19 | risk
Minho salona girdiğinde asla görmeyi beklemediği kişiyi gördüğünde lafı adeta ağzına tıkanmıştı. Yutkunarak Gyuyoung'a baktı. Onun da aynı şaşkınlıkta olduğunu görünce derin bir nefes aldı ve kendini toparlayarak Gyuyoung'un yanına oturdu.
"Hyunjin? Hoşgeldin."
Hyunjin çatılmış kaşları ve aralanmış dudakları ile daha demin duyduklarını sindirmeye çalışıyordu. Ne bebeği, ne barı?
"Sanırım pek hoş gelmedim? Bir sorun yoktur umarım." İmalı bir şekilde daha demin ki laflara konuyu getirdiğinde Minho kasılmış yüzüyle ona baktı. İnandırıcı bir açıklama bulamazsa Hyunjin bu işin peşini bırakmazdı. Bu yüzden düşünmek için zaman kazanmaya çalışmak adına ceketini asmaya gidip geldi.
"Gyuyoung ile geçenlerde bir bara gitmiştik. Hamile birisi vardı, Gyuyoung da onunla arkadaş olmak istedi. Fakat işler pek yolunda değilmiş," Hyunjin kaşlarını kaldırarak merakla dinlemeye devam etti. "Aslında bebeğin babası oranın sahibiymiş ama ortalarda yokmuş. Kadın da son çare olarak bara gelmiş. Eğlenmeye değil yani onu arıyormuş. Gyuyoung da üzülüp yardım etmek isteyince olayı ben devraldım."
Hyunjin, Minho'nun ustaca sorgudan sıyrıldığını görünce şaşırmadı. Onun ne kadar zeki olduğunu biliyordu. Ve eline bu sefer gerçekten büyük bir koz geçmişti.
"Yardımsever bir çift olduğunuz için o kadın size eminim ki minnettardır."
Gyuyoung sessizliğini bozup ayağa kalktı.
"Madem Hyunjin zahmet edip de gelmiş akşam yemeğine kalmanı isterim. Ben mutfağa gidip hazırlayayım, sizin de belki konuşacaklarınız vardır."
Minho ile bakışıp Gyuyoung mutfağa gittiğinde Hyunjin istifini bozmadan meyvesini yemeye devam etti. Muhatabı Minho değildi ve erken gelmesi planını bozmuştu.
"Beni görmek istemediğini sanıyordum." Minho karşısındaki adama gözlerini kısarak baktı. Niye burada olduğunu merak ediyordu. Akşam yemeği saatine kadar kaldığına göre de bir şeylerin peşinde olduğunu düşünüyordu.
"Seni zaten görmek istemiyorum. Eşini görmeye gelmiştim. Özellikle de cuma günü geldim, karşılaşmamak için ama evren bizi bir araya getirmek istiyorsa ben ne yapabilirim?"
Minho fark etmişti. Hyunjin'in diğer tarafı kendisini ele geçirmişti. Minho'nun en çekindiği tarafı buydu. Kafasında neler döndüğünü merak ediyordu.
"Evren..." Minho alayla sırıttı. Hyunjin'e baktı. Bir şey hakkında tutkuyla konuşurken gözleri hep parlardı. Dolgun dudakları usulca hareket ederdi, gülümseme onlara çok yakışırdı. Şu an ki Hyunjin de tam olarak böyleydi. Kabul etmek istemese de, nefretle bakan gözler parladığında; yaşamanın dayanılabilir olduğunu düşünmüştü.
"Yemekten önce biraz konuşalım mı?" Minho şaşırsa da bir şey demeden başını sallayarak kalktı. Hyunjin de onunla beraber ayaklandı.
"Sen bahçeye geç. Ben Gyuyoung'a bakıp geliyorum."
Hyunjin göz devirmemek için kendini tutup sadece başını salladı ve bahçeye çıktı. Hava oldukça soğuktu. Bu yüzden üstüne bir şey almadığına pişman oldu. Isınmak için sigarasını çıkarıp yaktıktan sonra dudaklarının arasına yerleştirdi.
