9 | geleneksel kura çekilişi

Gyuyoung doğru duyduğundan şüphe ederek başını kaldırıp karşısındaki adama baktı ama oldukça ciddi olduğunu görünce kahkaha attı. Büyük ihtimalle bir deliye rastlamış olmalıydı.

"Uf, siktir git sen de ya. Hiç kafa bulacak halde değilim."

Sırtını dönüp gidecekken Minho onu bileğinden yakaladı.

"Ciddiyim."

Kız hemen elini kurtarıp ateş saçan gözlerle ona baktı.

"Deli misin, nesin be? Siktir git. Belanı bulma benden."

Gyuyoung hızlı adımlarla uzaklaşmaya başlarken Minho yine onu bileğinden yakaladı.

"Bıraksana, lan. Daha demin ki bağırmamı görmedin herhalde? Tüm barı toplarım buraya!"

Minho gözlerini devirerek kıza baktı. Bundan her ne kadar emin olmasa da başka şansı olmadığını da biliyordu. Karşısına çıkan bu şansı kullanmalıydı.

"Durumlar bayağı karışık ama sana özetlemem gerekirse, acilen evlenmem gerekiyor. Çünkü evlenmezsem sevdiğim kişiyi görmemek için ondan uzaklaştırılacağım." Gyuyoung kaşlarını çatıp karşısındaki adama baktı. Giyimi de oldukça düzgündü oysa ki deli olmasına şaşırmıştı. Hele altında ki lüks araba baya deli saçması olmalıydı. "Akıllısı beni bulmuyor, yemin ederim!"

Sitem ederek bileğini tekrar kurtardı ve iki elini beline yerleştirdi.

"Dökül bakalım, derdin ne?"

Minho'nun her şeyi anlatmasından sonra kız oldukça şoka girmiş gibiydi ama yine de duyduklarını sindirmeye uğraşıyordu.

"Yani evlenmezsen babası sizi uzak tutmak için yine seni uzak görevlere yollayacak. Ve sen artık bunu istemiyorsun." Minho başını salladı. "Peki ona ne olacak? Yani sevdiğin çocuk... Bu durum onu etkilemez mi?"

Minho geçen gün dizi hakkında konuştuklarını hatırladı ve onu da kısaca özet geçti.

"Bunların başına geleceğinden haberi olmadan demiştir onları. Şimdi başına gelirse o kadar soğukkanlı duracağını sanmıyorum. Beni lime lime eder. Hii, bebeğime bir şey yapmaya kalkışırsa-" Minho onun lafını kesti. "Böyle bir şey yaşanmayacak, söz veriyorum. Ama sen de asla ona karşı kışkırtıcı hiçbir şey yapmamalısın. Çünkü seni gördüğü an senden nefret edecek."

Kız başını salladı.

"Haklı olarak."

"Yani, kabul ediyor musun?"

Kız düşünceli bir şekilde oturdukları bankta ayaklarını salladı. Başını kaldırıp gökyüzüne baktı ve sonra Minho'ya döndü.

"Benim ve bebeğimi güvence altına alacağına karşılık kabul ederim ama şunu da söylemem gerek. Bebeğimi doğurana kadar ve o en fazla iki aylık olana kadar bu evliliği sürdürürüm. Şimdiden ona babası gibi bir hayat vermeyeceğimin sözünü verdim. Eğer bunlarla beraber kabul edersen ben de kabul ederim. Ha, bir de bana para göndereceksin. En azından orada hayatımı düzene koyana kadar."

Minho bu makul anlaşmayı seve seve kabul ederdi. Para onun için sorun değildi. Yüklü miktar alsa da harcayabileceği bir şeyi yoktu. Bu yüzden en azından bir kadın ve bebeğine yardım etmek belki de bu hayatta yapabileceği en büyük iyilikti.

"Sözleşme hazırlarız, merak etme. Yalnız nasıl birisi olduğumu biliyorsun. Fakat size bir şey gelmesine izin vermem."

