22 | istikrar
Bölüm uyarısı: seks sahnesi.
"Sikeyim, Hyunjin."
Minho savurduğu küfürle tek hamlede Hyunjin'i altına almıştı.
"Yap."
Hyunjin haz ve arzudan delirmiş gibi hissediyordu, bugün onu içinde hissetmek için tüm zarları oynayacaktı.
Minho iki elini Hyunjin'in yanlarına koymuş öylece ona bakıyordu. Hyunjin bakışlarını indirip elini onunkinin üzerinde gezdirdi. Çok fazla sertleştiğini yattığı yerden anlayabiliyordu.
"Bununla yatabileceğini düşünüyor musun?"
Hyunjin'in ondan farkı yoktu ama o bunu saklamıyordu. Aksine ona hissettirmek için belini hafifçe kaldırıp kendini ona sürttü.
Bu son damlaydı.
Minho eğilip tekrar dudaklarına kapandığında bu kez çok fazla arzulu öpüyordu. Hyunjin onun öpücüklerine ayak uydurmakta zorlanıyordu. Bu adamı o kadar çok istiyordu ki.
Minho dudaklarını ayırıp çenesini doyasıya öptü. Boynunu öpmeye başlarken Hyunjin onu yana doğru itip üzerine çıktı. Tişörtünü tek çırpıda çıkarıp odaya fırlattığında ellerini onun yanaklarına indirip dudaklarını ıslak ıslak öptü.
Şimdi ikisinin de üstü çıplaktı.
Eğilerek yaralarının olduğu yerlere küçük öpücükler bırakırken göğsünde ki yaradan kaçınıyordu. Tamamen uyarılmış ve tutku doluydu. Minho bu görüntüyü aklından silmemeye çalışırken yutkundu.
Hyunjin üstünden kaydığında kirpiklerinin altından ona baktı. Minho ona olan hayranlığını gizlemeden bakmaya devam ederken Hyunjin istediği ifadeyi görmenin verdiği keyifle eşofman altını indirdi. Baksırının içinden bile belli olan sertliği açığa çıkarıp hiç düşünmeden ağzına aldı.
Minho ıslaklığı hissettiğinde gözlerini kapatıp başını arkaya yasladı.
Hyunjin onun rahatladığını görünce içi daha fazla tutkuyla doldu.
Ağzından çıkardığında Minho gözlerini açıp başını eğdi. Hayran olduğu o güzel yüzün çenesinden tuttu.
"Güzelliğin çok tehlikeli."
Hyunjin sırıtarak onun gözlerinin içine bakarken dilini bir süre gezdirdi. Hiç utanmıyor aksine bunca zaman beklettiği için Minho'ya acı vermek istiyordu.
"Bu gece ne kadar tehlikeli olduğumu göreceksin."
Minho bu tehdit üzerine onun hakimliğini bitirmiş vücudunu tekrar altına almıştı. Bu sefer yüz üstü bir şekilde.
Ağzı, Hyunjin'in sırtının alt kısmında durdu ve ona dokunmak için uzandı. Hyunjin ona kolaylık sağlamak için bacaklarını ayırdı. Islaklığını okşadıktan sonra Hyunjin onun elinin kalçalarının arasına kaydırmasına izin verdi.
En hassas yeri okşamak için Minho'nun parmakları içinde gezindi.
Hyunjin istekli bir şekilde kendini yaklaştırdığında Minho onun isteğini anlamış ve kendini ona doğru itmişti.
Hyunjin, Minho'nun içini dolduruşunu ve içinde yarattığı hisse bayılarak inledi. Yavaşça hareket etmeye başladığında amacı Minho'ya eziyet etmekti.
Ona eziyet edecek kadar yavaş bir şekilde hareket ediyordu. Minho ise acı vermemek için kendini tamamen itmemişti. Hyunjin'in alışmasını bekliyordu.
Hyunjin istekli bir halde Minho'yu içine kaydırırken ikisi de inlemişti. Hyunjin muhteşem anın gerçekleşeceği için gergindi.
Daha sonra onu içine tamamen gömdü ve çığlık attı. Minho da inliyordu ama hüsrana uğramış bir sesle... Acı verici bir yavaşlıkla hareket eden Hyunjin ikisine de işkence ediyordu.
