Daha İyi Hissettir
Üzgünüm yaklaşık iki hafta boyunca bölüm atamayabilirim. ♡
Ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorduk. Artık her sabahın onun benim olmadığını hatırlatması hariç.
Seks muhteşemliğine devam ediyordu, onu istediğim yerde, istediğim anda alıyordum, ve o da güzelleşmeye devam ediyordu.
Tekraradan yalnız uyandım, hafta başında Louis'yi odamda becerdğim günden beri bu beni sinir ediyordu.
Dün geceki seksten dolayı kendimden geçmiş haldeydim çünkü dün işten çok yorgun bir halde geldiğinde tek istediğim onu masanın üzerinde becererek daha da mahvetmek olmuştu. Tekrar ne kadar güzel olduğunu düşünmeye başlayınca daha da sinirlendim.
Tamamen giyinik halde odamdan dışarı çıkıp, birilerini bulup kendime kanıtlama çabaları gösterecektim ki telefonum çaldı.
Anne?
"Merhaba?" dedim.
"Hey bebeğim," diye cevap verdi, sesi kötüydü. "Nasılsın?"
Nasılım? Asıl sen nasılsın? Endişelenerek salona yürüdüm.
"Ben iyiyim." dedim. "Sorun ne?"
Burnunu çektiğinde içim kötü olmaya başladı. Annemin ağladığını duymaktan nefret ediyordum. Berbattı.
"Harry. Büyükbaban bu sabah vefat etti." diyerek hıçkırdı.
Ne?
"Ne?" diyerek bağırdım, kalbim acıyordu.
Bu imkansızdı. Daha geçen cumartesi harikaydı, gülüyordu, şakalar yapıyordu. Bu bir şaka olmalıydı.
Ama annemin ağlayışı olmadığını gösteriyordu. Gözyaşları gözüme doldu.
"O- O sadedce uyumaya gitmişti H." diye açıkladı. "Bir anda oldu."
"Ama onu daha geçen hafta gördüm!" Ne kadar saçmaladığımın farkındaydım. Sadece onu çok seviyordum.
"Demek ki zamanı gelmiş, bebeğim." diye ağladı. "Üzgünüm, ama o- o gitti."
Ağlamaya başladım. Acıyordu. Neden bu kadar acıyordu? Kalbim gerçekten kırılıyor gibiydi.
"Sikeyim!" diye bağırarak telefonu kapatıp odanın öbür tarafına fırlattım. Kalbim kırılmıştı, hıçkırarak ağlayıp, saçımı çekiştiriyordum.
"Tanrım, Harry, iyi misin?"
Arkamı döndüm, Louis'nin burada yaşadığını unutmuştum. Yüzüme şok olmuş halde bakıyordu. Ama hala güzeldi. Neden?
"Hayır!" diye bağırdım, sesim kırılmıştı. "O öldü."
Hızla yanıma yürüdü. Üstünde bir şey yoktu am altında eşofman altı vardı.
"Kim, Harry?" diye sordu, sesi endişeliydi.
Elini uzatarak koluma dokunduğunda ona izin verdim. Beni sakinleştirmeye çalışarak hafifçe sıvazladı. Çok güzeldi.
Ama hala acıyordu. Neden ölmüştü?
"Büyükbabam" diye hıçkırdığımda beni kendine çekince, kollarım vücuduna sarılırken onunkiler de boynuma sarıldı. Omzuna doğru hıçkırarak ağlarken beni sadece öyle tuttu. Çok iyiydi. Kollarımın arasında oluşunu bu kadar sevmemem gerekirdi.
"Üzgünüm" sesi yoğun gelirken etrafımdaki tutuşunu sıkılaştırdı. "Umarım iyi olursun."
Boynundayken kafamı salladım. Çok acıyordu. Bu histen nefret etmiştim.
"Harry," biraz geri çekilerek yüzümü tuttu, gözleri neredeyse dolmuştu. "Bu kulağa tuhaf gelebilir ama, seni iyi hissettirmemi ister misin? Anı unutturmamı ister misin?"
Ağzım açık kalmıştı. Bunu benim için yapar mydı? Bu çok.. tatlıydı. Gözleri gösterdiği empatinin göstergesi olarak nemlenmişti. Bunu isterim. Unutmak istiyorum. Yüzünden tutarak hızla kafamı salladım. Lütfen unutmamı sağla, bunu sadece sen yapabilirsin.
"Tamam, otur" diyerek ıslak çenemden öptü, "Hemen döneceğim."
O odadan çıkarken bende koltuğa oturdum, hala hıçkırıyordum. Neden ölmüştü? Ne olmuştu? Halbuki iyiydi. Gemma biliyor muydu? Peki ya büyükannem? O iyi miydi?
"Hey," Louis'nin yumuşak sesi de kalbimi ağrıtıyordu. Dizime elini koydu. "Şu an buradayım. Değil mi?"
Yukarı ona doğru baktığımda bu kadar yakından, arkasından yansıyan güneşle bir melek gibiydi. Küçük, yumuşak elleriyle ıslak yanaklarımı silerek nefesimi kesti.
"Seni iyi hissettirmemi istiyor musun? Hafifçe çenemi öptüğünde, derince nefes aldım. Eğer benim olsaydı bunu yapar mıydı? Ama iyi hissetmek istiyordum doğrusu, kafamı salladım.