Kız başını salladı. İkisinin de bu zor zamanda nasıl denk geldiklerini bilmiyordu ama Tanrı ikisine de acımış olmalıydı.

"Anlıyorum, anlıyorum. Bir nevi mafya gibisiniz. Büyük ihtimalle o evde oldukça göbekli ve sakallı adamlarla doludur ama sorun değil. Sen bana iyi olursan ben de sana iyi olurum."

Minho bu kez elini uzattı.

"O zaman anlaştık?"

Kız gülümseyerek başını salladı ve elini sıktı.

"Anlaştık."

***

Yağmurun ısrarcı damlaları çatıya düşerken Hyunjin bunun etkisiyle geceye kadar uyumuş, uykusunu güzelce almıştı. Yatağından doğrulup vücudunu esnetirken yarım yamalak açtığı gözleriyle saati kontrol etti.

23.37

Ellerini geceliğinin ceplerine koyup odasından çıktı ve etrafa bakındı. Muhtemelen herkes uyuyordu. Bununla beraber aklına gelen fikirle gülümsedi. Kimse görmeden Minho'ya bakabilirdi.

Ezbere bildiği ona giden yolları adımlayıp odasının önüne geldiğinde kendini toparlamak için saçlarını kulaklarının arkasına yerleştirdi ve kapıyı çaldı.

Bir dakikaya yakın bekledi ama kimse kapıyı açmamıştı.

Oflayarak sırtını duvara yaslayıp gözlerini kapıya çevirdi. Uyuyor olduğu için mi duymuyordu, girse ayıp olur muydu, diye düşünüp durdu. Ta ki Changbin yanına gelene kadar. Minho ve Changbin'in odaları yan yanaydı.

"Öğlenden beri eve gelmedi. Aradım ama açmadı da."

Changbin belli etmese de ikisinin arasında özel bir bağ olduğunu biliyordu. O da uzun zamandır bu evde yaşıyordu ve neredeyse on yıldan fazla olmuştu. Her zaman Minho'yu takip edip onu örnek almış birisi olarak Hyunjin ile aralarındaki durum gözünden kaçmamıştı. Fakat Changbin öyle birisi değildi. Buna saygı duyuyor ve burnunu sokmuyordu.

"Babam bir iş mi verdi?"

Bu duruma elbet şaşıran Hyunjin kaşlarını çatarak çözmeye çalıştı. Herkes bilirdi ki, Minho ne işi olursa olsun yatacağı zaman eve gelirdi. Bu oldukça garipti.

"Sanmıyorum." Changbin üstüne düşen bilgiyi verdikten sonra gitmeliydi ama içi rahat etmedi. "Evden çıkmadan önce babayla konuştular. Ondan sonra ne olduysa gitti zaten. Tuhaf bir hali vardı."

Hyunjin, Changbin'den ilk kez böyle bir şey duyunca şaşırmadan edemedi. Arkasını dönmüş giderken ona seslendi.

"Onun hakkında bildiğin başka bir şey var mı?"

İkisinin yakın olduklarını biliyordu. Eğer bir derdi varsa Changbin bunu bilirdi.

"Olsa bile sana bir şey diyemem, Hyunjin. İyi geceler."

Arkasını dönmeden konuştuktan sonra odasına gitmişti. Hyunjin bozulsa da üstelemedi. Chungha da Minho'ya bir şey anlatmazdı, hak verdi.

İç çekerek Chungha'nın kapısına gitti ve kapısını çaldı. Çok geçmeden Chungha cevap verdi:

"Hyunjin sensen gir. Başkasıysa gitsin."

Gülerek kapıyı açıp içeriye girdi. Onu masasının başında dosyalar içerisinde bulmak pek de şaşırtıcı değildi.

"Ooo, uyanıksın."

Hyunjin masasının yanındaki sandalyeye oturup başını salladı.

