Geç

İyi okumalar ve 20k için teşekkürler.♡

Yavaşça okula gitmek için hazırlanıyordum, ilk defa acele etmeden. Merak ediyorum acaba öğretmen ilk defa geç kalmadığımı fark edince bayılır mı?

Listelere tırmanmış güzel bir şarkıyı mırıldanıyordum. Harika bir şarkıydı, albümü satın almıştım. Canlısını dinlemek için uğraşacağım sanırım.

Bir anda Louis duvarın öbür tarafından bana eşlik etmeye başlayınca irkildim.

"Oh, niye durdun?" güldü. "İyiydin"

Biraz utanmıştım ama burada olmadığı için beni göremezdi.

"1975 sever misin?" diye sordum.

"Kim sevmez ki?" diye cevap verince sırıtarak kazağımı kafamdan geçirdim. "Ne yapıyorsun?"

"Çıkmak için hazırlanıyorum" diye cevap verdim.

Güldüm.

"Cevap vermeyeceğim çünkü ilk defa geç kalmadan gitmek istiyorum"

"Nedime elbisesi mi giyiyorsun, Harold?" diye seslendi. "Çünkü bu kesinlikle hoşuma giderdi."

Gülerek yüzümü kapattım.

"Hayır, sadece pembe kızımsı külotumu giyiyorum" diye bende seslendim.

Louis gülünce kalbim tekledi.

"Bilirsin, bazıları erkeklerin külot giymesinden etkilenir."

"Sen öyle misin?" sırıtarak kotumu çektim. "Harry Styles'ı pembe şirin bir külotla düşünmek seni sertleştiriyor mu?"

"Hayır!" diye hızla cevap verdi. "Kaba olma"

Pantolonumun önünü kapattıktan sonra aynada saçımı kontrol ettim.

"Yani," diye zorladım. "Konu sana gelince asla bilemezsin, Lou"

Güldü.

"Bir sürtük olabilirim ama o kadar da tuhaf değil"

Küçük itirafı beni gülümsetti. Artık bana açıkça  sürtük olduğunu söylemesi hoşuma gidiyordu.

"Bilmiyorum," dudaklarımı yaladım. "Tuhaf şeyler yapıyorsun"

"Mesela ne?"

"Neyden bahsettiğimi biliyorsun" dedim, Kendi menisini yutmasını kastederek. Çünkü gerçekten daha fazla sertleşmek istemiyorum.

Duvarın öbür tarafından güldü.

"Evet, onun biraz tuhaf olduğunu kabul edebilirim" diye seslendi. "Ama sen daha tuhafsın"

"Pekala, ben neden ben tuhaf oluyormuşum?" gülerek dosyamı çantama koydum.

"Çok sık muz yiyorsun," diye cevap verince kahkaha attım. "Ciddiyim, bu nasıl bir zevk böyle?"

"Ağzımda hissettirdiklerini seviyorum, penis gibi"

Yüksek sesle kahkaha attı.

"Tuhaf olan bu kadar çabuk böyle bir cevap vermen"

"Kabul et hoşuna gidiyor"

"Hoşuma gidiyor," kıkırdadığında kalbim kasıldı. "Ayrıca Hawaii gömleklerinin havalı olduğunu düşünüyorsun, değiller"

Şaşkınlıkla üzerime baktım. Lanet olsun.

"Bu bir yalan." diye bağırdım. "Kesinlikle havalı görünüyorum"

Güldü.

"Şu anda Hawaii gömleği mi giyiyorsun?"

"Evet."

Kahkaha attı.

"Aptal" yine kıkırdadı. Seni kesinlikle çok seviyorum.

"Bana zorbalık etmeye devam mı edeceksin, yoksa üniversiteye şiddet görmeden gidebilir miyim?" misilleme yaptım.

"Üniversiteye gitmeyecek olsaydın sana nasıl zarar vereceğimi görebilirdin"

Nefesim hızlandı, yanaklarım yanmaya başladı. Bilerek yapıyordu.