"Acaba yanlış fikirlerim yüzünden boşuna mı kürek çekiyorum?" Kendi kendine bunu düşünüp durdu. Hyunjin den öncelik gösterip Gyuyoung'un yanına gitmişti. Bu küçük detay bile ağzının payını aldırmaya yetiyordu. Sıkıntıyla iç çekti.
Omuzlarının üzerine konulan mont ile başını çevirip ona baktı. Yutkunarak gözlerini kaçırdı ve bahçedeki ağaçlara bakmaya çalıştı.
"Hava soğuk," Minho'nun söylediğine karşı ona baktı ve o anlamasa da başını salladı. "Evet."
Aslında ondan bahsediyordu ama o bunu anlamayacak kadar düşüncesizdi.
Senin soğukluğun yanında hava hiç üşütmüyor.
"Ama konuşmaya yardımcı oluyor. Oksijen iyi geliyor, değil mi?" Hyunjin belli belirsiz başını salladı. Sigarasından bir duman daha çektikten sonra yere atıp ayağıyla ezdi.
"Bar da satış yapmak istiyorum. Düşüncelerini merak ettim."
Bu konu Hyunjin'in uzun zamandır aklındaydı ama bilgili birisinden fikir almadan bu işe kalkışmak istemiyordu. Minho ile de konuşmak için bir nevi bahane olarak görmüştü.
"Ortam uygun ama önlemler almak gerekir. Yoksa iş elinde patlar."
Hyunjin monta daha çok sarıldı. Burnuna gelen kokunun sahibini çok iyi tanıyordu. Bu yüzden montu omuzlarından düşürüp kollarına geçirdi. Artık üşümüyordu.
"Ne gibi önlemler?"
Minho düşünceli bir şekilde kaşlarını çatarak ensesini kaşıdı.
"İlk önce müdavim kişilere ulaşmalı. Daha sonra onların tanıdığı kişilere iletilmeli. Ondan sonra herkese satılmalı." Hyunjin anlayarak başını salladı. "Yani elden ele yayarak asıl satıcıları gizlemeliyiz."
Minho onu onayladı.
"Ne gibi bir işe yarar bilmiyorum ama," alt dudağını dişleyerek birkaç saniye sessiz kaldı. Minho ne diyeceğini merak ederek ona bakmaya devam ediyordu. Daha fazla baskı altında kalmayıp dudaklarını ıslattı.
"Jisung'un böbrek yetmezliği var. Ve hastahanedeki yeni doktor ile de yakın görünüyorlar."
Minho anlamayarak ona baktı.
"Yeni doktor?" Hyunjin iç çekerek kollarını birleştirdi. "Hastahaneye yeni bir doktor geldi ama tesadüf o ki, Jisung ile yakınlar. Belki bir şeyler çıkar diyorum yani."
Minho onun ne demek istediğini anladığında ellerini cebine koydu.
"Kontrol ederim."
Konuşma bitmiş görünüyordu. Bu yüzden Hyunjin sessiz kalmayı tercih etmişti. Çünkü konuşmanın bitmesini istemiyordu.
Telefonunun çalmasıyla ortamdaki sessizlik bozulmuştu. Hyunjin, Chungha'nın numarasını görünce uzaklaşmadan aramayı açtı.
"Sana geldim ama evde yoksun. Bir an önce gelsen iyi olur yoksa anlayacağın dilde hipotermi geçireceğim!"
"Haber verseydin ya! Bekle, geliyorum."
Aramayı kapatıp Minho'ya döndü. İnce çizgi haline getirdiği dudakları ile tebessüm etmeye çalıştığını gördü.
"Yemeğe kalamayacağım."
Minho bozulsa da belli etmeyerek başını salladı ve kapıyı açıp içeriye girdiler. Gyuyoung salona elinde tabaklarla geldiğinde Hyunjin mahçup olmuş hissetmişti.
Bu kadar çabuk sempati duymasına nefret etti ve Minho ile hiçbir şey olmamışcasına sohbet etmelerine de. Sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi. Sadece iş konuşmak için görüşebildikleri eski zaman gibi...