"Öğlenden beri uyuyorum. Geri uyuyacaktım ama," cümlenin devamını getirmeden tereddütle alt dudağını ısırdı. Chungha elindeki belgeyi bırakıp sandalyesini ona döndürdü. "Ama?" Sorgulayan bakışları ile onu çözmeye çalışıyordu. Hyunjin'i böyle baskıladığında kaçamazdı.

"Minho'yu uyumadan görmek istemiştim ama odasında yoktu. Öğleden beri de eve gelmemiş."

Chungha da buna şaşırdı.

"Cidden önemli bir işi olmalı."

Gülümseyerek belgelerine döndüğünde Hyunjin'in hala ona baktığını görünce tekrar ona döndü.

"Hadi ama düşünme bu kadar. Hem üç gün beraberdiniz. Felix anlattı; gayet iyi de geçmiş. Sorun ne?"

Derin bir iç çektikten sonra sandalyesine yaslandı.

"Sanki güzel geçen üç günün karşılığı üç misil ceza olacakmış gibi geliyor."

***

Hyunjin dün gece biraz daha Chungha'nın odasında oyalandıktan sonra odasına geri dönmüş ve sabaha kadar uyumuştu. Sabah da kahvaltı vakti geldiği için uyanmıştı. Güne güzel bir başlangıç yapmak istiyordu. Bu yüzden duştayken bakım bile yapmıştı. Yenilenmiş gibi hissetmeye başlayınca bundan memnun kalarak bol bir pantolon giyinip üzerine de sweat geçirdi. Hala hastahaneye dönmek için vakti vardı. Bu yüzden rahat takılmak istiyordu. Belki sinemaya gidebilirdi?

Kahvaltı masasında toplandıklarında gözleri hemen Minho'yu aramış, onu yerinde bulunca ancak rahat nefes almıştı. Dünden beri aklı ondaydı.

"Günaydın herkese."

Keyfi yerinde olduğu için herkese gülümseyerek yerine oturdu. Onu uzun zamandır böyle görmedikleri için şaşkın bakışlar üzerindeydi.

"Günaydın. Güzel bir uyku çektin, ha?" Babası gülerek oğlunun tabağına birkaç tane sosis bıraktığında Hyunjin kendini çocuk gibi hissediyordu. Babasının ona olan ilgisini seviyordu ama bazen bu çok ağır geliyordu.

"Umarım sizlerde çekmişsinizdir." Tabağına başlamadan önce masadaki herkese göz teması kurarak baktı. Aralarında her zaman samimi bir ortam olurdu.

"Bugün bir planın yok, değil mi?" Hyunjin bu sorunun altından bir şey çıkacağına emindi. Bu yüzden tedirgin olsa da hayır anlamında ses çıkardı. Babası sevinerek konuşmaya başladı.

"Başımızda ki bu olaylar son bulduğuna göre ve yılbaşı da iki gün sonra olduğundan, geleneksel kamp yapma sürecimize girmiş bulunmaktayız!"

Hyunjin bunu duyunca olacakları bilen bir edayla diğerlerine baktı. Hepsi gülmeye başlamışlardı bile. Yılbaşında tüm aile bir yere gidilip kamp yaparlardı. Birkaç gün süren bu kampta bayağı eğlenirlerdi. Hyunjin kaç senedir buna katılmamıştı ve katılsa bile Minho'yu görmek için olmuştu.

Bununla beraber gözleri ona doğru kaydı. Gözaltları hafif morarmıştı. Bu görmeye alışmadığı Minho karşısında ne yapacağını bilemiyordu. Her zaman düzenli ve sağlıklı görünen adamın şu an saçları bile karışıktı.

"O halde akşama kadar hazırlanın."

"Baba, hava dünden beri yağmurlu. Kamp yerine başka bir şey mi yapsak bu kez?"

Minhyuk babaya sözü geçen tek kişiydi. Bu yüzden bunu yerine göre kullanmayı iyi bilirdi. Oldukça zeki ve çevik bir adamdı. Yakışıklı olmasına rağmen hala evlenmemiş olması büyük şanssızlıktı.

Yanında oturan Chungha koluyla Hyunjin'i dürttü.

