23 | mesafeli dostluk
"Ne?"
Hyunjin yüzündeki gülümseme ile donakalırken elleri çenesinden düştü.
"Neden senin yanına girdiğini, bu zamana kadar nerede olduğunu hala araştırıyorum. Her şey kesinleşene kadar senden ricam kimseye bahsetmemen."
Minho tedirgin bir şekilde alt dudağını ısırarak Hyunjin'e baktı. Şoka girmiş gibi kendisine bakıyordu.
"Bu nasıl olabilir?"
Hyunjin dolan gözlerini saklamadan elini saçlarından geçirdi.
"Bilmiyorum ama halledeceğim, tamam mı? Kardeşin olduğunu bilerek hareket etmen senin yararına olur."
Hyunjin gözlerini kısarak Minho'ya baktı.
"Senin kafanda bir şeyler var. Bana da söyle."
"Bunca zamandır beraber olduğu aile, Han'lar." Hyunjin gözlerini kocaman açtı. "Jisung'un ailesi mi?"
Minho onayla başını salladı ve devam etti.
"Düşman bir ailede büyüdüğüne ve sana karşı tavır aldığına göre beyni yıkanmış olmalı. Kaçırıldığında çok küçüktü. Fakat yine de senin yanına gelmiş. Bu hala ailemize karşı bir umut beslediği anlamına geliyor."
Hyunjin, Minho'nun tahminlerini dinlerken sesli bir nefes aldı.
"O benim kardeşim, Minho. Bunca zamandır ne yapıyordu, neredeydi? Babam ondan çoktan umudu kesmişti. Nasıl olur da bize düşman olur?"
Hyunjin hızla konuşurken sakin kalamıyordu. Duydukları onu son derece şok etmişti.
"Bu zamana kadar sana halledeceğim dediğim her şeyi hallettim, değil mi? Bunu da yoluna koyacağım. Sen sadece bir süreliğine üç maymunu oynamaya çalış."
Hyunjin, Minho'nun söylediklerine başını salladı. Az kalsın düşman olacağı kişi kardeşi çıkmıştı.
"Babama anlattın mı?" Minho başını iki yana salladı. "Duyduğu an, savaş başlar, Hyunjin. En azından Jeongin ile durumları halledene kadar habersizmiş gibi davranmaya devam etmeliyiz."
Hyunjin başını salladı. Babası bir saniye durmazdı ve bu ani hareket birçok şeyin sonu olurdu.
"Her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilmek istiyorum, Minho. Bu konu, göz ardı edemeyeceğim bir konu. Sana güveniyorum, hallet."
Minho başını salladı. Hyunjin'in ne hissettiğini tahmin edebiliyordu.
"Benim eve gitmem gerekiyor. İstersen birkaç gün hastahaneye gitme."
İkisi ayağa kalktığında şimdi düşünceli görünen Hyunjin'di.
"Biraz yalnız kalmak istiyorum."
Minho onun ne demek istediğini biliyordu. Bu yüzden üstelemedi. Arabaya bindiklerinde ilk önce Hyunjin'i eve bıraktı.
Hyunjin arabadan inmeden önce ise ona seslendi:
"Hyunjin," Hyunjin, emniyet kemerini çıkarırken ona döndü. "Senin üzülmemen için her şeyi yapacağım, tamam mı? Sen sadece bana güvenip bekle."
Hyunjin buruk bir şekilde gülümseyip kollarını Minho'nun sırtına sarıp başını omzuna koydu.
"Teşekkür ederim."
Sarıldıktan sonra geri çekildiğinde Minho onu bu halde görmek istemiyordu. Bu yüzden bir kez daha sınırı aşıp yanağına uzandı ve bir öpücük bıraktı.
"Her şey yoluna girecek."
Hyunjin başını salladı ve arabadan indikten sonra elini ona sallayıp içeriye girdi. Minho ise o eve girene kadar beklemiş daha sonra gitmişti.
***
"Selam, kaçak."
Gyuyoung kucağında turta tabağı ile televizyon izlerken Minho'nun geldiğini görünce laf attı.
"Selam. Ne yapıyorsun?"
Gyuyoung kucağındaki tabağı göstererek sırıttı.
"Canımız bal kabaklı turta çekti de."
Minho ona ve gösterdiği karnına bakıp samimi bir şekilde gülümsedi.
"Afiyet olsun. Ben yokken bir şey oldu mu?"
Gyuyoung başını iki yana salladı ve turtadan bir ısırık aldı.