"Sana izin verirdim," oyununu oynamaya çalıştım. "Bana kötü davrandığın zamanları seviyorum"

Odasında sessizlik oldu, onu etkilediğimi biliyordum.

"Beni bütün gün sert bırakmaya mı çalışıyorsun"

Güldüm.

"Eminim kendini rahatlatabilirsin, Lou" gülümseyerek çantamı omzuma attım. "Bütün bir yıl yaptın, neden bir gün daha olmasın?"

"Çünkü ben seni istiyorum."

Olduğum yerde dondum.

Odasına gir. Becer onu.

"Üniversiteye gitmemi mi engellemeye çalışıyorsun?" diye sorarak duvara yaslandım. "Çünkü biraz daha böyle konuşursan gitmeyeceğim"

"Dersin kaçta başlıyor?" gerçekten söyleyeceğini anlayınca hızla kafamı kaldırdım. Gözlerim saate kaydı, 8.30. Çok geç.

"9.00"

"Oh, pekala" sesi yenilmiş gibi geliyordu.

Bu yapabileceği en kötü şeydi. Bu tondan nefret ediyordum. Ona hayır diyemiyordum.

"Bunu yapma," diye sızlandım. "Böyle söylersen gidemem."

"Evet, gidebilirsin," diye cevap verdi. " Okul önemli. Dediğin gibi ben - ben kendimi rahatlatabilirim. "

Onun bana ait olmaması beni içerden öldürüyordu ve şu anda onu bırakıp gitmeliydim. Bırakıp gitmeli ve daha sonra becermeliydim.

"Gerçekten sertleştin mi?" diye sorduğumda kelime seçimime kaşlarımı çattım.

"Evet"

Yutkunarak başımı duvara yasladım, vücudum ona tepki veriyordu.

"Gerçekten beni istiyor musun?"

Harry siktiğimin Styles'ı! Sen aptal mısın?!

Güldü.

"Oh, evet ama sorun değil çünkü alışkın-"

Ah, sikeyim. Gerisini boşver.

Odamdan çıkarak, onunkine girdim. Altında eşofmanı yatağında uzanıyordu ve ağzı açık kalmıştı. Saçları uykudan yeni kalktığından dağınıktı ama olağanüstü görünüyordu.

"Ne-?"

Bacaklarının arasına geçerek sözünü kesip ellerimi saçlarına daldırarak öptüm. İnledi ve avucunu saçlarıma bastırarak hareketlerimizi derinleştirdi. Ellerim penisini avuçlamak için aşağı kaydı, kesinlikle sertti.

Avcuma doğru kendini bastırarak inlediğinde kavradım. Tanrım onu bırakıp gitmem gerektiği halde tahrik olmuştum.

Ama buna değerdi. Kesinlikle değerdi.

Parmakları gömleğime giderek insanüstü hızla önünü açtı, bu bana hayatında ne kadar çok pratik yaptığını hatırlatmıştı. Bir sürtüktü, aynı benim gibi.

Gömleği çıkartmayı başardığımızda pantolonumu çıkartmak için acele ettim. Louis'nin de o sırada üst çekmeceden kayganlaştırıcıya ulaşmaya çalışması vücuduma bir şehvet dalgası göndermişti. Çok sabırsızdım.

Elinden onu hızla aldıktan sonra kenara koyup eşofmanını çıkarttım, çok sertti. Bir çok yerine bir çok şey yapmak istiyordum, başıma ağrı girmişti.

Benim sorunum ne?

Kayganlaştırıcıyı alıp yüzüne baktığımda nefesinin hızlandığını gördüm, daha başlamamıştık bile. Kayganlaştırıcıyı dağınıkça parmaklarıma sürdüm. Acele ediyordum çünkü içinde olmaya ihtiyacım vardı, onu iyi hissettirmek istiyordum.

Bir parmağımı gönderirken boynunda iz oluşturma çabalarıma başını geriye atıp saçlarımı sıkıca kavrayarak cevap verdi. Çok sabırsızdı. Parmağımı hareket ettirmeye başlattığımda kendini tutuşu beni çok sertleştiriyordu. Konu ikimize geldiğinde neden hep böyle oluyordu? Sanki hiçbir zaman ona doyamıyormuşum gibi.

