13 | yenilenmenin getirdiği yenilikler

Bölüm uyarısı: kan.

"Hwang Hyunjin hasta kabulüne başlamıştır."

Hyunjin elleri önlüğünün ceplerinde hastahane koridorlarında yürürken yapılan anonsla yarım yamalak gülümsedi. Koşuşup duran doktorlar, onlara eşlik eden hemşireler ile kaos ortamıyla dolu hastahaneye adımını attığı an berbat koku beynine nüfuz etmişti. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldığında dimdik duruyordu. Koluna birinin çarpmasıyla gözlerini açtığında bu bir doktordan başkası değildi. Özür dileyip ambulanstaki hastaya koşturduğunda öylece bakmaktan kendini alıkoyamadı. Hastahanenin içerisine girildiğinde atmosferin farklılığını bir kez daha anlamıştı.

Babasının emrettiği yaralıları tedavi etmek gibi değildi. Hataya yer yoktu. Acımasız ve kasvet doluydu. Yakınlarını kaybedip ağlayanlar, yakının iyi haberini alıp mutluluk gözyaşları dökenler... yutkunarak omuzlarını dikleştirdi.

Yılbaşının üzerinden iki gün geçmişti. Yeni yılın ilk günlerinde ve yeni kendisiyle başlamıştı günlerine. Yılbaşına da Chungha ve Felix ile onun evinde girmişlerdi. Hatta Felix'in internette gördüğü bir şeyi bile denemişlerdi.

Felix'in dediğine göre; masanın altında on iki tane üzüm yersen, dileğin gerçek oluyormuş ve bunu tam yeni yıla girmeden bir dakika içerisinde yapılması lazımmış. Elbette denemişlerdi. Hyunjin, normal bir insan olmayı dilemişti. Başka da bir dileği yoktu zaten.

"Açılın! Açılın!"

Hyunjin sesi duyduğunda refleks olarak yana kaydı. Paramedikler getirdiği hastayı koşturarak sedyeyle götürüyorlardı. Hyunjin acil doktoru değildi, bu yüzden geride kalmaya çalıştı. Fakat hasta oldukça ilgi çekici duruyordu.

Merakına yenik düşerek paramediklerin peşine takıldı.

Günün ilk saatleriydi ve bu saatlerde hastahane yoğun olurdu. Aslında hastahane her zaman yoğun olurdu... Fakat Hyunjin sabah ekstra yoğunmuş gibi hissederdi hep.

"Bob Hocam, ne yapacağız?"

Normal bir an olsa duyduğu isme karşın kahkahalara boğulurdu ama ciddi bir vakaya benziyordu. Bu yüzden yabancı isimli çocuğa baktı. Yeni doktor olduğu barizdi ve yaşı da küçük duruyordu. Siyah saçları dağılmış duruyordu. Yaralıya öylece bakması garipti.

Cevap vermeyerek öylece durması Hyunjin'in sinirlerini bozmuştu.

"İç organları delmiş, bir saattir de bu haldeymiş."

Paramedik bilgi aktarımı yapıyorken donup kalmış doktor parçası Hyunjin'i iyice kızdırıyordu.

İnşaat işçisinin karnından girip sırtından çıkmış olan demir vardı ve ucundaki katı çimento parçasını diğer bir inşaat işçisi tutuyordu. Tutmaktan elleri yaralanmış ve alnından akan terlerle her an bırakacak gibi duruyordu.

Hyunjin şimdiden resmin sonunu görüyordu ama yanılmak istiyordu. Yeni bir doktoru -muhtemelen ilk vakasıyla- rencide etmek istemiyordu.

Fakat korktuğu oldu ve inşaat işçisi daha fazla tutamayıp elindeki demire yapışmış çimento parçasını bıraktı. Herkes çığlık atarak fışkıran kan yüzünden tedirgin olurken Hyunjin daha fazla beklemedi.

"Ne diye dikiliyorsun? Çekil!"

Bob denilen doktoru ittirip hemen yarayı sağlama almaya çalıştı.

"Ameliyat biter bitmez, odama geliyorsun."

Başka bir şey söylemedi ve yeni doktoru orada bıraktı. Paramediklerin yardımıyla ameliyathaneye ulaştıklarında Hyunjin hızla ameliyata hazırlanıp profesör doktor ile beraber ameliyata girdi.