"Benimki konuştu." Kıkırdayarak ağzına lokmasını atarken aslında gözleriyle Minhyuk'u yiyordu. Hyunjin ikisini oldukça yakıştırıyordu ama hala aralarında bir gelişme olmadığı için yorum yapmıyordu. "Duyarsa seni, görürsün."

İkisi kendi aralarında gülüşüyorlarken babaları konuşmaya girdi.

"O halde otellerimizden birisine gidelim. İsteyen saunaya girer, isteyen spaya. Akşam da ateşin başında toplanır geceye kadar otururuz."

Bu herkese daha çok uyduğunda konu kapanmıştı. Akşam için herkesten daha heyecanlı iki kişi vardı. Bu yüzden yemekten beri gülüşüp duruyorlardı.

"Kura çekildiği zaman onunla denk gelemeyecek olmam çok üzücü. İlla erkek mi olayım yani?"

Chungha kendini yatağına atarken Hyunjin çıkardığı sigarasını yakıp dudaklarının arasına koydu.

"Erkek olsan da pek işe yaramıyor. Küçüklüğümden beri hiçbir zaman Minho ile denk gelmedim."

Alayla ona baktığında Chungha doğruldu.

"Aile içinde sevgili olamama kuralı kadar saçma bir şey yok. Babamızın sevmediğim tek yönü. Yoksa şimdiye kadar çoktan kendimi Minhyuk'un koynuna atmıştım."

İkisi kahkaha atarak gülüşürken kapı tıklanması ile duraksamışlardı.

"Gelebilirsin."

Chungha kim olduğunu görmek için hafifçe başını eğdi.

"Selam, orospular!"

Felix elleri dolu bir şekilde odaya tam anlamıyla daldığında ikisi de gözlerini devirdi. Her sene olduğu gibi bu sene de Felix'in gazabına uğrayacaklarını anlamışlardı.

"Söyle bakalım, bu senenin cezası ne?"

Hyunjin elindeki poşetlere bakarken Felix boğazını temizleyerek poşetleri yatağın üstündeki Chungha'nın başından aşağıya boşalttı.

"Ta-da!"

"Ya of gerizekalı!"

Chungha onu ittirirken Felix istifini bozmadan Hyunjin'i de çekiştirdi.

"Hadi seçin. Diğerlerine göstermeden getirdim. Çok riskliydi."

Chungha ve Hyunjin görmeyi beklemediği iki zarf ile şaşkınlıkla ona bakakaldılar.

"Hani kıyafetler? Bunlar ne?"

Chungha bir avukat olmanın verdiği ön seziyle hemen atıldı. Tam zarfı açacakken Felix onu durdurdu.

"Bu zarfları araklayayım derken götümden olacağım diye çok korktum!"

Hyunjin'in de merakı kabarmıştı.

"Söylesene, lan. Ne bunlar?"

Felix göğsünü kabartarak havalı bir şekilde elini sarı saçlarından geçirdi.

"Kurada ki kartlar. İstediğiniz kişiyi seçebilirsiniz. Bu sene kura kutusunun sorumlusu benim."

İkisi bir anda atılıp Felix'e sarıldıklarında o hala bilmiş bilmiş sırıtıyordu.

"Sana Minho, sana da Minhyuk çıkması için zarflara işaret koymamız lazım. Fakat görünmemeli de. Onu da siz hallersiniz artık. Ben yılbaşı kıyafetleri ile ilgilenmeye gidiyorum. O zamana kadar halledin."

Felix ikisine öpücük atıp zarflarla onları başbaşa bıraktığında büyük bir şey başarmış gibi hissediyordu.

Chungha hemen bağdaş kurup kartları incelemeye başladı. Hyunjin de yanına oturdu.

"Ne yapacağız?"

***

Akşam arabalar hazırlandığında ve herkes yılbaşına özel takım kıyafetleri yerine en rahat görünüşleri ile geldiğinde bu ortamı daha da samimileştiriyordu.