Minho'nun hareket etmeye başlamasıyla bunun zevki Hyunjin'i doruğa yakın bir şekilde titretti.
Bir inlemeyle kalçalarını yakaladı ve Hyunjin'i giderek daha hızlı hareket ettirdi. Hyunjin kendini kıvılcımlar saçarken, yanarken, doruğa doğru patlarken buldu.
Minho da boşalacağını fark edince çıkmak için acele etti ama Hyunjin eliyle durdurarak içine akmasına izin verdi.
Minho titremenin verdiği hazla dizlerini daha fazla tutamadı ve Hyunjin'in yanına kendini attı.
Yaptıklarına inanamıyordu ama bunu tekrar yaşamak için her şeyi feda etmeli miydi?
Hyunjin inip kalkan göğsü ile sesi boğuk bir şekilde çıktı.
"Seni seviyorum."
Minho onun sesiyle başını eğip ona döndü. Yutkunarak ona bakıyordu. Terden saçları alnına, boynuna yapışmıştı. Bu hali bile çok fazla tehlikeliydi.
Hyunjin yaklaşıp Minho'ya sokuldu ve çıplak göğsüne bir öpücük kondurdu. Bir kolunu beline dolayıp başını göğsüne yasladı ve kafasını kaldırıp ona baktı.
"Susacak mısın?" Minho bir eliyle Hyunjin'in belini sarıp diğer eliyle saçlarını güzel yüzünden çekerek alt dudağını ısırdı. "Sana hissettiklerimi kelimelere dökemem."
Hyunjin yükselip dudağına sulu bir öpücük bıraktı.
"Birbirimizden ne kadar kaçsak da kendinizi aynı yerde buluyoruz, farkındasın, değil mi? Ve bu kez geri de alamaz, çeviremezsin de."
Hyunjin imalı bir şekilde konuştuğunda Minho onun belini istemsizce biraz sıkmıştı.
"Sana benimle bambaşka bir hayat sunsam kabul eder miydin?"
Hyunjin gözleri parlayarak kalkıp Minho'nun kucağında yerini aldı. Minho da sırtını yatağın başlığına yaslamıştı.
"Beraber olmamız için neleri kabul etmezdim ki, Minho. Tanrım, bunu sorduğuna inanamıyorum... Senin için nasıl yanıp tutuştuğumu görmüyor musun?"
Minho ifadesiz yüzüyle Hyunjin'in yüzünü okşadı. Düşünceleri yüzünü kaskatı hale getiriyordu. Parmaklarını saçlarından geçirdi.
"Her şeyi düzeltmek için zamana ihtiyacım var. Eğer verirsen her şeyi düzene koyacağım."
Hyunjin heyecanla hızla başını salladı ve kollarını onun omzuna doladı.
"Sana istediğin her şeyi verebilirim, Minho." Gülen yüzü bir anda düştü ve bozulmuş bir şekilde konuştu. "Ben senin metresin mi olacağım şimdi?"
Minho kaşlarını çatarak ona ters bir şekilde baktığında Hyunjin inatla tek kaşını kaldırdı.
"O durum bildiğin gibi değil. Fakat hiçbir şey yapmayarak bekleyeceğine söz verecek misin?" Hyunjin kollarını göğsünde birleştirip ona sert bakışlarını gönderdi. "Çok uzun sürecek mi?"
Hyunjin dudaklarını büzerek üzgün bir ifadeyle yüzünü Minho'ya yaklaştırdı.
"Bir süre veremem." Hyunjin sıkıntılı bir nefes verip düşünceli bir şekilde ona baktı. "Zamandan çok harcadığımız başka ne var ki bizim zaten?"
Göz devirdiğinde Minho hala onun gözlerinin içine bakarak bir cevap bekliyordu.
"Peki, bekleyeceğim ama beni çok ihmal edemezsin! Yoksa karına aldattığını söylerim!"
Hyunjin tehdit dolu bir şekilde işaret parmağını ona salladığında Minho hafifçe gülümseyerek parmağını yakaladı ve avucunun içine bir öpücük bıraktı.
"Bu işi sonlandırmak isterken başlattığıma inanamıyorum." Minho ağzının içinden konuşsa da Hyunjin onu duymuştu. Gözlerini kısarak ona bakıyordu. "Bakma öyle. Artık sadece bana güven ve bekle."