Birkaç saatin ardından biten ameliyat ile resmen yorgunluktan ölürken güne böyle başlamanın talihsizliğine üzülüyordu. Hastahaneye adım atar atmaz ameliyata girmiş şimdi ise yemek saati yaklaşıyordu. Ameliyat kıyafetlerini değiştirmiş kendi kıyafetlerini giyindikten sonra odasına girdi.

Masasının karşısındaki koltukta oturan yeni doktoru gördüğünde onu bir anlığına unutmuş olduğu için şaşırdı. Doğru, buraya gelmesini kendisi istemişti.

Babasına değiştiğini göstermek istiyordu. Bu yüzden hastahanede başa geçmeyi de kabul etmişti. Herhangi bir kötü durum imajlarını kaybetmelerine yol açardı. Fakat Hyunjin'in buna niyeti yoktu.

İstifini hiç bozmadan kendisine bakan doktora karşı o da aynı soğukluk ile davrandı. Yerine oturup bacaklarını üst üste attı ve ellerini birleştirip çenesinde sabitledi.

"Başla bakalım, Doktor Bob."

Doktor Bob anlamayarak kendisine doğru bakışlar attığında göz devirmemek için kendini zor tuttu.

"Bugünkü durumla başa çıkamamanın sebebi nedir? Farkındaysan, hasta eks olabilirdi."

Tek kaşını kaldırarak sorduğunda otoriter ses tonuna karşın Doktor Bob duruşunu düzeltip bedenini ona doğru çevirdi.

"Yine de acil doktoru olmayan birisinin duruma müdahale etmesi ne kadar doğru?"

Hyunjin beklemediği cevap ile sarsılırken Doktor Bob oldukça sakin duruyordu. Hyunjin bu tavrından hiç hoşlanmadı.

"Hasta eks olabilecekken kurtaran bir doktora karşı bu tavır ne kadar doğru peki?"

Hyunjin'in geri çekilmeye niyeti yoktu. Bu hastanenin müdürü de doktoru da kendisiydi. Evet çok kıdemli bir doktor sayılmazdı ama bu karşısındaki yeni doktordan çok daha iyi olduğuna kalıbını basardı.

"Aynı şeyleri tekrar etmek için mi çağırdınız?"

Hyunjin sıkılmış gibi yerinde kıvranan bedene karşı ters bakışlar atarken arkasına yaslandı.

"Bak, henüz kiminle konuştuğunun farkında değilsin sanırım ama yakında öğrenirsin. Bu beceriksizliğe rağmen hastahaneye girmene bakılırsa da, ya güçlü bir aileden torpil yardımıyla girmişsindir ya da eğitimini yurtdışında gördüğün içindir. Söylesene hangisi?"

Doktor Bob kendine fazla güveniyordu. Bunu her insan bir bakışta anlayabilirdi. Fakat bu içi boş özgüven Hyunjin'i rahatsız etmişti.

Doktor Bob ayağa kalkıp ellerini masaya koyduktan sonra hafifçe eğildi ve sırıtarak sordu.

"Ya ikisine de sahipsem?"

Hyunjin onu bir kez daha şaşırtan kişiye karşı yutkundu ama ona bu zaferi vermeyecekti.

"İkisine de sahipsen evet buraya girmen mümkün. Fakat artık hastahaneyi ben yönetiyorum. Yani öncesinde kiminle konuşup girdiysen unut. Böyle devam edersen, kendini kapının önünde bulursun."

Yüzü düşen Doktor Bob boğazını temizleyerek geri çekildi.

"Şimdi çıkabilirsin."

Hyunjin ona dahi bakmadan önündeki dosyaya odaklandığında Doktor Bob bu aşağılanma karşısında nasibini az da olsa almış gibi görünüyordu. Samimiyetsiz bir şekilde eğildikten sonra odadan çıktı.

Onun çıkmasıyla beraber Hyunjin soluk vererek sandalyesine yaslandı.

"Ne sinir bozucu bir tip!"

Kapının çalmasıyla duruşunu düzeltip boğazını temizledi.

"Gir."

Karşısında gördüğü kişiyle şaşırırken bu yüz ifadesine de yansıdı.

"Merhaba, deli doktor. Ah, burada saygılı davransam daha iyi olur ama, değil mi?"

Kaşlarını çatarak bir müddet onun burada ne aradığını sorguladı. Yaralı gibi de durmuyordu ki randevusuz hasta kabul etmezdi. İstemeyerek de olsa cevap verdi.