"Daha fazla" ne kadar fazla istediğini belirtircesine yüzünü kulağıma bastırdı. Bu kalbimin teklemesi konusunda başarıya ulaşınca, omzunu ısırdım.

İkinci parmağı da bastırdığımda boynuma doğru inledi, parmak uçları kafa derime baskı uyguluyordu. Sonunda iz bıraktığımın farkında olarak boynunu daha sert emdim.

Köprücük kemiklerinin altına da bir kaç tane yaptım, her birisini yaparken kendini kasıyordu. O böyle kabulleniciyken nasıl durabilirim?

"Daha fazla, daha fazla, daha fazla" dediğinde üçüncü parmağı mı istiyor, boynundaki ısırıklardan mı bahsediyor anlayamadığım için ikisini de aynı anda yaptığımda hafifçe ağladı.

Nefesinin nasıl hızlandığını duyabiliyordum.

"Gelecek misin?" dudaklarımı kulağına bastırarak konuşup, parmaklarımın hareketini sertleştirdiğimde nefes almaya çalıştı.

Ağzı açılarak kafasını salladı.

"Güzel," ona düzgünce bakabilmek için hafif geriye çekildim. "Çok iyi hissedeceksin, Lou"

Nefes almakta zorlanıyordu, hızla kafasını salladı. Mavi gözleri üzerimdeydi ve kesinlikle odaklanmakta zorlanıyordu.

"Becer beni" diye yalvardığında kafamı salladım.

"Hayır, bu halin hoşuma gidiyor. Bu şekilde geleceksin"

Gözleri kayarken kirli bir inlemeyle geldiğinde penisim seğirdi çünkü - siktir içinde olmak istiyorum.

Parmaklarımı çekerken kendi karnına gelmiş hali çok güzeldi, başımı eğerek yalama isteği oluşturuyordu. Dilimi karnında hissedip her bir damlayı temizlediğimi fark edince karnı şokla kasıldı.

Tekrar geriye çekildiğinde yüzünde yine o ifade vardı, ama bu sefer ben istiyorum.

"Yutacağım" dediğimde öyle bir hızla kalktı ki bu kesinlikle doğaüstüydü.

"Hayır," diye panikleyerek yüzümden ve boynumdan tutarak beni yüzüne yaklaştırdı. "Hayır. Neden?"

Sadece Louis seksüel partnerinin neden menisini yutmak istediğini sorabilirdi.

"İstiyorum" demeyi başardım, bu kadar istemesi beni öldürüyordu. Gözleri dudaklarıma kilitlenmişti, uzunluğum çığlık atıyordu.

Anlını anlıma yaslayarak gözlerini kapattığında ne yapacağımı bilemedim, yüzü bana çok yakındı.

"Tamam" diyerek nefes verdi, sesi kısıktı. Dudaklarını boynuma getirip orada tuttuğunda kalbim tekledi. "Yut"

İzin vermesine şaşırarak saçlarından sıkıca tuttum hala bana çok yakın duruyordu.

Yutarken saçlarımdan çekmesiyle tüylerim zevkten diken diken olmuştu.

Beni öpmek için dizlerinin üzerinde yükselerek dilini ağzımın içinde gezdirdiğinde yüksek sesle inledim.

Onu geriye yatırıp dillerimizin üstünlük sağlama savaşına devam ederken bir yandan da kendimi kayganlaştırmaya çalışıyordum.

Kendimi içine ittirirken inledim çünkü çok ıslak, dar ve sıcaktı.

Boynunu ısırdığımda tırnaklarını sırtıma geçirdi.

Kendimi aşağı çekip içine ittirdim, kollarımla kendimi kaldırarak sertçe sıcaklığına doğru pompalamaya başladım.

Bacakları belime dolanıp, kolları boynuma sarılmışken parmakları da beni yakın tutmak için sıkıca tutuyordu.