Hyunjin yüz ifadesini düzeltip aşık olduğu adama güzelce gülümsedi. Kucağından inip tekrardan uzandığında ona kocaman sarılmıştı. Minho da karşılık vermişti.
İkisine de şu an ki durumları hayal gibi geliyordu. Belki de rüya görüyorlardı ve birazdan uyanacaklardı.
Minho başını yastığa koyarak onun bedenini yavaşça kendine çekti.
"İyi geceler, güzelim."
Hyunjin duyduğu kelimeyle heyecanlanarak başını kaldırıp onun dudaklarına bir öpücük kondurdu ve geri pozisyonuna döndü.
"İyi geceler."
Minho kafasında ki düşünceler azmış gibi binlercesi dahasına yer açmıştı. Fakat şu an kucağındaki Hyunjin ile bir kez olsun umursamaz olmayı istiyordu.
Bir kereliğine istikrarsız davransa ne olurdu ki?
***
Minho alışık olduğu gibi sabahın ilk saatlerinde uyandığında Hyunjin'in hala uyuduğunu görünce kendi kendine gülümsedi. Saçları arasına bir öpücük kondurduktan sonra yataktan kalktı ve duşa girdi.
Dünkü kıyafetleri giymek yerine Hyunjin'in dolabından rahat kıyafetler giyindi. Bugün takım elbise giyinmeyen Minho, evdeki herkesi de şaşırtacaktı.
Evdekiler önemli değildi ama babası bundan hiç hoşlanmazdı. Minho bu yüzden risk almamak adına evden çıktı ve yakınlardaki bir kıyafet mağazasından takım elbise aldı.
O bunları yaparken Hyunjin de uyanmış ama kimseyi göremeyince üzgün bir şekilde duşa girmişti. Hiçbir şey demeden gittiğini düşünüyordu. Anahtar sesini duyduğunda ise hızla kıyafetleri üzerinden giyinip koşar adımlarla aşağıya indi.
"Günaydın!"
Oldukça yüksek çıkan ses tonuyla kollarını açarak kendini Minho'nun kucağına atmıştı.
"Günaydın. İyi uyuyabildin mi?"
Minho biraz çekingen bir şekilde kollarını Hyunjin'in beline sardı. Sonuçta dün, dünde kalmıştı.
"Hem de nasıl! Neredeydin?"
Minho geri çekilip kendini gösterdiğinde Hyunjin anlayışla başını salladı.
"Gel benimle."
Hyunjin, Minho'nun bir şey konuşmak istediğini dünden beri biliyordu. Bu yüzden hızla koluna girdi.
"Nereye gidiyoruz?"
Minho yutkunarak kollarına bakınca Hyunjin düşen yüzüne rağmen gülümseyip kolunu çekti.
"Pardon." Minho arabaya geçerken Hyunjin de peşindeydi.
"Küçükken gittiğimiz serayı hatırlıyor musun?" Hyunjin onayla başını salladı. Minho arabayı çalıştırırken konuştu. "Orası benim yönetmeliğime bağlı. Kimsenin bizi bulamayacağı bir yer."
"Bu bir seks teklifi mi? Bu kadar azgın olduğunu düşünmezdim, Minho."
Minho kıpkırmızı kesilirken Hyunjin kahkaha atarak karnını tuttu.
"Tamam, tamam. Bu sondu. Fakat orası bizim yerimiz olsun."
Minho o kadar utanmıştı ki cevap bile vermeden arabayı sürmeye devam etti. Hyunjin ise onu bu hale sokmaktan keyif alıyordu. Bugünden itibaren dün bir daha yaşanmayacaktı. İkisi de bunda anlaşmıştı.
Tabii, ne kadar istikrarlı olabilirlerse...
Geldiklerinde Hyunjin özlem dolu bir şekilde arabadan inip kendini ağaçların arasına attı. Burayı çok özlemişti.
"Dikkat et, yerdeki taşlara ve dallara."
Minho'nun uyarısıyla gülümsedi. Eskiden beri değişmeyen bir şey varsa o da Minho'nun sürekli Hyunjin'i korumak için bir adım arkasında olmasıydı.
"Artık büyüdüm, Minho."
Hyunjin bunu kanıtlamak istercesine bedenini gösterince Minho gülümsedi. Evet, gerçekten büyümüştü.