"Senin için bir şeyi değiştirir mi?" Ters bakışları onun vücudunda lazer gibi dolanırken masanın karşısındaki sandalyeye rahatça oturdu. Dilini şaklatarak alayla cevap verdi. "Tch, değiştirmez."

"Ziyaretini neye borçluyum?" Hyunjin hala çatık kaşları ile ona bakıyordu. "Ah, bir sebebi olmalı, değil mi? O halde ben de açtığın kalp yarasına tedavi bulmanı istiyorum."

Kahkaha atarak cebinden çıkardığı hap benzeri şekerleri önüne koydu.

"Kullanmayı bırakmaya çalışıyormuşsun diye duydum. En azından yardımcı olur diye düşündüm."

Hyunjin ona gram güvenmediği için ve bunun sadece bahane olduğunu bilerek ona geri uzattı.

"Ne söylemek istiyorsan söyle ve git. Yemek molasına çıkacağım."

Hyunjin bileğindeki saati gösterdiğinde gerçekten gurulduyan karnı ona yardımcı olmuştu. Yalan söylese de fark etmezdi gerçi ama ne kadar doğru olursa bu heriften kurtulma payı o kadar çoktu.

"Aaa, öyle mi? Ne güzel, beraber gidelim."

Hyunjin sabır dilercesine havaya baktıktan sonra yüzüne yerleştirdiği alaylı ifadeyle ona baktı.

"Pardon da, ne vasıfla?"

Jisung onun bu tavrına hayran bir şekilde bakarak gülerken alkışlayarak yerinden kalktı.

"Madem seninle görüşmek için illa hasta olmam lazım o halde yemekten sonra gerçekten bir doktor seansı yapalım."

"Randevusuz hasta kabul etmiyorum."

Jisung dudaklarını büzerek üzgün bir ifadeyle baktı.

"Ya ölümcül ise? Sorumluluk alacak mısın?"

Hyunjin gözlerini devirerek cüzdanını cebine atıp telefonunu alarak ayağa kalktı. Hastahaneye kadar geldiğine göre bir derdi olmalıydı.

"Bir dahakine asla, haberin olsun."

Hyunjin, Jisung ile hastahane yemekhanesinde görülmek istemediği için direkt hastahane çıkışına yöneldi. Hastahane onun olabilirdi ama hala her hareketini raporlayan adamlar olasıydı.

"Beni hastahane yemeklerine layık görmeyip yemeğe çıkardığın için senin de bana bir şeyler hissettiğini düşünmeye başlıyorum."

Hyunjin durup yanındakine göz devirdi.

"Sadece belasız bir şekilde yemek yemek istiyorum."

Jisung fazla üstelememeye karar verdi. Cebinden anahtarı çıkarıp motorunu gösterdi.

"Hava almaya ne dersin?"

Hava oldukça soğuktu ve motora binmeyi de sevmezdi. Fakat sabahki yaşanan aksilik ve sinirini bozan yeni doktor yüzünden cidden hava alsa iyi olacaktı. Onu kaçıracak hali yoktu ya?

Ona uzattığı kaskı taktı ve arkasına oturdu.

"Ne yemek istiyorsun?"

"Çin mutfağı olabilir."

Gerçekten de bir Çin restoranına geldiklerinde Hyunjin başta şaşırsa da belli etmedi. Kendi kafasında kurduğu senaryoların sonu gelmiyordu cidden ve onu kaçıracağını düşünmesine karşı kendi kendine güldü.

"Daha yemekler gelmeden keyfin yerine geldi bakıyorum?"

Jisung konuşmak için istisnasız hiçbir fırsatı kaçırmıyordu. Hyunjin onun bu çabası yüzünden gülümsemeye devam etti.

"Keyfim zaten yerinde." Göz kırparak menüye baktı ve garsona sipariş verdi. "Bana da aynısından."

"Eee? Sana bir daha karşıma çıkmaman için oldukça net konuştuğumu hatırlıyorum."

Hyunjin masadaki suyu açıp içtiğinde susadığını yeni fark etmişti.

"Doğrudur ama sence bu bana engel mi? Hayır. O halde asıl konuya gelelim," gözlerini birleştirdi ve merakla sordu. "Minho evlenmiş. Hem de karısı hamileymiş."

Hyunjin'in gülümseyen yüzü düşerken suyundan bir yudum daha aldı.