Hyunjin ve Chungha yan yana durmuş Felix'e emanet ettikleri zarf kutusuna hülyalı bakışlar atıyorlardı. Yılbaşının iyi ya da kötü geçmesi tam anlamıyla bu kartlara bağlıydı.

Felix küçük aileden olduğu için kendi arabalarıyla giderken Chungha ve Hyunjin arka koltuklara yerleşmişti. Baba sağ koltukta, Minhyuk da sürücü koltuğundaydı.

Yaklaşık bir saat uzaklıktaki otellerine geldiklerinde herkesin yüzünde güller açıyordu. Biraz da olsa rahatladıkları bu aptal ortamı inkar etseler de seviyorlardı.

Hava daha kararmamıştı ama havayı kapatan bulutlar yüzünden akşam gibi duruyordu. Bu kış kar yerine yağmurlu geçecek gibiydi. Otelden içeriye girmeden önce Felix ortaya çıkıp kapının girişinde durdu.

"Hop! Millet, geleneksel kura çekilişimizi yapıp öyle giriyoruz. Herkesin bir an önce dinlenmek istediğini biliyorum ama geleneklerimize sahip çıkmalıyız."

Felix'in babası ile Hwang Mujin gülerek içeriye girdiklerinde değişmeyen gelenek olarak ikisi beraber kalırlardı. Çocuklar da kuraya göre yerleşirlerdi.

Hyunjin'in kalbi ağzında atıyordu adeta ve arkadaşına baktığında onun da kendisiyle aynı durumda olduğunu görmüştü. Kız-erkek kalmak yoktu ama kura çekilişinde bir karışıklık olmuşsa buna kimse bir şey diyemezdi. Karışıklık... Evet.

"İlk önce tabiki de veliahtımız Hyunjin ile başlıyoruz."

Hyunjin dışarıya kendini belli etmemeye çalışarak Felix'in yanında durdu. Kısık sesle sordu.

"Umarım zarfları karıştırmamışsındır, canım kuzenim."

İğneleyici bir şekilde gülümseyip zaten başta duran yanı hafif kıvrılmış zarfı aldı. Açıp ilk önce diğerlerine gösterdiğinde kendisi zaten sonucu biliyordu. Fakat belli etmemeye çalışarak en son kendisine çevirdi. Büyük bir tepki vermeden olduğu yerde onu bekledi.

Minho geldiğinde sahipsiz danışman masasındaki yazılı numaradan anahtarı alıp odaya çıktılar. Arkadaşının da görevi kusursuz hallettiğinden şüphesi yoktu.

"Ne büyük tesadüf, değil mi?"

İkili içeriye girdiklerinde yan yana duran yataklar onları karşıladı. Hyunjin cam kenarında durana direkt otururken gözlerini ona çevirdi.

"Bu işte parmağın yoktur, diye düşünüyorum?"

Tek kaşını kaldırarak sorduğunda salaş bej renkli gömleğinin düğmelerini açmaya başladı. Hyunjin'in gözleri düğmeleri açan parmaklarda gezinirken gözlerini kırpıştırıp ona bakışlarını çevirdi.

"Benim nasıl bir parmağım olabilir ki? Aksine bunca zaman sonra denk geldiğimiz için mutluyum. Sen değil misin?"

Gözlerini kısarak sorgulayıcı bakışlarını üzerinde gezdirdi. Tüm düğmelerini açmış olduğu gömleği çıkarıp odadaki sandalyeye attı.

"Ha sen, ha başkası. Benim için değişen bir şey yok."

Yine canını yakan bir cümle daha ondan duyduktan sonra gözleri dolsa da bunu saklamaya çalıştı.

"Kim bilir, belki de çok şey değişir?"

Selam!
Ay nereden Minhyuk ile Chungha'yı çift yapmak aklıma geldi diye sormayın çünkü yazarken bir anda gelişti NDHWKXJWODOWL ben de yakışacaklarını fark edince dedim olabilirrr 🤓🤓

Minhyuk BTOB üyesi btw gençler namı diğer Huta💘

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top