8 sene önce
Gece boyunca yatağında dönüp duran çocuk bir türlü uykuya dalamayacağını anlayınca yatağından kalktı. Babasının sağlık ve doktorluk ile ilgili kitaplarla doldurmuş olduğu kitaplığına ilerleyip daha yarısında olan kitabı aldı. Bir süre okudu.
Babası devlet içinde devlet kuran çok nüfuzlu birisiydi. Sokaklarda yaşayan küçük yaşta aldığı çocukları kendi kurallarında yetiştirip aileye hizmet etmelerini sağlardı. Çocukların hepsi ona can borcu olduklarını varsayıp ona hizmet etmekten gurur duyarlardı. Tabii, bu çocuklar yetiştirildikten sonra kendi hayatlarını kurma gibi lüksleri olmazdı. Hepsi sadakat yemini edip vücutlarında istedikleri bir yere yaptırdıkları dövmeyle ailenin simgesini ömür boyu vücutlarında taşırlardı.
Çocuklar küçüklüğünden bu yana belirli bölmelere ayrılıp neye uygunlarsa ona göre yetiştirilirdi.
İleride büyüdüklerinde hepsi aslında birer bu ailenin adamı olurlardı. Gizli görevler ve işler için bu önemli bir şeydi.
Hyunjin de babasının nasıl birisi olduğunu elbette biliyordu. Fakat babasının kötü birisi olduğunu düşünmüyordu. Aksine bu yardım ettiği çocuklara ve kendi ailesine çok iyi bir baba olduğunu düşünüyordu. Onun kafasında babası harika birisiydi. Tabii işlerinden de haberi vardı ama buna takılacak birisi değildi. Belki küçük kardeşi Jeongin etkileniyor olabilirdi ama kendisi bu durumdan gurur duyuyor gibiydi.
Tabii bu geceye kadar.
Hyunjin kitabı bitirdi. Yine de uykusu gelmemişti. Saatin gecenin üçüne geldiğini gördüğünde ofladı. Normalde hiç bu saate kadar kalmazdı. İyi yetişmek ve gelişmek için erken saatte uyunulması gerektiğini çok iyi biliyordu. Şu an uyuyamasına karşı öfke doluydu.
Dan!
Duyduğu silah sesiyle gözleri yerinden fırlayacakmışcasına kalakaldığında tedirgin bir şekilde elini ağzına götürdü. Stres olmuştu ve sesin kaynağını merak ediyordu.
Eğitimler de elbette bu tarz durumlardan bahsediliyordu fakat ev içinde silah sesi daha önce duyulmamış bir şeydi. Bu ev bir saray gibiydi. Yetiştirilen tüm çocuklar ve kendi ailesi de burada yaşıyordu. Annesi, kardeşi, kendisi ve babası da.
Kendisine daha fazla hakim olamayacağını anlayınca kapısının kilidini açtı ve çıktı. Zaten uyuyamamış olduğu için üzerinde halsizlik de yoktu.
Merdivenlerden inmeye başladı. Arada da etrafı gözetleyen bakışlar atıyordu. Neler olduğunu anlayabilmek için tetikteydi. Merdivenin sonuna geldiğinde ise başından aşağıya kaynar sular dökülmüş gibi olmuştu.
Annesi merdivenin sonunda, yerde kanlar içinde yatıyordu.
Olduğu yere çöktü. Bedenini taşımak ağır gelmişti. Daha demin ki haline göre çok fazla halsiz hissediyordu.
Babası annesinin bedeninin yanında oturmuş elinde ki silah yüzünü kapatmaya çalışıyordu. Elleri annesinin kanına bulanmıştı. Vücudunun titrediğini gördüğünde ilk kez babasını bu kadar çökmüş bir halde görüyordu.
"Baba, annem neden yerde yatıyor?"
Titreyen dudaklarından çıkan sözcüklerle şoka girmiş olan bedeni başka tepki veremedi. Babası oğlunun sesini duyduğunda tetiklenip hızla yerinden kalktı.
"Bu saatte neden uyanıksın? Derhal odana çık!"
Babasının tekrardan otorite kurmaya çalışmasına hiçbir tepki vermedi. Çünkü yerinden kalkacak hali yoktu. Tüm dünyası başına yıkılmış gibiydi, Hyunjin'in. Daha on üç yaşındaydı.
"Annem öldü mü?"
Hyunjin yerde yatan bedene bakıp konuştuğunda babası onun bakışlarını takip edip hızla kadının bedenini çevirip Hyunjin'in annesinin sırtını görmesini sağladı.
Fakat Hyunjin zaten her şeyi görmüştü.
"Efendim, Jeongin odasında yok. Büyük ihtimalle kaçırdılar."
Babasının bir numaralı adamı olan Minhyuk'u gördüğünde gerçekten ciddi bir şeyler olduğunu anlaması için dahi olmasına gerek yoktu. Çünkü gerçekten ciddi bir şeyler oluyordu.
"Hepsinin hayatını boka çevireceğim. Bana bu pusuyu kuranlar canıyla ödeyecek. Eşimi öldürüp oğlumu kaçırmak için canlarına susamış olmalılar!"