"Kusura bakma, Gyuyoung ama yemeye kalamayacağım." Gyuyoung şaşırsa da yüzüne üzüntü dolu bir ifade yerleştirdi. "Ah, işin çıkmış olmalı. Ama mutlaka telafi et, tamam mı? Benim bulgogim meşhurdur."
Hyunjin başını sallayarak dudaklarına samimi olduğunu düşündüğü bir tebessüm ile karşılık verdi.
Evden çıktığında daha yeni nefes alıyormuş gibi hissetmişti.
Minho ile konuştuktan sonra sürekli nefesini tuttuğunu yeni fark ediyordu. Arabasına geçip hızlı bir şekilde evine doğru sürdü. Chungha eve habersiz geliyorsa muhtemelen büyük bir olay ya da dedikodu olurdu. Hyunjin bu yüzden merak ediyordu ve arkadaşının donmasını istemiyordu.
Kısa bir sürede vardığında arkadaşını evin önünde ki çardakta görmüştü.
"Tanrım! Nihayet!"
Hyunjin kapıyı açar açmaz hızla içeriye girdiğinde topuklu ayakkabılarını kenara attı.
"Bu sürprizi neye borçluyum?" Hyunjin gülerek onu izlerken montu çıkarmak için yeltendiğinde donakaldı.
Minho'nun montu onda kalmıştı.
Hyunjin kalp atışlarının ağzında attığını hissederken yüzüne yerleşen koca gülümsemeyi saklamaya tenezzül etmedi. Montu özenle astıktan sonra salondaki arkadaşına döndü.
"Bomba haberlerim var!" Chungha oldukça keyifli görünüyordu. Buzdolabından bulduğu tüm abur cuburları kanepeye dökerken karşısındaki yeri gösterdi. Hyunjin gösterdiği gibi karşısına oturdu. Ortalarında ki abur cubur paketlerine Chungha önce dalmıştı. Hyunjin de bir jelibon paketini eline aldı.
"Gyuyoung ile görüştük ve bir şeyler öğrendim!"
Heyecanla yerinde kıpırdarken kelimeleri uzatarak söylüyordu.
"Dökül," Hyunjin açtığı paketten jelibonları ağzına atarken arkadaşına baktı. "Şöyle ki, Gyuyoung benimle tanışmak için birkaç kez yeltendi ama ben doğal olarak kaçındım. Geçen bir şekilde oturduk ve bayağı bir konuştuk. Sana anlatacaktım ama emin olmak istedim. Bir de yeni bir dava aldım, müsait değildim."
Nefesini sabit tutmakta zorlanıyordu. Hyunjin de o böyle oldukça daha da meraklanıyordu.
"Her neyse, Gyuyoung bir barda çalıştığını söyledi. Ama bana kalırsa tamamen ağzından kaçırdı. Hem de ismini bile söyledi!" Hyunjin oldukça şaşkın bir şekilde elinde ki jelibonu ağzına götüremeden kalakaldı. "Ben de ilk duyunca böyle bir kaldım ama daha bombası var!"
Heyecandan çığlık attığında Hyunjin onun avukatlığa ne kadar yakıştığını düşündü. Aynı bu şekilde kendi davalarıyla da ilgileniyordu.
"Benim şu an ki vekilim de eskiden o barda çalışıyormuş! Leş herifin teki ama sırf Gyuyoung'u tanıma ihtimaline karşı davasını aldım. Büyük ihtimalle hapis cezası alacak ama hafifletmek için çabalayacağımı söyledim. O da karşılığında konuşmayı kabul etti."
Hyunjin'in artık heyecandan kalbi duracaktı. Arkadaşı bir şeyi öğrendi mi en ince detayına kadar inerdi.
"Ona Gyuyoung'un hamile olduğunu ve evlendiğini söylediğimde yüzünü görmen lazımdı! Meğer eskiden sevgililermiş, düşünebiliyor musun? Ve ayrılmalarının üzerinden çok da geçmemiş."