Ellerim arkasından aşağı kayıp bacaklarına ulaştığında onları kaldırdım böylece oluşan açı kesinlikle daha iyiydi ki ikimizde aynı anda inledik.

Tanrım, çok azgın gibiyim, ne yapacağımı bilmiyorum.

Daha derine ulaşabilmek için bacaklarını iyice açtığımda sızlandı. Parmaklarımı içine irdiğim yere sürtmem benim nefesimin teklemesine sebep olurken Louis odaya yüksek sesli bir ağlama bırakmıştı.

"Oh," panikledi. "oh, wow"

Omzunu ısırarak deliğinin çevresine dokunmaya devam ettim, kendi giriş ve çıkışımı hissedebiliyordum.

"Tanrım, çok iyi hissettiriyorsun, tamamen benimle dolusun" diye ağzımdan kaçırdım, azgın düşüncelerimi içimde tutamıyordum. "Çok dar, Louis"

Sızlanarak tırnaklarını sırtıma bastırdı. Hızlandığımda kendi yaklaşan orgazmımla inledim.

Okula gitmeyi bile neden düşünmüştüm ki? Bunu bütün gün yapabiliriz. Ona bütün gün böyle dokunabilirim.

"Harry" Louis kulağıma fısıldadığında bütün gün böyle dokunamayacağıma karar verdim çünkü boşalmak üzereydim.

"Ah," panikledim. "Siktir. Geleceği-"

Cümlemi tamamlayamadan geldiğimde açıklığını olabildiğince derine girerek doldurmaya çalışmamla çığlık attı.

"Oh!"

Kendisini kasarak tekrar geldiğinde rahatlamayla inledim. Teşekkürler Tanrım. Genelde ilk gelen ben olmam.

Vücudum rahatlama yoluna giderken Louis bana hayatı pahasına tutunuyor gibiydi, kalplerimiz birbirine karşı hızla atıyordu.

Dudaklarımı boynuma yaklaştırıp bastırdığında kalbim kesinlikle bir süre atmayı bıraktı.

"Teşekkür ederim"

bana teşekkür ediyor? Biraz geri çekildim.

"Neden bana teşekkür ediyorsun?" nefeslenerek güzel gözlerinde cevap aradım.

"Beni sert bırakmadığın için" diye cevap verdi gözlerini kaçırarak, kesinlikle bakışlarımdan kaçıyordu, ama duygularını görebiliyordum.

Siktiğimin Charlie'si.

"Okula sert gitmemin imkanı yoktu." gülerek duygularını değiştirmeye çalıştım çünkü zaten bana o kadar yakındı ki şu anda benim olmadığı için yeterince acı çekiyordum.

Hafifçe güldü.

"Sert uyandım" diye itiraf etti.

İçinden çıkarak dizlerimin üzerinde yükseldim.

"bende," dedim sırıtarak. "Ama bugün vaktinde gidebilmeyi umuyordum"

"Üzgünüm" diye güldü.

Seksten dolayı ne kadar dağılmış ve becerilmiş görünmesi beni güldürdü.

"Hayır değilsin"

Sırıttı. Göğsündeki menisini elimle silerek parmaklarımı ona uzattım. BU sefer alabilirsin.

Kabul etti, kesinlikle günahkar bir melek gibiydi.

Bu anı kesinlikle okulda hatırlarım, en uygunsuz zamanda. Gözleri üzerimdeyken dilinin parmak uçlarımda nasıl hissettirdiğini.

Seni seviyorum.

"Teşekkür ederim" dedi tekrar, her an teşekkür etmek için beni öpecekmiş gibi görünüyordu.

"Tadı harika" diye kabul ettim. "Paylaşmayı severim"

Seksice bana doğru yukarı gülümsedi.

"pekala," çıplak vücudunu süzdüm, bunu görebildiğim için kesinlikle minnettardım ama saati bana okula gitmem için 3 dakikam olduğunu söylüyordu. "Vaktinde yetişemeyeceğim, ama koşarsam belki her zamanki kadar geç kalmayabilirim."