"Bu ne ağacı? Greyfurt mu?" Hyunjin ilgisini çeken henüz meyveleri oluşmamış ağacın önünde durdu ve incelemeye başladı. "Ona benziyor."
"Çiçekleri çok seviyorum." Hyunjin elini daha sonra meyveye dönüşecek çiçeklerin üzerinde gezdirdi. "Benim yanımda da bir çiçek var."
Minho'nun beklenmedik şekilde etmeye çalıştığı flört ile Hyunjin arkasına döndü. O kadar şaşırmıştı ki az kalsın ona çarpacaktı.
"Vay canına, senin flört yeteneklerin var mıydı?"
Minho sırıtarak gerçekten yanında duran çiçeği gösterdi. Hyunjin bozulmuş bir şekilde koluna yavaşça vurdu.
"Ben de başına meyve falan düştü zannetmiştim."
Bozulmadığını göstermeye çalışarak bahçenin ortasında olan masaya doğru ilerledi.
"Sen çiçeklerden daha güzelsin. O yüzden kendini çiçeklerle kıyaslamana gerek yok."
Hyunjin bu kez gerçekten flört ettiğini görünce sevinçle çığlık atıp güldü.
"Bunun gibi şeyler hoşuma gidiyor." Minho bunu elbette biliyordu ama onun sınırını aşan bir şeydi. Bu yüzden bunun ilk ve son olduğunu düşünüyordu.
Karşılıklı olan sandalyelere oturduklarında Hyunjin etrafı inceledikten sonra Minho'ya döndü. Oldukça düşünceli gözüküyordu.
"Beni neden seviyorsun?" Hyunjin bu soruyu beklemese de gülümseyerek masanın üzerinde duran ellerini tuttu.
"Trajedinin her yıldönümünde biraz daha durgunlaşırım. Bunu bilen ve o günden beri yanımda olan tek kişisin. Babam bana, annen artık bir yıldız oldu, dediği günden beri teselliyi gökyüzünde arıyordum. İkinci yıldönümünü hatırlıyor musun?" Hyunjin tepkisini ölçmek için ona bakınca Minho başını salladı. "İlk yıldönümünde travmanın etkisi çok büyüktü ama ikincisinde terasta yıldızları izlerken sen gelmiştin. Kimseyle konuşmadığımı biliyordun, buna rağmen gelip yanımda olmak istemiştin."
Hyunjin, Minho'ya aşık olduğu anı anlatıyordu aslında ama bunu o bilmese de olurdu.
"Yalnız kalmak istiyorum, kimseyle konuşmak istemiyorum..." Hyunjin o gün terasta söylediği cümleleri tekrarladı. Minho da o günü kafasında canlandırıyor gibiydi. "Sen ise bana; benimle yalnız kal, sessiz olurum, demiştin. Hala yalnız kalmayı seviyorum, tabii bunu kendim istiyorum ama seninle yalnız kalmayı daha çok seviyorum."
Minho gülümseyerek tuttuğu elini sıktı.
"Her zaman senin yanında olurum. Araman yeterli." Hyunjin gülümseyip elini çekti. "Biliyorum, Minho. Küçüklüğümden beri benimle ilgileniyorsun. Ben bir şeyler izlerken ses çıkarmadan yanımda durduğun, gece yemek yerken bana katıldığın, yıldızları benimle izlediğin için teşekkür ederim."
Hyunjin minnetle gülümseyip arkasına yaslandı. Minho'nun kasvetli yüzü bu cümleler sonrası daha yumuşamış gibiydi. Hyunjin sözlerinin onu rahatlatığını görünce daha mutlu hissetti.
"Dinliyorum." Yüzündeki koca gülümseme ile ona bakarken ellerini çenesinin altına koyarak kirpiklerinin altından ona baktı. Konuşmak istediği konuyu merak ediyordu. Minho yutkunarak etrafa bakıp vakit kazanmaya çalıştı. Ona bu konuyu nasıl açıklayacağını hala bilmiyordu.
"Doktor Bob aslında Jeongin, Hyunjin. Kardeşin yaşıyor ve dibine kadar gelmiş."
ZORTTTTTT
ŞÜPHELENEN VAR MIYDI??? 🤭🤭
AY BUNLARI NEREDEN BULDUM AYOL BÖYLE 🤭🤭🤭
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top