"Chungha'ya arkadaş olarak güvenmeli miyim?" Minho beklemediği soru ile şaşırdı. "O nereden çıktı?"
"Bu aralar yakınız. Fakat Hyunjin'in arkadaşı olduğu için güvenmekte zorluk çekiyorum." Minho kaşlarını çattı. "Konuşurken bir şey mi fark ettin?"
Gyuyoung tedirgin bir şekilde lokmasını yutarken kucağındaki tabağı sehpaya bıraktı.
"Yanlışlıkla ağzımdan nerede çalıştığımı kaçırmış olabilirim."
Minho oturduğu yerden hızla kalkıp etrafta dolanmaya başladı.
"Bunu bana daha önce söylemeliydin. Şimdiye ulaşmak istediği ne varsa bulmuştur bile. O kız avukat olmanın da üstü." Gyuyoung da ayağa kalkarak kaşlarını havaya kaldırdı. "Ne yapabilir ki?"
Minho onun bu korkmuş halinin üstüne gitmemek için onu omuzlarından tutup otutturdu.
"Ne bulduysa da artık işe yaramaz. Yine de sen dikkat et. Dediğin gibi, Hyunjin'in arkadaşı ve bizim anlaşmamız hala bitmedi."
Gyuyoung başını sallayarak onayladı.
"Özür dilerim." Minho sorun olmadığını söyledikten sonra Changbin ile görüşmek için evden çıktı. Hyunjin'in isteği üzerine bardaki satış mevzusu vardı; onu konuşacaklardı.
"Bugün sinemaya gitmemek için şapşal kıyafetlerle fotoğraf çekinmeyi bile kabul ettin. O filmi cidden merak ediyordum!"
Minho arka bahçeden gelen seslerle kaşlarını çatıp adımlarını oraya çevirdi. Ses tanıdık geliyordu ama uzakta olduğu için çıkaramamıştı.
"Annem ile sinemaya gittiğimiz zaman beni orada bıraktı ve onu bir daha görmedim."
Felix ve Changbin'i çardakta otururken bulduğunda Minho şaşırmıştı. Bu ikilinin birbirinden haz etmediğini düşünüyordu. Biraz daha yaklaştı.
Changbin annesini bile söylediyse çok yakın olmalılardı.
"B-ben özür dilerim, Changbin. Bilmiyordum-" Changbin gülümseyerek Felix'in saçlarını karıştırdı. "Sorun değil, balım."
Minho biraz daha şaşırdı. Balım? İkisinin tam yanına yaklaştığında boğazını sesli bir şekilde temizleyerek varlığını belli etmişti.
Changbin hızla yerinden kalkıp eğildiğinde Minho tek kaşını kaldırarak gözlerini ikisi üzerinde gezdirdi.
"Changbin, biraz konuşalım mı?" Minho'nun düz çıkan ses tonu ama sert suratıyla Changbin başını salladı.
"Ben kalkayım o halde." Felix de kalkıp Changbin'in yanına yaklaştı ama yanağını öpeceği sırada Changbin yüzünü çevirmişti. "Gitsen iyi olacak."
Felix gözlerini irice açıp ona baktı. Bu onu üzmüştü. Fakat kuralı biliyordu ve daha demin tabiri caizse yakalanmışlardı. Boğazını temizleyip öpmekten geri çekildi.
"İkinize de iyi akşamlar."
Felix gittiğinde Minho ellerini cebine koyarak Changbin'e baktı. Bir açıklama bekliyordu.
"Bahane üretmeme gerek yok. Her şey göründüğü gibi."
Minho kaşlarını çatıp astığı suratıyla bir süre ona baktı.
"Küçük aileye karşı kural geçerli değil mi, zannediyorsun?"
Minho tek seferde sorduğunda Changbin derin bir nefes aldı.
"Tüm kuralları gayet iyi biliyorum, Minho."
Minho bu kez anlam veremeyen bakışlarını sona erdirip ciddiyeti yüzüne davet etti.
"O zaman derdin ne?"
Changbin omuzlarını dikleştirdi ve Minho'nun önünde durdu.
"İlk defa birisini sevdiğimi hissediyorum. Bir kural yüzünden onu kaybedemem. Ben senin gibi kaçmayacağım."
Minho beklemediği atak ile etrafa bakındı. Evin arka bahçesindelerdi. Minho nasıl ikisini bulduysa onları da birileri duyabilirdi. Changbin'i yakasından tutup ağaçların arkasına, ormana açılan kısmına kadar ilerletti. Changbin onu ittirmemişti bile.