Kahkaha attı.

"Seni koşarken hayal edemiyorum"

"Fazla enerjim var," pantolonumu giyerken sırıttım. "İyi biliyorsun"

"Oh, biliyorum"

Aşağı bakarak tersçe bir bakış attım çünkü bana iltifat ederken bu kadar seksi olmamalıydı.

"Bana öyle bakma," diye tartıştı ben gömleğimi giyerken. "Bana yaptıklarında bu kadar iyi olmasaydın bahsetmezdim"

"Bana bunu söylerken bu kadar seksi olmamalısın"

"Sen de Hawaii gömleğinin içinde bu kadar ateşli görünmemelisin ama hayatta hepimiz kazanamıyoruz, değil mi?"

Sırıttım.

"Onların çekici olmadığını düşündüğünü sanıyordum" dudaklarımı yaladım.

"Öyleler," kolunu başının altına koydu. "Ama yine de ateşlisin"

Hızlanan nefesimi saklamak için öksürdüm. Daha yeni çıktım ama tekrar içinde olmak istiyorum.

Güldü.

"Doyumsuzsun" dedi

Ağzımı nerdeyse 'sadece senin için' demek üzere açtım. Çok yaklaşmıştım, resmen dilimin ucundaydı.

"Sende öyle" dediğimde sırıtarak dudaklarını yaladı.

"Yep," diye gülümsedi. "Gidecek misin yoksa izlemeye devam mı edeceksin?"

"Kendini beğenmiş" döküldü dudaklarımdan. Ama o sadece sırıttı..

"Eğer beni süzmeye devam edersen bir dakika içinde kesinlikle kendimi beğenmiş olacağım."

Gözlerimi devirdim, her ne kadar geri gidip ona gömülmek istesem de aynanın yanına gidip saçlarımı düzene sokmaya çalıştım.

"Ve şimdi de ciddi ciddi saçlarınla oynuyorsun," diye hırladı. "Kesinlikle beni tekrar sertleştirip gideceksin"

Sırıttım.

"Saçlarım hoşuna gidiyor?"

"Evet," güldü. "Sinir bozucu bir şekilde senin uzun kızsı saçlarına karşı bir zaafım var."

Aniden geri döndüm.

"Nasıl sen bana kızsı diyebiliyorsun da ben diyemiyorum?"

Güldü.

"Çünkü, bir" parmaklarını kullanarak listeledi. "köprücük kemiklerini geçen kıvırcık güzel saçların var" güzel. Bana güzel diyor? Bu kelimeden nefret ettiğini sanıyordum. "İki, gerçekten uzun kirpiklerin var. İkimizde biliyoruz ki kızlar bunu görse imrenirdi. Üç, kızsı dövmelerin, güve gibi Harry. Ve üst bacağındaki, demek istediğim ugh -  sikeyim uyluk dövmelerini seviyorum ama kesinlikle kızsılar." dudaklarını ısırdı.

"Dört, bacakların ve açık alanların dışında hiçbir yerinde kıl yok ve beş, cildin bir erkeğe göre çok yumuşak"

Ağzım açık kalmıştı, yarı şoktan çünkü beni kızsı olarak tarif etmesinden, yarı şehvetten, bana istemeden ettiği iltifatlardan.

"En erkeksi kısmın penisin kesinlikle" Louis sırıttı, mavi gözleri kasıklarımı deliyordu. "Ve evet - fazlasıyla - erkeksi"

Sesindeki şehvet gözden kaçacak gibi değildi. Tekrardan sertleşmeye başlıyorum.

"Demek istediğim başka erkeksi kısımlarında var," şu anda tavanla sohbet ediyor gibiydi ve kendi kendine beni anlatırken sertleştiğinin farkında değildi."Yani mesela büyük oluşun, kas manasında, iyi bir karnın var, göğsün, v çizgisi - oh ve kolların. Kolların hoşuma gidiyor. Çok güçlüler."

Bugün okula gidemeyeceğim. Bu da o günlerden biri. Bugün sürekli onun içinde ve dışında olacağım.