"Yani?" Neden bu konuyu açtığını bilmiyordu ve bir an önce kapanmasını istiyordu. "Yanisi seni merak ettim. Hemen gelemedim ama canım, kusura bakma yılbaşı planlarım vardı."

Hyunjin kaskatı yüzüyle soludu.

"Ben ne alaka?" Suyu kenara bakıp meydan okurcasına gözlerine baktı. "Hadi ama ona karşı bir şeyler hissettiğin çok belliydi! Cidden hiç bozulmadığını mı söyleyeceksin?"

Hyunjin sinirlerine zar zor hakim olurken daha fazla muhatap olmamak için ayağa kalktı ve gitmek için hazırlandı.

"Hey, hey. Deli Doktor, hemen kızma. Asıl konuya geliyordum tam," Hyunjin ateş fışkıran gözleriyle ona baktı. "O zaman bir an önce konuya gir!"

"Senden hoşlanıyorum."

Hyunjin bir anda söylemesiyle şaftı kayarken anlam veremedi. Fakat Jisung kararlı gözlerini ona dikmiş ne kadar ciddi olduğunu göstermeye çalışıyordu.

"Aranızda bir şeyler olduğunu düşünüp geri çekildim ama anlaşılan Minho için bir anlam ifade etmiyorsun. Sen de ona karşı ilgisiz olduğunu söylüyorsun," Hyunjin araya girmeden onu dinlemeye devam etti. "Ben de bir şansım olabilir diye düşündüm. Hem biliyor musun, bilmiyorum ama babalarımızın anlaşmak için bir nedene ihtiyaçları var. Aksi takdirde birbirlerine bıçak dayamaları yakındır."

Hyunjin oturduğu sandalyeye sinerken bu karmaşık durumu kafasında değerlendirmeye çalıştı.

"Ne kadar inanırsın bilmiyorum ama o gece babanın seni göndermesini bilerek bara geldim. Düşmanımızın oğlu benimle denk mi diye düşündüm ama rekabet duygum seni gördüğüm an kayboldu. Nasıl desem, fazla güzel, yakışıklı duruyordun. Gözlerimi alamadım ve inatçı davranarak seni tavlamaya çalıştım. Şu an bunları söylemeyi ben de beklemiyordum ama bazen plansız davranmak insanı buraya kadar sürüklüyor işte."

Söyledikleriyle beraber sıcak ve yoğun bir bakış attı.

Hyunjin'in dudaklarının köşeleri yavaşça aşağıya doğru kaydı. Kaşlarının altında ki bakış dikenli hale geldi, bariz bir kızgınlıkla mırıldandı.

"Neden her söylediğin bir oyunmuş gibi kulağa geliyor?"

Jisung'un huyu böyleydi. Ciddiliği sevmezdi. Bu yüzden dudaklarını kenarı yukarıya kıvrıldı.

"İstersen öperek kanıtlayabilirim."

Hyunjin duyduğuna karşı gözleri büyürken elini havaya kaldırarak savuşturdu.

"İstemez, istemez. Sadece yemeğimizi yiyelim."

Hyunjin hala söylediklerine inanmakta zorluk çekiyordu. Fakat aşk gibi bir duyguyu en iyi kendisi bilirdi. Bu yüzden karşındaki kim olursa olsun kötü davranamazdı. Aşk gibi anlamlı bir duygunun kendisini bu kez farklı bir şekilde ziyaret etmesine şaşırmıştı. Kalbi gram heyecanla atmamıştı ama itiraf etmeliydi ki bu aşk ilanı gururunu okşamıştı. Hele ki yenilenmeye adım atmışken...

"Akşam seni barda bekliyor olacağım. Seni acele ettirmek istemiyorum ama bence birbirimizi daha yakından tanımalıyız. Böylece kendi şansımı yaratabilirim."

Garson yemekleri getirdiğinde geri çekilip yer açarak yerleştirilmelerini beklediler. Hyunjin bu sırada ne cevap vereceğini düşündü. Onun için çok aniydi.

"Umut vermek istemiyorum ama seni yakından tanımak isterim, Jisung. Bu yeraltı dünyasında düşmandan çok dosta ihtiyacım var."

Bu bölümde, kalp atışına yeniden başlayınca benim haller olsun KSJWWKDKWODKEKD oradan daha çok olay çıkarırım kurguya 🤪🤪

Jisung sizce samimi mi yoksa bir şeyler mi çeviriyor?

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top