Babası öfkeyle saçtığı nefret sözcükleriyle tüm adamlarının korkudan ter atmasına neden olurken Hyunjin hala çöktüğü yerden annesinin bedenine bakıyordu.
"Hepiniz takip için gerekli her şeyi başlatın." Babası adamlarına emir yağdırırken gözleri oğlunu bulduğunda yutkundu. Şimdi güçsüzlük gösterirse herkesin ona olan saygısını kaybedeceğini biliyordu. Bu yüzden inadına daha dik durdu. Evine pusu kuranlara ne kadar kurşun sıksa da sadece iki tanesini vurabilmişti. Laf almak için onları öldürememişti bile, en çok bu sinirine dokunuyordu. Köşede her şeyi görüp tanık olan Minho'yu gördüğünde ise olanlardan hiç etkilenmemiş gibi duruyor olmasına şaşırdı.
Minho'nun çok iyi potansiyeli olduğunun farkındaydı. Gelecekte de en iyi adamlarından birisi olacağını da biliyordu. Ona ilk işini verme zamanının geldiğini düşündü. On beş yaş gayet idealdi ona göre.
"Minho, Hyunjin ile ilgilen. Bugünden itibaren onunla ilgilenmek senin görevin. Sana emanet," Minho'nun omzuna dokunup söylediğinde Minho hızla başını salladı. İlk emrini almış olmak onu çok iyi hissettirmişti. Ama ilk görevinin bu olmasından pek memnun olduğu söylenemezdi. Aldığı eğitimlerden ötürü kendisinin çatışma adamı olduğunu düşünüyordu. Fakat emir, emirdi. Üstüne bir şey diyemezdi. Bu adam onu on yaşındayken dışarıda bulmuştu. Ona canını borçluydu. Ve oğluyla da ilgilenmek onun için basit bir görevdi.
Tabii o zamanlar Minho öyle zannediyordu. Aslında Hyunjin'in tam bir baş belası olacağından habersiz...
Hyunjin, babasının adamlarıyla evden çıktığını gördüğünde ve annesinin etrafına sarılan başka adamlar gördüğünde bir daha annesini göremeyeceğini anladı.
"Anne. Annemi görmek istiyorum. Lütfen. İzin verin."
Bir anda güç bulan vücudunu kaldırıp yürüdü. Annesinin bedenini sedyeye koyanların yanına doğru ilerledi. Bir tanesinin koluna yapıştığında Minho şimdi görevinin sırası olduğu düşünüp durduğu yerden hareket etti. Hızla Hyunjin'i tuttu. Aldığı eğitimlerden ötürü vücudu çok sağlam ve güçlüydü.
"Hyunjin, geri çekil. Şu an zamanı değil."
Düz bir yüz ifadesiyle Hyunjin'i tutmaya devam ediyordu. Hyunjin hareket edemiyor olmasına sinirlenip öfkeyle bağırmaya başladı.
"Benim annem öldü! Ne demek şu an zamanı değil? Asıl simdi göremezsem bir daha göremeyeceğim."
Minho ne yapacağını bilemiyordu. İlk görevini almıştı ve başarısız olursa bu onun için kötü olurdu. Hyunjin'in zorluk çıkarması şu an onun için iyi değildi. Fakat annesi ölmüştü, anlayış göstermeliydi, değil mi?
Gerçi nereden bilebilirdi ki? Onun hiçbir zaman annesi olmamıştı.
"Onu son bir kez görmene izin vereceğim. Anneni en güzel şekilde uğurlayacaksın, söz veriyorum. Fakat şimdi değil. Bana güveniyor musun?"
Hyunjin karşısındaki çocuğa baktı. Ondan çok büyük gözükmüyordu ama nasıl bu kadar soğukkanlı ve olgun olduğuna anlam verememişti. Ve sırf bu yüzden de olsa ona güvenmeye karar verdi. Usulca başını salladı.
Annesinin götürüldüğünü gözleri dolu bir şekilde izlediyse de elinden bir şeyin gelmiyor olmasına lanet etti. Ağlamaya başladığında ise başını yanındaki çocuğun göğsüne yaslayıp içindeki tüm acizliği döktü. Ve o an iki şeye karar verdi.
Hayatı boyunca bu çocukla olmak istediğine ve babasının işlerinden ne kadar nefret ettiğine.
HERKESE SELAMLAR!!!!
AYY ÖNCELİKLE ÇOK HEYECANLIYIMMM çünkü bu fici yazmak için çok fazla düşündüm ve gerçekten yazmak istediğime karar verince dedim ki artık zamanı geldi!! Aslında eski bir ficimin konusu ama onu çok erken yayımdan kaldırdığım ve yazamadığım için içimde hep ukte kaldı :(((
Vee benim top3 shiplerimden birisi olan hyunho ya bir fic yazamamak beni çok bozuyordu 😔🖖🏻
Umarım bu yeni ficimde yanımda olur ve desteğinizi gösterirsiniz! 💕💖💘
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top