"Ve uzunsun. Bu hoşuma gidiyor. Ben çok kısayım ama bu önemli değil çünkü senden kısa olmayı seviyorum. "

Bende seviyorum.

"V menin de kesinlikle erkeksi, tadı maskülen, yani böyle deniliyorsa eğer," diye saçmaladığında gömleğimi tekrar çıkartmaya başladım. "Ve vücudun güzel kokuyor. Güzel ve erkeksi, özellikle boynunun etrafında."

Oh, Louis. Bugün mahvolacaksın.

"Ve biraz büyük ayakların var," ben kotumu indirirken kendi kendine güldü, çok serttim. "Ve büyük ayakları olan adamlar hakkında ne derler bilirsin..."

"Büyük penisleri vardır?" diye sırıttım.

"Evet," tavana doğru güldükten sonra sonunda bana baktı. "Evet - Oh, Tanrım"

Yataktan kayganlaştırıcıyı kaptım, gözlerim gözlerini yakıyordu çünkü bugün kesinlikle mahvolacaktı. Kendimi kayganlaştırmaya başladığımda gözleri büyüdü ve yanakları pembeleşmeye başladı. Onunla tekrar bacaklarının arasında buluştuktan sonra kendimi içine ittiğimde başını geriye atarak ben onu doldururken sızlandı. Nasıl hala dar?

"Yeterince erkeksi mi?" diye kükreyerek hafif sakallarının çıktığı çenesini ısırdım.

Nefesi teklerken gülmeye çalıştığında biraz zorlandı.

Öyle - öyle olduğunda sana - söylerim" yine güldü, dudaklarını kapatmakta zorlanıyordu.

Bana doğru yukarı sırıtırken dağılmış ama oyuncu bir bakış attı, nefesimi kesiyorsun.

"Hissettiğin zaman söyle"

Hızlı bir ritme başladığımda tekrar tekrar bağırdı ta ki bir kaç dakika sonra kasılmaya başlayana kadar. Durdum.

"Hayır!" diye ağlarcasına bağırdığında güldüm.

"Oh, üzgünüm." çenesini yaladım. "Yakın mıydın?"

"Yapma! Yakın olduğumu biliyordun!" sesinde panik tonu vardı.

Tekrar başladım, derin ve zevk verici bir şekilde ama kendini sıkmaya başladığında tekrar durdum.

Sızlandı.

"Bunun nasıl devam edeceğini biliyorsun değil mi?" diye fısıldadım kulağına.

"Yapma," diye yalvardı. "Lütfen, hayır."

Tekrar ritimle başladığımda iniltileri çok hoş geliyordu. Kesinlikle zevk alıyor.

Orgazmını saklamaya çalıştığını fark ettiğimde durdum.

Sinirle bağırıp, ellerini uzunluğuna doğru indirdi. Onları tutup başının üzerinde birleştiğimde karşılık vererek kurtulmaya çalıştı.

"Hayır," diye kükredim. "Ben izin verdiğimde geleceksin"

Sanki söylediğim hoşuna gitmiş gibi inledi.

"Beni dersini aldığına inandırana kadar seni böyle tutacağım, tamam mı?" aşağı, yüzüne baktım, göz bebeleri genişlemiş, yanakları kızarmıştı. "Seni ağlayana kadar böyle tutabilirim"

Nefesini tuttu.

"Hayır."

Tekrardan içine pompalamaya başladığımda başının üzerindeki kolları gerildi. Dudaklarının açılmasıyla geleceğini anlayıp, toplarıma kadar içindeyken durdum. Bunun onu orgazmın kıyısında tutacağını biliyordum.

Panik içinde ağlarcasına bağırdığında dudakları açıldı.

"Lütfen!"

Güldüm.

Bir süre daha aynı şeyi defalarca yapmaya devam ettim, kaç defa yarıda durduğumun sayısını artık hatırlamıyordum. Yalvarması hoşuma gidiyordu, fikrimi değiştirmek için beni öpmeye çalışıyordu.