Minho tuttuğu yakasını sertçe bırakıp üzerine eğildi.
"Bir daha böyle konuştuğunu duyarsan senin için iyi olmaz, duydun mu? Karşında kıdemlin var."
Changbin alayla gülerek başını aşağıya yukarı salladı.
"Sana eskiden çok saygı duyardım, Minho. Sürekli seni örnek alırdım. Çünkü senden sonra gelen kişi bendim. Fakat bu bir sene de ne değişti, biliyor musun?" Alaylı yüzünü yaklaştırdı. "Şu an asla örnek almak istemeyeceğim birisin."
Minho ilk defa kendisine karşı saygısızca konuşan adama baktı. Yıllarını beraber geçirmişlerdi ama Minho'nun ne kadar katı birisi olduğunu bildiği için asla sınırları aşılmayan bir dostluktu bu.
"Sen neden bahsettiğinin farkında mısın? Alkol falan mı aldın?"
Changbin göz devirip başını iki yana salladı.
"Herkesten saklayabilirsin ama benden asla, tamam mı? Sen ne kadar kendini kapatsan da, kaçsan da biz beraber büyüdük. Fakat seni bu bir sene de asla anlayamıyorum. Eskiden gözüne baktığımda ne düşündüğünü tahmin eder ona göre hareket ederdim..." Minho sessizleşti ve mimik kıpırdamayan yüzüyle ona baktı. "Bizim bir ailemiz yok. Bizim birbirimizden başka kimsemiz yok. Fakat sen, seni bu yaşına kadar sevmiş birine kolayca bunu yapabiliyorsun."
Minho hiçbir şey bilmeden böyle konuşmasına sinirlendi.
"Aşk mı kurtaracak bizi?"
Alaya karışık bir ciddiyet sözlerinde vardı. Changbin'in ise pes etmeye niyeti yoktu. Bu yüzden konuşmaya devam etti.
"Evet, lan! Aşk kurtaracak beni! Her gün uyandığımda kendim için değil bir başkası için de yaşayacağımı bilerek uyanacağım. Bir yaşama sevincim olacak. Zaman affetmiyor, Minho. Çok değil birkaç sene sonra sevgisiz kalmak ağırlık gelecek sana. Şu an belki Hyunjin'in senden vazgeçmeyeceğini düşünüp umursamıyorsun." Minho'nun değişmeyen yüzünü görünce göz bebeklerini titretecek soruyu sordu. "Söylesene, karın gerçekten senden mi hamile?"
Minho sinirine daha fazla kontrol altında tutamayarak yumruk yaptığı elini Changbin'in yanağına geçirdi. Konuşmaya devam ederse büyük dayak yiyecekti.
"Bir daha benim ilişkilerimi ağzına alma! Aileye saygı duy ve Felix ile ilişkini derhal bitir."
Changbin onu ittirip kanayan dudağını elinin tersiyle sildi.
"Zoruna gidiyor değil mi, amına koyayım? Sevmediğin bir kadınla evlenip boktan bir aile kurmak. Bizim birbirimize verdiğimiz söze ne oldu? Hani ailelerimizin aksine mutlu bir aile kuracaktık?" Minho'yu omzundan ittirdi. "Adamlığın bu kadar mı senin? Ama ben senin peşinden gelmeyeceğim oğlum! Bu kez tek başınasın ve bu gidişle ölene kadar yalnız kalacaksın."
Changbin sert bir şekilde Minho'yu ittirip kıyafetlerini düzeltti. Uzun zamandır içinde tuttuğu sözleri söylemek onu rahatlatmıştı ama son söyledikleri yüzünden pişmandı.
Minho kaç dakika olduğunu sayamadığı saniye kadar orada öylece kaldı. Yüzleşmek istemediği ne varsa yüzüne çarpmıştı. Hem de ona en yakın kişi tarafından.
Changbin ile gerçekten yakınlardı ama Minho'nun soğuk tavrı yüzünden hep aralarında bir mesafe olurdu. Birbirlerinin hayatına karışmaz, eleştiri yapmazlardı.
Minho sol gözünden akan yaşı yanağında hissedince burnunu çekti. Çocuk gibi ağlamak istiyordu.
"Sikeyim..." Etrafa bakarak gözlerini kapattı ve oksijeni ciğerlerine doldururken fısıldadı. "Yalnız kalmak istemiyorum."
Bu bölüm de biraz son yaz esintisi katmış gibi oldum ama napayım KULLANMASAM OLMUYOR BUNLARI 😩😩
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top