Hyunjin son derece şaşkın bir şekilde ağzı açık arkadaşına bakıyordu. Chungha kahkaha atıp onun çenesini kapattı. Bu bilgilerle dahi gibi hissediyordu.
"Yani bu durumda ne diyebiliriz?"
Chungha iki parmağını göstererek konuşmaya başladı.
"İki ihtimal var. Birincisi, Gyuyoung fahişelerden birisiydi ve çocuğun Minho'dan olmama ihtimali var. İkincisi ise çocuğun müvekkilimden olma ihtimali var."
"Ciddi misin?"
Chungha gururla başını salladı.
"Barda barmen olduğunu söyledi ama ben barı araştırdım. Orası tam bir fuhuş yeri! Benim müvekkilimden olmasa bile orada birileriyle daha birlikte olduysa çocuk onlardan da olabilir. Çünkü müvekkilim bebeği umursamamış. Yüksek ihtimalle o sırada Minho ile aldatıyordu. Ve müvekkilim sahip çıkmayacağını söyleyince topu Minho'ya attı."
Chungha bir dedektif edasıyla tüm tahminlerini açık bir şekilde anlattı. Hyunjin onu hayranlıkla dinliyordu. İçinde beliren heyecana karışık gerginlik onu kemiriyordu.
"Tavırları çok rahat ve bir an da samimi bir şekilde konuşabiliyor. Kendini belli eden özellikler." Chungha başını salladı. Hyunjin devam etti. "İyi ama Minho bu kadında ne buldu o zaman?"
Chungha omuz silkip iki elini havaya kaldırdı.
"İşte uyuşmayan kısım da bu! Minho'nun da ya aşktan delirip evlenmeyi kabul etmiş olması lazım ya da çocuğun kendisinden olduğundan emin olması lazım. İkisi de çok şüpheli durum."
Hyunjin daha demin nerede olduğunu ve neler olduğunu anlattı. Chungha şok geçirip bayılmamak için suyu tek dikişte içmişti.
"Minho bebeğin kendisinden olmadığını biliyorsa niye kadınla evlendi amına koyayım?"
Chungha küfür savurup elini başına götürdü.
"Sence aşktan delirip her şeye rağmen kabul mü etmiştir?"
Hyunjin'in bir anda morali altüst oldu. Çünkü eğer durum böyleyse daha kötüydü. Her şeyi bilerek evlenen bir Minho onu mahvederdi. Çünkü koz olarak kullanacağı bir şey yok demekti ve asla boşanmazlardı.
"Umalım ki öyle olmasın. Ben diyorum ki, Gyuyoung ile takılmaya devam edeyim, ne diyorsun?" Hyunjin onayla başını salladı. "Tek başına sıkılıyor zaten ona arkadaş gibi yaklaşırsam çok daha fazla şey öğrenebilirim."
Hyunjin oflayarak arkasına yaslandı ve kanapenin başlığına kafasını yasladı.
"Ona giden her yol o kadar karmaşık ve kapalı ki..."
Chungha elini arkadaşının omzuna koydu.
"Neyse ki ben varım, dostum. Biliyorsun herkesten kaçar ama benden asla. Bana güven. Davammış gibi bu olayı çözüp senin önüne koyacağım."
Hyunjin başını hafif eğerek arkadaşına baktı. Chungha göz kırparak ağzına cips attı.
"Minho boşanırsa ailede ki herkesin gözünden düşer. Herkes onu örnek alıyor. Babamın da hoşuna gitmez illa ki. Onun bu duruma düşmesini istemiyorum."
Hyunjin dudaklarını büzerek gözlerini kapattı. Her şey çok karışıktı.
"Risk almak zorundasın. İstemezsen şu an burada bu işin peşini bırakırım." Hyunjin gözleri kapalı olsa da başını iki yana salladı. "O zaman kendini her türlü sonuca hazırla."
"Umarım her şey bittiğinde mutlu olan taraf ben olurum."
PUAHAHAHAHAHAHAH
evet gyuyoung barda barmendi ve çocuk da müvekkilinden, chungha 😔🤙🎧
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top