Tekrar kendini sıktığında girişinde durdum. Yüksek sesle hıçkırdığında yanağından öptüm. Yakında seni rahatlatacağım. Vücuduna dokunabilmek için ellerini bıraktım.

"Ben - lütfen," nefesi tekliyor, sesi kırılıyordu. "Ağlamak istemiyorum - lütfen. Sadece - ah - lütfen"

Kendimi içine hızla ittiğimde yine belini parantez gibi gerdi. Bu kadar zalim olduğum için beni dışarı atmak yerine hala zevk alıyordu. Bir kere daha ve gelmene izin vereceğim.

Neredeyse boşalacağında tekrar durdum.

Yüksek sesli bir hıçkırık bırakıp ağlamaya başladığında onu kendime çektim. Oh.

"Lütfen, lütfen"

Yüzünü yanağıma bastırdı, çok şiddetli ağlıyordu. Siktir.

Pekala, işte geliyor.

İçeri ve dışarı yavaş yavaş gidip gelmeye başladım, nazikçe orgazmını tekrar yükseltmeye ve alacağı zevkin süresini uzatmaya çalışarak. Tırnakları boynuma  tutunmuş, bacakları belime daha sıkı sarılmıştı.

Ve hissettim. Yanağımda döktüğü gözyaşları azalırken hızlanan nefesi beni orgazmıma yaklaştırıyordu.

Kendimi daha derine bastırabilmek için kalçalarından tutarak destek aldığımda boynuma doğru derince inledi. Bacakları titremeye başladı ama kendini boşalmaya hazırlamıyordu çünkü onu şimdiye kadar bir çok defa kesmiştim.

Hızı arttırmadım, veya hareketlerimi sertleştirmedim. Bu şekilde gelmeye ihtiyacı vardı. Sadece derin ve yavaş olmalıydı ki alacağı zevk daha fazla olsun ve beni affetsin.

Boşalacağında kendini sıktı ve duvarları darlaştı, elleri sırtıma panikle tutunmuştu, derin bir nefes aldı ve boşalmasıyla çığlık atarken sesi kırıldı. Aynı şekilde bende onu takip ettim. Islak yüzü hala yanağıma yaslıydı ve çıkardığı sesleri fazlasıyla yakından sunarak zevkimi katlıyordu.

Yavaşça geri çekilip onu gerçekten üzdüğümden korkarak kafamı kaldırdım. Kısaca saate baktığımda orgazmını bir saati geçik bir süredir durdurduğumu fark ettim. Oops.

Kesinlikle becerilmiş görünüyordu. Sırtımdaki tutuşu hala sıkıydı, hala boynuma doğru nefes almakta zorlanıyordu. Sakinleşerek onu kendime çektim.

En azından hala ağlamıyordu, ama benimle konuşmuyordu da. İlk ben mi konuşmalıyım? Ne demeliyim?

"Fazlasıyla erkeksiydin" sesi o kadar zayıftı ki ölebilirim. "Ve kesinlikle seni hissedebiliyorum."

İçimdeki bütün oksijeni rahatlamayla dışarı verdim.

"Beni öldürmeyecek misin?"

Biraz güldükten sonra beni bırakmayı başardı.

"Yapabilirim. " yanağıma doğru gülümsedi. "Bunu bana neden yaptın?"

"Kendimi de durdurmam gerektiğini unutuyor musun?"

"Neden yaptın?" diye sordu.

Ayaklandım, ıslak yüzü hem hoşuma gidiyordu hem de nefret ediyordum.

"Hiçbir fikrim yok" diye cevap verdim. "Bir şey beni ele geçirdi."

Sırıtarak elimi yüzüne götürüp göz yaşlarını sildim, ağladıktan sonra yüzünün ne kadar yumuşak olduğuna dikkat etmemeye çalışıyordum.

"Beni ağlattığına inanamıyorum," etkilenmiş görünüyordu. "Ben. Louis Tomlinson."

"Ben yaparım" içinden çıktım. "Kendisi sızlanıp duran bir sürtüktür"

Şok olarak göğsüme vurduğunda güldüm.

