Bu biraz acıtacak'' Niall Louis'yi uyardıktan sonra bacağını kucağına çekti. Louis ağlarcasına bağırdı. Hem sertleşmiş, hem de endişeli bir durumdaydım. Acı çekiyor gibi görünüyordu ama aynı zamanda da çok çekiciydi.
''Siktir'' küfrettiğinde pürüzlü sesi mutfağı doldurdu. ''Ne oldu ki bu kadar?''
Niall elini bacağında gezdirip sert bir kası bulduğunda Louis tıslayıp başını geriye arttı. Bu bu kadar iyi görünmemeliydi. Tanrım, tam bir sapığım.
''Baya sert, '' dedi Niall Louis'ye . ''Tam burası.''
Hafifçe bastırdığında Louis sızlandı.
''Evet'' dedi Louis. ''Sikeyim''
''Pekala, bu gerçekten acıtacak,'' Niall tekrar Louis'yi uyardı. ''Sadece- bana vurma lütfen''
Niall bacağını sıktığında Louis keskince bir nefes alıp kendini hazırladı.
''Tamam''
Yüzü bana dönükken çığlık atarak ağladığında şehvetle alakalı her şey aklımdan silinmiş ve sadece iyi olup olmadığı kalmıştı. Kalbim acıyordu ve onu tutmak ya da acıyı hissetmemesi için saçlarıyla oynamak istiyordum. Niall üzgün görünüyordu ama kasa masaj yapmaya devam ettiğinde Louis yüzünü koluna gömüp yumruklarını sıktı, eklemleri beyazlamıştı. Dişlerini sıkarken bir yandan ağlıyordu ve ben orada sadece dikiliyordum çünkü ne yapmam gerektiği hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Bir süre sonra sakinleşip kolunu indirip yavaş yavaş nefes almaya başladı. Gözleri artık açıktı ama her an uyuyacakmış gibi yorgun duruyorlardı.
''Tamam mı?'' Niall sorarak yavaşça kası dürttüğünde Louis ses çıkartmadı.
''Teşekkür ederim'' Louis derin bir nefes aldı.
''Pekâlâ,'' dedi Niall ve Louis'nin şortunu geri indirdi. '' Burada kalmam gerekenden fazla kaldım Lou. Gitmem gerek.''
''Tamam,'' dedi Louis hareket etmeden. '' Biraz daha burada oturacağım sanırım. Kendin gitsen sorun olur mu?''
''Tabii ki olmaz,'' Niall gülümseyerek ayağa kalkıp sandalyesini ittirdi. "Haftasonu görüşürüz''
''Tamam''
''Pekala'' Niall kapıya yöneldi. ''Görüşürüz Harry''
''Görüşürüz Niall.'' gidişini gördükten sonra gözümü tekrar terli, uykulu Louis'ye çevirdim.
Ön kapı kapandı.
''Gerçekten oradan kalkabilecek misin?" diye sordum su içen Louis'ye.
Gülerek gözlerini ovuşturdu.
''Yapabileceğimi pek sanmıyorum.'' diyerek kabullendi.
''Neden Niall'a söylemedin?'' kaşlarımı çattım.
''Yardım almayı pek sevmiyorum'' diye cevap verdi. ''Utanç verici''
İç çektim.
''Gerçekten ihtiyacın olduğunda değil'' dedim. Şimdi ona yardım etmek zorundaydım. ''Yardım etmemi ister misin?''
Ofladı.
''Görünüşe bakılırsa yardım olmadan yatağıma gidemeyeceğim, bu yüzden evet lütfen''
Yanına yürüyerek elimi uzattığımda tuttu. Beni kalkarken güç almak için kullanmaya çalışıp tekrar sandalyeye düştü.
''Eğer böyle oluyorsan futbol oynamamalısın'' dedim. ''Yarını hasta geçireceksin değil mi?''
''Büyük ihtimalle."
Onu kaldırmak zorunda kalacağım. Aslında bu kolaydı çünkü Louis çok hafifti.
''Seni taşımamı ister misin?'' diye teklif ettim. Bunu tek şansı olduğunu biliyordu.
''Oh. Lütfen''
Eğilerek kollarımı bacaklarının altında birleştirdim, şortun içinde bu kadar güzel görünmesinden nefret ediyordum. Kollarını boynuma dolayıp sıkıca sarılırken bende onu kaldırdım, bacakları hemen belime dolandı. Daha sonra daha düzgün tutabilmek için bir elimi altında tutup diğer elimle belinden tuttum.