Dağınık saçlarından tutarak kendime çekip öpmeye başladığımda yüzü benim gözyaşlarımla ıslanmaya başladı. Yumuşak dudakları benimkilere yaslıyken ellerim belinde geziyordu. Dizlerime doğru yaslandığında ağzına doğru soluğum kesildi. Siktir. Bu iyiydi.
Beni daha da sertleştirmeye çalışarak bu hareketi tekrarlamaya başladı. Daha sonra geri çekilip pijama altını indirip, benim kotuma geçti. Orada öylece oturarak onu izliyordum, çünkü çok güzel görünüyordu.
Tekrardan üzerime çıkarak dudaklarımızı birleştirirken kayganlaştırıcıyı açtı. Ne yapıyor? Parmaklarını kayganlaştırdıktan sonra inleyip, nefesini tutarak kendini açmaya başladığında nefesim kesildi. Oh. Oh, siktir. Onu sertçe öperken parmaklarımı saç diplerine serçe bastırdım.
Ağrıyan ereksiyonumu dışarı çıkartıp kayganlaştırdığında kendimden geçmiştim. Üzerinde yükselerek oturup hepsini alırken ağzı benimki gibi açılmıştı çünkü, oh İsa. Daha önce böyle birisini tanımamıştım. Çok dardı.
Tamamen oturduktan sonra bir anda kalktığında irkilerek kalçalarından tuttum. Her zaman ne kadar hazır olduğunu unutuyordum, ama bu pozisyonda kabullenmeye zorlandım, zevkten ayak parmaklarım kıvrılıyordu. Tekrar indiğinde nefes almakta zorlandım, çünkü çok iyiydi. O kadar iyiydi ki, hiç ayrılmasın istiyordum.
Kolunu başımın etrafına sarıp boynumu ısırabilmek için saçımı boynumdan çekti. Bunu daha önce hiç yapmamıştık. Daha önce kontrolü ele almasına hiç izin vermemiştim. Bunun için kendime sessizce küfrettim. Dişlerini tenime geçirmesini, ve beni böyle tutmasını seviyordum.
Parmaklarım tenine baskın uygularken dişlerini hissedince titredim. Dişlerini boynumun farklı kısımlarında gezdirmeye ve üzerimde tekrar tekrar yükselip alçalmaya devam etti. Bana kendini yaslayıp kalçasını hareket ettiğinde tırnaklarım sırtını çizdi. Oh.
Hareketi yapmaya devam etti, aşağı doğru inerken kalçasıyla daire çiziyordu. Oh. Bu-bu- Evet. Boynumu emerken bir yandan da diğer eliyle saçımı çekiyordu. Kendimden geçmiştim. Kafam yerinde değildi.
Hafifçe inliyor ve titriyordum. Ve bu tamamen onun sayesindeydi. Bu işte çok iyiydi. Çok çok iyi.
Gelecektim. Orgazmımın gittikçe yükseldiğini hissediyordum. Nefesim hızlanmaya başladı. Gelmesi gerekiyordu, bir an önce gelmesi gerekiyordu.
"Louis!" sesim kırıldı. "Geleceğim. Önce senin gelmen lazım "
Kafasını sallayarak tekrardan indi.
"Önce senin gelmeni istiyorum." kulağımın arkasını yaladığında tüylerim diken diken oldu. Sikeyim. "Seni iyi hissettirmeye çalışıyorum değil mi?"
Oh, Tanrım.
"Peki- Peki sen?," zorlanıyordum. Bacaklarım titriyordu.
"Sen gelirsen gelirim " hala derinden hareket ederken kulağımı ısırdı. "Gelişini izlemeyi seviyorum."
Kendimi daha fazla tutamayıp, başımı geriye atıp bağırarak içine boşaldım. Üzerimde tişört olmasına rağmen onun da geldiğini hissettiğimde inledim. Oh, Tanrım. Bu yaptığım en iyi seksti.
Orada oturup hala içindeyken kendime gelmeye çalıştım. Bacaklarım jöleye dönüşmüş gibiydi.
"Biraz daha iyi misin?" çenemden kaldırarak sordu. Çok güzeldi ve sanırım ona aşık olmuştum.
Kendime engel olamayarak onu kendime çekip yavaşça öptüm, ama hayatım buna bağlıymış gibi öpüyordum. Teşekkür ederim. İyiyden de iyiydi ve bu senin sayende.
"Teşekkür ederim " geri çekildiğimde gözleri şokla büyümüştü. Siktir. Ne yaptım ben?
Ama biraz sonra memnuniyetle gülümsediğinde rahatladım. Çıkarken bir an irkilse de üzerimden kalkıp pijama altını giydi. Gözlerimi üzerinden alamıyordum çünkü çok güzeldi ama benim değildi. Her zaman güzel görünüyordu. Siktir.
"Gidip yiyecek bişeyler getirsem olur mu?" sonunda fermuarımı çekip nemli gözlerimi ovuşturduğumda sordu. "Çok açım da"
"Olur" gülümsedim.
O odadan çıkarken kalbime bir ağrı girdi. Hiçbir zaman benim olmayacaktı. Son ilişkisinden fazlasıyla zarar görmüştü.
Çok kötü bir şey yapmış gibi hissediyordum. Onunla ilgilenirken çok duyguyla ve tutkuyla yaklaşmıştım. Acaba fark etmiş miydi?
Şikayet etmiyordum. Beni sürüşü muhteşemdi. Ama o öpücük çok farklıydı. Tek yapabileceğim fark etmemiş olmasını ummaktı.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top