"Siktir git. Ben sadece penisin içimde olduğunda sızlanıyorum"

Yanına doğru sırt üstü uzanırken gülmeye devam ettim.

" 'Niall, topu bana atmalıydın!' ya da ' Zayn, bana kızların vajinalarından bahsetme, berbatlar' " berbat bir Yorkshire aksanı yapmaya çalışmıştım. "Ya da benim favorim 'Beni rahat bırak, anne! Kendime bakabilirim!"

Beni ittirdi.

"Sensin sızlanan sürtük" diye bağırdı.

"Nasıl? Ne zaman?" yüzümü ona döndüm. Becerilmiş görünüyor.

"Şimdi." diyerek elini yan tarafıma koyduğunda bağırdım çünkü gıdıklanmıştım.

"Hayır!" nefesimi tuttum. "Dur!"

Durdu ve gülerek arkasına tekrar uzandı.

"sızlanan sürtük" diyerek nefesini verdi.

Ne zamandan beri yararlı arkadaşlar birlikte uzanıp birbirlerini gıdıklıyor? Hiçbir zaman.

Seni seviyorum. Düşünürken uzanan vücudunu tekrar süzdüm, yüzü ağladığından dolayı ve doğal olarak pembeleşmiş ve kızarmıştı. Uzun ıslak kirpikleri ve terlemiş dağınık saçları.

Şu anda onu göğsüme çekmek için her şeyimi verebilirdim, aslında göğüste yatacak bir tarzı var mı bilmiyorum ama ona sarılabilirim de. İkisini de yapardım. Şu ansa ne kadar güzel göründüğünü söylerdim, ve neden?

"Kesinlikle geç kaldın" diyerek saati gösterdiğinde düşüncelerimden sıyrıldım.

"Olsun," gülümsedim. "Sana değer"

Ah, Hayır. Bunu neden söyledim?

Bana gülümseyerek döndüğünde kastettiğim şeyi anlamadığını görünce rahatladım.

"Eğlenmene sevindim" sırıttı. "Ayrıca hala burada olmana da seviniyorum çünkü yürüyemiyorum ve tuvalete gitmeye ihtiyacım var."

Güldüm.

"Seni taşımayacağım Louis"

Ofladı.

"Bunu söylemedim," kalkarak oturdu, " sadece kalkmak için bir ele ihtiyacım var."

Ayağa kalkarak elimi uzatarak kalkmasına yardım ettim. sonunda kalktı ve dengesini sağladı.

"Oh bu arada, "dedim. "benim tuvalete senden daha fazla ihtiyacım var"

Onu tekrar yatağa ittiğimde bir çığlıkla geri yatağa düştü. Pantolonuma takılmamaya çalışarak kaçtım. Bunları neden önceden çıkartmamıştım?

"Harry, seni öldürürüm" diye odasından bağırdı

Sana aşığım.

"Harry." Bir kadın sesi beni kaldırdı.

"Ha?" etrafıma bakındım. Dairemizde değil miydim? Neden annem burada?

Bekle. Bu annemin apartmanı. Ben neden buradayım?

Louis. Derin bir nefes aldım, üzüntü bir anda üstüme akın etmişti.

"Harry," dedi annem, gözleri büyümüştü. "İyi misin?"

Panikle nefes almaya çalıştım. Bunu sorma bana. Bunu yapamam.

"Hayır," ağlamaya başladım, ne kadar gizlemeye çalışsamda. "sadece - hayır - lütfen. Yapamam."

Daha şiddetli ağlamaya başladığımda beni tuttu, duramıyordum. Saçlarımı ve kollarımı okşadı ve ben sakinleşene kadar başımı boynuna göndü.

"Bunun hakkında konuşacak mıyız?" diye sorarken saçımla oynuyordu.

"Tamam," kafamı salladım. "Pekala"

Ona her şeyi anlattım, Louis ile ilk tanışmamı. Gay olduğunu öğrenmemi. Samimi oluşumuzu. Aşık oluşumu. Ve annem sadece beni tuttu.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top