Sertleşme. Sertleşme.
Bana nasıl böyle uyumlu olması beynimi bulandırsa da odasına yürümeye başladım, başı yorgunluktan omzuma düşmüştü. Erkek arkadaşı olabilirdim, şu anda yorgun sevgilimi yatağa taşıyor olabilirdim. Odasına ulaştığımda yatağına yürüyüp yatağa eğildim. Bacaklarını belimden çekip kollarını açtığında yatağa bıraktım.
''Tamam mı?'' diye sorarken bir adım geri çekildim. Yarı çıplak oluşunu görmezden gelmeye çalışıyordum.
''Hayır'' dedi. ''Çoraplarımı çıkartır mısın lütfen?''
Gözlerimi devirerek yavaşça bacağını tutarak çorabı çıkarttım, daha sonra öbürünü de hallettim.
''Daha iyi mi?''
''Hayır'' gülümsedi. ''Şortumu çıkartmam gerek''
Gerçekten mi? Beni öldürmeye falan mı çalışıyorsun?
Parmağımı şortunun beline geçirip olağanüstü bacaklarından çıkarttım.
''Başka bir şey prenses?'' diye konuştum, beni azdırıyordu çünkü çok yorgun görünüyordu ve neredeyse çıplaktı. İrademi korumaya çalışıyordum.
''Bokserim''
Kendi tükürüğümde boğulma tehlikesi geçirdikten sonra onun hep çıplak uyuduğunu hatırladım. Ona ters ters baktıktan sonra istediğini yerine getirmek üzere bokserini çıkartınca benim yarı sert oluşumun hiçbir önemi kalmamıştı.
Çünkü o zaten çoktan kaya gibi sertleşmişti.
''Sen ciddi misin?'' diye inledim.
Hafifçe güldü.
''Yep,'' gülümsedikten sonra esnedi. ''Sorunum ne bilmiyorum''
''Sürtüksün'' diye karşılık verdim.
''Öyleyim'' diye sırıttıktan sonra yavaşça bacaklarını kenarlara çekti. Sanırım birazdan bayılacağım. ''Ee beni becermeyi düşünüyor musun?''
Ona doğru aşağı baktım, beynim bulanmıştı. Yorgunluktan ölüyordu, futboldan dolayı kasları hala ağrıyor olmalıydı ve hala beni mi istiyordu?
''Evet'' dedikten sonra dudaklarımı ıslak saçlarına bastırdım, gözüm dönmüştü.
İnleyerek ellerini kotumun fermuarına indirdi. Azmış gibiydi. Sonunda başardığında uzunluğumu kavrayıp ağzımı açık bıraktı.
''Acele et'' diye emir verdi.
''İsa aşkına'' ona bir bakış atarak, alt dudağını ısırdım. ''Bana daha yeni söyledin, nasıl kayganlaştırılmış ve açık olabiliyorsun, Louis?''
''Ne kadar az konuşursan o kadar çabuk içimde olursun, o yüzden hadi'' beni daha sert sıktı.
Yan taraftaki çekmeceye uzanıp kayganlaştırıcıyı aldıktan sonra hızla üç parmağıma yedirdim.
''Eğer bu kadar hazırsan-,'' elimi bacak arasına indirip kayganlaştırıcıyla ovalayarak iki parmağı aynı anda içine kaydırdım. ''Bunu kaldırabilirsin değil mi?''
Sızlanıyordu ama ikisini birden sığdıramadığım gerçeğiyle eğlendiği belli oluyordu. Bundan hoşlanması beni her seferinde şaşırtıyordu. Bunun acıtması gerekmiyor mu? Bacaklarını daha çok açarak bana boşluk yaratması acıtmadığını gösteriyordu. Gerçekten zevk alıyordu.
''Seni siktiğimin sürtüğü'' diye hırsla konuştuğumda inleyerek sızlandı, yanakları kızarmıştı.
Bacağı yüzünden fazla sert olamıyordum ama şimdiden çok becerilmiş görünüyordu. Parmaklarımın verdiği zevkle nefesi kesiliyordu. Penisimin ne kadar sertleştiğini hissedebiliyordum, sanki birazdan kanayacakmış gibi.
Daha parmaklarımı tam olarak alamazken ''Daha fazla'' diye yalvardı.
''Daha parmaklarım bile tam içinde değil, Louis'' kaşlarımı çattım.
''Şş'' diyerek sızlanırken parmaklarını ağzıma kapattı. ''Lütfen- sadece daha fazlasına ihtiyacım var''
Siktir sana daha fazlasını vereceğim. Penisimi kayganlaştırırken parmaklarım hala içindeydi, bu kadar yorgun olduğu halde seks için bu kadar hazır olması hala başımı döndürüyordu.
Parmaklarımı çıkartıp girişine penisimi bastırdığımda bunu beklemeyerek ağlarcasına bağırdı.
Yavaşça ama durmadan santim santim içine ittim kendimi çünkü vücudu hala buna hazır değildi ama beni içine alırken ki inlemeleri hazır olduğunu söylüyordu.
Tamamen dibe vurduğumda darlık neredeyse canımı yakıyordu.
''Siktir, çok arsız'' diyerek kendimi içine bastırdım. ''Penisim için bir dakika bile bekleyemiyor.''
Keskin bir nefes alıp, tırnaklarını sırtıma bastırdı.
''Canın yanıyor mu?''
''Evet'' diye ağladı. ''Çok iyi - ben- ah, Tanrım çok büyük''
Kendimi geri çektikten sonra hızla geri iterek daha çok ağlamaya zorladım. Geri gitmemesi için kalçalarından tuttuğumda başını geriye attı.
''Fazla mı? Kendimi tekrar ittirdim.
''Evet,'' diye tısladı ama sesi acı çekiyor gibi değildi, kalçalarımdan böyle zevkle tutarken değil.
Louis bir keresinde daha böyle olmuştu. Bütün gün seks yapamamıştık çünkü ben üniversitedeydim ve o da aptal işine erkenden gitmek zorunda kalmıştı.
''İyi'' diye üzerine abanıp, bacaklarını omzuma aldım. ''Sikeyim bunu kaldırabilirsin''
Belirli bir ritme başladığımda tırnaklarını kollarıma geçirdi ve olağanüstü bir inleme bıraktı. Çok iyi hissettiriyordu ama böyle giderse ikimiz de çok uzun sürmeyecektik. Onun böyle arsız olduğu zamanlarda hiç sürmezdik.
''Daha sert'' paniklemişti.
Tek elimle yatak başlığını tutup diğer elimi yatağa yaslamıştım.
Çığlık atmaya devam ediyordu ama bu çok iyi hissettiriyordu, elimde olsaydı şimdi birçok kere gelmiş olurdum.
''Acele et o zaman sürtük.'' dedim orgazmının yükselmesini izlerken. ''Gelmek istediğini sanıyordum''
Sızlandı, ağzı açılmış yanakları kıpkırmızı nkesilmişti.
''Sadece seni becermemi istediğini düşünmeye başlayacağım'' derken bir şekilde daha sert girmeye çalıştım. ''İçinde büyüklüğümü hissettiğin sürece gelmek umurunda bile değil. Tek istediğin seni genişletmem.''
O çığlık atıp kendini kasarak gelmeye başladı, bende küçük odada inlemem eko yaparken kendimi içine bıraktım.
Tıslayarak bacağını kendine çektiğinde panikledim, bacağını incittiğini tamamen unutmuştum.
'Oh, özür dilerim'' nefes nefese konuşmakta zorlanıyordum. ''bacağın.''
Güldüğünde tısladım çünkü hala içindeydim ve bu tuhaf hissettiriyordu. Kendimi geri çekerek çıktım.
''Bacağım hakkında mı endişeleniyorsun? Peki ya zavallı kalçam ne olacak?''
Gözlerimi devirdim.
''O acıyı sevmiyormuş gibi davranma''
Kafasının kaldırıp bana göz kırptı. Sikeyim Louis.
Yataktan kalkıp saçları dağınık, yanakları kızarmış, çıplak vücuduna baktım.
''Pekala, iyi geceler. Umarım bu gece içindeki azgını uslandırmışımdır.''
Mırıldandı.
''Her zaman yapıyorsun'' dediğinde kalbim tekledi, çünkü kesinlikle. ''İyi geceler, Harry''
Kapıdan çıkmadan önce son bir bakış attığımda dağınık saçları ve kızarmış yüzü ile yatağa kıvrılmıştı, gözleri kapalıydı. Olağanüstüydü.
Derin bir nefes alarak oturur pozisyona geçtim.
Ben hiç uyuyamayacak mıyım? Bu çok tuhaftı, dudaklarını, vücudunu hissedebiliyordum, kalbimi yakan gülümsemesini görebiliyordum.
Louis.
Tekrardan ağlamaya başlamıştım. Yorgundum çünkü yine sadece iki saat uyuyabilmiştim. Sanırım bunu asla aşamayacağım.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top